Türkiye’de hukuk öğretimi

3programlardaki konularının niteliklerine ve gereklerine göre hukuk öğretimine ve derslerine çeşitli oranlarda (duruma göre yeterli, yetersiz veya fazla) yer verilmektedir. Hukuk öğretimi açısından bu durum kuşkusuz olumludur. Ancak, bu alanda, özellikle örgün öğretim yapan üniversitelerde, hukuk öğretimi konusunda bazı sorunların ve yanlış uygulamaların olduğu da bir gerçektir. Şöyle ki;
Bir kere, hukuk derslerine yer veren meslek yüksek okulları, dört yıllık meslek okullarının bazılarında ve iktisadi ve idari bilimler fakülteleri
 
veya bu kapsamda öğretim yapan diğer fakültelerin ( iktisat, işletme. siyasal bilimler vb.) bazı bölümlerinde, sayı ve çeşit olarak hukuk derslerine gereğinden fazla yer verilmektedir. Bunun bir nedeni, buralardan mezun olanların girebilecekleri kamu kurumlarının giriş sınavlarında (denetçilik, müfettişlik, idari yargı hakimliği gibi) hukuk derslerine ilişkin soruların önemli bir yer tutması ise; diğer nedeni, ilgili alanlardaki sosyal bilimlerin özüne ilişkin bilgi üretmek ve öğretmenin zorluğundan kaçılarak, mevzuata dayalı hukuk öğretiminin kolaylığına sığınılmasıdır. Bazı fakültelerin maliye bölümü programları bunun
 
tipik örneğidir.
Bu konudaki ikinci sorun, söz konusu yüksek öğretim kurumlarında verilecek hukuk derslerinin hangileri ve bunların içerikleri veya kapsamlarının ne olması gerektiği konusundaki belirsizlikler ve bu konuda yapılan farklı uygulamalardır. Kanımca, bunların giderilmesinin en iyi yolu, yüksek öğretimi planlama görevi bulunan YÖK tarafından hukukçular arasından oluşturulacak uzman kurulları bu konularda görevlendirmek, hazırlanacak önerileri ilgili çevrelerin tartışmasına
 
açmak ve buna göre bu fakülte veya yüksek okullarda okutulacak hukuk derslerini, bu derslerin kapsam ve içeriklerini belirlemektir.
Bunun yanında, belirlenen konularda öğretim programlarının özelliklerine göre aynı yöntemler izlenerek, kolay anlaşılan ve öğrenmeyi kolaylaştıran
 
biçimde hazırlanmış, özet ve standart ders kitapları hazırlatılabilir. Böyle bir yöntem izlemenin öğretim özgürlüğü ve üniversite özerkliğini zedeleyen bir yanı da yoktur. Çünkü aynı yöntem açık öğretimde uygulanmaktadır. Amaç, belirlenen hukuk dallarında ilgili öğrencileri ulusal düzeyde asgari düzeyde bilgilendirmek ve onlara bu alanda ortak bir formasyon vermekse, izlenecek yol bu olabilir. Ayrıca, bu yolla öğrencilerin genellikle yakındığı kitap fiyatlarının yüksekliği hakkındaki şikayetleri giderilmiş ve kitap ticareti yapıldığı iddialarının önü alınmış olur. Nitekim, Fransa’da Dalloz ve Themis yayınevlerince précis (özet) biçiminde çıkarılan hukuk kitaplarıyla iktisadi ve
 
idari bilim yüksek öğretimi yapan kurumlarının ihtiyaçları karşılanmaktadır. Bu yayınların temelinde kuşkusuz ulusal düzeyde yapılmış hukuksal düzenlemeler bulunmaktadır.
Bu kurumlarda uygulanacak ortak temel kitap usulünün, hukuk dersleri için görevlendirilecek öğretim elemanlarının derslerinde konuların değişik boyutlarını kendi yöntemleriyle anlatma ve açıklamaya engel olmadığı gibi, temel ders kitabı yanında öğrencilere yardımcı veya ek kaynaklar önermeyi önleyen bir yanı bulunmamaktadır.
Üçüncü olarak, sözü edilen yüksek öğretim programlarındaki hukuk derslerinin kimler tarafından verileceği de üzerinde durulması gereken diğer bir sorundur. Bu konuda
 
hukuk öğretiminin yapıldığı yüksek öğretim kurumlarının niteliklerine göre iki farklı yöntem izlenebilir.
Bir yöntem, tıp, eczacılık, zıraat, mühendislik fakülteleri gibi fen ve teknik bilimleri alanlarında öğretim yapan kurumlar ile eğitim fakülteleri ve fen-edebiyat fakülteleri gibi hukuk derslerine çok düşük oranda yer veren
 
mesleki eğitim kurumlarında okutulan hukuk dersleri; hukukun temel ilkeleri ve kavramları bölümü uygulamacılar (avukatlar, hukuk müşavirleri, yargıçlar) veya hukukçu akademisyenler, meslek mevzuatı ise o alandaki uzmanlar tarafından öğretilebilir.
İkinci yöntem, hukuk derslerine daha yüksek oranda yer veren İİBF, İşletme, iktisat gibi.fakültelerde ise bu dersler hukuk fakültelerinin genç öğretim elemanları veya hukuk uygulamacıları tarafından belli bir plan ve bir akademisyenin denetim ve
 
koordinasyonu altında yürütülebilir. Buralardaki akademik kadrolar da hukuk fakültelerine kaydırılabilir.
4. Öğrencilerin Genel Kültür
 
Düzeyleri
Üniversite giriş sınavları sonucunda hukuk fakültelerine girme hakkı elde eden öğrencilerin bilgi ve eğitim düzeyleri hakkında bazı saptamalarda bulunmadan önce, hukuk öğretimi ve eğitiminin ve geleceğin hukukçularının hukuk fakültesi öncesinde nasıl bir formasyona sahip olmaları, genel kültürlerinin ve
 
bilgisel alt yapılarının ne olması gerektiğini belirlemek gerekir. Bunun belirlenmesinde, hukuk öğretimi konularının niteliği ve hukuk fakülteleri mezunlarının yöneldikleri veya genellikle yaptıkları meslekler bize yol gösterici olabilir.
Hukuk fakülteleri ders programlarında yer verilen konular genellikle öğrencileri yarının hukuk uygulamacıları olarak edinmeleri gereken çeşitli hukuk alanlarının terminolojisi,
 
kavramları, temel ilkeleri ve normatif bilgileri, uyuşmazlığa ilişkin veya yönetsel karar alma usulleri ve yöntemleri, kuralları anlama ve yorumlama yöntemleri ve teknikleridir. Özünde hukuk normlarının yapılarına, içeriğine ve uygulanmasına ilişkin olan hukuk öğretimi
 
ve eğitimi- usul, şekil, teknik ve yöntemsel yönleri bir yana bırakılırsa-özellikle maddi hukuk olarak nitelenen yanıyla toplumsal ilişkilerin ve devlet-vatandaş ilişkilerinin, kısaca insan yaşamının, tüm yönlerini içine alan ve ilgilendiren; bu bağlamda sosyal bilim niteliği taşıyan bir bilim dalıdır.
 
Sosyal nitelikli normatif bir bilim dalı olan hukuku iyi anlayabilmek, kavramak, kavratmak ve anlatabilmek; iyi öğrenmek ve öğretebilmek için gerek öğrencilerin gerekse öğreticilerin hukuk bilimiyle yakından ilişkili sosyal bilimlerin diğer alanlarında da gerekli ve yeterli bilgilere sahip olmaları gerekir. Kanımca, iyi bir hukukçu yetişmesinde rol oynayan başlıca sosyal bilim alanları Türk dilinin grameri, sözlü ve yazılı anlatım, siyasi tarih, tarih
 
felsefesi, siyaset bilimi, yönetim bilimi, siyasal düşünceler tarihi, iktisat bilimi, ikisadi gelişmeler ve iktisadi düşünceler tarihi, sosyolojı bilimi ve ekolleri, felsefe ve felsefe ekolleri, sosyal antropoloji, davranış psikolojisi, sosyal psikoloji gibi alanlardır.
Öte yandan, fakültelerinden mezuniyetleri sonrasında yöneldikleri ve/veya girdikleri ya da bulundukları mesleklere ve sosyal statülere baktığımızda, hukukçuları toplumsal yaşamın ve devlet hayatının hemen her alanında görebiliyoruz : siyasal partilerin her kademesinde; devlet başkanı, başbakan, bakan ve milletvekili olarak siyasal hayatta; emniyet mensubu
 
, vali, müsteşar, yönetici, memur vs olarak devletin merkez ve taşra yönetiminin her düzeyinde: başkan veya üye olarak yerel yönetimlerde, kamu iktisadi teşebbüslerinin çeşitli birimlerinde; şirketlerde, derneklerde, vakıflarda, sendikalarda ve diğer toplumsal kuruluşlarda üye veya yönetici olarak. Yukarıda belirtilen görevler, yetkiler
 
veya statüler siyasal ve sosyal sorumluluklar içeren, bunun sonucu olarak doğru, yerinde, zamanında kararlar vermeyi gerektirir. Bu nitelikleri taşıyan kararlar alabilmek, kararın konusuna ilişkin ön bilgiler ve edinilmiş yeterli deneyim kadar, iyi bir eğitim ve bu eğitim sırasında kazanılmış asgari bir genel kültür, bu genel kültür ve formasyon çerçevesinde
 
konuyu tüm yönleriyle değerlendirme ve yorumlama yetkinliği gerektirir. Hukuk eğitimi öncesinde veya bu eğitim sırasında görülecek yukarıda belirtilen diğer sosyal bilimlere ilişkin dersler, isabetli karar almak için genel kültür ve genel bakış açısı kazanmış olma kuşkusuz çok yararlı olacaktır.
 
Hukukçunun gerek mesleğini icra ederken gerekse başka mesleklerde çalışırken ya da konumları gereği çeşitli siyasal ve toplumsal roller oynarken, genel kültür ve sosyal bilimlerin alanında edinilmiş bilgilerin öneminin bilincinde olan gelişmiş ülkeler, farklı biçimlerde fakat hepsi de hukukçuyu aynı zamanda bir sosyal bilimci olarak yetiştirmektedirler. Örneğin, ABD’de hukuk öğrenimi yapabilmek için daha önce lisans düzeyinde bir yüksek öğretim
 
kurumundan mezun olmak şart koşulmaktadır. Yine İngiltere’de bir yandan davada temsil yetkisine sahip avukat olmak oldukça zor koşullara bağlanırken, diğer yandan yargıçlar avukatlar arasıdan seçilmekte ve ancak 40 yaşları civarında yargıç olunabilmektedir. Bütün bu sınavlarda ve seçmelerde genel kültür düzeyi de aranan koşullardan biri olmaktadır. Kıta Avrupa’sı ülkelerinden Fransa ve Almanya’da ise ise yüksek öğrenim öncesi aşamalarda genel kültüre
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst