Türkiye’de hukuk öğretimi

Günümüz devlet veya siyasal yaşamında; devletin yapılanması, uluslararası ilişkiler, devlet-toplum ve devlet- birey ilişkileri ve diğer tüm sosyal ve siyasal ilişkiler ya hukuksal ya da hukuksal plana yansımaları olan ilişkilerdir. Kısaca hukuk veya hukuksal ilişki siyasal toplumun her yerindedir ve onun bir tür ara maddesini oluşturmaktadır.
 
Hukukun modern devlet yaşamı ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde tuttuğu bu çok önemli ve büyük payın doğal sonucu olarak, hukuk öğretimi ve hukukçunun eğitimi özel bir önem taşımaktadır.
 
Gerçekten, devlet yaşamımıza baktığımızda, kamu ve özel hukuk bağlamında hukuk ve hukuk uygulaması her yerdedir: yasama, yürütme ve yargı organlarının oluşumunda; bu organların her türlü faaliyetinde, eylem ve işlemlerinde; yasama, yürütme ve yargı
 
organlarının karşılıklı ilişkilerinde; devletin ve devlet organlarının gerek sosyal gruplar ve kitle örgütleri gerekse hukuk kişileriyle (tüzel veya gerçek) ilişkilerinde ve, nihayet, hukuk kişileri arası ilişkilerde hukuk söz konusudur.
 
Devlet ve toplum yaşamında hukukun ve uygulama alanının bu denli önemli ve geniş olması; devlet iktidarının yapılanması, kullanılması, işleyişi ve yönetilenlerle ilişkileri yönlerinden hukukun, genel hukuk bilgileri çerçevesinde herkese öğretilmesini ve aynı zamanda bir bilim ve teknik olarak hukuku öğrenmeyi, öğretmeyi ve uygulamasını bir meslek olarak seçenlerin öğretimini, öğrenimini ve eğitimini içermektedir. Bu iki farklı ve genel bir
 
bakış açısından ele alınacak olursa, hukuk öğretimi ve hukukçunun eğitimi konusu aşağıda belirtilen boyutlarıyla ve bu boyutlara ilişkin sekiz başlık altında incelenebilir.
 
1. Hukuk Fakültelerinin Yapısal ve Mali Sorunları

Bugün, ülkemizde hukuk fakülteleri yürürlükte olan YÖK yasasından ve uygulamalardan kaynaklanan ve iyi bir hukuk öğretim ve eğitimi için öncelikli olarak çözümlenmesi gereken çeşitli hukuksal, yönetsel ve mali yapısal sorunlarla karşı karşıyadır. Gerçekten;
 
YÖK sistemi içindeki tüm fakülteler gibi hukuk fakülteleri de tüzel kişilikleri olmayan yüksek öğrenim kurumlarıdır. Daha önce var olan ve 2547 sayılı Yasayla kaldırılan tüzel kişiliğin yokluğu, hukuk fakültelerinde olması gereken mali, idari ve bilimsel özerkliği olumsuz etkilemektedir. İyi bir hukuk öğretiminin bu özerkliklerle ilintili olduğu yadsınamaz
 
.
Bunlar arasında en önemlisinin mali özerklik olduğu tartışma götürmez. O kadar ki tüzel kişiliği bulunan üniversitelerin de YÖK’e karşı yönetsel özerkliğinden ve bir bütün olarak yüksek öğretim kurumlarının siyasal iktidar karşısında mali yönden özerk olduğunu iddia
 
etmek olanaksızdır. Zira katma bütçeli olan üniversitelerin giderlerinin YÖK’ün planlaması çerçevesinde devlet tarafından karşılandığı bilinen bir gerçektir. Bu bütçeler ise son derece sınırlı ve büyük ölçüde personel giderleri ile işletme giderlerini ancak karşılayan, araştırmaya giderleri konusunda yetersiz durumdadır. Öğretim elemanlarının maaşları son derece yetersizdir. Bu durum, nitelikli elemanları fakülte kadrolarına çekmemesine, fakülte kadrolarında çalışan öğretim elemanlarının verimsiz ve isteksiz çalışmalarına, çeşitli aşamalarda akademik kariyerden ayrılışa veya erken emekli olmalarına ve vakıf üniversitelerine geçmelerine neden olmaktadır.
Daha çok Devlet üniversitelerinin önemli bir sorunu olarak
 
karşımıza çıkan bu mali sorunun çözülmesinin tek yolu, fakültelere tüzel kişilik tanımak ve böylece ayrı bir bütçeye sahip olmalarını sağlamak ve, bunun yanında, öğrenci harçlarını yükseltmektir. Hukuk fakülteleri için öğrenci harçları bu kurumların kitaplık, bilgisayar ve internet bağlantıları, öğretim araçlarının geliştirilmesi, araştırma ve yayın fonları, öğretim elemanlarının maaşlarının iyileştirilmesi gibi alanlarda
 
kullanılmak üzere mali yönden kendilerine yetebilecekleri bir düzeye getirilmelidir. Örneğin, bu fakültelerde ödenmesi gereken harçlar yıllık bir milyar civarında olmalıdır. Bu miktarı kimlerin, nasıl ve hangi biçimlerde ödemesi gerektiği ve muafiyetler üzerinde düşünülmesi gereken detaya ilişkin konulardır. Yüksek öğretim kamu hizmetinin etkinliği ve verimliliği, üniversitenin mali özerkliği ve vergi adaleti yönlerinden böyle olması gerekir. Vergi adaleti gereğidir zira, bu harç öğrencilere eğitim ve öğretimin
 
ve bu alanda yapılan giderlerin tam karşılığı olmaktan uzaktır. Bu hizmetin tam karşılığı belki vakıf üniversitelerinde ödenen öğretim ücretleridir. Ancak, bugün alınmakta olan harç miktarları da sembolik niteliktedir ve vergi veya harç hizmetten doğrudan yararlanıldığı zaman ve sürece adildir.Yoksa, vatandaşların ödediği vergilerden bu hizmetin genel olarak finanse edilmesinin vergi adaletiyle bağdaşır bir yanı yoktur.
 
. Temel Eğitim ve Orta Öğretimde Hukuk Dersleri

Devlet, en kısa tanımıyla, belirli bir ülkede yerleşmiş insan topluluğunun siyasal ve hukuksal olarak örgütlenmesidir. Devletin siyasal örgütlenmesi, toplum içinde bir yöneten-yönetilen ilişkisinin ortaya çıkması ve bu ilişkide yönetenlerin hukuk çerçevesinde güç kullanma yetkisine ve tekeline sahip olması; yönetilenlerin
 
2 ise hak ve özgürlüklere sahip yurttaşlar olarak hukuka, siyasal iktidarın buyruklarına uyma ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi demektir.
Yurttaşların hukuka ve devlete saygılı olması ve itaat etmesinde, kuşkusuz siyasal iktidarın meşru (légitime) kabul edilmesi, toplumun ekonomik gelişmişlik düzeyi, çalışma
 
olanağının bulunması, ücret dengesi, haklarda ve ödevlerde eşitlik veya denge, yasalar önünde ve uygulamalarda eşitlik gibi siyasal, sosyal ve ekonomik faktörler etkilidir. Fakat, bunlar kadar, daha sonra edinilecek mesleklere hazırlama, bireyleri devletin siyasal felsefesine veya ideolojisine uyumlu kılma anlamlarında genel olarak vatandaşların eğitiminin de yönetilenlerin devlete itaatinde önemli bir etkisi vardır.
Bu bağlamda, sekiz yıllık veya uygulanacak on bir yıllık genel eğitim veya liseler ve meslek liseleri eğitim ve öğretim programları içinde hukuk öğretimine ayrı ve özel bir önem vermek gerekir. Bu amaçla öğrencilerin yaş ve bilgi düzeylerine göre bir çok yıla
 
yayılan hukuk derslerine bu programlarda yer vermek, onlara hukukun temel kavramlarını ve kurumlarını öğretmek; ekonomi bilimi, tarih, sosyoloji ve felsefe derslerine paralel olarak hukukun diğer disiplinlerle olan ilişkisini ve hukukun devlet ve toplum içindeki rolünü ve önemi kavratmak, program mesleğe yönelik
 
ise ayrıca o mesleğe egemen olan hukuk kurallarını veya bu mesleğe ilişkin mevzuatın genel esaslarını öğretmek gerekir. Bu düzeylerde verilecek hukuk eğitiminin, hak ve özgürlüklerine sahip çıkan, vatandaşlık görevlerinin bulunduğunun bilincinde olan yurttaş yetiştirme açısından da çok yararlı olacağı kuşkusuzdur.
Sekiz yıllık ve daha sonraki lise eğitimi programlarına konulacak hukuk derslerinin içerikleri, hukuk fakültelerinden seçilecek alanlarında uzman öğretim
 
elemanlarından oluşacak alt kurullar ve yazım kurullarınca hazırlanabilir. Bu derslerin verilmesinde ise belirli ölçülere göre seçilecek, öğretmen kökenli veya pedagojik formasyon verilen avukat, emekli yargıç, savcı veya hukuk mezunu yöneticiler öğretim görevlisi olarak görevlendirilebilir.
 
. Diğer Fakülte ve Yüksek Okullarda Hukuk Öğretimi
Bugünkü haliyle ülkemizdeki yüksek öğretim ilke olarak açık öğretim ve üniversite biçimlerinde düzenlenmiş ve örgütlenmiştir. Gerek açık öğretim fakültelerinin öğretim programlarında gerekse üniversitelerde öğretim konusu doğrudan hukuk olmayan ön lisans, lisans ve yüksek lisans programlarında,
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst