Anisette.

---> Anisette.

Hiç içime sinmiyor seni,
”Seri aşık”ların eline bırakmak..
Arabesk ağırlığındaki gecenin diline
Hicaz bir türkü dolandı bu gece..
Hüzünlü bir ıslık gibi çalıyor sokaklar..
Yollar sana yol alır,
Yakınlar bana uzak..
Kimsesiz bir çocuk tebessümü var dudağımda
Biraz da hayata inat..
Hadi gel..
Gel dadan ömrüme.
Ama kırmadan, sarsmadan..
Gelirken uzatma yolları
Getirme! yanında vadesi dolmuş vaadlerini..
Geride bırak iki yüzlü saadetlerini.
Hadi!
Göster bütün maharetlerini de,
”Gelmek” nasıl bir fiilmiş ‘cümle’ alem görsün..
Anladım ki;
Şimdiki zamanın hatırası bakışlarında gizliymiş,
Gelecek zamanın hikayesi..
Anladım ki;
Ne kadar çabalasam da ,
Barındırmıyor içinde beni
Bu sevda felsefesi..
Ve anladım ki;
Hayatımda mutlak sandığım doğrular arasında
Bulunmayı beklermiş yalanların en sahtesi..
Birkaç şey unutmuşsun köşelerinde bu şehrin.
Vitrinlerinde bakışlarını unutmuşsun.
Pazarlarında sesini..
Karşıdan karşıya geçerken beni unutmuşsun, hayatın bu yakasında..
Gecede rengini unutmuşsun
Fincanımın içinde gözlerini..
Su yüzeyinde akislerini unutmuşsun.
Aynalarda güzelliğini..
Solumda günahlarını unutmuşsun
Sağ yanımda ecirlerini..
Şarkılarda hüznünü unutmuşsun yar!
İçimde kendini..
Ne zaman senden,
Kendimden kaçsam
Uçurum kenarı bir yalnızlığa bürünür zaman.
Şimdi ne zaman yüzü çilli bir çocuk görsem
Sen gelirsin aklıma..
O vakit çocuğun yüzündeki ”çiller”
Eylemsiz yalnızlığımı fiil’ler..
Sen bilmezsin..
Ben hep sefilleri oynarım hayat parkının içinde.
Kalp kırıklarından kaleler yaparım hayallerime..
Sen Bilmezsin.
Şimdi gitme vakti..
Ama bil ki,
Hiç içime sinmiyor seni,
”Seri Aşık”ların eline bırakıpta gitmek..

...​
 
---> Anisette.

Lks4h.gif


Dağılın!
Bittiği sanılan yerde başlayan hikayeler vardır.
El sıkışıp ayrılınan yerde öyle bir deprem olur ki bazen,
fark edebilen herkesin kalbini ve ruhunu sarsar.
Ve ne acıdır ki,bunu oracıkta kalakalan,
gidenin arkasından bakıp ağlamak ya da bir bira daha söylemek dışında hiçbir seçeneği
olmayan o zavallı mağrur mağluptan başka kimse bilmez...
Bana bitti denilen şeyin bitti denilen yerde bitti denir denmez nasıl bitebildiğini anlatabilecek biri varsa söz ilk biralar benden.
Saatlerce ağladıktan sonra makyajını tazeleyip alışverişe gidebilmenin aslında ne kadar normal olduğunu anlatabilirse biri bana,
öldükten sonra ona organlarımı bağışlayabilirim.
Birileri bana, bütün hafıza kuramlarına meydan okurcasına "unutmak istersem unuturum" diyebilmenin, üstelik söylemekle kalmayıp bunu yapabilmenin nasıl olduğunu gösterirse her sabah ekmeğini alıp evine kadar götürürüm yeminle.
Balık tutmayı öğretmeyin bana, balık da vermeyin.
Becerebiliyorsanız balık olmayı öğretin... N'oldu? Yemedi dimi?
Haydi dağılalım, çünkü kimse kimsenin umurunda değil!
Haydi dağılalım, çünkü birlikteyken çok komik görünüyoruz!
Haydi dağılalım, çünkü bu kadar bokluğa ancak yalnızken tahammül edilebilir!
Haydi dağılalım, çünkü biz birbirimizi acıdan öldürürüz!
Haydi dağılalım, çünkü "cehennem başkalarıdır!"

...​
 
---> Anisette.

hKtjT.gif



Herkesin mütemadiyen birbirini suçlamak istediği zamanlar var,
savaşlar için, kavgalar, bozulan planlar,
birbirine eskisi kadar güzel gülümsemeyen komşular,
çaldırıp geri dönülmeyen dostluklar, yeterince sevilmemek düşüncesine kapılıp,
her şey için birini birilerini, bir şeyleri suçlamak istiyor herkes.
Sen de birilerini suçlamak istiyorsun.
İzlemen gereken bir filmi izleyemediğin,
yazman gereken her şeyi yazmadığın, ağzından yanlış ve ağır sözlerin çıktığı için,
yanlış algılandığın ve kimsenin karşında durup saygı duruşuyla seni dinlemediği için,
işe geç kaldığın için, yemeğin altını yaktığın için, ojen bozulduğu için,
saçını bozduğu için yağmuru bile..
Bunu neden istiyorsun?
Yeterince kitap okumadın mı, yeterince empati yapmadın mı?
Olmuyorsun zamanla, zamanla ancak netleşiyorsun,
büyüdükçe beliren göz bebeklerin gibi, yaşlandıkça,
olgunlaştıkça daha da belirgenleşen kılcal damarları gibi bir ağacın.
Tecrübe ile sabit durumların var diye kırıyorsun tamir edemeyeceğin şeyleri.
İzin ver, yoldan çekil, görmezden gel madem, madem kırıksın,
keskinliğini çek birilerinin ensesinden, herkes tecrübe etsin, mutlu olmayan da gitsin!
Tek kuralı budur acımasız olmanın çünkü,
birileri gitmiştir ve kalan kişi keskin bir şeye dönüşmüştür,
bu yüzden o da muhakkak gider bir gün,
o da keskinliğiyle birinin ensesinden öpüp gider,
çünkü tecrübeli ve aynı zamanda acımasız olmak bunu gerektirir.
Herkes kırılıyor nihayetinde; bir bardak gibi çatlayıp,
ardından ikinci sekmede kırılacak olan bir bardağın sağlamlığından söz edemem,
bıraktım çünkü ben; Kim neresinden kırılmak istiyorsa..
Ve bilinsin ki;
Giden hiç kimse, özellikle de ben;
Hiroşima olabilirim ama bumerang hiç değilim.

...​
 
---> Anisette.

Özlemek neden bu kadar yorar insanı?
“Özlem” isminin eyleme dönüşme çabasından mı?
“Düş” ün, “düşünmek” kadar büyümek özentisinden mi beynimin içindeki tüm hayallerin çocukluktan vazgeçip başımın etini yemesi?
Ne zaman lafın bir ucu sana çıksa sonuna gelemeden heba oluyor gülümseyişlerim.
Yorgunum…
Şu saatlerde sıcak çekildi kapı eşiğine.
Senin rüzgarların var sen kokan.
Yüzün geliyor gözlerimin önüne beni dinlerken kalkan kaşlarına asılıyorum tut beni çıkar diye…
Gözlerinde boğuluyorum…
Sol yanıma yatsam seni uyusam, hep rüyada kalsam...
içim dilime vuruyor, konuştuklarım incir çekirdeğine yetmiyor;
sakladıklarımdan ve senden bahis açmama inadımdan. Burnumu bir karış dikiyorum havaya, içim düşüyor.
Oysa söz vermiştim kendime, üzerime giydiğim "güçlü" kostümü çıkmayacak,
çıksa da senin haberin olmayacak diye.
Varlığımla yokluğum ayırt edilemez olacaktı senin için,
herkes” olacaktım ve belki “hiç kimse”...
Beceremedim…
Kimse görmeden, tutup elinden kaldırdım içimdeki ufaklığı.
Çok acımış, kimseye belli etmedim,edemedim..
Teselli bile aramadım kızgınlıklarıma, hakkımdı bu kara isyan.
Sonra fark ettim ki ben bu zamana ait değilim ve biliyorum sende...
o yüzden hep “an”larda teğet geçtik birbirimizi
Ama içime dokundun bir kere .
Parmak izlerin duruyor bakışlarımda.
Nereye baksam senden bir iz bırakıyorum.
Bu aralar kendime hep suçüstüyüm.
Islah olmaz bir özlemim ve korkak bir mantığım var.
Tek dinginliğim kelimelerin.. koklayıp koklayıp saklıyorum hafızama.
Arşivimde acılarım var benim.
Rutubetli; güneşe serip kuruttuğum tozunu alıp, halı altında biriktirdiğim hatalarım.
Seninse anlatmadığın masalların var.
"sus"ların kucağında çocuk masumu yüzün ve küfrengi günahların..
Baksaydın korkmayıp gözlerime,sana keşkelerimi sunacaktım terketmeden bahar kıpırtısı içimi.
Yalpalamayacaktım bugünlerde yarınlara inançsızlığımla ve biliyor musun “kal” deseydin
rüzgarlarla getirdiğin son hecemle kavrulacaktı bahar bitimi...
Gidenler tekrar gelebilmek için gitmişti.
İhanet sayıldı. sükut altındı; yağmur gibi çisil çisil, acıkmış bir nefesin dudaklarında tadımlık korkaklık sayıldı.
Dinleseydin aryaları, kulaklarına çalınan tını; sevgilinin sızlayan ahına eşti..
Yoldaştı sayıklamalara ince ince..
Bil(e)medin...
Yaşananların üstünü örtecek kadar şeffaf bir kelimem yok.
Sen bilirsin ürkekliğimi, tarihten çalınmış eğreti kahramanlığımı...
Çekerim kılıcımı zamana ama kesip atamam biriktirdiklerimi.
Gözlerim yağar, toprak kokar ve filizlenir kabuk bağlayan yaralarım.
Dilek kipleri bağlarım..
Kaçışlarım sana meyilimdendir.
Sessizliğine sığınışım kabullenişimdir her şeyi. Sakın “neden” diye sorma.
Verdiğim her cevap mayındır pişmanlığıma.
Ve bu bir iç dökümdür çağıl çağıl.
Bil ama bilme..
Konuşsam sözlerim ağlar sussam yüreğim kanar ..
Ne yapmalıyım bilemedim ama öğrendim hasretin dipsiz bir kuyu olduğunu ,
Aşk denen uçurtmanın ipsiz olduğunu.
Uçup gittin tutamadım seni..
Geçip gittin duramadım önünde ezip geçtin..
Seni durduramamanın tutamamanın sızısı var içimde kalakaldım öylece..
Yağmurlar yağdı sensizken gökyüzüme, sonra ben yedi renk bilirdim gökkuşağını içinde siyahı görmeden önce..
Gidişine anlamlar yükledim gitmesi gerekti , mecburdu , istemeyerek gitti .. sonra ağlanacak halime gülüp acıdım kendime..
Gitmek istediğin icin gittin...
Sen beni hayatında istemedigin için gittin..
Kendimi kandırmaya çalışsamda senin kadar başarılı olamadım.
Her seferinde gercekler tokat gibi çarptı suratıma ağladım...
Büyüdü içimdeki sızı , acıttı sızlattı sol yanımdaki boşluğu!
Sonra ..
Vazgeçtim gidişine anlam yüklemekten...
Vazgeçtim kendimi kandırmaktan
Vazgeçtim yokluğunla savaşmaktan!
Yüzleştim yokluğunun soğuk yüzüyle ve kabul ettim alışmaya çalışmak diye bir şey yok!
Alışmak zorundayım.
Yoksun ve birdaha hiç olmayacaksın kabullendim...
Ve vazgeçtim sana dair ne varsa
Konuşsam sözlerim ağlar, sussam yüreğim kanar...
Vazgeçişlerdeyim bu aralar.

...​
 
---> Anisette.


Binmediğim hiç bir otobüs,
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde.
Gittikçe azalıyor hayat...
Neyi erken yaşadıysam,
Hep ona geç kalıyorum.
Sana göçüyorum her sonbahar,
Yolların çıkmıyor aşkıma.
Unuttuğun yağmurların adı saklımda...
Seni içimden terk ediyorum!
Susmaktan yoruldum...
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri,
Efkar demliyorum gözlerimde.
Yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum.
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp,
Seni içimden terkediyorum...
Ne unutacak kadar nefret ettin,
Ne hatırlayacak kadar sevdin...
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum...
Beni hep bulmamak için aradın,
Yanılgımdın
Yandığımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü “belki”ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum...
Şimdi;
İkimizde öldürecek bir anı bile bulamayan,
İki yarım kaldık.
Tamamlayamadık bizi...
Elinden tutmadın yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı.
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun.
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim,
Sana bensizliği terkediyorum...
“Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın” demiştin.
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin,
Acımı dindirecek olanda.
“Ya öldür beni”dedim
Ya da git benden
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim..
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yârini,
Şafaklara sattın ihanetini.
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden,
İçimden,
Terkediyorum...
...​
 
---> Anisette.

CRjL6.jpg


İlk kez birinden ayrılmıyordum ama,
sanki o çengelli iğneyle etime tutturulmuştu...
ve özledikçe canıma batıyor, kanıyordum..
Bir şey vardı onda çözemediğim.
Zor bir problem.
Bana denk olmayan bir denklem gibi
eşitsizliği bulmak için
formaliteden bir formül olarak önüme sunulmuştu sanki..
Yorulmuştum,
bir kez daha aldanmaktan.
Bıkmıştım,
Birini hiç gitmeyecekmiş gibi sevme hatası hastalığından..
Herkes gidiyordu..
Bir şekilde, bir hafta, bir ay, bir yıl kalınıyordu en fazla.
Bir nedeni olmalıydı
ve bu nedeni bulmadan aşkın karşısına çıkacak cesaretim yoktu..
Geceler boyu, bunun nedenlerini sorguladım.
En son cümlelerini beynimde defalarca tekrarladım.
İkimiz içinde en iyisi bu ..
Ne demek isteniyordu burda.
İkimiz için en iyisine karar vermek için nelerden vazgeçmişti?
Ya da neyi göz ardı etti de, bu bana hiç iyi gelmedi?
Cevabı da beraberinde götürmüştü sanki.
Yokluğuna alışamıyor, deli gibi özlüyor
her geçen gün kopuyordum kendimden..
Dışarıdaki yaşama kapılarımı kapatmış
içimde kopan fırtınanın
Ne koparsam kârdır uğultusuna kulak kabartmıştım..
Özleniyordu,
biliyordum umursuyordu
ama bu ayrılığa bir son veremiyordu..
O da özlüyordu
biliyordum
ama Aşka son verecek kadar biten şey neydi bulamıyordum..
Arada bir uyuyordum.
Kesik kesik.
Rüya görmeye fırsat yoktu
ama senin de kendini unutturmaya hiç niyetin yoktu.
Ne zaman dalsam, muhakkak bir yerde elele görüyordum ikimizi..
Sen bu ara neler yaşıyordun
hiçbir fikrim yoktu..

...​
 
---> Anisette.

IhKxf.jpg


Sen olsan arayan.
Bir gece yarısı, sabahın bir körü, öğle vakti, akşam serinliği...
Ne zaman istersen.
Sen olsan arayan.
Israrla çalan, soluk soluğa kalıp açtığım telefonda ki kişi sen olsan.
Duysam sesini.
Nefesini.
Nasıldı ses tonun?
Telefonu nasıl kapatırdık biz?
En son hangimiz kapatırdık?
İlk sen kapat savaşlarını hangimiz kazanırdık?
En çok neye gülerdik?
Ne güzel gülerdik.
Sen olsan arayan.
Unuttuğum sesini özledim.
Unuttuğum gülüşünü özledim.
Unuttuğum bizi özledim.
İnsan unuttuğu bir şeyi nasıl özler ki?
Unuttuğu bir yemeğin tadını, unuttuğu bir şarkının müziğini, unuttuğu bir şiirin sözlerini nasıl olur da özler ki?
Yeter ki iste.
Aramak iste beni.
Duymak iste sesimi.
Sen çaldır, ben seni ararım.
Sen şu aramızdaki gururu kaldır, ben sana bir kez daha yanarım.

...
 
---> Anisette.

g4NIa.gif



İçimdeki kelebekleri öldürdünüz bayım!
Oysa onlar yüreğimde ne de güzeldiler. Rengarenk..
Üstelik ömürleri “biz”imle belirliydi.
Nasıl da kıydınız tek tek.
Gece kelebekler uçamaz mı sandınız?
Elinizi uzatsan konmaz mı sandınız?
Siz hep yanıldınız.
Bilmez misiniz kelebekler sevgiyle yaşarlar.
Neleri var neleri yoksa vuslat için harcarlar.
Siz biraz da kendinizde kayboldunuz.
Ömür dediğiniz bir nefes, siz o bir nefeste boğuldunuz.
Tutsanız ellerimi ölür mü sanıyordunuz içimdeki kelebekler?
Siz en çok sevmekten korktunuz.
Siz bayım, benim yalancı baharım; beni erkenden kozamdan çıkardınız.
Öyle sıcak gülümsediniz ki yaz sıcakları gibi. Beni bununla kandırdınız.
Şimdilerde ben savruldum geceye.
Lakin bayım siz yoktunuz...

...​
 
---> Anisette.


Dün gece bir aşkı gömdüm derine..
Dün gece sensiz öldüm..
Gözlerimi kapattım uyumadan..
Düşümde seni gördüm...

...​
 
---> Anisette.

OesNK.jpg


Hiç bilmedigin yerlerinden çalıştım sana, seni bana sor.
Hiç ölmediğim yerlerden öldür beni, çünküm var, çünkü;
hiç yaşamadığın yerlerde yaşattım seni.
Beni vur, beni harca, beni tüket, hakkın var üzerimde.
Hiç olmadığım zamanlara sor beni, beni şiirlerle kus,
beni gözlerinden ağla, ağlat beni tüm iç organlarına.
Hesapsız, tutarsız, dengesiz anlarda, durumlarda sev,
ağzıma fısılda, kulağıma öp sevdiğini beni.
Sana hiç biriktirmediğin yerlerde biriktim.
Beni sevebilme ihtimalini sevmedim, ihtimali sevmedim,
çünkü beni sev istedim, çünkü ben seni açık saçık sevdim,
ayan beyan sevdim ve ulu orta.
Hiç sevilmediğin yerlerden sevdim seni ve hiç sevilmediğin yerlerde..
Ve güzel günler biriktirdim sana avuç içlerimde, lütfen bunları harca benimle..

...​
 
---> Anisette.

TwUs7.gif



Biliyorum, kızgınsın bana..
yer yer nefretin oldum, yer yer yaran..
ağzı açık,sızmaya,sızlamaya müsait bir yara..
Gittiğim yerden yazamıyorum..
kaldığım yerden devam edemiyorum sana..
öldüğüm yerden dirilemiyorum..
anla..
geçmiyor zamanla..
Bilmiyorsun..
cevabını bulamadığım bütün soruları çöpe attım.
onları yok saydım, seni gitmedin..
bıraktığın yerden sana saydım, günleri..
ölmediğim günlere saydım, gelmediklerini...
Bunca zaman ne yaptım bilmiyorsun,kızma..
seni merak ettim biliyor musun?
Bilmiyorsun kızma..
seni özledim, içtim fotoğrafını bilmiyorsun..
seni yıktım içimde tabu diye.
seni ördüm içime duvar diye..
seni uğurladım dilimden Allaha dua diye..
ah etmedim inan..
merhamet et dedim Allahım..
Merhamet...
bilmiyorsun, bak..
Her sabah eksik, kanadı kırık bir günaydın konar pencereme.
umuduma verdiğim bir parça ekmek sensin..
Uyuyamadığım her gece sen..
her hece sen..
aklıma geliyorsun olur olmadık.
beynimden vurulmuşa dönüyorum inan.
acaba diyorum, beni düşünüyor mu hiç.
yokluğum yakasına yapışıyor mu..
diline düşüyor muyum yar diye..
ciğerinde yanıyor muyum yara diye..
diline duaya geliyor muyum bir cuma günü..
Allahla arasını açıyor mu acaba, diyorum.
ağlıyor mu diyorum, gülüyor mu.
Mutlu mu şimdi, diyorum
yalan söylüyor mu..
unuttum,aklıma bile gelmiyor diyebiliyor mu?
içiyor mu çok?
yok..
aramızdaki mesafe değil mesele.
mesele ''biz''
mesele bir dizi iz..
Allahım dedim..
ne olur üşümesin eli, başka birinin ellerine..
seviyorum'lu öldürücü cümle darbeleriyle yaşatmasın birini..
Allahım dedim..
bak.. beni unutmasın yalvarırım..
yalvarırım bir çay tomurcuğu gibi düşür beni,onun aklına.
Allahım ne olur dedim..
ölmesin o, başka birine..
Onun mezar taşı benim göğsümdür bilesin..
etme..
kabul etme Allahım..
onda, yar diye, yara diye benden başkasını..
Unutturma dedim Allahım, ölürüm..
unutma Allahım dedim..
nefes diye savur beni soluğundan içine at, dedim..
Hep sana vardım geldim,en kuytulardan..
sırtımı bile dönemedim yokluğuna..
ölmedim ama, inan hiç yaşamadım da..
ve artık bilirim..
aramızdaki boşluğu dünya bile dolduramaz artık..
Beni unut tamam, ama yalvarırım..
boynuna kolye yaptığım ıslak geceleri unutma..
Bil..
Allah şahidimdir ki: ben ayın 14ü gibi saf,temiz lekesiz sevdim seni..
Ben ki seni, bir ''Amin'' içtenliğiyle sevdim..
kabul, yarama kabuk olmayacağını bile bile sevdim..

Şimdi, mecnunun içindeki ateş,leylanın dilindeki dua, benim..

Sen ki sevdin..
Sevdim demeden, sevemeden gittin..
Olsun canım benim..
Benim canım, olsun..
Ben ki sol'un olamadım..
varsın canın sağ olsun...

...​
 
---> Anisette.

VKpg5.gif



Yahu insan evladı bu, sever de, kaç kere sever
Ne kadar sever
Nereye kadar
Ölçüye tabii midir?
Nedir yani
Nasıldır?
Mikrop mudur, deva mıdır nedir?
Göğüste yara
Yara soyulsa, izi kalır
İzi kalsa
Utanırsın
Saklarsın
Nasıl bir mahcubiyet ki bu anlatmazsın
Yahu seversin de
Nasıl seversin?
Nesini seversin?
Burnunun alnına doğru daralan kısmını mı?
Kulağının içinin fısıldamaya müsait oluşunu mu?
Seversin öle öle, bite bite...
Biter de...
Yahu nasıl unutulur?
Kitapla dolmaz boşluk
Toprak yağmura doyar da
Ten göz yaşına doymaz mı
Yahu ölümlü dünya mı varmış neymiş
Ölmeden, öldük ya biz
Göğsümüz de bir yara
Açsak mesele
Açmasak...
Açmasak mesela
Ne olur?

...​
 
---> Anisette.

Bir çok kez öldüm, yeniden hayata döndüm.
Biten filmi başına sardım kendimi orda gördüm.
İzledim oyun bozanla oyuna dalmış saf ölümlüyü.
Söküp atmak istedim içinden üzüntüyü.
Ama nerdee?
Boşa gider her hamlem, sonu olmayan ahlem,
Bir dönüş yok madem, hayal sarsın beni!

...​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst