Anisette.

---> Anisette.

LkrTJ.gif


Çok saçma değil mi yok olan bir şeyin beni böylesine var etmesi?
kendim bile inanamıyorum hissettiklerime,
varken bile bu kadar değildin,
gidince mi diyorum acaba arar oldum seni?
gideli yüzyıllar olmuşçasına arıyor gözlerim,
halbu ki dündü gittiğin.
sorular soruyorum, sayıklıyorum senin hayalinle…
nefes alabiliyor olmam gerçekten de senin sayende mi?
yoksa ben mi istiyorum hala yaşamayı?
vaz mı geçiyorum kendimden?
Bu kadar mı hızlı unutur bir insan gülmeyi?
Kendi sorularımı yanıtsız bırakır oluyorum geceleri,
Yeni sorular sormaktan yorgun düşüyorum…
görüyorlar halimi,
üzülme zamanla geçer diyorlar da,
zaman ilacı mıdır ki cidden her şeyin?
kabuk tutturabilir mi bunca zamandır kapanmayan yaralarıma?
zaman dermanın olacaktır diyorlar da sormuyorlar ki ben unutmak istiyor muyum.
Bilmiyorlar ya da anlayamıyorlar beni,
sen derdim değilsin ki çareler edineyim.
dert dediğin isteyerek çekilmez,
halbu ki ben senin yokluğunla varım,
ondan sımsıkı tutuyorum, bırakamıyorum,
çünkü senden arda bir tek o kaldı…
onu da kaybedemem ben…
zamanmış…
bilmezler ki zaman dedikleri göreceli,
senle bir asırım bir saniye, sensiz bir saniyem bir asır geliyor bana.
soruların tam ortasına çekiyorsun beni,
ayırt edemiyorum hayal mi gerçek mi…
hem varsın, hem yoksun,
göremiyorum ama hissediyorum…
saçmalık mıdır bu diyorum kendime,
yine cevapsız bırakıyorum kendimi,
belki de bu yüzden korkuyor insanlar benden…
nefes alıyorum ama nasıl yaşıyorum?
ben umutsuz bir çölde yolcu bekleyen hancı misali,
asırlar deviriyorum sensiz.
sonra bir bakıyorum,
sen gideli ancak bir saat olmuş,
o da belki…
ihanetlerim hep kendime oluyor o yüzden,
beklemekten sıkılıyorum,
sensizlik öldürüveriyor bazen,
ben sensizken ben olamıyor, kırıyorum herkesi ve her şeyi,
katili oluyorum kendimin,
sana da ihanet ediyorumdur belki de böyle zamanlarda…
seni kendime çeken benden uzaklaşıyorum…
işte bu yüzden de ‘nefesim’, senden önce gidemediğim için özür dilerim…
sensizken de yaşadığım için senden çok özür dilerim…


 
---> Anisette.

Z7CoE.gif



Geçtiğin bütün sokakların, caddelerin, şehirlerin bir adı var.
Hepsini biliyorum.
Yürüdüğün yolların, bastığın kaldırım taşlarının,
tekmenle savuşturduğun küçük taşların nerelerde olduğunu biliyorum.
Hepsini, teker teker gördüm.
Sonra terk ettim. Bu hiç kolay olmadı.
Gitme diyemediğim için gel diyemiyorum.
Ben sana karşı her şeyi yazabiliyorum da hiçbir şeyi söyleyemiyorum.
Her şey için teşekkürler,
iyi ve kötü her şey için, bana ayırdığın günaydınlar ve iyi geceler için.
Ama beklemek zor eylem, beni yorma.
Paramparçayım,ben bitmişim...
Ki biliyorum sen yine gelmeyeceksin.
Sen gelmiyorsun ya, ben yine hüzünlü şarkılarla arkadaş olurum.
Biliyorum.​
 
---> Anisette.

aXhPN.gif


Peki canımı bu kadar acıtan ne?
Benden uzaklaşman mı yoksa diğer nedenler mi?
Senden başka önemsediğim bir şey olmadığına göre canımı yakan sensin.
Öldürüyor beni bu uzaklık.
Yıkıyor, kelimelere sığdıramıyorum acımı.
Mutlu olmayı seninle beceriyordum ben, sende mutsuz olunca içimi kara bulutlar kaplıyor.
Sende gidince içimde bir şey kalmıyor.
Özlüyorum mesela, gülüşlerimizi, benimle oluşunu, sevişini.
Ama şimdi o kadar değişti ki her şey, ya da bilemiyorum bana öyle geliyor,
karanlık bir şey var üzerimizde, yüreklerimizde bizi bırakmıyor.
Seni bırakmıyor.
Hep ”insan bir ömür sevemez” derdim, şimdi senin beni bir ömür sevmeni istiyorum.
Sana gelince bencil oluyorum, bana gelince bencil ol istiyorum.
Hayatındaki en saçma kişiyi bile kıskanıyorum mesela, kaybetmekten korkuyorum.
Anlatamıyorum sana, yoruluyorum.
Anlamadıkça sen, ben biraz daha kötü oluyorum.
Korkuyorum işte, sevgini çekme benden.

...​
 
---> Anisette.

8Fu6x.png



Aslında ölmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum,
ama ölüme yakın bir şey varsa o da umursanmamak.
Mesela insanların seni hatırlamasını istediğin için bir şeyler yaparsın,
hepsine ayrı ayrı değer verirsin, ama istediğin değeri göremezsin hiç bir zaman.
Bazı şeyleri karşılık bekleyerek yapmıyorum ama artık benimde buna ihtiyacım olduğunun farkına varmalısınız.
Kendimi hiç bir zaman anlayamadım zaten,
daha bir saat önce hiç bir şeyi takmıyorken,
bir saat sonra küçücük şeyleri sorun haline getirebiliyorum.
Ben küçüklüğümden beri sadece bulutlarla oynadım.
Hiç arkadaşım olmadı desem yeridir.
Onlara göre farklıydım çünkü. Hayallerimiz aynı değildi, istediklerimiz aynı değildi.
Çoğu zaman onlar oyun oynarken ben bir ağacın tepesine çıkar gökyüzü izlerdim.
Bulutlarla konuşurdum.
Onlar hep giderdi ama mutlaka arkasından daha güzel bir bulut gelirdi.
Belki bir balık, belki bir gözlük belki de annemin yaptığı adam kurabiyeler.
Ama insanlar öyle mi? İnsanlar hep gidiyor.
Tüm mutluluğum buydu benim işte.
Eskiden onları sahip olduğum şeylere benzetirdim, şimdiyse sahip olmak istediklerime.
Üzülüyorum ve bunu geçirecek pek bir şey kalmamış gibi.
Hadi kalk, gökyüzüne gidelim? Biraz mutluluk için.
 
---> Anisette.

Bu gece sana yokluğundan söz etmek istiyorum...
Nasıl zor olduğunu, hiç aklımdan çıkmadığını, ne çok özlediğimi,
hiçbir şeyini artık bilmediğimi, şu an nerede olduğunu çok merak ettiğimi,
temmuzda neden bu kadar üşüdüğümü...
Hiçbir şey yapmadığım halde yorucu bir gün geçirdiğimi,
başımın ağrısını, seni çok hissettiğimi, senin beni hissetmediğini ve ne kadar uzak olduğunu...
Anlayacağını bilsem, tek tek sayıklarım daha fazlasını...
Ama biliyorum; duymayacaksın...
Daha da soğutmak için içimi, benden önce girecek yatağıma yokluğun...
Ve sonra benden önce uyanıp, hazırlayacak beni yeni bir hasrete...
Daha ayaklarım yere basmadan,
baş ucumda duran sigaradan bir tane yakıp dudaklarıma iliştirecek...
Kapıdan çıkarken, yokluğunun nefesini ensemde hissedeceğim...
Sonra, yine sen gelmeyeceksin. Yine yalnız yürüyeceğim o yollarda...
Yarınımı şimdiden nasıl öldürdüğünü, bundan sonra hep böyle olacağını;
olduğunu, sitemsiz, öfkesiz anlatmak istiyorum sana bu gece...
Ama biliyorum; duymayacaksın...
Biliyorum; anlamayacaksın...
Biliyorum; şimdi sen, kendi yokluğunun farkında olmadan,
eski ve terk edilmiş bir şehir gibi uykuya dalacaksın.

...​
 
---> Anisette.


Çirkin çiçeklerle dolu katil bahçelerinde dolaştım,
Dalgındım,
Bıçak sırtı yaşamalarım, penceresizliğim
Ve öksüz düşlerim vardı ceplerimde,
Uğultusuzluğumu özlemiştim,
Hala bir ceylan ağlıyordu içimde,
hiç yoktan vurulan..

Senin şehirlerin uyurken,
Benim gözlerimi bıçakladılar.
Kör bir balıkçıyım şimdi,
Denizlere sarılıyorum
Hiç görmediğim vapurlara el sallıyorum
Rüyalarım da yaşlanmıyor

Kaybolan eylül gemilerimi,
Sonbahar sesiyle çağırsam gelir mi?
Ah vurulası yüreğim
Süpüremedin kapından yalnızlığı
Örselenmiş paslı yüreğim

Ellerim yumuk orman karanlıkları omuzlarımda
Ve ardından ağlayan ezgisiz türkülerdi gözlerim
Senin gözlerinin pusuna saklanıp
Senden kalan bu yıkıntılar arsında
Bizi büyüten ellerini aradım,
Öpülesi ellerini

Susuşlara prangalı dil
Kanlı düşler kuyusunda
Ölüm çığlıkları atabilir

Gözyaşı göllerinde durulanmalar vaktinden geliyorum
Sonunu hep unuttuğum
Dilsiz şarkılarım vardı inleten
Şimdi o şarkılar beni unuttu

Yıkık kentler konuşmaz bilirim
Cam kırıkları ve kırık dallar var
İncinen yüreğimin yaralarında
Ve bilir misin?
Güller hiç uyanmaz bu vadide
Gözlerin düşer aklıma
An gelir şavkın vurur yüzüme
O zaman vakit ölüm olur dudağımda
Kaçsam yakama yapışır gözlerin

Yılları ve yolları
Ödünç aldım
Yastığımdaki çukura dolan korkulu geceden
Düş düşkünü çocukluğumu çalmış namlı sevdalılar
Üstüne üstlük sensizim
Yani gölgesiz dolaşıyorum
Artık intiharlarda öldürmez beni
Yüreğimde konaklayan hüzünler
Senden gelir

Al dün gece seninle yoğurdum bu şiiri
Ekmek buğusu mübarekliğinde
Sıcacık
Nasıl olsa sana çıkmayan yol yok
Kaybolabilirim kuytularda
Dalıp dalıp giderim başka diyarlara
Bir gün dönmeyiveririm

Ama sen
Yine de biriktir gözyaşlarını
Belki bir gün
Tutuşturur seni bensizlik
Belki bir gün
Sende beni ağlarsın
Hoyratım benim

Şafaklar düşmüş alnına
Kırlangıçlar uçmuş koynuna
Bak
Hala aynı şarkıda irkiliyoruz

Bu aşkın adresi dursun sende,
Kelepçeli kuşlar
Yuva karmadan gözlerimize,
Belki geri döneriz
Ve geri veririz birbirimize
Yitirilmiş ne varsa

Kahraman tazeoğlu​
 
---> Anisette.

NCORY.jpg



Peki bu olan neydi şimdi? Ayrılık mı?
Hayır. Ayrılık bu kadar acıtamazdı.
Ayrılık bu kadar acı değildi.
O ayrılık kelimesini sadece mecaz sanıyordu,
nereden bilebilirdi ki içinden bir şeylerin ondan ayrılıp kopacağını,
nereden bilebilirdi ki kalbinin ondan ayrılacağını?
Hayır, bilemezdi. Ayrılık bu kadar acıtamazdı.
Hayalini kurduğu tüm o acılar işte şimdi şuanda,
en sevdiği sayesinde gerçekleşiyordu.
Sanki ölüyordu ama ölmüyordu.
Hala nefes alıyordu ama daralıyordu.
Bedeni hala dikti ama içindeki ruh örselenmişti.
İçinde kopan o fırtına organlarının yer değiştirmesi gibi,
içinin karışması gibiydi.
Boğazından midesine doğru bir acı hissetti.
Bir sızı...
Bu sızı hep onunlaydı aslında, onu ne zaman düşünse,
ne zaman onunla ilgili bir kelime geçse boğazı düğümlenir,
midesine kramplar girerdi.
İçi sızlardı, içi erirdi onun adı geçince.
Ama bu sızı farklıydı.
Diğer sızılar geçerdi sanki, sadece onu düşününce gelirdi.
Ama bu sızı hiç gitmeyecek gibiydi, hep onunla yaşayacak gibi.

...​
 
---> Anisette.

UVXY.jpg


Ben hep kaçmak istedim kendimden. Bulunduğum yerden. Olduğum kişiden.
Belki korktum. Belki çekindim. Ama hep kaçmak istedim.
Garip bir şey bu; yani içinde bulunduğum durum. Kötüyüm. İyi değilim.
Uzun zamandır iyi hissetmiyorum. Hissetmekten uzağım, bir eylemi hissetmek adı altında yaşıyorum. Hissetmek nedir unuttum. Paramparça bir haldeyim. Darmadağın olmuş duygularım var. Elimde tutamadığım zamanlarım ve yarım kalmış birkaç hayalim var, ceplerimde. Ben iyi değilim. İyi olmaktan kilometrelerce uzakta bir yerlerdeyim. Yolların getirdiği hüzünle savruluyorum. Kendimi toplamaktan bıktım. Koleksiyon olarak kendimi topluyorum. Hiç beklenmedik yerlerde bir parçamı buluyorum. Nasıl kaybettiğimi hatırlamaya çalışıyorum. Olmuyor; hatırlayamıyorum, yapamıyorum. Kaybetmekten usandım. Hem de fazlasıyla. Defalarca yenilmekten; yara almaktan bıktım. Bu yaralar çok ağır taşıyamıyorum. Bazıları çok fazla acı veriyor. Derinlerde. Saklıyorum herkesten. Bazen ben bile unutuyorum. Sonra bir şarkı çalıyor veya bir fotoğraf karesi canlanıyor aklımın kuytularında; yaram aklıma geliyor, acı veriyor. İğrenç bir durum bu. Katlanamıyorum. İntiharlar biriktiriyorum. Kayboluyorlar. Üzülüyorum. Ben günün belli saatleri fazlasıyla hüzünlü oluyorum. Genelde gece yarısından sonra. Hüzün büyüyor. Kocaman oluyor. Bazen karşıma oturuyor. Bazen içimde bir yerlerde kördüğüm oluyor. Anlam veremiyorum. Hüznüm benim mirasım. Ben gömleğimi hüznüme asarım. Bazen hüznümü gökyüzüne ısmarlıyorum. Griye çalıyor gökyüzü. Gri gökyüzünün hüzünlü yüzüdür. Süreya’dan bir dize okuyorum, gökyüzünün hüzünlü yüzüne makyaj niyetine. Canım acıyor. Yine de yapıyorum bunu. Her satırı farklı bir anıya çıkıyor. Bir şiir okuyorum sana, olmadık yerimden vuruyor beni. Şiire inanırım ben. Hem de fazlasıyla. İyi değilim ben. Hiç olamadım. İyi olmak nedir bilmiyorum. Belki yolculuklar iyi hissettiriyordur. Bilmiyorum. Kedere rastlıyorum, sana gelirken. Yakamı bırakmıyor. Kurtulamıyorum. Mecbur yoluma yoldaş yapıyorum onu da. Sen ve gözlerin çok güzelsiniz. Araya girme dur. Bazen düşünüyorum bu saatlerin mutlulukta bir derdi mi var diye? Ne zaman mutlu olsam saatler olması gerektiğinde daha hızlı akıyor. Ne zaman mutsuz olsam, saatler, günler, haftalar, aylar hiç geçmiyor. Hele geceleri bastırıyor kasvet. Bir şarkı çalıyorum. Pencereyi açıyorum. Rüzgâr vuruyor şakaklarıma. Rahatlıyorum. Bunu sık sık yapıyorum. Elimden fazlası gelmiyor. Yazmak güzel eylem. Yazıyorum. Düzenli olarak yazıyorum. Sürekli yazıyorum. Yoksa öleceğim. Biliyorum. Sen bana bakma. Ben yine sahipsiz acıların dilinden birkaç satır karalıyorum. Onların dilinden anlamak gerek. Anlıyor musun? Emin değilim. Rüyalarım gitgide yok oluyor. Fark ediyorum. Kâbuslarım artıyor. Bu hiç iyi değil. Karanlığa karışıyorum. Kendime yurt edinmişim karanlığı. Kimseler yok burada. Yalnızlıktan yutkunamıyorum. Kesik kesik nefes alıyorum. Gecenin kör karanlığına doğru ölümün sesi yankılanıyor. İçim ürperiyor. Ses iyice artıyor. Bir süre sonra sese eşlik ediyorum. Yoruluyorum. Oturuyorum bir kenara. Bekliyorum. Beklemeye devam ediyorum. Saatler geçiyor. İnsanlar geçiyor. Bekliyorum. Her şey değişiyor. Ben kalıyorum. Ben bir kenara oturmuş bekliyorum. Bilmiyorum. Ben yine hiçbir şey bilmiyorum.
Sadece bekliyorum.

...​
 
---> Anisette.

ey3Ew.gif


Mutluluk istersin hayattan tabi birazda huzur serpiştirirsin aralarına,
Mutlu olamasan da etmezsin isyan bulamadığını sunarsın kalbinle.
Yüzündeki gülümsemende saklıdır hayali, içinde yarattığın güzellikler kadar mutlusundur.
Detaya gerek yok sen sevgi ile bağlanıp aşk ile şükret; hayat? işte o zaman mecbursun gülmeye!
İşte öyle bişey...
Gülüşü mutluluk, sesi huzur.
Sanki dokunsam her şey bitecekmiş gibi çok uzak evet ama yakın ki...
Kalbim ritimlerini tutturamıyor içim dışıma taşıyor gibi gibi...
Canımda, şuramda işte tam şuramda lan! neresi uzaklık bunun?..
Bu gece yıldızlar ışıltısını tek bir yıldızdan alacak,
Bir tek o parıldayacak o ışık saçıp güzelliğini gösterecek.
Çoban Yıldızı...
Dünyamda belirdiği andan itibaren bütün iyikilerimi;
Tek bir gülüşünde, tek bir sözünde, tek bir bakışında toparlayıp armağan etti.
İyi ki varmış, doğmuş, toplamış bütün yıldızları hayata armağan etmiş...
Dokunamasam da, olamasam da yanında, gidemesem de, anlayamasa da...
Bi haber olan varlığım hep yanında, sen hep bende ben hep seninle...
Sessizliğin içinde karanlık bir yerde korkmuyorum artık derinliğinden bu sensizliğin.
Sadece yüzündeki o gülüşünle hep bende kal...

...​
 
---> Anisette.

nYLB41.gif


Sen bana çok güzel bir dünya idin adam.
Denizleri deniz, yağmurları yağmur, çocukların daima tok olduğu bir diyardın.
Heybemde katık, açık olan tüm kapıların tamamı, sen bana bir pazar sabahı güneşin kırılarak düştüğü yol ağzıydın..
Sen bende tamamdın adam.
Beni tamam yapandın.
Deli güzel olurdum, ağzıma bahar gelirdi 4 mevsim.
Nefestin, niyettin, uğurdun her seferinde binbeşyüz kez kahramandın göğsümde.
Bakma sen bana şimdi, ben kırılmış bir şeyden artakalanım.
Bakma sen bana, ben hiroşima oluyorum bazen.
Bakma lütfen, nisan kapımda hüzündür şimdi, rimelleri akmış kadındır istanbul,
amma velakin güçlüdür, istanbul öyledir, ıslanınca şiirdir.
Bakma sen, yazınca azalmıyor hiçbir şey, bölünerek çoğalma etkisi yaratıyor beyinde;
Bu şimdi neyin ''acaba''sı ki ? diye diye çoğalıyor düşünce.
Bakma sen..
Bakma işte
Bakma çünkü; ben hala yazıyorum buraya.
Çünkü; Azalmıyor zamanla hiçbir şey.
Bakma, çünkü;
Sen de özlediğim bir ''ben'' var.
Bakma çünkü, bak istiyorum.
Bak, çünkü; ben nasılsa ferahlarım, nasıl olsa dünya yaşanmaya münasip bir yere dönüşür...

...​
 
---> Anisette.


Bir gün ödenir hesabı bütün sinsiliğinin.
Kardeşim diyorsun, anlamını bilmeden kardeşliğin.

...

Sana dememiş miydim?
Böğrüme keskin bıçaklar,
Saplayanlar da var.
Ben iyi bilirim,
Kim kime dost, kime düşman!
Kabuk bile tutamayan yaraların hatırına susmam.​
 
---> Anisette.


Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam!
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz!
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
...
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
Vefa bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?
Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?


Sırf bu yüzden, bir kişiyi beklediğin için onursuz gibi görebilir insanlar seni.
Defalarca bittiği halde,
her keresinde yeniden başlayabilmek adına çaba gösterip vazgeçmediğin için,
basit sözlerle yargılanabilirsin yine herkes tarafından.
Anlam verilemeyebilir yaptıklarına.
Küçümseyici gözlerle bakıp, hiçbir yere sığdırmak istemezler seni.
Aldırmazsın fakat... Uzun uzun söylediklerine,
başını eğmeden kısa sözlerle cevap verirsin:
"Seviyorum... Nedensiz, beklentisiz."

...​
 
---> Anisette.

xXWFb.gif


Onun gözleri,
kimse gibi bakmıyordu bana.
Hiç kimseydim,
anlam ifade etmiyordum.
Aramızdaki farklar,
yaşantımıza park etmişti.

Çekiciydi.
Aşk aracılığıyla ,
beni kendi içinden çekti,
gitti...


Onun hayalleri
“Hay aksi yine mi” ler etrafında gidip gelirdi.
Benim hayallerimi,
tam tersi istikamette geçti.

O ne kadar inkar etse de
içimde “ Aşktı ” .
Ne kadar isyan etsem de
içinde boş bir uğraştım.

Çok uğraştım,
ondan sonra yaşayamazsın diyenlere
göstermek için günlerini.

Günlüğümde altı çizili ,
“ Seni Seviyorum ” cümlelerinin içindeki adı
gün yüzü göstermedi,
günlüğünde tek harfi geçmeyen adıma.

Onun eski bir kırığıydım sadece.
Kırdığıydım,
Hayal kırıklığı yaratan
onarılması güç bir hataydım.

Onun hayatında,
Başkasıydım,
yabancıydım,
yalancıydım,
tutulmaz sözdüm,
kabına sığmaz
dar kafalı,
komik bir öğüttüm.

Oysa “O” farkında değildi.
Hâlâ deli gibi aşık olunandı.


Utandım,
en çok kendimden.
Sevdim diye değil,
Daha çok sevsem belki olurdu, diye
ahmakça gezinmekten...

Onun da yeri hazırdı,
diğerleri gibi
bütün unutulamayanlar gibi,
içimde yeri hazırdı.

Rahattı,
gözü arkada kalmadı

Biliyordu
diğerleri gibi.

Ne kadar giderse gitsin
bu aptal,
hep en güzel yere koyuyordu sevdiklerini.

Çok koyuyordu gidişleri!

Biliyorlardı,
susuyorlardı,
yeni “ Aşk ” larını anlatmak için arada telefon açıyorlardı.

Dinliyordum .
Ahmaklıktan değil,
aptallıktan değil,
özlediğimden
ağzından çıkacak cümleleri.

Laflarını balla kesmek istiyordum,
anlatmak için bazı şeyleri,
“ Salla ” diyordu,
ağzından salyalarla akan o yeni kişinin ismi.

Affedersiniz ,
gidişinizi bölüyorum ama...
Ben az ölüyorum.

...
 
---> Anisette.

ELmx7.jpg


Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan,
için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?” diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, “Ama senin için şunu yaptım” derken o, “şunu yapmadın” diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. “Peki o ne yaptı” deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. “Acılara tutunarak” yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…. Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası….
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini.

...​
 
---> Anisette.

Senden...
Eş, dost, herşeyden,
Elvedayı işittiğim o lüks viranemden,
Yavaş yavaş,
Azalarak..
Arkama bile bakmadan,
Kapıyı sensizliğin suratına çarpıp,
Çekip gidesim var bugün bu şehirden...
Tenime dokunduğun parmaklarından,
Annemin verdiği hayat harçlıklarımdan biriktirdiğim,
O temiz duygularımdan,
Aşktan, meşkten..
Dünyanın sen varken en anlamlı,
Sen yokken acı veren her şeyinden.
Çekip gidesim var bugün bu şehirden.
Ağlasam..
Ulan varya bir ağlasam,
Bir becerebilsem,
Tsunami gibi boşalırım bu şehire.
Dağların eteklerine biriken bulutlar gibi,
Ayrılırken bastığın kaldırımlar gibi,
Sonbahar gibi doluyum bugün.
Bir ağlasam her şey bitecek,
Bir ağlasam kalem yazmaktan vazgeçecek..
Bugün gidesim var,
Çekip gidesim var bugün bu şehirden.
Sağa baksam hüzün,
Sol/a baksam hep sen.
Yukarısı ölüm..
Ayağımın altında, dün.
Küfrüm var bugün,
Ağzıma kadar dolu.
Bir sövsem,
Ulan bir sövsem varya,
Ucu bana kadar değecek.
Edep görmemiş bir insanım bugün,
Yukarı bakasım var bugün,
Yerebasıp!
Çekip gidesim var bugün, benden..
Okumam yazmam yok bugün,
İlkokul öğretmenimi bulup, ders veresim var.
İmami bulup öyle değil, böyle. Diyesim var.
Bugün...
Bugün orta parmağımı kalbime kadar sokup,
Seni kusasım var,
Bugün,
Çekip gidesim var, bu şehirden.
Hiç bir cümle seni anlatamaz bugün,
Tercüman olamam bugün ölümlere,
İntiharlarımı bugün sırtıma atıp istifa edesim var.
Dünyaya hakkını helal et diyesim,
Çekip gidesim var bugün..
Bugün pazar,
Bugün sen gitmiştin,
Bugün matematikçilere küfür etmiştim,
Bugün problemlerin hepsinde ben eksiktim..
2-1= '0'dı bugün..
İşte bugün sen çıktın hayatımdan.
Seni hayatımdan çıkardığım o sokakta,
Asla ben kalmamıştım,
Bir sıfır kadar hiçtim..
Tek sayılar Dünyanın başına gelebilecek en büyük felaketti,
Yalnız insanlar ise dünyanın en büyük gafleti..
Çıkartasım var kendimi bugün, bu hayat denen işlemden...

...​
 
---> Anisette.

DjRd.gif


5wu9.jpg



Oysa sen beni hep severdin.
Sevmiştin..
Belki de sevmeye devam edeceksin.
Fakat sırtıma sapladığın ucu zehirli bıçağın iliklerime her gün daha fazla işleyecek ve ben
Her gün bir kat daha fazla kusacağım kinimi içime.
Çünkü benim içi’m en cok sendin.
İçime aldığım , kaburgalarıma sardığım sen..
Şimdi ise ben Sezar’ım sen Brütüs ve diğer herkes diğer tüm gereksiz elementler birer yanılsı.
Ben yarayım.
Geri kalan her şey yarabandı.
Ve ne kadarda inkar edersen et senin mavin benim.
Omuz çukurundan öperim.

...​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst