Anisette.

---> Anisette.

xzfVY.jpg


...​
 
---> Anisette.

yHzKG.gif


Sen bana kocaman bir tabak makarna pişir..
Ya da kendi ellerinle bir kahve yap.
Yorgun olduğumda beni şımart.
Dünyada bir ben, bir sen kalmışız gibi.
Şikayetlerimi kulak ardı et, eleştirilerimi kulağına küpe yap.
Seviyorum derken yüreğin titresin, gözlerinde görürüm ben.
Uzun sessizlikleri paylaşalım.
Onlardır bizi huzura erdiren.
Kendi dünyalarımızda hüküm sürelim.
Yeter ki vizesiz, zamansız girebilelim birbirimizin dünyalarına.
Hep aynı fikirde olmayalım. Sıkılırım. Ben senin yeni ufuklara yelkenin olmalıyım.
Sen de benim.
Okuyalım, kalkıp bir filme gidelim. Ya da gecenin bir yarısı deniz kenarında yürüyelim.
Yıldızları sermene gerek yok yollarıma.
Gezegenler de kalsın kendi uydularında.
Bazen sabahlara kadar çene çalalım.
Hacı yatmaz gibi dolanalım.
Gece yarısı tıka basa yemek yiyip, ardından hayıflanalım.
Bir tüy gibi kon yüreğime, bahar dalları açsın derinliklerimde.
Biz hep baharı yaşayalım, sonbaharları hep yok sayalım.
Bana öğreteceklerin için öğrenmeyi asla bırakma.
Sana fener olabilmem için, karanlığa sırtını yaslama.
Sen de bil ki, paylaştıkça azalacaktır tüm hüzünler zamanla.
Zıtlıklarımız korkutmasın bizi.
Tuttuğumuz takım farklı, sevdiğimiz kitap farklı, yörüngelerimiz farklı olmalı.
Farklı olmalı ki, seni merak etmeyi sürdürebileyim.
Beni keşfetmeni bekleyebileyim. Tecrübelerin bana rehber olsun.
Hatalarımda sırtımı sıvazla. Cesaretim olsun onlarla barışık yaşamaya.
Bana bir şarkı söyle. Kelimeler ruhuma, notalar yüreğime aksın.
Ağır ağır geçsin mevsimler, yıllansınlar bir şarap gibi, ne de olsa aşk bir senede on seneye bedelmiş gibi sürebilmeli.
Kısacası sevgili sen önce dost ol bana, gerisi aşk, meşk, v.s nasıl olsa.
...


 
---> Anisette.

wmIZ.gif


Seni özlediğimi düşündükçe, gücünü yitirmiş bir derebeyi gibi yalnız hissediyorum kendimi.
Sessizleşiyorum. Oysa konuşmayı nasıl da sevdiğimi bilirsin.
Gece, en güzel uyku şarkılarını söylerken bile, susamazdım.
Bilsen biraz sese nasıl da ihtiyacım var. Sadece biraz ses.
Taşıyamıyorum bu yalnızlığı,
Oysa nasıl da çoğul yaşıyordum seninle her şeyi.
Şimdi çıkıp gelsen, işte buradayım, desen.
Kendimi iyi hissetmem için sadece gülümsemen bile yeter.
Yalnız ruhların kalıplarına sıkışmış sözler yazmak istemiyorum.
Yedi cehennem, sekiz cennet olduğunu biliyorum.
Bu yüzden, sırf bu yüzden seni bekliyorum.
Yoruldum artık.
Sözlerimi ayıklayıp, onlarla çoğalmak istiyorum.
Gel artık, yalnızlığı sevmiyorum.​
 
---> Anisette.

PwIq8.gif



Ben özlersem söyleyemem!
Ben özlersem yüzümü avuçlarım, ben öyle ulu orta, halka açık yerlerde de ağlayamam,
en fazla yatağıma kapaklanır, yüzümü yastıkla, yastığı gözümün nemiyle incitirim.
Ulu orta en fazla, en az kirpiğimin gölgesine düşer, bir damla yaş.
''Gözüme toz kaçtı, ağlamıyorum'' olurum.
Az önce bile eşofmanımı giymek için açtığım dolabımdan gözüme toz kaçtı, yere çömelip tozu çıkarmaya çalıştım, hayır diyorum hayır!
Ben ağlamıyorum, tozlar sinsi, kaçıveriyorlar öyle alelade.
''Kırılacak şeyleri gelip ayak altına koymuşlar
Birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar
İnsana kin yakışır mı?”
Demişti; Selahattin Yolgiden
Yakışır mı ? Elbet yakışmaz, ki; İnsan kendine yakışanı, aslında hiçkimse bunu yapmaz.
Başkalarının sana yakıştırdığıyla, senin ağzına ''cuk'' ettiğin küfürler bile asla bir olmuyor.
Bir konduramama durumu filan değil bu, beklenti uçuk, çıta yüksek.
Yakışıksız görünmek bizi ayrı bir hoş mu yapıyor ki;
''ben güçlüyüm abisi, boşver o ağlasın, hayır ben ağlamıyorum!''
Nasıl güçlüyüz ama değil mi, ağzımız öfkemize bozuk anca,
biz küfür etmeyiz aslında, çok edep biliriz.
Ama işte o dolabın kapısı, o evin, o duvarların geceye kapısı açılınca,
içinin kapısı hüzüne açılınca gecenin bir yarısı;
Öyle olmuyor işte, o işler öyle olmuyor.
Nasıl oluyor ?
Bir adam, bir kadın, bir anı, belki de bir ''ulaan yaa'' gelip gırtlağına çörekleniyor.
Beni tanıyor musun ?
Savunduklarımı, inandıklarımı, her şey değişse bile beni sen şimdi,
hatırlayabiliyor musun ?
Ben böyle değildim işte, işte dikenine ateş düşmüş kirpi gibi değildim.
Bana böyle oluyor işte, aklıma tırnaklarımı geçirmek istediğimi şu günlerde bana böyle oluyor.
Sana nasıl oluyor, birbirimizden nefret ettiğimiz şu günlerde senin kalbin, ellerin, kahvaltıların, ya hu sen nasıl oluyorsun ?
Bazı duyguların taa özüne varmak için, süsünü parçalamak gerekiyor biliyorsun,
hani çokta sağlam parçalıyorsun..
Ki bilesin ki; Senin başına tac ettiğini bir başkası ayak ucuna koyuyor, bu da böyledir,
kırılacak şeyleri hep ayak altına koymuşlar işte, ama gayri ihtiyari, ama kasten, ama bu böyle oluyor bir şekilde.
Şimdi yüzünü ne tarafa döndün sen?
Ya ayaklarına bakacaksın birinin, kırılacak seni ezen ayaklarına,
ya da topuğunun altına kırılırken bile batmaya kıyamayacak birinin kırıklığına.
Kimlerden olacaksın şimdi ?
Beni hatırlıyor musun, sana bunu daha önce de sorduğumu?
Nereye baktığını görmek için sana baktığımı hatırlıyor musun ?
Tanıyor musun beni?
Anlıyor musun ?
Böyle biri olduğumu..
Seni tanıyormuşum gibi sanki bunları yazmaya heves ettiğimi..
Birbirimizi asla tanıyamayacağımızı bu esnada kabul ettiğimi..
Eteğimdeki taşları bir bir döktüğümü şimdi, görebiliyor musun ?
Kin tutmaktan korktuğumu, kin duygusunu binbür türlü bileyemediğimi,
içinde kin kalmış tüm hikayelerden vazgeçtiğimi, bunları görebiliyor musun şimdi?
Ama yüzüme bak, söylediklerime..
Beni gördün işte..
Ben bu kadar ediyorum; yüzümde zebra, omuzumda fil ağırlığı gölgeleri, beni gördün.
...​
 
---> Anisette.

5jnL.gif



Size, 'Sen' diye hitap edebilir miyim?
'Siz', fazla ağır kalıyor/sunuz mısralarıma.
Ekseni bozuluyor şiirlerimin.
Tam aşk'ı anlatacakken gözlerinize,
Ayrılık bulanıyor yaşlarıma.
Ve kurduğum tümcelere bulaşıyor gözyaşlarım!
Yokluğunuzun lekesi bir çamur olup kalıyor 'Seviyorum'larımda.
Çitilesem ömrümden gidişinizi, kalır mısınız yanımda?
Ya da tuz ruhuna bastırsam yokluğunuzu, erir mi satırlarımda?
Sen..
Pardon, Siz demeliyim sana.
Fazla samimiyet, alaycı gidişlere sebep.
Oysa siz ciddi gidersiniz.
Gülmeden, umut ışığı yakmadan!
Tebessümlerinizi cımbızla verirsiniz karşınızdeki insana.
Ağır konuşursunuz giderken, bıçak sırtı yatırırsınız düşleri.
Sahi , siz hiç düşkuran oldunuz mu iki kişilik ilişkilerde?
Yoksa hep , düşkıran olmakla mı meşguldünüz?
Kurulan düşleri kırmak mıydı işiniz?
Işiniz gücünüz yok muydu diyeceğim, nasıl unuturum!
Siz ki, iç mimardınız.
Yüreğe umutları inşa eden,
Güzel kelimelerle dizaynını yapan ve sonra işini bitirip çekip giden.
Sorarım size, siz hiç yüreğinizden bir adım öteye gidebildiniz mi?
Ben gidemedim.
Iki adım ötemde siz'diniz, bir adım gerimde.
'Fazla uğraş, boş yere kaybedilen zaman demektir.' derdiniz.
O yüzden uğraşmadım SİZ'den öteye.
Ve boş yere tüketmedim 'Seviyorum'larımı.
Kırdığınız düşlere rağmen, düşpayı sevgi istemedim sizden!
Elim kadar açıktı yüreğim, göremediniz.
Görüpte adımlamadınız gönlüme.
Oysa kapıda beklerdim Siz'i.
Gözlerinizin ömrüme nakşı için, kahve ikram etmek isterdim ömrünüze.
Her saat, her mevsim beklerdim sizi.
Ama en çok ömrünüzün ömrümü teğet geçtiği anlarda..
Alfa açısı kadar yakınken siz'e, 'iç acılarım'ı topladım avuçlarıma!
Ve siz, bir yeminli gibi geçmediniz ömrümün sol'undan!
Durdurmazdı kimse sizi, bu ne aceleye diye.
Bilirdim, en çokta ecele kafa tutmayı severdiniz siz.
O yüzden aceleydi her işiniz..
Severken bile alal acele sever, hemen giderdiniz.
Oysa siz, benim yıllardır görmeden sevebileceğim tek kişiydiniz!
Siz, noktası olmayan tekillerden hangisiydiniz.
'Sen' olmak fazla samimi Siz'e..
Peki,
'Ben' olmak ister misiniz?

...​
 
---> Anisette.

oNmCT.jpg


Bağışla! ikinci el bu vedalaşma..
Hatim etmiştim gözlerini..
Ama senin gözlerinin,
Başka hangi dinlere inandığını hiç bilmiyordum..
En sonunda bir bidon dolusu benzini alıp,
Gözbebeklerimin içindeki seni cayır, cayır yakıp öylece gitmiştin!
Sen bana Tanrı’nın armağanısın sanırdım..
Ne sen armağan olacak kadar saftın,
Ne de Tanrı seni bana armağan edecek kadar kötüydü..
Yine ben yanılmıştım..
Beş parmağımın izi kalmıştı aldatılışımda,
Gidişini tokatlamıştım!
Yaralarımı karalara bağladım..
Artık her gün yas..
Artık her gün sus..
Artık her gün öl..
Sen bu kadar siyaha boyanmışken bende ayakuçlarına kadar..
Hangi mahkemede temize çıkarabilirsin kendini?
Hangi kilise çıkarır içindeki günahları gözbebeklerine kadar?
Bitti dedin, bittim..
Git dedin, gittim..
Sus dedin, sustum..
Beni iyi ezberlemiş misin söyle bakalım!
Midemi bozan seni bil bakalım, ben nereye kustum?
Kendine adresini bilmediğim bir şehir kur,
Ve git şimdi!
O şehir, bilirsem ölüm olur bize, gelirsem enkaz..
Ben kendimi ödüllendirdim merak etme sen!
Lütfen artık gidiniz!
Son model bir neşter kiraladım bugün kendime..
O beni terk ettikten sonra, bileklerime uğrayabilirsiniz..

...​
 
---> Anisette.

3RGhj.jpg


Çoğu zaman kendi arkamdan bile gidemediğim oldu.
Kayboldum birçok kez. Haksızlıkla baş edemeyen biriyim.
Kırılan kalbimin vazgeçişlerine razı gelmeye alıştım zamanla. Acıdır. Ama alıştım.
Yokluğun ve yalnızlığın anadili, satır satır sindi bu yüzden yüreğime.
Her sızı diner bir gün. Öğrendim.
Her sızı, bir gün uyur yaranın içinde bir yerde... Uyur sızılar.
Kaybetmekten korktuğum sızılarım gibi uyur. Öğrendim.
Hepsi uyudu kendi rüyalarını görmeye, kalbimin yorgunluğuyla birer birer.
Her yağmur kesilir. Her kavuşma, her mutluluk, hüzün de öyle hepsi bir gün bitecek.
Dinle, sen de göreceksin: şarkılar hep yeniden bir daha bitecek.
Filmler hep bir daha, yollar, yıllar yeniden, günler hep yeniden bir daha bitecek.
Ben son kez bittim bu sonbahar. Sonbaharın son günü, seni son kez bitirdim kalbimde.
Ömrümün devamını belki de bir sen bilmeyeceksin.
Bu kış ben yokum. Ömrüne uğrayan bütün kışlarda da olmayacağım.
Hiçbir mevsim aslında, olmayacağım yanında.
Yokluğumun ilk soğuğudur bu günler, sarıl kendine.
Sar yaralarını, uyumadan sızılar.
Bir mevsim olacak sana, sende olmayışım.
Kabulleneceksin de mevsimsizliğinin mevsimlerini zamanla...
Sen canım, üzerin açılmasın diye, ellerin, ayakların üşümesin diye geceleri dua et.
Kimse kırmasın dalgın kalbini.
Çocukluğunu kimse anlatmasın sana.
Filmler izletip şarkılar dinletmesin kimseler...
Aynaları konuşmasın odalarının.
Sokağının ucunda beklemesin, gördüğü yerlere götürmesin,
Sen canım, dua et: sevdiğin renkleri kimse öğrenmesin.
Bir beni hatırlarsın öyle olunca... Kalbin sesime çırpınır, yüzüme çırpınır.
Bir beni ararsın baş ucundaki derin karanlıkta.
Bir beni arar, bir tek beni bulamazsın.
Ruhunu kavurur sarılamamak, dokunamamak kemirir kalbini.
Öpemezsin de beni, ben ölmeden bir daha...
Neredeysen bu akşam, kimle ve nasılsan, ceddinin ömrü kadar orada kal!
Sümme haşa Allah’ıma: beni daha iyi anlayabilmen için söylüyorum,
Şarapla abdest alanı, zemzemle rakı içeni bekle... Bu defa ben gelmiyorum. Beni artık bekleme.
...​
 
---> Anisette.

PuT4k.gif


Seninle geçirdiğim tüm zaman dilimlerine küfrederken,
İçimdeki çocuk, saatleri geriye almak istiyordu...
Oradan anladım adının "AŞK" olduğunu.
Ben sana gelmiştim, koşar adımlarla ama ürkek,
Sense geçerken uğramış gibiydin bana.
Ben hiçbir zaman yan yana fotoğrafımız olmayacağı için milim milim ezberlemiştim yüzünü,
Sense aynı kareye sığamadığımız gibi;
bir hayata da sığamayacağımızı anlatıyordun sürekli..
Ellerin ceplerinde dururken öylece karşımda,
bir an tüm sevgini çıkarıp önüme koyacaksın sanırdım..
Çok geç anladım ihanetini gizlediğini...
Oysa sen benim güvenip sırtımı yasladığım dağımdın,
Bu kadar erken yağmasını beklemiyordum karlarının.
Geç fark ettim; avuçlarım bomboş, gözlerim dolu, sadece oyalanmışım hayatında.
Yine de yokuş çıkmaya benziyordu benim için bağımızı koparmak.
Çünkü sen giderken gökyüzünde uçan bütün kuşları,
hatta güneşi bile götürüyordun yanımdan..
Şimdi ben o karanlık göğün altında dolaşacağım hayatım boyunca,
Ve adına "yaşamak" diyeceğim, nasıl olacaksa..
Oysa daha saçlarının beyazladığını görecektim senin,
Şimdiyse karalar bağlayacağım, dokunamadığım her bir teline.
Ve sana "mutlu ol" diyemeyeceğim,
Dualarımken dilimde, ah'larıma dönüşecek ismin.
Senden kalan tüm iyimserliklerimi bir kenara bırakıp;
Son sözlerimi fısıldayacağım kulağına,
Bana ne yaşattıysan aynısı yaşa...
...​
 
---> Anisette.

yWIe7.gif


Yoktu sesi.. yüzü.. kelimeleri vardı, her biri ayrı yaralayıcı...
Fotoğrafları vardı baktıkça konuşacağını sandığım.
Yokluğu vardı bitmez. Böyle aşka böyle bir terk yaraşırdı.
Gitti...
Bütün gidenleri hatırlatarak... gitti...
Ondan beklenen ama istenmeyen bir gidişti...
Güzel bir gidişti ama asla tebrik edilmeyecek alkışlanmayacak.
“seni asla unutmayacağım” dedi.
Biliyordum beni asla unutmayacaktı.
Alışkanlıklarının dünyasında zamanla bir yerim olacaktı.
Her baktığında göreceği aramadan bulacağı...
ama aynı “zaman” beni unutmadığını unutturacaktı ona.
Ben unutulmamak değil hatırlanmak istiyordum.
Kimsenin bilmediği bir şarkıda saklı bir kentte sokaklara dökülmüş serserilikte bir odada hatırlanmak...
ama önce unutmalıydı beni unutulmalıydım!
Saçmaydı...
Bir ayrılığın ilk gününde düş kırıklığına oturmak çok erken kalıyordu düşününce süresini.
Süresiz olunca süresi siyahın tonlarını zorlamaya bile gerek yoktu.
Ömrümün Kalanı’ndan bana kalan ömürlük ayrılık çok hüzün tükettirirdi günlere.
Sil sil bitmez yazma şekli okuma halini alırdı sayfalarda.
Zaman çoktu ve yeterdi üzülmeye...
Bir ayrılığın ilk günü;
Herkes nesne,nesneler gereksiz,diyaloglar formalite,
eylemler tahammül ürünü eylemler nezaketsizlik yüklü
olağan dışı ve olağan üstü dalgınlık yamalı tebessümler...
Varlığının sevincini serememiştim yüzüme;
yokluğunun üzüncü de dökülemedi yüzümden.
“Ya sorarlarsa” kaygısı tetikte tutuyordu yine de tüm dalgınlığımı.
Bahaneler üretiyordum. “dizlerim ağrıyor” diyordum. Dizlerim ağrıyor...
Komikti! Ve gerçek...
Bahsi geçen dizlerle vaktinde konuşulabilmişse onların sonrasında kalp hükmüne maruz kalmaları da doğaldı.
Avutuyordum kendimi...
Beni bir daha terk edemeyecekti...
Ondan bir daha gitmeyecektim...
Ve içime kurnaz bir rahatlık veriyordu ayrılığının ömrümün son ayrılığı olması.
Oysa gelişimizdeki gitmeler’i karantinaya almıştık.
Ters istikametimizdeki kullanıma geçme sevdası hemen yürürlüğe koydu gidiş adımlarını.
Bir ayrılığın ilk günü yaşanılanların iyi taraflarını hatırlatabiliyordu ama ilerideki çok günü zaman’dan arınmış acımasızlığıyla sadece beni bekliyordu!​
 
---> Anisette.

TnWtR.gif


Biliyorsun işte, geri dönüşü yok bazı şeylerin.
Nasıl olduğunu hiç merak etmedim, içimi kinle doldurup sana kızdım zaman zaman,
bazı duraklarda adını unuttum, bazı pişmanlıkları ele almaktan vazgeçtim,
kendini sürekli benden yara kabuğu gibi sıyırmanı,
gıptayla aramızdaki ipi kesişini seyrettim.
Sana merhem getirmiştim oysa.
Oysa bir mektuba çok yakışacaktın, bekleseydin.
Biliyorsun işte, geri dönüşü yok ürkek dokunuşun, kaçak dövüşmenin, kopan kayışın, kelebeğe dönen tırtılın, geçen zamanın telafisi, yok.
Oysa babalığa sen çok yakışacaktın.
Ama biliyorsun, bertaraf olan umutların telafisi, yara izlerinin imhasının ihtimali yok.
Benim tahribatı'm da hep kendimedir böyle,
susarak üstesinden geldiğimi zannettiğim şeylerin aslında hiçte geçmemiş olduğunun idrak ediyorum bazı geceler.
Bazı geceler belki bir şarkıda yeniden karşılaşırız diyorum,
belki ben yine leonard cohen dinlerim ve sen bana gülümsersin, sen bana yine gülümsersin,
sen bana hep..
Ama işte geri dönüşü yok bazı şeylerin,
yeminlerin dahi vardır icabında geri dönüşü lakin sindirebiliyorsa başka biri ne ala.
Üzerini örtüp devam edemem ben geçmişin, geçmeyişin.
''Ben bu şarkının sözlerini biliyorum'' demiştim sevdiğim birine.
Her şarkının revaçta olduğu bir dönem vardır çünkü, her şarkı bir gün eskir,
her şarkının sözleri unutulur, her şarkı bir gün hüzünle, arka fonda anıyla dinlenir.
''Gülümsüyorsun ama neden kederli'' diye sormuştu çokta tanımadığım biri.
Bazı soruların cevapları uzun oluyor, vaktim olmuyor ''hiç'' diyorum, konu kapanıyor,
soru asılı kalıyor havada.
İnsan yüzündeki kederi nasıl gizler ki, ben gizleyemem.
Veyahutta sesindeki ilk bahar şenliğini, gözündeki acıyı, sesindeki kırığı,
sessizliğindeki yorgunu nasıl gizleyebilir ki.
Ben anlarım, insanın sözündeki giz'i, gözündeki nem'i, ben anlarım.
İnsan en çok birbirine aynadır çünkü, böylece kırmak daha mümkün ve kolaydır, ki;
Geri dönüşü yok kırmanın.
Bazı başka şeylerin.
Senin misal,
Seni ömür boyu uman benim misal.
Bak ben bunu yazdım buraya.
Vardım, geldim.
Okudun sen de, son satıra geldin.
Bu da senin tekrar bana vardığının teyidi olsun, varsın.

...​
 
---> Anisette.

Sevenler birbirlerine yara izlerini gösterirler.
İlk önce bunu yaparlar.
Sana, “ruhumu açmadan önce bil ki incinebilirim” demek için.
Çünkü en çok sevdiklerin yaralar seni..​

Alper Canıgüz​
 
---> Anisette.

CmHz.jpg


Dinlediğim bir şarkının dizelerinde sana rastlıyorsam halen,
yüzünü hatırlamaya gayret gösterdikçe,
şarkının aheste ritminde zarif bir ezgiye dönüşebiliyorsam,
şu yaşımda halen istikrarla,
sonunu getiremediğim ve bir yerde muhakkak malum sert zemine kapaklanacak olan acizliğime şahit olacağımı bile bile,
gram gurur yapmadan kendime,
sana dair saçma sapan hayallere dalıp boğulmakta dahi sakınca görmüyorsam,
ve bu satırları yazarken içimin çöllerinde vaha niyetine saklıyorsam seni,
halen, ne tuhaf, buna şaşır, tam da burada.
Bıraktığın yerde duruyorum elbet.
Şayet yaşamında hiçlik diye adlandırdığın bir anı kumbaran varsa belki orada,
belki, baş ucu kitabının arasında, belki modada içtiğin kahvenin telvesinde,
belki parkta oynayan bebeğin nazında, kaldırım çiçeğinin cilvesinde, gözünün neminde,
sigaranın zehrinde, sözün yetersiz kaldığı noktada mebzul miktarda ben, peyda oluyor olabilirim.
Buna şaşırmam, tam da burada.
Sigarayı sevmezdin, şarabı da, yağmuru da, yürümeyi de, beni?
Buraya bir ''es'' alalım.
Anne hanım hep der; susan birini yenemezsin kızım.
Ben seninle savaşmayı, bağırmanın nafile olduğunu idrak ettiğimde bıraktım.
Buna artık şaşırma, tam da ''cevap vermeyecek misin'' diye yazdığında, anlarsın, kırgınlığın da bir sesinin olmadığını.
Yenilmezliğini susuşun.
Tam da burada, bir ''es'' de, benden sana.

...​
 
---> Anisette.

Başın döner, gözlerin kararır ve bilincini yitirirsin.
Sonrası sonsuz karanlık…
Ne sesini duyan biri vardır etrafta, ne de çaresizliğini gören…
Tek başınasındır bu hayatta.
Bir noktadan sonra işlerin düzelmesini değil de daha kötüye gitmemesi için dua edersin.
Ve aldığın her nefes, seni ayakta tutacak bir umuda dönüşür.
Her kaybedişle yeniden başlarsın.
Daha da güçlenerek başlarsın ve daha da hızlanarak dibe batarsın.
En dibe batarsın.
Seçtiğin tüm yollar çıkmaz sokaklara götürür seni.
Sonrası sonsuz karanlık.​
 
---> Anisette.

eQgKR.gif



Tenin ülkemde yaşamak istediğim tek şehirdi.
Biz bu şehirde herkese karşı durabilen,
her şeyi yenebilecek güçte olan iki kişilik bir ordu olmayı başaramadık.
Ah ne yazık...
Oysa bu sevdayı ne dayanıklı sanmıştım.
Aklımın ucundan geçecek olsa ayrılık kelimesi,
onu hiç düşünmeden metrelerce yüksekten yere çakardım.
Boynun da adresini bilmediğim sokaklar kurmak ve yolumu kaybetmek istiyordum.
Çünkü en değerli nefesi orada alıyordum ben.
Nefes aldıkça yaşamam gerekirken benim için hayat orada duruyordu.
Hep daha sonra dedim.
Daha sonra onu nasıl unutamadığımı anlatırım kendime.
Ne kadar unutmaya çalıştıysam o kadar hatırladım.
Ne kadar kaçtıysam o kadar yanında buldum kendimi.
Lafın arasında geçiyordu adın.
Ne kadar duymak istemesem de ah sanki can veriyordu.
Yanardı canım. Acırdı. Sızlardı içim. Yine de çıtım çıkmazdı.Etmezdim şikayet.
Seve seve yenilirdim sana.
Ne zaman bitecek benim sana bu hasret kalışlarım?
Oysa nasıl korkuyorum bir bilsen sana kavuşmaktan.
Çünkü ne yapacağımı bilmiyorum anlıyor musun?
Sana nasıl sarılacağımı, gözlerine nasıl bakacağımı bilmiyorum.
Nasıl bir şey sana kavuşmak? Galiba bunu bir daha hiç bilemeyeceğim.
Uzanıp telefonuma aramak istiyorum seni.
Kendimle savaşmadan, aramamak için çırpınmadan aramak istiyorum seni.
Tanımazsın sesimi biliyorum.
Ya kötü bir şey derselere takılıyor aklım.
Ya beni kırarsa.
Ya incitirse.
Lan diyorum kendime sesini duyacaksın.
Onun sesini duyacaksın.
Varsın kırsın döksün ne kadar sen varsa. Bölsün parçalara. Sen onun sesini duyacaksın.
Tabii sen bu çaresizliklerimi de hiç bilmiyorsun.
Bana mektuplar yazmanı istiyorum.
Okuduğum her kelime keserken bileklerimi senin için ölmek ne güzel.
Ne güzel böyle ölmek, seninle yaşayamadıktan sonra...
Ağlamak zavallıca. Hıçkıra hıçkıra ağlamak.
Onu ne kadar çok sevdiğini kendine bile anlatamamak. Ne büyük acı...
Ve ben karşılaşmak istiyorum seninle.
Belki bilerek karşına çıkmak. Belki de bilmeden yüz yüze gelmek.
Yüzüme sanki sizi daha önce görmüştüm der gibi baktığında sana sormak,
Sizin için daha önce ölmüş müydüm?

...​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst