bir tek seni unutamam..

Akacak akmakta olan..
düşecek
Ama hala çok güzel
Hakkında konuşmak senin.
Bir beyhude çabasına daha girişmek
Seni methetmenin. .
Sana küfretmenin.
Hala güzel
Hakkında konuşmak senin
Kökünü kendi sökmüş bir inatçı adamdır yurdum
Hangi toprağa denk gelmişse
Oraya salmış kılcallarını
Ve hepsinden başka çiçek türemiş,
Seçebıldiğince yaban otlarının arasındar
Çok şahane insanlardır
Kendini soyacak kadar ahmak hırsızları ayırırsan
Çok iyi şiirler yazdım
Kötülerinin tamamını çıkarırsan.....
Ama hala güzel
Hakkında konuşmak senin
Hatta aleyhinde!
Bağır çağır hatta
Yeri gelirse çok sağlam bir kaç gözyaşı eşliğinde
Güzel...
Hala güzel
hakkında konuşmak senin
Dinimin dolanması her görüşmede
Her karşılaşmada
Yani her eski sevgililer bayramında hayatın,
Güzel.
rakının ikinci dublesinde ilk karşımıza çıkanı
öptüren şey ne ise
Bir şölenlik hatıra mı yoksa çift dingilli bir acı mı
yanısıra neyse artık o şey,
hanı bir bıçak saplaması kadar hasmane
ve bildiğin cennet davetiyesi kılığında bir şey
işte ne ise o şey ....O güzel ...
hala güzel hakkında konuşmak senin......
 
84-BU BAHAR AŞKA HAZIR

Her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü
Ve kim neye erse bu geçişte
Bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte
Her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin
Aklım elim yüreğim kirişte hep biraz korku biraz yalan telefon
seslerinde.....
Ya yine boş koridor islaklığıysa ve beton efesi
Bütün fakir çocukluklarda....
Ama herşey sırasını beklerken
Mukaddes bir kuytuda
Senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
Herhangi bir anne kadar kanguru
İşte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
Ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
Rüyayla gerçeğin arasında
Hep iyinin aşkın tarafında
 
ve
Değmediğim yerin kalmayıncaya
Bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
Ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya
Bu bahar aşk için hazır
Hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
Kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oiuşı
Her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
Şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından
ve
bahanesi bir yürek bir et
bir bedenin içine girmek!
Hazır bu bahar
Akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına
Hazır Nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya....
Unutma baharda çiçek olan
Meyvedir yaza....
Bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği
Her dem taze kalsın...
 
85-ACİL ŞİFALAR

Bahçe kapısından sızdilar...
Aralık kalmış neresi varsa hayatımın...
Bünyede bastırılmamış ne kadar isyan varsa ordan.

Daha asitli bir yalnızlık için
Dilek tutuyorum şarkılara,
Sıradaki benim şansıma diyorum;
Haberler başlıyor birden,
Benden,
Hazin biçimde bahçeden.

Kumsalların istenmeyen kaç kum tanesi varsa
Önde gideniyim her tazyikli alkışta..

Zayii makamında bestelenmiş yazılar kaldı avluda.

Gitme diye
Yalan bile söylerim,
Yerini söylerim
Ne saklamışsam
Kal diye!
 
Bu yaz'ı serin tutalım diye
Çıplak tenlerde,
Geceyarısı tatlı bir soğukluk olsun diye
Her sevişme,
Aramızdaki her üryan gelişme!

Hem gidenedir bu şiir
Hem gelecek olana....
O da biraz oyalanıp
Gider nasılsa?
Hep haberler başlayacak biliyorum,
Hangi şarkıyı seçsem şansıma.

Şimdi şifa niyetine giriyorum sulara.
Mavisine değil denizin.
Sade tuzuna
 
geceler...
yani
Ahmet Haşim in kafiyeleri...

seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus

bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız
ve kafiyelerimiz var...

işte hepsi bu kadar...

Yılmaz Erdoğan
 
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar....

--------------------------------------------------------------------------------

Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmi yalanlar...
Kimse keman çalmaz belki ama
Çok keman çalınsın balolarında
Diye yapılmış
Gri sisli binalar...
Alnının ortasında
Ciddi bir devlet asabiyeti.
Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar,
Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş!
(biz bir şeyi delicesine severiz ama tanrım neyi?)
Kahve önü çatlak mozaik
Bel kemiğine tehdit
Kürsüler üstünde
Çok sigara içen
Öğrenciler
Bir daha asla yaşayamayacağı
Aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden
Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
Bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardeş olacak değiliz ya,
Yaşasın halkların sevgililiği!)
Soyut bir sevdaya
Beşik kertilmiş olan
Dağda çoban,
Şehirde şark çıbanı sayılan,
Fırat'ın büyük elleri
Ararat'ın kız yelleri
Cilo'nun derin nefesleri
Hülasa kente hukuk mukuk okumaya
Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş
Anadolu çocukları, ankara' ya öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar
 
(belki balkona kar seyretmeye çıkar diye
Sevdiğimiz kızlar)
Çok dibimiz donmuştur ve çoğu zaman
Bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir
Hiçbir şey kapalı bir dükkan kadar
Hüzünlü gelmez insana
Ankara'da,
Yoksa bugün bir hayat
Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra.
Kimse keman çalmaz belki
Belki bu film hiçbir zaman
O kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
Tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
Bizzat urfa'da hatta
Ama hiçbirinde
O kadar aç oturmadım sofraya
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı bir soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
Öyle deme ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden ankara'yı sevdiğini anlamadan
Ankara'da yaşamak
Yollarına hep sevdiğimiz insanların
Adlarını vermediler ama biz her duvara
Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda.
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar.
Asfaltlar ışıldar...
Bir günden bir sürü gün yapan
Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
Rakıyı bol sulu içen
Dokunmasın için değil
Çabuk bitmesin diye devletimin tekel rakısı,
Hep kağıtlara bakarak,
Hep kağıtlardan bakarak
 
Hem neşet ertaş' ı hem bülent ersoy' u
Aynı anda sevmeyi başararak,
Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
Çok beğenmeyerek ama
Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
Yürüyen...
Memurlar.......
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...
Biz, şimdi kapalı bir kuruyemişçi
Dükkanının -ki bütün plan kar altında
Tuzsuz ay çekirdeği çitleyip
Yanı sıra bafra içmektir-
Kötü ışıklandırılmış vitrininden
Umutsuzca içeri bakan,
Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış,
Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş,
-yani sistem kendi verdiği kimliği
Zırt pırt geri istemektedir-
Doğduğu yer yüzünden
Doğuştan kavgacı zannedilen ama
Pek çoğu kavgadan nefret eden
Kavgacı esmer cesur korkak
Çoğu kürt çoğu türk çocuklardık...
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar....
Ha sonra belki ahmed arif�in aklına
Hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara' yı
O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir:
Kar altındadır varoşlar
Hasretim, nazlıdır ankara.....
Ustam yine sen bilirsin ama
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
İşte o, en netameli aydır bence.
Ankara'ya öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...
Şimdi ve sonra ne zaman ankara'ya kar yağsa
Elim gönlüm, çocukluğum buz tutar.
 
Hakkında Konuşmak Senin

Bir gün her şeyinle dimdik her türlü kavgaya hazır,çıplak,gergin,
Her sözü verebilecek kadar aceleci,
Tutamayacak kadar unutkan.
Sade çaresizken kadın genelde erkek
Kendi sözlerinin gölgesine hayran.
Hiç bişi gerçek değil alkışlar yalan,
Hala bi çift çarpık bacak
Kendi resmi resmiyle barışık.
Küs eskisiyle ve eski sevgililerinin hepsiyle.
Ama hala çok güzel hakkında knuşmak senin
Ben senden bahsediyorum yine kime darlansa kalbim kimin kılığında.
Ne zaman aklım çıksa yerinden tuzu ayarında göz yaşlarımla dönmeyeceğine inandığım günlerde bu seyrüseferden(bu seyrüsefer sözünün burda geçme sebebi tamamen kelimeyi sevdiğimden)
Diyorum işte bu sefer oğlum işte bu sefer
Olacak olmakta olan,
Yanacak yanmakta olan,
Çare yok akacak akmakta olan düşecek...
Ama hala çok güzel hakkında konuşmak senin
Düşünmek seni en ayıp kılıklarda,en düşmüş saatlerde.
Hala güzel hakkında konuşmak senin...
30'u geçmişiz hiç haketmicek kağıtlarla
Oysa boş vermişiz geçmeyelim kalalım diye o sularda.
Yalnız çirkince geçmiş bi gençliğin ağıtı bu kadar acıksız olurdu zaten.
Çocuktum kürtlerin kuyruğundan bahsedilirdi nicedir uyruğundan bahsediliyor.
Ve kim ne söylese bu mühim mesele hakkında mühim kanamalar tespit ediliyor hastanın dosyasında.
Ve diyrum ki ben bazen bu iki sevgilinin arasında ve ikisinin eşit derecede akrabası
İlk kez bir düğünde adam hem erkek hem kız tarafı,
Bağırıyorum şaka yollu,
Olacak olmakta olan,
Yanacak yanmakta olan,
Akacak akmakta olan çare yk düşecek...
Ama hala çok güzel hakkında konuşmak senin.
Bir beyhude çabasına daha girişmek seni met etmenin sana küfretmenin.
Hala güzel hakkında konuşmak senin.
Kökünü kendi sökmüş bir inatçı adamdır yurdum.
Hangi toprağa denk gelmişse oraya salmış kılcallarını ve hepsinden başka çiçek türemiş olabildiğince yaban otlarının arasında.
Çok şahane insanlardır kendini soyacak kadar ahmak hırsızları ayırırsan.
Çok iyi şiirler yazdım kötülerin tamamını çıkarırsan.
Ama hala güzel hakkında konuşmak senin...
 
Hatta alehinde,
Bağır çağır hatta.
Yeri gelirse çok sağlam bi kaç göz yaşı eşliğinde.
Güzel hala güzel hakkında konuşmak senin.
Dilimin dolanması her görüşmede,her karşılaşmada
Yani her eski sevgililer bayramında hayatın güzel.
Rakının ikinci dublesinde ilk karşımıza çıkanı öptüren şey neyse,
Bir şölenlik hatıra mı yoksa çift dingilli bir acı mı yanısıra neyse artık o şey.
Hani bi bıçak saplaması kadar hasımhane ve bildiğin cennet davetiyesi kılığında bi şey işte neyse o şey o güzel...
Hala güzel hakkında konuşmak senin...
 
Hüzünlendirmiyor Beni Yokluğun

--------------------------------------------------------------------------------

Ben yarını düşünmeyi sevmem. Ne olacaksa
hemen şimdi olsun isterim. Seveceksem
şimdi, öpeceksem şimdi,
susacaksam şimdi...Zaman bir kez geçer
insanın eline, o anın bir daha tekrarı yoktur.
Ne yaşarsan bir kere yaşarsın. Bu yüzden
sevmem beklemeyi, bu yüzden bekleyerek
geçen zamana acırım.


Ama bu kez bir şey oldu, bir şey...
Şimdi yarını beklerken hiç kızmıyorum.
Sen yoksun ya, bu gece de sensiz geçecek ya,
"Olsun" diyorum. "Bizi bekleyen çok güzel
günler var önümüzde..."


Nedir beni böylesine değiştiren şey? Nedir
geleceğe dair umutlar beslememi sağlayan şey?
Aşkın elbette... Başka açıklaması olabilir mi?


Sen olmadan da keyif alarak
yaşayabiliyorum. Bir yerine iki kadeh rakı
içiyorum, biri senin için. Sevdiğimiz şarkıları art
arda iki kere dinliyorum, biri senin için.
Sabah uyanınca pencereyi açıp temiz havayı
içime iki kere çekiyorum, biri senin için.
Balkonda güneşin bedenime işlemesi için
beş dakika kalırdım eskiden, şimdi on dakika
kalıyorum. Yokluğunda hayatı iki kişilik
yaşıyorum. Yokluğunda hayata dair ne varsa
yine seninle paylaşıyorum.
 
Özlemekse özlüyorum elbette...
Hasret şarkılarını kim benden daha iyi söyleyebilir?
Kim gökteki yıldızlara bakıp onları senin
gözlerin yerine koyabilir? Kimin yüzünde seni
düşündükçe bir gülümseme yayılabilir?


Dedim ya değişiyorum diye. Eskiden
böyle koyu bir özlemin içinde olsaydım
isyanım sığmazdı içime. Bir siyah hüznün
içide kıvranır dururdum, bitmek bilmezdi
geceler. Şimdi öyle değil... Şimdi seni
özlemek sevdamızın olmazsa olmaz
parçasıymış gibi geliyor bana.


Sonbahardayız ama ben ilk yazın sevincini
taşıyorum içimde. Ve biliyorum ki hiç
bitmeyecek bir baharı yaşayacağız birlikte. İşte
bunun için hüzünlendirmiyor beni yokluğun...
 
Bilmelisin ki...

--------------------------------------------------------------------------------

Bilmelisin ki ...
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki ...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa anlam yükü o kadar azalır

Bilmelisin ki ...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

Bilmelisin ki ...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da !

Bilmelisin ki ...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki ...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil..

Bilmelisin ki ...
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki ...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki ...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki ...
Şartlar ve olaylar kim olduğumuzu etkilemiş olabilir
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki ...
İki kişi münakaşa ediyorsa bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Bilmelisin ki ...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki ...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun,
Pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.


...Can Yücel...
 
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da !

ne kadar doğru dimi gerçek aşk........................
 
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da !


Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil..
 
OTUZBEŞ YAŞ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

Cahit Sıtkı Tarancı
 
AYRILIRKEN

Dinle sevdiğim bu ayrılık saatidir
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk
Ergeç içeceğimiz bir ilaç gibi
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk
Bu saatte gözyaşları, yeminler
Boş bir tesellidir inandığımız
Perde kapanıyor, filim bitiyor işte
O hiç bitmeyecek sandığımız
Görüyorsun konuşacak bir şeyimiz kalmadı
Sadece bakışlarımızda hüzün
İşte ayrılık bu; hiç beklemediğimiz
O ikiz kardeşi ölümün
Anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz
Bu son buluşmamızdır seninle
Yeni bir hayata başlıyacaksın artık
Onunla, o yeni sevgilinle.
Anlıyorum artık o öpecek ellerini
Kulağına aşkı o fısıldayacak
İçinde bir pişmanlıktan başka
Benden eser kalmayacak.
Sigaranı söndür, kalkabiliriz
On adım sonra yollarımız ayrılmalı
Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
İnsan ayrılırken bile büyük olmalı

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
 
BEŞİNCİ MEKTUP

Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?

Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.

Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.

İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst