bir tek seni unutamam..

54-TARİHÇE

önce hain bir uykunun sevimsiz sabahı
gibi sıradan mahmur,
aynı sabahın
ilk sıcak çayı gibi ferah
bir karşılaşma...
-Merhaba!

sonra güzel
ve en sıcak gülüşmelerin ev sahibi
bir yüz...
-Görüşürüz!

derken
sanki elin elimde
kem gözlere keder
dünya güzeli sohbetler
-Ara beni!

ardından
derimizin altına sızan
hani katiyen rakı içme mecburiyeti çağrıştıran
bir korku ki
-Eyvah!

ve şimdi
kalbimi karanlıklarda hançerleyen
aklımı başımdan eyleyen
çok uzun yollarda
hiç uykulu otobüs saatleri gibi
acıtan
kanatan
yani korktuğumuz
yani başımıza gelen
büyüdükçe büyüleyen
aşk...
-Seni seviyorum!

şimdi sen
kalbimin közünde kıvılcım kıvamında
ağrıyan...
 
55-YASAK

yasak bana gözlerini anlamak
ellerin
bana yasak

ah olaydım
gözünde yaş
fikrinde telaş
düşünce suçun
beraatin olaydım

fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin bana yasak

ah olaydım
yüzünde sürgün
yatağında mülteci
vatanın
anayurdun olaydım

fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin, uyruğum
bana yasak.............
 
56-YAZMAK İÇİN

mevsim dışı
sarışın bir kederdin
soğuk yazlıkta...
Sayfiye hanımın tembel düşlerine
ve çıplak ayakla
betona basıyordu yaz...

bense paslanmış bir keyifle
hayatımı yazamak istiyordum
sensizliğe
gül buğusu bir edebiyat arıyordum...

her tanışmada
bir "memnun oldum" öldüren
devrik katillerdik hepimiz

ve sen
faili yaz bir cinayettin
o maktül yazlık akşamında...
 
57-Neden Yazıyorsun?

sevmek bir şey değil de
sevinmek kötü be,
kumruların
kumsalların
bulutların aşkına
mecburduk da yazdık
kirli sakallı sabahların namına
öylesine değil
savrulsun diye değil
yalandan değil
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü

hani bazı
içinde bir dal burkulur
yeşil için
sarı için
her morun tonunda büyüyen
sağrılar için
belki kuşlardan habersiz
kanatlar için
yol yokuş
son ilk bahar
uzun eskilerden gelme
bir içim nefes için
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünki

erguvan görüldü bir zaman
sonra çıkmaz oldu sokakların alayı
mavi çakmak
fitil falan
kalabalık oldu yokuşlar
o yokuşların baladı oldu
düğün oldu hatta
serim düğün ve çözüm için
boşanmalar oldu
her sevdanın final tezi adliyeye verildi
gerisi ilam oldu
kıyılar kumrular
göçler oldu...

buhurdanlar semaverler
ve nargile geyikleri
yavaş
yavaş
çok yavaş
hız'da yitirilenlerin aşkına
yavaş'ın içindeki ölü şövalyeler için
her işin bir raconu vardı
yaşamın ortaçağında
atılan adımlar vardı yavaş ve eski
bir düellodan alınmış
işte bu yüzden yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü...

sonra unutmak vardı
hatırlamak içindi bütün muallak resimler
hiç olmamış gibi yapmak
**** öldüren bir hasrete
can dayanmıyordu ya
zaten bütün bunlar
yeni ve dayanıklı canlar içindi
dursun koyuyordular en son çocuklarının adını
üstü kalsın ikizler mesela
birisinin içinde civciv havalansa
diğeri kanat çırpıyordu istemsiz
oluyordu bunlar
ve yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü...

eski harfleri dağıtıyorduk komşularımıza
yepisyeniydiler
hepi topu bir kere kullanılmışlardı
sapa bir cümlenin içinde
hat sanatıydı gömdüğümüz uykuya
edebiyat avuntusuydu işimiz
uzak suretlerinden biriyle yapılan nef'inin
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı,
aslında olurdu tabii
bir sürü yazmadığımız
bir süre yazmadığımız
ama o zamanda
bakkalda hesapüstü kalmışlık oldu
siparişi unutmuşluk bakkal çırağında
hem de ekmeğin en yumurtaya banılacağı sırada
ve kapatıyoruz manasında söndürülen ışıklar oldu
hadi gidin artık mak*******
kırklık bir ampul kaldı geriye...
baktık olmuyor yazmadan
baktık mesele oluyor
dimağı eşeleyen cümleler
olmuşlar
olacaklar

yani bir fikrin hizasına konulacak ne varsa işte,
yazdık
ki yazmasak olmazdı
bütün bunlar
bütün bunlar içindi
gizli hüzün artıkları
kalmıştı ayrılık salonundaki
güvercinlerde manasız bir tango ciddiyeti
dans mı ediyorlar fırça mı yiyorlar
belli değil
öyle suçlu bir işti tango
arjantinde solcu gençler işkencedeyken
maradonaydı 82'de
kibrit kutusunun kapağı
vasati kırk çöptü ve
kırkının da tek tek
kendine göre sorunları vardı...

çözüm bekleyen ağır meseleleri de vardı
yaprakların
kuruyorlardı saatlerini kasım patlarına
hemen ve şimdi
müdahale gerekiyordu
akarsulara

ve ivedi
bir gülümser kelimeydi
yadırgayan
türkçedeki yerini
ama yinede yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı...
 
sonra hiç aklına gelirmiydi
örümceklerin sinirli bir iklime
ağ'yacakları kendilerini
ya da kuşak çatışması balıkların
pul pul gerinir diye düşünürken biz
meğer esnemeye bile takati kalmamış
yorgun bir akdeniz...
ucundan çeksen
new york'a kadar götürebilirsin
elektrikli vakumlu halı bile yıkayan sömürgeni
işte böyle bir durumdu
ve tedirginliğimiz
siren miren istemiyordu
telaşımızın gürültüsü yerindeydi
ve küt diye akşam oluyordu

biz ki öğle vaktiyiz daha
rakıdan filan habersiz
ve söylemeye gerek yok
uzun
çok uzun içmeler oldu
mürakabe susamış peçetelere notlar düştük
kalktık
zeytinyağı lekesinden arta kalan
şiircik kuşunu besledik
gel gör ki üç gün yaşayabildi us pas içinde
ama olsun yine de yazdık
yazmasak olmazdı...

nehirde (hiç tanımadığımız)
bir tekne için (hiç binmediğimiz)
bir şarkı (hiç duyulmamış)
bestelemeyi istersin de
hani nefesin yetmez nefsini güftelemeye
işte bu yüzden yazdık
yoksa hoşumuza mı gidiyor zannediyorsun
smokin bulutlu bir gökyüzünden söz etmek
bir kelebeğin kararsızlığını anlatmak
tırtıl kılığında...
ya da bir ateş böceğinin direnişini
yalancı aydınlıklara...
başka türlü olmuyor,
başka türlerde nasıl oluyor bilmem
ama yazmak lazımdı işte
yazmasak olmazdı çünki!
 
58-Onulmaz

iyileşmez hiçbir yara bilirsin
tortusu kalır
hangi ses unutturabilir
ilk bıçağın yankısını
sende rehin kalmıştır
gecenin saplantısı

hiçbir yara
hiçbir zaman iyileşmez bilirsin
saklısı kalır
yel esince sızılanır
su susunca ikindilerde
herşey vakitsizce gelişir
birine sevişirsin
ötekini düşünürken

sabahları zordur korsan sevişmelerin
eski yaraların ağrır
oysa ne bir iz görünür teninde
ne şiiri ses verir orta kulağında
yalnız bir yürüme isteği vardır
eski yaraların eski yerinde

kahvaltısı zordur olmasaydı bir sevişmenin
ve hep ten tuzu basmaktır
eski yaraların eski yerlerine
hiçbir yara
tam olarak iyileşmez bilirsin
hangi bakış unutturabilir
ilk bıçağın ışıltısını
karanlıktaki
 
şairden bir bok olmaz sabaha karşı
sebepsiz hüzünler yazar ehliyetinde
ve ne söylese yalandır
alkol kontrolünde
sevmek bizahiti yaralanmaktır
ve yaralar hiçbir zaman iyileşmez teninde
yanlış vurulmuş bir aşıdan sızar da
diriltir solgun baharları
şiire sebep istemez
şairden bir bok olmaz ve
hiçbir yara
hiçbir zaman tam olarak iyileşmez

bardaklarda dudak izleri birikir
sahnede eğri büğrü sesler
ve sade bir yürümek isteği tek başına
eski bir yaranın artık gözle görülmeyen izinde...

çünkü hiçbir yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmez
çünkü en hızlı hatırlanandır
en eski unutulan
ondan gelen ıtırlar olur yellerde
her esinti bir acılı kokuyu taşır hassas burunlara
savrulur gidersin
çok eski çok acıtan bir ağustosa
nasıl kıyısında kalmıştık
yapış yapış bir yazın
daha başkaydı hani yüzünde
herkese aynı oranda bulaşan tuz
yolların açmazıydı enginlikle kabaran
ve bütün yanlışları dalga dalga saklayan
şarkılıktan usanmış deniz
ve denizi herşeye benzeten şiirler
ve kıstırılmış istridyelerde kullanılmış inci taneleri...

çünkü bilirsin
hiçbir yara hiçbir zaman
tam olarak iyileşmez!
 
59-Oy Benim...

Ceyhan depremi ve Kerim Tekin için

yakayıp geçti tramvay
atmosfer yakıverdi sızılayıp
yıldızların en haylazını

hey gidi başıbozuk
ayarsız gemi
azıya aldım tayfalarımı
salınmaktayım
filikasız filan
önce fareleri kurtarıyorum
bu titanik akş*******

geçerdi her saat başı
cürmünden büyük amatör bir gökkuşağı
tedirgin renkler taşırdı
tedavisi yarım kalmış ikindilere
 
oy benim
gamzeli kuşbakışlı evrenim
ummanda ıslak
kaderde alt yazılı dünyalım
önce çocukları
ve
muayyen kadınları kurtarıyorum
bu galaksi mesaisinden

kırık faylarda yolalan
bir depremdir
trenimin güzergahı
açılır saçbağı gibi kundaklara düşerim

göçük altında enfes bir nefestir
bazen benden bile sakladığım
vay benim güzağacım
köklerinden kurtulmuş
erozyon bir hayatın özüdür
humuslu bir kayıbı anlamak
ya da mümkün müdür
bu rastlantısal karmaşada
ölümün sıradanlığına şaşmadan yaşamak?
belki de o balkonları
ondört yaşında çocuklar atlasın diye yapıyoruz

ey benim
zavallı yüsekliğim
bütün serüven küçücük bir an'dı
allah hep kerimdi
ve tekin değildi doğumlar
genç bir gidiş için
erken çıkılmalıydı yola
vuslata varılmalıydı hava kararmadan
kimsenin gelmediği buluşmalara
aceleyle
polaroid hızıyla gidiyorduk
oysa koşmanın da bir hukuku vardı durulmanın da...

oy benim
yaz ölümlerim
gencecik bir hazirana gömülen...
 
60-Uykusunda

aydın tolan'a

melekler gibi öldü
melekler ölür mü hiç?
bilmem...
ama ölürse
mutlaka böyle ölür...
 
61-Uyuruyanık

sana uykular taşıyacağım deliksiz
süslü kahvaltılar gibi
kahvaltısız sabahlar
seni uyandırmanın en güzel yolunu bulup
kıyamayacağım uyandırmaya
kimse görmüş değil henüz
bir meleğin nasıl uyuduğunu ama
hala benzetiriz
bir meleği
bir güzelin uykusuna
ama sen melekler gibi uyuma
melekler gibi uyan
tam da çağla zamanında baharın
gözünün sürmesini yüreğime akıtman
bir uykunun en güzel yanı
seninle uyanmaktır
senden uzak bir uykuyla
kandıramıyorum hiçbir geceyi.

Mayıs 2000, new york
 
62-Yasak

Yasak bana gözlerini anlamak
ellerin
bana yasak

ah olaydım
gözünde yaş
fikrinde telaş
düşünce suçun
beraatin olaydım

fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin bana yasak

ah olaydım
yüzünde sürgün
yatağında mülteci
vatanın
anayurdun olaydım

fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin,uyruğum
bana yasak.............
 
63-Sen Sebep

korkutma beni
bu yaşlı başsız kelli felsiz halimle
gereğinden ziyade güzelsin zaten aklımı çelme
takma fikrime aksak ritimler
o havaya ayarlı değil bu yelken bu gemiler
kimin rastlantısı benim başıma geldi bilinmez
ummandır ıslak aksak girilmez
kapma kutusunu cahil ömrümün
açılır da içinden boş bir hayal çıkar seçilmez

daha bu yağış bir şey değil
sen bir de acıklı halimi gör
ürkünden derin soyulur farkına varmazsın
suda balık nasıl aymayı bilmez
su da balık da
hangi denizin neresindedir ayırmaz
böyle bir sevmek vardır
ve birçok er mektubunda görülmüştür

yok kadınlara aşık olanların işidir şiir
kirlidir yakası gömleklerinin
boyuna boyna fular papyon istemez
şairin boğazı darboğazdır
boğazın en inceldiği yerden solur

gülme üstüme kaçacak yerim yok
gelme yareme yarın veya başka seyir
tarih tevellüt iklim cetvel yok

saçlarında bulunabilir
bazı kayıp kentlerin
yakışıklı cesetleri
bir ağıta asılı kalır
infaz gibi
acılı çağların

yeri geldi diye ağlıyorum
yoksa hiç aklımda yoktu
gidenler gelirler
her gece yalnızlığıma
halleşir vedalaşırız
bir merhaba saflığında
kalanlarda kalmışya aklı gidenlerin
hep eski haberler arıyorlar
günlük taze gazetelerde
ve yalanlar kalanlara kalıyor
nasılsa gidenler gerçeğin olduğu yerde
 
sebebim sensin
bu mürekkep balığı
bu bukalemun
bu kalem
yokluğun
her şeyi sorduğum hayat
beni rahat bırak!

her evin kilerinde toz içinde kitabı
ölülerle konuşma sanatının
grev var ansiklopedilerin bazı sayfalarında
süresiz olarak açıklamıyorlar
bazı ideolojileri
sözlüklerin bazı sapa harflerinde
işi yavaşlatma eylemi
beş saati buluyor anlamak
bir sözün etnik kökenini
bütün bunların sebebi sensin
asla hatırlanmayacak bir rüyanın
ortasında
elinde derin bir uyku kokusu.
 
64-Tanım

kısaydı kalem
ömrü yetmedi
uzamaya
kaybolmuş
tılsımlı
aceleci bir gezginin
kurulmuş kumsaatiydi
ağlamaya

adını soruyorlar
adını söylemiyor

hırçın bir yağmurum ben
harflerim yetmez
akrostiş ya da
kartvizit
yapmaya

şiir bir sezdirmedir diyor
lamsız an'lar için
imgeler yalan söyler
yalanı şiir eyler imgeler
dokunduğun yerlerde
izsiz ıssız sesler kalıyor
adsız ama
elmacık kemikleri belirgin
mısralar başlıyor
saçlarının kaldığı yerden
konuşmaya

adını soruyorlar
adını söylemiyor
biraz da susmaktır diyor
şiirimi okumak
usta işi bir tabloya
yeniden yeniden
yeniden bakmak
van gogh'un kulağıyla duymak
tanrısal seslerini hayatın
pazar günkü bir sokaktır
cismim
vesaitin yetmez
yeryüzümü
adımlamaya
 
adını soruyorlar
adını söylemiyor

efsunlu kaldırımlar boyu
açık açık susabilen
sınırsız şehirsiz
uzadıkça vatansız
çoğaldıkça isimsiz
yurttaşlarım yaşar
dünyanın on bir yanında
yalnızlaştıkça

adını soruyorlar
susun diyor şiirim
yeri yurdu sahibi olmayan
haymatlos bir piç
bir gölgenin yorgunluğuyum ben
yazılması unutulmuş günahlar için bir fihrist
bin yıl sonrası için bir ajanda
anlatmaktan sıkılmış
bir meddahım ben
otopsisiz gömülmüş!
 
65-Yağış Bekleniyor

hiçbir kelimesini kullanmıyorum
eski hikayelerimin.
yeni sözlerde yıpranmış şeyler vardır.
toz, buğu ya da kir.
nasıl sevinirse bir kedi,
bir karanfil.
her mevsim kendini
kendi yağışına yedirir.
buluttur bir bakıma
yağmurun anavatanı.

işte benim
dönüp dolaşıp
Anadolu’ya yağışım bundandır.


eylül ’99, cihangir
 
66-Yalnızlık

Neden gulmesin gul gibi yuzler;
Nicin aglasin o guzel gozler;
Niye sevgiye sevimsiz sozler,
Soylenir diye sasar aglarim.
Su gordugumuz reng-a-reng cicek,
Sevdali bulbul, ari, kelebek,
Yek digerini birakip gidecek:
Vefasizliga bakar aglarim.
Solmasin dersin sunbulum, gulum;
Yarin elinden alacak olum;
Butun dunyayi inletse unum;
Caresizlikten cosar aglarim.
Nes'e gizlenir, coker bir melal;
Her vucud, her sey mahkum-i zeval;
Son nefese kadar tukenmez cidal.
Tukenmez derdim sayar aglarim.
 
67-Ötesi

saçakların buz kırgını
soğuk fırtınalar
boranlar yara doğru
sanrılar durulur duyulmaz
vakitlerden kehribar
şehr-i sefahatti kol kanat gerilmiş
kuşaklar tetikte
babil'in asma bahçelerinde infazlar
dünyanın yedinci cücesiydi sekiz harika insandan biri
mavi bir yuvarlaktı hepsi kainat kadar büyük
ve küçücük bir damla hayat kadar
bu işten en çok sıkılanlardır peygamberler
nefsi terbiye zemininde
uhrevi bir ıslıktı en kabadayı mucizesi
kolaydı çünkü bir olmazı anlatmak inanmak isteyene
denizler yarıldı yarıdan
sönük bir akşam yemeğinin ortasında
bir düzine uhrevana kaldı kabarık hesap
ve sonuncunun mucizesi mucizesizliği oldu

kardeşlerim!
kardeşlerim acele etmeyiniz
hele bir ölelim de gerisi kolay!
 
68-Üveylik

nerden baksan
üzünçgiller
akşamdan kalma uyuşuk bir keyif
sofrada
geceleri temize çekiyorum
steril satırlarla

seni düşünüyorum
kimseye belli etmeden
nerden baksan
hasret kurusu
nerden baksan
üveylik

altın özü arıyorum
işe yaramaz kelimeler arasında
şeçip şiir yapacağım
posasından düz yazı
nerden baksan
yürek simyası

akış içinde sevili bir tekrar oluyor
kaş altından bakışın
gül ki uzun kenarı da olsun üçgenimin

nerden baksan
pisagor bağlantısı
nerden baksan
üveylik…
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst