Sana doğru attığım her adıma bir dua iliştirip düşmüşken yollarına, sen muzip gülüşler ilişmiş dudaklarını benden başka her kelimeyle süslerdin. İçimden sana kontra susuşlar biriktirirdim en azından yanında olabilmenin mutluluğuyla… Sitemlere yatıramadığım en duru duyguydun sen içimde, bu yüzdendir ki “gözlerine deniz düşmüş” en sevgilisin hâlâ benim için. Dalgalar, martılar, muştular, umutlar, yarınlar hepsini gözlerinden içmişliğim, işte ondandır bu bir türlü senden vazgeçememişliğim… Oysa hiçbir gidene kal dememiştim
Şimdi zaman su gibi akıp gidiyorken damarlarımdan, senden ayrı geçirdiğim her saniyeye bin özlem yükledi kalbim… Her söylediğin sözün arkasında bir mana aramaktan vazgeçeli çok oldu, hâlâ hayatımda olmaklığınla avunmak, kaçışların en güzeli belki de korktuğum o acı sondan.
Seni görmeden önce yaptığım konuşma talimlerinden ve karşılaştığımızda memleket kurtarırken aslında içimden seni ne çok seviyorum diye haykırmaktan yorulmadım belki ama bir bakış bile yakalayamamanın hüznü içimde açılan yaraların en derini...
Her şeye rağmen; yazmalara küsmüş kalbim bir dirilişe geçtiyse seninle yine, o umudu hep diri tutan, senle geçen “bir gün”e bir ömrü yaymışlığımdır belki de… Bir “ahirim sensin” kaç “seni seviyorum” eder ki acaba? İki kelimeyle toplayıp sevdamı, bir gülüşle yollasam yine sana, konar mı kalbinin pervazına? Bir temmuz güneşi olur mu kışın en soğuk gecesi avuçlarında, bir gülsen geçecek o içimdeki derin sızı…
Bir zamanlar duygularımı süslerdi bu güzel anlam sonra kalbimde sıkıştı ardından yetmedi bu küçümseyiş söküp alındı duygularım sevgi her insanın hakkıdır oysa karşılıklı yada karşılıksız veya bir zamanlar karşılık görmüş ama sonrasında vazgeçilmiş sebebini bilmeden kırılmış iki yüzlü insanlarca yok edilmiş bunharca...