Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Sen Giderken Şarkılar Susmalı


"Sen giderken, çığlık çığlık susmalıyım... "


Suskun çağırmalarına, andlar yazıyorum.Ağıdımı özgür bırak.Gideceksen öyle git...
Sen giderken ağlamalıyım.Dökmeliyim berraklığını düşlerimin.Alın aklığım, karalar bağlamalı, sen giderken ben, kalmamalıyım.Öyle öylece susarak.Feryatlarımı bulmamlıyım, sen günlerimden, saklandıkları yerden çıkarıp ağzımın en çığlık yerine asmalıyım.
Sen giderken ben acımalıyım.Dermansız kalıp, düşmemeliyim.
Sen giderken bir tufana kapılmalıyım.Savrulmalıyım.Ağarmamalıyım.Kararmalı yım.Sen giderken kan akmalıyım ırmak boylarında.
Sen giderken öksüz kalmalıyım, yetim kalmalıyım, lal olmalıyım.
Sen giderken, ben kalmamalıyım...
Gideceksen öyle git, beni götürme.Benden ne kaldıysa senden geriye, bırak onunla senin kalıntıların, senin alıntıların, senin hatıralarınla yaşamaya nasıl yaşanacaksa öyle kalayım...
Sen giderken ben, avaz avaz büyütmeliyim seni, en çığlık yanlarımla.
Sen giderken bombalar düşmeli göğümden kentime.Bir ihtilale kalkmalı yürek.Sen giderken oturmamalı daim koşmalıyım.Senden kaçmalıyım.Seni beklemekten uzaklaşmalıyım. Seni öyle öylece giderken çok sevmeliyim.sen giderken, gündüzleri yakmalı, geceleri söndürmeliyim.Üşümeliyim.Yorgansız ,yastıksız bir kerpiç yürek üstüne sermeliyim, sensizliğimi...
Sen giderken şehrin gürültüleri arasında kaybolup, kimliksiz, kimsesiz kalmalıyım,Hükümsüz olmalıyım gazete manşetlerinde.Geçememeli adım herhangi bir otobüs garında, yolcu peronlarında.Sen giderken adım yanlızlığa yazılmalı, uyak düşmeli kimsesizler yurduna...
Sen giderken ben, seni öylece izlemeliyim.Acıyarak, koca bir kalabalığı yok sayarak.gözlerimde ki ışığı Âma sanarak, inanarak körlüğüme öylece izlemeliyim.Sen giderken ben, ne kalmalı ne gitmeli, öylece bıraktığın gibi, böylece betimsiz düşler gibi düşmeliyim.
Sen giderken ben, tüm çığlıklarımı, avaz avaz susarak, ağzımın en feryat yerine koyarak susmamalıyım...
Sen giderken ben, karanfilleri ezmeliyim.Yırtmalıyım tüm müsveddeleri göğsümün kıllarıyla.Seni özlememeliyim.Yorgun lehçeli kelimeler boğazlamalı dilimi.Eskitmemeli seni, her an acımalıyım.Daha bir sarılmalı sol yanıma, daha bir inanmalıyım sana...
Sen giderken masallar uyanmalı, gerçekler yalan olmalı.sen giderken ben tünellere girmeliyim.Çıkışını bilmediğim labirentlere kaybolmalıyım.
Yitirmeliyim.Kendimi en sığ sularda boğdurmalıyım.gömülmeliyim her boş mezara, ölmemeliyim.
Sen giderken ben tövbelerimi bozmalıyım.Sen giderken ben ateşin en kor halinde yanmalıyım.Cennet diye cehennem kapılarını aşındırmalıyım.
Sen giderken, pusatsız, savunmasız, kalkansız kalmalıyım.Alışmamalıyım.:Bağımlılıklarımı çözmeliyim.
Bırakmalıyım kendimi, gidişinin uçurum rengine...
Sen giderken ben, öyle öylece kalmamalıyım.
Sen giderken...



'yorgunum gitmelerin tümüne'...
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

9oluljklcd3.png
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Sana doğrultuyorum yönümü, yüreğimi... Saçlarımı okşayan rüzgarlara, dipteki acılara, çığ düşmüş yollara... Sensiz kalmayı kaldırmıyor yüreğim kar yüreklim, ölümüne özlüyorum seni. Hasretin yaktığı günlerle geçip gidiyor ömrüm.

Seninle bir sokak başında buluşmak, sarılmak, doyasıya kucaklamak istiyorum...
Ama sevgim ihanetlere yazılıyor, yetmiyor gücüm, yeniğim, çaresizim, acizim... Suya düşüyor anılar, ıslanıyor duygu tellerim, düzen tutmuyor saz... Yine de ümitliyim, yine de ümidimi yitirmeden yaşıyorum...

Gel, özlemde gül damlıyor, gül'de özlem!..
Baktığım her kıyıda sevda kokuyor güller,
ayrılıklar özlem kokuyor ...
Gel,
nisan yağmuru gibi yağ üzerime, söndür içimdeki ayrılık ateşini... Bil ki, sensiz hasretin ve acının yangınında kar yığını bir şarkıdır dudağımda zaman...
Bil ki,
sensiz bir yanı mecnundur kıyılarımın, bir yanı leyla...
Bir yanı Yusuf'tur kuyularımın, bir yanı Züleyha...
Gel, gel Allah aşkına bitsin bu hasret...

Ey sevgili aşk ehlinin sultanı,
ey aşk iksiri,
güzelliklerin yüreği,
sevda mevsiminin en güzel iklimi gel artık.

Yıllardır ki, yüreğimi sana rehin tutuyorum, sana saklıyorum içimin gizli yollarını.

Geniş ve yeşil çayırlar gibi seriyorum yüreğimi önüne ey kar gülüm, salkım söğütler gibi eğiyorum başımı önünde. Yürek tellerimde hasret ateşleri yakıp, yıllardır bu yangınla bekliyorum seni... Gel... Bir gün güneşin ardından, yağmuru içinden taşıyan bulutlar gibi gel çorak topraklarıma... Gel artık ey çölleri cennete çeviren gül-i RaNa... Bil ki, sabrımın son sınırındayım...

Özlemin doruklarındayım, bir kanat uzaklığında gökyüzü. Oysa sen çok uzaklarda bir yerdesin biliyorum...Elimi uzatsam dokunamam... Sesini özlesem duyamam... Bil ki, her gece rüyalarımda sana geliyorum, gel demesende...

Her akşam bir şiirde kanarsa insanın kalbi, bin acı gelip saplanırsa yüreğine, çığ gibi büyürse yalnızlığı, artık ne teselli edebilir ki...
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Şu anda cok uzaktasın, beni düşünüyor musun, bilmiyorum? Ama ben hep seni düşündüm bugün, hiç aklımdan çıkmadın, attığım her adımda, yaktığım her sigaramdaydın....
Seni öyle cok özlüyorum ki, zaten cok uzaklardaydın, bugün klevyeme dokunan parmaklarım bile sana kavuşamadı...Bugün bir başka hüzün çöktü yüreğime, ne yapsam ,ne etsem silinip atılamadı.

Seni şimdiden öyle çok özledim ki...İçim acıyor, sanki anlamsız bir keder çöreklendi yüreğime, gitmek bilmiyor...

Seni öyle çok seviyorum ki, istersen sor bugün benimle olan yüreğime akan gözyaşlarıma sor istersen, yüreğime sor, giderken yanına aldığın yüreğime sor, anlatsın seni ne çok sevdiğimi....ne cok özlediğimi...

Seni öyle çok özledim ki, sanki bugün yine şehir benimle ağladı...Gözyaşlarım yağmurun kilere karıştı....hava kasvetli, ben bir büyük acı.. senden başka kim bilebilir, çektiğim bu sancıyı?

Yürüdüm yağmur da, ellerim üşüdü yine....

Gözyaşlarım, yağmura karıştı....Yüreğim ise sıcaktı, Giderken yanında götürdüğün için o hep ılık bir sevda sıcaklığındaydı.....

Biliyor musun? ne zaman biri bana canım dese, senin seslenişin kulaklarımda çınlıyor, irkiliyorum, mutsuz musun gene? Gene yüreğin mi acıyor diye düşünüyorum...Ne zaman yalnız birini görsem, senin suliyetin sanıyorum, ne zaman bir ayak izine takılsa gözlerim, yüreğime geldiğin günler de bıraktığın ayak izleri aklıma geliyor, ürperiyorum.....

Yokluğunda neleri yitirdim... sen yoksan, gül güzel kokmuyor eskisi gibi, ne de güneş içimi isitiyor, ne de yağmurdan sonra toprak kokusu geliyor burnuma, buram buram...
Yokluğunda neleri yitirdim, sen yoksan artık gülüşüm bile içten değil, şen kahkahalar atanlara imreniyorum hanidir...sen yoksan, ipekler bile dalıyor bedenimi, sakin yanlış anlama.. sitemin sana değil bebeğim, sitemim aşka...

Sana aşık olmasam, sensiz günlerde böyle mutsuz olmazdım, sen, sen diye yakarıp, sabahlara kadar yıldızları saymazdım...Görüyor musun yokluğunda neleri yitirdim..ama sitemim sana degil...sitemim AŞKA!!!

SANA NASIL SiTEM EDEBİLİRİM? BEN SADECE SENİ SEVMESİNİ BİLİRİM...
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...


Gidersen, bahar asla gelmeyecek bu kentte, hiç kesilmeyecek yağmur. Hep gri bulutla, hep soğuk rüzgar.Yarını meçhul bir hayat, umutsuz günler. Biliyorum aşka dair her şeyde seninle beraber gidecek. Kimse avutamayacak beni. Kuruyacak denizlerim.balıklarım ölecek...



Gidersen, ben asla eski "ben" olmayacağım. Hayat devam eder elbette, yaşamak denirse buna,yaşayacağım.... Bir yanım eksik, kalbim kırık... Tarifsiz bir keder, hepsi birbirinin aynı olan saatler. Ne renkler parlayacak, ne çiçekler açacak.Yaptığım hiç bir şey zevk vermeyecek bana. Hiç bir filim güldürmeyecek, ağlatmayacak. Hiçbir kadeh şerefe kalkmayacak, şarkılar susacak...

Gidersen, bir daha okumayacağım aşk öykülerini. Her aşkın sonu kötü bitecek benim için. Hiç bir sevgili mutlu olmayacak. Kıskanmayacağım bile, çünkü boş boş bakacağım hepsine. Aşka olan inancımı kaybedeceğim ve kendime olan güvenimi de...

Gidersen, senin gitmenin verdiği acıyla baş edemeyeceğim. Saçmalayacağım, çıldıracağım.Her zamankinden daha sinirli olacağım. Hoş görü duygum kaybolacak, en ufak bir olaya bile tahammül edemeyeceğim. Kıracağım herkesi, vefasız olacağım. Sonra giderek terk edecek dostlarım beni. Ben kendi elimle uzaklaştıracağım onları. Derken iyice yalnız kalacağım bir gün. Hem sensiz,hem arkadaşsız...

Gidersen, çok kızacağım sana, arkandan lanetler yağdıracağım. Mutlu olmanı falan istemeyeceğim. Benim çektiğim kadar acı çekmen gerektiğini düşüneceğim. Benden olgun olmamı bekleme, olmayacağım... Çünkü kabullenemeyeceğim bir türlü bu gidişi. Durup dururken, "ortada bir şey yoktu" diyeceğim. Tüm suçu sana yükleyeceğim. En bencil halime bürüneceğim. Yaşadığımız her şeyi baştan sona düşünüp aklayacağım kendimi. Bu rahatlık duygusu da uzun sürmeyecek. Sonra vazgeçeceğim seni suçlamaktan. Tutamayacağım yeminler edeceğim. Bir gün mutlaka geri dönecek ama ben bu kez onu terk edeceğim diye yapamayacağım şeyleri art arda sıralayacağım.

Gidersen, her gece sabahı edeceğim seni bekleyerek. Yorgunluk tüm hücrelerime yayılacak. Bir süre sonra görenler beni tanımayacak. Kimisi acıYASAK KELİME bakacak bana, kimisi kendimi bu hale getirdiğim için kızacak.Umurumda bile olmayacak ne dedikleri. Bir tek şey söyleyeceğim onlara..

'YÜREĞİM O GİTTİĞİNDEN BERİ ATMIYOR SEVGİLİM GİDERSEN, BU YÜREK DURACAK...'
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Bir acın kaldı...
Ve acınla... acılarla başbaşayım şimdi... Karanlık da bastırmıştır. Arada bir karanlığı yırtarım ümidiyle,
kendimi yine karanlığın hâkim olduğu yere; dışarı atıyorum.
Amaçsızlık içerisinde biryerlere doğru yürümenin sızısını yüreğimde taşıyarak adımlıyorum caddeleri...
sokakları... kuytulukları... Dışarıda olmama, kendimi can havliyle dışarı atmama rağmen, zihnimdeki işgalcilerden kurtulamıyorum.
Bir türlü bırakmıyorlar peşimi... Zira; onları da içinde taşıyan yürek de benimle...
O zaman; nereye giderseniz gidin, içiniz rahat değilse, rahat olamayacağınız düşüncesi geliyor aklıma...
Şiirler ve türküler yine yanımda... Acı yine benimle...
Bir acın kaldı...
Sözlerden yardım istiyorum ve sözler terketmiyor beni...
Ve...
Gece bağrıma bir hançer gibi saplanıyor. Ve ben ellerimi tutuyorum geceye karşı...
Geceler ki; hep beni derinden yaralıyor. Her gelişinde acıdan bir otağ kuruyor içime...
Katmer katmer sızının; içten içe yaktığını hissediyorum bedenimi...
Caddelerdeki neon ışıkları; hiç bir şey ifade etmiyor bana...
Ne kendime bir şey anlatabiliyorum, ne de başkalarına...
Vitrinlerin anlamsızlaştığını görmek ne kötü...
Neyin hayalini kuruyordu zihnim... Sevdadan... aşktan... dostluktan yana... Ya bunlar neyin nesi?
Anlaşılmamak için ne yaptım? Kimi yaşadığının farkında... Kimiyse yaşamadığının...
İnsanlar geçiyor bir bir önümden... Ben ise; düşüncelerini okumayı arzu ediyorum önümden geçip gidenlerin...
Onlar da bilmek istiyorlar mı başkalarının ne düşündüğünü acaba? Hüzünlü türkülerle doluyor yüreğim...
İçimi kaplayan sitem rüzgârlarına dayanamıyorum; etrafı bürüyen kopkoyu yalnızlık sonrasında...
Ah bu yalnızlık rıhtımı... Vapurlar hep tek kişiyi almak için yanaşıyorlar limana...
Ah bilseniz; bir kuş olmayı ne kadar isterdim. Ya da; turna katarının bir üyesi olmayı...
Yüreği yüreğime denk bir sevda için ağlıyorum. Ve kimse bilmiyor ağladığımı...
Herkes kendi dünyasında dolaşıp, kendi dünyasından haber veriyor.
Başka dünyaların acısıyla sarsılanları arıyorum. Bir hicran yarasıdır tutturmuş gidiyor ruhum...
Düştüğüm çemberden çıkamıyorum. Kuytularda dolaşıyorum, sığınacak bir kuytu bulamıyorum.
Kimi arıyorum... Kime yalvarıyorum...
Ah sükût... ah sükût... diyen yangınlı bir sesle kısılıyor nefesim... Düşüp bir köşede öylece kalıyorum.
Bir acın kaldı...
Sonra kitaplara, düşüncelere, dört duvar arasına, gecenin sunduğu acılara geri dönüyorum.
Yeni yorgunluklara ve yeni yalnızlıklara kapı açmak için...
Zira, okumadan, ne acılar öğrenilir, ne de düşünceler... Ne acılara hükmedilir, ne de düşüncelere...

Bir acın kaldı...gecelerden...
Bir acın kaldı...gündüzlerden...
Bir acın kaldı...gidenlerden...
Bir acın kaldı...hüzünlerden...
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

İnsanlar gördüm kendilerine yabancı kendilerine garip kendilerine uzak. Hiç bitmeyecek bir yolun yolcusu gibiydiler.
Ne dinlenebilecekleri bir mola yeri ve nede zaten varabilecekleri bir yer vardı.
Ruhlarındaki kabullenmişlik çirkin yüzlerine yansımıştı. Birbirlerinin kopyası bu insanlar arasında bir yabancıydım ben.
Beni aralarına hiç almadılar, zaten hiç girmek istemediğimi bilmediler ki.
Tek kelime konuşmadım onlarla. Yine de onlarla aynı adımları atıyordum bilinçsizce.
O hiç bitmeyecek sandığım yola çıkmıştım onlarla birlikte bir kere.
Koyu gri bir havanın hakim olduğu o yolda ne bir tek yıldız gördüm nede bir tek yağmur damlası düştü yola.
Ne sıcak vardı ne soğuk. Kara, kirli bir toprağın üzerinde atıyorduk adımlarımızı.
O uzanıp giden yolda ne bir yeşil, ne de mavi yoktu. Görünen sadece uzayıp giden sonsuz bir grilikti.
Yol uzayıp gittikçe, binlerce kişi katılıyordu bize. Amaçsız kalabalığa katıldıkça katılıyordu insanlar.
Ses yoktu, gülüş yoktu, heyecan yoktu, sadece nefes almaya odaklanmış bir insan güruhu vardı.
Bense içimde çoğalttığım sesimi, bir mutlu yüze sakladığım gülüşümü, bir sıcak yüreğe sakladığım
sevgimi dışarı vurabilmek için çırpınıyordum. Ama hiç bir yüz, hiç bir ses bu cesareti vermiyordu bana.
Bu bıktırıcı, bu tekdüze, bu amaçsız adımların atıldığı yolda bir başka seçenek olmalıydı. Hissediyordum,
ben bu yola bu insan kalabalığına ait değildim. Aynı şeyleri hisseden benden başkaları da olmalıydı.
Sonra hiç varılmayacakmış kadar uzakta bir kuşun havalandığını gördüm. Bir umut yakalamıştım sonunda.
Adımlarımı hızlandırdım. Sıyrıldım kalabalıktan. Koşmaya başladım. Kuşa yaklaştıkça gri hava dağılıyor,
güneşin ısısını hissediyor, gökyüzünün maviliği çiçeklerin her rengini görüyordum.
Ve en sonunda seni gördüm. Ordaydın. Küçücük ama yemyeşil bir çayırın ortasında, gelincikler içinde öylece oturuyordun.
Senin az ötende hava kurşun gibi griyken. Senin başındaki gök masmaviydi.
Ve sen gözlerini o maviliğe dikmiş uzaktan gelecek birini bekler gibiydin.
Ben gördüklerim hissettiklerimin karşısında donmuş ve öylece kalakalmıştım.
Yüzüme bakıp sadece "HOŞGELDİN" dedin. Ve o ses yeniden hayata döndürdü beni.
İçimdeki bastırılmış gülümseme yansıdı yüzüme önce. Yüreğimin atışı hızlandı, tenim ısındı sonra.
Az önce terk ettiğim o kalabalık yanımızdan geçip giderken biz senle el ele gülümsüyorduk onların şaşkınlığına.
Artık senle bir sevdanın iki ortağıydık. Şimdi içimde çoğalttığım sesimle haykırıyordum herkes duysun diye...
Hiç kimse sevdama senin kadar yakışmadı ve sevdam hiç kimseyi senin kadar yaşatmadı yüreğimde...
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

En çok hangi kimliğimi sevdin çok merak ediyorum. Yokluğumu mu? Varlığımı mı? Yoksa sana esir olan yanımı mı? Yalvarışımı mı sevdin en çok? Sana dalıp giden gözlerimi mi sevdin? Yoksa kaybetme korkusuyla her gün eriyip giden tarafımı mı?



sevgimin en siyahı..

Ben suskunluğunun esiriyim. Konuşmayan sözcüklerinin,gözlerine yansıyan tarafının esiriyim. Bana bakmayan gözlerinin,gizliden gizliye izleyen bakışlarının... Seni hep bir şeylerden saklayan yanım,gece uyuduğunda sevgimi avazım çıktığı kadar bağırarak,tüm Dünya'ya haykıran yanım... Yüzüne sessiz çığlıklarımla haykırmanın huzur dolu hırçınlığında,kendimi kaybetmemek için derin bir nefes daha çektim kokundan. Ellerini tuttum sıkıca ve senin yaptığın gibi,yanaklarımı ellerinin o sıcaklığına yerleştirdim. Biliyor musun? Kendimi kandırıyorum ben. Sen hiçbir yerde yoksun. Aslında yokluğunu oyunlarımla kapatmaya çalışıyorum. Sen varmışsın gibi masaya iki tabak yerleştiriyorum. Hala sevdiğin yemekleri yapıyorum biliyor musun? Gece yatağa uzandığımda düşlerinin binbir tanesiyle süslüyorum uykularımı. Seni beklerken,resimlerinle konuşuyorum,bazen kavga ediyorum onlarla. Evet farkındayım,ben hala anılarımı toparlamaya çalışıyorum. Hala uykumu yastıklarla boğup,gözlerime bir kibrit çöpü
daha koyarak seni bekliyorum. Bir gün bu kapının çalacağını ve senin geleceğini düşündükçe,içimdeki uçurtmaların hepsi dans ediyor benimle. Seni beklerken umutlarımın en beyazını giyiyorum üstüme. Seni beklerken renklerle boğuşuyorum. Anladım,ben gene kendimi kandırıyorum... Gelmeyeceğini bile bile umutlarımla,hayallerimle dalga geçiyorum. Artık senden başkasına verecek sevgim,enerjim,sabrım kalmadı. Yokluğunda,sığınabileceğim,oyunlarla avunabileceğim bir ben kalmadı. Düşünüyorum da aramızdan neler geçmiş,ben nelere bürünmüşüm. Kendim olmak bir yana ne yalanlar geçmiş kimliğimden. En çok hangi kimliğimi sevdin çok merak ediyorum. Yokluğumu mu? Varlığımı mı? Yoksa sana esir olan yanımı mı? Yalvarışımı mı sevdin en çok? Sana dalıp giden gözlerimi mi sevdin? Yoksa kaybetme korkusuyla her gün eriyip giden tarafımı mı? Şehrine geldim senin hatırlıyor musun? Yoksa oradaki yabancılığımı mı sevdin benim? Sana karşı olan acizliğim,sevgimin umutsuzluklarla yok olup giden tarafı ve
baştan başa her tarafı sen olan yaşam kaldı elimde... Gelgitlerden yorulmuş bir beden,konuşmayı unutmuş sözcükler kaldı. Hayatımda ne varsa tükettim senin için. Kendime ve insanlara olan güvenimi; sana olan sevgimdeki inancımı,o iki kelimenin anlamını... Hatırlıyor musun sevgili,bana kızdığın zamanlarda kendi şehrine git derdin. Yalvarışımın çığlıklarını hatırlıyor musun? Sonra geçerdi kızgınlığın,yanına çağırırdın beni. Gel derdin gelirdim ve yeniden giderdim. Bana varlığımdan bahsettiğin zamanlarda,birkez daha kovulurdum Dünya'ndan. Varlığımdan rahatsız olmadığını,hatta sadece varlığımın olmasının sana yettiğini söylerdin. Bana olan ilgisizliğini böyle açıklardın. Yokluğumda ise beni özlediğini söyler,geldiğimde varlığımın sana verdiği huzurla,beni tek başıma gecenin karanlığına iterdin. İşte,gelgitler arasındaki kayboluşum ilk burada başladı. Anladım; ben gene kendimi kandırıyorum... Artık beklemenin o korkunç karanlığını yaşamaktan vazgeçip,senin beni her terk edişinde
attığın o dipsiz kuyuya ben atıyorum kendimi. Çünkü çırpındıkça biraz daha batıyorum yokluğuna. Seni sevebilmek için verdiğim çabalarımı gene seninle tüketiyorum. Artık senin varlığını,yokluğunla birleştirip tozlu raflara kaldırıyorum. Nasıl olsa ikisi de aynı... Varlığında yokluk,yokluğunda beklentilerin en zehirlisi... Sana ise renklerin en koyusunu,yokluğumu bırakıyorum. Sana sadece sevgimin en siyahını bırakıyorum...

Ben artık kuşlar kadar özgürüm....
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Yüréqin'de ßir CümLeLik Yérin Var mı?

Aşk tarafsızlığını yitirmişken,
Yamalı yüreğimi iade ediyorum karanlığa..
Heybemde hüzünlerimle gidiyorum.
Olur da bir gün aramak istersen beni,
Bir ömür uzaklıkta zannetme..
Ben sana bir nefes kadar yakın olacağım...
Çünkü ben " altı harfli " adında
" Sana " yaşıyor olacağım ... "

Yüreğimden tuza bandırılmış acılarımı elerken yine şehrimin soğuk kaldırımlarına bırakıyorum sensizliği. Sensizim. Senden sonra tüm sokaklar tek adresim. Öznesizim. Senden sonra tüm cinayetlerin tek failiyim. Davasını kaybetmiş sanık gibi boynu bükük cümlelerim.Sanki ayaklarından vuruldu geleceğim..(D)üşüyorum uluorta.. Soğuk kaldırım taşlarının arasına doluyor yol yordam bilmez harflerim..Kan revan içinde mevcudiyetim..Aşk tarafsızlığını yitirirken ben sensizliğin iktidarında sonumu hazırlıyorum..Eyyubvari susuyorum en yalın halimle.İçi kalabalık " susmalar biriktiriyorum yüreğimin ipsiz uçurumlarında. Susuyorum olmuyor, konuşuyorum olmuyorum..Güpegündüz vuruluyorum sol yanımdan..Eksiliyorum yüreğinden / siliniyorum cümlelerimden. Yitip gidiyorum sensizliğin paragraf başlarında. Bu aşkın mağlubu ilan edilsem de, nafile..Eksiliyorum cümlelerinden..Siliniyorum adreslerinden...

Şimdi benden uzaklardasın..Bensiz olman senin için hiçbir şey ifade etmiyor. Etmemeli zaten. Ama " sensizlik " bende o kadar büyük ki; hiçbir kalıba sığdıramadım senli mutlulukları..Yokluğun öyle büyük yara ki; hiçbir kelimeyle dolduramadım bıraktığın boşlukları. Şimdilerde seni " sensiz " yaşatabilme azmi ile doluyum. Bizzat senin sözlerinden alıntı yaparak " direniyorum yalnızlığına. " Kaybetme pahasına sensizliği giydiriyorum omuzlarıma..Ayrılığın zafer çığlıkları kaplasa da etrafımı, ben yenilgiyi kuşanıyorum üzerime..Biliyorum ki; sonunda yalnızlığa boyun eğsem de, bir cümlelik yerim olacaktır yüreğinin derinliklerinde.. Gözlerim Filistin gibi ağlamaklı olsa da, yenilginin perde arkasındaki gizli zaferlerim İstanbul gibi boynu hep dik duracaktır tarihin tozlu sahifelerinde...Sensizlik yüreğime galebe gelse de, bu savaşta kazanan ben olacağım..Çünkü yüreğinin iç cebinde kefenini taşımayanların, tozlu meydanlarda zaferlerle anılmaya hakkı yoktur..Sebebim bensiz varlığın olmuşken örtün üzerimi..Kefenim yüreğinden kesilmişken kefenleyin yaralı bedenimi..

Bu satırları yazarken perdelerime gece misafirliğe geldi..Duvarlar siyaha boyanırken ben hala varlığının aydınlığında birşeyler karalıyorum satırlara..Basit cümleler kurarken karanlığı hesap edemedim..Cümlelerimin üzeri karanlık olsa da sen gözlerinle aydınlat sözlerimi.. Gitmeliyim şimdi..Kaçak bir yüreğin yıkımını gözlerimde görmeden gitmeliyim..Sığınmadan gözyaşlarıma toplamalıyım benliğimi. Sensizliğin en çok kanadığı geceyi yüreğime gömüp sabah seni " sensiz " sevmeye kaldığı yerden devam etmeliyim...

Gecenin infazındayım..
Gözlerimde uykusuzluk,
Çöllerimde susuzluk varken,
Dudaklarında soluyor geleceğim...
Oysa ben sana geliyorum sevgili..
Adımlarım ürkek olsa da
Yollarım sana,
Sabrım sana..
Biliyorum bu firar girişimi..
Sana gelen vagonlara kaçak bindim ben..
Farkındayım...Biletsizim..
Bir o kadar da öznesiz..
Urbamda fakir yüreğim,
Avuçlarımda hüznüm sana gelmekteyim...
Senden ne bir ömür istiyorum
Fakir yüreğime feda edilecek,
Ne de bir ten diliyorum
Acılarımda heba edilecek...
Sadece benle başlayıp senle biten cümle..
Sana geliyorken,
Yüreğinde " bir cümlelik yerin " var mı ?
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Büyük yollar yürüyecektin benimle...

Oysa ben senin eşlik ettiğin kısıtlı saatlerde gördüm umut sarısını. Geçmişe sırtımı döndüğüme hayıflanmadım; karşımda sen vardın. Bir sevdanın siyah beyaz fotoğraflarına son anda ekledim senin büyümekte olan yüzünü. Gözlerin kıpır kıpırdı, sesin kıpır kıpır. Beklemediğim, mağrur bir olgunlukla bana beni anımsattın. Çok da değildim. Sana âşık olabilirdim. Büyülü bir gerçekliktin. Büyülenmiş... Geldiğimde yarımdı her şey. Şimdi tamamlanmıştı... Hissetmiştim.

Bu terkedilmişliğin hüznünü senin yüzüne, gözlerine emanet ediyorum şimdi. O hüznün hakkını en iyi sen verirsin.

Bana bana olsaydı adımların. Yorgun değil, bilinçli değil, öylesine, gerisini düşünme olmaksızın. Gelip gelip başın önünde, gölgemde durasıya, bilme bana geldiğini. Gölgemin serinliğiyle uyanıp başını kaldırdığında, bir sürprizin ışıltısı olsaydı gözlerinde. O zaman susarak sevebilirdin beni, eskitilmemiş cümlelerle...

Susmak bütün sözlerin toplamıdır, siyahın tüm renkleri sakladığı gibi. Ben ayıklarım o cümleleri, o renkleri. Bilirim neler anlatmak istediğini, bütün yaşadıklarımla. O zaman anlamını bulur, yaşadığım yıllar. Sevgiyle sürdürürsün susmayı.

Gözlerimi kapayıp o renkli cümbüşü, cıvıltıyı izliyorum şimdi, güneşe karşı, senin varlığının düşüncesine gönlümü yaslayarak.

İçimin sıkıntısı dışımdaki karanlığı koyulaştırırken, yaşamdan bezmenin anlamsızlığı, gereksizliği üzerine düşüncelere dalmak ne de kolay şu anda! Oysa senden bir ses beklerken beni zehirleyip öldüren akrep değil, yelkovandı yalnızca! Zor olacaktı bu aşkı terk etmek. Hüznün kör olası acısına dalıp çıkarak, aylardır umutla, özlemle, heyecanla beklediğim aşka değil, yalnızlığa yol almak... Bu istemsiz zorunluluk sayısız ayrılıkların arasına beni de katacaktı.

Bir aşk kimlerin yüreğinde yaşatırsa kendini, onların anılarıyla var olur.
Ağzımda ekşi bir tat, yüzüm buruşmuş; hak edilmemiş sözler dolanır durur dilimde...

Hatalar, ilgisizlikler, düşüncesizlikler sevgisizliktendir...

Ve bu sevgisizlik karşıdaki sevgiyi hırpalar.

Bugün hırpalanan benim... Sense hırpalayan...

Yani sevgi besleyen ben, onu kökünden koparıp 1 gün, 1 saat ya da 1 dakika yakasında gezdirip hevesini almayı tercih eden sen...

Oysa o sevgi toprağında olmalı, olduğu gibide kalmamalıydı... Büyümeliydi taa ki hakkını alana, karşılığını bulana dek...

Ben bugün biliyorum ki bu açıklamalar anlamsız. Ki tek bildiğimde bu sanırım...

Bana gelmedin, ben sana geldim... Bir nokta kadarda olsa karşımda senin olduğunu hissedebilmek adına fırsatlar yarattım ama...

Ama ben bu "AMA"lardan kurtulamadım.

Artık 3. şahıslardan duyuyorum duymak istemediklerimi. Ne acı...

Öldürmek için bilinçli-bilinçsiz çabaladığın heyecanımı, korumaktan aciz bir yıpranmışlıktayım.

Nereye kadarların, amaların, keşkelerin koynundayım şimdi....

Ben şimdi yalnızlığımla beraberim.

Ve sanırım bir tek o anlıyor beni...

Bir tek o yanımda oluyor...

Gözlerimde düşünmelerin sonuçsuzluğunun yorgunluğu, şimdi uyumak istiyorum.

Ruhen de, bedenen de...
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Korkuyorum Sana Alışmaktan Ya Gidersen??

Neden bu kadar hayatımın içindesin ki sanki? Beklenmeyen bir anda geldin ve hayatımın tamda merkezine oturdun kaldın... Oysa ki sen davetsiz bir misafirdin sence de haddini aşmamış mıydın uzun zamandır kimsenin girmediği(giremediği)kalbimin gizli kapısını tıklarken(!) ? Önce o kapıyı duymamazlıktan geldim , kaçmaya çalıştım ; yok olmadı işte... Sen o masumluğunla o kapıyı tıklarken sana karşı kayıtsız kalamazdım duyuyordum seni..
Günden güne alıştım sana... Oysa ki ben çok korkuyordum sana alışmaktan; çünkü biliyordum , adım gibi biliryordum bir gün gideceğini... Sen bambaşka bir mevsimin çiçeğisin , ben hep sonbahar.Ben bir çiçeği yeşertecek kadar güçlü değilim anla bunu,güneşim yalancı ısıtamaz ki yüreğini!
Kaçıp kurtulmaya çalıştıkça daha çok içine girdiğim bir girdap gibisin...Yok mu bir kurtuluşum?
Adı aşk mı bu alışkanlığın? Aşk olmamalı ben hep kaçtım aşktan , aşk beni böyle ansızım , ummadığım bir anda yakalamış olamaz..
Biliyor musun kalbimin senden önceki davetsiz misafiri de böyle masumca ansızın gelmişti... Kendimce kalbimdeki misafire hürmette kusur etmemiştim ; ama neden bilmiyorum o giderken kalbimide yakıp yakıp öyle gitmişti , ancak toparlandım derken şimdi de sen? Yoo hayır kalbim artık çok güçsüz bir kez daha yıkılırsa toparlayamam onu , bir gidişi daha kaldıramaz ..
Ah bir bilsem ki hak edeceksin bu sevgiyi kabulümdür senle gelen her hüzün ; ama bilmiyorum.. Tek bildiğim er ya da geç gideceksin, ben benle tek bırakıp gideceksin...
Evet korkuyordum sana alışmaktan , korktuğum başıma geldi alıştım; ama daha vakit erken gideceksen şimdi git sana daha çok bağlanıp sevmeden... Hiç girme kalbime sessiz sedasız git...
Gitmeyeceksen de öğret bana sevgiyi taa en başından yalansız , yanlışsız!
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

wishihadyourfaultsbypoemstohel.jpg
[FONT=trebuchet ms,geneva]Parçaları kaybolmuş bir yapbozdu hayatım, getirdin eksik parçaları, tamamladın beni. Yaşamak için bir sebep lazım, bir bahane... Sen varsın ya. Daha ne olsun! Geldim sana her şeyimle. Kesmekeş.. yorgun.. keyifsiz.. tutuk.. ve teşne.. Sen karşımda bir ilah gibi.. peri gibi.. prenses gibi.. benim gibi.. sen!
Kaçak yolcusuydum sanki hayatın, kaçırdığım istasyonlar ardımda. İnsem... Gitsem bir kalbe, çalsam kapıyı. Üç günlük misafir karşılaması. Yine yanlış gelmişim.
Kalbim senin hayatım, kalbim senin. Geldiler, oturdular bir çay içtiler yahut kahve; yatıya kaldı kimileri. Ama hepsi misafir... Sen yerleştin, eşyalarını getirdin, ellerini, tenini, sesini, kokunu; yerleştiler hepsi bir bir yerlerine. Senin artık burası. Kokun sinmiş her yere. [/FONT]​
[FONT=trebuchet ms,geneva]Yüzünü özledim, gözlerini.. Gözlerini ovuştursan da anladım, mor menekşeler gibi açmış yalnızlık, göz altlarında. Mutevazi ve mutevazı iki gül bahçesi. Siyah bir gül tam ortada. Dudakların utandı, yalanlarından ve söyleyemediklerinden, kıpkırmızı olmuş bu yüzden. Dudakların dudaklarımın arzusu. Alnında bir çizgiyim ben! Sana bakmak güzel şey. Burdan bakınca intiharıma benziyorsun. [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Gel otur yanıma. Yaşlanınca gidersin. Yüzüne düşmüş bir gülün gölgesi. Beni üşüme. Beni düşün. Çok üşüdüm seni. Giyin. Gel otur yanıma. Sonra soyunursun. Sonra benimsin. Rüzgara ver yüzünü. Yaşlanınca gidersin. Sus! Karış kanıma. Konuşursan bitersin. Yüzüne düşmüş bir gülün gölgesi. Belki seversin* [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Kelime mi bilmiyorum onlar mı beni bilmiyor? İkisi de değilse yetmiyor bunlar. Biraz cin katıp yeni bir kelime mi hazırlasam, alkol oranı fazla sert bir kelime. Sen daha iyi bilirsin belki. Gece, sabah olunca uyanıyor da hece kalıyor be güzelim içinde adamın. Bir kelime olamamak en acı, sen de iyi bilirsin. Kelimelerini bükünce bana benziyorsun. [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Bıçak yarası olsaydı daha iyiydi, olsun, bunu çekelim.
"Ama."
Yorganı uzatıver. [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Kapıyı açtın, gözlerini kapadın. İçimden geçen içinden geçiyor. Yüreğinin atışı yüreğime denk. "Ben senin bildiğin kızlardanım bebeğim, ben senin bildiğin kızım, ben seninim." Acıtınca kotumun düğmeleri, boşta kalan elinle ışığı kapat aşkım. "Aşkın değilim bebeğim, bitanen de değilim, ben senin bildiğin kızlardan değilim aslında; yalan söyledim bebeğim affetme beni." "Issız bir hayata düştüm, seni aldım yanıma." Boş kalınca fısıldıyor dudakların. "Sevişirken araya karbon kağıdı koymayalım hayatım." Eğiliyorum, iki mutevazi arter... Kayboluyorum. Ellerin gözlerin. Ellerim gözlerim. Türkçe sözlü hafif batı sevişmesi mi bu? "Bebeğim." Gülme. Birazdan deprem olacak! İki fay hattı dizlerin. Kısa cümleler gibi küçük öpüşler. "içeri geçince Müslüm Gürses'in son albümünü açalım olur mu?" Bunu söylemedin. Duydum ama ben. Ellerin ellerimdeyken şarkı söylüyorsun. "Ellerim bile çirkin benim, ben en iyisi değilim bunu hazmet" Gülüyorsun güller açıyor. Hayır gül falan yok. Bu aşkta gülün de bülbülün de yeri yok! Menekşe onlar. Kurumadan mürekkebin, bir küçük öykü yazmamı istiyorsun. "Sen dalga, ben çıplak bir ada" Biliyorum bebeğim, biliyorum, bu hâldeyken bize ambulanslar bile yol verir, durur dünya. Göğünde kanat çırpan bir kuşum. Maviliğinde, derinliğinde... Güzellik tanrıları ilham almış olmalı bedeninden. Ellerimin arasında, beni çarpan tek içkisin, sek içkisin. Bu hâlinle bana çok benziyorsun. [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Işığı kapatıp lambayı açarken küçük su şişesinden soğuk soğuk içiyorsun beni, dudakların daha bir güzel. Daha bir benim. Boğuluyorum nehirlerinde. Kaç fâilatün kaç mefâilün, gülüyorsun. Ten dili ve âb-ı hayatı mı bu? Bedeninde baştan yarat beni. Tamam güzelim, biliyorum biz iki heceyiz bir kelime oluşturan, mübalağa yapmak istedim sadece. "Sus." Susunca uykuma benziyorsun. Evinde neden abajur yok, tamam o lamba da güzel ama neyse... "Güzelliğime kafiye arama bebeğim, ellerin varken..." Soyunurken öpüşlerime benziyorsun.

Tekel Birası olsa daha iyiydi, olsun, bundan içelim.
"Ama."
Sigara ver bana, evet yakıp ver

Yüreğimi çevirip çevirip okuyorum. Kim yazmış bu acı romanı. Gözlerim ağrıyor, bitmiyor. Ömrüme tek tek çakılan çiviler, kerpetenle sökülüyor. Biri bana "günaydın" desin. Bitsin. Bayat hayat, tok tutuyor, çok yenmiyor. Sus! N'olur! Her şey kana muhtaç. Ben sana! Birazdan kan çıkacak. Güneşin batışında birikir dağların üzeri kanla. Gün doğmak üzere, kan çıkacak birazdan. Uyurken düşlerime benziyorsun. [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Atalım eskilerimizi.
Bu cümlenin öznesi özlenendir güzelim.[/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Günaydın sevgilim. Kahvaltıdan önce sevişelim. Gülüşelim sonra. Bölüşelim, bitsin hayat. Kafiyeleri de silelim ne dersin? Uymasın birbirine hiçbir şey. Senin dışında hiçbir şey istemiyorum içimdeyken sen, içindeyken ben... Ne diyordum, atalım eskilerimizi ve eksiklerimizi. Ve dahi kesiklerimizi... Sen bileklerini kestiğini iddia ediyorsun ben dileklerini... Hâlâ yaşıyorsan ben haklıyım güzelim. Kesme bir daha dileklerini... Tarifi yok hâlimizin, iki ay kaşığı gülüş, bir emek karşılığı öpüş ve bir kalabildiğine sevgili kısık ateşte kırıştırı(lı)nca olmuyor. Kötü değil ama bu. Kimse tutturamaz kıvamını. Kimse bilemez bizi. Kimse bizim gibi yaşayamaz. Kimse sen, kimse ben olamaz. Bir araya gelince anlamlı bir kelime olan iki heceyiz mi demiştim, yalan! Bir araya gelince her şeyi bozuyoruz, her şeyi anlamsız kılıyoruz, güzel olan bu. Yaklaşıyoruz, uzaklaşıyoruz, uçuyoruz, konuyoruz, uyuyoruz, rüya yaşıyoruz, gerçek görüyoruz, biliyoruz, sıcaklığımıza çay koyuyoruz, susuyoruz, şaşıyoruz, üşüyoruz, bir gülün ağlamasına gülüyoruz, öpüşüyoruz, yalnızlığı omuzlarından sarsıyoruz, yıkıyoruz, kenara çekiliyoruz, sızıyoruz, üzerimizdekileri çıkarıp yıldızlara asıyoruz, bağırıyoruz, kavga ediyoruz, bıkıyoruz, yatıyoruz, kahvaltı yapıyoruz, gidiyoruz geliyoruz gidiyoruz geliyoruz, bedeninin şarkısına bir klip çekiyoruz, ellerimizi okuyoruz, zamanla kafa buluyoruz, zamanla kafayı buluyoruz, kalbimize nazar boncuğu takıyoruz,,, [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva] Ekmek arası olsa daha iyiydi, olsun, böyle yiyelim.
"Ama."
Gökyüzünü önüme ser. [/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva]Kılcallarımda, dolaşırken yorgunluk, nikotin, alkol... Kimse tüketemez ömür denen çektiğimi. Yüreğine oturmaya geldim. Sahip olamadım misafir olayım mı dedim? Bir çay içip gidecek miydim? Kahve mi getirdin? Fal mı baktın? Söyle meraklandırma ne çıktı? Neskafe mi? Olmaz mı yani? Çok bunaldım. Sen başla ben kaldığın yerden ağlarım içimden. Korkarım bu denizi ben ağladım. Şimdi içine daldım. Tut ellerimden. Ağlayınca eski sevgilime benziyorsun.
Püfür püfür değil kütür kütür küfrediyorsun. Apar topar affediyorsun. Öyle böyle değil gece gündüz özlüyorsun. Montunda, ceketinde bir şekilde eve girer erimeden kar, üzerindekileri çıkarılırken şöyle bir serpilir ya etrafa. Öyle anıların kalmış bende, saçıldı odama, yastığıma... Eridi sonra. Sindi kokusu ruhuma. Senli benli değil kanlı canlı seviyorsun.
Bak görüyorsun ya hiçbir şey anlatamadım. Saçmaladım sade. Yazılamayacak kadar güzelsin, kelimelere çevrilemeyecek kadar kendine ait ve yazamayacağım kadar benimsin. Perim.[/FONT]
[FONT=trebuchet ms,geneva] İstanbul hatırası olsa daha iyiydi, olsun, bu foto da yeter.
"Ama bebeğim."
N'olur yeter. [/FONT]
*şeref bilsel'den mülhem.
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

burada ya$adım her yOkLuqu, acLıqı, kahrı, qücümü savurmadım bo$a.... bir sana qücsüzLüqüm, bu tuhaf tutarsızLık, yOk, bo$una cıkıLmıyor ba$a.... Ne yana dönsem yüzünde doquyor qüne$, ya deLi oLur ya yanarım...... Ne yana dönsem yüzünde batıyor qüne$, ya deLi oLur ya yanarım.... ne büyük a$kLar bitti bir ömür qecti, aqLadı qönüL pes etmedi....
dü$ Bozumu zamanı $imdi....
$imdi ......Ne yokLuqundan yakınmak,ne varLıqını kazanmaya uqra$mak....
Ayaqa kaLk desem yüreqime, bir sürqün oLur qideceqi yoLLar.. Ardıma bakmadan qitsem, icimde varoLan a$k beni carmıha qerer qittiqim her yerde..
$imdi susmaLıyım her $eyi..
$imdi...... daha da yaLnızLa$maLıyım ,hayat cırıLcıpLak kaLmaLı eLLerimde.. Dü$Lerimi tanımsız dü$ürmeLiyim qözLerimden..
Ve her qeLen qün ,
bitimsiz bir öLüm oLmaLı yüreqimde.. Ve ben haziran titremesinde sonu ucurum bir uzun yoLcuLuk oLarak asıLı kaLmaLıyım senin zamanın da..........
$imdi......Arsızca tenime dokunan yaLnızLık, ruhumda hissiz bir ayakLanma, simya deqmemi$ bir yürek ve tükenmi$ bir bedenLe qeLdim sana..
$imdi......Bir adanmı$Lıqın qeride bıraktıqı bo$Luqa incittiqin qüLü$Lerimi ekLedim..
$imdi......SözcükLerin ihanetini ta$ıdıqın yerde, yüreqimden sana ta$ıyamadıqım aydınLıkta umarsız sözcükLer ekLiyorum ikimize..
$imdi...... qözLerime bak ve anLa beni..
ParcaLanmı$LıkLarımı aL ve icine ya$amsaL anLar yama..
AqLamayı sustukLarımı aL ve kurak qözLerine yaqmur ekLe..
qüLü$üme ekLediqim ic kanamaLı suskunLukLarımı duy ve sözcükLerine suski , icine sesLeni$ yap onLarı..
$imdi......Dı$a vuruLmamı$ bir ic ceki$ qibisin icimde..
Avutma dü$Lerimi , hırpaLa ,yak, darmadaqın et, hadi durma öLdür bende ki seni..
$imdi....özLediqim sen oLmasan diyorum.. Tek ki$iLik bir yaLnızLıqa soyunsa yüreqim..
Sana dair oLmasa tutuLduqum $arkıLar .. Senden kacmak uqruna ,nefrete sıqınmasa yüreqim..
Kactıkca senin qectiqin bütün yoLLardan , üzerime sen ekLenmesen diyorum uqradıqım bütün durakLardan..
Yani kacmaLarım oLmasa senden sana.. Senin intiharLarın dü$mese dü$ü$Lerime.. Sussam susu$Larına ..
$imdi....senden kacmak uqruna sıqındıqım tenhaLıkLardan sen coqaLmasan diyorum....
Ve $imdi......neden biLmiyorum yine sana coqaLıyor sevmeLerim senden azaLırcasına..



bir sana yıkıLdı bir bir icimin daqLarı, aSi ba$ımın beLası sevdiqim...... kayıbım sende kayboLdu, qece ay $ahit, ya deLi oLur ya yanarım......
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Gerçek AŞK, daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir.

AŞK en tehlikeli inançtır.Aşk çok cesur olmayı gerektirir ve cesareti daima sınar,hep zorlar.Bu yüzden herkez aşık olamaz.Tehlikeye duyulan ilgi,gençlik yıllarında daha yoğundur. Kimileri her zaman tehlike içinde yaşamayı seçer ve kimileri hep genç kalır.

Varlık sezginin,duygunun ve aşkın bir sırrıdır.Bu kişi,bu sey yani bireysel,yalnız duyumda,yalnız aşkta mutlak bir degere sahiptir.Sonlu ve sonsuz orada bulunur.Aşkın sonsuz derinliği ve aşkın gerçeği ,bununla yalnız bununla kaimdir.En derin ve en yüce gerçekler duyumlarda saklıdır.Böylece genel olarak başımız dışında bulunan bir nesne varoluşun gerçek ve antolojik belgesi aşktır,varoluşun aşktan ve duyumdan başka belgesi yoktur.

Aşk iradenin ereğidir.Her türlü dışsal emir ve baskılardan çok usa uymak gerekir.İradenin ereği olan bu aşktan başlayıp tutkuda sona eren bir yaşam mutludur.Bizler aşk karekreri ile doğarız.Aşk ruhumuz yetkinleştikçe gelişir ve bizi güzel görünen şeye götürür.Bundan sonra bizim bu alemde sevmekten başka bir şey için var olduğumuzdan kim kuşkulanır ki..?

Şayet ilişki bizleri kendi kendimize karşı gerçekçi olmak adına eğitmek ise değişiklikler otamatiktir.

AŞK karşılıklı oturup birbirinin gözünün içine bakmak değil,el ele verip ileride aynı noktaya bakmak ve gene el ele o noktaya doğru ilerlemektir.

AŞK,yanındakinin bir şeyler yapma hakkını teslim etmektir,saygıdır.

AŞK zaaflarımızın olduğunu ortaya çıkarır,kabullenmektir.

AŞK korumaktır, sorumluluktur.

AŞK sizi kucaklayan kolların gittikçe daha çok sarılmasıdır,mutluluktur.

AŞK kocaman yatağın üçte birine sığmaktır yakınlıktır.

AŞK uyandığınızda rüyanızı yanınızda bulmanızdır.düşlerin gerçek olmasıdır.

AŞK tanıdığını zannettiğin insanın yeni yanlarını keşfetmektir tazeliktir.

AŞK asla anlatılmayacak özel bir hikayedir.

Hiç kimse uzun süre evli kalmadıkça gerçek aşkın ne olduğunu anlayamaz...!
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

SEnİ öylesine ölesiye sewdikten sonra...nasıl olurda kalbimde verdiğim savaşın sebebi..seniken
bu kadar değersiz olanda sen olabiliyorsun,,kalbim sınırlarında 'kendime' şaşıyorum...Sonra iç savaşlarımın,qözyaşlarımın,sessiz çığlıklarımın

sebeBi seniken..Nasılda herkes qibi olabiliyorsun..içimde..o kadar yaşanmışlıktan sonra nasıl sıradanlaşıyorsuz zamana karşı..
ya seNi tebrk etmek..Yada beni kutlamak lazım...afferin bize mükkemel olmasada ..Zor bulunucak koskocaman sewqimizi
parçalamayı başarmışızz..istemeden..Zamana yenik düşMüş..bizim hikayemizz..belki romeo juliet qibi uqrumuzda ölmedik..
yada ferhat şirin qibi daqlarıda delmedik..ama bizim dünyamızda..sınırdışı bi aşktık..yada herkes çok büyütüyordu..büyüsüne kapıldık..ama sonucta bizde yenilmişler kervanında yerimizi aldık..
Sorun mu biLmem..eskiden olduqu qibi bu ayrılıkta çok yıpranmadıqım belli..seninde vazgeçmişliğin artada zaten..istanbul sokakları bile anılarımızı
yosunlarla kaplamaya basladı...ben ilkkez bitişimizi yazıyorum..hemde gerçekten..en içten..herkes bizim nasılda birbirimizle olduqumuzu anlamasada..hiç kopamadık ya birbirimizden..tüm dünya ayrılmamız için oyunlar planlarken..başkaları durmadan bizi isterken..beraber kalmayı ayakta durmayı başarmıştık sandım..
arada tökezlesekte..nefretimsin şeklinde baqırsamda..aslında sen benim..haYatımdın..ve biz bizken ben seni hep böyle çağırırdım..
küllenmiş bi aşkı alewlendirmeye çalışmak deil aMacım..hakkımda yok Zaten..sen qiDerken son kez saRılamamak..içimi acıtan..
Dayanamadıqım ..özlediğimdin..ama anladım kii en basitinden en büyük yalanımmışsın..
Kader qösterdiki..bizden ne dost ne sewqili olurmuş.. birbirimize parazit yaşayıp durmusuz..durmadan canımızı yakarak..
acıları aşk sanmışız..çıqlıkları sewqi sözü ..Şimdi qörüyorum..Kaderle başa çıkılmaZmışş..ewet inkar edemem çok sewmiştik..ama sewda
hayatları mahvetmeye yönelik süikatlerini bize oynadı..bizde kaybettik..uzatmadan anlamalıyım ki..biz çoktan tükendik..yinede unutulmamayı hak edicek
kadar qüzel..bi qeçmişimiz oldu..sewqili olmak bize yakışsada kaldıramadık..umarım başka kollarda çok mutlu olursun..kokun burnumdan hiç qitmezken..
sen benim kokumu başkalarıyla unutursun..
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Ask yari sevmek degil , sevmeyi bilmektir tipki bir cocuk gibi masumca , umarsizca bir adim sonrasini

Hayat her solukta asktir ,bir bebegi dünyaya getirirken,onu sadece bir bebek diye sevmek degil dünyaya gelisindeki manayi da bilmektir aslolan. Bir cicegi kokusuyla güzelligiyle degil
Insanda uyandirdigi duygularla sevmektir. Hani ana sevgisi vardirya ta icerlerimize islemistir
Anadir bizi sevendir sevmemiz gerekendir. Ama aslolan anayi insan gibi sevmektir. Bakislarindaki derinligi gözlerindeki hani o yillari tasimis , iyiyi güzeli, aciyi kederi ne varsa
O gözlerindeki hikayeyi sevmektir, her solukta ask. Hani cocukluk hayalleri vardir bugün bile ulasilmis olanlari tebessüm ile kavusamadiklarimizi buruk bir bakisla anarizya, hani kirmizi bir bisikletin hayalini kurariz, yada keske deriz o cok sevdigimiz yesil eriklerden bir gün kilolarca alsakta doya doya yiyebilsek diye düsleriz , iste her solukta ask kurudugumuz bu hayalleri her anisimizda ayni heyacani duyabilmektir. Bir de yar sevmek vardir hani asirlardir
Her an her dakika bir yerlerde birileri gözyasi döker, kimileride bir gecenin sonunda hayata hic baska gözlerle bakmaya baslar. Kimisinin yüregine sigdiramadigi bir caglayan misali kimininde gözlerinde o ilk bakista kaybettigi feri. Gönül birini sevmistir hep onun adi , onun varligi, onun kokusu, Her solukta bilmeden, bir an aglarken bir dakika sonra gülebilmeyi, bizi bizden alip götüren elimizde tek kalan solugumuz dahi olsa var olana kaanatle yasamaktir her solukta ask taki ölüm gelp biryerlerde bir anda kapimizi calana dek..... Oan bile ölümü bize geldigi bizi sectigi ve yasanan her anin en hayirlisi oldugunu bilerek kucak acmaktir boyun egmektir yaradana HER SOLUKTA ASK, en güclü tabularimizi yikan bizi baska biri yapan
Sinirsizligi tattigimizo atesi sevmektir her solukta ask.
Hayati yasadiklarimizla tartarak degil yasayacaklarimizla , bize bahsedilen solugumuzla
Her ani bir ömür gibi yasamaktir her solukta ask.
 
---> Bendeki Varlığının Sebebi Ben,Yokluğunun Sebebi Sensin...

Yok Eden "SeN" İdin...Yok Olan "BeN"...

Neydi yeniden bu kalemi yeniden elime aldıran, herkesten köşe bucak sakladığım, kendime bile itiraf edemediğim duygularımı buraya dökmeme sebep olan şey neydi... Neyse sebebinin ne önemi var... Yazıyorum işte...

Günler, haftalar, aylar geçti.. Yıllar geçti gidişinin ardından. Gidşinle beraber her şey değişti benimle beraber... VArlığınla sahip olduğum ve varlığınla büyüttüğüm o sonu gelmeyecek sandığım ümitlerim de gitti seninle beraber.KEşke
gitmekle kalmayıp ölen o umutlarımla beraber sen de ölebilseydin yüreğimde...
Hani insanın ancak ölmesiyle beraber yok olan değerleri vardır ya, sen de öyleymişsin meğer de ben bunu hep inkar edermişim...

"Sevgilim" derdin hatırlar mısın bana sarılırken,öperken... Yanımdayken güvende hissederdin kendini. Hayat sendin, can sendin, ömür sendin... Seninle başlamıştı varlığım seninle devam edecekti. Hesaba katmamıştım ki bu varlığın gidişinle sona ereceğini...

Sen varken böyle acımasız değildim.. Bağırmak, haykırmak için yer aramazdım.. Mutluydum yanında, her şeydin, hayattın, neşeydin, mutluluk sendin...

Sen varken böyle sıradan değildi dünya.. Seninle beraber ayrı bir anlam kazanırdı her şey.... Her şeyin ayrı bi lezzeti vardı benim için. Tat sendin...

Sen varken zamanın bir anlamı vardı, bir değeri vardı gözümde.. Zaman seninle değerlenirdi.Her anını yüreğime doldurarak yaşardım senle geçen bütün saniyeleri.Zaman sendin, zamanı anlamlı kılan sendin...

Sen varken aşk vardı.. Farklı bir boyut kazanırdı sıradan olan şeyler. Sen vardın ya yanımda dünya umrumda değildi. Dünyamdın sen benim, varlığım sendin...

Sen varken sevgi vardı.. Sevmeyi öğretirdik sevmek nedir bilmeyen gönüllere... Yürek sendin...

Sen varken her şey kolaydı.. Zor olan tek bir şey yoktu. Çünkü bilirdim yanımda benim "KADINIMIN" olduğunu..Her an güvendeydim, onun için her şeyle ve herkesle savaşmaya hazırdım. Başkalarına zor gelen bana sıradan gelirdi. Savaş sendin, güç sendin...

Sen varken edilen dualar vardı..hepsi seninle başlayıp seninle biten... Hepsi yürekten gelen..Göklere uzattığım ellerim sendin...

Sen varken gece olmazdı.. Günüm hep aydınlıktı.. Her şeyin ayrı bir ışığı vardı. Işığım sendin...

Sen varken tek mevsim yaşanırdı dünyamda... Her güzel şeyin başlangıcı olan ilkbahar.. Zaman salisesine milyonlarca anlam katarak ilerlerdi de, bir an olsun ne gündüzüm gece olurdu; ne de ilkbaharım sonbahar...

Sen yoksun... yine tek mevsimde yaşanıyor günler.. Gidişinle başlattığın sonbahar şimdi yerini karanlık kışlara bıraktı...

Sen yoksun... tek vakit yaşanıyor günler... Her yer karanlık, her yer hüzünlü. Her yer yorgun ve umutsuz...
Sen yoksun ya, aşk yok, sevgi yok, ümit yok, dua yok... Sana çıkan tüm yollar kapalı, zerre kadar ümit yok...


Sen yoksun ya ben de yokum!!! Seninle beraber başlayan varlığım, seninle beraber devam edemedi güzellikleri ve mutlulukları yaşamaya.. Gözlerinde bulduğum hayat yerini soğuk cehennemlere bıraktı...
Kara yazım,
gidişinle beraber yok ettin her şeyi.....
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst