ümit ile dini sohbetler

Her günü son günün bil


* Her günü son günün bil.

* Her namazı son vakit bil.

* Kibir her iyiliğe engeldir.



* İstişare etmek nefsi kırar.

* Hüküm neticeye göre verilir.

* Şer bir sel gibi çabuk yayılır.



* En zor iş din kitabı yazmaktır.

* En hayırlı iş dinimize hizmettir.

* Öfkelenme, halim ol, çok çalış.



* Şehid ölmek için dua etmelidir.

* Edep, kendini kusurlu bilmektir.

* Çok ibadet yapsan da tevbe et!



*Allah ’tan korkan, selamete çıkar.

* İyilik edersen, hep iyilik görürsün.

* Müslümanın gönlü kırık olmalıdır.



* Merhamet eden, merhamet görür.

* Güler yüz ve tatlı dil asrın silahıdır.

* Müminin yüzüne bakmak ibadettir.



* Güler yüzlü olmak, iman alametidir.

* Ahirette her işinden sual edilecektir.

* Gaye bir insanı ateşten kurtarmaktır.



* Tevazu göstereni Hak teâlâ yükseltir

* Kendinizi kimseden üstün görmeyin!

* Hizmet; vermekle olur, almakla değil.



* Benim dediğim doğru demek, kibirdir.

* Her sıkıntıya sebep, günah işlemektir.

* Haram ile beslenen vücudu ateş yakar.



* Arkadaşların en iyisi Allah ’ı hatırlatandır.

* Asık surat, çatık kaş, şekâvet alametidir.

* Mesaisine ehemmiyet vermeyen hırsızdır.



* Mümine sert bakmak da kul hakkına girer.

* İmansız ölmekten korkmayan imansız ölür.

* Şimdi acımak zamanıdır. Hiç kızmamalıdır.



* Allah sevgisi arttıkça, insan halinden utanmaya başlar.

* Herkesten dua almaya bakın. İnsan dua alarak Allah’a yakın olur.

* Her ne varsa güzel, Allah sevgisinden başka, hepsi câna zehirdir, şeker dahi olsa!



* Mal ve mülke olma mağrur, deme var mı ben gibi! Bir muhalif yel eser, savurur harman gibi.

*Allah ü teâla kerimdir, ufak bir sebeple kerimin keremi artar. En büyük sebep, Ona yalvarmaktır
 
Önce düşün, sonra söyle


Birisinden işittiğin sözü dinle, fakat o sözle çabuk hareket etme.

Ne söylesen, önce düşün, sonra söyle, tâ ki sonra o sözünden pişman olmayasın;

çünkü derhal söylemenin bir şekli var: Ya yarar, ya zarar.

Ama düşünüp söylemek iki şekildir:

1- O sözün zararlıysa düşünmekle anlarsın, o zararlı işten sakınırsın.

2- Yararlısını doğru bilirsin, çekinmeden o yararlı şeyi elde etmeye gayret edersin.


Nerede olursan çok bilgili ve az sözlü ol.


Susmak ikinci sağlıktır. Çünkü çok kişi sağlıklı iken, sözü yüzünden hasta olur.


Az söylemek ve öz söylemek akıl nişanıdır. Çok söylemek bilgisizlik nişanıdır.

Çünkü bir kişi ne kadar akıllı ve kâmil olsa da,
ne zaman çok sözlü olursa -sözleri hep yerinde olsa bile- ayak takımı arasında adı beyinsiz olur.


Eğer cahil ve sıradan biri de olsa, ne zaman susmuştur ve konuşmaz, sıradan kişiler onu akıllı ve hünerli kişilerden sayarlar.


Ne kadar temiz gönüllü, ne kadar iyi kalbli olsan da, kendini övücü olma.


Kişi kendine iyiyim diye şahitlik ederse şahitliği geçmez. Çünkü şahitliği kendin için yaparsan onu dinlemezler.

Çalış ki, seni başkaları övsün. Kendi kendini övme.


Gücün yettikçe söz dinlemekten ürkme. Çünkü insan söz dinlemekle söz ehli olur.

Buna delil şudur:
Bir çocuk doğunca yer altında bir kubbede besleseler, süt emzirseler ve anasıyla dadısı yanında hiç konuşmasalar,

o çocuk büyüdüğü zaman dilsiz olur.

Ama orada iki çocuk olsa ve hiçbir söz işitmeseler, ikisi birbiriyle konuşmakla bir dil oluştururlar ve o dili de ancak ikisi bilir, başkaları bilmez.

Öyleyse halkın sözünü işit ve kabul et.



Özellikle geçmiş beylerin ve âlimlerin sözlerini can kulağıyla dinlemek ve itimat etmek gerek.




******************************



* Gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gittiğini gören insan, halden hale dönmesine üzülmesin.

Yani sevinç gidip üzüntü gelirse, üzüntü gidip sevinç gelirse, önem vermesin.



* Beceriksizle dost olma, beceriksiz ne dostluğa yarar, ne düşmanlığa.



* Bir işi yapıp pişman olan, bir daha o işi yapmasın.



* Dostlarına düşman olan birisine dost denmez.



* Kendini bilgili sanan cahilden sakın.



* Düşmanının sırrını bilmesini istemiyorsan, dostuna da sırrını söyleme.



* Büyüklere küçük gözüyle bakma, çünkü büyükleri küçük görmek büyük ziyan getirir.



* Yakın arkadaşlarından bir şey ummaktansa, ölümü yeğ gör.



* Himmetsiz kişinin ekmeğini yemektense, aç öl.



* Şüphenin yolunu yüz yerden bağlayacak olsan da, tecrübe etmediğin kişiye güvenme.



* Kendinden aşağı akrabalarına muhtaç olmaktan büyük dert yoktur.



* Bilmediği şeyi iddia edip, iddiasını başaramayarak yalancı çıkmaktan büyük ayıp yoktur.



* Elinden geldiği halde, kendisinden istenen bir işi bitirmeyen kişiden daha cimri kimse yoktur.



* Bir kişi senin aleyhinde bir söz söylese ve birisi de dostum diye o sözü sana yetiştirse, sen bunu ötekinden beter düşman bil.

Çünkü o düşman, arkandan konuşur, dostun ise yüzüne karşı söyler.



* Lüzumsuz yerlere göz dikmekten ve kulak vermekten daha büyük dert olmaz.



* İnsan her şeyi cahillerin şerrinden saklayabilir, ama bilgisini kendi şerrinden saklayamaz
 
Hac Yolunda Ölen Karinca


Karınca uzun bir yola çıkacakmış gibi hazırlık yapıyormuş. Bunu görenler hayırdır nereye deyince karınca -hac yolculuğuna çıkıyorum demiş. Senin ömrün yetmez demişler. Karınca şöyle cevap vermiş; olsun hiç değilse hac yolunda ölürüm.
İnsanlar hayatları boyunca Allah rızasını kazanmakla kendi arzularının arasında kalmıştır. Allah`ın imtihanlarından biri de budur. Hepimiz bu dünya işini bile yapıyor olsak ahireti düşünerek yapmalıyız. Okuduğumuz okulu seçerken Allah`ın dini için ne kadar faydalı olurum diye düşünüyor muyuz. Para kazanmak için sarfettiğimiz herşeyde Allah`ın dinine de yararlı olur tebliğ için Allah yolunda bu paraları harcamak ne güzel olur diye düşünüyor muyuz. En önemlisi bu işlerde ne kadar samimiyiz? Aldığımız kararlarda Allah`ın dinine gereken önemi veriyor muyuz? Yoksa kendimizi mi kandırıyoruz? Allah`ın bizi gördüğünü farkediyor muyuz? Nefsimizin arzusu bazen Allah rızasına galip mi geliyor? Arkadaşlarımız bizimle alay edecek çevremizi kaybederiz diye dinin şartlarını yerine getirmiyor muyuz? Hayatımız boyunca çalışıyoruz ama ne için?

Allah Kuran`da çalışanlar ahiret için çalışsın diyor. Bizler yukarıdaki kıssadaki karınca gibi miyiz? İnşallah öyleyizdir. Bu dünyada yaptıklarımızın karşılığını peşin olarak almak bizi yanıltmasın Allah herkese yaptığının karşılığını ahirette vereceğini söylüyor. Çalışan ahireti için çalışsın. En önemli şeyin insanın niyetinin olduğunu unutmayalım saf ve temiz bütün niyetlerimizin Allah tarafından kabul olacağını unutmayalım.
 
aleyküm selam kardeşim

---- Mesajlar Birleştirildi ----

Genç Kızlara Nasihat



Sevgili kizim!
Aslanin erkegide disiside ayni ismi tasir.Namus ve serefini korumak icin karsisina cikan dusmani parcalamak icin bir an bile tereddut etmez!
Demek ki erkek ve disi aslan serefi ugruna ,karekterinden ve hedefinden hic bir sey feda etmedigi icin aslini kaybetmiyor!
Cenabi Hak insanlara akil,idrak ve ilim gibi hasletler bahsetmistir.Boyle oldugu halde nefsani arzularinin esiri olanlar esastan birer ikiser feda ede ede surette benziyor ,sirette benzemiyorlar.



Sevgili kizim!
Aslan misali sen haslet ve iffetinden hic bir sey kaybetmezsen,kendine has olan serefi muhafaza edebilirsin.Eger boyle yapmazsan,kaybolup giden serefin izleri kalir."Dayak izinden bere,dil izinden yara,dis izinden sara kalir.Butun mesele ahlakin uzerinde iz birakmamaktir.Bu izlerin neler oldugunu izah edelim:

1-Gencligin ve guzelliginin verdigi coskuyla ask hayati yasiyacam diye sakin mektuplasma!Cunku her mektup,ahlakini gosteren rontgen raporudur.Her mektup,ahlaki durumunu gosteren birer senettir.

Evet her mektup serefin ve iffetin iflas ettigine dair bir belgedir.Her mektup,idam hukmu giyen mahkumun infaz fermani gibidir!

2-Fotaraf vermek ve hatira fotarafi cektirmek!Her fotaraf,ahlakin cesitli yonlerini gosteren gonul rontgeninin filmi gibidir.Bir mektup ve bir fotaraf ahlakini gosteren film ile raporudur.


3-Sevgi ve ask uzerine hic kimseyle konusma!Her konusulan yuregine ok gibi saplanir ve yara acar.Sen en gizli yabanci bir semtte dahi olsan,mutlaka seni taniyan birisi gorecektir.Ve her goren senin namusunu parcalamaya calisacaktir!

4-Seni cok seviyorum.Sensiz yasiyamam!diyen ve gonlunu avutmak isteyen sahte asiklarin sozune kanma!Butun hevesi seni kirletmektir!

Bilenlere sor tecrube et!Genclik yillarinda ister serbest hayatta olsun ister tahsil hayatinda olsun boyle ask hayati yasayip sevisenlerin evlendigi gorulmusmu?Evlenemezler!Cunku ilk mektubu kendisinede yazdigini bilse dahi,senin namusunu lekeli gorup seni kotu ve ahlaksiz olarak bilir ve namuslu kiz mektuplasmaz der!!!!!


5-Yollarda giderken cok ciddi ol.Gelen gencin yuzune bakma!Hele gozlerinin icine hic bakma!
Hangi sekilde olursa olsun sakin gulme!


6-Adi cikmis kimselerle yan tarafindaki komsuya dahi gitme,seninle samimi oldugunu soyleseler dahi reddet!


7-Sevdigin gence,niyetinde samimi,ciddi,durust,hic umut etmem diyerek namus ve iffet anahtarini sakin verme!Ayni anahtardan cogaltarak ahlak ve namus diye bir sey birakmazlar.Yuvan da yikilir,sihhatinde bozulur!Rezil rusvay oldugun gibi,dunyayada geldigine de pisman olursun!


8-Sevgili kizim!Ahlak,namus,seref,haysiyet ve terbiye.....Bunlarin hepsi yalvarmakla,yorulmakla ve cok paralar sarf edilmekle elde edilmez.

Iste o senin namusunu lekeleyen kimse,obur tarafta gidip ahlak ve namusda temiz olana yalvarmakla ve binlerce lira sarf etmek suretiyle onu alir.Seni, dugunu baslayincaya kadar "alicagim" diyerek oyalar ve istikbalini oldurur.

Senin ve ailenin her bakimdan munasip gordugu bir genc,evlenmek icin talip cikmistir.Sizin icin en iyi bir firsattir.Ama bunu duyan senin eski asigin mektup ve fotorafini aldigi gibi,seni alacak olan cocugun karsisina cikar.Iste firsat kacti!Eger her cikan nasibine boyle yaparsa!ki yapabilir,mahvoldun!!!Istikbalin sondu demektir.Bilhassa ahlak ve namusda islenilen hatanin tamirine imkan yoktur!

Sevgili kizim iste bunlari dusunerek:Ister fakir ol,ister sima bakimindan cirkin ol,bunlarin hic kiymeti yok!Yalniz sen kendini koruyan namuslu lekesiz ol!Terbiyen yerinde olsun.Seni almak icin hayalinden bile geciremiyecegin kimseler talip olur.Yeterki kendini kapali tut,iffetini koru,Dinine iyi saril,ibadetlerini muntazam yap! Daima kendini duadan unutma!Allah'a dua ve niyazda bulunarak salih,sadik ve has kullarini nasip etmesi icin dua et!Her seyi ondan iste!Gecte olsa her sey senin istedigin gibi olur!Sabirli ol!Bu hakikattan ayrilma!

Arkadaslarin seni bu halinde belki kucuk ve pisirik hakir gorurler.Ama,sen bu yoldan ayrilma!
Sonunda sana gipta ile bakacaklardir!Hakir ve zelil olacak olanlar yine kendileridir!

Sevgili kizim! Bu nasihatleri kendin ve annen baban icin ve en onemlisi Dinin, serefin icin tut!!!!!!.
alıntıdır
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Diyelim...



BİR AKSAM ÜSTÜ YÜREĞİN DARALIRSA; GÖZLERİNDEN TÖVBE`LER TAŞARSA; AVUÇLARIN DUALAR`LA DOLARSA; BİR BESMELE ÇEK GÖNÜL`DEN

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM





KATRAN KARASI GECELER SENİ BOĞARSA; VÜCUDUNU SOĞUK TERLER BASARSA; İCİNDE ARD ARDA TOPLAR PATLARSA; BİR BESMELE ÇEK SESSİZCE BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM




SIR VERECEK BİR DOST BULAMAZSAN; GÜNAHLARINDAN AYRILAMAZSAN; BOĞUK BOĞUK HEP AĞLARSAN; BİR BESMELE ÇEK YÜREKTEN BİSMİLLAH



GÖNÜL DOST`LARINI BİRGÜN BULURSAN; O YÜCE İLAHİYATA KAVUŞURSAN; ŞÜKR DUA`LARINI HEP OKURSAN; BİR BESMELE ÇEK UNUTMADAN BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM




HUZURU NEŞEYİ İSLAMDA BULURSAN; BAŞLADIGIN HER İŞTE ONU ANARSAN; KALBİNİ TÜM İNSANLARA AÇARSAN; BİR BESMELE ÇEK HER SEFERİNDE BİSMİLLAH



NEFSİNLE ŞEYTANA CİHAD AÇARSAN; HER HAYIRLI İŞE KOŞARSAN; MUHAMMED AŞK`IYLA TUTUŞUP YANARSAN; BİR BESMELE ÇEK KALBTEN BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM





GENÇLİGİNİ BİTİRİP ÖMRÜNÜN SONUNA VARIRSAN; VE NEFES ALMAKTAN YORULURSAN; O KERİM ALLAH`IN HUZURUNA CIKARSAN BİR BESMELE ÇEK İLK SÖZ OLARAKTAN BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
 
ALLAH İSTEYENE İSTEDİĞİNİ VERİR


Basralı Aşığın Münacaatı

Basralı bir zat vardı. Bu zat, Allah-u Zülcelâl’in aşkından ağlaya ağlaya âmâ olmuştu. Eğer insan onun gibi olursa, Allah-u Zülcelâl ona nasıl vermez ki! Bu zat, Allah-u Zülcelâl'e şöyle münacatta bulunuyordu.

“Ya rabbi! Ben ne zaman senin yanına geleceğim? Senin izzetine ve kudretine yemin ediyorum ki; benimle Sen’in aranda dağlar gibi ateş alevleri olsa, eğer sen bena tevfik ve yardım etmeyip geri çevirmediğin müddetçe, tâ ben Sen’in yanına gelinceye kadar, o alevler beni durduramaz. Ben Sen’den başka hiçbir şeyle Sen’den razı olmam. Ne cenneti istiyorum, ne cehennemden muhafaza olmayı istiyorum. Ben sadece seni istiyorum.”

Tabi, o bu sözleri, yalnız dili ile değil kalbi, ruhu ve sırrı ile söylüyordu. Peki, şimdi size soruyorum? Bir kimse böyle olursa, Allah-u Zülcelâl ona istediğini vermez mi? Allah-u Zülcelâl onun kalbine ruhuna baktığı zaman, onun samimiyetini görünce nasıl vermez ki!... Mutlaka verecektir.

O zatın, Allah-u Zülcelâl’e yapmış olduğu bu münacaat, bizim için çok büyük bir derstir. Eğer biz de onun gibi olursak, Allah-u Zülcelâl bize de verecektir, inşallah.

Fakat biz evimizden çıkıp, cemaate namaza gelmeyi, nefsimizin isteği ile değiştirmiyoruz. Sabahleyin uykumuzu terk edip namaza kalkmıyoruz. O ateş nerede, bunlar nerede?...

O Basralı zat, ateşin içine girip bütün vücudu yana yana Allah-u Zülcelâl'in huzuruna gitmeyi istiyordu. Bizse kendi nefisimizi rahatsız etmemek için bir uykuyu, arkadaşlarımızla konuşmayı bile terk edemiyoruz. Peki, nefsimize, niçin; “Ey nefsim! Sen ne zaman Allah-u Zülcelâl'e ibadet edeceksin? Sen sıhhatli iken keyf-ü sefa yapıp ömrünü boşa geçiriyorsun. Hasta olduğun zaman zaten ibadet yapamıyorsun. Bana bir vakit göster ki, o vakitte Allah-u Zülcelâl'e ibadet yapayım. Başka vakit yok ki! Ne zaman ibadet yapacaksın? Diye sormuyoruz.
Allah-u Zülcelâl hepimize kendi rahmetiyle, fazlıyla razı olacağı şekilde ameli salih nasip etsin. (Âmin)
 
HER SABAH BİZDEN İSTENEN 8 ŞEY

İmam-ı Şafii Hazretleri bir sabah namazdan sonra evine dönerken yolda birine rastlar.Adam önce selam verir iyi dilek ve duada bulunduktan sonra da"hayırlı sabahlar"manasında"nasıl sabahladın?der. Hazret-i imam nasıl sabahladıgını şöyle anlatırekiz tane şeyin benden istendigini düşünerek sabahladım!:

Adam şaşırır:Ya imam kim sizden 8 tane şey istiyebilir?sizin kimseyle takışık bir işiniz yoktur ki? Hazreti imam tebessüm ederek meseleyi açar: Bak benden her sabah kimler neler istiyorlar der ve şöyle izah eder:

1)Rabbim benden farzını istiyor

2)Resulullah benden sünnetini istiyor

3)Aile çoluk çocuk günlük masrafını istiyor

4)Nefis kendine tabi olmamı istiyor

5)Şeytan arkasından gitmemi istiyor

6)Kiramen katibin melekleri iyi şey yazdırmamı istiyor

7)Geçen günler ihtiyarlanmamı istiyor

8)Son olarak da Hazreti Azrail hazır olmamı istiyor.......

İşte ben bütün bu isteklerin muhatabı olarak sabahlamış bulunuyorum.Her sabah bu sualler cevap bekliyor. Hazret-i şafii'yi dinleyen adam düşünmeye başlar.

Bir kaç saniyelik tefekkürden sonra sorar: Ya imam bu saydıgın şeyler sadece sendenmi isteniyor yoksa bendende isteniyormu? İmam tebessüm eder :
_Orasını ben diyemem sen düşün !......
Adam başını aşağı eğer söylenerek devam eder:
_Meger her sabah benden neler isteniyormuşta haberim yokmuş.Bende düşünmeliyim bunları!....


_Ne dersiniz sizden de böyle 8 şey isteniyormu
 
yi huylu olmanın ve bunu muhafazanın yolu
Sual: İyi huylu olmak ve bunu muhafaza edebilmek için ne yapmalı?
CEVAP
İyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir İnsanın ahlakı, arkadaşının huyu gibi olur Hadis-i şerifte, (İnsanın dini, arkadaşının dini gibi olur) buyuruldu Ahlakı bozan, şehveti harekete getiren kitapları okumamalı, böyle radyo ve TVden sakınmalıdır

İyi huyların faydaları ve haramların zararları ve Cehennemdeki azapları, hep hatırlanmalıdır Mal, mevki arkasında koşanlardan hiçbiri muradına kavuşamamıştır Malı, mevkii hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur

Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir Hadis-i şerifte, (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşa! Öleceğini hiç unutma) buyuruldu

Faydasız şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmak ve münakaşa etmekten sakınmalıdır İlim öğrenmeli ve faydalı işler yapmalıdır Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim öğrenmelidir! İlim, ibadet içindir Kıyamette işten, ibadetten sorulur, çok ilim öğrendin mi diye sorulmaz İş ve ibadet de ihlas elde etmek içindir (İslam Ahlakı)
 
EĞER BİR ÇOCUK


Eğer bir çocuk tenkitle yaşamışsa kınamayı öğrenir,
Eğer bir çocuk kin ve düşmanlıkla yaşamışsa saldırganlığı öğrenir,
Eğer bir çocuk alayla yaşamışsa, utangaç olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk utanç ve yüzkarası ile yaşamışsa kendini suçlu hissetmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk teşvik ile yaşamışsa kendine güvenmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk övgü ile yaşamışsa,takdir etmeyi öğrenir
Eğer bir çocuk hakkaniyetle yaşamışsa dürüstlüğü öğrenir
Eğer bir çocuk güvence içinde yaşamışsa sadakat ve itimadı öğrenir
Eğer bir çocuk tasdik edilerek yaşamışsa kendisini sevmeyi öğrenir Eğer bir çocuk arkadaşlık ve onama ile yaşamışsa dünyayı sevmeyi öğrenir.
 
ÖLÜMSÜZ NASİHATLAR


Mazinin güzelliklerini, zamanımıza taşımak, yaşantımıza yansıtmak, hayatiyet kazandırmak, yeni güzelliklerle zenginleştirip istikbale ulaştırmak, imanlı, erdemli, medenî toplumların başarabildiği bir ayrıcalık, bir üstünlüktür. Mazi ile, asırların birikimi olan kültürel zenginliklerle alakasını kesen, onu görmemezlikten gelen fert ve toplumlar, nesebi gayr-i sahih ceninlere benzerler. Böylesi fert, toplum ve sistemlerden ahlâklı, erdemli, insanca bir davranış, âdil bir yönetim beklemek belki de bir bekleyiştir.

ölümsüz nasihatlarından bir demet derleyip, İslâm’la şereflendirecek, insanlığı, insanca yaşamanın ufkunu açacak yeni nesle, yeni yüzyıl hediyesi olarak sunayım istedim.

İşte o ölümsüz nasihatlardan bir demet:

"Dünyada iyi insan tükenmez. Her zaman vardır. Onları ara bul. Çekinme! Zira çekingen insan hakiki dost bulamaz."

"Acele etme! Dikkatli hareket et, öfkelenme, sakin ol. Bilmelisin ki, ne iven kişi yol alır, ne de öfkeli muradına erer. Büyük meseldir. Öfke ile kalkan zararla oturur."

"Bayağı insanların mahallesinde oturma. Ayak takımı ile düşüp kalkma. Havai kişiler arasında gezme. Edebsizlerle sohbet etme. Büyük insanların bulunduğu yere taşın, onlarla sohbet et. Aklı başında irfan sahipleri ile konuş."

"Zenginin yükünü herkes yükler. Ağanın paltosunu tutan çok olur. Zatı âlileri yere düşmesin diye herkes koltuklar. Ama asıl hüner, bir zavallıya yardım etmektir. Yollarda sürünen bir biçâreyi elinden tutup kaldırmaktır."

"DÜNYADA BİR BELALI, ŞERLİLER TAKIMI VARDIR. BUNLARIN EN PİSİ ZÂLİME YATAKLIK EDENDİR. BU DURUM ZAVALLILARI ÜZER, KAİNATIN NİZAMINI BOZAR. EĞER ALLAH'A İNANIYORSAN ALÇAĞA YARDIM ETME. KİMSESİZ ZAVALLIYI EZME."

"İftiralar seni mahzun etmesin. Yalancının tezviri seni üzmesin. Eğer iftiracı bir yalancı ise. Ne kadar doğru olursan ol, dili sözünü bulur, söyler, sen haklı da olsan, haksız çıkarmaya çalışır. Fakat üzülme, hakikat birgün geç de olsa meydana çıkar."

"Doğru ol, doğruyu söyle. Üzüntü getiren doğru, sevindiren yalandan iyidir."

"Kibir düşürür, tevazu yükseltir. Cömert insan ölse de şerefi yaşar. Cimri sağlığında da ölüdür, sessiz, şerefsiz yaşar. Derbederlik doğruluk getirmez. Hayatta muvaffakiyetin sırrı intizamdır, üstün karakterdir."

"AYAK TAKIMI BAŞ OLUNCA, FAZİLET SAHİPLERİ AŞAĞIDAN AŞAĞI KALIR."

"Taşı ateş yakar. Taş sert, ateş yumuşaktır. Su taşı deler. Taş katı, su mülayimdir. Kireç taştır, su sudur. Fakat su onu eritir. Sen de yumuşak ol. Sertler geç de olsa önünde diz çöker. Sen iyilik yap. Zaman geçse bile, kötü düşünenler sana karşı mahcup olur."

"Hayasızlığın, edebsizliğin geldiği yerde bela çok olur. Şerir tiplerin hepsi hayasızdır. Onun bunun nâmusu ile oynayanlar, edebden mahrum kimselerdir. Her işte edebli, terbiyeli olmak lâzımdır. Hâyâsızın bir an yıldızı parlasa da aldanma, kâğıt alevine benzer. Külünden bile fayda olmaz. Gittiğin, gezdiğin her yerden bir şeyler öğren. Bu öğrendiklerinden ayrıca faydalan. Gördüklerinden, ahlâkında, rükûnda bulunan hastalıklara ilaç yap."


ZEKİ SOYAK
 
: 4 şeyi yapmadan uyuma!


Birgün Rasulullah efendimiz (sav) Hz. Aise annemize öyle buyurdu:
"Ey Aise! geceleri su 4 seyi yapmadan uyuma:
1)Kuran'i hatim etmeden.
2)Benim ve diger peygamberlerin sefatlerine kavusmadan.
3)Müminleri kendinden hosnut etmeden.
4)Hac etmeden.

Aise (ra) "anam babam sana feda olsun, ben bunlari bu kisa müddet içinde nasil
yapabilirim? deyince Rasulullah tebessüm etti ve:

"Ya Aise ondan kolay ne var?

1)3 ihlas 1 Fatiha okursan Kuran'i hatmetmis olursun.
2)Bana ve diger peygamberlere salavat getirirsen sefaatime kavusursun.
3)Müminlerin affini dilersen onlari hosnut edersin.
4){Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahi vahdehü la serike lek.
lehül mülkü velehül hamdü ve hüve ala külli seyin kadir} tesbihini okursan hac
sevabi gibi sevap alirsin
 
HUZURLU BİR HAYAT İSTEYENLER


Ölü olsun, diri olsun sakın kimseyi küçük görme; sonra helak olursun. Çünkü bilemezsin, belki o senden daha hayırlıdır. Kötülediğin kimse, şimdilik fasık olabilir, ancak sonuç önemlidir. Kimbilir belki sen onun şimdiki hali üzre ölürsün, o ise güzel bir halde gidebilir.

Sırf zengin olduğu için kimseyi gözünde büyütme. Çünkü bütün dünya ve içindekiler, Allah (c.c.) katında küçüktür. Dünya ehlini gözünde büyüttüğün an, dünya büyümüş, ancak sen Allah (c.c.) katında küçülmüş olursun.

Dünyalık elde etmek için sakın dininden ve edebinden bir şey verme. Böyle yaparsan değil Allah (c.c.) katında, kendilerine şirin gözükmek istediğininsanların gözünde de düşmüş olursun. Ayrıca da eline de bir şey geçmez. Hem dininden hemde dünyalıktan olursun. Böyle davranmakla eline dünya malı geçerse, hayırlı olanı verip adi olanı almış olursun ki sonuç yine zarardır.

Yüce Alla'ın (c.c.) takdirine razı ol! İnsanlara ve özellikle dünya ehline halinden şikayet etme! Sonra Allah (c.c.) seni onlara bırakır, perişan olursun.

Kendin zengin isen, kimseye ihtiyacım yok diye kibirlenme. Çünkü Allah (c.c.) bir gün seni beyenmediğin o kimselere muhtaç eder ve sana kibrinin cezasını çektirir.

(İmam Gazali R.a)
 
SUSMANIN FAYDALARI


Peygamber efendimiz, (Az konuşmak imandan, çok söz nifaktandır) buyurmaktadır.

Dil, büyük nimettir. İyi ve kötü işteki rolü, iyiliği de kötülüğü de büyüktür. Cennete de, Cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. İman ve küfür dildeki ifadeden anlaşılır. Dil, ya hak konuşur, ya bâtıl. Diğer uzuvların sahası dardır. Kulak sadece işitir, göz sadece görür. Dilin sahası geniştir. Hayır ve şer için geniş alana sahiptir.

Atalarımız;
(Sana senden olur, her ne olursa,
başın selamet bulur, dilin durursa)
ve
(Göz iki, kulak iki, ağız tek,
çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek) demiştir.

Yunus Emre de diyor ki:
Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz.
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.
 
İBRAHİM EDHEMİN ALTI ÖĞÜDÜ...



Hayatının son günlerinin geldiğini düşünen zalim bir kişi ibrahim edhem h.z. gider
senden beni aydınlatacak bir öğüt vermeni rica ediyorum der...

İBRAHİM EDHEM h.z. zalim kişiye sana altı öğüt vereceğim der...

BİRİNCİSİ:şudur ALLAH'A isyan edip karşı gelme fikri içinden geçtikçe ALLAH'IN yeryüzündeki yarattığı rızıklarıda yememeyi kararlaştır.
ALLAH'A isyan ettiğin gibi yarrtığı rızıklarınada isyan et...
zalim adam birden irkilmişeki ALLAH'IN rızıklarını yemeden içmeden nasıl yaşıyacağım...
öyleyse yaşamana vesile olan rızıklarını ihsan ve ikram eden RABBİNE isyan edip onu inkar etmek revamıdır sana?
zalim adam ne diyeceğini şaşırır duraklar.ey ibrahim ikinci öğüdün nedir der...

İKİNCİSİ:ALLAH'A isyan edeceksen onun yarattığı dünyasında oturma...
Bu birincisindende güç çünkü bütün dünya onun nereye gideyim ya ibrahim...
o halde rızkını yediğin dünyasında yaşadığın RABBİNE isyanı nasıl reva görürsün?

ÜÇÜNCÜSÜNE: gelince ey Halik'ını inkar eden kişi ALLAH'A isyan edeceksen seni görmesin...
inkarcı adam tekrar irkilmiş bu mümkünmü herşeyi görüyor iç yüzünü biliyor
Peki rızkını yediğin dünyasında yaşadığın kudret sahibine göre göre isyan etmen doğrumu?

DÖRDÜNCÜ ÖĞÜDÜM:ALLAH'I inkar edip isyan ediceksen ve onun emirlerine karşı gelip gizli bir şey söyliyeceksen öyle yerde söyleki sakın RABBİN duymasın ve görmesin
adam bu defa daha çok irkilmiş ALLAH'IN duymadığı işitmediği görmediği hiç birşey yoktur..
Mademki bunu bilirsin neden isyan edip inkar edersin..

BEŞİNCİ ÖĞÜDÜMinle beni bak bana geldin...neden?ömrün bitip hayatın sona ereceğini anladığın için son anda ruhunu teslim edeceğin zaman Azraile deki:ey Azrail bana biraz mühlet verde tövbe edeyim...
adam yine irkilmiş:vermes ki...demiş...

ALTINCI ÖĞÜDÜM İSE:isyan ettiğin ALLAH'IN yarattığı havasından hiç teneffüs etmeyip onun yarattığı havasının haricinde hava ile teneffüs edip yaşamaya devam et...
zalim adam buna imkan yokk ki...
İbrahim edhem h.z. sormuş:bütün bunları bildiğine göre neden nefsine uyup RABBİNE isyan edip nefsini nedametle tevbe için yetmeyecek kadar günahlarla dolduruyosun ey zalim kişi..
 
Fânîliklerle Kuşatılan Ruhlar


" Dünyayı sadece fânî yüzü ve kendi darlığı içinde duyanlar, vicdanın onca genişliğine rağmen hayatlarını zindanda geçiriyor gibi onu karartmış sayılırlar. Bunlardan pek çoğu, böyle bir darlığı her hissedişinde, ya daha parlak ve muhteşem kabul ettiği maziye vurgun yaşar, ya da hayâllerinde şekillendirdiği tül pembe bir gelecek rüyasıyla teselli olmaya çalışır.


İçinde bulunduğu en eşref gün ve saatlere sözünü dinletip onlara gönlünün boyasını çalarak kalb ve ruhun ferah-fezâ iklimlerine yükseleceğine, ya "teselli" deyip hâli ve istikbali görmezlikten gelerek geçmişe sığınır; ya da köksüz, temelsiz bir yalancı âtî tasavvuruyla avunur durur. Bütün bunların teselli adına bir şey ifade etmediği/etmeyeceği açıktır; ama gel gör ki, o bir türlü bunu anlamamaktadır.
Evet, gelecek asla unutulmamalı, o her zaman millî ruh desenimize göre değişik ihyâ ve inşâ projelerine esas kabul edilmeli ve ona saygı duyulmalı; şanlı geçmişimiz de hep hayırla yâd edilmeli, ruh ve mânâ köklerimiz hatırına da her zaman müracaat edilecek bir kaynak sayılmalıdır. Bütün bunların yanında, daha çok da içinde bulunduğumuz zaman üzerinde durulmalı ve evrile-çevrile değerlendirilmelidir ki, bence bazılarını sıkan ve bunaltan darlıktan kurtulmanın yolu da bu olsa gerek.. yoksa, ne "her yer karanlık" deyip geçmiş adına bir kısım ustûrelere sığınmakla ne de eşyânın tabiatını görmezlikten gelerek âtî hesabına tutarsız hülyâlara dalmakla kat'iyen bir yere varılamaz. Şimdiye kadar bu tür hülyâlar hasret, hicran ve inkisarlarımızı artırmaktan başka bir şeye yaramamıştır.
Ama ne acıdır ki, bazı kimseler, bulundukları durumun darlık ve sıkıcılığını iman ve Hak'la münasebetlerini güçlendirerek aşacaklarına, sürekli gel-gitler yaşayarak boş kuruntularla ömür tüketmektedirler.
Böyleleri için hayat çok kısa ve sınırlıdır; onun ne insanın emellerine cevap verecek bir vüs'at ve derinliği ne de hislerinin enginliği açısından ümit vaadeden bir yanı vardır. O fevkalâde vefasızdır; ne yemeye doyar, ne de yedirmeye "eyvallah" eder. Senin olup olmadığı belli değildir; bir ömür boyu sırtında taşırsın da bilinmedik bir dönemeçte "Allah'a ısmarladık" demeden çeker gider. Evet, kimsenin elinde mîâdını gösteren bir senet yoktur. Yaş ortalaması denen sınır kime vefa yüzü gösterir, o da belli değildir. Mukadder gibi görülen ömrü son damlasına kadar yaşayanların sayısı belli şart ve belli ortamlara göre farklı farklıdır: İnsan herhangi bir sabah veya akşam, ya da günün belirsiz bir saatinde, kendi hâlinde, her şeyden gafil, karşısına çıkacak sürprizlerden habersiz, bir yolda yürürken, şu veya bu şekilde bir iş görürken derlenip toparlanma fırsatını dahi bulamadan tutuştururlar eline tezkeresini ve Yunusça ifadesiyle "Bindirirler cansız ata/İndirirler zulmete/Ne ana var ne ata/Örtüp pinhân ederler." Biter onun için her şey; kopmuştur arkada bıraktıklarından; maldan-menâlden, evlâd u ıyalden. Bir hiçle karşılaşırlar ömür çerçevesinde ağlayıp sızlayanlar veya cenazesine koşanlar.
Ne gariptir ki, bir ömür boyu böyle bir sonun hesabı hiç mi hiç yapılmamıştır. Bu itibarla, o güne kadar devam edegelen ve bir yekûna varması hayâl edilen o bin bir hesaba bağlı kombinezonun bir daha meydana gelmesi de asla mümkün değildir. Ona ait hesaplar defteri kapanmış ve bütün o dar hesapları alt-üst edecek yeni bir muhasebe faslı başlamıştır. Buna her şeye "elvedâ" faslı da diyebiliriz; hayata elvedâ, güzelliklere elvedâ, tadıp doyamadıklarımıza elvedâ, gidip gurûba kapanan bütün ümit ve beklentilere elvedâ faslı... Bütün arzuların sönüp kül olduğu, bütün hülyâların serâba döndüğü, bütün emellerin dibe vurduğu, bütün hüzünlerin daha bir koyulaştığı ve bütün ideallerin yıkık bir rüyaya dönüştüğü böyle bir durumda, kim olursa olsun, o kendini iyiden iyiye sallantıda hisseder; belki de yıkılır dize gelir; ama, artık yapacak fazla bir şey de kalmamıştır.
Devrilip toprağın bağrına gömüleceğini tahayyül ettikçe kara kara düşünmeye durur; her şey gibi fânîliğin onun hakkından da geleceği mülâhazasıyla ecel terleri döker, çaresizlikle inler; inler sırça saraylarının yıkılıp gitmesi, hülyalarının alt-üst olması, gülüp eğlenmenin, sevip sevilmenin ve hayattan kâm almanın sona ermesi karşısında. Artık ruh dünyasında hazan uğultularıyla esmektedir esen her rüzgâr ve hayat boşalma sesleri vermektedir ona göre her yanda. Böyle bir boşluk hissiyle onun nazarında, milyonlarca-milyarlarca insanın müşterek duygu, düşünce ve tecrübesinden örülmüş nizam ve intizam da diyebileceğimiz kültürler, medeniyetler, felsefeler de gidip aynı müphem ve belirsiz boşluklara akmaktadır. Gelenler tıpkı gölgeler gibi gelmekte, gidenlerse hayâllere karışıp yok olmakta.. ve böylece bir zamanlar toz pembe görünen her şeyin ve bütün hayatî aktivitelerin yerlerini bomboş çerçeveler, silik çizgiler ve sopsoğuk yokluklar almaktadır.
Artık, ne o her zaman renklerle tüllenen güzelliklerden bir parıltı, ne o pırıl pırıl simalardan bir eser, ne de o baş döndüren cazibelerden bir iz kalmıştır... Görünmüştür gayrı o yalancı rüyanın dibi ve en sevimli çehreler yokluğun ezip geçtiği yollarda hazan yemiş yapraklar gibidir.
Evet, kimilerince, ölümle insan ruhunda açılan oyuklar öyle derindir ki, böyle bir boşluğa açılan her ruh orada kendi yokluğuyla ürperdiği gibi, diğer insanların, milletlerin, hatta bütün varlık ve kâinatların gidip hiçliğe dökülmesiyle de irkilir ve dehşetler yaşar. Böylelerinin mızraplarından sürekli hasret ve hicran nağmeleri yükselir.. hep âh u vahlar duyulur çevrelerinde ve "Şu vahşetzâra geldim ama bin peşîmânım." şikâyetleriyle inler o karanlık iklim.
Genç olsun ihtiyar olsun, hayatını beden ve cismâniyetin darlığında yaşayanlar için böyle bir hicran ve inkisar kaçınılmazdır. İçki, kumar, eğlence ve çakırkeyf yaşama iptal-i his nevinden belki bazılarını avutabilir, ama mutluluk adına onların da kat'iyen bir şey ifade ettiği söylenemez; aksine onlara müptelâ olanların her zamanki hâlleri stres, çılgınlık, hafakan ve cinnettir. Kıvranırlar iç içe ızdıraplarla her an; kapkaranlık duygularla soluklanırlar muttarid ve hezeyan yaşarlar sürekli...
İmandır, ümittir, vicdan genişliğidir insanı kendi darlığından kurtarıp kalb ve ruhun ferah-fezâ iklimlerinde dolaştıran.. ilhad, inkâr, şek ve tereddüdün sisini-dumanını silip herkese rahat bir nefes aldıran.. zindanları saraylara çevirip insana Firdevs esintileri yaşatan.. ve bu küçücük insanoğlunu kâinatlara denk, hatta onları da aşkın vüs'ate ulaştıran... Bilmem ki, cismâniyetteki darlığa takılıp ruhundaki genişliği göremeyen günümüzün görme özürlülerine bunları anlatmak mümkün olacak mı..?
 
La-Tahzen / Üzülme
Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer, haset edenin diline düşürür.


La-Tahzen / Üzülme
Çünkü hüzün, kaybolanı geri getirmez, öleni diriltmez, kaderi değiştirmez, hiçbir fayda getirmez.


La-Tahzen / Üzülme
Çünkü hüzün sinirleri yıpratır, kalbini yorar, gecelerini mahveder.


La-Tahzen / Üzülme
Eğer günah işlediysen tövbe et, istiğfarda bulun, yanlış yaptıysan düzelt, O’nun rahmeti sonsuz, kapısı hep açıktır.


La-Tahzen / Üzülme
Kaybettiğin şey için üzülme çünkü daha pek çok nimetlere sahipsin. Allah'n sana bahşettiği diğer nimetleri düşün ve şükret. Allah Teala, Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız buna güç yetiremezsiniz buyurmuyor mu?


La-Tahzen / Üzülme
Ehli batılın sözlerinden dolayı üzülme, onların tenkitlerine sabrettiğin sürece mükafatlandırılacağını unutma.


La-Tahzen / Üzülme
İnsanlara ihsanda bulunduğun sürece üzülme. Çünkü mutluluğun yolu insanlara ihsanda bulunmaktan geçer.


La-Tahzen / Üzülme
Çünkü iyiliğin mükafatı on mislinden yedi yüz misline, kötülüğün karşılığı ise sadece mislince...
 
Üc nasihat



Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacı ile çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.
Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş. Yolda yürürken köşe başında birisi "Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe" diye bağırıyormuş. Adam düşünmüş: 'Nasıl olur, bir nasihat 'ı bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim'
Bu işe pek aklı ermemiş ama merak işte. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihat 'ı satın almış. Nasihat " KADERDE NE VAR İSE O ÇIKAR" ve yoluna devam etmiş...
İlerde yine köşe başında başka bir adam bağırıyormuş "bir nasihat bin akçe" diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihat 'ı da satın almış. İkinci nasihat da: "GÖNÜL KİMİ SEVERSE GÜZEL ODUR"
Son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başın da bir adam bir nasihat 'ı bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa , dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihat 'ı satın almış. Son nasihatte:"HİÇ BİR İŞ ACELEYE GELMEZ". Parasız yoluna devam etmiş.
Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karşılaşmış.Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki : Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var.
Canavar suyu tutmuş, göndermiyor.Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye" Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. "Kaderde ne var ise o çıkar" aşağı inmeye karar vermiş. Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor. İnince canavar hemen yakalamış ve yerine götürmüş.

Demiş ki:

"Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım.

" Bir dizine sarısın ve dünya güzeli bir kadın,diğer dizine de kurbağa koymuş ve" söyle bakalım hangisi güzel?" demiş.

Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur" demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine aşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış.

Almışlar adamı krala götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.
Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış.Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karısı genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş "Hiçbir iş aceleye gelmez". Kılıcını kınına koymuş ve
içeri girmiş. Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: "bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun" demiş.
.! KADERİNİZ ve YOLUNUZ AÇIK OLSUN, HAYAT ACELE ETMEYE GELMEZ !.
 
Düşün ve Şükret



Allah'ın sana bahşettiği nimetleri düşün !

Sağlıklı bir beden,

Güvenli bir vatan,

Yeterince gıda ve giysiler,

İhtiyacın olan hava, su ...

Ve daha neler, neler !?..


Düşün ve Şükret !

Dünya senin !. Fark edebiliyor musun ?

Hayat senin !. Kavrayabiliyor musun ?

Her türlü nimet senin !. şükredebiliyor musun ?


Düşün ve Şükret !

Eksik olan ne ?..

Gören gözlerin,

Konuşan dilin, dudakların,

İşiten kulakların,

Ellerin, ayakların var !..


Düşün ve Şükret !

Ayaklarının üzerinde yürümek kolay iş midir ?

Bacakların üzerinde durmak kolay iş midir ?

Çalışmayan nice ayaklar, kesilen nice bacakları düşün !..

Doyasıya uyumak kolay iş midir ?

Acıyla kıvranan, kapanmayan nice gözleri düşün !


Mideyi yiyeceklerle doldurmak,

yada kana kana su içmek kolay iş midir ?

Yemek yiyemeyen, su içemeyen nice hastaları düşün !..


Düşün ve Şükret !..

Sesleri işitmeni düşün; sağırlıktan korunmuşsun.

Görme özelliğini düşün ; Körlükten korunmuşsun.

Akıl nimetini düşün ; delilikten korunmuşsun.

Yalnız görme ya da işitme özelliğini,

Tonlarca altınla değişir misin ?


Ellerin, ayakların karşılığında

Nâdide mücevherleri kabul eder misin ?

Bil ki sen, sayılamayacak kadar çok nimetlere ve özelliklere sahipsin. Fakat bunların farkında değilsin. Bunun için hep sıkıntı, üzüntü ve ümitsizlik dalgaları arasında kıvranıp duruyorsun.


Oysa sıcak ekmeğin,

Soğuk suyun,

Doyasıya uykun,

Ve gıpta edilecek sağlığın var...

Bunlara şükretmelisin.


Düşün ve Şükret !..

Ele geçiremediklerini düşünüp üzüleceğine,

Kaybettiğin maddi değerler için huzursuz olacağına,

Elinde olanlar için şükretmelisin !..

Çünkü mutluluğun anahtarı senin elinde !..


Zira nimetlerin devamı ; Şükürle olur.

Huzur ve mutluluk ; Şükürle olur.
 
Insanlar 4 Kısımdır



Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri buyurdu ki: “İnsanlar dört kısımdır: Dili ve kalbi olmıyan: Kötü dilli ve kötü kalbli insanlardır. Bunlar, günahkâr, dünyâya aldanmış ve ahmak kimsedir. Böyle kimselerden olmaktan ve onlar arasında bulunmaktan sakınmalıdır. Çünkü onlar, azâba uğrayacak kimselerdir.

Dili olup, kalbi olmayan kimse: Bu; güzel, hikmetli konuşur, fakat onunla amel etmez. Sâdece insanları Allahü teâlânın emirlerine da’vet eder. Kendisi ise bunları yapmaktan kaçar. Tatlı ve hoş konuşmalarıyla seni aldatmamaları için onlardan uzak dur. Yoksa onların günahlarının ateşi seni de yakar, kalblerinin pis kokusu seni öldürür.


Kalbi olup dili olmayan kimse: Bu öyle bir mü’mindir ki, Allahü teâlâ onu mahlûkundan gizlemiştir. Ona nefsinin ayıplarını göstermiş, kalbini nûrlandırmış, insanlarla lüzumundan fazla görüşmenin sıkıntılarını, lüzumsuz konuşmanın kötülüğünü ona göstermiştir. Bu, Allahü teâlânın velî kulu olup, Allahü teâlâ onu muhafaza buyurur. Böyle bir kimse ile beraber ol. Onun hizmetinde bulun. Böyle yaparsan, Allahü teâlâ seni sever.


Âlim kimse: İlmi ile amel eder. Bu kimse, Allahü teâlâyı ve âyetlerini, azamet ve kibriyâsına delâlet eden delîlleri bilir. Allahü teâlâ onun kalbine, herkesin bilmediği ince ve derin ilimleri koymuştur. Onun kalbini böyle ilimlere açık kılmıştır. Böyle bir zâta muhalefet etmekten ve ona sırt çevirip ondan uzaklaşmakdan çok sakın. Onun nasihatlerini terk etmekten çok kork.
Nasihat iki şekilde yapılır:


Birincisi, söz, yazı ve her çeşit yayın organı ile yapılanıdır.

İkincisi, hâl ile, İslâmın güzel ahlâkına uyarak, nümûne, örnek olmaktır. Herkese tatlı dil, güler yüz göstermek, kimseyi incitmemek, kimsenin malına, ırzına göz dikmemek, borçlarını ödemek, en tesirli, en faydalı nasîhat yapmak olur.

Bunun içindir ki, “lisân-ı hâl, lisân-ı kalden entaktır” demişlerdir. Yâni hâl ile, yaşayış ile örnek olup, dîni yaymak; söz ile yapılan nasîhatten daha kıymetlidir.

İslâmın güzel ahlâkına uygun örnek bir yaşayış, iyilikleri yayıp, kötülüklerden sakındırmanın en güzel yoludur. Mühim bir farzı yapmaktır.
SELAM VE DUA İLE.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst