ümit ile dini sohbetler

HAKİKAT DAMLALARI...
İmanlı bir insanın ümitsizliğe düşmesi söz konusu olamaz.

***

Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalâtü vesselâm) hiçbir beyanında en büyük hasımları olan Ebû Cehil'den, Utbe'den vs. şikayet ettiğini göremezsiniz. Biz de Efendimiz'in ahlâkıyla ahlaklanmalı; bize saldıranlarla uğraşma yerine yapmamız gerekli olan işlerle meşgul olmalıyız. Zaten Kur'an da, �Aleyküm enfüseküm-Siz kendinize bakın' demiyor mu!?

***
Izdırar, profesyonel bir muallimdir.

***
İnsan, Allah'a yürekten ihtiyaç hissetmeli, acz u fakrıyla Allah'a yönelmeli ki, Cenâb-ı Hak da ona icabet etsin. Cenâb-ı Allah, Zâtına karşı müstağni davrananlara teveccühte bulunmaz.

***

Allah için olamayacaksak olmanın hiçbir anlamı yoktur; öylesi anlamsız bir mevcûdiyettir.

***
Her mahalle başına bir polis dikeceğinize, her kalbe mehafetullah gibi bir yasakçı koysanız, suça karşı daha caydırıcı bir tedbir almış ve emniyeti daha kolay temin etmiş olursunuz.

* * *
İlminin gereğiyle amel etmeyen ne kadar bilirse bilsin cahildir.

* * *
Namazı hakkıyla duyabilme istikametinde ciddi bir gayretiniz yoksa onu hiçbir zaman duyamayacağınız muhakkaktır.
***
Sağlam duruş önemlidir fakat duruşta temadî (devamlılık) ondan daha önemlidir.
* * *
Mevlâ�nın verdiği şeyleri yine Mevlâ�nın rızası istikametinde kullanmaktan daha güzel ne olabilir ki! Ne güzel söylemişler: �Mevlâ�dan al; Mevlâ�ya ver!�
* * *
Kendimizi başkalarına sevdirme gayreti şeytanın bir oyunudur. Önemli olan Hakk�ın sevmesi ve hoşnut olmasıdır.
* * *
Tevazu, Cenab-ı Allah karşısında hacâletin, yüzü yerde olmanın ifadesidir. İradîlik işin içine girince onu bulandırmış olur. İşte onun içindir ki, tevazua niyet tevazuu izâle eder.ALINTI
 
kuşun nasihati
Adamın biri bir gün tuzak kurarak küçük bir kuş yakalamış.Adam tam
kuşu kesip yemek üzereyken kuş konuşmaya başlamış.

"Bu kadar zamandır pek cok koyun,inek yedin doymadın.Şimdi 50 gramlık
bir kuşu yiyip de mi doyacak mısın sanki? Beni bırakırsan sana üç
nasihatte bulunurum,her zaman işine yarar.Birincisini elinde iken
söylerim,begenirsen bırakırsın ikincisini şu damın üzerinde ve
üçüncüsünü de şu ağcın tepesindeyken sölylerim,ne dersin?"

Adam kuşun teklifini kabul etmiş ve birincisini söylemesini
istemiş.
Kuş:
"Sana her söylenene inanma!"demiş. Adam, bu nasihatı begenmiş ve
kuşu bırakmış.Kuş damın üzerine cıkınca adam"ikincisini söyle bakalım!
demiş.
Kuş:
"Elinden kaçıp giden ve kaybettiğin şeyin arkasından boş yere şikayet
etme!"demiş.Adam bu nasihati de beğenmiş ve bu sırada kuş ağacın
tepesine konup:

"Hey adam ,benim karnımda tam 300 gram ağırlığında bir elmas parcası
vardı,onu kaçırdın!"deyince adam kendini yerden yere atıp kaçırdıgı
fırsat için dövünmeye başlamış.
Kuş:
Sana her söylenene inanma demiştim,ama nasihatımı tutmadın.Ben 50
gramlık bir kuş iken nasıl karnımda 300 gramlık elmas taşıyabilirim?
Ayrıca elinden kaçan fırsatların arkasından dövünme demiştim"
Bunun üzerine adam "hadi üçüncüsünü söyle "deyince Kuş:

Sanki ilk iki ögüdümü tutmuş gibi üçüncüsünü istiyorsun.Corak topraga
atılan tohum yeşerir mi? Cehalet va ahmaklık yırtıgını hiçbir yama
kapatmaz " diye cevap cerip uçup gitmişş
 
bir gülümseme




Bir gülümseme;sevginin ve insan olmanın anahtarıdır

Bir gülümseme;iç dünyamızın güzelliklerini dısa yansıtır

Bir gülümseme;bir külfeti yoktur,fakat çok şey kazandırır

Bir gülümseme;evde saadet,işyerinde muvaffakiyettir

Bir gülümseme;başkalarına ikramda bulunmak demektir

Bir gülümseme;vereni fakirleştirmeden alanı zenginleştirir

Bir gülümseme;bir an sürer,bazen ise ebediyyen yaşar

Bir gülümseme;yorgun olan insanı dinlendirir

Bir gülümseme;ümitsiz olana neşe bahşeder

Bir gülümseme;karanlık bir çehreyi aydınlatabilir

Bir gülümseme;satın alınmaz,rica ile elde edilmez

Bir gülümseme;ödünç verilmez,çalmakda mümkün değildir

Bir gülümseme;kendiliğinden verilmedikçe işe yaramaz

Bir gülümseme;ona ihtiyacı olanlara ilaç gibi gelir

Bir gülümseme;sevgi köprülerini sağlamlaştırır

Bir gülümseme;bazen bir hayat kurtarır

Bir gülümseme;bazen savaşıda önler

Bir gülümseme;bazen gülümsemeyeni gülümsetir

Bir gülümseme;sadaka yerine geçer sevap kazandırır

Bir gülümsemeyi gülümsemeye ihtiyacı olana bol bol verin

Bir gülümsemeye gülümsemeyenlerin,ihtiyacı olduğunu unutmayın!

Bir gülümseme için hiç kimse,ona ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin ve kuvvetli değildir...
alıntı
 
NE ZAMAN DUR DİYECEĞİZ? 90. Sayı
Haziran 2008 (Gülistan dergisi)
"Fasıkça Bir Hayata Ne Zaman Dur Diyeceğiz?"

Sizleri selamların en güzeli, Allah’ın selamıyla selamlıyoruz…
Bizleri günahın karanlığından, sevabın nuruna çıkaran Rabbimize hamdü senalar olsun. Eğer Rabbimiz bizi karanlıkta bıraksaydı, biz kendi gücümüzle tövbe edip o karanlıkları yırtıp nura kavuşamazdık.

O’nun Kutlu Nebi’sine de kelimeler adedince salât ve selam olsun ki; bize doğru yolu tebliğ etti ve Kıyamet Günü biz günahkâr kullara şefaatçi olmayı kabul etti.

İslam’ın son kalesi olan sinelerdeki imanın, günah ve isyan saldırılarına maruz kaldığı, dehşetli bir zaman diliminde yaşıyoruz. Rabbimiz böyle takdir eylemiş. Bizim de bu dönem nesli olarak, imtihanımız manevi işkenceler altında imanını muhafaza eylemeye çalışmakmış.

‘İmanın ateşten bir kor’ olacağını buyurmuştu O Kutlu Nebi. Elhak, doğru imiş! Sadakte Ya Resulallah...

Öyle şiddetli hücumlar var ki iman evimize, artık günah işlemeden gün geçirebilirsek ne mutlu bize...

Sokak, cadde, gazete, TV, internet ve her türlü eğlence/sefalet mekânı…
Birinden kurtarabilirsen kendini, diğerine takılmaman işten bile değil!...

Dağlara kaçalım, toplumdan uzaklaşalım demiyoruz. Ama kimse de günahla hercü merc olan güruhun içine balıklama dalmamızı isteyemez bizden.

Hani bu bizim söylediğimiz de öyle zahidlik, sofuluk falan değil ha! Sıradan bir müslümanın yapması gerekenleri sıralıyoruz.

İlk olarak; gerçek bir iman ile imanımızı temellendireceğiz. Öyle üstünkörü inançların, cılız iman parıltılarının yaşayabileceği bir zaman değil bu zaman.

Hem köklü bir imana sahip olmalı hem de onu tövbe, zikir ve diğer salih amellerle temizlemeli ve güçlendirmeliyiz.

İkinci olarak; farz olan ibadetlerimizi mutlaka en iyi şekilde yerine getirmeye gayret edeceğiz. Eksik kaldığımız yerde, kaza edecek; zararın neresinden dönersek kar bileceğiz.

Yaşadığımız hızlı ve oyalayıcı hayatın akışı içinde, ibadete, nefsi muhasebeye ve kulluğumuzu tefekküre zaman ayıracağız.

Üçüncü ve son olarak; her türlü günah ortamından uzak duracağız. Vücudumuz günah zehirini daha almadan, diğer tabirle, daha günaha uyarılmadan kendimizi geri çekeceğiz. Yoksa, günah hevesi/virüsü kalbe yerleştikten sonra, nefsin başını çevirebilmek, babayiğit ister…

Büyük günahlardan şiddetle kaçınacağız; küçüklerinden de elden geldiğince uzak kalacağız. Kalamadığımız yerde, hemen tövbeye sarılacağız.

Özellikle nefislerin gevşediği, günahların, açık-saçıklığın daha da yaygınlaştığı bir yaz mevsimine girerken, durumumuzu şöyle bir gözden geçirmemiz gerekiyor.

Yakında başlayacak olan günah tufanına karşı tedbirimizi aldık mı?...
Kimsenin kınamasına aldırmadan, ‘Millet ne der?’ diye düşünmeden en azından şu tedbirleri alalım;

Dışarıda lüzumsuz dolaşmalarımızı sonlandırdık mı?
Bakışlarımıza daha sıkı bir günah ambargosu başlattık mı?
Sabah namazına kalkamama tehlikesini bertaraf etmek için erken yatmayı başarabiliyor muyuz? (Baharın başlamasıyla birlikte, yaz ortasına kadar bu tehlike devam eder.)

Daha verimli çalışabilmek, ibadet ve hayır hizmetleri yapabilmek maksadıyla tatile çıkmayı düşünebiliriz. Ama asla insi ve cinni şeytanların cirit attığı deniz kenarlarına değil; dağlara, ormanlara, köylerimize, tarihi ve tabii güzelliklerimize…

Artık Müslüman olmayanların bize tavsiye ettiği hayat standartlarını terk etmenin zamanı gelmedi mi! Neyi nasıl yapacağımızı hep başkalarından mı öğreneceğiz? Tatilin bile nasıl yapılacağını, fasıklardan mı öğreneceğiz!...

Yeter artık!...
Biz farklıyız, kardeşim! Biz müslümanız.
Müslümanın kendine göre bir yaşam tarzı olur. Gezmesi tozması, eğlenmesi, oturması-kalkması farklı olur. Neyi nasıl yapacağımızı dizilerden mi öğreneceğiz?

Günaha dayalı, fasıkça bir hayata ne zaman dur diyeceğiz?
Kendi ellerimizle kendi ciğerimizi deşmeyi ne zaman terk edeceğiz?

Allah aşkına…
Ne zaman kendimize geleceğiz?...

SÜLEYMAN KARAKAŞ
 
MUHASEBE İNSANI OLARAK SORUMLULUKLARIMIZ

Muhasebe insani : Her gun ve her gece kendisine “gel” denecekmis gibi hareket eder.

*Uzun yolculuk icin,amel sandigi olan kabir icin, donusu olmayan ebedi alem icin hazirlik yapar.

* Her gununu Cuma, her gecesini Kadir ve her ayini Ramazan bilir.

* Istirap dolu bir gonulle Allah’a teveccuh eder ve gunahlarindan dolayi bin pismanlik icinde tevbe ve istigfarda bulunur.

*Allah’a (celle celaluhu) ve Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) olan ahd u peymanina sarsilmazcasina sadakat gosteririr.

* Sahsi kusurlarini bir savci gibi arastirir ve bir daha geri donmemecesine tevbe, af ve rahmet kapisinin tokmagina dokunur.Beri taraftan, ehl-i imana karsi af ve musamaha yolunu secer ve bir avukat gibi onlari mudafa eder.

*Musluman olarak imanla gitmesinin carelerine bakar ve bunun istirabiyla yasar.

*Yapmadigini, yasamadigini soylemez.

* Soylediklerini yasamak icin elinden gelen gayreti gosterir.

* Peygamberlerle temsil edilen bir davanin sorumlulugunu vicdaninin en derininde hisseder.
 
Unutulmaz Nasihatlar alkış

--------------------------------------------------------------------------------

"Dünyada iyi insan tükenmez. Her zaman vardır. Onları ara bul. Çekinme! Zira çekingen insan hakiki dost bulamaz."

"Acele etme! Dikkatli hareket et, öfkelenme, sakin ol. Bilmelisin ki, ne iven kişi yol alır, ne de öfkeli muradına erer. Büyük meseldir. Öfke ile kalkan zararla oturur."

"Bayağı insanların mahallesinde oturma. Ayak takımı ile düşüp kalkma. Havai kişiler arasında gezme. Edebsizlerle sohbet etme. Büyük insanların bulunduğu yere taşın, onlarla sohbet et. Aklı başında irfan sahipleri ile konuş."

"Zenginin yükünü herkes yükler. Ağanın paltosunu tutan çok olur. Zatı âlileri yere düşmesin diye herkes koltuklar. Ama asıl hüner, bir zavallıya yardım etmektir. Yollarda sürünen bir biçâreyi elinden tutup kaldırmaktır."

"DÜNYADA BİR BELALI, ŞERLİLER TAKIMI VARDIR. BUNLARIN EN PİSİ ZÂLİME YATAKLIK EDENDİR. BU DURUM ZAVALLILARI ÜZER, KAİNATIN NİZAMINI BOZAR. EĞER ALLAH'A İNANIYORSAN ALÇAĞA YARDIM ETME. KİMSESİZ ZAVALLIYI EZME."

"İftiralar seni mahzun etmesin. Yalancının tezviri seni üzmesin. Eğer iftiracı bir yalancı ise. Ne kadar doğru olursan ol, dili sözünü bulur, söyler, sen haklı da olsan, haksız çıkarmaya çalışır. Fakat üzülme, hakikat birgün geç de olsa meydana çıkar."

"Doğru ol, doğruyu söyle. Üzüntü getiren doğru, sevindiren yalandan iyidir."

"Kibir düşürür, tevazu yükseltir. Cömert insan ölse de şerefi yaşar. Cimri sağlığında da ölüdür, sessiz, şerefsiz yaşar. Derbederlik doğruluk getirmez. Hayatta muvaffakiyetin sırrı intizamdır, üstün karakterdir."

"AYAK TAKIMI BAŞ OLUNCA, FAZİLET SAHİPLERİ AŞAĞIDAN AŞAĞI KALIR."

"Taşı ateş yakar. Taş sert, ateş yumuşaktır. Su taşı deler. Taş katı, su mülayimdir. Kireç taştır, su sudur. Fakat su onu eritir. Sen de yumuşak ol. Sertler geç de olsa önünde diz çöker. Sen iyilik yap. Zaman geçse bile, kötü düşünenler sana karşı mahcup olur."

"Hayasızlığın, edebsizliğin geldiği yerde bela çok olur. Şerir tiplerin hepsi hayasızdır. Onun bunun nâmusu ile oynayanlar, edebden mahrum kimselerdir. Her işte edebli, terbiyeli olmak lâzımdır. Hâyâsızın bir an yıldızı parlasa da aldanma, kâğıt alevine benzer. Külünden bile fayda olmaz. Gittiğin, gezdiğin her yerden bir şeyler öğren. Bu öğrendiklerinden ayrıca faydalan. Gördüklerinden, ahlâkında, rükûnda bulunan hastalıklara ilaç yap."

"Kötülüğü sevme, yapsan da sevme. Sevmeden kötülüğe düşen, bir gün çıkar. Gün olur ki kurtulur. Severek, hoşuna gide gide, keyf ede ede yapan kurtulamaz. Battıkça batar."

"Hak yoluna yardım, bir şereftir. Şerefli insanlar doğruya yardım ederler. Boş, batıl işlerle oyalanmazlar. Bilirler ki sonu yoktur."

"İnsanların en temizi, dünya malı ile fazla meşgul olmayandır. Malı, mülkü kendini Allah'a ibadetten alıkoymayandır."

"İnsanların en cömerdi istenilmeden veren, en asili de, intikama muktedir iken affedendir."

"İnsanların en kötüsü, iyiliği kötülükle karşılayan, insanların en iyisi, kötülüğe karşı iyilik yapandır."

"Dünyaya geldiğin zaman, sen ağlarken çevredekiler gülüyordu. Öyle bir hayat sür ki, öldüğün zaman çevredekiler ağlarken, sen gülümseyerek âhirete gidesin."

"Bir kul Allah yolunu seçerse, ilk önce kalbinde Allah sevgisi peydah olur. Kanaatkâr olur. Anlayışlı olur. Gönlü, gözü tok olur. İrfan sahibi olur. Bilginin çözemediği hikmetleri sezer. Böylece doğru yolu bulur, doğruluğuna inandığı yoldan onu kimse çeviremez, eli darda olsa azla yetinir. Çünkü iffet sahibi olmuştur. Namus perdesine bürünmüştür.

Bir kimse Allah'a inanmazsa, gözlerini hırs perdesi kaplar. Dünyayı emri altına almak ister. Yalnız dünyayı görür. Yalnız dünya malını bilir. Bu haliyle mânen insanlıktan çıkar. Vahşi olur. Fesat küpüne biner. Şer yüklenir. İnsanlara zahmet verir. Hakiki vicdan, hikmet ve irfan sahiplerini üzer."

"Çoğu zaman şeref şöhret uğruna feda edilir. Aklı olan şöhreti atar. Şerefini koru."

"Göz yaşlarını tevbe ile akıt. Tevbesiz ağlamak boştur. Günahlarını itiraf et ağla. En hayırlı göz yaşı, hatadan dolayı akan yaştır."

"Kitapsız din olmayacağı gibi, kitapsız medeniyet de olmaz. Kur'an bugünkü ve yarınki medeniyetin de kitabıdır."
 
Hz. Ali'ye kulak verelim
Hz. Ali'nin yöneticilerin kulaklarına küpe olacak bir nasihati vardır. Bugün yorumsuz olarak bu nasihati nakletmek istiyorum. Yönetici pozisyonunda bulunanlara hitaben diyor ki:
"Halka karşı içinizde daima sevgi ve nezaket duyguları besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın. Onları azarlayıp sert davranmakla başarı kazanacağınız fikrine kapılmayın.
Müslüman olsun veya olmasın, herkese eşit davranın. Müslümanlar kardeşiniz Müslüman olmayan ise sizin gibi birer insandır.
Affetmekten usanmayın. Cezalandırmakta acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin.
Taraf tutmayın. Bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa sevk eder.
Memurlarınızı seçerken, zalim yöneticilere hizmet etmemiş, devletin suçlarından ve zulümlerinden kaçınmış olmalarına dikkat edin.
Yardımcılarınızı doğru, dürüst ve nazik kişilerden seçin. Bunlar arasında da çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.
Tayin edilecek kişiler hakkında araştırma yapmayı ihmal etmeyin.
Haksız kazanç ve ahlaksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyin.
Memurlarınızın hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanın.
Mektup ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap vermeye çalışın.
Halkın güvenini kazanın ve kendilerini, onların iyiliği içini çalıştığınıza inandırın.
Vaadinizden ve sözünüzden hiçbir zaman dönmeyin.
Esnaf ve tüccarlara dikkat edin, onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikar karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin.
El sanatlarının gelişmesine yardım edin. Çünkü bu çalışmalar yoksulluğu azaltır, hayat standardını yükseltir.
Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdırlar.
Mukaddes görevinizin yoksul sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardıma ihtiyaç duydukları zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayın
 
selam vermek bir duadır

Bir selam ile selamlandiginiz zaman siz de ondan daha guzeli ile selamlayin; yahut ayni ile karsilik verin. Suphesiz Allah, her seyin hesabini arayandir." [Nisa suresi: 86.ayet]

Selam; karsidaki insanin Allah'in rahmetinden feyizlenmesi icin bir mu'minin, diger mu'min kardesine yapmis oldugu bir duadir. Bu sebeple dinimizde selam vermek cok buyuk sunnetlerdendir. Kur'an-i Kerim'de de bu konuyla alakali bircok ayet vardir. Mu'minler cennete girerken onlarin selamlarla karsilacaklari belirtilmis, Allah'in Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e bircok yerde selam verdigi anlasilmistir.

"Ayetlerimize inananlar sana geldiginde onlara deki: Size selam olsun" (El-En'am, 6/54.)

"Elcilerimiz (melekler) Ibrahim'e mujde getirdiler ve "sana selam olsun" dediler." (Hud, 11/69)

Ahiret hayatinda da selamlasmanin ayni kelimelerle yapilacagi belirtilir. "Melekler: "Sabrettiginize karsilik size selam olsun..." derler." "Iman edip de iyi isler yapanlar, Rablerinin izni ile icinde sonsuza kadar kalacaklari altindan irmaklar akan cennetlere sokulacaklardir. Orada birbirleriyle karsilastikca soyledikleri soz "selam"dir. (Ibrahim, 14/23; bk. Yunus, 10/10)

"Onlar meleklerin "size selam olsun. Yapmis oldugunuz iyi islere karsilik cennete girin" diyerek, tertemiz bir sekilde canlarini aldiklari kimselerdir." (en-Nahl, 16/32)

"...evlere girdiginiz zaman, Allah tarafindan mubarek ve pek guzel bir yasama dilegi olarak kendinize (birbirinize) selam verin. Iste Allah, dusunup anlayasiniz diye size ayetleri boyle aciklar." (Nur suresi: 61)

'Ey inananlar! Evlerinizden baska evlere izin almadan, selam vermeden girmeyiniz. Eger dusunurseniz bu, sizin icin daha iyidir.' (Nur suresi: 27)

Selamin Islam toplumunda yayginlastirilmasini emreden Allah elcisi, bir hadisinde bunun toplumsal sonucunu soyle aciklamistir:

"Ruhumu kudret elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, siz iman etmedikce cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikce de iman etmis olmazsiniz. Yaptiginiz zaman birbirinizi seveceginiz bir ameli size haber vereyim mi? Aranizda selami yayiniz."

hadis-i serifine binaen selam verme dinimizde buyuk bir onem arzetmistir.

Dinimize gore selam vermek "Selamun Aleykum" veya "Selamun Aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu" demektir. Hanefi mezhebine gore selam vermek buyuk bir sunnet olup, selam almak vaciptir. Bir kisi bir zumreye selam vermisse; o zumreden bir kisi selama icabet ederse herkesin uzerinden vacip hukmu kalkmis olur. Ama kimse selami almaz ise herkes yukumlu olmus olur.

Gunumuzde kullanilan "hayirli sabahlar", "hayirli aksamlar", "iyi gunler", "iyi aksamlar", "gunaydin" veya "tunaydin" gibi deyimler, selam verilenler uzerinde huzur, guven ve esenlik meydana getirebilirse de "Islam'a ait selam"in yerini tutmadiginda aciklik vardir. Belki bu deyimler asil selamlasmadan sonra dua ve temenni niteliginde soylenebilir.

Selamlasma dil ile olmalidir. Bu konuda Tirmizi'nin bir rivayetinde Hadis-i Serifte:

'Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin, cunku Yahudilerin selami parmaklarla isarettir, Hristiyanlarin selami da avuclarla isarettir.'

denmistir.

Selam vermek toplumuzda oldugu gibi sadece bir yere girerken degil, ayni zamanda bir yerden cikarken de yapilmasi gereken bir harekettir. Bir yere girerken verilen selamla cikarken verilen selam arasindaki fark bir Hadis-i Serif'te bakin nasil belirtilmis:

'Biriniz bir meclise gelince selam versin. Kalkmak isteyince de selam versin. Birinci selam ikinciden evla degildir. (ikisi de ayni derecede ehemmiyetlidir.) (Tirmizi)

Bos bir yere, eve veya camiye girdigimizde bile selam vermek sunnettir. Umulur ki; orada bulunan melekler veya mu'min cinler bulunur da; selama cevap verirler.Selam bir duadir; boylece hic bilmedigimiz ve gormedigimiz ama varliklarina inandigimiz meleklerin ve cinlerin dualarini uzerimize almis oluruz.


Selamlarin en guzeli Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (sallalahu alehi ve sellem)'in uzerine olsun.
 
Sakıp Sabancı'nın 48Öğüdü
1.Nasıl bir “Güç” arıyorsunuz? Onu Bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın.
2.Başkasından, özellikle politikacıdan medet, ummayın.
3.Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün.
4.Karşınızdakilerin “İnsan” olduğunu hiçbir zaman unutmayın!
5.İnsanların birer “Makine” olmadıklarını bilin.
6.Terfi, ödüllendirme ve cezalandırma, başarıya yol açar.
7.Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun.
8.“Vicdan Huzuru” başarılı olabilmenin temel şartıdır.
9.Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbir zaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin.
10.Hiçbir işi “Kıyısından Köşesinden Tutmayın”. Yapacağınız iş ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın.
11.Hayata uyun.
12.İyilikleri unutmayın. İyilikleri karşılıksız bırakmayın.
13.Aç gözlü olmayın. “Allahıma Şükür” demesini bilin.
14.Şans, kader ve kısmet, yararlanmasını bilenler için vardır.
15.Hiç ölmeyecek gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun.
16.Dünyanın sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın.
17.Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin.
18.Güler yüzlü ve tatlı dilli olun.
19.Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.
20.Sağlıklı olun. Sağlık her şeyin başıdır.
21.Düzenli bir yaşamınız olsun.
22.Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir.
23.Bilgili olun.
24.Gözünüzü açın.
25.Risk almayı bilin. Cesur olun.
26.Güvenilir insan olun.
27.Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın.
28.Yaptığınız iş farklı olsun.
29.Müesseseleşin.
30.İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.
31.Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir.
32.Borç para vermekte, kefil olmakta dikkatli davranın.
33.“İyiyi” yüreklendirin, alkış verin. “Kötüyü” ayıplayın, ceza verin.
34. Allah herkese “Bölüşmeyi” nasip etmez. “Bölüşmek” ve “Paylaşmak” kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin. Paylaşmasını becerin.
35.Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.
36.Her şeyin bir şeyini, Bir şeyin her şeyini bileceksiniz.
37.Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun programınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir.
38.Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın.
39.İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun. Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun.
40.Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkânlardan yararlanmak hesabıyla, uygunsuz kişi veya guruplarla ilişkiye girmeyin.
41.Kişisel çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın.
42.Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakârlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin.
43.Şeyh uçmaz. Onu müritleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz.
44.Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın.
45.Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur.
46.Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü bir şey ama ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.
47.İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Son nefesinizde yapamadığınız şeyler için üzüntü duyun.
48.Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.
Seyyid KEMERKAYA
 
Hiç Kimseyi Hor Görme

KİMSEYİ HOR GÖRME!



Rivâyet edilir ki:
Birgün Îsâ -aleyhisselâm-, İsrailoğullarından sâlîh zannedilen bir kimse ile şehir dışına çıkmıştı. Halk arasında fâsıklıkla meşhûr günahkâr bir adam da büyük bir eziklikle peşlerine takılmıştı. İstirahat için mola verildiğinde bu günahkâr kul, samîmî bir nedâmet ve utanç hâli içinde, gönlü kırık olarak onlardan ayrı bir yere oturdu ve merhametlilerin en merhametlisi olan Hak Teâlâ'nın yüce affına sığınarak:
"- Rabbim! Şu yüce peygamberinin hürmetine beni affet!" diye duâ eyledi.
Salih zannedilen kişi ise, onu fark edince küçümsedi, hakîr gördü ve ellerini semâya kaldırıp:
"Allâh'ım! Yarın kıyâmet günü beni bu adamla birlikte haşreyleme!" diye ilticâda bulundu.
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak Îsâ -aleyhisselâm-'a şöyle vahyetti:
"Yâ Îsâ, kullarıma söyle; ikisinin de duâsını kabul ettim. Boynu bükük mücrim kulumu affedip kendisini cennetlik kıldım. Halkın sâlih zannettiği kişiye gelince, onu da, benim affettiğim kulumla beraber olmak istemediği için cennetliklerden kılmadım."
KISSADAN HİSSE:
İlâhî lânet ve gazaba uğrayanların dışında her ne sebeple olursa olsun Allâh'ın kullarını istihkar (hor görmek), kalbin bir cinâyetidir. Bu cinâyeti işleyenlerse, ilâhî muhabbetten uzak, taş kesilmiş nasipsiz kalblerdir. Esasen bir kimse, başkasını küçümseyip hor görmekle onu alçaltmaktan ziyâde, kendini alçaltıp perîşân etmiş olur. Nitekim Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

بِØ*َسْبِ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ اَنْ يَØ*ْقِرَ اَخَاهُ الْمُسْلِمَ

"Birinin, din kardeşini hor ve hakîr görmesi, ona günah olarak yeter." (Müslim, Birr, 32)
Şâir ne güzel söyler:
Harâbât ehline hor bakma zâhid,
Defîneye mâlik vîrâneler var
 
Hadİ Bu GÜn Ne Varsa, Kİm Varsa Affedİn!!!!


Hayatımıza kimler giriyor kimler çıkıyor bir düşünün... Ne çok insan var!Her birinin ayrı derdi, düşüncesi, yalnızlıkları... Hepsi ama hepsi farklı... Kimi boşluklara sürüklenmiş, kimi hayatı yadırgamış, kimi dünyayı cennet yapmaya kalkmış, kimi yeryüzünde büyüklenerek yürür olmuş!İşte böyle iyisiyle kötüsüyle karışık insanlarla beraber yaşıyoruz. Haksızlığa uğruyoruz; ya da öyle sanıyoruz. Kırılıyoruz, küsüyoruz, ağlıyoruz hatta bazen laf anlatamıyoruz... Sizi kimler üzdü bir düşünün. Kimler hakkınıza girdi? Siz kimlerin hakkına girdiniz? Tek tek gözünüzün önüne getirin. Canınız hala yanıyor, hatırladıkça üzülüyor, ağlıyor musunuz? AmA biliyorsunuz ki bunların hepsinin hesabı verilecek!bunları bir kenara bırakalım. Şimdi de cenneti düşünün. Tüm cennetle ilgili ayatleri aklınıza getirin. orayı düşünün. bir süre sonra aklınız bile düşünmeye yetmiyecektir. Söyleyin bana hakkınıza girdiğinizi düşündüğünüz, hakkımı helal etmiyorum dediğiniz insanlarla hesaplaşarak zaman kaybederek cennete mi girmek isterdiniz yoksa kısa zamanda ferahlığa kavuşmak mı? Biliyor musunuz, hayal edin siz ve karşınızda hakkınızı alıcağınız kişi.. mahşer yerindesiniz!Cenneti kazanmak kolay değildir. cenneti tercih etmez misiniz? Hadi bugün aklınıza kim geliyorsa affedin!hadi büyük bir fedakarlık yapın!hadi affedin ki siz de affedilesiniz. Merhamet edin ki merhamet bulasınız. Korkmayın affettiğiniz kişi yine yaptıklarının hesabını verecek. Siz affederek sadece yükselicek ve cennet sahibi olucaksınız. Bıkmadınız mı hala geçmişe dönüp dönüp size yapılanlara üzülmeye? bıkmadınız mı üzerinizdeki ağırlıkları taşımayı? bıktıysanız, hafiflemek istiyorsanız. affedin ve ağırlıklar tek tek üstünüzden düşsün. Böylelikle bunlardan kurtulunca daha sağlıklı olucak, dini gerekliliklerinizi daha güzel ve huzur içinde yapıcaksınız. Şunu bilin ki bu tür üzüntüler insanı kalp rahatsızlıklarına kadar götürüyor ve bedenimiz de bize emanet değil mi? Hadi ne duruyorsunuz kimseler duymadan affedin kim varsa!!!
 
Boyanmış Gözler



Küçükken, anlamiyorsun etrafinda ne dolaplar dönüyor. Oynuyorsun onlarla, sana yapacaklarindan habersiz, senden çalacaklarindan habersiz, onlar benim arkadasim diyorsun zaten onlarda habersiz sana yapacaklarindan...

Büyüyünce, anliyorsun herseyi ama ben kapilmam diyorsun, sana dikkat et diyenleride tersliyorsun.

Kapilmam diyorsun ama lafta kaliyor...
Ne Aylinler, ne Fundalar, ne Gamzeler görüyorsun bataklikta ama gözlerini boyamislar, batakligi görmüyorsun.

Hersey ailede basliyor ailede bitiyor... Niye "namaz kil" diyeceklerine niye namaz kilindigini söylemiyorlarki. Niye "el alem ne der" diyeceklerine Allah(cc) ne emir ediyor demiyorlarki...
Dogru onlara dendimiki desinler.

Îste basliyor...
- Basinin tacini aliyorlar! Sen "okulda yasak" diyorsun.
- Etegini aliyorlar! Sen "e tabi herkes pantolon giyerken ben etek mi giyeyim birsey olmaz" diyorsun.
- Kazagini bile aliyorlar! Sen "hava çok sicak, herkez bana bakiyor" diyorsun
- Müslümanligini aliyorlar sende onlara bakiyorsun!!!

Sonuç....
Kolsuz ve dar bir badi, kisa ve dar bir pantolon ve yüzünde boyadan bir maske... Yazik
Bir zamanlar "müslümanim" diyen yariçiplak bir mankene kiziyordun, simdi ondan ne farkin var?
Simdi ne farkin var kafirden?
Hani o eski gül? Sen kimlere, nelere özendin be güzelim?
Bir "sevgili" istiyordun oldu! Ama benimki kadar ebedi mi?
Ah be Elifim, niye yaktin kendini? Ben seni Allah için sevmistim... Yoldas seçmistim... Niye Hak yoluterk ettin?
Ben bilemedim! Nerden bileydim?

Simdi Beka olana siginiyorum, yalvariyorum...
Sana ve senin gibi nice Eliflere hidayet bagislasin ve beni ve bütün müslüman kardeslerime davalarindan sastirtmasin.
 
İşin delisi olmadıkça velisi olunmaz
* Sahip olduğunuz nimetlerin kıymetini bilin, şükredin. Şükrederseniz nimetler daha da artar. Şükretmezseniz elinizden alınır. Elinizden alınınca öyle kalmazsınız. O andan itibaren sizde azab-ı ilahi başlar.

* Nimetler kuş gibidir. Onları şükür ipiyle bağlayın, yoksa uçup giderler.
* Bir işin delisi olmadıkça, o işin velisi olunmaz.
* Başarının sırrı sormaktır.

* Müslümanın bütün işleri dine uygun olmalı. Dine uyan, dünyayı ve haramları sevmez olur. Kalbinde haram işlemek arzusu kalmayınca, kalbine Allah sevgisi dolar. İçindeki su boşalan şişeye, hemen havanın dolması gibi olur.

* Dünyada, kim kimi severse, ahirette onun yanında haşrolacak.

* Ehl-i sünnet yolunda olanları, Allah’ın dinine hizmet edenleri sevmek hubbi fillahtır. Kâfirleri, bid’at ehlini sevmemek buğdi fillahtır. Bu, kalben sevmek ve sevmemektir. Dövüşmek ve münakaşa etmek değildir. Hem dostla, hem düşmanla, münakaşa dahi etmemeli.

* Ehl-i sünnetten kimseye zarar gelmez.

* Akıl kıymetlidir ancak tek başına senet değildir. Kendi aklına göre hareket etmemeli. Akıl tek başına doğru yolu bulamaz, bulabilseydi Peygamberler gönderilmezdi.

* Dünyada en mühim, en önemli şey, ehl-i sünnet itikadını öğrenmek, tatbik etmek ve yaymaktır.

* Herkes ile iyi geçinin, hiç kimsenin kalbini kırmayın.
* Şeref-ül mekan bil mekin. [Mekanların şerefi içindekilerle ölçülür]

* Arkadaş nedir? Seni Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmaya teşvik eden kimsedir.

* İhtiyaçsızlık azgınlığa sebep olur.
* Mütevazı olan ne şikayet eder, ne şikayet edilir.

* Hakiki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.
* İstediklerini vermediğiniz zaman kızan ve küsen hakiki dost değildir.

* Başarı nedir? Manisi nedir? Başarı, öldükten sonra ahirette işe yarar şeydir. Ahirette işe yaramıyorsa, o başarı değildir. Manisi insanın kendisidir, yani aklına nefsine uymasıdır.

* Acılar ve sevinçler paylaşıldıkça insanlar rahat olur.
* Silsile-i aliyye büyüklerini tanımak ve sevmek dünya ve ahiret saadetlerine kavuşturur.

* İbadetler insanın vazifesidir. Güzel ahlak ise meziyetidir.

* Ehl-i sünnet itikadı nimeti güneş gibidir. Sıkıntılar yıldızlar gibidir. Evet yıldızlar var elbet, inkâr edilmez ama göremezsin! Güneşin olduğu yerde yıldızlar yok olur. Yıldızların adı olmaz.
 
Nuh'un gemisinden tavsiyeler


Hayat hakkinda bilmem gereken herseyi Nuh'un Gemisinden öğrendim..

Bir : Vapuru kacirmayin.

Iki : Hepimizin ayni gemide oldugunu asla unutmayin.

Uc : Ileri donuk plan yapin. Nuh gemisini yapmaya basladiginda henuz
yagmurlar baslamamisti.

Dort : Her zaman formda olun. 600 yasina gelseniz bile birileri
sizden cok onemli seyler isteyebilir.

Bes : Elestirileri dinlemeyin; yapilmasi gerekiyorsa o isi mutlaka
bitirin.

Alti : Geleceginizi yuksek topraklarda kurun.

Yedi : Guvenlik icin cifter cifter seyahat edin.

Sekiz : Hız her zaman avantaj olmayabilir. Citalar salyangozlarla
ayni gemideydi.

Dokuz : Stres altina girince bir muddet icin kendinizi koyverin.

On : Nuh'un gemisi amatorler tarafindan yapildi; Titanik ise
profesyoneller tarafindan.

Onbir : Allah 'a sığındınız mı istedigi kadar firtina olsun, sonunda
sizi bekliyen bir gokkusagi bulursunuz.

hepsine katılmasam da en son maddeyi çok beğendim..(alıntıdır)
 
UYARILIYORUZ !!!

UYARIYORUZ!

ALLAH�IN AZABINI HATIRLATIYORUZ!

ÜZERİMİZDE KARA BULUTLAR DOLAŞIYOR...

BÜYÜK FELAKETLER KAPIMIZIN ÖNÜNDE SIRASINI BEKLİYOR...

GÖK...HOMURDANIYOR!

YER... AYAĞIMIZIN ALTINDAN KAYIYOR!

BİZLER İSE HALA GAFLET İÇERİSİNDEYİZ, UYKUDAYIZ... BOŞ ŞEYLERLE UĞRAŞIYORUZ.

İNSANLARIN SURATI ASIK... ÇEVRENİZE BİR BAKINIZ, HERKES BİRER BUNALIM, BİRER STRES YUVASI OLMUŞ... HUZURU KAYBETMİŞ.

MÜSLÜMANLAR! KENDİNİZE GELİNİZ...

ZAMAN; AHİR ZAMAN�DIR...

ZAMAN; ALLAH�A DÖNÜŞ ZAMANI�DIR...

ZAMAN; TEVBE VE İSTİĞFAR ZAMANI�DIR...

��KENDİNİZİ VE AİLENİZİ YAKITI İNSANLAR VE TAŞLAR OLAN CEHENNEM ATEŞİNDEN KORUYUNUZ�� (TAHRİM, 6)

İYİLİĞİ EMREDİP, KÖTÜLÜKLERDEN SAKINDIRMAK İÇİN GAYRET EDİNİZ!

ALLAH�I ve UYKULARI KAÇIRAN ÖLÜMÜ AKLINIZDAN ÇIKARMAYINIZ!

ETRAFINIZA MERHAMET EDİNİZ Kİ; ALLAH�TA SİZE MERHAMET ETSİN...

HELALLERE ve HARAMLARA DİKKAT EDİNİZ!

��SADAKALAR; BEL VE MUSİBETLERİ YOK EDER...�� SADAKALARI ÇOĞALTINIZ!

EVLERİNİZİ, ALLAH�IN ÂYETLERİNE UYARAK NÛRLANDIRINIZ.

HAYATINIZI, PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZ (s.a.v)�in GÖSTERDİĞİ YOLDA GİDEREK GÜZELLEŞTİRİNİZ, GERÇEK HUZURA VE KURTULUŞA;

ANCAK İSLAMI, HAYATIMIZIN HER SAFHASINDA YAŞAYARAK ULAŞACAĞIMIZI UNUTMAYINIZ.

EVLERİNİZE VE AİLENİZE SAHİP ÇIKINIZ!

EN BÜYÜK SERMÂYENİZ OLAN ÖMRÜNÜZÜ TELEVİZYON KARŞISINDA TÜKETMEYİNİZ! HER AN ZEHİR AKITAN TELEVİZYON PROGRAMLARI SİZİ CEHENNEME SÜRÜKLEMESİN!

DİKKAT EDİNİZ! YARIN HESABINI VEREMEZSİNİZ...

FELÂKETLER TEPEMİZDE KOL GEZİYOR...

UNUTMAYINIZ Kİ;

��ALLAH�IN AZABI PEK ŞİDDETLİDİR!��

VAKİT GEÇ OLMADAN KENDİNİZE GELİNİZ, SAMİMİ OLARAK ALLAH (c.c)�tan BAĞIŞLANMAYI DİLEYİNİZ! BAŞKA KAPI YOK...

AÇIN ELLERİNİZİ MEVLA�YA...

AÇIN ELLERİNİZİ DUA�YA...

AÇIN ELLERİNİZİ RAHMETE...

AÇIN... AÇIN...
 
Gece Hayatımız Olmalı..!



Senin mutlaka gece hayatin olmalıdır. Peygamberani deyişle, bir süt sağımı kadar da olsa gece uyanık olup, ALLAH-u Tealanın huzurunda bulunmalısın. Diğer insanlardan farklı olarak, uykunu bölüp huzura varmalısın.

Bil ki, gecesi olmayanın gündüzü yoktur. Gece sabaha kadar yatağa boylu boyuna uzanan birisinin gündüze vereceği bir şeyi yoktur. Gece senin feyizle dolduğun, gündüz ise bu feyzi başkalarına aktardığın vakittir. Dol ki, boşaltacağın bir şeyin olsun.

Ne güzeldir gece! Yıldızların parlayıp kendisini gösterdiği, nurların tecelli ettiği zamandır ve mekandır gece. Görmüyor musun? Bin aydan daha hayırlı olan vakit, gündüz değil gecedir. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)in şu yalan dünyadaki en yüce ve mutlu anı olan Mirac, gece vuku bulmadı mı?

Evet, gece gönül adamlarının akşama kadar bekleyip durduğu vakittir. Gece samimiyettir, gece sıpsıcaktır. Gecenin, yani yalnızlığın riyası yoktur. Herkes uyurken kalk, bir abdest al soğuk suyla, Rabbinin huzuruna var, boynunu bük… Ona bir şeyler mırıldan, isteklerini sırala…gecenin nasıl iletken olduğunu göreceksin. Radyo dalgaları bile gece daha iyi çeker.

Bütün bunlar olup biterken, gecenin bunca avantajları varken, senin geceyi bastan sona uykuyla geçirmen ne büyük gaflet, ne büyük kayıptır
 
Kalplerimiz üç örtü ile örtülüdür.
Bu örtüler kalkmadığı müddetçe kulun kalbinin ALLAH a ulaşamayacağını söyleyen

İbrahim B. Ethem hz.leri bunları şöyle sıralar:

1- Eldekine sevinmek

2- Kaybedilene üzülmek

3- Övülmeyi sevmek.

Elindekine sevinirsen,hırslı biri olursun.
Hırslı bir kimse ise istediğini alamamış,mahrum kimsedir.
Kaybettiğine üzülürsen,kızan birisi olursun.
Kızan birisi ise azaba yakalanır.
Övgülere sevinirsen,kendini beğeniyorsun demektir.
Kendini beğenmek ise amelleri boşa çıkarır.
 
O ne hoştur, hayır yolunda olan ki, o'nun azığı iyiliktendir


o ne yücedir.
Gönlünüzün dili yoktur ama, gözünüzün yaşı vardır şüphesiz.
O ne yücedir.
Siz kendinizi değil, hasmınızı övünüz. O'nun sevgisinden varettiği birini hasım diye biliyorsanız eğer.
Burada bir bileceğiniz, bir bilmediğiniz gizlidir. Ve incedir aradaki fark. Siz inceyi görmesini bilenler, ayırdediniz bunu.
O ne yücedir.
Aranızda hayrı başkalarına istemeyen, kendisine hayır beklemesin, çünkü o yalnışta, çünkü o ayrılıkta olandır.
Birbirinizin gözüne gönlünüzle bakınız ve birbirinizin gönlüne gözünüzle, işte o zaman gözlerinizle gönülleriniz konuşacak da, dilinizin birbirine söylemediğini anlayacaksınız çoktan.
O ne yücedir.
Siz kendinize istemediğiniz kötüyü, kardeşleriniz için istemeyensiniz ya
siz hertürlü iyiyi, kendinizden önce, kardeşlerinize dileyensiniz ya
öyleyse, korkuda, endişede, şüphede olmanız yersizdir.
Varlığına ve birliğine andolsun ki o'nun yeri gönüllerdedir. Birbirinizi üzmek o'nu üzmektir.siz o'na mallarınızla ve kopamadıklarınızla değil ancak arınmış gönüllerinizle yakın olursunuz. Gerçekten arınmış gönül aklı ile onu yıkamasını bilendedir.
Gerçek herzaman gönlünüzün dilediği değildir. Ancak gönlünüz arındıkça onu bulacaktır şüphesiz.
O ne yücedir.
Sevgi ile bakmasını bilen gerçek ibadeti bulandır. çünkü o her baktığı yerde yalnız o'nu görür.
O ne yücedir.
Bir gönül yapan, bir yüz güldüren kişi bilmelidir ki o gönüllerde sevgi çiçek açmaktadır. O çiçeğin açtığı yüzlere gülümseyen de o ve o'nun hoşnutluğudur.
O ne yücedir.
O esirgemeden vericidir yalnız.
O'nun gerçekliğini bilip, o'na gerçekten inanıp ve o'ndan gerçekten isterseniz, vermeyeceği yokyur şüphesiz.
Istemek için gönlünüze önce o'nu koyunuz. Sonra yönelip dileyiniz.mutlak vercektir.
O ne yücedir
seviniz. Sevgi nimettir. Menzile giden yol sevgiden geçer. Başkaları tarafından sevilmek istiyorsanız, başkalarını seviniz.yoksulluğa düşmekten korkmayınız. Sevmemekten ve sevilmemekten korkunuz.çünkü huzur sevginin kardeşidir.
Doğru olan hiçbirşeyden korkmaz çünkü doğruların gözle görülmeyen orduları vardır.
Biliniz ki varacaklar olanlar o'nu anmayı unutmayanlardır.
 
Ey Kardeşlerim!

Nefsimize daima şu şekilde hitap edelim:

"Ey nefsim! Diyelim ki sen öldün!

Fakat Allah-u Zülcelal sana ömür verseydi çok amel yapıp ömür sermayeni

en iyi şekilde değerlendirecektin ve bunun için bir çok temennide bulunacaktın.

Şimdi kabul et ki; Sen öldün ve geri çevrildin de sana mühlet verildi.

Sakın bu günleri boşa çevirme! Her nefes paha biçilmeyen bir cevherdir.

İyi bil ki!

Bir gün, gece ve gündüz olmak üzere yirmi dört saattir."
 
Ağlayamıyorsak Gülmekten Utanalım

Hakkını veremeden eda edilen namazlarımıza ağlayalım..

Hakkını veremeden eğilip kalkmalarımıza ve bunlara namaz deyişimize
ağlayalım..

Aşıkla mâşuk misali ALLAH(c.c.) ile kulun buluşma noktası olan
secdelerimizin ve seccadelerimizin hakkını veremeyişimize ağlayalım..

Günde en az beş defa sunulan af piyangosunu kaçırdığımıza ağlayalım..
Her bir namazda bütün günahlarımızdan arınma fırsatını kaçırdığımıza
ağlayalım..

Uykunun kollarında gaflet içinde geçen zamanımıza ağlayalım..

Gaflet ile geçirilen ve boşa giden günlerimize ağlayalım..

Her gün onca hadise karşısında ürpermeyen kalplerimize ağlayalım..

Dünyaları yutsa da doymayan nefislerimize bende oluşumuza ağlayalım

Dua edin icabet edeyim diyen Rahman ve Rahim olan Rabbimize karşı dua
etmeyişimize ağlayalım..

isteyin vereyim diyen Rabbimize karşı sanki hakkında vaadinden dönmesi söz
konusuymuş gibi, Ona güvensizliği işmam eder tarzda Ondan kamil iman, tam
ihlas ve takva istemeyişimize ağlayalım..

Hiç ölmeyecekmiş gibi, toprak altına girmeyecek ve hesap vermeyecekmiş gibi
yaşayışımıza ağlayalım..

Kalbim temiz deyip her türlü fecaati işleyip kendimizi avutmamıza
ağlayalım..

Evladımızın bizden, bizim de onlardan kaçacağımız günün gelip çattığı zaman
keşkelerin hiçbir faydası olmayacağını bu dünyada anlamadan göçüp
gideceğimize ağlayalım..

Her gün gözümüzün önüne serip sergilenen onca ibretlik hadiseler karşısında
başımızı devekuşu gibi kuma sokup değişmeyen hakikat olan ölümü kendimizden
uzak görüşümüze ağlayalım..

ölenle ölünmez canım deyip üç gün sonra şen-şakrak şarkılar türküler
söyleyip gafletle geçen ömrümüze ağlayalım..

Günahı günah bilmeden ve ona tevbe edemeden günahlarımızı yüklenip huzur-u
ilahiye gitme tehlikesinden bîhaber yaşadığımıza ağlayalım..

Dağlar cesametindeki günahlarımızı gördüğümüzde ben bu günahları ne zaman
işledim Ya Rab diyeceğimiz o günden bîhaber yaşadığımıza ağlayalım..
Kuran bize yeter deyip sünnete sırtımızı döndüğümüz güne ağlayalım..

Peygamberlerin bile Efendimiz ( sallALLAHu aleyhi vesellem )e ümmet olmayı
isteyeceği o gün bu ümmet-i merhûmeden olamama tehlikesi karşısında halimize
ağlayalım..
ALLAH(c.c.) dostlarını tenkit edip, Peygamber Efendimiz ( sallALLAHu aleyhi
vesellem )i üzdüğümüz için ağlayalım..

Ateşin odunu yiyip bitirmesi gibi bütün hayır ve hasenâtımızı bitiren
hasedden ve gıybetten kurtulamayışımıza ağlayalım..

Azdıran zenginlik karşısında günümüzü gün edişimize ağlayalım..
Hayırlısı varken hakkımızda hayırsız olanı istemeye devam etme
saygısızlığını gösterdiğimiz için ağlayalım..

Veren de alan da belli iken feryâd ü figân edişimize ağlayalım..

Gülün de dikenin de bağın da bahçevanın da sahibi belliyken onlara sahipmiş
gibi davranma saygısızlığından dolayı ağlayalım..

Böylesine muhteşem bir saltanat sahibi karşında cüzî irademize bakıp da
ulûhiyet işmam eden hallere girmek küstahlında bulunduğuz için ağlayalım..

Cüzî bir ibadetle ebedi cenneti vaad eden Sultanımıza karşı hak iddia etmek
kabalığında bulunmamıza ağlayalım..

Yokluktan varlığı çıkaran ve sonra da ebedi bir hayat vaad eden ve onu
verecek olan Rabbimize karşı günde birkaç saat ibadet ve hizmet etmekten
kaçışımıza ağlayalım..

Altmış yıllık bir hayatta istikamet üzere yaşamaya mukabil 60 trilyon sene
bile yanında bir hiç kalan ebedi bir hayatı vaad eden ALLAH(c.c.)ın sözüne
itimat etmezmiş gibi yaşayışımıza ağlayalım..

Bir ayağımız çukura girmişken bile mal mülk peşinde koşmaktan utanmayışımıza
ağlayalım..

ALLAH(c.c.) için verin dendiğinde nefsimiz adına verdiğimiz için ağlayalım..

ALLAH(c.c.) var deyip ve fakat sanki yokmuş gibi yaşayışımıza ağlayalım..

Hiç akletmez misiniz, hiç düşünmez misiniz diye ferman eden Kurânın sesine
ses vermeyişimize ağlayalım..


iyi günde unutup kötü günde hatırladığımız Rabbimize gösterdiğimiz
vefasızlığımıza ağlayalım..

iyi-kötü, dinli-dinsiz, said-şaki, müslüman, putperest, hristiyan, mecusi,
yahudi demeden, hiç ayırt etmeden her gün hepsine nimetlerini bol bol veren
Rabbimize karşı kulluğun ifadesi olan namaz, zekât, oruç, sadaka verme,
ALLAH( c.c.)ı zikretme, emr-i bi-l maruf gibi ibadetlerde gönülsüz
davranışımıza ağlayalım..

üç kuruş sadaka ile cenneti satın almış gibi bir havaya girişimize
ağlayalım..

şeytanın bizi ALLAH(c.c .), Rahimdir affeder diye diye kandırıp kulluk
vazifelerimizi ihmal ettirme tuzağına düşürmesine ağlayalım..

Gelin hep beraber günahlarımıza ağlayalım..

Ağlayalım ağlanacak halimize güldüğümüze..

Kuruyan göz pınarlarımıza, yaşarmayan gözümüze ağlayalım..
Ve ağlayalım ağlayamadığımız için acınacak halimize..
Gelin hep beraber ağlayalım..

Ağlayamıyorsak bile hiç olmazsa GüLMEKTEN UTANALIM....


alıntı
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst