Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Aglamasan...
Yine aglarken gördüm seni,gözlerin yasli,yasli…
Bir firtinali aksamin hüznü çökmüs üzerine.
Aglayan sen misin yoksa,bulutlar mi desem?
Aynaya vurmus,yasli gözlerin
Üzgün mü desem yoksa,süzgün mü desem?
Keske bu halini görmeseydim.
Simdi ben agliyorum senin yüzünden.
Dursun su yagan yagmur,bulutlara haber salin.
Bulutlara seslensem mi yoksa,seslenmesem mi?
Varsin yagsin mi desem de;
Yoksa yagmurlu aksamlari,sensiz mi geçirsem.
Güvenebilsem su yikik duvarlara,yaslansam.
Yillardir bildigim kaldirimlara,bir uzansam.
Bir ev bulabilsem,içinde sen olsan.
Ve sende aglamasan,sussan
Sadece bir gecelik gülebilsek…
O an firtinalar dinse…
Islak kaldirimlara aldirmadan,disari firlasak.
Sahile dogru kossak,neseyle el ele
Ve sen o gece hiç degilse aglamasan
Bir defa olsun akmasin gözyaslarin
Bir defa olsun kaldirimlara teslim olsak
Yagmura teslim olsak
.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bu şiirde bitecek birazdan
Ve sen gitmiş olacaksın yarına araladığım perdelere bakan buğulu camlardan
Üşüyor, ellerinin sıcaklığına hasret kalmış ellerim
Ve ufkumun görebildiği kadar uzağım bu kez sana
İşgal yaşıyorum sensizliğin karabasanlarıyla
Dudaklarımda iki kelime var senden sonra her lahza.
Sevgilim sevebildiğim...

Çığlıklarıma sessizlik karışıyor ara sokaklarda
Ki sokak lambaları şahittir üşürken yüreğim avucumda
Cebimde hayalini unutup gitmek sana mı kalmıştı
Hala tekil sevdamıza ağıtlar yakıyorum
Dilimde dua olan adına inat isimler türetiyorum şimdi.

Yinede arada sırada gözlerin geliyor zihnimin körelmiş yalnızlığına
İçime çekiyorum nefes aldığım her adımda adınla başlayan şiirlerin aruz veznini
Ve hiç unutamıyorum seninle geçirdiğim bu şehrin ilk ve tek gecesini
Şimdi bu şehir sensizliğe ağlıyor, bir başına kalmışlığa
Bir ben alışamıyorum sevdanın ardından dönüp dönüp ağıt yakışıma...

Sokaklar boşluğunu yaşıyor oysa sen değil miydin arşınlayan parke taşı sokakları
Başını okşayıp gittin ve benim gibi öksüz bıraktın, unuttun aşkına aç çocukları
Gül çehrene gülesim gelir, gül esinlenir gül çehrenin güzelliğinden
Bu şehir bir şiirdir her kelimesinde adınla başlayan serbest bir nazım
Konuştum, ağladım, bir dal sigara, bir bardak çay, bir ben, bir de sızım...
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.


Bir kurşun atımı kadar yakın bana hasretin,
Ölüm dudaklarımdan öptü öpecek..
Başucumda hala bitmemiş kitabım,
Daha ilk baskısında okuyanların gözyaşlarına yenilecek..

Kaçıncı kıyameti bu sokakların
Kaçıncı kaldırım bu beni kimsesiz bir serseri gibi bıraktığın..
Sayamadığım kaçıncı vedan bu söyle,
Yüreğimde her şey darmadağın..

Seni çok seviyorumların kentinde
Yalın ayaklı bir dilenciyim..
Bilsende bilmesende
Kalbinin esiriyim..
Esirinim..

Dönsende
Artık bıraktığın yerde değilim
Seni hala bu kadar sevdiğim için
Boşvermişler ülkesindeyim...
Bir tabelada asılı notun;
Yüz yıllık bir siteme astım kendimi
Dönmeyeceğim...
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Yüregimde bir çocuk
Sevinçle hüznü
Bir arada yaşıyor
Bir elinde umut çiçekleri
Digerinde mutsuzluk dikenleri...

Yüregimdeki bu çocuk aglıyor,
Batmış eline
Mutsuzluk dikenleri...
Umut çiçekleri
Gönlünü okşuyor...
Kendisini
Bekleyen geleceği
Umut çiçeklerinde
Biliyor...

Yüregimdeki çocuk
Ellerin de
Umut çiçekleri,
Gözlerinde
Bir ümit ışıgı yanıp sönerken
Kendisine sevgiyle uzanacak
Bir dost eli bekliyor...

Yüregimdeki çocuk
Bir elinde umutsuz dikenleri
Digerinde umut çiçekleri
Gözlerinin içi gülüyor...

Yüregimdeki bu çocuk
Gelecekten umutlu
Hayatla barışık yaşıyor..
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Sensizliğin İlk Sabahı

Bu sabah hüzünlüyüm, dokunsalar ağlarım..
Kalbim acılarla dolu, yokluğunun ilk sabahında..
Unutmuşum saatleri, zamanlar durmuş senin için..
Gidişine sabahlar bile isyan etti....
Sensiz güneşler bile doğmuyor, gözlerimde..
Zaman acımasız, zaman hain....
Bir sözünle güneşler batırmışsın, sabahlarımda..
Atmış gitmişsin beni bir köşeye..
Yokluğun bana doyar, ben yokluğuna susamışım..
Aklıma geldiğinde yudum yudum tükenirim..
Yokluğunun ilk sabahında...
Bir gün gelir bende çekip giderim sevginden..
Ama ozamana kadar bin kere ölürüm..
Bin kere dar ağacına asarım duygularımı..
Ama yinede fayda vermez, isyan ederim kaderime..
Dudaklarım boykot etmiş adını , zamansız..
Matemini dalga dalga yazarım gecelerime..
Gözlerim seni ağlar, ellerim seni yazar..
Ben çeker giderim hayatından, sen kalırsın o şehirde..
O şehirde insanlar çabuk unutulur, çabuk biter sevgiler..
İçeceğim yokluğuna , bu gece nöbet nöbet..
Lanet olsun bu karşılıksız sevdalarıma..
Lanet olsun beni hiç sevmemişliğine....
Benim olmayacağını bilerek yazacağım..
Ve benim hiç olmadığına içeceğim..
Vaad edeceğim bir şey yok sana benden başka..
Ama sen beni anlamadın istemedin asla...
Uzaklarda ışık var ama senin ışığına benzemez..
Öyle bir ateş yaktın ki bende yazmakla bitmez..
Sen beni aramazsın, özlemezsin biliyorum..
Ben seni esen yellerden bile soruyorum...
Öyle bir şarkı olsa ki seni anlatmasa..
Öyle bir şiir olsa ki seni yazmasa..
Öyle bir gün olsa ki senle doğmasa..
Çeylan gözlüm, yokluğunun ilk sabahında..
Sana hasretim sarılmasa..
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

keşke tanımasaydım seni
omuzlarıma bu kadar yük binmezdi o zaman
gözlerim ağlamayı bilmezdi
bu kadar sık kalbim çarpmazdı bu kadar delicesine
benimde ellerim sımsıcak olurdu mutlaka
geceleri asla uykusuzluk çekmezdim sabaha kadar
rüyalarım hatta tatlı hayallerim olurdu
duygusuzca düşünmezdim yokluğunda günlerimi saatlerimi
hep hiç üşünmezdim öylesine ölü soğuk durmda
hızla takip etmezdi beni kötü kader
kan çanağına dönmezdi gözlerimin ta içi
kayan yıldızlarda bende farklı dilekler susardım
duyardın anlardın yanımda konuşulanları
hasretin bu kadar artmazdı o zaman
bende gülerdim zaman zaman
deniz ve mehtap benim içindi önemli olan
hani hele kaplı bıçak dostum olmazdı sırtımda
güneşsiz dünyamda kavrulmazdı çile
beynimse böylesine hırçın uğuldamazdı sürekli
kar yüreğimde damla damla vurmazdı göz yaşlarıma
ruhum daraltmazdı benliğimi
sıkıştırmaz
en tiz sesiyle çığlıklar atmazdı göğsüm
simsiya yankılar oluşturmazdı yokluğunda
saçıma sakalıma bakardım delicesine
bütüm gücümle sigaramı çekmezdim
keşke tanımasaydım seni keşke
kara saplı bıçak dostum olmazdı
kar yürğime damla damla vurmazdı gözyaşlarıma
dedim ya keşke tanımasaydım seni keşke​
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Senden De Vazgeçtim
Çok şey istemiyorum hayattan; biraz huzur ve biraz da sadakat

Ama anladım ki bu bile haram bana. Ne huzurum var ne de aşığım
dediklerimin sadakati

Rahat uykulara dalmayı, huzur içinde uyumayı öyle çok istiyorum
ki. Ama eksiliyorum artık, tükeniyorum yavaş yavaş Beden aynı
beden belki ama ya o ruhum, Hele o dokunuşlar
Dokunuşlar aynı değil ki, aynı hislerle dokunamıyorum Kendi
dünyamı kendim bozuyor ve ardından yine kendi ellerimle kurmaya
çalışıyorum. Yıkıp kurmak... Elimden gelen sadece bu......

Kendi hayatımı yıkıp yıkıp kuruyorum. Canım çok yanıyor..
Canımın acısını unutuyorum zamanla... Hayır, hayır, unuttuğumu
sanıyorum... Kendimi kandırırsam, çevresindekilerin de bu yalana ortak
olacağını düşünüyor, kendimce oynuyorum. Hem kendi, hem de
başkalarının yaşamlarıyla...

Yoruldum artık. Yıkılıp tekrar ayağa kalkmaktan yoruldum. Kendi
hayalimin sonunu bulamıyorum. Belki de bir sonu yok. Yaşamı boyunca da
o sonu sanırım yakalayamayacağım... İçimdeki çocuk her geçen
gün biraz daha ölüyor..

Omuzlarıma çökmüş bir ağırlık var. Hani tam kendinizi iyi
hissettiğiniz anda gelip çöreklenen, gitmeyen, bitmeyen ve yitmeyen...

Ve hiç gitmeyen, bitmeyen, yitmeyen sadık dostum hüzün...

Sevdiklerim tek tek gittiler... Bir ihanet, bir bir isyan, bir
umutsuzluk. Hepsinin bir sebebi vardı ayrılıklarımın. Sebebi de olsa
vedalar hep hüzünlü... Bu bir oyun belki de ve o tiyatro sahnesinin
senaristi yönetmeni hep başkaları.. Ben ise sadece bir oyuncu olarak
kalıyorum.. Hayatıma birileri giriyor senaryolarını veriyorlar elime
ve ben yalnızca oynuyorum... Engel olamıyorum bir çoğuna, gelip
kendi oyunlarını oynatılyorlar bana... Bazen bir şeyler öğrenirim
desem de hep bildik senaryolar, hep bildik adımlar...

Vazgeçiyorum Sıkıldım ben artık bu oyunlardan, bu sevgi nedir
bilmez insanlaradan!!....
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bunu defalarca kez yaşadım. Dönüp dolaşıp kuş yuvaya geri dönüyor işte. Düşüncelere balıklama dalıp kıvrıla kıvrıla yüzmekten beynimin değil de gözlerimin yorulduğu bir yolculuğa koyuldum yine. Sonunda göz kapaklarım ağırlaşıp hasretle öpecek yine birbirini kendiliğinden biliyorum. Biliyorum yine de durmayacak beynim, uzanacak olur olmaz uçlara söz dinlemeden. Orantı doğru elbette, sahibesi asi.

Yalnız, bir fark seziyorum bu kez; bana ait, ama benden öte bir şeyler var sanki. Yani özlene ve alışılmışın dışında. Camda yansıyan aynı yüz daha yumuşak çizgilere bürünmüş, kendime benziyor, çok benziyor. Bakıp bakıp bir daha bakıyorum, çıkaramıyorum. Tüm yıldızlar saçlarına düşmüş ve hareket ettikçe sedefleniyor ay yanaklarında. Gecenin rengi gözlerine yansıyor, ordan göğe sıçrıyor ve yıldız sanıyor herkes onları. Bu camda yansıyan benden öte bir şey işte, uğraşmıyorum.

Şimdilerde sadece bir hikayeden ibaret olan ve gerçekleşme yolunda bir başarısızlıkla sonuçlanan bir düşüm düştü aklıma. Güneşin altına serilmiş, öylece geçmişken kendimden, alelacele fırlayıp yerimden denize baktım, daha önce hiç görmemişim gibi. Ayaklarımı sallayıp dalgalara doğru, neler olduğunu anlayamadan bakarken, bir taşın arasından hızla çıkıp kendini usulca suya bırakan yavru bir yengeçle karşılaştım. Bana ait, ama seni anlatan bir şeyler vardı sanki. Düşüm orda başladı sevgili...

Yayvan bir kavanoz aldım önce elime. Kıvrık beyaz deniz çiçekleri yerleştirdim içine özenle ve birkaç tür yosun, elbette yeşilin farklı tonlarında. Aralarına deniz kabuğu ve salyangoz da koydum sonra birkaç tane. Çeşit olsun diye değil elbette, eksiksiz olsun istedim, huy.

Sıra kavanoza deniz suyu doldurmaya geldiğinde, yengecin derdine düşmüştüm bile. Bir an korktum bu düşten de düşerim diye, ama neyse ki bir el uzandı ve tamamdı işte, yavru yengeç de avuçlarımda sıkı sıkı tuttuğum küçük denizde.

Bende bir macera etkisi yaratan onca heyecandan sonra ayak parmaklarıma çarpan dalgayla irkildim. Düşüm kaldı orda öylece ve ben yine düştüm sevgili...

Üzülmedim, üzülme sen de. Düşten bol ne var ki bende. Unuttum gitti bunu da dalgaların şırıltısıyla.

Göz kapaklarım öpmek için birbirini sabırsızlanıyor sevgili. Denizi geride bıraktım ve geçen zaman beni soğuk, kuru bir iklime götürüyor. Gülen bir güne uyanmayı dileyerek, öpüyorum gözlerinden sevgili. İnanma sen, ayrılık getirir diyenlere...
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Unutulmak istiyorum
Sevgi dolu kalbinden ansızın yok olmalıyım
Senin için ben, sadece bir muammayım
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ben ise;
Sana olan sevgimi yüzüne karşı değil
Masmavi okyanusta ummanlara haykırmalıyım
Sen herşeyden bir haber
Yine eski alışkanlıklarının içinde
"Öylesine bir sevdaydı" demelisin benim için
Ve unutulmak istiyorum
Unutan sen olunca,
Kendimi yokluğunun cehenneminde
Varlığının cennetinde sanıyorum
Beni anlamalısın !
En güzel günlerimizin hatırına
Unutmalısın...

Unutmak zorundasın beni
Ben senin bildiğin ben değilim
Bir kıvılcım, bir ateş
Ya da bir volkan gibiyim
Seni de aşkımla küle çevirmek istemiyorum
Arkana bakmadan çek git buralardan
Ara sıra hep uzaklardan seslen bana
Fakat, çok uzaklardan.
Ve unutmalısın beni, kaçmalısın sevdamdan
Bir başkasıyla mutlu olmalısın
Ben sadece senin yokluğunla avunmalıyım
Merak etme,
Seni ömrüm boyunca seveceğim
Üzgünüm;
Ben, senin bildiğin ben değilim...

Ben sensiz daha mutluyum bu şehirde
Biliyorum ki, şu an yalan söylüyorum sana
Baksana, dört duvar olmuş sensiz bu şehir
Üzerime gelir kara bulutlar, fırtınalar
Bu duvarlar beni sıktıkça, sıkar
Bir anda kurtulurum tüm bunlardan
İşte o an;
Sadece seni düşündüğüm andır.
Ben seni unutamam
Ama, sen beni herşeyin inadına
Unutmalısın
Beni anlamalısın...

"Yok böyle bir sevda, hiç olmadı" demelisin
Birimizden birimiz vazgeçmeliyiz
Ve bu, sen olmalısın
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ve unutmak ümidiyle
Son kez bakmalısın, ağlayan
Sensiz hiçbir işe yaramayan
Mavi gözlerime.
Hadi durma artık, git
Benim bilmediğim
Ve senin için istediğim tüm güzelliklere.
Ömrüm boyunca hoşça kal,
Bensiz mutlu olman dileğimle...
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Bir Satır Kaldı Senden


Siyah bir köşede unuttum gülmeyi
Duvarların siyah rengine
Bakıp ağlıyordum...


Soğuk bir köşede unuttum
Ellerinin sıcaklığını
Taş üstünde uyuyordum...


Uğultulu bir köşede unuttum
Sesinin güzelliğini
Demirler uğulduyordu...


Rutubet kokan bir köşede unuttum
Teninin kokusunu
Duvarlardan su sızıyordu...


Işıksız bir köşede unuttum
Saçlarının pırıltısını
Gökyüzü çamurla sıvanıyordu...


Issız bir köşede unuttum yüzünü
Ve bir de gözlerinin rengini
Tek kişilik bir hücrede yaşıyordum...


Bir beni sevdiğini unutmadım
Cebimdeki bir satırlık mektupta
Beni sevdiğin yazılıydı...
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Kapat gözlerini
Bir şiir daha yazacağım sana
Herkes kahvaltı yiyerek başlıyor güne
Ben şiir yiyerek devam ediyorum hayata…

Hani küsmüştün en son bana
Barış artık demiştim ya sana
Barışma, barışma benimle Arya

Barışırsan şiirim olmayacak
Hırsım olmayacak ela gözlerine
Beni yazdıran senin uzaklığın

Daha bir kuvvetli sık dişlerini
Daha fazla kan dök diş diplerinden
Bir hışımla çarp kapılarını bana
Ben sensiz yazamam, yazamam anla

Hani gidiyorsun ya
İçimden ben gidiyorum
Leylekler ölüyor
Ve hiçbir çocuk doğmuyor Arya

Artık alıştım susmalarına
Sus sus sakın konuşma
Bu kadar geç kalmışken konuşmaya
Ve ben bu kadar alışmışken senin suskunluğuna
Aklımı alma. Aklım bana kalsın Arya

Aynanın karşısındayım
Bak en nü halimiz bu
Ben seni görüyorum dışından
Sen benim içimde kanayan noktam.

Narsist diyorlar bana
Ben seni çok sevdim deli kız
Bu şiir bomba gibi düşecek ortaya
En ince en kıymık yanını anlatacağım
Sen saklanıyorsun Arya

İçimin çocuk yanısın sen
Aynı gün doğduk
Ve aynı gün öleceğiz
Ağzımızdan kan akacak kaldırımlara

Barışma barışma benimle Arya
Ölümsüz bir şiir doğuruyorum sana.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.


Daha fazla önünde durma acılarımın
Oynatma yerlerinden duygularımı
Düşüncelerime dokunma artık
Diriltme anılarımı
Beni yalnız bırak
Şimdi git...
Sonra gel!


Ben yalnızlığıma bağımlıyım...
Sevdamı kolay kolay
Ayak altlarında çiğnetmem
Beni yalnız bırak
Şimdi git...
Sonra gel!


Gökyüzünün sitemine alışığım ben
Hiç önemli değil
Üstüm açık kalsın uyurken...
Ağaçlarıma kendim çıkarım
Kendim sularım çiçeklerimi
Beni yalnız bırak
Şimdi git...
Sonra gel!


Daha fazla önünde durma acılarımın
Oynatma yerlerinden duygularımı
Düşüncelerime dokunma artık
Diriltme anılarımı.
Beni yalnız bırak
Şimdi git...
Sonra gel!

 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Yine mi dönüyorum hüzünlü saatlere?
Oysa geceye beş kala çağırışlarını duymuştum. Belki sensindir diye bir umut kapladı içimi...


Nafile, sana uzanan bütün yollar kapalı...Öğrendim..Evet geç de olsa öğrendim bunu, çok geç olsa da...
Uzaklardan bir ses olmak istedi bir dostum, uzaklardan bir el...Üşüme diye...
Olamadı, olamazdı, yokluğun her şeyden daha soğuktu.
Yokluğun soğuk, yokluğun buz gibi...


Hani öyle üşürsün ki, artık hiç bir şey hissetmez uzuvların, uyuşur kalır da manasız bir donukluğun çizgileri oluşur, ardından bir kabuk içindeki parçalanmayı döker, ezip de geçer tüm bedenini, acısı en derinden gelir de yakar her yerini...
İşte ben de öyle üşüdüm gece yarısını beş geçe...
Manasız buluyorum sanki artık her şeyi.


Sevgi deseler sadece bir iç çekebilirim, sonra gülüp geçerim gibi geliyor.


Aşkı sorsalar, aynı dili mi konuşuyoruz diye anlamsızca bakabilirim gözlerine...
Anlatın derim durmayın, bırakın tüm şiirleri, şarkıları, masalları...
Dokunabilir miyim aşka, dokunabilir miyim ellerimle diye sorarım, geçer mi üşümesi yüreğimin, geçer mi üşümesi içimin...
Aşk dediğiniz şey gelince ansızın, anlar mı beni aşkla gelen, beni ben olduğum için mi, kendi var ettiği için mi ister...Varolanlara, benden kalanlara hoş geldin mi der, yoksa bir iki zaman sonra herkes gibi o da mı çekip gider?


Bakışlarım dondu sanki, yüreğim donunca...Nasıl da manasız bakıyorum etrafa.
Görmesin istiyorum hiç kimse gözlerimi, görmesin hiç kimse hüzün tanelerimi...
Susuyorum artık derin derin. Nasıl da konuşmak istiyorum oysa. Saatlerce susmadan konuşmak istiyorum. Tüm biriktirdiklerimi en başından başlayıp sonuna kadar anlatmak istiyorum. Anlatmak yetmez biliyorum, anlaşılmak da istiyorum...


Bir el istiyorum başımda...


Saçlarıma dokunsun istiyorum, tüm bedenimden söküp alsın yalnızlığımı tılsımıyla...Bir el istiyorum dokunsun saçlarıma yumuşacık ve alsın tüm donuklukları usulca.


Bir göz istiyorum gözlerimde...


Anlamsız bakan gözlerimin içini görsün, hala arkalarda kalmış ışık huzmelerinin içine dalsın, çıkarsın tüm umutlarımı eski sandığın içinden, açsın da ışığı ile umut olsun yollarıma, yolum olsun yordamım olsun istiyorum...


Bir omuz istiyorum...


Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz...
Ona yaslanınca her şeyi unutmak istiyorum, sıcacık olmak...İçimi huzur kaplasın, hiç konuşmadan saatlerde orada kalmak , hiç konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum...


Biliyorum ne de çok şey istiyorum...


Bunların sadece puslu bir hayal olduğunu da biliyorum.
Seni bende var edişimi, aslında sadece bende olduğunu, aslında sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyorum.
Ama yine de seni çok özlüyorum, yine de çok üşüyorum ve yine de seni istiyorum...


Ben hüzünlerime geri dönüyorum...
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

DUY ARTIK SESIMI

Bir haziran sabahi
Gök yüzü saganak aglarken
Topraga düserken damla damla
Her bir damla Mermeri eritiyor kursun misali
Tunç tan gövdem
Rahmet bereket beklerken
Hüzün doldu avuçlarima
Yalvardin tanriya umutlarim adina
Duy artik sesimi duy ne olur
Düsüncelerim ah….
Korlarda yanan cisimsiz fikirlerim
Raylarina serili kara sevdamin
Ecel tasiyan vagonlara yol
O yol ki sonu bosluk
O yol ki sonu sensizlik
Varsin günesi dogmasin umurumda degil
Zaman katil
Zaman acimasiz, zalim
Girdabina almisken cüssemi
Iskencelerinde can verirken umutlarim
Karanlik çikmazlarda geziniyor adimlarim
Yalvariyorum tanriya aydinlik yarinlar adina
Duy artik sesimi duy ne olur
Haziran sicagina inat
Bir serseri rüzgar hoyrat esiyor
Deli fisek taylar, ana kisrak ardinda geziyor
Çitmesi günün ahengine mana
Düzensizlige sitem ediyor
Igreti gönüller
Tutusuyor alev alev
Ruhum yaniyor tam ortasinda
Kizilcik serbeti ikramlarinda
Ölüm kol geziyor sokaklarimda
Karanliklara tuzak çirkefin batakliginda
Özgürlük pusulasi eritiliyor yavas yavas
Elde kiliç, mizrak tutanlarin sahsinda
Yangin yeri mekanim
Sevdalara yer birakmiyor
Yalvariyorum tanriya ülkem adina
Duy artik sesimi duy ne olur.
Gözlerin geliyor karsima
Gök yüzü yüceliginde arsa degiyor basim
Hani nerde kaldi hesap sorma bana utanirim
Emanetin emin ellerde degil artik
Sana karsi mahcubum, hataliyim
Tasiyamadim sirtima vurdugun yükü
Altinda ezildim günahkarim
Sevdam bayragim
Sevdam vatanim
Sevdam sensin kurtaran canim
Yalvariyorum tanriya sevdam adina
Duy artik sesimi duy ne olur tanrim.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Yılmaz Erdoğan - Ben Yandım

Hangi dilde ağlıyorsa insan
İşte ana dilidir ayrılmanın
Her sokağa şifa niyetine bir açlık
Güzereş kardaşlık bilinen en büyük uzakiık
Hep acıların kuranderinde sevgili bir yoksulluk
Kitaplann arasında dolanmış ve sahte fikirlerle
dolandırılmış donatılmış aklanmış yeşermiş
Ve gri demirii bir yatılı okulda uzun uzun
Kimsesiz kimsesiz ağlamış
Uykusunda adın çağırmış
Nöbetlerde edebiyat sohbetlerde bir yarışma kavgası
Fikirden fikire sıratlar geçilmiş
Ne murat suyu kan aksın isterim
Ne şiirinden vazgeçerim kavganın
Mesleğim göze almaktır
Kalabalığa faydanın bedelini
Öderim sağdan soldan aldığımla
Sözlerimden başka vasiyetim ve servetim yoktur.
Her beladan bir alıntıyla kurtulurdum
İlla ki adını hatırlardım lazsm olanın
Bir siverek acısı aslında sevdiğim
Bir mezopotarnyalı kederi
Asur'un Ninova'nın kehaneti....
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında
Ben yandım.
Kimi cüret etsem sevmeye
Kendime küçük geîdim
Zayıf kaldım
He murathan esir düştüm
Sefil oldum.
Acılarım hep tavsiyedir
Çok sevdiğim bir şairden
Yok bira yok ne etsek olmuyor'un ranza arkadaşıyım
Bilinen en uzak yatılı bölge okulundan
Ben bıraktım siz konuşun,
Yoruldum ben siz koşun.
Iskartaya ayırın beni
Bütün ayrılıklardan.....
Küsmedim kardayım yediğim dayaktan
Şimdi yalnız, şan saman kağıt kokulu günlerde
Türkçeye çeviriyorum ayrılık acısını
Beni bırakın
Ben meçhul oldum
Gizli özneyim
Vatansız cümlelerde
Ben yandım.
Kalbim kül oldu
Eski bir kütüphane yangınında.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Seni Seviyorum

Ne güzel şey seni seviyorum demek
Sevdiğini söyleyebilmek ne güzel
Her baharda gece gündüz her saniye
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Seviyorum seni diyebilmek ne güzel

Bir kere sevdaya tutulmayagör
Ateşlere yandığının resmidir
Aşık dediğin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir

Çünküsü yok nedeni yok sevmenin
Zamanı hiç yok, dakikalar zaman üstü
Utangaç bir gecenin kucağında
Yağmurlar vuruyor pencereme
Aşkın vuruyor kalbimin kıyılarına
Gecenin bu çıldırtan yalnızlığında
Aşkın ayak seslerinin duyuyorum yüreğimde
Ve hasretin içimde
Seni seviyorum
Sesinin duymak istiyorum uyumadan önce
Sabahlara kadar konuşmak
Hiç kapatmamak telefonu
Aynı düşlere uyumak sonra
Ve uyanmak aynı güneşe

Bir kere sevdaya tutulmayagör
Ateşlere yandığının resmidir
Aşık dediğin mecnun misali kör
Ne bilsin alemde ne mevsimidir

Daha bir güzelleştim son günlerde
Gözlerimin içi parlıyor
Kabıma sığdıramıyorum aşkı
Gülmek geliyor içimden
Sokaklarda koşar adım yürümek
Tanıdık tanımadık herkese selam vermek
Merhaba ülkemin güzel insanları
Hepinize hepinize merhaba
Sizi de seviyorum
Yağmuru, denizi, kokusunu toprağın
Gökmavisinde güvercinleri, martıları
Dağ eteklerinde gelincikleri seviyorum ateş kırmızısı
Bindallılarıyla köy kızlarını
Ve elleri hamur kokan anaları
Hepsini sende seviyorum
Seni seviyorum
Bir kenara mahsun çekilen içim
Yemeden içmeden kesilen içim
Sensiz/yarsız uykuyu haram bilen için
Ayrılık ölümün diğer ismidir

Senin sevdiğin gibi topluyorum saçlarımı
Siyah kazağımı daha çok yakıştırıyorum kendime
Ve daha çok seviyorum limonlu çayı
Senin sevdiğin herşeyi seviyorum
Türkülerini memleketinin
Feneri ve kara kartalı senin için
Davamızı ve şiiri sende seviyorum
Seni seviyorum
İyi ki doğdun
İyi ki varsın
Doğum günün kutlu olsun
Seni çok seviyorum
Seni çok seviyorum

Yaşamaksa seni sevmek
Ben hiç ölmedim
Seni seviyorum

Şebnem Kısaparmak
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Unutamamak

Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık
Gelir, en can alacak yerimden vurur
Sen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde
Bir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur?

Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı?
Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?
Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten
El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur.

Sen bilemezsin bu türlüsünü ölümün
Bilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle
Benzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur?

Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak
Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır
Bilmesen de anlamaya çalış biraz, ne olur.
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.

Seni Seviyorum..
Sana...

Seni seviyorum.
Bir çocuk üşüyor içimin soğuğunda.
Şarkılar acımı dindiremese de,
Sen sevdirdiğin için dinliyorum.
Kuşlar kayboluyor karanlığımda,
Bir gece daha kavuşurken güneşine;
İçinde sen olan her şeyi düşünüyorum..
Seni seviyorum.
Sana benzeyen herkesi güzel kabul ediyorum.
Senin gibi düşünen herkesi zeki.
Ve seni tanıdığım ilk günden beri,
Seni düşünmeden uyuyamıyorum.
Seni düşünmek istemediğim zamanlarda;
Nefes alamıyorum.
Seni seviyorum.
Her saniyem seninle olsun istiyorum.
Uzaktayken sesini yanındayken nefesini özlüyorum.
Seni seviyorum.
Seni yaşadıkça kendimi tanıyorum.
Ne zengin olmak ne de meşhur olmak gibi hayallerim kalmadı.
Gözlerinde kaybolmak kadar çok isteyemiyorum hiçbir şeyi…
Senin için olunca dünyanın en güçlü insanıyım.
Ve senin gözünde değerli olmak kadar ilgilendirmiyor diğerleri.
Benim gibi bencil biri...
Seni seviyorum.
Ruhum bedenimden ayrılıyor yanındayken.
Sen bilmiyorsun ama hep susuyorum.
Çünkü önceden kurduğum cümleleri bile unutuyorum.
Nasıl açıklanır bilmiyorum...
Her şeyin bir anda değişmesi,
Güneşin batmak için seni beklemesi...
Seni seviyorum.
Sadece süslü cümleler kurmak için oynamıyor kalemim;
Anlatamıyorum...
Bir şiir tutup çıkarıyorum bazen içimden;
İki kelimesinden biri sen.
Bir bilsen nasıl...
Seni seviyorum.

İstanbul - Eylül 2007
cüneyt Kocabıyık
 
---> Mavi bir düşüm ben düşmemek için uğraşan.


Seni sevmek diye.

Seni sevmek diye buna derim ben
Sensiz sabahlara ermek
Gülmek
Seninleyken gülmek
Sensiz ne ağlamak ne de ölmek
Seni sevmek diye buna derim ben
Sevdan kucağımda üç günlük bebek
Seni sevmek yaşamak demek

Seni sevmek
Yanımdan geçerken kuru bir merhabayla
Başımı öne eğmek
Korkum
Senden aşk dilemek
Sevdamı bilmeyip yanımdan geçip giderken
Dönüp, rüzgarda uçuşan sarı saçlarını
Uzun uzun izlemek

Seni sevmek diye buna derim ben
Her yeni gün, yeni bir yangın
Her yeni gün yeni bir vurgun yerim
Seni sevmek diye buna derim ben
Güzel gözlerin ömre ömür katar
Bunu bir tek ben bilirim

Sen bu deli aşka kulak asma
Olsun
Ben sensiz gecelerde ölür ölür dirilirim
Her sabah sevginle hayata sarılır
Ve her sensiz akşamın sonunda yıkılır giderim
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst