Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Gözlerinde unutulmuş hatıra iken ,
Kelimelerini yutkunup susma ne olur.
Gülüşlerinde tozlanmış,
Siyah- beyaz fotoğraf iken,
Yaşanmışlıkları susturup
Dudaklarında adımı bir kez bile anma ne olur.
Beni zamana gömüp
Unut hadi her şeyi.
Bana dair tek bir hatıra kalmasın senden..
Sen beni yaşarken öldürmüşken,
Ben seni sensizlikte yaşatacak kadar sevdim…
Sen üzülme diye
İsyanlarımı dizlerime büküp
Ömür boyu sana susacak kadar sevdim..
Hadi git ne olur.
Bir mevsim bile yaşanmayan
Hatıralarımızı gözyaşlarında boğup
Tek kelime unut hadi.
Beni sevdiğine pişman ise sevgili,
Yollarına feda olsun sevgim.
Olur da susmalarım acıtırsa seni,
Sana ölmelerimin üstü kalsın sevgili.
Bol keseden harcasan da hatıralarımı
Unutsan da sana yüreğimi adadığımı,
Unutsan da adımı,
Sensizlikte bile
Adın dudaklarımda,
Sevdan yüreğimde yaşayacak sevgili.
Seni sevip hissetmem için seni sahiplenmem gerekmiyor artık. Yanımda olmasan da seni hissediyorum, seni hissettiğim kadar seninle oluyorum; baştan başa sen oluyorum..
İlk kez acı çekmeden özlüyorum seni… Sen benim değilmişsin, bunu en çok yalnızlığımda anlıyorum… Sen, seni üzen duyguları, kendi karanlığını seviyorsun.. Sen, seni sevenleri sevemiyorsun.. Sen imkansızlığı seviyorsun, ve imkansızlığın sana çektirdiği acıları.. Oysa hayat bu değil.. Sevmek bu değil..
Sen asla birinin sahipleneceği olamazsın, izin vermezsin.. Ve asla sahiplenemezsin birini.. Senin sahiplendiğin yalnızca kendi korkuların, büyüttüğün yalnızlığın.. O derin kimsesizliğin... Bana bulaştırdığın kimsesizliğin.. Sevgi nasıl bulaşıcı ise hüzün ve nefrette öyle bulaşıcı.. Şimdi kendimde senin izlerini taşıdığımı görüyorum. Senin karanlıklarında yüzüyorum. Ne kadar kendime kaçsam o kadar seni buluyorum... Ve her seferinde senin boşluğundan çaresiz kendime, kendi çaresizliklerime dönüyorum..
Sen beni unutmak için savruldukça, bende seni unutmak için kendi acılarıma alışmaya çalışıyorum...
Sen şimdi o sahte öykülerinde ara yalnızlığını.. Ancak hayat sahte öykülerde değil, yüzleşmekten kaçtığın gerçeklerde.. Senin gerçeklerin kaçtığın yaşamında; güçsüz yanlarında, öfkende, sevinçlerinde, geçmişinde, baştan başa kendinde.. Korktuğun yaşama dokunuşlarında, duygularında... Bir kez olsun gir kendi gerçeklerinin ve yenilgilerinin arasına.. Ve gör kendini yüreğinin aynasında...
Seni sensiz sevmeye öyle alıştım ki.. Artık sensizliği sana tercih eder oldu kalbim.. Yarattığım masalımsı aşkımın yerine kimseyi koyamaz oldu kalbim.. Ne zaman biri bana açsa yüreğini, o derin yaralarım açılıyor önüme.. Beni bırakıp gittiğinde oluşan yaralar hala kanıyor.
Unutulurmuş dediler ya!..
O zamanlar çocukluk işte,
Platonik sipariş bayramlar
Tescillenmemiş kaygılı umutlar vardı
Ve karanlıkla uzayan rüyalar adama bakardı…
Sonra kalakalmışlık yalnız başına bu şehirde
İncitilmiş arzuların viraneliği hatıralarda
Ismarlama hesaplar,
Tek kişilik sahne oyunları!
Şimdi her şey bir yürek ağrısı!!!
Sürgülenmiş ve mıhlanmış kapı!
Çaylaklık ve çömezlik; bir ilk işte,
İşte fersiz geleceğin akıbeti;
Kalemiz düştü ilkin
Sonra atların nalları düşünce bir gül fırtınasında
Ve vezir de esir edilince peşinen bir file
Şahı devirmek bize kaldı!
Acemilik işte,
Gençliğimiz; pusatsız hovardalığın hazin nihayeti..
Şimdi her şey bir baş belası!!!
Kendim gibiyim her daim
Şiiri eskiden de severdim,
Ben inşa ettim tüm çıkmaz sokakları
Hep vuslat türkülerini damıttın aynalardan
Çareler aradım aylarca bu diyarda
Sonunda bir mim koyabildim hatıralara
Mezara gömdüm eski-
Ve siyah-beyaz fotoğrafları..
Acemilik kazası işte,
Şimdi her şey nisan ayı
Ve geriye dönüp baktığımda
Tüm olup bitenler yapma kartpostal gibi buralarda,
Senin çocuğundum ve ağırdım o zamanlar
Şimdi bir şey o kadar uzak ki..
Güneş koşuyor katran sızmış gecemden aydınlığın ellerine yine
Uykularım acıyor yalnızlığın deminde ,sana ermeyen bir güne tahammülsüzce
Gidişlerin kanıyor dizlerimde
Islanmış yağmurların mateminde bir sensizlik üşüyor içimde
Sana akıyor kaldırımlardaki gölgeler
Dilime nakış bıraktığın türküler dilimde sızlanıyor
Seni soruyor uzağına düştüğün yüzler bana
Seni soluyor vaktin akrebi yelkovanı
Vakit hep aynı gidişte duruyor
Hicranına sağır özlemler astığım kolye sıkıyor boğazımı
Daralıyorum esen rüzgarın nefesinde
Yüzümü yıkıyor ismine uğurlanan sözlerin dilemması. . .
Calıntı yarınlarımda yaşamak sensiz her anı öyle zor ki
Geçmişin izlerini yıkıyorum saçlarıma
Gözlerimde çınlatıyorum bakışlarının busesini
Düşlerimin ahmaklığına yatırıyorum uyku kaçmış yorgunluğumu
Gözlerim gözlerinde geceyi sevmişti
Gözlerin sevdaydı,gözlerin mukaddes umutlar sızdırırdı göz bebeklerime
Yüzünden alınmış çizgilerle rüyalar dizerdim gecelerime
Saçlarının tellerinde gezinirdi asude bakışlarım
Ne çok sinmişsin içime
Her zerrem sana boyanalı suretimde seni görüyor alem
Ben beni sana bırakalı
Ömrüm sana uzuyor ölüm sessizliğinde
Sadece bildiğim ses hatrına, sen aşkına konuşuyor dilim
Sadece sana yazılıyor ellerimin tümcesi
Bıkmıyorum yokluğuna inat,sana söylüyor çiçeklerini mevsimim. . .
Tüm sessizlikler ecel makamını çalıyor acımasızca
Bir kurşun kadar ağır yüreğimi dili kördüğüm sokakların kimsesizliğinde yürütüyorum
Ayaklarına taş misali yalnızlıklar takılıyor
Yol yordam bilmeyen, bastona vurgun kırık bellerin yaşı geçmişliğine seriyorum ömrümü
Yaş bilmem kaç,yolun bitimi
Yoksun yine bulunmama ihtimallerinin aranışında
Acı mayasıyla yoğrulmuş yollarda yoksun
Vuslat küsmüş bana
Arkasını dönmüş gidiyor ışıkların parıltısı
Heybeme tıktığım gülüşlerim kaybolmuş
Kitapların arasında kuruttuğum güllerin rengi solmuş
Ucu yanmış mektupların is kokusunda yitirmişim sözlerin şahanesini
Uzun otobüs yolculuklarına terk etmişim biçareliğimi. . .
Yoksun yar
Gelsen bir bayram avazıyla
Hüzünle beslenen kuşu özgürlüğümüze salıversek
Gözlerime doldurduğun sen büyüse,çağlasa öylece
Mevsim hep sen olsa,sen koksa gelincikler
Menekşeler rengini sana boyasa
Yoksun yar
Gelsen biz olsak sevdaları kıskandıran bizliğimizle
Tüm coğrafyaların üstünde gezinsek aşk gibi
Boran mevsimleri yıkıp sadece güneşe sarılsa yüzlerimiz
Ellerin ellerimin gizinde gezinse
Yoksun yar
Gelsen de bitse bu yalan dünya sürgünüm
Ayağımıza sürsek atlası alabildiğince aşk saklasak her bir ücraya
Sonra bilinmedik zamanlarda içimizdeki çocukları koştursak al bayraklarla
Sadece birbirimize konuşsak
Ya da sussak öyle derin
Sussak bakışlarımızda konuşan harflerin güleçliğinde
Yoksun yar
Gelsen de bitse bu tükeniş
Gurura paçavra ettiğim serzenişim dinse
Gelsen de ömrüm ömrüne eklense
Gelsen de en ebruli renklerle sürülsem gözlerine
Gelsen de
Alıp seni gelsen de
Alınlarımızda yazgı olsak hiç silinmemecesine
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kalbim şimdi bir sokak çocuğu
Kelebekleri göç etti gönlümün
Issızlaştı hayat sanki
Sanki, sabahı eksik şiirlerimin.
Sanki, gecesi hep kanayan bir yara
Ve sanki, artık hep kanayacak...
Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim
Çare yok, ağlayacak.
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Kapıları kendime ben açamadım
Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni
Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım..
Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım.
Savunamadım seni kimselere
Anlatamadım seni kimselere
Kimsesiz kaldım,
En çok da sensiz...
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben..
Sana uyumak,
Sana uyanmaktı hayat.
Sıratını geçtim yaşarken korkmadan
Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle
Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile
Tek sen gitme diye
Sonbahar oldum yaprak yaprak
Ağaç oldum köklerimi unutarak
Tesellisiz bir geceye fırlatıldım
Kalbimi dar kafese kapatarak
İçimdeki bir kanarya
Hiç susmadan ağlayacak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak
Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına
Beyazında akladım bulutunun
Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak
Bir tek şeyi unutma!
Seni sevdim ben.
Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma
Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim.
Bugün sardunyalarım da açmadı
Belki de küskün renklere
Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım
Sensiz soluyorum anlayacağın
Hiç belli etme gideceğini.
Ayrılmayacakmış gibi öp beni!
Hasret acısını kolay öğrenmesin bu dudaklar!
Alışması çok güç olsun
Dönecekmişsin gibi bırak bardağını masada.
Son hatıran bir de o kalsın yanımda
Gideceğini söyleme!
Ayrılık lafı değil, güzel sözler yankılansın kulaklarımda!
Hatıralarını beraberinde götürme.
Yalnızlıktan korkarım, birkaçını unut evde;
Mavi kazaklı, güleryüzlü olanını
Sarı saçlarını, sevgi dolu bakışlarını...
Bir gül daha bırak gitmeden.
O da ayrılığın, acının hatırası olsun,
Kıskansın diğer gülleri, onlar kadar mutlu olamasın!
Bir de çok sevdiğini söyleyen bir not!
Hoş sözlerin en çirkini, en acımasız, en zalimi!
Bir zamanlar gülücükler yaratan o kelimeler,
Derin bir yara bıraksın, izi kalsın yıllarca..
Gittin...
Ben arkandan sadece baktım.
Oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki...
’’gidersen, iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
Gidersen, sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen, karanlığa mahkum edeceksin günlerimi.
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim...’’ diyecektim sana.
Konuşamadım...
Gittin...
gidişini görmemek için gözlerimi kapattım.
Öğlesine acıdı ki içim, tutup koparsalardı kolumu,
bacağımı bu kadar acı duymazdım.
Acım yaş olup akmalıydı gözümden.
Ağlayamadım...
Gittin...
gidişini önlemek için tutmalıydım ellerinden.
Ellerim değilmiydi her dokunuşunda seni ürperten?!
ürperirdin yine biliyorum.
Bir kez dokunsam, bir kes tutsam ellerini,
gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.
Tutamadım...
Gittin...
bir yıkım gibiydi gidişin.
Sen adım, adım uzaklaşırken benden çöküp kaldı bedenim olduğu yerde.
Nice terk edişlere dayanan bu yürek bu kes yenilmişti.
Bu kadar zayıf değildim ben, kalkmalıydım.
Kalkamadım...
Gittin...
oysa ben geldiğin gün gideceğini biliyordum.
Hazırdım gidişine.
Kaçak zamanları yaşıyorduk.
Zaman bitecek ve sen gidecektin.
Bense gidişinin ertesi günü hayatıma kaldığım yerden devam edecektim.
Edemedim...
Başlayamadım...
Gittin...
bir şey söyledin mi giderken?
‘KAL’ dememi istedin mi?
Son bir kez ‘ SENİ SEVİYORUM ’ dedin mi?
‘BEKLE BENİ DÖNECEĞİM’ dedin mi?
Beynim öylesine uğulduyordu ki...
Duyamadım...
Gittin...
Nereye gittiğin önemli değildi.
Binlerce kilometre uzaklarda dahi olsan,
iki metre ötemde de fark etmiyordu.
Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
Kurtulmalıydım senden,
bu yokluğun duygusundan kurtulmalıydım.
Kurtulamadım...
Gittin...
unutulanların arasına katılmalıydın.
Anıları bir sandığa koyup hayatı
bir yerinden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı,
bu sevdadan vazgeçmeliydim.
Yapamadım...
Gittin...
bir okyanusun ortasında,
tek küreği kaybolmuş
sandalda dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim artık.
Bil ki; Sevmekten vazgeçmedim seni,
bil ki seninle birlikte sevdanıda taşıyacağım yüreğimde.
Bil ki seni...
unutamadım...
Sen bu şiiri okurken
Ben çoktan bu şehirden gitmiş olacağım
Artık ne özlemlerimi duyacaksın bıçak yarası
Ne de telefonların çalacak gece yarısı
Ve bu zavallı yüreğim olmayacak artık
Kaprislerinin hedef tahtası...
Seni sana
Beni bir akıl hastanesine
Bırakıp gideceğim bu şehirden
Nasılsa kavuşamadım sana
Nasılsa dudaklarının kıyısına varamadım
Nedense bütün çıkmaz sokaklar adresim oldu
Ve nedense bütün kırmızı ışıkları üzerime yaktın
Ne yaptımsa
Bir türlü sana yaranamadım
Artık adressiz
Işıksız
Ve öylesine ıssızım
Dünlerin kadar e******
Verdiğin acılar kadar paslıyım
İşte çıkıp gidiyorum hayatından
Nasılsa fark etmez senin için
Belki çok şanslı
Belki de en yaşlıyım...
Artık
Pusulam hasreti
Saatim yalnızlığı
Ve takvimler sensizliği gösteriyor bana
Neylersin
Yolcu yolunda gerek
Belki bundan sonra
Belki senden sonra
Adam olur bu “asi yürek”
Ve dersini alır da bu sevdadan
Bir daha
Boyundan büyük denizlere
Asılmaz kürek
Yarın bu saatlerde
Ben yollarda olacağım
Sen kimbilir kaçıncı uykunda
Masal mavisi bir rüyada
Ve elbette o korsan yüreğin
Yine pusuda
Oysa
İlk defa sesimi duymayacaksın
Sitemlerin sahipsiz
Soruların cevapsız kalacak
Belki ilk defa içini kemirecek yokluğum
Tanımadığın bir korku içini saracak
Ve ilk defa kendinle hesaplaşacaksın
Ne oldu?
Ne oluyor?
Ne olacak?
Sonra
Bir gözün kör
Bir kulağın sağır
Bir ayağın kırık
Bir kolun kesik
Düşeceksin yollara
Yani baştan başa yarım
Yani baştan başa eksik
Bütün duvarlar üstüne yıkılacak
Belki ilk defa
“Unutuldum” diyerek için sızlayacak
Ve sen bu şiiri okurken
Ayrılığımız çoktan başlamış olacak
Belki de son tesellin
Sana yazdığım “bu son şiir” olacak
Ve kimbilir
Unutulmuş bir gecenin tam ortasında
Başucundaki bir radyoda
Uykusuz bir şair yüreğini çınlatacak
Ve bir daha fısıldayacak kulaklarına
Sana adanmış bu satırları
“Bütün şehirler uyur
İstanbul uyumaz
Ve birgün
Bütün sevenler unutur seni
Ama bu “şair yürek”
ASLA UNUTMAZ...”
Sen gidiyordun, ben kalıyordum
Bir yağmur başladı
Güneşli bir günün, tam ortasıydı
Ardına bakmanı bekledim, titredim
Rüzgâr boşuna bekleme diyordu…
Sen de bakmadın zaten!
Sarıya dönüyordu, yeşil dağlarım
Kayboluyordun…
İlk kez dinliyordum ben
Sen de ilk kez söylüyordun,
Böylesine içli, böylesine derinden
Notalar mı ağlıyordu?
Günün örsüne yatarken dün
Balyoz ıslığından düşüyordu
Bir bilsen kaç kördüğüm
Bir karaltı çıkıyordu, her vuruşunda
Ölüm müydü gördüğüm,
Yoksa gün yarınları mı dağlıyordu?
Beyatlı’nın “sessiz gemisi” idi önümden geçen
Herkes el sallıyordu
Bir tek sen arkanı dönmüştün! Neden?
“Dönülmez akşamın ufku” muydu sevdiğin,
Yoksa bu gidiş seni dönülmezliğe mi bağlıyordu?
Sevdiğim!
Kara olmuştu günler ve karaya dönerken güller
Kaç “Mona Roza” dokundu gözyaşlarıma,
Kaç anlam çıkardım üstadın şiirinden, bir bilsen!
Her şey bu kadar mı seni anlatıyordu,
Her şiir, bu kadar mı sana çağlıyordu? Derken…
Anladım ki!
Yüreğime yazılmış,
Bitimsiz bir şiirdin sen.
Seni seviyorum....
Sadece kim olduğun için değil,
seninle beraberken kim olduğumu anladığım için.
Seni seviyorum.....
Sadece kendine yaptıkların için değil,
bana yaptıkların için Seni seviyorum.....
Saklı kalmış beni ortaya çıkardığın için,
Seni seviyorum......
Elini kalbimin üzerinde hissettiğim zaman,
üzüntülerim silinip onların yerine,
şimdiye kadar kimsenin başaramadığı güzellikleri,
o sıcaklığı, o ışığı, ortaya çıkardığın için
Seni seviyorum........
Hayatımı bir tapınağa çevirdiğin ve her günümü bir şarkı haline getirdiğin için
Seni seviyorum.......
Çünkü sen kimsenin başaramadığı şeyi,
kendimi iyi hissetmemi
ve hiç bir zaman olmadığı kadar mutlu olmamı sağlıyorsun.....
Seni o yüzden çooookkkk seviyorum....
Sen bunları konuşmayla,
dokunmayla ve işaretle değil,mavilim....
Sadece kendin olmakla yapıyorsun.... İşte bu yüzden seni ölesiye çok seviyorum..
Kırılan bir ses camekanımda
Uzaklarda kalanların feryadı.
Dağlardan esen rüzgârların ninnisi
Yalnızlıklarımda.
Dikenler içinde bir gül, gülümseyen umut
Dert ortağımdır, kağıt ve kalem.
Hüznün iğneleri batarken yüreğime
Yapraklarını dökerken sonbahar
İçime.
Karın sesidir sessizliği
Sokak lambalarında ölen ışığın
Ayak izlerinde yiten bakışlar
Kan tüküren gecelerin ateşi
Örtünür, beyaz bir tül gibi karanlığın büyüsü
Umutlarıma.
Kan kırmızısı şafak, doğum sancısı çekerken güne
Uykusuzluğun erdemine sarınmış gözler
Sabahı gözlemezler.
Körükteki közdür gönül
Sabahları içinde taşıyan
Günden, parlak umutları toplayan bulut
Gözlerimde, yağmur damlası mı olacak?
İçime yağan hüzünler
Sensiz geçen mevsimlerin özlemi.
"Çağır beni, çağır da büyüsün içimde biriktirdiğim bütün yalnızlıklarım!
Adım adım büyür yalnızlık, yürüdükçe devasallaşır kimsesizlik!
Dur! Ne olur sen de gitme!
Yalnızlığın üzerime yüklediği bu sessizlik artık beni boğuyor.
Buradayım baksana karanlığın tam ortasında.
N'olur artık gitme. Sana çok ihtiyacım var.
Kurtulmak istiyorum ama koşamıyorum.Çaresizlik öyle bir bulaşmışki bu sokaklara takılıp düşüyorum.
Off.. Bu kadar mı zor sen, bu kadar mı zor sensizlik! Canım o kadar çok acıyor ki. Artık bağırmak istiyorum sesimin yettiğince.
Bağıra bağıra ağlamak ve haykırmak istiyorum "Anla artık anla! Seni seviyorum" diye.
Ama olmuyor işte. Ve yine o şarkı başlıyor bir uğultu misali;
"Gitme nolur gitme itirazlar elimde değil
Yalnızım yalnızız yalnızlıklar elimde değil
Düşerken son birkez yalana benimsin benim
Yalansın yalanı severim elimde değil.."
Biliyor musun?..
"Seyirci kaldıysam bu yürek yangınlarına..Her yıla bir nefes tutar oldum..
Arta kalan küllerden..Kurşuni sevdalara bir adım var..
Bazen öyle bir an gelir ki
Abartılmış sevdanızın
Gerçekle yüzleşmesini yaşarsınız
Sizi çok sevdiğini sandığınız ses
Geçiştirmek için bir Seni Seviyorum kondurur
Yüreciğinize
En kimsesiz en ilgiye aç halinizde
Halbuki içten bir canım
Kaç seni seviyorum eder değil mi ?
yalnız hissedersiniz kendinizi
sığınmak istersiniz delice
sarılmak,ağlamak sonra da gülmek
ışık açıktır ama etraf karanlık gelir
yazdır ama nedense soğuktur
hava durumu bozuktur gönül yaylarında
kar yağar abartılmış sevgilerinize birden
" Kim seviyor bu dünyada beni gerçekten "
diye haykırmak ister yürek değil mi ?
Annem dersiniz buruk sesinizle
ama yok o da nafile
zaten o sayılmaz ki
işte bazen böle gelir
bazen düzelir ama
kanarsınız yine abartılmış sevgilerinize
kimsesizliğin hikayesidir işte bu
yanlış bir yerdeyim dedirtten hikaye
herkes bilir herkes yaşar bu hikayeyi
tıpkı benim şu an yaşadığım gibi
insanoğlu olmaktan gelir
bu hikaye
en az abartılmış sevgileriniz kadar
abartılmıştır
biraz eksik çoğu fazla !
Seni seviyorum.
Bir çocuk üşüyor içimin soğuğunda.
Şarkılar acımı dindiremese de,
Sen sevdirdiğin için dinliyorum.
Kuşlar kayboluyor karanlığımda,
Bir gece daha kavuşurken güneşine;
İçinde sen olan her şeyi düşünüyorum..
Seni Seviyorum.
Sana benzeyen herkesi güzel kabul ediyorum.
Senin gibi düşünen herkesi zeki.
Ve seni tanıdığım ilk günden beri,
Seni düşünmeden uyuyamıyorum.
Seni düşünmek istemediğim zamanlarda; Nefes alamıyorum.
Seni Seviyorum.
Her saniyem seninle olsun istiyorum.
Uzaktayken sesini yanındayken nefesini özlüyorum.
Seni Seviyorum.
Seni yaşadıkça kendimi tanıyorum.
Ne zengin olmak ne de meşhur olmak gibi hayallerim kalmadı.
Gözlerinde kaybolmak kadar çok isteyemiyorum hiçbir şeyi…
Senin için olunca dünyanın en güçlü insanıyım.
Ve senin gözünde değerli olmak kadar ilgilendirmiyor diğerleri.
Benim gibi bencil biri...
Seni Seviyorum.
Ruhum bedenimden ayrılıyor yanındayken.
Sen bilmiyorsun ama hep susuyorum.
Çünkü önceden kurduğum cümleleri bile unutuyorum.
Nasıl açıklanır bilmiyorum...
Her şeyin bir anda değişmesi, Güneşin batmak için seni beklemesi...
Seni Seviyorum.
Sadece süslü cümleler kurmak için oynamıyor kalemim;
Anlatamıyorum...
Bir şiir tutup çıkarıyorum bazen içimden; İki kelimesinden biri sen.
Bir bilsen nasıl... Seni Seviyorum.
Bu şehrin bütün sokaklarına sinmiş yalnızlığım
Sensizliğin köşe başındayım
Avuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar
Avuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum
Bütün umutsuzluğuma inat
Yine seni arıyorum...
Dudaklarımda bildiğin o ıslık
Sokak lambalarına sığınıyorum
Hafiften bir yağmur ağlıyor benimle
Bir deli rüzgar saçlarımda
Yalnızlıktan üşüyorum
Bulamayacağımı bile bile
Yine seni arıyorum...
Anlatacak nelerim var bir bilsen
İçimde ihtilaller kopmuş
Kendime sürgüne verdim
Mutluluğum çoktan iflas etmiş
İtiraza hakkım yok biliyorum
Beni savunmak sana düştü
Seni arıyorum...
Yarım kalmış şiirlerim gibisin
Yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda
Öylesine eksiğim sensiz
Öylesine sahipsiz
İşte bütün umutlara havlu attım gidiyorum
İçinde geç kalmışlığın çaresizliği
Çocuklar gibi ağlıyorum
Ve gel gör ki her damla gözyaşımda
Yine seni arıyorum.
“Her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni,
yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin,
gelişigüzel bir nesne, bir iskemle gibi,
yazla birlikte biten kısa bir tatil,
çekmecede bir kart gibi bırakıp gittin...”
-L.Aragon-
Senin
için
yaz,
hep aynı bulutlarla geliyor.
Gönlüne sokulan yeşiller sararıyor
ve yazgısı iklimlerin
hep daracık pencerende kalıyor...
Senin
için
şu upuzun sokaklardaki daracık bahçelerde
kısacık güller oturuyor;
sahillerde takalar,
şehirlerde kışkırtıcı sevinçler dolaşıyor...
senin
için
yalnızlık,
kalbine kırbacıyla giriyor
eski güftelerin sözleri birden ayaklanıyor...
Senin
için
odalar, sofalar utanıyor;
o saat bulvarlara serseri yağmurlar yağıyor…
Yağıyor…
Sen eskiyen bedenini kederle ovuşturuyorsun;
sen şehrin dinmez uğultusunda
geceye şarkılar söylüyorsun...
Senin
için
yoksul ve mahcup evlerde fokurdayan demliklerin buğusu
gözlerine düşüyor;
anılar defter sayfalarında kurutulmuş çiçekler gibi susuyor…
Susuyor!
Senin
için
terk edilmiş bir adam şimdi şiirler yazıyor;
göğsünde yerin bomboş duruyor…
/Herkes seçti adamını ey kadın
Herkes sana bıraktı yalnızlığını! /
Senin
için
sensiz her günümü bir yüzyılla saydım,
yeni bir yangına milat var artık;
düştü tetiği yüreğimin yığıldım kaldım...
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden
Sevdiğimiz şarkıları da
Pencereme konan yusufcukları da
Bana karanlığı bırak
Beni bırak, beni böyle bırak
Böyle ansızın, böyle yakışıksız
Böyle anlamsız, böyle dağınık
Öyle kapıda susuşun
Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun
Koy beni sensizliğe
Ve otursun içime kül gibi kor yangının
Şimdi gidiyorsun, git
Hadi git
Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git
Hadi kanatma
Hadi yıkma
Hadi dokunma
Zaten ben seni öylesine sevmiştim
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin