Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Soğuk kargo paketinden çıkan sıcak notuna dokunuyorum günlerdir
“Yaşamıma kattığın huzur ve hüzün için teşekkürler” diyen
milyonlarca anlamlar yüklü notuna..
Usulca okşuyorum kağıt parçasını parmaklarının değdiğini düşünerek.
Ben papatyalar dikiyorum ellerinin değdiği yere…
Bilirsin papatyaları daha çok severim güllerden..
Dokundukça üzerinde pembe çizgileri olan beyaz kağıda sana dokunuyormuş gibi oluyorum
Sana özlemime dokunmuş gibi
Sonra resimlerine bakıyorum tekerteker
Gözlerim bir an ellerine takılıyor yine
İnce
Şefkatli
Dost
Sevgili ellerine….
Kimi zaman yüzümde dolaşan kimi zaman karnımın sıcaklığında konaklayan
Kimi zaman ellerimden ayrılamayan bazen dudaklarımda dolaşan
Kimi zaman bedenimi keşfe çıkmış
Çocuk ellerine…
Birden en sevdiğimiz şiirleri okurken buluyorum kendimi
Defalarca okurken
Aklıma her kelimesini kazırcasına…
Ahmed Arif’in “bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğümömrümün sebebiustamsevgilim”dizeleri dolaşıyor içimde…
İstanbul’u düşünüyorum sonra
En çok seninle sevdiğim
En çok seninle özlediğim istanbul’u
Soğuk bir kış akşamında bir kadeh şarabımızın ardından çocuk gözlerimizdeki hüzünle izlediğimiz istanbul’u
Sonra dağlar geliyor aklıma uzak dağlar
Hep beni alıp götürmeni düşlediğim senin yurdun dağlar….
Seni düşündükçe ne çok şeyi düşündüğümü fark ediyorum birden…
Ve seni nasıl kaybettiğimi…
Yavaş yavaş vazgeçiyorum senden
Kendimi öldürür gibi .
Düşün kim üzebilir senisenden başka!
Kim doldura bilir içindeki boşluğu
Sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni eğer hazır degilsen?
Kim yıkar kim yıpratır seni sen izin vermezsen?
Kim sever seni sen kendini sevmezsen?
Hersey sende başlar sende biter
Mutlu olacağına inandıktan sonra kim vazgeçirebilir seni.
Yeterki yurekli ol yeterki cesaretli ol
Tukenme tuketme tükettirme içindeki yasama sevincini hep hatırla
ÇARE SENSİN UNUTMA
Lal olmuş dilim benim
Sen sor beni dağlara
Sır sözüm benim
Kulak ver rüzgarlara
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
İster yüz sür yağmura
İster anlat suya
Kar kapamış yolları
Yola sor kara sorma
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
Lal olmuş dilim benim
Sen sor beni dağlara
Bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi
Sev beni anneni sever gibi
Sır olmuş sözüm benim
Kulak ver rüzgarlara
İster yüz sür yağmura
İster anlat suya
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
Kar kapamış yolları
Yola sor kara sorma
Dağlara sor beni
Rüzgarlara sor beni
Yollara sor beni
Kendinden bul beni
Yollara sor beni
Kendinden bil beni
Lal olmuş dilim benim
Sen sor beni dağlara
Sır sözüm benim
Kulak ver rüzgarlara
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
İster yüz sür yağmura
İster anlat suya
Kar kapamış yolları
Yola sor kara sorma
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
Lal olmuş dilim benim
Sen sor beni dağlara
Bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi
Sev beni anneni sever gibi
Sır olmuş sözüm benim
Kulak ver rüzgarlara
İster yüz sür yağmura
İster anlat suya
Kendinden bul sen beni
Kendinden bil sen beni
Kar kapamış yolları
Yola sor kara sorma
Dağlara sor beni
Rüzgarlara sor beni
Yollara sor beni
Kendinden bul beni
Yollara sor beni
Kendinden bil beni
Sana Geldim../..Yüreğinin Mavisine
Kurşuni Renkler Her Gün Vurdu Bir Yerlerden..
Delik Deşik Oldu Umutlar..
Tek Yolum Maviydi..
Bak..!
Elim Boş Gelmedim../..Bir Avuç Mavi Derledim
Gökten Ve Denizlerden..
Bir Nebze De Olsa
Maviyi Almaya Geldim Yüreğine.. Mavi Gözlerden Bir Bakış Almaya Gelen
Umut Fakiriyim Ben..
Alacakmısın Beni Mavine..?
Mavi Bakabilecekmiyim Senin Gibi..
Umut Olurmu İsmim..
Yaşarmıyım En Yükseklerde
Bazen De Denizin En Dibinde..
Yoksa Gözlerin Yeter Mi..?
Benim Maviyi Yitiren Yüreğime.
Son demindeyim artik hayatimin!
Tipki cayin son yudumunda biriken ; aci tatlar gibi...
Bende son cayimi iciyorum bugun!!!
Son yudumunu dibinde birakmadan.
Sen umudu besliyorum hayatimin!
Dengesiz hayallerin koynunda...
Gecenin uyuya kaldigi bu dakilarda..
Unutulmus zamanlarda...
Son kez bir umut arayisinda diz cokuyorum.
Acilan avuslarimda ;
Yaradana son duami ediyorum.
Son gulum yanlizligimi dolduruyorum hayatimin!
Can cekisen dakilkalara bir yoldas arayisinda.
Belki Yanlizligima
Belki yaznlizliktan yarulan kendime!
Son bir sicak el hasretinde avuclarim
Ve bakmaktan yorulan gozlerimle...
Uzun bir yol bekleyisinde..
Son dakikalarimin son arkadasini telasla bekliyorum...
Son rutuslerini yapiyorum hayatimin !
Son bir bakis...
Son bir dokunus...
Ve son biz kez;
Son bir yudum nefes aliyorum..
Son kapanisi gerceklesiyor hayatimin...
Kapandi perdeler
SoN ...
Saçların düşer yüreğimin en kuytu köşesine...
Nedensiz ağlamaya başlarım sonra...
Gülüşün hançer olursaplanır en pis karanlıklarıma..
Saplandıkça kanatırkanattıkça acıtır...
“-Konuş” der gibi bakma yar!...
" -Konuşamam.."
Sonum mu oldu bu sevda bilemiyorum...
Yolumu sana yakın getiremiyorum...
Saçların düşer yüreğimin en kuytu köşesine...
Saçlarına ellerimi süremiyorum...
“ -Neredesin?” diye sorma yar!
" -Söyleyemem.."
Bir bulutum ben artık gökyüzünde...
Saçlarına ağlayan bir çocuğum biraz da belkide...
Ellerini aç sevdiğimtutmaya çalış...
Sana yağıyor bu yağmurgörmüyor musun?...
Beklemek zordurbir o kadar da hazin bilirim...
Bu yüzden sanaBekleyişlerimi getiriyorum...
“-Gel artık” der gibi bakma yar!...
" -Gelemem.."
Saçların düşer yüreğimin en kuytu köşesine...
Bakışın hançer olur yaşayamadığım gecelere...
Nedensiz ölmeye başlarım sonra...
Gülüşüne canımı verdiğim yar...
Ben ordayım bak!...
Bulutlarda...
Yere düşen her damlada...
Avuçlarının içinde ki sıcaklıkta...
"-düş'me artık " der gibi susma yar!...
"-Düşerim.."; düştükçe konuşurum..
Konuştukça acıtırımyaralarım yüreğini..
Konuştukça bitiririm düşlerini"düş"'meme izin ver yar...!
Yüreğim vurgun yemiş gibi yanında
Cümleler içerisinde boğuluyorum sanki..
İsmin dilime dolanıyor..
Göz bebeklerim büyüyor hemencecik…
Ellerim titriyor..
Derince çekiyorum tütünü içime..
Dumanın yüreğimin seyir defterinde..
Sonra, her tatlı uykunun rüyası sen oluyorsun
Her güzel şiirin mısrası..
Uzatıyorum sana ellerimi..
Uzunca bakıyorsun bana..
Lütfen!
Bakma bana öyle..
Vurulur gibi oluyorum sen böyleyken..
Yalnızlığım kayboluyor bir anda..
O hınzır sessizlik yerini ağlayışlara bırakıyor..
İki üzümkarası göz çekiyor beni içine..
Ne olur bakma bana öyle..
Tutamıyorum kendimi..
Yollara, bilmediğim ülkelere gideyim diyorum..
Ama bir adım dahi atamıyorum..
Attığım her adımda sana daha çok yaklaşıyorum..
Dur!
Bak bir şarkı çalıyor eskilerden..
Cenaze marşım sanki bu benim..
Ölüler selam duruyor bana..
Dinliyor musun?
Belki bizim şarkımız olurdu bu kimbilir?
Adı konmamış kaç şarkımız var kim bilir…
Ne olur bakma bana öyle
İçim eriyor…
Hesap soruyor bütün şairler benden..
Kimi anlattın sen diyorlar..
Kime anlattın..
Bana, bende olmayan seni soruyorlar..
Sen bana bakıyorsun..
Sen en iyisi mi bana bakma
Kötüyüm ben, bütün kötülüğüm bu işte…
Korkuyorum senden..
Senden..
Seni olmayan benden..
Ellerinin sıcaklığını duyuyorum uzaktan..
Ruhun ben çekiyor sanki…
O üzümkara gözlerin aklıma düşüyor..
Aklımı kaçırıyorum..
Dur! Ne olursun çevir gözlerini..
Gözlerin..
Gözlerin iki el ateş eder gibi bakıyor….
Bir bakış var aramızda,
Belirsiz gibi biraz.
Misal aşk gibi,
Yüreği sızlatan.
Bir eski anı gibi,
Bir sen var aramızda,
Senden ayrı biraz,
Gözlerde anlam,
Birlikte ayrılık.
Ayrılık gibi ah,
Bir ben aramızda.
Seni bekleyen,
Hayasızca yalvaran.
Bir ben varım,
Bir ben sana,
Aşkı yaşatan.
Gitme ruhum...
Sen yokken hicran düser bu sehre
Gitme sevgim..
Sen yokken tutsak düserim bir isyan gecesine
Ölürüm..
Sen yokken..
Ket vurur sehir isIklari söz vermis bir aska..
Bilmembilemem..
Ferin aydinlatir mi içimi bir daha..
Kaybolursun puslu rüyalarin ardinda
Gurura yokus sevdalarda..
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dedirir-yırtıcı his yoksulu sırtlan kümesi
Varsa gelmiş açılıp mahbesi yahut kafesi!
Eski Dünya Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi Mahşer mi hakikat mahşer
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka lisanlar deriler rengarenk
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk
Kimi Hindu kimi Yamyam kimi bilmem ne bela
Hani tauna da zuldür bu rezil istila
Ah o yirminci asır yok mu o mahluk-i asil
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz
Medeniyet denilen ***** hakikat yüzsüz
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam
Ölüm indirmede gökler ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer
Kafa göz gövde bacak kol çene parmak el ayak
Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller
Yıldırım yaylımı tufanlar alevden seller
Veriyor yangını durmuş da açık sinelere
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare
Top tüfekten daha sık gülle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu başa edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam
Sarılır indirilir mevki’-i müstahkemler
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim onu çiğnetme” dedi
Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek
Şuheda gövdesi bir baksana dağlar taşlar
O rukü olmasa dünyaya eğilmez başlar
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe”desem sığmazsın
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab
Seni ancak ebediyetler eder istiab
“Bu taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına;
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına
Sen ki son ehl-i salibin kırarak savletini
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran
Sen ki İslam’ı kuşatmış boğuyorken hüsran
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki a’sara gömülsen taşacaksın Heyhat
Sana gelmez bu ufukalar seni almaz bu cihat
Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber
Kapattım gözlerimi daldım derinlere
Hayaller yükledim hasretli yüreğime
Ah! bir görsem gülen gözlerini
Bedenine dolasam kollarımı sıkı sıkı
Hiç bırakmadan doya doya sarılsam
Ellerimle tarasam saçlarını
Dalsam gözlerine derin derin
Gerçek değil ama!
Hayal dünyamda yaşıyorum ben
Seni Sensiz Sessiz Sessiz
Özkan Tan
ilk günahın işlendiği ilk aşkta olduğu gibi
cennetin örselendiği ve şeytanın özlendiği
bir öfke vakti cinayeti belki
şuursuz ve hiç cesaretsiz
tam takır kuru çekiç figürlerin kırılganlığından sızarak
n köşelerine zihnin
örümceklerin pislediği bir duvar griliği denli
koynunda beslendiğin yılanın soğukluğu hakeza
bir duvar önü kalorifer eziyeti
şuursuz ve çok kibirli
ki iblisken şeytanlaşmanın diyalektiğinde gizli
/ diye bilinir /
insanken şeytanlaşmanın kini
ve düşlere karışan kâbuslar gibi
aşkın hiçleşmeye yüz tuttuğu şu vakitlerde
anlayamayız çok düşünsek de
nasıl yakıştırılır ki aşk
/ hiçliğe
yaklaşılmışsa ama sona
ve yakıştırılmışsa ta ezelden diken güle
kusur etmemek gerekir saygıda
boynuzları arasında hayallerimizi taşıdığı rivayet edilen
/ çok sevgili ****ümüze
ki sevgi bir alışkanlık meselesi
/ diye bilinir /
ve ters-yüz edilmiş bir masaldan da anlaşılacağı üzre
alışkanlık şuursuzluğun kurt kılığında babaannesidir
işte bu yüzden şefkatlidir pençeleri sevginin
ve bu yüzden ağladığından bahsedilmemiştir hiç
/ kutsal kitaplarda havva annemizin
ilk kanın dökülmesi öfkeden değil kıskançlıktandır oysa
ve kardeş kanıdır dökülen ilk kan
karganın zekâsıyla ilintilidir gerisi
gene de sevilmez bür türlü karga
bu aralar hiç olmadığı kadar kararmıştır zira
öfkenin alnındaki damga
ki nefretten bir önceki adımdır öfke
ve öfkeden önceki adımın tanımıdır aşk
/ gayribilimsel sözlüklerde
çünkü ufku halen uzak geçmişin hüznünde yansıyan
ve inatla bir merhabadan dahi kaçan
gözlerinde bulanık bir suyun çağıldaması gibi
/ sürüngenvari ve çokça deli /
akmaktadır zaman
bir gün herkes gidebilir yani
bir gün herkes gerçekten ölecektir çünkü
ve bir gün herkes ölüp gitse de
duracaktır durduğu yerde
/ aşkın ölümü aşan nefreti
sonra
daha sonra
/ ve n sonra…
Ben hep seni sevdim öbür yanım adını öğrenmeden
Sarışın mı esmer mi uzun-kısa bilmeden
Görmez mi duymaz mısın yoksa yürümez misin
Benden kaç yaş büyüksün kundakta bebek
Belki de doğmadın sen
Düşünen beynin seven kalbin yetti bana
Seni çağırdı sesim
Soydum giysilerini İNSAN çıktın ya içinden
Gerisini boş ver dedim gerisi resim ötesi ten
Seni sevmem için de görmem gerekmiyordu zaten
Seni yazdım tüm kitaplara düşünce hızımla doldurdum
Yetmedi sayfalar
Kim okudu ki bir satırını hem okusa da ne anlar
Burada olmasa da ölümsüzlükte sonsuza dek birlikte
Seninle olmak için Yüce Rabbime sözüm var
Her yeni buluşumda eskiyeni
Her eskide bir yeni
Arkamdan getiremeyeceklerimde kendimi
Tüketmeyeceğim
“Benimle gelecekler”Beni sana iletiyor
Orada bulabileceğim ümidi ve tesellisi
Burada bulamamanın acısını hafifletiyor
Sahi sen var mısın nerede diye sormuyorum artık
Biliyorum sen varsın burada ya da orada
Mutlaka bir yerde
Her sevgide bir parça buldum senden
Her sevgiden bir parça
Herkesi toplayıp bir adam yapamadım ya
Kardelen Yüreğim paramparça
Bu yüzdendi hep seninle konuştuğum seninle yaşadığım
Yoksa kendim miydim sende aradığım
Hayır hayır sen beni de aştın
Bende olmayan bir sürü özellik var sende istemem kalsın
Ben bu halimle bir dost bulamadım
Ya sendekiler de eklenirse? Maazallah
Mutsuz da olsam yaşamayı öğrendim Sanal Dünyalarında
Ne tuhaf şu insanlar ne tuhaf şu sıradanlar
Kendilerini üzecek sıkacak ne varsa hepsi kurallarında
Yüce adaleti yargılıyor eşitlik yok diyorlar
Eşitlik olunca da en çok kendileri rahatsız oluyorlar
Ve “Aranan şartlar tarifesi” diyorlar aşka
Kim benim üstümde kural koyabilir ki Yaradan’dan başka
İnsanlar her yaptığının karşılığını bekliyor
Adına vefasızlık nankörlük diyorlar
Sonra da aksini iddia ediyorlar
Sen bana kural koymuyor güveniyor ve özgür bırakıyorsun
Sitem etmeyi bile basit sıradan buluyorsun
Ben seni sıradan davranışlardan arındırıldığın için sevdim
Sana yazdığım mektuplar A Tipik bir vakıa
Bir çözmeye kalksalar gör dünyanın halini ütopya
Yaşamaya değer ne kalır ki İnsanlar eşit olur yok olur savaşlar da
Kendileri için dilediklerini başkaları için de dileyecekler
Birbirlerine iftira atmadan sadece gerçekleri söyleyecekler
İşte beni hayatta güldürebilecek iki neden
Bu gerçekten mümkün mü elle tutulup gözle görülenlerden
Seni göz yaşlarımda sakladım boğmadan yüzdürdüm
Yazılmamış şiirlerimde anlatılmamış efsanelerimde gezdirdim
Varlığına inanarak adını bile öğrenmeden sevdim seni ya sen
Sen beni bulmuş değilsin henüz
Hem bulsan kaç parçaya böleceksin ki
Hangi yanımı hangi yanına koyacaksın
Hangi dalımdan kaç yaprak koparacaksın
Bana gerçek masalların ağlayacak
Şu Kardelen Yüreğim de
Senden daha güçlü olduğunu öğrenmekten korkacak
Sevmek; uzaktan güzeldir öbür yanım
Sevmek Uzaktan güzel
Aramızda ne varsa özel
Böyle kalsın mektuplarda
Daha doğrusu yazılmamış mektuplarda
Sen ve Ben
Yaşanmamış zamanlarda
Sen ve Ben
Sadece
Rüyalarda
Aklım yine yar'imdeydi bu gecede
Karanlığın pusulu vaktinde seni düşünüyordu kalbim yine
Seni özlüyor senin hasretinle yanıyor bedenim
Seni düşündüm durdum sabaha kadar
Günün doguşuna kadar bekledim seni yar
Yine gelmedin yar bugünde sensiz gececek
Bugün'de zindan olacak yine hayat bana
Kara bulutlar etrafımda gezecek sensizligimde
Gel artık be yar gel herşeyim'le senin olmayı bekliyor bu yüreğim
Seninle kalan ömrünü gecirmeyi bekliyor yüreğim
Sensizlige alışamıyor bedenim olmuyor be yar olmuyor
Yapamıyor bedenim hayata karşı gelemiyor sensizken
Dayanamıyor işte hayata direnemiyor sensizken
Hayat yeniyor sensizken beni arkamı yaslayacak bi yerim olmuyor
Güvenecek bir dalım olmuyor sen yokken
Hayat acımıyor bunlar yokken fani dünyada bana
Direncimi kırıyor acımıyor en zayıf noktamdan vuruyor hep
Aşkımız bitmesin be yar bitmesin bu sevgi bunu haketmiyor
sesi soluğu kesilmiş bir aşkın ortasından yürüyoruz
acılarımızı saramayacak kadar uzağız artık
kirpiklerimizde beslenen düşler
yeni doğacak sevgililere miras
düşünüyorum da
belki biz sevgiyi değil hep ayrılığı büyüttük seninle
çıplak bedenlerimizden akan özlemler yanılttı bizi
yağmur yağarken anımsadığın ben değil
yalnızlığındı belki de
ve ben yalnızlığını bile özledim desem
beni duyamayacak kadar sessizsin artık
nakaratındayım anıların
beni bu gece dehlizlere sürükleyen Timur Selçuk
babasının şarkılarını söylüyor
öyle hüzünlü öyle hasret öyle tutkulu
ben de senin şarkılarını söylüyorum
is gibi sus gibi öyle vurgulu
kaçırıp getireyim kendimi yanına bir an için desem
sana sarılamayacak kadar yorgunum artık
dağınıklığını toparlarken odamın
elimde kaldı bir kitabın içinden düşen resmin
göz göze geldik bir an
gözlerinde 'seni seviyorum' bakışın
kara çalılar ardına saklanan sinsi bir isyan kaşıdı yüreğimi
resimlerde kalacak kadar yabancı değildik o zaman
her şeyden önce dostumdun
ıslak hüznümü bile varlığınla gülümsetebildiğim
şimdi gözlerinde yeniden kulaç atmak istiyorum desem
mavilerinde yüzemeyecek kadar bitkinim artık
nerede yanlış yaptığımı itiraf etmedi aşk
ilam kağıtları birikmiş bir sevda duluyum
şarkıların sakiliğini tek başıma yapıyorum
rakı makamına göre kadehe doluyor
bilirsin işte artık sevmek istemeyen kadınlık halleri
an geliyor
kalbim kanatlanıp göğüs kafesine girmek istiyor desem
semalarında süzülemeyecek kadar yaralıyım artık
ağdalı sevdim seni ama yapışkan değil
sevmek çekip gitmekti gerektiğinde bunu bildim
sadece şiirlerimde konuşabildim bağıraçağıra
kızdın ve kırıldın sitemlerimin tavşan dudaklarına belki ama
sevdim seni ayazdaboranda
ah o sadekâr ellerin bedenime yeniden dokunsa desem
ellerini bedenimde tutamayacak kadar titriyorum artık
bir kedi gözlerimin içine baktı
ruhumdan bir deniz geçti dalgaları göğsüme çarpttı
antika bir fincanda iç çekişlerim kaldı
gül kurusu perdeler mutluluğuma kapandı
anılar dudaklarımı öptü dudaklarım sızladı
çok zaman sonra sen de öp beni desem
öpüşlerimiz bizi yakacak kadar sıcak değil artık
ve sen her şeye rağmen gelip 'seni seviyorum' desen
bu iki kelimeden ölesiye korkuyorum artık
Onu o olduğu için seversin.
Gülümserken de seversin, sinirliyken de.
Seni sevindirdiğinde de seversin, kırdığında da.
Yanındayken de seversin, çok uzaktayken de.
Öyle ki; sabah yataktan kalktığında aklına hemen onun gelmesinide.
Ellerini tuttuğunda avuç içlerindeki teri seversin.
Sarıldığında duyduğun huzuru seversin.
Ona baktığın anda göz göze gelmeyi seversin.
Sonu sarılmalarla biten kavgaları seversin.
Papatya fallarını seversin "sevmiyor" çıksa bile sonunda.
Kurduğun onlu hayalleri seversin.
Hatta onu her şeyden çok sevipte bunu kelimelere dökememeyi seversin.
Onu sevmeyi seversin.
Her şeyde ondan bir parça bulmayı, gittiğin her yere onu da yüreğinde götürmeyi seversin.
Onu kıskanmayı seversin içtiği bir bardak sudan bile..
Bu gece de sen kokuyor gökyüzü..
Yağan yağmur gibi dökülüşünü ya da bir yıldız gibi kayacağın an'ı bekliyor gözlerim..
Bir umut işte..
Bekliyorum..
Beklemekten yorulan gözlerim amansız çıktığı bu yolculukta vazgeçme olasılığını ortadan kaldırmış sanki.
Her yerde seni arar mı gözlerim?
Arıyor işte..
Buz duvarlarla kaplanmış sanki bu oda.. Öyle üşüyorum ki anlatamam..
Hep bir el istedim bu soğuklara dayanmam için beni sarıl sarmalayan..
Neden boş ki ellerim?
Neden gerçekleşme oranı yarı yarıya bile denk değil hayallerimin?
Neden yalnızım?
Neden kaderime mahkum oluyorum hep..
Neden sensizim söyler misin?
Bulabilir misin bunların cevaplarını?
Önce sevmesi gerekir insanın.. Gerisi sonra anlaşılır..
Boş satırlar her defasından geçiyor gözlerimin önünden, kötü bir film sahnelerini andırıyor..
Oysa ben seni seyrettiğim her kötü filmde bile iyi bir role yakıştırıyorum..
Sevgi işte..
Sen anlamazsın..
Kıyamıyor insan..
Aklıma bile aralıklarla getiriyorum seni.
Gözlerim hala gökyüzünde he unutmadım!
Karanlıklara yazıyorum şiirlerimi..
Sonra ne mi oluyor?
Kayboluyor..
Demet demet yollarken sana özlemimi ağzımdan çıkan kelimeler hakkı rahmetine kavuşuyor..
Ne kadar anlayabilirsin ki beni?
Önce sevmesi gerekir insanın..Gerisi sonra anlaşılır..
Ne kadar acınası bir hal di mi..
Söylediklerimin kulağında yankı bile yapamaması..
Ben kalpten hissederken yokluğunu, SEN belki de hafta ayda yılda bir kere getiriyorsun aklına..
Sende haklısın..
Acıdan bile zevk alacak ki insan aşkı anlasın..
Gerçek aşk acı çekmek derler..
Acı çektirecek hain olmadıktan sonra AŞK'ın ne anlamı kalır di mi?
Hep doğru çıkarıyosun sözlerimi..
Sana hiç yakıştıramadım.
Ey gecelerimin katili.
Duygularımı ne kadar okuyabilir gözlerin?
Ya da içimden geçirdiklerimi ne kadar duyabilir kulakların?
Göremez de ..
Duyamaz da inan..
Önce sevmesi gerekir insanın..Gerisi sonra anlaşılır..
Şimdi ne olacak biliyor musun?
Gün ağardığında gökyüzü aydınlanacak lakin benim içim hala karanlık..
Ve bulutlar çıkacak gökyüzüne..
Ben hala gökyüzünü seyretmeye devam edeceğim..
Geceleri bir yıldız olarak kayıp gelmeni bekleyen gözlerim, bugünde seni uçan bir kuş gibi savrularak gelmeni bekleyecek..
Anlayacağın hep buradayım ben..
Beklemek, kaderime bulaşmış kara bir leke zaten..
Sorun değil, alışkınım yani..
Beklemelerine..
Bilir misin bu duyguyu?
Cık cık..
Önce sevmesi gerekir insanın.. Gerisi sonra anlaşılır..