fıkralar zuhahahaha

BİR DE BANA SORUN
Nasrettin Hocanın karısı bir gün ölmüş. İmam karısının cenaze töreninde adet üzere sormuş: -Merhumu nasıl bilirdiniz. Tabi cemaat doğal olarak: -İyi bilirdik! Tabi sıra bizim Nasrettin Hocaya gelmiş. O da hiç istifini bozmadan: -Siz gelin onu bide bana sorun. demiş
 
NE TARAFA DÖNEYİM
Nasreddin Hoca Akşehir sokaklarında yürürken bir adam kendisini durdurur;

-Hocam namaz kılarken kıbleye doğru döneriz. Acaba abdest alırken ne tarafa dönmeliyiz?...

Hocamızın cevabı aslında hazır çeşmeye doğru dön diyecek ama Akşehir gençlerinin kendisine zaman zaman oynadığı oyunları hatırlar.Adama;

-Ceketin, çorabın.ayakkabın, şapkan kısaca elbiselerin ne tarafta ise o tarafa dön!...der.
 
KEŞİŞ
Bir keşiş dünyanin en akıllı adamını bulmak için diyar diyar geziyormus sıra Nasreddin hocanın köyüne gelmis ve köylülere sormuş.
- Sizin köyün en akıllı adamı kim?
demis. Köylülerde:
- Nasreddin hoca demis.
bunun üzerine keşiş köy meydanında
hoca ile görüşmeye başlamış ve eline bir çomak almış yere bir daire çizmiş, Nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş, keşiş bir doğru daha çizerek daireyi dörde bölmüş,hocada
dörde bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş,keşiş
elleriyle asagidan yukariya dogru hareket yapmis,hocada yukarıdan asağıya yapmış ve keşiş büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş.
Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne olduğunu sormuş keşişde :
- Bu adam gerçekten dünyanin en akıllı adamı, yere dünya çizdim
o ortadan ekvator geçer dedi,ben dünyayı dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi,ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur yağar dedi.
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk.. Hoca da:
- Bu adam oburun biri, yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarısı benim dedim, daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim, o da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne fındık fıstık ekelersek daha iyi olur dedim.
 
İNANMAZSANIZ ÖLÇÜN
Çevreden bir grup insan,Hoca'yı çevirmişler.Hocam size bir sorumuz var demişler ve anlatmışlar:Hocam dünyanın ortası neresi?¿ Hoca,beş on adım ilerlemiş,bastonunu yere saplamış.Dünyanın ortası burasıdır demiş. Şaşkın şaşkın bakan cahiller,Nasıl olur Hocam ??derler. Hocam'da:İnanmazsanız ölçün...der.
 
AYIN KAÇI
Birisi Hoca'ya iş olsun diye,Hocam ayın üçü mü,dördü mü ?diye sormuş. Soranın maksadını bildiği için de Hoca:Bilmem,alıp sattığım bir şey değildir...demiş.
 
BANA GÖRÜNME DE
Hoca'nın karısı ölmüştü.Görücü usulüyle Hoca'yı evendirirler.Hoca yeni karısını gerdek gecesi görebildi.Kadın çok çirkindi.Hoca erkenden giyinip dışarı çıkarken kadın:Hoca Efendi Akrabalarınınzdan kime görüneyim kime görünmeyeyim ,diye sorar.Hoca da:Bana görünme de kime görünürsen görün...der.
 
EŞEK ÖLÜNCE
Bir ilkbahara girerken Hoca'nın eşeği ölmüş.Hoca,hem konuşur ,hem ağlarmış komşuları:İlahi Hoca!,geçenlerde karın öldü,bu kadar ağlamadın..demişler Hoca'da:Karım öldüğü zaman ,hepiniz,Hoca üzülme,başın sağ olsun,seni yine evlendiririz dediniz. Eşeğim ölünce ,kimse ,sana bir eşek daha alırız demedi.İşte ben buna ağlıyorum..demiş.
 
DOKUZ AKÇA
Hoca'ya rüyasında dokuz akça verirler.Hoca da ,yine rüyasında,dokuz yerine on akça olsun diye kavga ederler.Bu arada uyanır.Bakar ki eli bom boş..Hemen uyumak için gözlerini kapar,elini uzatır,getirin,on değil dokuz akça olsun..der.
 
İPE UN SERMEK
Komşusu ,Hoca'dan çamaşır ipi ister.Hoca eve girer çıkar.Komşusuna : Bizimkiler ipe un sermişler,der. Komşusu:Hocam ipe un serilir mi?deyince Hoca:İpi vermek istemeyince serilir...der.
 
ANDREA DORİA
Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea
Doria'ya haber vermiş:

-Osmanlı yaklaşıyoor.

Andrea Doria sormuş:
-Kaç gemi var?

Gözcü:
-10-20 kadar.

Komutan hemen emir erini çağırmış:
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir.

Emir eri şaşırmış:
- Niçin komutanım?

Andrea Doria:
- Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye... Bu arada gözcüden yine ses gelmiş:
-Efendim 50 kadar oldular.

Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş:
-Gömleği boş ver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir..
 
KAÇMAYA MI ÇALIŞIYORSUN
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz,
Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu
esir alırlar, fakat İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu
kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı
keserler ve İngiliz, Almanlardan bu bacağı ana
vatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister.

Almanlar da İngiliz’in isteğini yerine getirir.
Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı
dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir.
Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz
her zamanki gibi Almanlardan kolu anavatanına
atmalarını ister, fakat Almanlar " OLMAZ!" derler,

İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:

"Sen Galiba Kaçmaya Çalışıyorsun!"
 
ŞANS TANIMIŞ
Hitler ele geçirilen İngiliz, Fransız ve Yahudi üç esire bir şans tanımak istemiş...

- "Size birer soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım" demiş.

İngilize sormuş:
- "Titanik kaç yılında battı ? İngiliz hemen cevap vermiş
- "1912" Hitler İngilizi göndermis, Fransıza sormuş bu kez,

- "Titanik'te kaç kişi öldü?" Fransız cevap vermiş
- "1050"

- "Tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür bırakmış. Ve Yahudi'ye dönmüş:

- "Say lan ölenlerin isimlerini!"
 
KOLA İSTEYİNCE
Akıl hastanesinde birgün bir deli, bir hasta bakıcıyı yanına çağırır,
- Bana çabuk 5 şişe kola getir, der.
Hasta bakıcı bu duruma kızar ve hastaya beş tane tokat atar ve
- Al işte kolalarını, der.
Aradan zaman geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yanına çağırır ve bakıcıyı tokatlar. Bu durum karşısındar bakıcı hastaya
- Ne oluyor? der.
Hasta cevap verir,
- Şişeleri getirdim abi... :)
 
BİZİM TEKİR
Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.
Hoca’nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Gözü gönlü tok, eli açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine.

Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.
“Efendi,” der karısı, “Eti bizim Tekir yedi.”
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik... Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi...

Hoca şaşkın : “Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?” diye sorar. Karısı da “Evet Efendim, o hınzır yedi.” diye cevap verir.
Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi... Tam bir okka çeker Tekir. Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır

Hoca :

“Hatun! Şu gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?”
 
BİRAZ DAHA GİDEYİM Mİ
Bir gece yatakta karısı Hoca’ya “Efendi biraz ileri gider misin?” der. Hoca üstünü başını toplar, giyinir ve yola düşer. Epey bir yol aldıktan sonra sabahleyin bir tanıdığına rastlar. Adam “Yahu Hocam böyle sabah sabah nereye gidiyosun?” der. Hoca da şöyle seslenir adama : “Vallahi bilmiyorum, yalnız sen bizim eve git, hanıma sor bakalım; daha gideyim mi, gitmeyeyim mi?”
 
İNŞALLAH BENİM
Bir gece hoca karısı ile konuşurken şöyle demiş :
“Yarın hava yağmurlu olursa oduna, açık olursa tarlaya gideceğim.”
Karısı çıkışmış :
“Efendi inşallah de!”
Hoca hiddetlenmiş :
“Niçin inşallah diyeyim hatun? İki işten biri mutlaka olacak, ya o, ya bu!”

Ertesi gün hava yağmurlu olduğu için ormana gitmek üzere sabahleyin erkenden evden çıkmış, biraz gittikten sonra yolda bir sipahiye rast gelmiş. Atın üzerindeki sipahi seslenmiş Hoca ‘ya :
“Bana bak baba! Filan köye nerden gidilir?”
Hoca da ilgisiz bir tavırla cevap vermiş :
“Bilmem!”

Sipahi yoluna devam etmek isteyen Hoca ‘yı bırakmamış ve kamçıyla birkaç defa şiddetle vurduktan sonra bağırmış :
“Seni gidi hain herif seni! Bilmezsin ha! Çabuk düş önüme! Sen beni ta o köye kadar götüreceksin!”

Hoca bu emri yerine getirmezse başına neler geleceğini düşünerek sipahinin önüne düşmüş ve hayli uzakta bulunan köye kadar götürmüş. Fakat vakitte bir hayli geç olduğu için artık ormana gidememiş, doğruca evine gelmiş. Kapıyı çalınca karısı içerden seslenmiş :
“Kim o ?”
Hoca da suçlu suçlu karşılık vermiş :
 
O BİZDEN DAHA KİRLİ
Hoca bir gün göl kenarında karısıyla birlikte çamaşır yıkamaya gider.

Tam işe başlayacakları sırada bir karga gelir ve sabunu kaptığı gibi havalanır.

Karısı, “Yetiş efendi sabunu kuş kaptı” dediyse de Hoca kılını bile kıpırdatmaz. “Telaşlanma karıcığım,” der “Baksana simsiyah olmuş zavallı, o bizden daha kirli, varsın temizlensin.”
 
YEMEĞİN BUĞUSU
Yoksulun biri nereden bulduysa bir parça kuru ekmek bulmuş. Gitmiş bir aşçı dükkanına, geçmiş yemek tencerelerinin başına. Ekmeğini tencerelerden çıkan dumana tutup yumuşata yumuşata yemeye başlamış.

Ekmek bitince, aşçı gelmiş “Dumanıma akçe isterim!” demeye başlamış. Adamcağız “Kardeşim, duman bu, buna da akçe olur mu?” dediyse de kâr etmemiş aşçıya.

En sonunda tutmuşlar mahkemenin yolunu, varmışlar o yılların kadısı Nasreddin Hoca'nın yanına. Hoca, iki tarafı da iyice bir dinlemiş.
Sonra da kesesinden birkaç tane akçe çıkarıp şıngır şıngır sallamış. Aşçıya da “Al akçenin sesini de git!” diye seslenmiş. Aşçı “Akçenin sesi alınır mı?” deyince şöyle konuşmuş Hoca:

“Yemeğin buğusuna, akçenin sesi...”
 
TESTİ KIRILDIKTAN SONRA..
“Git şunu doldur da getir, sakın kırma ha ama!” demiş ve suratına da bir tokat indirmiş.

Görenler “Hoca,” demişler “Neden vurdun çocuğa, testiyi kırmadı ki.” Her sözü değerli, her davranışı anlamlı Hoca şöyle konuşmuş bu kez de:

“Kırdıktan sonra, dövsem de yarar sağlamaz ki”
 
TOP
Arka arkaya gelen onikinci hezimetten sonra teknik direktör oyuncularını topladı ve dedi ki :
- Sanıyorum, bir kez daha en baştan başlamalıyız... Şimdi, kolumun altında duran şey toptur…
Arka sırada bir oyuncu konuşmayı kesti :
- Bir kere yakından görebilir miyim acaba?...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst