fıkralar zuhahahaha

İKİ CİDDİ NEDEN
Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı. "Haydi oğlum, uyan artık. Okula geç kalacaksın..." Oğlu, yarı açık gözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle "fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum" dedi. Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı: "Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım?" dedi. "İki ciddi neden söyle bana..." Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı: "Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?" Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı; "bunlar okula gitmemen için neden olamaz" dedi. "Şimdi hemen kal ve çabuk hazırlan..." Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden: "Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?" dedi. Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni ondan sonra açıkladı: "Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın..." dedi şöyle devam etti: "İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün, oğlum..."
 
YAZI -TURA
Temel üniversite sınavına girmiş. Her soruda yazı tura atarak cevapları vermiş. İki saat sonra öğrencilerin çoğu sınav kağıdını verip salonu terk etmiş, Temel hala yazı tura atıyor. Öğretmen gelip başına dikilmiş: - "Temel hepsini yazı tura atıyorsun, hala bitiremedin mi?" Temel: - "Hocam bir saat önce bitirdim ama cevaplarımı kontrol ediyorum!"
 
MEKTUP
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir delinin oturmuş, birşeyler yazdığını gördü:
- "Kolay gelsin ne yazıyorsun?"
- "Mektup yazıyorum efendim."
- "Yaaa..Kime yazıyorsun?"
- "Kendime.."
- "Peki ne yazılı mektupta?"
- "İlahi doktor bey, deli misiniz siz.. Mektubu daha almadım ki içinde ne yazdığını bileyim?"
 
AKILA BAK
Adamın biri otomobiliyle tam tımarhanenin önünden geçerken birden lastiklerden biri fırlamış..Adamcağız arabayı zor zar durdurmuş,gidip lastiği getirmiş ama bijonları bulamamış..Ne yapacağını kara kara düşünürken pencerede onu seyretmekte olan bir deli akıl vermiş;
"-Her lastikten bir bijon sök te öyle tak..Seni tamirciye kadar idare eder"..
Adam şaşkın;
"-Arkadaş bu zekayla senin orada ne işin var"? Deli;
"-Ben deliyim ahbap,aptal değil"..
 
BURADA BEKLİYORUM
İki deli oturuyormuş, birisi aniden ayağa kalkmış ve yürümeye başlamış. Oturan deli sormuş:
- "Nereye?"
- "Seni aramaya.."
- "İyi.. Çabuk gel, ben seni burada bekliyorum.."
 
DURMUYOR Kİ
Kadın doktora gitmiş ve:
- "Doktor Bey, kocam kendini asansör sanıyor."
- "Peki hanımefendi eşiniz niye gelmedi sizinle?"
- "Getireceğim ama bir türlü bu katta durmuyor ki.."
 
FARK VAR
Başhekim bir gün deliler hastanesinde hastaları ziyarete çıkar ve bir köşede delilerin kendi aralarında bir rakam söyledikten sonra güldüklerini görür ve sorar: - "Neden söylediğiniz her rakamdan sonra gülüyorsunuz diye?" Delinin biri cevap verir: - "Biz der bütün bildiğimiz fıkralara numara verdik.. 5 dediğimiz zaman 5 numaralı fıkra aklımıza geliyor gülüyoruz; 8 deyince 8 numaralı fıkra aklımıza geliyor, gülüyoruz", demiş. Başhekim "bir de ben söyleyeyim o zaman", demiş. "5", demiş çıt yok, "7" demiş çıt yok.. Bakmış çıt yok; sormuş "ben söyleyince neden gülmüyorsunuz?" Delinin biri cevap vermiş: - "Başhekimim anlatmadan anlatmaya fark var..."
 
NİYE GÜLMÜŞ
Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca, pilot şu cevabı verdi:
- "Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!"
 
TAVŞAN DELİĞİ
Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel'in önderliginde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel: - "Yatın yere, tavşan deliği!" Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen vururlar. Tekrar yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına. Temel: - "Yatın yere, tilki deliği!" Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar. Onu da vururlar. Tekrar yola düşerler. Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel: - "Yatın yere, ayı ini!" - Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakar. Temel: - "Uşaklar ne çıkacagını bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza!" Ertesi gün gazetelerde: - "Dört avcı tren altında can verdi..."
 
BOZ KARTALIN TADI
Milli Park Polisleri, adamın birini, nesli tükenmekte olduğu için koruma altına alınan bir Boz Kartal'ı kesmiş, pişirip yerken görmüş ve derhal tutuklamışlar... Mahkemede adamın avukatları müthiş bir savunma yapmışlar: "Bu adam ormanda yolunu kaybetmişti. Günlerdir aç olduğu için ya kartalı öldürecekti, ya kendisi ölecekti." diye... Yargiç bu savunmayı kabul edebileceğini söylemiş. Kararını açıklamadan önce, sanığa dönmüş: - "Son bir şey sormak istiyorum" demiş, "Ben de av meraklısıyım da.. Bu Boz Kartalın tadı nasıl bir şey?" - "Valla efendim!" demiş adam, "Tam olarak Kelaynak ile Mavi Gagalı Puhu Kuşu tatlarının arasında bir şey..!"
 
JİP DE YOKSA
İki acemi er paraşüt eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk atlayışları için havalanırlar. Makul seviyeye geldiklerinde komutanları son kontrolleri yapıp: - "Atladıktan bir süre sonra paraşütün sağ tarafındaki ipi çekin, paraşütleriniz açılacaktır. Şayet açılmazsa hiç telaşa kapılmayın, sol tarafta yedek bir ip var onu çekin, sorun kalmaz. İndiğinizde sizi bir jip bekliyor olacak;sizi karargaha geri götürecek." Askerler korkarak da olsa atlamışlar. Heyecanla sağ taraftaki iplerine asılmışlar.. Tık yok. Biraz da korkuyla sol taraftaki iplere asılmışlar, paraşütler yine açılmamış... Çok sinirlenen asker: - "Bu komutanın hiçbir dediği çıkmıyor; dur bakalım, aşağıda jip de yoksa o zaman görüşürüz onla!"
 
KUSUR ÇÖMLEKTE
Hocanın bir gün subaşıya işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış, memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş: - "Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..." Hoca yutar mı: - "Kusura bakmasın evlat", demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi."
 
ÖLÇMÜŞ BİÇMİŞ
Arkadaşlarından biri Hocaya sorar: - "Hoca, Dünya kaç metre?" Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek: - "Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!"
 
AĞAÇ YÜRÜMEZSE
Nasreddin Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." - "Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!" Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür", der.
 
SANA NE
Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş..
 
İÇİNDE BEN DE VARDIM
Hoca bir gün arkadaşıyla konuşuyormuş arkadaşı demiş ki: - "Ya hocam dün sizin evden bir ses çıktı. Neydi o?" Hoca: - "Hiç sadece hanımla biraz tartıştık kavuğum merdivenlerden yuvarlandı", demiş. Arkadaşı: - "Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?", demiş. Hoca da: - "Ya anlasana içinde ben de vardım", demiş.
 
İÇİNİ YAKAR
Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca, bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış. Ev sahibinin gözü yerinden oynamış: - "Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini yakar", demiş. Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve: - "Kimin içinin yandığını Allah biliyor", demiş.
 
SEN DE HAKLISIN
Kadılık yapmakta olan Hoca davalıyı dinler, "Haklısın!" der. Davacı hemen atılır ve olayı uzun uzun anlatır. Dikkatle dinleyen Hoca ona dönerek, "Sen de haklısın!" deyince, yardımcısı Hoca'ya, "Hocam ikisine de haklı dediniz, bunlardan biri haksız olmalı." Hoca düşünür ve yardımcısına, "Doğrusu sen de haklısın!" diye karşılık verir.
 
TARİFİ BENDEDİR
Hoca bir ciğer almış evine gidiyormuş. Yolda bir dostuyla karsılaşmış. Adam: - "Bak sana güzel bir ciğer yemeği tarifi yapayım da, bunu ağız tadıyla ye", demiş. Hoca rica etmiş: - "Benim aklımda kalmaz. Bir kağıda yazıver." Adam yazıp vermiş. Hoca biraz sonra lezzetli bir ciğer yemeği yiyeceğini düşünerek dalgın dalgın giderken, bir çaylak elindeki ciğeri kapıp kaçmış... Hoca çaylağın ardından bir süre baktıktan sonra elindeki kağıdı havaya kaldırmış: - "Ağız tadıyla yiyemeyeceksin. Tarifi bendedir!"
 
AVLU KARANLIK
Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşuları: - "Hayrola Hoca efendi", demişler "bir şey mi yitirdin?" - "Mühürüm düştü de..." - "Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim." - İçerde düşürdüm, avluda." - "Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?" - "Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum!"
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst