Dün gece

---> Dün gece

biz ölürken siz yoldaydınız
bağıracak kadar yaşayanlar oldu
duymadınız

gözlerimize tozlar doldu
görseniz ağlardınız

şimdi dar karanlık bir yerdeyiz
betonlar soğudu
gelmediniz
 
---> Dün gece

gerçek olduğunu düşündüğümüz şey gerçek değilse,
ya da gerçek olmadığını düşündüğümüz şey asıl gerçekse...
 
---> Dün gece

Korkmuyorum
arkama bakmadan ilerlemeye.
Öğrendim artık
acılarımı,kaderimi,kendimi sevmeyi.
Korkmuyorum
tutamamaktan zamanı.
Artık zamanın içindeki anların
tadını çıkarıyorum.
Hayat kısa,biliyorum
ama korkmuyorum.
Karanlıkların perdesini yırtacak
ve arkamda izlerimi bırakacak
gücüm var...
 
---> Dün gece

Temiz bir sayfaya bak ellerinle
Esrik tümcelerin sigarayla meze olması
Buruşturuyor kalemin ucundaki mürekkepleri
Damlalanıyor damıtılmış bir sevdadan
Hayaletini arıyor yere düşen prangalar
Kurşun sesinden ağır bir vebal
Susmak kadar tebessümü bir provadır...
 
---> Dün gece

Sağnak yağmurların habercisi büyük bir fırtına

Esiyor pervasızca beynimin surları tahtında

Ben hazırlıklı değil idim bu kasvetli akşamlara

Ve ben alışkın değilim sırılsıklam ıslanmalara.



Bir kaldırım logarına paralel akan yağmur suyu

Aradığı bir dere bir ırmak veya kör bir kuyu,

Beklediği acep çok uzak bir vuslatın muştusu,

İçinde aşkın bir özlemin hırpalayan sahil coşkusu
 
---> Dün gece

Gözlerimi kapattım yokluğumda var olan kendimin üstüne. Çığlığımda taşıdım ellerime sığmayan bensizliği, kızıl sancıların içdökümünde.

Rüzgar saçlı bir yalnızlıkta yandım. Nehirler geçti içimden, içim nehirlerden geçti; talan edilirken Züleyha´sına aşk düşen bağışlanmış mısralar. Ve şimdi kalbimde adı konulmamış bir süveydanın ölüm günahları. Ve tufanları avuçlayan ömrümde Nuh´un ayak izleri.


Adıma küstüm...

İsimsizliğimin ölgün kentlerinde vurulup duruyorum, sana hep altı susuş kala.

Hadi konuşsana!

Susma gözlerime öyle derin derin.

Kimsesizliğimin kimliğine suret olmayacak mısın yoksa? Aynalarda göremediğim hükümsüz yüzümü, yüzüne kabul etmeyecek misin? Bak el pençe divan durdum aşkın önünde, beni biraz daha susarak acıtacak mısın sesimi?

Biliyorsun, rengi mahpus aşkımın mahşere and içen gözleridir sensizlik. Ey boğazıma kadar battığım yağmur, hadi al beni! Gözbebeklerinde yıldızlar eriten gece, hadi boğ beni!

´´YAĞMUR GECEDEN AL BENİ´´.

Ey Aşk! Güzellik bile sana meftun değil mi? Düşlerimden başka bir hüzünde yaktım mı en meczup tebessümleri?

Bilsen, çöle kesmiş tenha bir gökyüzü indi geceme. İçine kan bulaşan tekinsiz uykulara uyudum. Kurak bir intihar düştü şairliğin yazgısına, yığıldım kaldım ´´bana inmeye korkan SEN uçurumlarında´´.

Sevdiğim!

Acıya düşen içine, içine düşen acıya, tufanıma, rüzgarlığıma yenik geldim. Tutma ellerimi düşeceksin yoksa.

Duru bir gülüş anında saklısın sen, an gibi. Altı harflik susuşun kıyamet ağrısı dilimde. ´Aşk bitti, yüzümü buldum´ diyenlerin içten pazarlıklı yalnızlıklarına inat, içimin suretisin.

Ellerin yasadışı sevdalarda ıslanan heyula sensizliğim. Gözlerin gül yaprağında kanayışım. Çek gözlerini alnımdan. Yazgıma dokunuyorsun!

Benden saklanabileceğim bir İstanbul var mı gözlerinde? Susmaya dair tekmil suskuları ´´ konuş/sana ´´ dediğinde bozar mı gülüşü yırtılmış kelimeler?

Ey Aşk!

Kara kalemlerin aşkına!

Ten hummalı saçlarında boğulmalarım yetmediyse bil ki; kahrolası bu denizler az gelir ağlayışlarıma. Sen hüzün divanında acının aşkı, aşkın acısı. İşte eşiğindeyim! Aşkın mahrem cinnetlerine sunma beni sevdiğim. Azalırım.

Ey Aşk! Kalk ayağa ve ağla tutuşuncaya dek !
Çünkü anlamını gizleyemiyorum aşktan...
 
---> Dün gece

Hüznü hisseden insan dünyanın kırılganlığını, gelip geçiciliğini, faniliğini hisseder. Hüznü yüreğinde duyan insan kâinattaki hiçbir varlığa kırıcı, yok edici davranamaz. O yüzden hüzün üzere var olmak her şeyin zeval bulacağını bilmek demektir. Dolayısıyla bu dünyayı kıyıcı, zalimâne bir meydan olarak algılamamak demektir. Varlığa hüsnüniyetle, güzellikle, onları son kez görüyormuşçasına bir fanilik duygusuyla davranmak demektir. O yüzden şairin de dediği gibi “hüzün ki en çok yakışandır bize…”
 
---> Dün gece

Sen benim “İmkansızımsın” demeseydin de,

“Seninle her imkansıza göğüs gererim” deseydin…

Belki tüm imkansızlıkları yok ederdim seninle…
...
Söylemedin ki…


Sen benimsin” demeseydin de “Ben sana aidim”

deseydin… Başka yüreklerde olsan da varlığını hissedebilirdim,

bana ait olan hep bende kalır diye… Söylemedin ki…
“Senin için her zorlukla savaşırım” değil de; “Senden gelen hiçbir şey zorluk değil” deseydin; İnanırdım yüreğinin sadece benim için çarptığına,

cesaretine… Söylemedin ki…
“Sen olmadan yaşayamam” değil de, “Sensizlik diye bir şey yok; sen var olmasan da

benimlesin” deseydin… İnanırdım sevginin sonsuzluğuna, aşkın

sıcaklığına… Söylemedin ki…
“Sen benim rüyamsın” değil de “Gerçekleşen rüyamsın” deseydin; Uzağında da olsam yaşatırdım bu gerçeği sende,

rüya olmaktan çıkarırdım bizi… Söylemedin ki…
“Sen benim eş ruhumsun” değil de, “Sen aslında Bensin” deseydin… Yokluğunda bile devam ettirirdim sen olmayı,

kendimi unutmak olsa da sonu… Söylemedin ki… “Seni Seviyorum” değil de,

“Seni hep seveceğim” deseydin, Yalan da olsa sevgin, hiç dönmeyecek olsan da

inanırdım bana bir gün döneceğine… Beklerdim ömrümün sonuna kadar

gelmeyişlerini… Söylemedin ki…
 
---> Dün gece

Küçükken nasıldı dıye sordu anneme
" Küçükken Yaramazdı " dedi annem ,
tebessüm etti ..
''Doğru mu ''... dedi gözlerime bakarak
" Doğru " Dedim
ve Aynen Tekrarladım annemin sözlerini
" Küçükken yaram azdı "...
 
---> Dün gece

Bilmeden yaptım
Belki de gölün durgunluğu çekti beni,
Bilerek çektim
Sanırım bulutların rengi sardı beni…

Bilmeden kaynaştırdım
Belki ikisi de sudur diye,
Bilerek dokundum
Sanırım ikisi de düşümdür diye…
 
---> Dün gece

Şimdi ”Elif” Kokulu Adının En /ram/ Haline Şükür Ediyorum …
Ve … -bil/ki !!!
Sadece Gözlerinin Rengine Yazıyorum …
 
---> Dün gece

Artık yalnızlığıma açıyor bahar
Yıllara sâri suskunluğumda her nazar hazana açılan ardı
Zan neşet buldukça hasredilen kalbi ses anlaşılmayınca geriye ne kalıyor
Dil ne gariplik yaşıyor gözler baksa da temaşa etmiyor hal çekiliyor kalpte inliyor


Yazma diyorsun ne anlıyorsun
Okumadığın aşikârken bahanelerde bilmem ne buluyorsun
Talan ediyorsun suskunluğumu yanlış telakki ediyorsun hiç anlamıyorsun
Mahiyetine kimi almışsan ve duygusallığınla etkinde bırakmışsan zevke dalıyorsun...
 
---> Dün gece

Aşka verdiğim değer,

benim anlayışımın,

idrakimin değeridir.

Aşkın değeri bu değildir.

Güzelim, incinin değerini ancak inci biçen bilir.

Hz. Mevlânâ
 
---> Dün gece

Ruhuma bir düğüm attım tam ortasından…
Ve en büyük aşkımı boğdum bir kaşık suda…
Su da bulandı, yok oldu ölüm korkusu da…
Aradığım sudaki ayak izlerindi belki…
Belki bulutlar arasından bekledi kalbim bir bakış…
Bitti…
Olmayan aşkın bitti, bana kaldı can havliyle yakarış.
Boyu bir karıştı aşkımın, tek derdi kazanamayacağı bir yarış…

Ruhuma bir düğüm attım ortasından…
Bana sensizlik, sana sessizlik kaldı…
Tek başına yaşadığım hayatlarım vardı ruhumun en derininde…
Benden hiçbir şey alamadın, en derinimde yine o kaldı.

Kalbime bir kurşun attın tam ortasından…
Farketmezdi, sen kendine attın.
Farzet ki su boğar, ateş yakardı…
Farzet ki, aşk suyumdu, sevgi ateşim…
Bir kez daha yandım en fazlasından…

Ruhuma bir düğüm attım en ortasından, aşkıma bir ölüm…
Bir damla suya muhtaçtı en yangınlarım…
Okyanusun ortasında bir damla gözyaşını bekledim ellerim semada…
Tek bir damla yaş düşmeden gözlerimden, onun için ağlarım…
 
---> Dün gece

İçine atıldığımız ateşe dost olmaktı, acıya ve çileye sevdalanmaktı, meydanlara bıraktığımız karanfillere sadakatti aşk…!

Çölde susuz kalıp yağmuru beklemekti, zemheri kışın ortasında baharı özlemekti, bir dua kuşunun kanadına dışlanmışlığın tüm acısına rağmen ümide ve vuslata dair dualar yükleyip katına uçurmaktı aşk…! Ve yorulmak ihanettir aşka! Çünkü;


“Aşkın bir adı da yorulmamaktır.”
 
---> Dün gece

Bu uçurum kenarındaki gonca güller
Nefes alışımızın tek nedeni
Kör talih benim,umut senin

Dokunmayın bana korlar düştü içime
Susmak tek çare mevzu derin..

Gündüzlerim karanlık
Gecemin yıldızlar örtüsü
Bir k u r ş u n a muhtaç bu can...
 
---> Dün gece

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer...

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer...

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer...

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer...

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer...

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer...

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer...

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer...

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer...

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer...

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer...

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer...

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer...

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer...

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer...

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer...

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer...

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belirli bardaktan verilmeseydi eğer...

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer...

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer...

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer...

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer...

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer...

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer...

SEN GİTTİKTEN SONRA YALNIZ KALACAĞIM !!!

YALNIZ KALMAKTAN KORKMUYORUM DA...
YA CANIM ELLERİNİ TUTMAK İSTERSE !!!
 
---> Dün gece

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın


Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın


Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın


Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın


Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
 
---> Dün gece

Yokluğunda.....yok olmayı diledim sadece.
Yokluğunda.....yok olmaya hasrettim belkide...
Yoktun.....sol yanımda eksikliğinle,
Yoktun.....geceler boyu üşümek yazıldı kadere.
Yoktun.....idam etmek geldi içimden içimi..
Yoktun.....Artık olmayacaktın belkide.!
Ben kendime neler çektirdim sen gidince...Yasaklasamda düşünceni düşlerime,gecelerde adını sayıkladım..Adın diLimde..!
Ne taçlar taktın bana hayat..Nelerle ödüllendirdin..Sevgimin bedelini yavaş yavaş ödettin..
Ne yaptım sanada beni son anlara getirdin..
Önce ben,sonra sen,sonra bizdik biten..Tamda başlamaya hazırken..
 
---> Dün gece

gecem aysiz gecmiyor tipki yuregimin sensiz olmadigi gibi..

Unutamayacaksın
O anı hiç unutamayacaksın
Sana elveda deyişimi
Sana sensizliğimi
Sana kendimi anlatışımı
Bir ömür boyu unutamayacaksın
Sen ki nice aşklar yaşayan
Sen ki nice acılar çektiren
Bu sefer bu acıyı sen unutamayacaksın
Yüreğinden çıkarıp atamayacaksın
Beni unutamayacaksın....
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst