Dün gece

---> Dün gece

Yaralar değildi, can yakan..
Yaranın kabadayılığına soyunan acılardır,
İnsanı alt üst eden..
Kendinden kendini arındırmakta değildi dert olan
Yazılmış sözleri silip, konuşarak susabilmeyi becermekti
Yemin edilen tüm yalanları ayaklandırmadan susturabilmek..
Ben;
Ne zaman ki yapışkan geçmişimi silmek istesem
Her yapışan sözde sen çıkıyor karşıma
Yarını olmayan bir meçhulü oynuyorum,
Beklentisine küsmüş bir çocuk gibi..
Kıyısından deli, ucundan çocuk bir sen büyüttüm kendimde
Sen beni öldürürken,
Bense tetikte duran bir yürekle seni yaşattım..
 
---> Dün gece

Hiç olmayacak bir hayalin
peşindeyim aylardır.
Hayalim silik ve pembe
Hayalim pamuk sekeri gibi
Şimdi elimi tutsa,
eriyip gidecek sanki
Yapışıp kalacak şekeri elimde
Ve tadı kalacak dilimde
Yedim mi yemedim mi
Belirsiz...
 
---> Dün gece

Sihirli bir değnek olmalı, beni bu kasvetten azad edecek

Ya da keskin bir ışık olmalı, beni ortalıktan yok edecek..

Ben tükenmeliyim! Sessizce, sahipsizce..

Ölmeliyim; ıssız bir adanın koyunda..

Bertaraf edilmeli, yaşanmışlıklar, yaşanacaklar..

Tükendim, bitiyorum demeden.. Ölmeliyim!
 
---> Dün gece

melal asılıyor kirpiklerinden,
uzak ufukların yıldızları gibi sönük gözlerin,
yüzün gurbete dönük,
güllerime yağan kırağılarda üşümüş ellerin…
ben sana zamansız,
sen sana mekânsız…
ve sen gitmek istiyorsun vedasız,
kalmak zor geliyor, gitmekse basit…
yollar çekiyor ayaklarını,
belirli ki gideceksin,
hadi, git…
 
---> Dün gece

Adresi olmayan meskenlerin meçhulüyüm..
Kırılganlığın mıhlandığı yüreklerde iç yakanım
Köşe başı düşlerin baş rol oyuncusuyum..
Belkide kendimden en çok nefret edenim..
Ünlemle çığlık olan hayatıma
Virgülle ara veren gülümselere tanık olanım
 
---> Dün gece

Bir kent sevecek…
Çığlıkları karşı yakayı ağlatan bir kenti, titreyen kalbiyle sevecek…
Bir kent geçecek…
Notası kırık bir şarkının içe dokunuşu kadar ıslak bir kenti, gece yürüyüşüyle geçecek...
Bir kenti ölecek…
Yorgun bir kentin son nefesini, usulca dillendirecek...
Ve bir kentte ölecek…
Yakına hep uzak kalsa da gidişler, gökyüzüne bakıp boğulmayı dileyecek kimsesizler...
Ve kentlere aşina bir yüz, kentlerin kimsesizliğinde ölecek…
 
---> Dün gece

Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü,
kendilerini tekrar tekrar hatırlatmalarıdır.
Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.
Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep, ama hep hatırlarız.

Ne biçim kaybetmektir bu?
 
---> Dün gece

" Aşk farkına varmaktır,
Ya herşey aşktır,ya hiçbirşey
Ya da herşey aşktandır
Ya aşk nedir?
Tarif etmek gereklidir ve aynı zamanda hastalıktır
Ve hiçbir tarif için bu aşkın tarifi değildir diyemezsiniz
Ve hiçbir tarif tam değildir
Seversiniz işte
Kavuştuğunuz,kavuşmayı istediğiniz veya kavuşamadığınızdır aşk
Aşk odur
Yarım ve bayat bir simit de karın doyurur
Bir ziyafet sofrasıda
Zaman gelir ikisi de birbirinin yerine geçer yaşamak için
Aşk vardır,yoktur,şu dur,bu dur
Hayır hiçbiri değil
Ya herşey aşktır,ya hiçbir şey
Ya da herşey aşktandır "
 
---> Dün gece

Hadi çocukluğum ...
Sobelen bu seferlik bana...
Elma desemde çık,
Armut desemde...
 
---> Dün gece

Her siir üretildiginde henüz bitirilmemis bir sarkidir.
Bir sir damittimm özüne
Bir ezgi gezdirdim kulagina
Bir özgürlük saldim gökyüzüne
Siir oldu
Gönlümün tümceleri oldu..
 
---> Dün gece

Duvarın ardındakiler
Zaman nasıl geçer
Güneş doğudan mı doğar orda da
Sis çöker mi bazen burnunuzun ucunu göremediğiniz
Siyah-beyazı yaşamak zorunda bırakıldığınız bir anda
Gökkuşağı koşturur mu ardınız sıra
 
---> Dün gece

Bu gece yere düşen her damla bedenimi ıslatıyor
Gürül gürül içime akıyor,önünü alamıyorum...
Öyleki ne kadar bent varsa yıkılıyor,
Tüm tabularımdan bir bir arınıyorum...
Bu sayede aşk karşısındaki tutsaklığım son buluyor,
Kalbimin özgürce kanat çırpmasına vesile oluyorum...
 
---> Dün gece

"önce dişlerimiz dökülmüştü, sonra saçlarımız..
ardından birer birer arkadaşlarımız..
şu canım dünyanın orta yerinde birbaşına, yapayalnız..
kırılmış kolumuz kanadımız..
tatlı canımızdan usanmışız.."
 
---> Dün gece

Gözlerine benzeyen herşeyden kaçmam gerekiyordu,
Oysa denizlerden kaçamıyordum”

Gözlerini tuvalime düşürdükçe
Fırçalarda büyütüyordun gidişlerini
Sesini sesimde üşütüyor
Yalnızlığımızı aramıza sır olarak bırakıyordun
İhanetini damlatıyor natürmort bakışlarıma
Ardından mum boya oluyordun kirpiklerime
Suda çözünemiyordun
Kan kusturuyordun utandığın yerlere,
Gözlerime..
.......
 
---> Dün gece

Hani bi kelebek yakalarsın avucunun içinde
sonra bakmak istersin yaşıyormu diye
baksan kaçacak
sımsıkı tutsan ölecek
işte öyle bişey
seni sevmek
 
---> Dün gece

Son isteğin nedir?
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
ilk isteğin nedir?
Sorusundan.

Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan...
 
---> Dün gece

Ben bilinmezlerde yaşarım düşlerimi
Çocuksu ifadelerle ,' uf ' olan yüreğim gibi
yaprak yaprak savrulsamda cogu zaman
geceleri çıkarırım ama vermem gündüzlerimi
 
---> Dün gece

''Keşke''...
Keşke gelmeseydin!
Zamanlaman mükemmeldi.
Ama benim zamanım gelişinle avuntu bulacak...
Geniş bir araziye sahip değildi
denilecek keşkeler.
Ziyan olan takvimlerime,
kirli sakallara uzayan,
sabahlara duyduğum keşkeler...
Soysuz akşamlarla başlayan
bu pejmurde hayatı,
anlamını yitiren zamanları,
keşkeleri,
bu mezbele şehre gömüyorum...
Kaybolan umutlara ne oldu bilmiyorum...
Hatırlamaman için
söylemeden gidiyorum...
 
---> Dün gece

Galiba zerresi düşse içime gönlüm zerrelerine ayrılacak!

Ahh sevda…
Kütüğü inleten,
Ömeri şaşkına çeviren,
Musabı canından geçiren Sevda…
 
---> Dün gece

Bazen hayat ağırlaşıyor.

Bir kelebeğe kanatlarının ve

süslerinin ağır gelmesi kadar hatta!
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst