Dün gece

---> Dün gece

üşüyor musun?
bedenen bir üşümeyse içindeki sorun değildir, bir hırka yeter. ama içinde bir yerlerse üşüyen, zordur, yıpratır insanı. hele bir de gözlerinse üşüyen, işte o zaman en kötüsüdür. baktığın her yer donar, bakamazsın sevdiklerine bile. üşümesinler diye...
 
---> Dün gece

gitsem, biliyorum, çocukluğum küsecek bana kırmak istemiyorum yazılmamış mektuplarımı bütün mekteplerde aşkımı yaramazlık ederler
ve kuvvetli dudaklarda, biliyorum, ne çok özlemim vardır...
(sen özlemi gibi).
 
---> Dün gece

Zor yıllardan
Dar yollardan geçtim de geldim,
Durdum kapında.
Dokunsan ağlarım ama vurursan yıkılmam.
 
---> Dün gece

Sen say ki ben hiç ağlamadım

Hiç ateşe tutmadım yüreğimi

Geceleri koynuma almadım ihaneti ..

Evet yangın

Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

Evet kaybetmenin o zehirli buğusu

Evet isyan

evet kahrolmuş sayfaların arasında adın ..

Dağlar sonra oynadı yerinden

Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ..
 
---> Dün gece

Herşey yapilabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekilerden kısa olduğu icin
Sallanan bir masanın
Veya siir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine...

Bir beyaz kağıda
Herşey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisimi sana benzemeye çalış
Herşeyden,
Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla...

Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizlidir
Gelen, giden, açan, soran, bere, budak yok
Bir şiir istersin
"İçinde benzetmeler olan"
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok...
 
---> Dün gece

Öldüm!
Ve bana neden öldüğümü soruyorlar.
'Can alıcı' bir güzelliği vardı diyorum

Yapraklar koparken canı yanar mı dalların
Ya da üşür mü kar taneleri ayrılınca bir bulutun koynundan?
Kimse bilmezimkansıza yazılan noksan sözler.
Küs oldukları için dokunmaz aslında bir diğerine hiçbir yağmur damlasıimkansıza yazılan noksan sözler.
düşerken…

Sevgilim canımı acıtıyorsun!
Gelmekle gitmek arasındaki fark kal’maktır!
Bilmiyor musun?

Dur!
Yani bekle biraz.
Yani sus…
Gözlerim çözsün önce alnıma mıhladığın anlamsız bakışları.
Ayrılıktan makyaj olmaz sevgilim.
Sil dudaklarına sürdüğün gitmek zorunda olma yalanlarını.
Bak korkutuyorsun içimdeki çocuğu.
Yokluğun bile olmadan mı uyunacak yoksa bu gece?
Dur!
Yani bekle biraz.
Yani yalnızım…
Kaç keşke’yi kurban edersen dilineimkansıza yazılan noksan sözler. o kadar kalbe alınmayacak bir günah olur aşk!

Kalbin nasıl diye sormuştu kırıp giderken.
Kalimkansıza yazılan noksan sözler. bin yerinden daha kırılsın diyebildim sadeceimkansıza yazılan noksan sözler. içimden…

Küsmüyorum yüzüme savurduğun rüzgarlara.
Elbette en soğuk kış bile yaza kadar sürüyor.
Yalnız'ca
Sensiz üşümek bile canımı yakıyor…

Ezgin KILIÇ
 
---> Dün gece

Küçük serçelerin izlerinde
Buluruz belki yaşam aşkını
Yada hasta yataklarımızda
Su veririz belki birbirimize



Boşver bunları boşver
Sen benimle ölür müsün?
 
---> Dün gece

“ Sen bana sıfatlar ararken,
Ben seni dualarıma kundakladım.
Çünkü tutunabildiğim son dua sen kaldın..”
 
---> Dün gece

Geçmişini, geleceğini bırak orada..
Bir masal ol içimdeki çocuğa…


Masalım,
Kırık kanatlarını sar şimdi.
Sar ki;
Düşsüzlüğün içinde üşüyen bu yüreğe kanat ger..
Beni “ bildiğim “ kadar değil,
Bilmediğim kadar sev..
 
---> Dün gece

Sımsıkı giyin yüreğimi. Üşümesin ellerin. Öznesi sen olmayan tüm cümleleri reddetmişken bir dilim söz bırak dudaklarıma. Gözlerimin derinliğindeki umut yalnızlığını sen Elif bereketine çevir. Sen ki yüreğimin kelimelere sığdıramadığı, bırakma beni karanlığa. Bırak kendini bensizliğin öznesizliğine. Göz etme sakın ölümün sana gülümseyen haline. Nefesin kesilir olduğuna nefesimi al. .
 
---> Dün gece

Dostu yok gecelerin, geceler çok uzun
Geceler bir ömür, ömür dediğin bir tutam ümit
Ümidi yok yarınların,
Tıpkı senin yokluğun gibi
Ve ben biraz daha sana hasret
Hasret bir ip boğazıma düğümlenmiş
Düğümler her tarafımda, bütün yollar kör düğüm
Ve ben biraz daha ölüyorum sensizliğin ortasında ...
 
---> Dün gece

Yürek kavislerimden akıp giden vuslatın can suyu!

Uzaktaki sırrın sesinden geçiyor, bir ok gibi sığınıyorum bürünene, yanıyor içim,

İbrahim’in gülşenlere düşüşü gibi…
 
---> Dün gece

Güneşli değildir hep gönül bahçem
Yıldırımlar düşer,şimşekler çakar
ara sıra
Umut çiçekleri ekerim tekrar
Açsınlar diye gelecek bahara...


~~~~ Deniz değilim ki öfkemi köpüreyim.... ~~~~
 
---> Dün gece

Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin...
Tepeden tırnağa aşka,tepeden tırnağa özleme batmış bir hayalet...
Kimisi senin beni beklettiğin kapıda beni bekledi.Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan...
seni unutmak icin hergün bir hayaletin kollarında buldum kendimi..
 
---> Dün gece

Bazen ona bişeyler yazarsın, yazar silersin.. yazar silersin.. O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun..
 
---> Dün gece

Hakikattır,aşk...
İstemektir,kesitisiz arzu etmektir.
Geçeceği yollarda,yüzünü görmek umuduyla saatlerce
beklemeyi göze almaktır.Sevdiği çiçeğin adını öğrenmek
için deli gibi ansiklopodi karıştırmaktır.
 
---> Dün gece

Yitirildi alfabem..
Tüm sözlerim sana aittir..
Eksildi nüfusum..
İlticam sanadır..
Guslettim suçsuzluğumu,
Kaldırdım derin uykumu..
En sığ halimle kabul et beni cümlelerine..
 
---> Dün gece

Senden ötesi var iddiasıyla bileniyorum ..
Daha çok sevilesi ,
Daha çok sayılası ,
Adına daha çok aşk konulası bir öten var
Biliyorum!
 
---> Dün gece

Hiçbir düşünce elektriklenmiyor beynimde.Bir noktaya sabitleyerek bakışlarımı, sessizliğin seslerine odaklamışım kendimi sanki. Bir ışık var sanki ve ben kör rolü yapıyorum. Kör olmam zaten o ışığın varolduğu anlamına gelmez.Bir merdiven var her zaman indiğim fakat merdivenin ucu boşluğa giderken, içimden hiç de inmek gelmiyor ;bilinmeyen risklere.Zaten hayatımı riskleri kazanarak kurdum ama artık gökkuşakları bile renklerini,ahenklerini kaybettiler.Akrep ile yelkovanı parmak ucumla çevirdiğim için mi bu növroz bilmiyorum.

Bildiğim tek şey; Dünya’nın Güneş’in etrafında dönerken hiçbir ruhun acısına ortak olmadığı.Ve o yüzden acısı yokken boş boş dönerken kaybetmez yörüngesini; ruhumun yörüngesini kaybettiği gibi.İçime çektiğim son nefes olsa, bu kadar antibiyotik uykusu yaratmazdı belki de.

Nefes aldığımız,en kötü günümüz böyle olsun dediğimiz, gözlerimizi kapatarak ve gök yüzüne bakarak yağmurla yürüdüğümüz,ayakta alkışladığımız o iki perdelik dramanın oynadığı,ilk defa öpüştüğümüz günleri hatırlayamıyorsak ; ne önemi var o zaman saniyelerin?

Kara kaplı bir defterin dışı gibi katran bağlamışken kalbimiz, nasıl olurda en güzel âşkı yaşamak için çaba gösterebiliriz ki? Süreklilik gösteren acı çekme seanslarından arta kalan zaman da ,mutluluğun şıklarını oluşturabildik mi ki?

“Bırakalım kendimizi ; düşebileceğimiz yere kadar düşelim, ancak o zaman kaybedecek ve böylelikle kaybettiğimizde üzüleceğimiz şeylerimiz olmaz.”

Sabahlasın içimizdeki düşler ve bir mimik bulsun kendine gülüşler.Kollarımın altından giren rüzgar iter beni yerin çekimine.Yer çekiminin yörüngesi ruhuma bir panzehir bulamaz artık. Saatler durdu artık ve son nefesini verdi balıklar.Hidrojen bile oksijenden ayrılır düşüncelerime ışık vurunca ve kurur dudaklarım.Renksiz bir senfoni gibi günler ; tuale hasret,zihnimdeki resim gibi.

Gel ! Sadece gel ve elimi tut. Ellerimizdeki çatlakları birleştirince ancak devinim kazanır mutluluğumuz !
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst