Dün gece

---> Dün gece

Uykuların kaçar geceleri, Bir türlü sabah olmayı bilmez, Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden uğultudur başlar kulaklarında, Ne çarşaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık, Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın, Onun unutamadığın hayali, Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine, Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu, Şerefin, faziletin, iyiliğin güzelliğin. Gün gelir de, sesini bir kerecik duymak için, Vurursun başını soğuk, taş duvarlara, Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın Duyarsın. Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın. Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin Niçin yaratıldığını. Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini Uzun, uzun seyredersin aynalarda güzeliğini Boşuna geçip, giden yıllarına yanarsın. Dolar gözlerin, için burkulur Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
 
---> Dün gece

Öyle derinlere gömdüm ki seni, bir daha bulamadım sesini. Sürekli kendini çoğaltan tekil özneydin benimle. Kulelerden bağıran, kangren olmuş bir susmaydım. Haramzedeydi gülücüklerim. Gittim, muammaları bağlayarak gözlerime. Baldıran acısı tadında, melankol lanetler yapıştı dilime. Kanla karışık tutarsız yeminler... Bir de; kalbimdeki soytarı hüzün... Ey sevgili! Sen Meryem kadar safsın ve zambak rengidir sevdaların. Ya ben? Ödünç aldığım vakur sancılarda ölebilmeyi diliyorum şimdi, dua dua...
 
---> Dün gece

Ben’li cümleler kurma… yazılarına düşmesin karanlığım… içimdesin kanıyorum… beyaz sayfalarına bulaşmasın kirli kanım… sevdim seni… kendime bile itiraf etmekten korkacak kadar sevdim… bu yüzdendi senli cümlelerimi en derinime hapsedişim… bu yüzdendi uzanan elini görmezden gelişlerim… bu yüzdendi “gel” deyişlerini duymamazlık edişlerim…
Sevdim seni… nedensiz, beklentisiz, gerekçesiz, tanımsız… sevdikçe korktum kendimden… sevdikçe uzaklaştım senden… yeni hayaller, yeni düşler kuramayacak kadar yorgunum… sevme beni, benim bezmişliğim değmesin sıcacık yüreğine…
Sevme beni, korkuyorum… Alışık değilim bana dair yazılar yazılmasına… Bugüne kadar hep bendim içini döken beyaz sayfalara başkaları adına… Hep bendim satır satır kanayan…Şimdi senin satır aralarında kendi adımı hecelemek hiç görmemem gereken mavi bir düşü anımsatmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum… Çünkü biliyorum, her düş karabasana dönüşmeye mahkum… Biliyorum her düş apansız bir uyanışla son bulmakta… Bu düşe dalmak istemiyorum, bu düşten uyanmak istemediğim için…
Sevme beni, korkuyorum… Bu ruh, bu yürek alışık değil yaralarının sarılmaya çalışılmasına… Ömrümce içimi cam kesikleriyle lime lime edenlere koştum ben… Benden beni çalıp geri vermeyenlere uzandı ellerim yıllarca… Hep bekleyendim, hiç olmadı bekleyenim… Şimdi ne olursa olsun bekleyenim olacaksın biliyorum ama inanamıyorum… Bilip de inanmamanın nasıl olduğunu sorma bana… Yine, ben anlatmasam da beni anlamana sığınıyorum…
Sevme beni, korkuyorum… O kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevdim ki insanları ve o kadar uzun zaman beklentisiz, karşılıksız sevilmeyi bekledim ki, artık yitirdim inancımı… Artık onlardan biri olmak için kendime rağmen kendimle cebelleşirken çıktın karşıma… Sevme beni, kendime geri dönmemeliyim…
Sevme beni, korkuyorum… Korkumdan yazmadım sana bunca zaman… Korkumdan içimdesin… Ben’li cümleler olmasın satırlarında….Okuyunca içim içime sığmıyor… Yansımamı sende görmek yüreğimi yakıyor… Sen yazdıkça, çok eskide kalan bir masal belirli belirsiz benliğime süzülüyor…
Sevme beni, korkuyorum… Şimdi zamansızlıklarımda boğuluyorum… Gereksiz meşguliyetler yarattım dünyevi istekler adına… Kaçışımı kolaylaştırsın diye önemli insan rollerine büründüm ahmakça… Kendimi kandırıp, kendimden kaçıp kaybolmanın, yok olmanın, hiç olmanın derdindeyim… “Ben” olarak tutunamıyorum…
Sevme beni, korkuyorum…

Sevme beni, “Beni sevme” derken içimi parçalıyorum, içime kanıyorum…

Sevme beni, hak etmiyorum…
 
---> Dün gece

hayatın solfejini öğretip
notasız coğrafyalara çalmışlar seni
kendi cümleni kuramıyorsun
kenti dudaklarımdan öpemiyorsun
yetiştin bütün geç kalmalara
iklimler biriktirdin kanına tenha(sızım)

sol anahtarlarınla
kilitleme gözlerini
kör oluyorummmm ...
 
---> Dün gece

hangi uzaklığı denesem
hangi yağmurda sınasam yalnızlığımı
kurulurdu pencereme ıslaklığı seven serçeler gibi
gözlerin ilkbaharın şımarık yaprakları,
gözlerin vakitsiz uyanmalarda gördüğüm çocukluğum..
 
---> Dün gece

Seni gönlüme düşüren
O güzel gözlerin değil
Masumiyetindi.
Beni benden düşüren
Seni ilk gördüğüm günün
Sihriydi.
Haydi uzat ellerini
Ve dokun gözyaşlarıma.
Çünkü aşk,
Hiçbir dilde ve hiçbir dinde
Günah olmadı.
 
---> Dün gece

Bir Kadını sevmekle baslıyordu hersey..
sevmek gibi geliyordu herşey, sevmek gibi gidiyordu kadın...
adının anlattığı, canın teni yakmasıydı,
bir bulut, evet ama aslolan; bulutun suyu yağmasaydı...
bir insanı sevmekle başlıyordu her şey
ve boşanmak için, en az iki şahit gerekiyordu..

böyle zamansız güneşli,
umulmadık mavi günlerde
bir bekleme salonu yalnızlığına bürünüyorum
iliklerimdeki yitik bir aşkı
sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum

sanki şiirini bilmediğim bir fransız akşamında
kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin
ömrümde ayak izin
ve ben ne zaman kiminle sevişsem
hala seni aldatıyorum...

yılmazım sen unutulurmusun hic : )
 
---> Dün gece

imkansıza yazılan noksan sözler.




İçimde, doğasına aykırı büyüyen sevgilim.. Sen, sevilmenin keyfini çıkartırken,



Ben, elbet yarın yeniden sevebilmek için seni daha fazla,



Bugünümü yarına heba edeceğim..
 
---> Dün gece

ömrüm yüz çevirdi bendenyine de
içinde sen varsın diye beyaz bir masalla avutmadım yüreğimi..
sözlerin tuz basarken yarım kalmışlığımın çıkmaz yollarına
kocaman dağları sımsıkı tuttum içimde
ufacık bir taş parçası düşürmedim ayak izlerine...
yarım kalmış bir sözüm...
dinlemediğin...
şimdi son nefesini veremiyor aşkbende...
(sende olmadığı kadar...)
gelişi güzel ayrılıklardı benimki..
senin kadar esaslı hiç gitmedim senden...
 
---> Dün gece

Hayat ümitle, ümitsizlik sarkacından gidip gelmekte…
Kim bulmuş ki, devamlı mutluluğu.Bulup da son nefese kadar mutluluğu tutabilmeyi kim bilebilmiş ki!(Şüphesiz müminlerin kesin kurtuluşu, imanla ahirete göçmektir.)
Bazı şeylerin anlatılması, genelde beyhudedir.Yaşadıkça daha iyi kavrıyor insan.Büyük umutlarla başlanan hayat, işler, evlilik, sevdalar ve bir çok yeni şey, bir süre sonra takılıp kalabiliyor.Bazen tebessüm ettirirken, bazen hüznün en derinine sevk edebiliyor.Düşünüşler, yüreğimizi hüzün kuyusunun susuz ve karanlık dibine düşerebiliyor.Gözyaşımızın çağlayışı hüzün kuyusunu doldurabilir mi?
Bazen tam tebessüm ederken, bir haber, yüreğimizde asıyor tebessümü, matlaşıyor ve yok oluyor.Değişiyor; olaylar, kişiler, düşler ve hedefler.Yanıldıkça/yenildikçe insan daha bir ürkekleşiyor.Halbuki neyin garantisi var ki!
Bizim takılışlarımız, basit olaylar, insanlar ve birliktelikler üzerine.Basit düşünüyor ve basitçe düşüyoruz.
Umut göz kırpıyor can bedenden çıkmadıkça…
Ey Can! (Hayy c.c.) sen gör ve gözet bizi.
 
---> Dün gece

Ben kadınım, dedi Havva, ama bu benim sıfatım. Adımı henüz bilmiyorum.
Sonra döndü Âdem'e,
aklına bir şey gelmişti.
Sesi, bengisular gibiydi.
Bana, dedi, bir isim ver,
varlığım olsun.
Durdu, aklından yeni bir şey geçti. Bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
Bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
Seni anan beni de ansın. Seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
Bir "ile" koy aramıza bizi
birbirimize bağlasın.
 
---> Dün gece

Çekil git artık düşlerimden,
Bıkıp usanmadın mı benden artık? ..
Gözlerimden, yüreğimden, içimden,
…ve varolan her şeyimden, git artık…

Dokunma, kirletirsin beyazları,
Konuşma, tüketirsin satırları,
Mehtabı bırak, doğan ayrılık,
Çekil git, şafak gelen aralık…

Kanıyorum zaten, uzak dur benden,
Sebebin olurum, yakanın olurum,
Çekil git yolumdan, ölümün olurum,
…ve git artık, ne olursun git benden..
Yaşamaz de, olsun de, de ki bitti, bitti de…
Kardı yağdı, yağmurdu aktı, kurudu de…
Sonra toprağa karıştı, soldu de…
Ne bileyim işte, kısaca öldü de…
Ne dersen de…
 
---> Dün gece

İçim acıyor, geçer elbet, geçer de, anlamsız bir yerde, unuttuğumu sandığım
bir yerde , yeniden sızlar, ama varsın sızlasın, sızlamadı mı; hemde çok sızladı… “
Ne yapacağını bilememek ne kadar kötü bir durum… Beyaz bir ışık arıyorsun bazen,
görüyorsun.. Siyahın yoğunlu eritiyor ışığı yine kör oluyorsun..
Nerdesin sen şimdi kim bilir? Neler yapıyorsun? Özlüyor musun beni? Biliyor
musun ben geceleri hep seninle konuşuyorum uzun uzun.. Seni Seviyorum diye
haykırıyorum. Dünya umurumda değil. Takmıyorum, düşünmüyorum hiçbir şeyi..
Sadece seni, sadece seni düşünüyorum ve ağlıyorum!!! Sırf senin yanında
olamadığım için ağlıyorum..
Bırakıp gittiğin, tüm kapıları yüzüme kapadığın günden beri aylar geçti.. Aylar
geçti ama içimdeki sevgin hiç bitmedi... Beni sevmediğini, önemsemediğini
bilmeme rağmen büyüttüm sevgimi. Ama bu gece Vazgeçiyorum Senden.. Ben seninle
olmak, seni yaşamak istiyordum.. Tek isteğim buydu.. Ama izin vermedin.
Bilmiyorsun ki geç zamanlar vardır.. Ne yapsan affedilmeyecek, ne yapsan boş..

Bazen ne kadar genç olursanız olun yorgun ve yaşlı bakıyorsunuz ve tek bir söz
kalıyor geriye Vazgeçmek...!

Korkma, seni artık sevmiyorum....
 
---> Dün gece

YaĞMuR KaÇaĞı
imkansıza yazılan noksan sözler.
elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni
imkansıza yazılan noksan sözler.
 
---> Dün gece

geceleri bir çarpıntı duyarsan
telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
saray burnun dan geçiyorum
akşamsa eylülse ıslanmışsam
 
---> Dün gece

beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni.
 
---> Dün gece

Bir sineğe binmiş içimden havalanan soğuk toz
baharatım
tadıma karışıyor sonbaharın beyaz ceketli martıları

Kayıtısızım kente akın eden şehvete karşı
gözlerimde masmavi iki kurşun yarası
vahşi hayvanların parçaladığı yüzümle yatıyorum

çocuğum. okuldan kaçtım. karatahtada unuttum coğrafyamı..
 
---> Dün gece

Bana bir sonbahar fısılda
senden başka masumiyetim yok
çocukluğum tek tabanca

Herşeyi geriye saymaktan yorgunum
kaç intiharım varsa o kadar sevgilim var
içimdeki tabiat sana doğru fırlama

çıplak elle tuttuğum bir elektrik teli bu muamma
 
---> Dün gece

bir organ nakli gibi sevmiştim seni
çürük gözlerine bağışlanan ellerim
yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim
darmadağın kadınların darmadağın ettiği erkekler gibi..
çok tehlikeli bir sırrı saklar gibi sevmiştim seni!

katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşta sevmiştim..
 
---> Dün gece

Bu gece sana uğramayı düşünmüyorum.
Saadet diyorsun çünkü.
Saadet: Bir kilide sokulan anahtar.

Ya açarsın ya da kapatırsın.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst