umit ile faydalı bilgiler

EN ETKİLİ CİNSEL GÜCÜ ARTIRAN YİYECEK VE İÇECEKLERİN LİSTESİ
Her insan dönemsel olarak cinsel hayatında sorunlar yaşayabilir ve bu durumu gidermek için bazı yollara başvurabilir. Çevresel faktörler dahil olmak üzere, psikolojik durumlar ve beslenme şekli de bu sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Şehir hayatı ve geçim stresi çoğu zaman insanları bunaltır ve mental olarak yorar. Ya da bozuk bir uyku düzeni, insanı güçten düşürebileceği ve daha stresli bir insan yapabileceği gibi, cinsel olarak da bazı sorunlara neden olabilir.

Bütün bu nedenlerin yanı sıra; kötü bir beslenme alışkanlığı da cinsel gücü oldukça etkiler ve performansı düşürür. Uyku düzeni ve beslenme alışkanlığı düzgünse, bununla birlikte herşey yolundaysa ve cinsel sorunlar yine de varsa, cinsel gücü arttıran yiyecek ve içecekler başvurulması gereken bir çözüm yolu olabilir.

CİNSEL GÜCÜ ARTTIRAN YİYECEKLER

PEKMEZ

Pekmez, içerisinde bulunan mineraller sayesinde hem kan oluşumunu hızlandırır hem de kişiye enerji verir. Ayrıca pekmezin içindeki demir, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller; cinsel isteği ve gücü arttırmakta oldukça etkilidirler.

ANTEP FISTIĞI

İçerisinde bolca E vitamini ve protein bulunduran antep fıstığı; düzenli olarak tüketildiği sürece insana enerji verir ve cinsel gücü arttırır.

FINDIK, CEVİZ, BADEM

Vitamin, protein ve lif açısından oldukça zengin olan bu besinler; vücuttaki kasların ve sindirim sisteminin daha düzenli çalışmasına ve daha az yorulmasına yardımcı olur. Cinsel gücü arttırıcı özelliği de bulunan bu gıda grubu, cinsel olarak sorun yaşayan insanların kullanıma sunulur ve oldukça etkilidir.

GİNSENG

Ginseng, bazı gıdalara daha sonradan katılabilen bir madde olarak vitamin ilaçlarının içinde de bulunur. Ginseng içeren herhangi bir şey tüketmek cinsel gücü arttırır. Zaten hali hazırda Çin’de onlarca yıldır istek arttırması açısından kullanılır.

SARIMSAK

Sarımsak, içerisinde bulundurduğu maddeler sayesinde insana enerji verir ve cinsel hayatı canlandırır.

BAL

Bal; hem kadınlarda, hem de erkeklerde cinsel gücü arttıran yiyecekler ve içecekler denince akla ilk gelen yiyeceklerden. Kadınlarda östorojen hormonunun salgılanmasını arttırdığı gibi erkekte de testesteron hormonlarını uyandırır. Her sabah ve ilişkiden önce tüketilen balın, cinsel gücü arttırmada son derece etkili olduğu ispatlanmıştır.

ET, TAVUK VE BALIK

Bolca protein barındıran bu besin grubu; insana direnç, enerji ve güç verir. Her gün tüketilen protein, cinsel gücü arttırmada son derece önemli rol oynar. Ayrıca balığın içerisinde bulunan omega 3’te cinsel gücü arttırır.

MESİR MACUNU

Mesir macunu bir efsanedir, bazı rivayetlere göre içinde 41, bazı rivayetlere göre de içinde 101 farklı baharat ve besin öğesi barındırır. Mesir macununun zengin içeriği; insana enerji verir ve cinsel istekleri ortaya çıkarır. İlişkiye girmeden yarım saat önce tüketilen mesir macunu, olumlu etkinin alınmasını sağlayacaktır.

CİNSEL GÜCÜ ARTTIRAN İÇECEKLER

KEFİR

Kefir, uzun yıllardır tüketilen ve sütten elde edilen bir içecektir. Kıvam olarak biraz daha koyu olan kefir, çok farklı mikrobiyolojik yapısıyla cinsel gücü arttırmaya etki eder. Türk içeceği olan kefir, eski zamanlarda gençlik iksiri olarak adlandırılırdı.

KAHVE

İçerisinde bulunan kafein sayesinde beyni uyarıcı özelliği olan kahve, cinsel açıdan da insanın daha aktif olmasını sağlayabilir.

REZENE ÇAYI

Cinsel isteği ve gücü arttırıcı olan rezene çayı, çok uzun zamandır bu sorunun tedavisinde kullanılan doğal ilaçlardan.

ZENCEFİL ÇAYI

Yüzyıllardır cinsel gücü arttırmak için kullanılan zencefil, kan sulandırıcı ve direnç verici etkisi olan limon ile birleştiğinde adeta cinsel bir doping oluyor. Zencefil, cinsel duyguları fazlasıyla ön plana çıkarır.

YASEMİN ÇAYI

Oldukça etkili bir içecek olan bu çay, cinsel gücü arttırmada başvurulan yöntemlerden birisi. Ayrıca yasemin çayı iyi bir uyarıcıdır.

Bütün bu cinsel gücü arttıan yiyecek ve içecekler, denenmeye değer olsa da, kesinlikle doktor reçetesi değildir. Cinsel problemler, bazen daha farklı rahatsızların belirtisi olabiliyor. Kronik bir şekilde devam eden cinsel sorunlar için kesinlikle uzman bir hekime başvurulmalı ve mutlaka gerekli testler yapılmalıdır.




Ayrıca kaliteli bir cinsel hayat için kaliteli bir yaşam sürmekte oldukça önemlidir. Uyku düzeni ve beslenme gibi faktörler, cinsel hayatı olumlu veya olumsuz etkileme konusunda oldukça önemli bir yere sahiptirler.

CİNSEL GÜCÜ ARTTIRAN BİTKİLER

LAVANTA

Lavanta yağı ya da suyu, cinsel gücü artıran özelliklere sahiptir. Yemeklere, salatalara bir kaç kaşık eklenebilir.

TANE KARANFİL

Karanfil taneleri doğal afrodizyak özelliklere sahiptir. Ayrıca karanfil yorgunluğa da iyi gelir.

HAŞHAŞ TOHUMU

Haşhaş tohumu cinsel performansı artırır.

POLEN

Son yıllarda yapılan araştırmalar, polenlerin cinsel gücü ve performansı etkilediğini göstermiştir.
 
SEO NEDİR? NE İŞE YARAR? FAYDALARI NELERDİR?
SEO (Search Engine Optimization) Türkçe olarak Arama Motoru Optimizasyonu kelimelerinin kısaltılmış halidir. Arama motorlarının belirli bir siteyi daha iyi biçimde tanıması ve tanımlaması için yürütülen tüm çalışmaları kapsar. SEO çalışmalarının temelde bir web sitesini arama motorlarında daha üst sıralara taşır ve ziyaretçi trafiğini arttırır.

SEO’nun genel çerçevede anlamı ve temel hedefleri hakkındaki bilgiden sonra, SEO kapsamında yürütülen çalışmaları kategorilendirmek onu daha iyi anlamaya yardımcı olur.

SEO ile gerçekleştirilen en iyi çalışmalardan birisi de hiç şüphesiz kategorilendirmek, buyurun kategorilendirelim;

Anahtar Kelime, Web Sitesi Analizi, İçerik, Link İnşaası, Backlink gibi farklı kategorilerde çalışmaların yürütülmesi SEO için elzem unsurları ifade eder. Ancak unutulmaması gereken SEO kapsamında yapılan tüm çalışmalar sanal bir dünya içinde var olsa da onları okuyanlar gerçek insanlar.

Peki SEO’nun Faydaları Nelerdir?

SEO’nun faydalarını öncelikle 2 başlık altında değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olacak;

1) İşletmelerin Giderlerin Azaltılmasına Faydaları

2) İşletmelerin Gelirleri Artırılmasına Faydaları

SEO’nun Giderlerin Azaltılmasına Faydaları

Reklam için mutlaka bir bütçe ayırmış olmalısınız, reklam bütçeleri (TV, radyo, açık hava, gazete ilanları, el ilanları, arama motoru reklamları gibi) ciddi bir gider kalemidir. Ancak SEO odaklı çalışmalarla pek çok farklı reklam mecrasına harcadığınız bütçeniziçok daha az bir kısmıyla SEO içerikleri ürettirebilir, SEO çalışması gerçekleştirebilirsiniz.

SEO’nun Gelirlerin Artırılmasına Faydaları

Web sitenizde gerçekleştireceğiniz SEO çalışmalarıyla arama motorlarındaki sıralamanızı yukarılara doğru taşıyabilirsiniz. Böylelikle web sitenizin ziyaretçi sayısında ciddi bir artış olacaktır. Söz konusu artış nedeniyle faaliyet gösterdiğiniz alandaki iş potansiyeliniz de artacaktır. Böylelikle çok daha kârlı bir ticaret döngüsü içine girebilirsiniz.

SEO ile Organik Aramalarda Yükselmek Markanıza Değer Katar

Web dünyasındaki reklamlar çoğu zaman rahatsızlık verici olabilir. Çoğu web kullanıcı için reklamlarla karşılaşmak yeterince can sıkıcıdır. Arama motorlarına sizinle ilişkili bir ürün ya da hizmet araması yapıldığında ilk sıralarda görünmeniz, markanıza duyulacak güveni pekiştirecek bir unsurdur.

SEO Çalışmaları Dinamik Kalmanızı ve Rakipleri Yakından Takip Etmenizi Sağlar

SEO çalışmaları sayesinde rakiplerinizi yakından takip etmeye devam eder, dinamik şekilde faaliyet gösterdiğiniz alana dair gelişmeleri yakından takip etme fırsatı bulursunuz. Çünkü SEO çalışmalarının en temel unsurlarından birisi de rakiplerin durumları ve yaptıkları yenilikleri analiz etmek ve onlara karşı yeni hamleler yapmaktır.

SEO Hem İşinizi Hem De Gerçekleştirdiğiniz Faaliyet Alanlarınızı Daha Yakından Tanımanızı Sağlar

SEO çalışmalarını yürütürken mevcut içeriklerinizi daha da geliştirmek ve yeni içeriklerle web sitenizi güçlendirmek isteyeceksiniz, bu durum sizin alanınızla ilişkili olarak pek çok araştırma yapmanızı sağlar. Söz konusu durum nedeniyle pek çok farklı konu, ürün, hizmet alanlarında yeni bilgiler edinebilirsiniz.

SEO Kalıcıdır

Web siteniz ya da bloglar üzerinde gerçekleştireceğiniz düzenli ve doğru SEO çalışmaları kalıcı bir etki oluşturur. Arama motorlarına reklam vermek ve reklamlı alanlarda görünmek anlık olarak gücünüzü artırabilir ancak devamlı üst sıralarda kalmak çok daha avantajlıdır

SEO Hakkında Önemli Bir Not

SEO üzerine gerçekleştirilecek tüm çalışmalarda gerçeklikten ayrılmamalı ve belirli gramer ve dilbilgisi kurallarına riayet ederek içeriklerinizi oluşturmalısınız. Bunu daha farklı bir pencereden konuya bakarak şöyle düşünebilirsiniz; metinler, başlıklar, etiketler, fotoğraflar, linkler ile yaptığınız şeyaslında arama motorunda merak ettiği bir konu için arama gerçekleştiren kişiyle iletişime geçmenizi sağlar. İletişimin uzun süre devam etmesi ve sonrasında sadık bir dost halini alması için onunla doğru cümleler kurarak iletişiminizi devam ettirebilirsiniz.

Bu içerik Seoperf.com sponsorluğunda hazırlanmıştır.
 
ACININ FAYDALARI
İnsanoğlu geçmişten bugüne kadar sofrasını acı gıdalar ile süslemiş ve neredeyse pek çok yemekte çeşitli acılı besinlere yer vermiştir. Bir dönem sonra bazı hastalıkların tedavisinde de etkili olduğu fark edilen acılı gıdalar, bu andan itibaren doğal tedavi yöntemleri arasında da oldukça popüler hale gelmiştir. Günümüze kadar gerçekleştirilen araştırmalardan sonra ise yalnızca bazı hastalıkların tedavisi amacı ile değil, hastalık önleme amacıyla da acılı gıdaların tüketilebileceği fark edilmiştir. Tüm bu bilgilerden anlaşılabileceği üzere hem tedavi hem de koruma amacıyla tercih edilebilecek olan acılı besinler, bugün günlük öğünlerimizde önemli bir yer edinmektedir. Acı denildiğinde akla gelen ilk besinler arasında yer alan acı biber, acı baharat ve kara biberin yararları ile de farklı birçok rahatsızlığın tamamen doğal yollarla tedavisi mümkün olabilmekte ve bu rahatsızlıklara karşı etkin bir koruma da sağlanabilmektedir. Bu bağlamda acının faydalarını merak edenlere kısa kısa açıklamalar eşliğinde en önemli yararları üzerinden bilgilendirme yapılabilir.

Acının Faydaları Nelerdir?
Türk yemek kültüründe apayrı bir yeri bulunan acılı besinlerin günümüzde neredeyse her evde tüketildiği bilinmektedir. Acının faydaları nelerdir sorusuna ise aşağıdaki yanıtlar verilebilmektedir. Buna göre acı,

İçerdiği capsaicin maddesi ile genel anlamda vücut sağlığını iyileştirir.
Betakaroten ve C vitamin içeriği ile vücudun direncini arttırır.
Grip ve soğuk algınlığı gibi kış hastalıkları ile mücadele edilmesine destek olur.
Beynin daha fazla endorfin hormonu salgılamasını sağlar. Bu nedenle doğal bir ağrı kesici olarak tercih edilebilir.
Sinirleri yumuşatıcı etki gösterir.
Kandaki trigliseritleri düşürerek kötü kolesterolü azaltır.
Antioksidan içeriği ile vücudu kansere karşı çok daha dirençli bir hale getirir.
Kalp hastalıklarında iyi bir tedavi seçeneği olarak tercih edilebilir.
Kan dolaşımını hızlandırır ve kanın vücutta daha rahat hareket etmesini sağlar.
Felce karşı etkili bir koruma sağlar.
Midede ülsere neden olan mikropları öldürür.
Metabolizmayı hızlandırarak zayıflama dönemindeki kişilere destek olur.
Balgam söktürücü özelliğe sahiptir.
Kronik bronşitin belirtilerini en aza indirir.
Anfizemi rahatsızlığını hafifletir.
Solunum yollarında meydana gelen rahatsızlıkları giderir.
Mide asidini arttırır ve sindirim sisteminin çalışmasını teşvik eder.
İştah açıcı olarak kullanılabilir.
Tüketilen yiyeceklerin çok daha kolay sindirilmelerine olanak verir.
Bağırsakların daha rahat çalışmasına destek olur.
Bol miktarda lif içermesi ile kabızlık problemlerinde etkilidir.
Kan şekerini dengeleme görevi üstlenir. Yüksek kan şekerini düşürebilir.
Eklem iltihabı sorunu ile mücadele eden kişilerde destekleyici bir tedavi seçeneğidir.
Burkulma gibi problemlerde ya da zedelenmelerde vücutta meydana gelebilecek morarma ve şişmeleri önler.
Eklem sakatlıklarında iyileşme sürecine destek olur.
Sinüslerin dolu olduğu rahatsızlıklarda sinüslerin doğal yollarla temizlenmesini sağlar.
İktidarsızlık problemlerini giderir.
Vücuttaki ödemi giderici etki gösterir.
Acının Zararı Var mı?
Acının faydalarını öğrenen ve acı tüketmesi halinde herhangi bir yan etki ile karşılaşıp karşılaşmayacağını merak eden kişilere herhangi bir rahatsızlıkları olmaması durumunda acının yan etki göstermeyeceği söylenebilir. Ancak aşağıdaki rahatsızlıklardan muzdarip olan kişilerin acının tüketimi konusunda dikkatli olmaları ve mümkünse uzman bir doktora danıştıktan sonra acı tüketimine devam etmeleri gerektiği dile getirilebilir.

Mide Rahatsızlıkları

Bazı mide hastalıklarında acı tüketilmesi olumsuz yönde etki yaratarak rahatsızlık belirtilerinin şiddetlenmesine neden olabilir. Midesinde tahriş sorunları olan, yara ya da yanma problemleri ile mücadele eden kişilerin özellikle acı biberi çiğ şekilde yemeleri, midelerinde yaşadıkları sorunların artış göstermesine sebebiyet verebilir ve tedavi sürecini de negatif anlamda etkileyebilir. Bu nedenle mide rahatsızlıklarından muzdarip hastaların acılı besinleri çiğ olarak tüketmemeleri ve mutlaka pişirmeleri tavsiye edilir.

Basur

Acının faydalarını değerlendirmek isteyen ancak hali hazırda basur problemi olan kişilere de yine acı tüketiminden kaçınmaları gerektiği söylenebilir. Zira acı, basur kanamalarını şiddetlendirebilir ve basur memelerinin çok daha hassas bir hale gelmelerine sebebiyet verebilir. Bu nedenle özellikle kronik basur hastalığı ile mücadele eden kişilerin acı tüketiminden uzak durmaları gereklidir.

Acının Faydaları ile İlgili Ek Bilgiler
Acının faydalarından ve olası zararlarından söz edildikten sonra acının tüketimi esnasında dikkat edilmesi gereken bazı noktalardan da bahsedilebilir. İlk olarak acılı besinlerin içerdikleri besin değerlerini kaybetmemeleri için yağda kızartılmamaları gerekmektedir. Özellikle acı biberin kızartılarak tüketilmesi, içerdiği B, C ve K vitaminlerinin tamamını kaybetmesine neden olabilmektedir. Bu bakımdan acı biberin yağsız tavada, fırında ya da mangalda közlenerek pişirilmesi, en sağlıklı pişirme yolları arasında gelmektedir. Bu önemli bilginin yanı sıra acının faydalarını görerek sınırsız şekilde tüketmeye çalışmanın da yine vücuda yarardan çok zarar getireceği söylenebilir. Bu nedenle acının tüketimi esnasında dozuna özen gösterilmesi şiddetle tavsiye edilir.
 
Kayısı Sabununun Faydaları

Kayısı sabununda bulunan potasyum, lif, A, C ve E vitamini cilt ve saç için oldukça faydalı bileşenlerdir. Kayısı meyvesinin kurusundan ve taze meyvesinden üretilerek hazırlanır.



Kayısı Sabunun Cilde Faydaları

Kayısı sabunu cilde uyumlu ve yumuşak yapısı sayesinde kozmetik sektöründe losyon, sabun ve nemlendirme maskelerinde kayısı sabunun maddesi kayısı çekirdeği yağından faydalanılır.
Çocuklarda ve bebeklerde rahatlıkla kullanılabilen kayısı sabunu cildin tahriş olmasını engeller.
Cildi nemlendirir: Tüm cilt tiplerine uygun nemlendirme sayesinde doğal bir bakım sağlar. Yağlı ciltlere sahip kişiler ciltlerine nemlendirme sürmeye çekinirken, kayısı sabunu ve yağı ile yağsız bir şekilde bakım sağlayabilirler. Ciltte yağlı bir kalıntı bırakmayan kayısı yağını ister kuru ister yağlı cilt yapınız olsun gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Kullanımı: Her gece yatmadan 2 – 3 damla avucunuza dökerek cilde yedirin.
Cildi besler: Kayısı yağından yapılan kayısı sabunu gamma linoleik asit içerir. Bu asit cildin nem dengesini koruyarak cildin derinlemesine beslenmesine destek verir. A ve E vitamini barındıran kayısı sabunu yaşlanmanın yavaşlamasında etkilidir.
Egzama ve cilt hastalıklarına iyi gelir: Anti – inflamatuar yapısından dolayı küçük cilt sorunlarından egzamaya iyi gelmektedir.


Kayısı Sabunu Faydaları Nelerdir?

Kayısı sabunu saçlarında güçlenmesini sağlayarak saç tellerinizi güçlendirir.
Cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlayarak cildin alt katmanlarının daha sağlıklı olmasına yardımcı olur.
E vitamini barındıran kayısı sabunu ciltte bulunan sivilce ve siyah noktaların giderilmesinde etkilidir.


Kayısı Sabunu Nasıl Kullanılır?

Öncelikle aldığınız kayısı sabunun doğal olarak üretildiğinden emin olmalısınız.

Sabah ve akşamları cildinizi su ile ıslattıktan sonra köpürttüğünüz kayısı sabununu yüzünüze masaj yaparak uygulayın.
20 saniye ciltte beklettikten sonra ılık su ile cildinizi durulayınız.


Kayısı Sabunu Kullanırken Dikkat

Kayısı sabunu E vitamini barındırsa da tek başına nemlendirme özelliği yoktur.
Tüm sabun çeşitlerinde olduğu gibi kayısı sabunu da cildi kurutabilir. Bu yüzden kayısı sabunu ile cildinizi temizledikten sonra mutlaka günlük kullandığınız nemlendiricinizi cildinize uygulamalısınız.
 
BALIN SAÇA FAYDALARI
Saçlar için en değerli bitkisel çözümlerden birisi olan bal, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu kadar ülkemizde de birçok kadının saçları için kullanmaktan büyük keyif aldığı doğal ürünler arasında ilk sıralarda gelmektedir. Farklı kürler eşliğinde hazırlanabilen ve oldukça kolay bir şekilde uygulanabilen çeşitli bal karışımları ile dileyen herkesin gerçekten parlak ve sağlıklı saçlara kavuşması ise işten bile değildir. Tüm bu bilgiler ışığında bal ile hazırlanabilecek olan kürlere geçmeden önce balın saça faydalarından da kısaca söz edilebilir.

Balın Saça Faydaları Nelerdir?
Saçların pürüzsüzleşmesi için en doğal çözümlerden birisidir.
Daha yumuşak saçlar için bal ile hazırlanan kürler saça doğrudan uygulanabilir.
Anti bakteriyel ve antiseptik özellikleri sayesinde saçlı derideki mikrop ve bakterileri öldürücü etkiye sahiptir.
Saç derisinde meydana gelen mantar enfeksiyonuna karşı destekleyici bir tedavi seçeneği olarak tercih edilebilir.
Saçlı deriye masaj eşliğinde uygulandığı zaman saçı besler ve güçlendirir.
Saç dökülmesini engeller ve var olan dökülmeyi durdurur.
Saçların çok daha hızlı ve sağlıklı bir şekilde uzamalarına olanak verir.
Saç köklerini güçlendirir ve bu sayede saçlarda kopma problemlerinin önüne geçer.
Kuru saç problemi ile mücadele eden kişilere en doğal tedavi seçeneklerinden birisidir.
Kepek sorunlarını giderir. Matlaşan saçların doğal ve sağlıklı bir görünüme kavuşmalarına yardımcı olur.
Saçların nem dengesini koruma görevini üstlenir.
Güneşte uzun süre kalan ve bu nedenle cansızlaşan saçlar için en etkili doğal kürlerden birisidir.
Bal Saça Nasıl Uygulanabilir?
Balın saça faydalarından yukarıdaki gibi bahsedildikten sonra bir de bal ile hazırlanabilecek olan kürlerden söz etmek gerekir.

Saç Kuruluğuna Karşı Ballı Kür

Özellikle sıcak yaz günlerinde saçlarının kurumasından ve uçlarının çatallaşmasından şikayetçi olanlara 2 su bardağı ılık su içerisine 2 yemek kaşığı kadar bal karıştırabilecekleri ve sonrasında elde edilen karışımı saçlarına doğrudan uygulayabilecekleri söylenebilir. Yarım saat kadar saçta bekletilecek olan karışımın sonrasında bitkisel bir şampuan ile yıkanması ise etkilerini gösterebilmesi adına yeterlidir.

Günlük Bakım İçin Ballı Şampuan

Genel anlamda bir saç bakımı yapmak isteyenler için 1 yemek kaşığı balın günlük olarak kullanılan şampuana eklenmesi ve bu şampuan ile saçların düzenli şekilde haftada en azından birkaç defa yıkanması yeterlidir. Dileyen kişiler ise balı şampuanlarına katmadan doğrudan saç köklerine de masaj eşliğinde sürebilir ve 30 dakika kadar saçlarında beklettikten sonra bitkisel bir şampuan ile saçlarını yıkayabilir.

Daha Yumuşak Saçlar İçin Ballı Zeytinyağı Kürü

2 yemek kaşığı bal ve 1 yemek kaşığı sızma zeytinyağı alınarak bir kap içerisinde karıştırılabilir ve homojen bir karışım elde edildikten sonra saçlı deriye masaj yaparak uygulanabilir. Balın saça faydalarını görmek isteyenlerin sık sık tercih ettiği bu kür, yapımının kolay olması ve etkilerini kısa sürede göstermesi nedeniyle de tercih edilmektedir.

Hızlı Saç Uzatan Ballı Sirke Kürü

Saçlarının yeterince hızlı uzamamasından şikayetçi olanlara ballı ve elma sirkeli saç küründen söz edilebilir. 10 yemek kaşığı kadar elma sirkesi ve çeyrek çay fincanı ölçüsünde balın karıştırılması ile hazırlanan ballı sirke kürü, uygun kıvama geldikten sonra saç köklerine sürülmekte ve 15 dakika bekletildikten sonra da ılık su ile temizlenmektedir.

Yıpranmış Saçlar İçin Ballı Yoğurt Kürü

Yıpranmış saçlara eski canlılıklarını kazandırmak için 1 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağının 2 yemek kaşığı bal ve 1 yemek kaşığı yoğurt ile karıştırıldıktan sonra ısıtılması ve sonrasında ılık haldeyken saçlara sürülmesi ballı saç kürleri arasında en çok uygulanan yöntemlerden birisidir. Karışımın saçlara uygulandıktan sonra bir duş başlığı ile saçların kapatılması ve yarım saat sonra ılık su ile yıkanması ise balın saça faydalarını görebilmek için fazlasıyla yeterlidir
 
PROTEİNİN FAYDALARI
Proteinin faydaları içerisinde enzimlerin ve hormonların üretimi ve düzenli bir şekilde fonksiyon göstermesi, hücresel ve kas sağlığının sağlanması bulunmaktadır. Protein moleküler taşınımda, hücre tamirinde ve yenilenmesinde yardımcı bir koldur ve kemiklere ve deriye mekanik ve yapısal destek sağlar. Doğru miktarlarda protein alımı bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar, nöral iletilerin daha etkili olmasını sağlar, daha sağlıklı saçlara sahip olmanıza yardımcı olur ve vücuttaki sıvının dengelenmesini sağlar. Ayrıca gerektiği zamanlarda vücudunuz tarafından kullanılan bir yakıt haline de gelebilir.

Kas Sağlığı: Proteinler kas kasılımında ve koordinasyonunda önemli bir rol oynarlar. Proteinler kas dokularında mikrofilament olarak bulunurlar ve kas yapısını oluştururlar. Kas büyümesi vücutta yeterli protein olup olmamasına bağlıdır. Kasta protein sentezinin oluşumu ve bu proteinlerini yıkımı arasında çok iyi bir denge sağlamak gerçekten önemlidir. Proteindeki kasların yıkımı belirli şartlara dayanır örneğin almanız gereken protein miktarı ilerleyen yaşlarda daha farklı olur çünkü kas yıkımı artışa geçer bu dönemlerde arıca dayanıklılık çalışmaları yapan sporcular için de protein alımının zamanı oldukça önemlidir.

Bağışıklık Sistemi: Daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak için proteinler olmazsa olmazdır. Vücudumuzun bir kendini savunma mekanizması vardır ve bu mekanizme antibodyler yardımıyla kendisini birçok farklı enfeksiyona ve hastalığa karşı korur. Bu antibodyler, vücuttaki antijen denilen yabancı maddeleri tanıma yetisine sahip olan belirli proteinlerdir. Vücut antijenleri tanımladığı zamanlarda bunları ortadan kaldırmak için belirli antibodylerin üretimine baş vurur.

Sinir sinyalleri: Proteinlerin önemli fonksiyonlarından bir diğeri ise sinir sisteminin düzgün işlemesine olan katkılarıdır. Belirli bir reaksiyon tarafından uyarıldığı zamanlarda vücudun sinir sistemi aktive olur. Sinir sisteminde bulunan reseptörler bulunmaktadır bu reseptörler protein komplekslerine cevap verme yetisine sahiptir. Bu reseptör proteinler sinir sinyallerinden hücreler arasındaki geçişlerine ve taşınımlarına yardımcı olurlar ve aynı zamanda merkezi sinir sistemini de düzenlerler.

Sıvı Dengesi: Ozmos üzerindeki etkileri sayesinde, proteinlerin gerçekleştirebildiği bir diğer önemli fonksiyon ise vücutta bulunan sıvıların dengelenmesi ve düzenlenmesidir. Su, proteine çekildiği zaman, hücrenin içerisinde ne kadar protein olursa, suyun dengesi bir o kadar daha kolay sağlanmış olacaktır. Protein seviyelerindeki düşüş vücuttaki su dengesinin asidik bir değere kaymasına sebep olur bu da “ph” değerini değiştirir ve vücudun phının normal aralığın dışına çıkmasına sebep olabilir. Kan içerisinde bir sıvı dengesizliği olduğu zaman kan damarlarından fazla olan su dışarı çıkar ve bu da vücudun belirli yerlerinin su toplamasına yani ödeme sebep olur. Vücuttaki sıvı dengesinin ayarlanması kasların ve sinir hücrelerinin fonksiyonlarının daha iyi şekilde yerine getirilmesine de yardımcı olur.
 
GLUTENSİZ YEMENİN FAYDALARI
Gluten, buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahılların içeriğinde bulunan bir proteindir. Büyük moleküllü bir protein olan gluten, gıdalara hacim ve esneklik kazandıran bir madde olarak bilinir.

Gluten Hassasiyeti
Gluten, bazı insanlarda ince bağırsağın iç yüzeyini kaplayan kılımsı çıkıntılara zarar verir ve vücudun besinleri işlemesini önler. Bağırsaklarda meydana gelen kronik enflamasyon, besin maddelerinin düzgün biçimde emilmesine engel olur.

İnsan sağlığı için vazgeçilmez bir protein olmayan glüten, bağırsak problemleri, migren, akne, tiroid hastalıkları, hipoglisemi, iltihaplı romatizma, fibromiyalji, saç dökülmesi, tırnak yapısının güçsüzlük, bağışıklığın düşük olması, diş çürükleri gibi birçok sağlık problemiyle ilgili olabileceği gösterilen bir proteindir.

Gluten insan sağlığı için önemli bir protein olmadığı için ve glüten alınmaması herhangi bir soruna sebep olmadığı için, glutensiz beslenmeyi tercih eden birey sayısı artmaktadır. Özellikle yukarıda belirtilen kronik sağlık problemlerini yaşayan birçok kişi, glutensiz beslenmeyi tercih eden ve bu nedenle önemli bir sorun yaşamayan kişilerdir. Yani glüten hassasiyeti olan kişiler dışında kalan bireyler de glütensiz beslenme düzenini tercih edebilmektedirler.

Glutensiz Beslenmenin Sağladığı Faydalar
Glutensiz beslenme uzun vadede glutene karşı duyarlı hale gelinmesine neden olabilir. Ama tüketimi zorunlu bir protein olmayan glütenin beslenme düzeninden çıkartılması; enerji, protein, lif gibi besin öğeleri yönünden zengin olan gıdalarla beslenilmesi, sağlanan toplam faydanın daha büyük olmasına neden olur.

Buğday tüketimi bazı hassas kişilerin beyinlerindeki kan akışını bozarak (nedeni bilinmemektedir) beynin yürütme fonksiyonlarının olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Glutensiz beslenme, GDO’suz gıdalarla beslenme ve şekerli gıdaları tüketmekten kaçınmak; kaygı ve depresyon gibi problemlerle karşılaşılmasını önleyebilir.
Glutensiz ürünler beslenme düzeni, sindirim sisteminizde, bağırsak astarınızda ve floranızda olan sorunların ve hasarların ortadan kalkmasını sağlayarak daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır. Ayrıca yemeklerden sonra yaşadığınız şişkinlik ve bel bölgesinde yağlanma gibi sorunların da ortadan kalkmaya başladığını fark edebilirsiniz.
Glutensiz beslenme bağırsaklardaki besin emiliminin artmasını ve tırnak güçsüzlüğü, saç dökülmesi gibi sorunların azalmasını sağlayacaktır. Bozulmuş bağırsak yapısının demir emilimini azaltması, çinko, folik asit, B6, B12 gibi vitamin ve minerallerin emiliminin azalması nedeniyle ortaya çıkabilen kansızlık da çözülen sorunlardan birisi olabilir.
Glutensiz beslenme kısırlık, kemik erimesi ve bağırsak kanseri gibi hastalıklarla karşılaşma ihtimalinizi azaltır. Nedeni saptanamasa da otoimmun hastalık riskini artırdığına dair veriler bulunan glütenin beslenme düzeninden çıkartılması, Otoimmun tiroid hastalıkları, romatoid artrit, iltihaplı bağırsak hastalığı gibi hastalıklarla karşılaşma ihtimalinin azalmasını sağlayacaktır. Konsantre olamama, odaklanamama gibi daha küçük ama hayatın içinde daha etkili olan sorunların ortadan kalkmasını da sağlayabilir.
Hamur işi, ekmek gibi gıdaların tüketiminin azaltılmasını, et, süt, yumurta, meyve, sebze, çiğ kuruyemişler, baklagiller gibi sağlıklı besinlerin tüketiminin artırılmasını sağlar. Yani beslenme diyetinde çeşitlilik sağlar. Tüketilen besinlerin çoğu düşük glisemik indekse sahip olduklarından, glütensiz beslenme seçeneği kan şekerinin düzenlenmesini sağlar.
 
MUCİZEVİ DEFNE SABUNU FAYDALARI
Defnenin meyvelerinden elde edilen, kimyasallardan uzak defne sabunu faydaları ile insan cildinde çok sağlıklı etki gösterir. İçeriğinde defne yağı, defne yaprağı özü, saf zeytinyağı, sabun bazı ve damıtılmış su bulunur. Defne sabunu cilde faydaları olduğu gibi defne sabununun saça da faydası şaşırtıcı derecede çoktur. Orjinal Antakya Defne sabunu olarak bilinmektedir bu defne sabununu temin etmeniz daha yararlı olacaktır. Defne sabunu ayrıca güzel kokusu ile diğer bitki sabunlarından ayrılır.

defne sabunu hatay
defne sabunun faydaları


Defne Sabunu Faydaları

Bebeklerde pişik oluşumunu engeller.
Antiseptik özelliği sayesinde derideki birçok hastalığın önlenmesine yardımcı olur. Derideki mikrop kökenli hastalıkların tedavisinde oldukça etkili ve yararlıdır. Mikropları öldürerek hastalıkların kökenini ortadan kaldırmaya yardımcıdır.
Deriye doğal peeling yaparak gözenekleri açar, siyah nokta oluşumunu engeller. Gözeneklerin açılması ile birlikte tekrardan siyah nokta ve sivilcelerin oluşumunu engeller.
Nemli ve sıcak bölgeleri seven mantara da oldukça iyi gelmektedir. Mantarın başlıca düşmanlarından biri de defne sabunudur.
Defne sabununun saça faydaları arasında Saç diplerinde bulunan deri hastalıklarının neden olduğu yaraları iyileştirici özelliği vardır.
Saçları kuvvetlendirerek, saç diplerini güçlendirir böylece saç dökülmelerini engeller. Saçlarınız kuvvetli bir görünüme kavuşur.
Defne sabunu faydaları arasında hücrelerin yenilenmesine yardımcı olarak cildin tahriş olmasını engeller.
Varisler için oldukça etkilidir. Varislerin rahatlaması için kullanılabilir.
Defne sabununun cilde faydaları arasında kuru ciltleri nemlendirerek çatlamasını engelleyici özelliği vardır.
Ergenlik sivilceleri için oldukça iyileştirici özelliğe sahiptir.
Defne sabunu egzamayada iyi gelmektedir.
Defne sabunu cilt lekelerinde oldukça olumlu etki göstermektedir.
Erkekler evde tıraş sabunu olarak defne sabununu kullanabilirler.
Giysilerinizi sakladığınız dolapların içerisine konularak hoş koku sağlayabilirsiniz. bu maddelerle defne sabunu ne işe yarar sorusuna değindik sırada nasıl kullanıldığı var.
Hakiki defne sabunu
Organik Defne Sabunu
Defne Sabunu Nasıl Kullanılır?

Defne sabununun nasıl kullanıldığı Defne sabunu faydalarından yararlanmak için önemlidir.
İlk olarak saf, doğal ve katkısız Defne sabunu kullandığınızdan emin olmalısınız yoksa hiçbir fayda sağlamamaktadır.
Defne sabunu kullanmadan önce kullanacağınız bölgeyi iyice temizlemeniz gerekmektedir.
Temizlediğiniz bölgeyi Defne sabunuyla masaj yaparak cildinize dairesel hareketlerle yedirmeniz gerekmektedir.
Defne sabununu iyice durulayıp cildinizden tam olarak arındırınız. İyice temizlenmeyen cilt sabun atıklarının cilde işlemesi ile birlikte defne sabunu sivilcelere neden olabilmektedir.
Kullandığınız Defne sabununu iyice temizleyerek kuru bir bezin içine sararak saklayınız. Tekrar kullanmak istediğinizde çıkararak aynı işlemleri tekrarlamanız gerekmektedir.
Defne sabununu cilt veya saç probleminden dolayı kullanıyorsanız, sorun ortadan kalkıncaya kadar devam edin. Düzenli kullanılmayan hiçbir ilaç fayda sağlamayacağı gibi Defne sabunu da fayda sağlamayacaktır.


Defne Sabunu Alırken Bilinmesi Gerekenler

Defne sabunu, direk olarak üreticisinden alınabileceği gibi aktarlardan da alınılabilir. Defne sabunu üreticileri kendi imkanları ile %100 saf sabun ürettikleri için en güvenilir üreticilerdir. Piyasada satılan Defne sabunlarının yarısı orjinallikden oldukça uzaklaşmıştır.

İlk olarak defne sabunu ucuz maliyetli bir ürün değildir, bu yüzden ucuz olarak satılan defne sabunlarına itibar etmeyin.
Gerçek defne sabunu almak için güvendiğiniz aktarlara danışın, ürünü getiren firmayı sorup araştırın.
Eski ve köklü firmaların defne sabunlarını tercih etmeye özen gösterin. Gelip geçici firmalar bu tarz ürünlerde sahtekarlık yapabilir.


Defne Sabununun Zararları

Defne sabunu kuru ciltler için oldukça zararlı olabilmektedir. Sabun kuru cildi daha da kurutarak cildin pul, pul dökülmesine neden olur.
Defne sabunu kepek yapmaya da neden olabilir. Bu daha çok sahte sabun kullanmaktan da kaynaklanıyor olabilir.
Saça asıl iyi gelen saf defne özüdür bu nedenle saf defne özü bulunan sabunların kullanılması gerekir.
 
İNGİLİZ KARBONATININ FAYDALARI VE ZARARLARI
İngiliz karbonatının faydaları
Halk arasında İngiliz karbonatı olarak bilinen sodyum bikarbonat içeriği ve şifa kaynağı olması nedeniyle halk arasında oldukça fazla kullanılıyor. Faydalı olması nedeniyle dünyanın farklı bölgelerinde içme suyuna eklenen ve halkın sağlığının korunması amaçlanan İngiliz karbonatının faydaları şu şekilde sıralayabiliriz:

1 ) Mide sindirim asitlerini nötralize eden antiasit içeriği ile mide ekşimelerine, mide yanmalarına ve reflü hastalığı oluşumuna mani olan yararlı bir bileşiktir. Suda çözünmüş halde tüketildiğinde mide sağlığınızı koruyarak mide krampları ve mide ağrıları çekmenizi önler. Mide kanamalarının sebebi olan mide asit oranının artmasını önleyen İngiliz karbonatı midenizin sağlığını koruyan temel etken maddeler arasında yer alır.

2 ) İngiliz karbonatının diş minesi beyazlatma özelliği bilinmektedir. Dişleriniz üzerinde veya arasında yer alan bakteri, mantar, küf gibi zararlıları yok ederek mine tabakasının beyazlamasını sağlayan ve diş sağlığınızı koruyarak dişlerinizi güçlendiren İngiliz karbonatı bir bardak su içine 1 tatlı kaşığı eklenerek karıştırılıp ağızda üç defa gargara yapılarak kullanılabilir.

3 ) Çok fazla tüketilen şeker, çikolata, kahve, çay ve yapay meyve sularının yapısı oldukça asidik bir yapıya sahiptir. Bu nedenle dokuların asidik oranının fazla olması bünyenizin hızlı bir şekilde yorulmasına neden olur. Bu durumların oluşmasını önlemek ve vücudunuzun asit oranının normale çekilmesini sağlamak için yemeklerinize bir tatlı kaşığı ekleyerek tüketmelisiniz. Düzenli tüketilmesi sonucundan osteoporoz, dejeneratif hastalıklar ve mide hastalıkların oluşumu önlenmiş olur.

4 ) Ürik asitin kan ve idrar dokularında oluşturduğu gut hastalığı vücudunuzun ph dengesini bozar. Bu durum çeşitli hastalıkların oluşmasına ve midenizin sürekli olarak ekşimesine neden olur. Mide ekşimesi düzenli beslenmenizi bozarak bağışıklık sisteminizin güçsüz ve savunmasız kalmasına neden olur. Bu durumu önlemek için İngiliz karbonatı tüketmeli ve vücut sağlığınızı koruduğunuz gibi gut arttiti oluşmasını önleyerek sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsiniz.

5 ) İdrar yollarınızda iltihap varsa veya belirli periyotlarda idrar yolu enfeksiyonu yaşıyorsanız mutlaka İngiliz karbonatı kullanmalısınız. Asit nötralize özelliği ile idrarınızdaki asit oranını düşürecek olan İngiliz karbonatı idrar yolları iltihabından kurtulmanızı sağlayacaktır.

6 ) İngiliz karbonatı idrar yollarında olduğu gibi böbrek hastalıklarında da tedavi edici özelliğe sahiptir. Böbrekler oluşan süzülme sonucunda böbrek lenflerinde kalan artık maddeler böbreğin ph düzenini bozarak çeşitli böbrek hastalıklarına neden olur. Böbrek hastalıkları sonucunda böbrek yetmezliği ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu tür bir hastalık ile karşılaşmamak ve böbreklerde oluşacak ph bozukluklarını düzeltmek için yapmanız gereken düzenli olarak İngiliz karbonatı içmek ve ph oranının kontrol altında olmasını sağlamaktır.

7 ) İngiliz karbonatı içerdiği antiasit maddeler sayesinde mide sağlığını koruduğu gibi bağırsaklarda ve sindirim sistemi organlarında da etkendir. Özellikle mide ph dengesini koruduğu için mide sindirim enzimlerinin sağlıklı çalışmasını sağlar. Böylece mide de oluşacak sindirim sorunsuz olmasına katkı sağlayan İngiliz karbonatı bağırsaklarda emilimin sağlıklı bir şekilde yapılmasına da katkı sağlayarak sindirim sistemi hastalıklarının oluşmasını önler.

İngiliz karbonatının zararları
İngiliz karbonatının faydaları metabolizmaya iyi gelirken zararları da farklı rahatsızlıkların oluşmasına neden olur.

1 ) Fazla tüketilmesine bağlı olarak bir kısmı vücuttan atılamaz ve kan basıncının artmasına, dolaylı olarak tansiyon oluşmasına neden olur.

2 ) Vücutta fazla depolanması karaciğerin sağlıklı bir şekilde çalışmasını engelleyerek karaciğer hastalıklarının oluşmasına neden olur.

3 ) Uzun süreli reçeteli ilaç kullanımı olan hastaların doktor izni ile kullanması gerekir. İzinsiz bir şekilde kullanılan ingiliz karbonatı ilaçların asidik özelliklerini nötralize ederek iyileşme sürecini uzatır.

4 ) Bazı spor dallarında doping etkisi olduğu için kullanımı yasak olan İngiliz karbonatı kullanılmadan önce izin prosedürleri iyice analiz edilmelidir.
 
GÜNEŞ YANIĞINA NE İYİ GELİR?
Güneş yanığını önlemek için, gün boyu güneş koruyucu uygulamak zorundasınız. Ama belki de bir noktayı kaçırdığınızı farketmediniz, ya da belki de güneş koruyucunuzun süresi doldu, ya da belki de şapkanın sizi koruyacağını sandınız. Bir anda ıstakoza döndünüz, şimdi ne olacak? Güneş yanığına ne iyi gelir, acısını ne dindirir, hızla iyileşmesini ne sağlar?

Güneş yanığına ne iyi gelir, evde neler yapılabilir?
Sade bir şekilde duş almak
Güneşte uzun bir günün ardından, muhtemelen yapmak isteyeceğiniz ilk şey yıkanmaktır. Sabun ve köpük banyosu güneş yanığı cildi kurutabilir ve tahriş edebilir. Serin bir banyo ve sabunlar daha iyi bir seçenek.

Ek bir rahatlama için, dermatolog Fredric Haberman, inflamasyonu ve kaşıntıyı hafifletmeye yardımcı olduğu kanıtlanmış olan kabartma tozu ile suyun karıştırılmasını önerir. Bu etki ciltte kurudukça daha fazla ortaya çıkar. Bu sebeple mümkün olduğunca cildinizi kendi halinde bırakarak kurutun.

Elma sirkesi ve normal sirke, muhtemelen zaten elinizin altında olan diğer anneanne ilaçlarıdır. Dermatolog Carl Korn, 1 bardak sirke ile soğuk banyo suyunu karıştırmayı önerir. “Bu büyük bir büzücü, güneş yanığı acısını yatıştırıyor” diyor. Temizlenmek için sabun kullanmanız gerekiyorsa yumuşak bir sabun kullanın ve dikkatlice durulayın. Sabun artığı çok kuru olabilir.

Cildinizi dikkatlice nemlendirin
Duş aldıktan sonra cildinizi doğal bir nemlendirici nemlendindirin. Zeytinyağı özlü ya da zeytinyağlı doğal nemlendiricileri bunun için tercih edebilirsiniz. Güneş yanıklarından sonra kendinizi çok daha kuru hissedeceksiniz bu sebeple cildi iyi bir şekilde nemlendirmek önemli.

Beklenen rahatlama için nemlendiricinizi buzdolabında soğutun.

Dondurulmuş bezelyeleri çıkarın
Güneş yanığı acıtır! Buz paketini nemli bir bezle sarın ve yanık üzerinde tutun. Buzdolabındaki dondurulmuş yiyecekler, buz torbaları, buz kalıpları ne varsa hepsi işe yarayabilir.

Bu, cildinizdeki ısının bir kısmını emer, kan damarlarını daraltır ve şişmeyi azaltır. Ama önce buzlu paketi doğrudan cildinize yerleştirmemeniz için önce sarın.

Bol bol su için
Güneş yanığının kuruma etkilerini önlemeye yardımcı olmak için bol su için. Fakat pek çok insanın farkında olmadığı şey, meyve içindeki suyun da sayıldığıdır. Kavun, karpuz gibi yaz meyveleri bol miktarda su içerir. Yani direk su içmek yerine bu sulu meyvelerden de bol bol tüketebilirsiniz.

Mutfakta yaratıcı olun
Mutfakta çeşitli yiyecek ve içecekleri doğal güneş yanığı tedavi edici ilaçları haline getirebilirsiniz. Mesela, siyah çaydaki tanik asit, yanmış göz kapaklarına rahatlama getirebilir. Sadece iki çay poşetini soğuk suda ıslatın ve şişliği azaltmak ve ağrıyı hafifletmek için kapalı gözlerin üstüne yerleştirin. İşte denemek için diğer birkaç seçenek.

Süt: 1 bardak süt, 4 bardak su ve birkaç buz küpü içeren bir kaseye temiz bir bez koyun. 15 ila 20 dakika süreyle uygulayın ve her 2-4 saatte bir tekrarlayın. Sütün protein, yağ ve pH değeri cilt üzerinde bir anti-inflamatuar etkiye sahiptir.
Mısır nişastası: Bu maddeyi bir miktar suyla karıştırın ve kabartmak için doğrudan güneş yanığına uygulayın.
Yoğurt: Süt gibi, yoğurtta da ağrılı iltihapları koruyabilen proteinler ve yağlar bulunur. Rahatlamak için tüm güneş yanığı alanlarına yoğurt sürün, serin bir duşta durulayın, ardından nazikçe kurulayın.
Marul: En sevdiğiniz öğle yemeği sebzesinin analjezik özelliklere sahip olduğunu biliyor muydunuz? Marul yaprakları suda kaynatın, süzün ve daha sonra suyunu buzdolabında birkaç saat soğutun Pamuk toplarını sıvıya batırın ve tahriş olmuş cilde nazikçe sürün.
Klasik kompresleri uygulayın
Eğer mutfağınızdaki yiyecekleri kullanmamayı tercih ederseniz yanmış, iltihaplı cildi yatıştırmak için bir komprese koyabileceğiniz birçok şey vardır. En basit seçenek buz gibi soğuk su kullanmaktır.Bir kaseye su ve buz dökün, bir bezi sıvıya batırın ve yanık üzerine yerleştirin. Bez ısındıkça bu işlemi birkaç dakikada bir tekrarlayın. Kompresi günde birkaç kez 10 ila 15 dakika yapabilirsiniz.

Dinlenin
Kötü bir güneş yanığı ile uyumak zor olabilir, ancak vücudunuzun iyileşmesi için dinlenmeniz gerekir. Sürtünmeyi önlemek için yanık yerlere talk pudrası sürmeyi deneyin.

Bacaklarınız ya da ayaklarınız yandıysa, şişmeyi engellemeye yardımcı olmak için bacaklarınızı kalp seviyesinin üzerine getirin.

Serin banyolar ve yatıştırıcı kompresler sizi rahatlatmıyorsa,farklı bir çözüm denemeyi düşünün. İster yerel eczanenize gidin ister çevrimiçi bir şey sipariş edin farklı güneş yanığı ürünleri edinin.
İçeriğinde aleo vera bulunan tüm ürünler güneş yanığına çok iyi gelir, unutmayın.

Yanıkları soymayın
Güneş yanıkları hızla soyulmaya başlar. Onları soymayın, derinizin kendini toparlamadan çıplak kalmasına izin vermeyin.

Yandıktan sonra dikkatli olun
Aynı hatayı iki kere yapmayın. Yanık olduktan sonra, cildinizin normale dönmesi 3 ila 6 ay sürer. Güneş yanığına ve cildin üst tabakasına soyunduğunda, yeni ortaya çıkan cilt her zamankinden daha hassastır. Bu, dikkatli değilseniz, daha önce yaptığınızdan daha hızlı yakacağınız anlamına gelir.

Durum ciddileşirse hastaneye gidin
Bazı yanıklar evde tedavi edilmek için çok şiddetlidir. Mide bulantısı, titreme, ateş, bayılma, geniş kabarcıklar, genel halsizlik, mor renkte lekelenme ya da yoğun kaşıntı görülürse doktora danışın.Yanık yayılıyor gibi görünüyorsa, sorunu birleştiren bir enfeksiyona sahip olabileceğinizi unutmayın.

Reçeteli ilaçlar alıyorsanız, doktorunuza başvurmalısınız.Antibiyotikler, sakinleştiriciler ve antifungal ilaçlar gibi bazı ilaçlar güneşe karşı hassasiyetinizi artırabilir ve reaksiyonlara neden olabilir.

Kaynak: 404 | Prevention
 
GEVEN (ASTRAGALUS) OTUNUN FAYDALARI
Astragalus, yüzyıllardır geleneksel Çin tıbbında kullanılan bir bitkidir.

Bağışıklık güçlendirici, anti-aging(yaşlanma karşıtı) ve anti-inflamatuar etkileri de dahil olmak üzere birçok sağlık yararına sahiptir.

Astragalusun yaşam süresini uzattığı ve yorgunluk, alerjiler ve soğuk algınlığı gibi çok çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanıldığı düşünülmektedir. Ayrıca kalp hastalığı, diyabet ve diğer hastalıklara karşı kullanılır.

Bu makale astragalusun birçok potansiyel faydasını gözden geçirmektedir.

Astragalus Nedir?

Aynı zamanda huáng qí veya milkvetch olarak bilinen Astragalus, geleneksel Çin tıbbında kullanımının en yaygın olduğu bilinmektedir.

Astragalus membranaceus ve Astragalus mongholicus 2000’den fazla astragalus türü olmasına rağmen, sadece iki esas olarak takviyelerde kullanılır.

Spesifik olarak bitkinin kökü, sıvı ekstreler, kapsüller, tozlar ve çaylar dahil olmak üzere birçok farklı takviye formuna dönüştürülür.

Astragalus bazen bir enjeksiyon olarak ya da hastane ortamında damardan verilir. Kök, potansiyel faydalarından sorumlu olduğuna inanılan birçok aktif bitki bileşiği içerir. Örneğin, aktif bileşikleri bağışıklık sistemini güçlendirmeye ve iltihabı azaltmaya yardımcı olabilir.

Astragalus üzerinde hala sınırlı araştırmalar vardır, fakat yaygın soğuk algınlığı, mevsimsel alerjileri, kalp rahatsızlıklarını, böbrek hastalığını, kronik yorgunluğu ve daha fazlasını tedavi etmede kullanımları vardır.

Bağışıklık Sisteminizi Artırabilir

Astragalus, bağışıklık sisteminizi geliştirebilecek yararlı bitki bileşenleri içerir.

Bağışıklık sisteminizin ana rolü, vücudunuzu, hastalığa neden olabilecek bakteriler, mikroplar ve virüsler de dahil olmak üzere zararlı istilacılara karşı korumaktır.

Bazı kanıtlar, astragalusun vücudunuzun beyaz kan hücresi üretimini artırabileceğini göstermektedir; bunlar, bağışıklık sisteminizin hastalıkların önlenmesinden sorumlu hücreleridir.

Hayvan araştırmalarında, astragalus kökü, enfeksiyonları olan farelerde bakteri ve virüsleri öldürmeye yardımcı olduğu gösterilmiştir.

Araştırma sınırlı olsa da, karaciğerde yaygın soğuk algınlığı ve enfeksiyon da dahil olmak üzere insanlarda viral enfeksiyonlara karşı savaşmaya yardımcı olabilir.

Bu çalışmalar umut verici olsa da, enfeksiyonları önlemek ve tedavi etmek için astragalusun etkinliğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Kalp Fonksiyonunu Geliştirebilir

Astragalus, belirli kalp rahatsızlıkları olanlarda kalp işlevini geliştirmeye yardımcı olabilir . Kan damarlarını genişletmek ve kalpten pompalanan kan miktarını arttırmak için düşünülmüştür.

Bir klinik çalışmada, kalp yetmezliği olan hastalara, geleneksel tedavi ile birlikte iki hafta boyunca günde iki kez 2.25 gram astragalus verildi. Tek başına standart tedavi alanlara göre kalp fonksiyonlarında daha fazla iyileşme yaşadılar.

Başka bir çalışmada, kalp yetmezliği olan hastalar geleneksel tedavi ile birlikte damar yolu ile günde 60 gram astragalus aldı. Ayrıca semptomlarda tek başına standart tedavi alanlara göre daha anlamlı düzelmeler vardı.

Bununla birlikte, kalp yetmezliği olan hastalarda yapılan diğer çalışmalar kalp fonksiyonu için herhangi bir yarar gösterememiştir.

Kemoterapinin Yan Etkilerini Hafifletebilir

Kemoterapinin birçok olumsuz yan etkisi vardır. Bazı çalışmalara göre, astragalus bazılarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

Örneğin kemoterapi gören kişilerde yapılan bir klinik çalışma, damar yolu ile verilen astragalusun mide bulantısını %36, kusmayı %50 ve ishali %59 oranında azalttığını göstermiştir.

Benzer şekilde, diğer bazı çalışmalarda, kolon kanseri için kemoterapi gören bireylerde bulantı ve kusmaya yönelik bitkinin yararları gösterilmiştir.

Ek olarak, bir klinik çalışma, haftada üç kez 500 mg astragalusun kemoterapiyle ilişkili aşırı yorgunluğu geliştirebileceğini göstermiştir. Bununla birlikte, astragalus sadece tedavinin ilk haftasında yararlı görünmektedir.

Kan Şekeri Seviyelerinin Kontrolüne Yardımcı Olabilir

Astragalus kökündeki aktif bileşikler, tip 2 diyabetli bireylerde kan şekeri seviyelerinin düşmesine yardımcı olabilir .

Aslında, Çin’deki diyabet yönetimine yardımcı olmak için en sık reçete edilen bitki olarak tanımlanmıştır.

Hayvan ve test tüpü çalışmalarında, astragalusun şeker metabolizmasını geliştirdiği ve kan şekeri düzeylerini düşürdüğü gösterilmiştir. Bir hayvan çalışmasında da kilo kaybına yol açmıştır.

Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, insanlardaki çalışmalar şimdiye kadar benzer etkilere işaret etmektedir.

Örneğin, çalışmalar günde 40-60 gram astragalusu almanın, açlıktan sonra ve yemeklerden sonra, tip 2 diyabetli kişilerde günlük olarak alındığında kan şekeri düzeylerini düzeltebilme potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir.

Böbrek Fonksiyonunu İyileştirebilir

Astragalus, idrardaki protein ölçümleri gibi kan akışını ve böbrek fonksiyonunun laboratuvar belirleyicilerini geliştirerek böbrek sağlığını destekleyebilir.

Proteinüri, idrarda anormal miktarda protein bulunduğunu gösteren bir durumdur, bu da böbreklerin hasar görebileceği veya normal şekilde iş görmediğinin bir işaretidir.

Astragalusun böbrek hastalığı olan bireyleri içeren çeşitli çalışmalarda proteinüriyi geliştirdiği gösterilmiştir. Ayrıca böbrek fonksiyonlarında azalma olan kişilerde enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olabilir.

Örneğin, üç ila altı ay boyunca günlük olarak alınan 7.5–15 gram astragalus, nefrotik sendrom adı verilen bir böbrek bozukluğu olan kişilerde enfeksiyon riskini %38 oranında azaltmıştır. Bununla birlikte, bu etkinin doğrulanması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Diğer Potansiyel Sağlık Faydaları

Astragalus üzerinde, bitkinin de dahil olmak üzere başka potansiyel yararları olabileceğini gösteren birçok ön çalışma vardır:

Kronik yorgunluğun artmış semptomları: Bazı kanıtlar astragalus diğer bitkisel takviyelerle kombine edildiğinde kronik yorgunluk sendromu olan kişilerde yorgunluğun artmasına yardımcı olabileceğini göstermektedir.
Antikanser etkileri: Test tüpü çalışmalarında astragalus, çeşitli kanser hücrelerinde apoptosisi veya programlanmış hücre ölümünü desteklemiştir.
İyileştirilmiş mevsimsel alerji belirtileri: Çalışmalar sınırlı olsa da, bir klinik çalışma günde iki kez 160 mg astragalusun mevsimsel alerjisi olan bireylerde hapşırma ve burun akıntısını azaltabileceğini göstermiştir.
Yan Etkiler ve Etkileşimler

Çoğu insan için astragalus iyi tolere edilir. Bununla birlikte, döküntü, kaşıntı, burun akıntısı, bulantı ve ishal gibi çalışmalarda minör yan etkiler bildirilmiştir.

Damar yolu ile verildiği zaman, astragalus düzensiz kalp atışı gibi daha ciddi yan etkilere sahip olabilir. Sadece damar yolu ya da tıbbi gözetim altında enjeksiyon ile uygulanmalıdır.

Astragalus çoğu insan için güvenli olsa da, aşağıdaki kişiler bundan kaçınmalıdır:

Hamile ve emziren kadınlar: Şu anda hamile veya emzirirken astragalusun güvenli olduğunu göstermek için yeterli araştırma yoktur .
Otoimmün hastalıkları olan bireyler: Astragalus bağışıklık sisteminizin aktivitesini artırabilir. Multipl skleroz, lupus veya romatoid artrit gibi bir otoimmün hastalığınız varsa astragalustan kaçınmayı düşünün.
İmmünsüpresan ilaçlar alan bireyler: Astragalus, bağışıklık sisteminizin aktivitesini artırabileceğinden, immünsüpresan ilaçların etkilerini azaltabilir.
Astragalus ayrıca kan şekeri seviyelerinde ve kan basıncında da etkili olabilir. Bu nedenle, diyabet veya kan basıncınız ile ilgili sorunlarınız varsa, bu bitkiyi dikkatli kullanın.

Doz Önerileri

Astragalus kökü birçok farklı formda bulunabilir. Takviyeler kapsüller ve sıvı ekstreler olarak mevcuttur. Kök ayrıca, çaylara demlenebilen bir toz haline getirilebilir. Bunlar, astragalus kökü, aktif bileşenlerini serbest bırakmak için kaynatılarak hazırlanır.

En etkili form veya astragalusun dozajı konusunda resmi bir fikir birliği olmamasına rağmen, günde 9–30 gram tipiktir.

Ek olarak, araştırma spesifik durumlar için yararlı olması için aşağıdaki oral dozları göstermektedir:

Konjestif kalp yetmezliği: Geleneksel tedavi ile birlikte 30 güne kadar 2–7,5 gram tozlu astragalus günde iki kez alınır.
Kan şekeri kontrolü: Dört aya kadar bir kaynatma için 40–60 gram astragalus kullanılır.
Böbrek hastalığı: Enfeksiyon riskini azaltmak için altı aya kadar günde iki kez 7.5–15 gram toz astragalus alınır.
Kronik yorgunluk sendromu: 30 gram astragalus kökü diğer bazı bitkilerle bir kaynatma haline getirilmiştir.
Mevsimsel alerjiler: Altı hafta boyunca günde iki kez 80 mg’lık astragalus özü kullanılır.
Araştırmaya dayanarak, dört aya kadar günde 60 grama kadar oral dozlar çoğu insan için güvenli görünmektedir. Bununla birlikte, uzun vadede yüksek dozların güvenliğini belirlemek için herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.

Astragalus bağışıklık sisteminizi ve kronik yorgunluk ve mevsimsel alerjilerin semptomlarını geliştirebilir. Ayrıca belirli kalp rahatsızlıkları, böbrek hastalığı ve tip 2 diyabetli insanlara yardımcı olabilir.

Doz tavsiyesi olmasa da, çoğu insan için günde dört aya kadar 60 grama kadar güvenli görünmektedir. Her zaman önce sağlık hizmet sağlayıcınızla takviyenin kullanımını tartışın.

Kaynak: Astragalus (Huang Qi): Benefits, Side Effects and Dosage
 
Duygusal Zeka Nedir hakkında faydalı bilgiler



Yapılan araştırmalar, iş hayatında başarının temel unsurlarından birinin kişinin sahip olduğu duygusal zeka yetkinlikleri ile ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.

(Emotional Quotient) Duygusal Zeka ; Bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır.

zun yıllar, “akılcılık” en önemli unsur olarak görüldü.

Yalnızca akla başvurulduğunda “akılcılar” , buz gibi soğuk dijital beyinler, kontrol altındaki robotlar ortaya çıkarken,yürekler ihmal edildi. Ve gün geçtikçe dahada kalpsiz olundu.

Bilimsel çalışmalar , akademik zekası (IQ) yüksek insanların, gerek iş gerekse özel hayatlarında her zaman en başarılı kişiler olamadıkları ortaya koyunca, Duygusal zekaya (EQ) ilgi duyulmaya başlandı.

Duyguların öneminin anlaşılmasıyla, Kişiler hakkında verilen kararlarda, akıl yerine yeni bir ölçüt kullanılmaya başlandı.Sadece ne kadar akıllı olduğuna yada eğitim düzeyi uzmanlığına değil, Kişinin kendini ve başkalarını idare etmede ne denli başarılı olduğuna da bakılmaya başlandı.

Goleman’a göre duygusal zeka , bireyin kendisinin ve başkalarının duygularını tanıma , kendisini motive etme, içindeki ve ilişkilerindeki duyguları iyi yönetme ve yetisini işaret eder.

Duygusal zeka; akademik zekadan , yani akademik zeka ile ölçülen salt bilişsel yetilerden ayrı olan, ancak onu tamamlayan yetenekleri tamamlar.



Duygusal Zeka /Kişisel Yetkinlikler

Duygusal zeka esas olarak iki yetkinliğin bileşkesidir.

Bu yetkinliklerden birincisi “Kişisel Yetkinlik” ikincisi “Sosyal Yetkinlik”tir.

Bir gazetenin İK bölümünde yayınlanan yazıda bu yetkinliği şöyle açıklamıştır.



1- Kendisiyle ilgili farkındalık: Kişinin kendi iç dünyasının tanıması, tercihlerini yapabilmesi, sahip olduğu kaynakların ve gücün farkında olması.

a) Duygusal farkındalık: Kişinin kendi duygularının ve bunların doğurduğu sonuçları fark etmesi , bunları dile getirmesi.

b) Kendini değerlendirme: Kişinin kendi gücünü ve zayıflıklarını bilmesi , sınırlarının nereden geçtiğini fark etmesi ve bunu kabullenmesi.

c) Özgüven: Kişinin yetkinliklerinin farkında olması, ve bu yetkinliklerle “Değerli” olduğuna inanması.



2- Kendini Yönetme: Kişinin sahip olduğu dürtüleri , istekleri kontrol etmesi ve yönlendirmesi.

a) Kendini Kontrol: Kişinin dürtülerini ve içinden gelen olumsuz duyguları kontrol edebilmesi,

Olumsuz duygularla başa çıkabilmek, duygusal olgunluk açısından çok önemli bir ölçüttür.

b) Güvenilirlik: Ahlaklı , dürüst ve tutarlı olmak, Bu kavram Türk Kültüründe “Özü-sözü bir” deyişi ile ifade edilir.

c) Esneklik: Kişinin beklenmedik durumlara ve değişikliklere uyum sağlayabilmesi ,

Bu özelikle stresle başa çıkabilme becerileri açısından da temeldir.

d) Yeniliklere açık olmak: Kişinin yeni bilgi , yaklaşım ve fikirlerden rahatsızlık duymaması.

e) Kontrol odağı içeride olmak: Kişinin ortaya çıkan sonuçlarla ilgili sorumluluk üstlenmesi,

başkalarını suçlamak yerine kendini sorgulaması,

Bu özellik içselleşmiş sorumluluk anlayışının temelini teşkil etmektedir.



3- Motivasyon: Kişinin amaçlarına ulaşmak için, duygularını yönlendirebilmesi,

a) Başarı Yönelimi: Kişinin mükemmellik düzeyine ulaşmayı hedeflemesi ve sürekli gelişim çabası içinde olması.

b) Bağlılık: Kişinin içinde bulunduğu ekibin ve işletmenin amaçlarından ve hedeflerinden heyecan duyması.

c) Girişimcilik: Kişinin fırsatları fark etmesi ve zorlukları fırsata dönüştürmek için harekete geçmesi.

d) İyimserlik: Kişinin engeller ve güçlükler karşısından amacını izlemek konusunda kararlı olması.

Duygusal Zeka /Sosyal Yetkinlikler



1- Empati: Kişinin başka insanların duygularını , ihtiyaçlarını ve kaygılarını anlayabilme.

a) Diğer insanları anlamak: Kişinin başka insanların duygularını ve bakış açılarını fark etmesi.

Bu konuda duyarlılık geliştirmesi ve onların kaygılarıyla yargılamadan ve savunmaya geçmeden samimi olarak ilgilenmesi.

b) Başkalarını geliştirmek: Kişinin birlikte çalıştığı insanların ihtiyaçlarını fark edip onları becerileri ölçüsünde geliştirmesi,

Bu özellik bir yöneticinin yönlendirme ve yol gösterme (coaching) becerisinin temelini oluşturur.

2- Sosyal Beceriler: Kişinin başka insanların davranışlarını kendi istediği yönde yönlendirebilmesi.

Bizim kültürümüzde yaygın olan, “tuttuğunu koparmak” yerine zorlamadan ve zorlanmadan” elde etmesi.

a) İletişim: Kişinin karşısındaki kişiyi anlamak için, dinlemesi ve karşısındaki kişiyi ikna etmesi için,

mesajın üslubu kadar öneli olduğunun farkında olması.

b) Etki yaratma ve etkileme: Kişinin karşısındaki kişi grupta istek uyandırıp, heyecan oluşturması.

c) Çatışma çözümü: Kişinin anlaşmazlıkları müzakere ederek ve uzlaşarak çözüme yönelmesi.

d) İşbirliği: Kişinin başka insanlarla ortak amaçlar doğrultusunda işbirliği yapmaktan zevk duyması.

e) Ekip çalışmasına yatkınlık: Kişinin bir grup ile birlikte olduğu zaman, ortak amaçlar doğrultusunda sinerji oluşturacak bir çalışmaya girebilmesi.

f) Liderlik: Kişinin başka insanları ikna etmesi, ilham vermesi, heyecan oluşturması ve harekete geçirmesi.

g) İlişki kurmak: Kişinin sosyal aile ve iş çevresinde anlamlı ve doyumlu ilişkiler kurması,

Gündelik ilişkilerde insanlarla ilişki kurmak ve geliştirmek, konusunda zorluk çekmemesi.

h) Gücün farkında olmak: Kişinin içinde bulunduğu çevredeki güç sahipleriyle, ilişkisini sağlıklı biçimde düzenlemesi. Gerektiği durumlarda uyum göstermesi, Karşı çıkması gerektiğine inandığı durumlarda mücadelesini stratejik bir temelde sürdürmesi
 
Sağ Beyniniz mi, Yoksa Sol Beyninizi Mi Daha Çok Kullanıyorsunuz



Günlük hayatta çokta farkında olmadan gerçekleştirdiğimiz düşünme eyleminin bile , beynimizin farklı bölümlerinde gerçekleşmesi gerçekten çok ilginç bir olay.Aşağıdaki soruları cevaplarken, farkında olmadan yaptığım bazı hal ve hareketlerin farkına varmamı sağladı.Benim test sonucunda (Sağ lob) görsel açıdan daha güçlü çıktı. Sizde beyninizin hangi kısmını daha yoğun olarak kullandığınızı merak ediyorsanız, mutlaka bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim.

Sağ Beyninizi, Yoksa Sol Beyninizi Mi Daha Çok Kullanıyorsunuz?

1. Okuldayken hangi dersleri tercih ederdiniz?

a) Sosyal dersler (Türkçe, resim, sosyal vb.)
b) Sayısal dersler (Fenle ilgili olanları. )

2. Hangi tip sporları yapmaktan hoşlanırsınız?

a) Yalnız yapılan
b) Takım halinde yapılan


3. Gördüğün rüyayı berrak ve canlı olarak hatırlıyor musunuz?

a) Çoğu zaman
b) Nadir veya asla

4. Ellerinizi ve mimiklerinizi konuşurken ne sıklıkta kullanırsınız?

a) Çok mimik ve hareket
b) Çok az mimik hareket

5. İki elinizin parmaklarını birbirine geçirerek kapatın. Hangi elinizin baş parmağı üstte kalıyor?

a) Sağ?
b) Sol?

6. Şu an saatin kaç olduğunu tahmin edin, şimdi saate bakın, yanılma payınız ne kadar?

a) On dakikadan fazla,
b) On dakikadan az.

7.Aşağıdakilerden hangisini daha kolay hatırlarsınız?

a) İnsanların yüzünü mü hatırlıyorsun?
b) İnsanların ismini mi hatırlıyorsun?

8. İki gözün açık olarak bir kalemi düz bir kenara doğru tut. Sol gözünü kapat; kalemin yer değiştirdi mi, değiştirmedi mi? Not et. Ondan sonra aynısını sağ gözünü kapatarak yap ve not et. Kalemin,

a) Sol gözünü kapatınca yer değiştirdi.
b) Sağ gözünü kapatınca yer değiştirdi.

NOT: A’ ların sayısı B’ lerden fazla ise sağ beyin, B’ lerin sayısı A’ lardan fazla ise sol beyin baskındır.

SAĞ BEYİN
Yaratıcı Zeka…

Sağ beyin, bilgiyi bir bütün olarak ve resimle işler. Tasvir ve semboller kullanır; resimlere şekillere ve renklere tepki verir. Sözel ifadeler dışında müziğe, vücut diline, dokunmaya tepki verir. Sezgicidir, önsezilerini ve hislerini takip eder. Nesnelerle soyut değil, duygusal olarak ilişki kurar. Uzaysal ilişkileri kullanır. Duygusal ve üretici taraftır. Görerek ve duyarak öğrenir. Hayallere, şiire, mecaza meraklıdır. Ayrıca vücudun sol bölümündeki duyusal organları ve vücut hareketlerini kontrol eder. Vücudun sol tarafındaki duyu organlarını ve vücut hareketlerini kontrol eder.

İşlevleri: Yaratıcılık, Subjektif, Hatırlama, Bütünü görme, İç güdüsel, Sezgisel, issetme, İşitme, Duyma, Koklama, Tat alma, Ritmik, Hatırlama, Müzikal

*Vücudun sol tarafını kontrol eder,
*Duygusaldır,
*Dokunsal yollarla öğrenir,
*Duyguları serbest bırakır,
*Yüzleri hatırlar,
*Daha fazla risk alır, daha az kontrollüdür,
*Yazılı ya da gösterilen talimatlara uyar,
*Problemleri bütüne bakarak çözer,
*Çizimi ve nesneleri kullanmayı tercih eder,
*Eşanlamlı biçimde düşünür,
*Benzer nitelikleri arar,
*Sezgiseldir,
*Bütünseldir,
*Kendiliğindendir,

SOL BEYİN

Mantıksal Zeka…

Sol beyin, konuşma ve dil merkezidir. Analitik (adım adım) düşünür. Mantıklı ve sistematiktir. Bilgiyi ardışık ve doğrusal işler. Ayrıntıcıdır. Sayısal işlemlerde üstündür. Sebep sonuç ilişkilerini kullanır. Ayrıca vücudun sağ tarafındaki duyu organlarını ve vücut hareketlerini kontrol eder.

İşlevleri: Adlandırma, Matematiksel işlemler, Dili doğru kullanma, İnceleme Parçayı görme, Sistemli,Analiz etme, Disiplinli, Objektif Sınıflandırma, Mantık yürütme, Sıralama

*Vücudun sağ tarafını kontrol eder,
*Mantıksaldır
*İşitsel, görsel yollarla öğrenir,
*Duyguları kontrol eder,
*İsimleri hatırlar
*Az(kontrollü) risk alır,
*Sözlü talimatlara uyar,
*Problemleri parçalayarak çözer,
*Yazmayı ve konuşmayı tercih eder,
*Matematiksel biçimde düşünür,
*Farklılıkları arar,
*Rasyoneldir,
*Devamlıdır,
*Zihinsel ağırlıklıdır,
*Yapısaldır,
*Planlıdır,SAР– SOL BEYİN

Sağ ve sol beyin, ilk zamanlarda zannedildiğinden çok daha bütünsel olarak işler. Beynin her iki tarafını da etkin bir biçimde kullanabilen bireyler zihinsel kapasitelerini iki kat değil kat kat arttırmış olurlar. Bu nedenle çocuklarımızın hem yaratıcılıklarını (sağ beyin) hem de mantıksal düşünme güçlerini (sol beyin), ilk yıllardan itibaren desteklemeliyiz. Klasik eğitimler, daha çok sol beyin kullanımını desteklediği için pek çok yaratıcı yetenek yetişkin yaşlara aktarılamadan körelmektedir. Klasik IQ testleri de daha çok sol beynin işlevlerine ilişkin verileri değerlendirir.

Yıllar önce beyinle ilgili araştırmalar sırasında konuşma ve dilin merkezi olarak sol beyin keşfedilmiş ve bu özelliğinden dolayı yıllarca sağ beyinden çok daha fazla itibar görmüştür. Eğitim sistemleri sol beyni kullandıran, mantıklı ve analitik düşünmeyi geliştiren temeller üzerine oturtulmuştur. Ancak son yıllarda sağ beynin aslında ne kadar önemli işlevleri üstlendiği görülmüştür.

Örneğin bir hukuk metni ya da kullanma kılavuzunu okurken sol beyin becerilerine ihtiyaç duyulur. Ancak mizahi bir metin ya da roman okuduğunuzda, tüm geçmiş deneyimlerimizden anlamı çekip çıkaran sağ beyne başvururuz. Büyük matematikçilerin sağ beyinlerini başta hayal güçleri olmak üzere ustaca kullandıkları bilinmektedir.

Çocuklarımıza, mantıksal düşünme güçlerini destekleyecek ve yaratıcı çözümler geliştirmelerine yardımcı olacak bir ortamı daha okul öncesinde sunmalıyız.
 
Karanlık korkusu nedir ve Nasıl yenilir hakkında faydalı bilgiler



Karanlıkta endişelenme, panik nöbeti geçirme ya da korkma gibi sorunlarınız var mı? Ya da bu sorunları yaşayan birini tanıyor musunuz? Bu yazı, karanlık korkusunun belirtilerine, nedenlerine, yarattığı sorunlara ve bu korkuyu yenmeye ilişkin bilgilere yer vermektedir.

Karanlık Korkusu Nedir

Pek çok çocuk karanlıktan korkar. Bu korkunun çocuklukta yaşanması son derece doğaldır. Ancak, bu korku ile başa çıkılmazsa, sorun genelde Niktofobi olarak adlandırılan rahatsızlığa dönüşür.

Bu korkuya ayrıca; aklofobi, ligofobi veya skotofobi denir. Korku filmleri, gece gerçekleşen pek çok kötü ve şiddet dolu olayı ekrana yansıtır ve karanlıkla ilişkili korkular yaratır. Ve ortada, suçların genellikle karanlıkta işlenmesi gibi bir gerçek de varken, karanlıktan korkmamanız için bir sebep yoktur.

Karanlık Korkusunun Nedenleri

Pek çok niktofobik, çocukluğunda yaşadığı ve etkilerini günlerce tekrar tekrar hissettiği belirli bir zihinsel ve duygusal travma bulabilir.

Diğer korku türlerinin aksine, karanlık korkusundan kaçınmanın daha zor olduğunu unutmamakta yarar var. Palyaçolardan korkuyorsanız sirklerden uzak durursunuz. Kedilerden korkuyorsanız, onlardan uzak durabilir ve onları sahiplenmemeyi tercih edebilirsiniz. Buna rağmen, gündüzü takip eden bir gece ve karanlık her zaman vardır.

Karanlık Korkusunun İşaretleri

Karanlık yerlerde bulunmaktan endişe duymak kabul edilebilir bir korku olarak görülebilir, ama bu korku, kişi tüm zihinsel enerjisini karanlığa yoğunlaştırdığında, kısa süre içinde fobi haline gelir. Bu, insanda karanlık tarafından yutulma hissi ve çok şiddetli bir panik yaratabilir.

Diğer belirtiler şöyledir…

Göğüs ağrısı
Baş dönmesi
Nefes alamama hissi.
Kalp çarpıntısı
Terleme
Bayılma
Titreme
El ve ayaklarda karıncalanma
Vücut sıcaklığının aniden artması ya da düşmesi
Ölmek üzere olma hissi
Delirme hissi
Bu korku, insanın gücünü emen en büyük korkular arasında gösterilebilir kesinlikle, çünkü karanlık korkusu olan insanların çok azı kendilerini bu korkudan kolayca kurtarabilmiştir.

Karanlık Korkusunun Üstesinden Gelmek

Bu korku pek çok vakada, yardım alınmadan yok edilememiştir. Bunu başarmak, sorununuzdan arkadaşınıza bahsetmekle olacak kadar kolay değildir. Bu paylaşımın yardımı dokunacaktır muhakkak, ama pek çok vakada hassasiyet azaltıcı terapi gereklidir.

Bu terapi çeşidi, kişinin karanlığa hiç bir olumsuz tepki vermemesini sağlama amacıyla geliştirilmiştir. Bu tedavi sırasında kişi, gece vakti bir sokakta terapisti ile birlikte yürür. Bu sırada kişi panikten uzak tutulmaya çalışılır. Ayrıca normalde karanlıkta tek başına kalamayan kişilere, uzun süredir sahip oldukları bu korkuya kapılmadan karanlıkta kalma fırsatları da sunulur.

Hipnotik terapi de karanlık korkusunun kökenini tanımlama açısından çok faydalıdır. Kişinin korkusunun temel nedeni keşfedilerek, sorunun üstesinden gelmenin en uygun yolu bulunur.

Kontrollü panik uyarıcıları da, karanlık korkusu hassasiyetini azaltmada etkili bir biçimde kullanılır. Bu terapi, kişiyi karanlık korkusunu en güçlü yaşadığı anı hatırlaması konusunda cesaretlendirmek için kullanılır ve terapiste kişiyle konuşarak korkusunu daha iyi anlama ve daha iyi bir tepkinin nasıl oluşturulacağını belirleme fırsatı verir.

Korku ne kadar erken ele alınırsa, korkuyu kontrol altına alma ihtimali de o kadar güçlü olur.
 
Canlıların Ortak Özellikleri Nelerdir hakkında faydalı bilgiler


Çevremizdeki varlıklar canlı ve cansız varlıklar olarak iki grupta toplanır.Cansız varlıklar katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerden oluşurken canlı varlıklar insanlar, hayvanlar ve bitkilerden oluşur. Canlı varlıkların tamamında görülen özelliklere canlıların ortak özellikleri denir. Bütün canlılarda görülmeyen özelliklere ortak özellik denilemez. Örneğin fotosentez yapma, yer değiştirme, iskelete sahip olma gibi...
 
Paraben Nedir hakkında faydalı bilgiler





İlaçlarda ve kozmetik ürünlerde kullanılan Paraben, ürünlerin raf ömrünü uzatan bir çeşit koruyucu kimyasal maddedir.

Parfüm, şampuan, saç kremi tonik, jel tıraş köpüğü, bebe kremleri, nemlendirici kremler, deodorant, bronzlaşma kremleri, diş macunu ve güneş koruyucularda bulunur.

Parabenin, methylparaben, ethylparaben, propylparaben, butylparaben, benzylparaben gibi türevleri vardır. Yüzyıla yakın bir süredir bütün dünyada koruyucu madde olarak ürünlerde eser miktarda; ancak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Paraben, yaygın olarak kullanılmaktadır kullanılmasına da masum ya da zararlı olduğuna ilişkin karşıt görüşler mevcuttur. Zararlı olduğunu söyleyenlerin sesi daha gür çıkıyor gibi. O kadar ki tehlikeli ve zararlı olduğunu savunanlar, Parabenin meme kanseri tetikleyicilerinden olduğunu söylüyor.

Peki, bakalım bu kadar tartışılan Paraben için sağlık otoriteleri ne diyor?

26/5/2011 tarihinde Paraben gündemiyle toplanan Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu'nun aldığı kararlara göre;
''Paraben, insan bedeninde östrojen hormonuna benzer etkiler göstermektedir. Ancak Parabenin etkisi östrojenin etkisinin 1/1.000 ile 1/10.000 kadarıdır. İlaçta ve kozmetikte yoğun olarak kullanılan metil Parabenin etkinliği östrojenin etkinliğinin 1/2.500.000 kadarıdır. Bu oranın östrojenik etki göstermediği kabul edilebilir. Bu sebeple kanserojenik ve endokrin bozucu etki göstermesi beklenmemektedir. Paraben, ilaç ve kozmetik sahalarda kullanıldığında ivedilikle vücuttan idrar yoluyla atılır. Oral yolla alındığındaysa midede yüksek oranda parçalanır ve kana geçen miktarı çok azdır.

Parabenin vücutta zehir etkisi oluşturacak oranda biriktiğini gösteren ve direkt olarak kanser yapıcı etkisi olduğuna dair klinik bir dayanak yoktur. Bilim camiasında söz konusu maddeyle ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Türkiye'deki klinik kullanıma sunulmuş ilaç ve kozmetik ürünlerde bulunan Parabenlerin formülasyonlarındaki miktarı itibariyle insan sağlığına zararlı etkileri beklenmemektedir.

Edinburgh Üniversitesi onkoloji uzmanlarının üzerinde yaptığı bir araştırmada 20 farklı tümörün 18’inde paraben bulunduğu saptanmıştır. Buradan anlaşılan günlük hayatta sürekli kullandığımız ve asla vazgeçemediğimiz o meşhur deodorantlar, antiperspirantlar, el yüz kremleri, vücudumuza direkt olarak uyguladığımız spreyler, göğüs kanseri olma riskimizi oldukça artırıyor.
Kısacası daha somut örnekler verebilmek için paraben kullanılan ürünler şunlardır;

Kozmetik Ürünlerde

Fondöten
Kapatıcılar
Pudra
Göz farı
Allık
Rimel
Makyaj silme ürünleri
Ruj
Parlatıcı
Hızlı kuruyan oje

İlaçlarda

Krem- ve merhem türleri
Kulak, burun ve göz damlası
Rektal ve vajinal ilaçlar
Bandaj ve sargı bezleri
Lokal anestezik ilaçlar

Bakım ürünlerinde

Nemlendirici
Losyon
El, yüz veya vücut kremleri
Diş macunları
Güneş yağları
Tonikler
Deodorantlar
Sabun
Şampuan
Saç kremi

Gıda ürünlerinde

Salata sosları
Ketçap
Mayonez
Hardal
dondurulmuş yiyecekler
reçel ve marmelatlar
Hazır meyve suları
 
Tüketici Hakları hakkında faydalı bilgiler


Tüketici hakları, kamu yararına uygun olarak tüketicinin her türlü hakkını koruyan, zararını tazmin etmesine olanak tanıyan düzenlemedir. 1985 tarihli ve ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş milletler Evrensel Tüketici Hakları Bildirgesine göre tüketicinin 9 tane temel ve evrensel hakkı bulunmaktadır.

Bu haklar şu şekilde sıralanabilir;

Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı: Tüketici, barınma, aydınlanmak, yemek ve içecek su bulma, ulaşım, haberleşme gibi temek ihtiyaçların karşılanmasını talep edebilir.
Sağlık ve Güvenlik Hakkı: Tüketiciye sunulan her hizmet ve mal, yaşamına, sağlığına zarar vermeyecek durumda olmalıdır.
Bilgi Edinme Hakkı: Tüketici bir hizmeti ya da malı satın almadan önce doğru kararı verebilmesi açısından gerekli ve doğru bilgiye ulaşabilmelidir. Yanıltıcı, zararlı reklamlardan, etiketlerden ve ambalajdan arınmış olmalıdır.
Eğitilme Hakkı: Tüketicinin alacağı hizmetle ilgili gerekli bilince sahip olması açısından eğitim kurumlarında eğitimini alması gereklidir.
Zararların Giderilmesi Hakkı: Tüketici aldığı mal ya da hizmetten dolayı herhangi bir zarara uğradıysa mağduriyetin giderilmesi gerekir.
Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı: Tüketici, temiz ve sağlıklı bir gelecek için, sağlık koşullarına uygun bir çevreye sahip olabilmelidir.
Ekonomik Çıkarların Korunması Hakkı: Tüketiciye, satın alma esnasında gerek çeşitte gerekse hizmette en uygun koşulların sağlanması gerekir. Satış sonrasında alınan hizmetle ilgili her türlü teknik destek ve servisin sağlanması gerekir.
Seçme Hakkı: Tüketici, ihtiyacına en uygun hizmeti kıyaslama yapabileceği şekilde almalıdır. Çeşitlilik sayesinde bu kıyaslama kolaylaşacaktır. Çeşitliliğin ve rekabetin olmadığı pazarlarda devlet duruma el koyarak gerekli düzenlemeleri yapmalı, uygun kalite fiyatlarla satışın yapılmasını sağlamalıdır.
Temsil Edilme, Örgütlenme, Sesini Duyurma Hakkı: Sayılan tüm hakların korunabilmesi, gerektiğinde mağduriyetin giderilebilmesi için güç birliği sağlanmalı ve ilgili kamu kuruluşlarında haklar temsil edilebilmelidir.

Kusurlu hizmet ya da mal alanların Tüketici hakları da şöyle sıralanabilir;

Yapılan alışverişlerde tüketici aldığı malda belli standartları bekleme hakkına sahiptir. Ürün ayıplı, kusurlu olmamalıdır. Ambalajında, kutusu ya da kılıfında belirtilen niteliklere sahip olmalıdır. Satıcı ile yapılan yazılı bir sözleşme yoksa, konuşulanlar sözleşme sayılmalıdır.
Kusurlu mal aldığını fark eden tüketici bu malı 15 gün süreyle değiştirme, iade etme hakkına sahiptir. Gerektiği takdirde malın bedelinin iadesi ya da ayıbın neden olduğu değer kaybının indirim olarak uygulanması talep edilebilir.
Ayıplı maldan dolayı maddi ya da manevi bir zarar ortaya çıktıysa tüketici, üretici ya da satıcıdan bu zararın karşılanmasını talep edebilir.
Kusurlu hizmet ya da mal alanların başvurabilecekleri yerler;

175 Alo Tüketici Hattı aranabilir,
tuketici gov tr adresinden, bulunulan ildeki en yakın tüketici sorunları hakem heyeti bulunurak, ister internet üzerinden, ister bizzat başvuru yapılabilir.
Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Bursa, Kayseri, Konya, Mersin ve Samsun'da bulunan ve toplamda 26 tane olan Tüketici Mahkemeleri'nden birine başvuru yapılabilir.
Tüketici haklarının korunmasına yönelik çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerine başvurulabilir.
 
Evliliğin Ömrünü Uzatmanın Sırları hakkında faydalı bilgiler



Aşk ve evlilik hakkında pek şey biliyor ve düşüyoruz. Peki evliliği kutsal kılan bu 8 detaydan haberdar mıyız?

Yüzyıllardır hakkında şarkılar söyler, şiirler yazar, üzerinde uzun uzun cümleler kurarız. Evlilik öncesi ve sonrası diye hayatı iki evreye ayırdığımız bile olur. Peki evlilik ve huzur hakkında gerçekten neler biliyoruz?

Pek çok şey bildiğimiz kesin ama biz yine de aşk ve evliliğe dair 8 ilginç gerçeğin üzerinde durmak istedik.

Beyaz gelinlik Aslında gelinlikler biz aksini düşünsek de her zaman beyaz değillerdi. Tarihte geleneksel olarak kırmızı, mavi, pembe ve hatta siyah renkli, altın ve gümüş dikişli modeller kullanılmış. Mesela, Eski Roma'da gelinliklerin rengi sarıymış. Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması Birleşik Krallık ve İrlanda kraliçesi olan Kraliçe Victoria'nın 21 yaşında Prens Albert ile beyaz gelinlikler içinde evlenmesiyle başlamış.

Öperek uyandırma
Bu ilginç gerçek özellikle erkeklerin ilgisini çekeceğe benziyor. Sabahları eşlerini öperek uyandıran erkeklerin 5 yıl daha uzun yaşadıkları düşünülüyor. Bu gerçek, özellikle evlilikle ilgili ön yargısı olan erkekler için sevindirici bir gerçek olsa gerek. Yoksa 'her işte bir hayır var mıdır'?

Fedakarlık
2006 yılında yapılan bir araştırmada fedakarlığın evlilikte saadet ve huzur açısından oldukça önemli bir faktör olduğu belirlenmiş. Bu araştırmada katılımcılara; 'sevdiğim kişi acı çekeceğine ben acı çekmeyi yeğlerim' ve 'hayatla ilgili arzu ve isteklerimi sevdiğim kişinin arzu ve isteklerine feda ederim' gibi ifadelere gösterdikleri tepkiler ölçülmüş. Bu ifadeleri onaylayan katılımcıların, fedakarlık dışındaki farklı soru ve cevaplardan oluşan çapraz testlerle de desteklenen araştırmanın sonucunda, evliliklerinde belirgin bir şekilde çok daha mutlu oldukları görülmüş.

Evlilik yüzüğü Evlenirken yüzük takma adeti Eski Mısır ve Roma dönemlerine uzanıyor. Mısırlılar, halka şeklindeki cisimlerin başlangıç ve bitişi olmamasını ve sonsuzluğu temsil etmesini evlilikle bağdaştırmış. Tarihte kayıtlara geçen ilk nişan yüzüğü elmasmış ve 1477 yılında Avusturya Arşidükü Maximilian, bu yüzüğü Burgundy'li Mary'e takmış.

Gülümseyin Sevdiğinizle aranızdaki duygusal çekim, evlilik kararını almanızda oldukça etkili mukakkak ki. Bu kararı verme aşamasındaysanız sevdiğiniz kişinin önce lise yıllığını bir kontrol edin deriz. 2009 yılında yapılan bir araştırmada bilim adamları farklı farklı insanların lise yıllıklarındaki gülümseme yoğunluklarını 1'den 10'a puanlamış. Sonuç, tam da beklediğimiz gibi. Büyük kahkahaların sahibi, en fazla puan alan ve %10'luk kısma giren hiçbir kişi boşanmamışken, listenin en altındaki, fotoğraflarda pek fazla gülümsememiş ve en az puanı almış %10'luk kısımdaki kişilerin çeyreğinden fazlası evlilklerini sona erdirmiş.

Evlilik teklifi En modern evlilik teklifleri bildiğiniz gibi erkeklerden gelir. Ancak kadınların da bazen evlilik teklif ettiği oluyor tabii. Kadınların erkeklere evlilik teklif etme trendi yeni değil aslında yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1228 yılında İskoçya'da kadınların erkeklere evlilik teklif etme hakkının doğmasının ardından bu akım daha sonra Avrupa'nın diğer ülkelerine de yayılmış.

Şiddet eğilimi
Belki tek istediğiniz aşktır... Ya da en azından başınızın beladan uzak durmasını istiyorsunuzdur. Kim bilir? 2010 yılında yapılan bir araştırmada evliliğin erkeklerdeki şiddet eğilimini %35 azalttığı tespit edilmiş. Araştırmayı gerçekleştirenler, aslında şiddet eğilimi az olan erkeklerin mi evlenmeye daha müsait olduğunu yoksa evlenince mi bu şiddet eğiliminin düştüğünü tam belirleyememiş. Siz ne dersiniz?

Yüzük parmağı
Evlilik yüzüğünün sol elin serçe parmağının yanındaki parmağa (yüzük parmağına diyebilmeyi isterdik) takılması antik zamanlara dayanıyor. Romalılar, bu özel parmaktaki 'vena amoris' (aşk damarı) dedikleri damarın doğrudan kalbe ulaştığını düşünüyor ve evlilik yüzüğünü bu parmağa takıyorlardı.
 
Mutlu Olduğunuzu Gösteren İşaretler hakkında faydalı bilgiler


Birisi sokakta sizi durdurup mutlu olup olmadığınızı sorsa, cevabınız ne olur? Her gün, ruh halimizi etkileyen pek çok olay olur.
Bazıları mutluluğumuzu azaltır ve kendimizi kötü hissederiz. Ancak yapılan bir araştırmaya göre, insanlar artık kendilerini 5 sene önce olduğundan daha mutsuz hissediyor. Ancak bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek var ki o da mutluluk bir seçimdir. Peki neden mutluluğu seçmek zor olabiliyor? Cevap biraz şaşırtıcı: işaretleri fark ettiğimizde daha mutlu oluyoruz. Aslında mutluluğumuz, dış faktörlere bağlı değil.Daha fazla mutluluk için sadece işin parlak tarafına bakmanız lazım. Aşağıdaki maddelere göz atın ve gerçekten mutlu olup olmadığınıza karar verin. Küçük sorunları dert etmiyorsunuz. Tren kaçtı, kahve döküldü. Bunlar çok önemli sorunlar değil. Küçük aksaklıkları büyütmüyorsunuz çünkü önceliğiniz bunlar değil. Küçük, günlük olumsuzluklara takılmayan insanlar genel anlamda daha mutlu insanlardır. Mutlu insanlar, hayatın iniş çıkışları olduğu gerçeğini kabul ederler. Aslında küçük şeylerin değerini biliyorsunuz. Radyoda sevdiğiniz şarkıya rastlamak, kuşların ötüşünü duymak aslında bunlar çok güzel mutluluklar ve siz de bunun farkındasınız. Mutlu bir hayat için, küçük şeylere bile minnet duymak çok önemli. Sizi gülümseten küçük şeylere minnettarsanız, doğru yoldasınız demektir. Başka insanların başarılarıyla gurur duyuyorsunuz. Başkalarının başarısıyla mutlu olmayı biliyorsunuz. Başka insanların başarısını kutladığınızda, onların da sizin başarılarınızı kutladığınızı düşüneceksiniz. Anda yaşamak sizin için çok önemli.

Mutlu insanlar, anda yaşar ve bu pozitiflik açısından çok iyidir. En mutlu insanlar, ana odaklanan insanlardır. Gerçekten mutlu olmak için, içinde bulunduğumuz ana odaklanmamız gereklidir. İnsanlar,anın tadını çıkarmayıp geçmişe ya da geleceğe odaklandıklarında giderek mutsuzlaşırlar. Sağlıklı ilişkileriniz var. Neşeli bir varoluş için, eşyalar değil insanlar gereklidir. Fiziksel ve duygusal yakınlık, genel mutluluk için çok önemlidir. Örneğin, yaşlılığın verdiği mutsuzluk için evlilik güzel bir çözümdür. Özellikle yaşınız ilerledikçe, genel mutluluğunuz için ilişkilerinizi güçlü tutmalısınız. Bir şey sizi sinirlendirdiğinde nasıl sakinleşeceğinizi biliyorsunuz.
Stresi minimum düzeyde tutmak mutlu bir hayatın anahtarıdır. Gerçekten mutluysanız, zaten stresle başa çıkmanın yolunu bulmuşsunuz demektir. Mola vererek, meditasyon yaparak ya da olumlu düşünerek, beyninizdeki stresi azaltabilirsiniz.
Zenginlik hastalığına karşı aşınız var. Mutlu insanlar, paranın mutluluk kaynağı olmadığını bilir. Hatta genel olarak stres kaynağı bile olabilir.Materyalin peşinde koşan insanlar, daha az tatminkar olur ve her gün daha olumsuz tavırlar içinde olur.
Sürekli bardağın dolu tarafına bakıyorsunuz. Hayat size limon verdiğinde, limonata yapıyorsunuz. Gerçekten her şeyin olumlu tarafına bakarsanız, daha sağlıklı bir kalbe ve bağışıklık sistemine sahip olursunuz.
 
Atalarımız nasıl görünüyordu hakkında faydalı bilgiler


Kişinin DNA örneğinden saç ve göz renginin tahmin edilebilmesini sağlayan HIrisPlex metoduyla eski insan kalıntılarının da fenotipi karakterize edilebiliyor. Araştırmacılar 800 yaşındaki insan kalıntılarından bile kişinin saç ve göz renginin saptanabileceğini açıkladı.

Son bir kaç yılda, özellikle adli tıp analizleri için büyük önem taşıyan, DNA'dan kişinin fiziksel özelliklerinin saptanabilmesini amaçlayan araştırmalar öne çıktı. Önce, mavi ve kahverengi gözün %94'lük doğruluk oranıyla tahmin edilebilmesine olanak veren IrisPlex sistemi geliştirildi. Şimdiyse, HIrisPlex sistemi DNA genotipindeki 24 DNA varyantının incelenmesiyle hem saç hem de göz renginin yüksek doğruluk oranlarıyla tahmin edilebilmesini sağlıyor.

HIrisPlex metodu, kemik ya da diş gibi insan kalıntılarından elde edilen, oldukça bozulmuş DNA'ların analiziyle bile kişinin fenotipi hakkında bilgi verme gücüne sahip. Bu metodun adli vakalardaki işlevinin yanı sıra eski insan kalıntılarının analizi için de kullanılabilmesi renkli görüntüleme teknolojisinin henüz gelişmediği zamanlara veya daha öncesine dair bazı bilinmezlere ışık tutuyor. Örneğin, 1943'te bir uçak kazasında ölen General Wladyslaw Sikorski'nin mavi gözlü ve sarı saçlı olduğu; 12 ila 14. yüzyıllar arasında yaşadığı tahmin edilen ve Polonya'daki Benedictine manastırında gömülü bulunan gizemli kadının koyu sarı/kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü olduğu artık biliniyor.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst