süper fıkralarrrrrrrr

rakı ve almanlar

Karl ve Hans, Türklerin neden bu kadar rakıya düşkün olduklarını ve içerken ne hissettiklerini merak etmektedirler.

Konuyu araştırmak için İstanbul’a gelirler. Bir meyhane seçerek içeri girerler. Acemice etrafa bakındıktan sonra bir masaya oturarak yan masadakilerin söylediklerinin aynısını sipariş ederler. İlk kadehler bittikten sonra Hans Karl’a sorar;

Ne hissediyorsun?

Daha bir şey anlamadım. Devam edelim.

İkinci kadehten sonra Karl, Hans’a;

Nasıl gidiyor. Değişiklik var mı?

Hiçbir şey yok. Devam edelim.

Mezeler eşliğinde bir-iki kadeh daha içildikten sonra Hans tekrar sorar;

Ne hissediyorsun?

Karl ağırlaşan göz kapaklarını ağır ağır açarak;

Boşver şimdi ne hissettiğimi Hans, ne olacak bu Almanya’nın hâli?
 
Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çıkarlar.
Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Aksam güzel bir
yemek yiyip sonra uykuya dalarlar. Bir kaç saat
sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip uyandırır. Temel
uyku sersemidir:
-"Ne oldu? Ne istisun?"
-"Temelciğim. Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle."
Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir:
-"Ha punun içun mu uyandirdun benu?. Paktum iste. Milyonlarca
yilduz cörirum...İsıl isıl parliyan milyonlarca
yilduz..."
Birol tekrar sorar:
-"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
Artık iyice uykusu kaçan Temel biraz düşünür ve filozofça cevap
verir:
-"Teolojik olarak Allah'ın kudretinu ve kendu acizliğimuzu
cörirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzluğunu ve onun
karşisındaki önemsizliğimuzu cörirum.
Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun
varliğini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun çok
güzel olacağinu cörirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun
körü ve saatin 3 olduğunu, penu luzumsuz yere
uyandirduğunu cörüyurum...niye sordun punu paa? Ha sana neyi
costerur?",
Birol cevaplar:
-"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar...
 
Bir matematikçi,bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvurular.Görüşmeci matematikçiye sorar:”İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi cevap verir:”Dört”
Görüşmeci sorar:”Kesin dört mü?”
Matematikçi kendinden emin cevaplar:”evet kesin dört”. Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer.
Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:”Yüzde 10 aşağı veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder!”
Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona sorulur.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:”Kaç etsin istersiniz!”
 
Nihayet Mars'a insanli ilk uzay ucusu gerceklesir ve uzay araci gezegenin yuzeyine yumusak inis yapar. Gorevli astronot disari cikar ve atmosfer yapisini kontrol eder. Aa, Mars'ta da soluk almaya elverisli bir atmosfer vardir. Uzay elbisesini ve basligini cikarir.. Ormanlarla cevrili yemyesil bir vadidir burasi...
Bir muddet yurudukten sonra, cayirin ortasinda beyaz citlerle cevrilmis cok sirin bir ev gorur. On kapiya yonelir ve kapinin acik oldugunu farkedince iceri suzulur. Kulak kabartinca, mutfak tarafindan sesler geldigini farkeder, seslerin geldigi tarafa dogru ilerler. Su ise bak! Astronotun daha once hic gormedigi guzellikte sarisin bir kadin ocagin basinda durmus elindeki kepceyle bir kazani karistirmaktadir. Kadin kepceyle karistirdikca kazandan fokurtular ve buharlar yukselmektedir. Durumu bir muddet seyreden astronot nihayet konusmaya baslar:
- "Merhaba Marsli... Ben dunyadan geliyorum.. Sen ne yapiyorsun burada boyle?" Kadin ona dogru doner ve gulumser:
- "Merhaba dunyali.. Mars'a hosgeldin.. Gordugun gibi ben burada bebek yapiyorum.."
- "Ne? bebek mi yapiyorsun ? Nasil yani?"
- "Bak gor.." der kadin ve kazani karistirmaya devam eder... Nihayet fokurtular iyice yukselince kadin kepceyi kazana son bir kez daldirir ve kazanin icinden bir bebek cikarir.. Anlasilan Marslilar bu sekilde bebek yapmaktadirlar.
- "Cok sasirtici..ama biz dunyada bebekleri boyle yapmayiz...." der astronot Kadin
- "Oyle mi?" Peki dunyada bebekler nasil yapiliyor?" diye sorunca astranotun gozleri parlar:
- "Gel yatak odasina gidelim ,sana dunyada nasil yapildigini gostereyim.."Yarim saatlik muthis bir deneyimden sonra astranot arkasina yaslanip sigarasini yakinca Marsli kadin saskin bakislarla sorar:
- "Eee, hani bebek nerde?"
- "Ohooo.. bebegin gelmesi dokuz ay alir...." der astronot...
- "Eee, kasigi niye cikardin o zaman? Karistirmaya devam etsene.."
 
köylünün biri ineğini satmaya şehre götürmeye karar vermiş. köyden çıkmış yüyüyerek otoyola inmiş. otostop çekmiş bir arabayı durdurmuş. aracın şöförüne benişehre kadar götürürmüsün demiş.

şöför götürürüm ama inek ne olacak demiş.

köylü : onu arabanın arkasına bağlarız yavaş yavaş gelir , demiş

tamam demiş şöför ve ineği aracın arkasına bağlamışlar ve yavaş yavaş yola koyulmuşlar.

bir müddet sonra şöför biraz eğlenelim diye geçirmiş içinden ve aracın gaz pedalına basmaya başlamış. aracı 2.vitese almış. hız :25 km bakmış inek peşinden geliyor biraz daha basmış gaza 3.vites hız 40 inek yine rahat rahat geliyor. 4.vitese çıkmış ama kızmayada başlamış. hız olmuş 70 inekte tık yok yine geliyor. iyice sinirlenmiş 5.vitese atmış 100 km.yi geçmiş aracın hızı. dikiz aynasından ineğe bakmış, ineğin dili dışarı da olduğunu görünce pişkin pişkin köylüye dönmüş

" senin inek yoruldu galiba demiş "

köylü geriye dönüp ineğe bakmış, sonrada şöföre dönmüş ve şöförü bitiren sözü söylemiş

" yorulmadı seni sollayacak sinyal veriyor
 
Sultan en güvendiği adamını Arabistan'a hünkar göndermiş. Hünkar, Arabistan'da gezerken bakmış, araplar entari giyorlar ama altlarına don giymiyorlar. Bir rüzgar estimi, manzara felaket! Haber salmış, altına don giymeyenler kadı huzuruna çıkartılıp, hapsedilecek. Aradan günler geçmiş Arabın bir tanesi don giymemiş ve ilk rüzgarda olay farkedilmiş. Kadı huzuruna çıkartmışlar. Kadı sormuş; -"Adın?" -"Aptülmecit" -"Baba adın?" -"Aptülleziz" -"Evli misin? -"5 tane karım var!" -"Kaç çocuğun var? -"Ilkinden 15, ikincisinden 17, üçüncüsünden 16, dördüncüsünden 13, beşincisinden 18 tane." Kadı kararını vermiş ve söylemiş: -"Aptulleziz oğlu, Apdülmecit'in, don giymeye vakti olmadığından beraatine karar verilmiştir!"

birtane daha
 
Bir kadının bir süreliğine is seyahati için İngiltere ye gitmesi gerekmektedir. Kadının kocası esini havaalanına kadar götürür. Karisi: - "Teşekkür ederim kocacığım, senin için İngiltere den ne getirmemi istersin?" diye sorar. Adam güler ve yanıtlar: - "Bir İngiliz kızı istiyorum hayatim..." Kadın sessiz bir şekilde kocasından ayrılır ve yola çıkar. 2 hafta sonra adam karisini tekrar hava alanından almaya gider ve sorar: - "Hayatim gezin nasıldı?" Karisi: - "Teşekkür ederim hayatim çok güzeldi." Adam: - "Peki hediyem nerde?" Kadın: - "Ne hediyesi?" Adam: - "Hani bir İngiliz kız istemiştim ya..." Kadın: - "Haa hatırladım, evet elimden geleni yaptım, simdi biraz beklememiz lazım kız olup olmayacağını görmek için... !!!!"
 
Mehmet Bey köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu:
- Bu eşekle nereye gidiyorsun?
- Yahu bu köpek be, diye tersledi Mehmet Bey. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun?
Komşu aldırışsız:
- Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?
 
Bir gün padişah Nasreddin Hoca' ya sormuş.
Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış.Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş
 
ir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını almışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış, ama para veren olmamış.

Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:

- Peki, olur...

Çocuklardan yalnız biri, elinde para olduğu halde, Hoca'ya şunları söylemiş:

- Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?

Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen

Hoca'nın etrafını sararak düdüklerini istemişler.

Nasrettin Hoca, cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.

Ötekileri bağırmaya başlamışlar:

- Ya bizim düdükler nerede ?

Hoca'nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:

- Parayı veren düdüğü çalar.
 
Hoca’nın kadılık yaptığı sıralarda bir adam gelmiş:

-Hoca efendi demiş,size bir şey danışacağım.
-Buyrun sorun.

Demiş Hoca, adam sözünü sürdürmüş:

-Geçen gün , komşuların size ait olduğunu söyledikleri bir inek, tarlada bizim ineğin karnını vurup öldürmüş. Şimdi ne yapmam gerek?

Hoca , sakallarını sıvazlayıp bir an düşündükten sonra :

-Hayvan bu, demiş, dava edecek değilsin ya!..
-Teşekkür ederim kadı efendi.
-Sahibinin de bu işte suçu yok;ne bilsin böyle olacağını?

Adamın yüzü gülmüş, tekrar söze başlamadan önce:

-Kusura bakma kadı efendi, demin ben bir yanlışlık yaptım, ölen inek benimki değil, seninki imiş.

Hoca , yerinden doğrulup:

-Bak demiş, şimdi iş değişti. O halde verin raftaki kara kaplı kitabı da hele bir bakalım
 
Nasreddin Hoca, kirda sesinin yettigince bagirarak ezan okuyor ve olanca
hiziyla kosuyormus.
Bu durumu gören birkaç kisi, Hoca ya birsey oldugunu düsünerek yanina
yaklasip sormuslar :
- Ne oldu sana, Hoca efendi? Bu ne istir?
Hoca, kosmasini sürdürerek :
- Sesimin nerelere kadar gittigini merak ettim de... demis. Onun için
arkasindan kosuyorum...
 
Bölgelerarası folklor yarışması düzenlenmiş.
Finale, Karadeniz horon ekibiyle Ege zeybek ekipleri kalmış.
Ve yarışmayı, zeybekler kazanmış.
Karadenizliler duruma çok bozulmuş.
Temel yenilginin nedenini açıklarken 'Biz oynarken çok acele ettik demiş:
- Keşke biz de zeybekler gibi düşüne düşüne oynasaydık!..
 
Bir gün 75 yasinda bir ihtiyar sperm testi yaptirmak icin doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir ve bunu doldurup yarin bana getirin, der. Ertesi gun ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve bos oldugunu görür ve sebebini sorar. Ihtiyar anlatmaya baslar:
****>Doktor bey,
dun gece sag elimle denedim olmadi, sol elimle denedim gene olmadi. Karimi cagirdim, o da sag ve sol elleriyle denedi, agziyla denedi, Ünce disini cikararak, sonra disini takarak denedi gene olmadi.Baktik olacak
gibi degil komsunun karisini cagirdik o da iki elini ve agzini denedi gene olmadi,deyince doktor kendini tutamamis: Naaptiniz, komsununkarisini da mi cagirdiniz, diye sormus. Ihtiyar da: Napalim, acamadik su lanet kavanozu bir turlu Doktor Bey...
 
80'lik ihtiyar 20 yasindaki kiza asik olur ve
> evlenirler. Küçük kasabada büyük olay yaratan evlilik
> memnun mesut devam ederken bir yil sonra ihtiyar karisini dogum
> yapmak üzere hastaneye getirir. Herkes saskinlik içindedir. Derken
> hemsire gelip adami tebrik eder,
> -"Bu mükemmel birsey! Bu yasta bunu nasil basardiniz?"
> -"Eee" der ihtiyar, "Motoru sicak tutacaksin kizim!"
> Ertesi yil 80'lik ihtiyarin 20'lik karisi tekrar
> hamile kalir ve yine ayni hastaneye gelirler. Hemsire
> yine buyuk bir saskinlik içinde, -"Tebrik ederim, bu
> olaganüstü birsey!"deyince
> ihtiyar kis kis guler, -
>
> "Sana söyledim. Motoru sicak
> tutacaksin!" Bir sonraki yil, ihtiyarin karisi yine
> hamiledir ve karisi dogumhanede iken gelen hemsire ihtiyara,
>
> "Vay be ne erkekmissin!" der. ihtiyar, "
>
> Motoru sicak tutacaksin" diye cevap
> verince hemsire atilir:
> -"Eh artik yagi degistirsen iyi olacak. Bu defaki ZENCİ !!!!
 
Dallas'daki NASA uzay üssünde, üs komutanı,
George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp,
ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında
son talimatları verir ve bu zor yolculuğun
öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler.
Her iki astronot da, talimata uyup evlerine
giderler. George tam uyumak üzereyken telefon
gelir. Arayan Bob'dur.
"Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
"Henüz değil."
"Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da
uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin?
Uzun süre içki içemiyeceğiz..."
"Ok."
Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir
bara girip içki söylerler.Barmen tam içkiyi
verirken ikisine de dikkatlice bakar.
"Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek
astronotlarsıniz. Size içki verdiğim ortaya
çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben.
Kusura bakmayın."
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o
barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını
denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen
barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki
vermeyi reddederler.Marketlerde kapalıdır. Tam
eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına
bir fikir gelir.
"Yahu George'cuğum. Bizim uzay roketine koydukları
yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski
gibiydi. İstiyorsan ondan içelim."
Birlikte uzay üssüne girerler. Kontrol etmek
bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler.
Kimse şüphelenmez. Onlara güvenmeyip te kime
güveneceklerdir ki zaten. Ertesi sabah füzeye
binecek olanlar onlardır.George ve Bob yakıt
tankından aldıkları yakıttan birer kadeh
içerler; sonra da evlerine giderler. George
tam uyumak üzereyken telefon çalar. Arayan yine
Bob'dur.
"Alo George. Yine ben. Rahatsız ettim ama kusura
bakma. Sana birşey sormak istiyorum. Karnın
ağrıyor mu?"
"Evet Bob. Hem de çok."
"Peki. O zaman sakın gaz çıkarayım deme. Ben
seni TOKYO'dan arıyorum..."
 
Ferdinand Porsche, ölür ve öbür dünyada melekler tarafindan
karsilanir. Melekler kendisinin olaganüstü
otomobil tasarimindan dolayi bir dilek hak ettigini
söyleyerek, istegini sorar...

Porsche "Tanri ile bir konuda konusmak isterdim." der.
Melek derhal istegini yerine getirmek üzere Ferdinand
Porsche'yi bir salona alir.

Porsche Tanriya sorar:
" Kadini yaratirken düsüncelerin nerdeydi?"

Tanri: " Ne demek istiyorsun?"


Porsche: " çok hatali yaratmissin!"

1.Ön taraf aerodinamik degil.
2.çok ses yapiyor.
3.Bakim masraflari yüksek.
4.Ayda 5-6 gün tamamen kullanilmaz durumda.
5.Arka taraf çok sarkik duruyor.
6.Sürekli boyanmasi ve yenilenmesi gerekiyor.
7.Egsoz, emisyona çok yakin.
8.Farlar genellikle küçük.
9.Yakit da son derece pahali.

Tanri kisaca düsündükten sonra cevap verir :
"Ferdinand, bunlarin hepsi dogru olabilir ama istatistiklere
göre bir çok erkekbenim icadima senin icadindan daha fazla biniyor!!"
 
Adamın biri nerde eğilmiş bi kadın görse arkadan dalarmış.Bu böyle sürüp gitmiş.
Bir gün adam tam iş başındayken melekler onu yanına çagırmış bir daha yaparsan seni cehenneme göndeririz demişler. Adam tövbe etmiş bi süre. Bir gün adam otobüse binmiş önündeki kadın parayı düşürmüş almak için egilmiş ve adam dayanamamış. İş bitince puf diye cehenneme gitmiş. Kadın hamile kalmış ve çocukta aynı babası gibiymiş. Bir gün melekler onuda yanına çagırmış ve bir daha yaparsan seni de baban gibi cehenneme göndeririz demişler. Çocuk tövbe etmiş ama üç beş gün sonra dayanamamış ve puf diye cehenneme gitmiş. Çocuk bi bakmış cehennem buz gibi herkes donuyor.
Zebanilerin yanına yaklaşmış demiş ki:
-Ya cehennem dediğin yanar kazanlar kaynar burası neden böyle?
zebani cevap vermiş:
-...... koyiim baban izin vermiyo ki eğilipte iki odun atalım!
 
Politikacı

Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için Teksas'ta dolaşıyorlarmış. Otobüs büyük bir çiftliğin yanından geçerken, şoförün dalgınlığı yüzünden derin bir şarampole uçmuş. Çiftçi koşarak gelmiş, gece kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlamış. Ertesi sabah, şerif soruşturma için çiftliğe gelmiş. Çiftçiye sormuş: 'Otobüsteki bütün politikacıları gömdün demek... Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?' Çiftçi cevap vermiş: 'Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz... Nasıl yalan söylerler!
 
AKILLI KOPEK



Büyükçe bir köpek ağzında bir torbayla

kasap dükkanına girer. Ağzındaki torbayı

yere bırakır, kasabın karşısına oturup

bekler.



-"Bu da nesi" der kasap diğer müşterilerine

bakarak.



-"Herhalde et alacak" der birisi.

Köpek de tasdik eder :



-"Hav"

-"Nasıl et istiyorsun bakalım, kıyma, kuşbaşı,

biftek?"



-"Hav" diye keser köpek kasabın sözünü.

-"Peki ne
kadar?,

bir kilo, iki kilo?"

Tekrar

-"Hav" sesi

duyulur.

Şaşıran kasap
siparişi sarar ve torbaya

yerleştirirken, etin parasının da torbada

olduğunu görür. Köpek dükkanı terk ederken kasap meraktan

çatlayacağına

köpeği takibe karar verir, dükkanı da

yardımcısına emanet eder.Köpek bir kaç

sokak ötede bir apartmana girer, üçüncü kata çıkar ve bir kapının

önünde durarak

pençesiyle kapıya vurmaya başlar. Kapıyı kızgın bir adam açar ve başlar köpeğe

bağırmaya. İzlemede olan kasap ortaya çıkar ve adama

;



-"Dur bir dakika " der "Ne yapıyorsun? Gördüğüm en akıllı köpek,

ona niye

bağırıyorsun ?"

Adam ;



-"Akıllı mı ?" der," bu hafta üç oldu, anahtarını yanına almayı

unutuyor."
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst