süper fıkralarrrrrrrr

Günün birinde İstanbul’da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş.

Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.

Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak, yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak. Eğer istersen, seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim. Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş.

Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş, sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış.

Bir kaç gün sonra, kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş.

Kaptan,
"Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru".
 
Yolcular uçagin yaninda otobüsten inmisler.. Bavullarini
gösteriyorlar. Bir bakmislar uçak sirketinin minibüsü
yanlarinda durmus. Içinden kaptan pilotla, yardimci pilot inmisler...
Yolcular
fena halde sasirmislar.. Nasil sasirmasinlar.. Kaptan pilotun
elinde
bir beyaz baston. Kolunda üç noktali bant.. Yardimci pilotun
elinde
bir k*pek tasmasi.. Tasmanin ucunda bir k*pek.. Saga sola
çarparak öyle ilerliyorlar uçaga.. Günlerden 1 Nisan degil ama, "Saka
herhalde"
demis yolcular, dolusmuslar uçaga..Uçak pistte hizla
ilerlemeye baslamis. Yolcularin gözleri camda. Uçak hizlanmis.. Yolcular
endiselenmeye baslamislar.. Ucak daha hizlanmis. Pistin sonu hizla
yaklasmaya baslamis.. Uçak iyice hizlanmis.. Bazi yolcular
paniklemis,
dua etmeye baslamislar. Uçak son hiza ulasmis. Bu arada pistin
sonuna
da ulasmis. 10 metre sonra betonun bitip çimlerin basladigini
gören
yolcular dehset içinde çigligi basmislar.. Tam o anda da
kaptan
pilot
levyeyi sonuna kadar çekmis.. Uçak tam pist biterken
tekerleklerini
yerden kesmis, havalanmis. Kaptan pilot arkasina yaslanmis
derin
bir
nefes almis ve yardimci pilota dönmüs:
- Biliyor musun? Bir gün çiglik atmakta gecikecekler ve hep
birlikte
geberip gidecegiz!..."
 
Savcı, morgdaki üç ceseti incelemek üzere gelmişti.
Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu:
- "Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp
krizi geçirdi ve öldü" dediler.
Ikinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu:
- "Bu neden sırıtıyor?"
- "Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü"
diye açıkladılar.
Üçüncü ceset Temel'in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu.
- "Bu neden öldü?"
diye sordu savcı.
- "Efendim, buna yıldırım çarptı"
dediler.
- "Peki neden sırıtıyor?"
- "Fotoğrafını çekiyorlar sanmış."
 
Adamin lastigi tam timarhanenin önünde patlamis,kaldirima ancak
yanasabilmis.Sonraki islem malum... Kriko, stepne, bijon anahtari derken, birde bunlarin yanina talihsizlik eklenince,söktügü 4 adet bijon yuvarlanip yagmur mazgalina düser.Mazgal açilir gibi degil, bijonlar görünür gibi degil.
Talihsiz sürücü bir sagina bakar, bir soluna bakar, çaresiz duygular içinde
kaderiyle basbasa, kaldirima çöker.Olayi en basindan beri timarhanenin demir parmaklikli penceresinden izleyen bir deli,çaresiz adamin halini bir süre daha aci***** izledikten sonra seslenir;
- Ulan salaaak! Sen ne yapiyorsun orda öyle?
- Sorma birader, lastik patladi ve degistirirken bijonlari mazgala
düsürdüm.
- Düsündügün seye bak! Sök öbür lastiklerden birer tane sök hepsi 3 bijonlu olsun.
Adam bir lastiklere bakar birde deliye ve hemen ise girisir. Herseyi
tamamlayip bagaj kapagini kapatan sürücünün akli deliye takilir.
Arabasina binmeden evvel döner dikkatli dikkatli adama bakar. Akil
hastanesindeki adama seslenir:
-Senin ne isin var timarhanede? diye sorar
- Biz burada ' delilik'ten yatiyoruz kardesim, salaklik 'tan degil.
 
Temel' e ikramiyeden büyük miktarda para çıkar ve imajını değiştirmek ister.İlk önce gözlük almaya karar verir.Gözlükçüden kaliteli bir gözlük ister,gözlüğü takar ve fiatını sorar 10 Milyon cevabını alınca bu gözlük yakışmadı diyerek başka gözlük dener fiatı sorar 100 Milyon lafına da karşılık yakışmadığını soyler.Gözlükçü çelik kasa da saklı dünyada benzeri olmadığını söylediği gözlüğü çıkarır. Temel gözlüğü takar hoşuna gider.Çünkü gözlükçü karşısında çıplak durmaktadır.Etrafına bakar tüm insanlar çıplak gözükmektedir.Gözlüğü 100 Milyar'a satın alır evin yolunu tutar Fadimeye hava atacaktır.Eve girince köyden hemşerisi Dursun misafir gelmiştir fakat Fadime ile Dursun'u çıplak görmektedir.gözlüğü çıkarır yine çıplak görmektedir.Gözlüğü takar çıplak,çıkarır çıplak sinirlenip gözlüğü ayaklarının altına alır lanet gözlük ne çabuk bozuldu der.
 
Öğrenciler fizik dersinden zlü sınavı olyorlarmış.
İlk öğrenci içeri girmiş. Hoca sormuş "Oğlum otobüstesin hava çok sıcak ne yaparsın?"
Öğrenci cevaplamış "Camı açarım."
"İşte, camdan içeri giren havanın ivmesi kaç?". Öğrenci cevaplayamamış çıkmış dışarı. Dışarıdakilere her ne olursa olsun camı açmamalarını söylemiş.
İkinci öğrenci içeri girmiş. Hoca sormuş "Oğlum otobüstesin hava çok sıcak ne yaparsın?"
Öğrenci cevaplamış "Ceketimi çıkarırım"
"Oğlum çok sıcak"
"Gömleğimi çıkarırım"
"Oğlum çok sıcak diyorum"
"Atletimi çıkarırım"
"Oğlum öyle böyle değil"
"Pantalonumu çıkarırım hocam"
"Oğlum neyini çıkarsan fayda etmiyor"
"Hocam kendimi öldürürüm, o camı yine açmam!!!"
 
Mikrocerrahi Teksaslı üç cerrah golf oynarken yaptıkları başarılı operasyonlardan bahsediyorlarmış. Birincisi başlamış: "Teksas'taki en iyi cerrah benim. Hastam olan konser piyanisti bir kazada yedi parmağını kaybetmişti, ben ameliyatla yeniden diktim sekiz ay sonra İngiltere kraliçesine özel konser verdi".

Diğeri atlamış: "O da bir şey mi? Genç bir adam kazada her iki bacağını ve kolunu kaybetmişti, ben yeniden monte ettim, iki yıl sonra olimpiyatlarda atletizmde altın madalya kazandı."

Üçüncüsü başlamış: "Beyler, sizler daha amatörsünüz. Birkaç yıl önce kokain ve alkol ile kafayı çekmiş bir kovboy atını saatte 120 km hızla giden trenin üzerine sürmüştü. Kazadan çalışmam için arta kalanlar sadece atın götü ve kovboyun şapkası idi".

"Eeeee Hocam...Peki şimdi ne oldu ?"

"Şimdi kendisi ABD başkanı
 
Berberin biri dükkanında çalişirken radyodan bir anons duyulur: Dikkat! Akil hastanesinden bir deli kaçmıştır, çok tehlikeli ve saldırgan olduğundan sakın tartışmaya girmeyin ne derse yapın....



Berber hay Allah neler oluyor derken birazdan içeri biri girer koltuğa oturur:"Beni traş et..!"
Berber:"Nasıl olsun efendim?.."
"Kafamın tam tepesini traş et yanlar kalsın..."
Berber:"Amma cins adam der..Traşı yapar..bitirir."
Adam:"Şimdi git biraz tütün ve köz getir...Çırağı gönderip getirtir.."
"Şimdi tütünle közü traş ettiğin tepeme koy..."
Berber:"Eyvah deli bu galiba...Çaresiz denileni yapar"
Deli:"Şimdi nargileye benzedimmi...."
Berber biyik altindan gulerek:"Evet!" der



Deli ayağa kalkar,fermuarını indirir...



"ÖYLEYSE, ÇEK BAKALIM!.."
 
Bir gun taxiye binen bir musteri sofore bir sey sormak icin hafifce
omuzuna dokunur. Sofor bir ciglik atip,direksiyonun
kontrolunu kaybeder, bir otobuse carparmak uzere iken direksiyonu kirar,
kaldirima cikip, bir vitrinin onunde arabayi durdurur arkaya donup
musteriye:
"hayatta bir daha bunu yapmayin!" diye bagirir.
Musteri ise sakinlikle bir ufacik dokunmanin onu bu
kadar korkutup sicratacagini dusunemedigini soyler. Bu
arada kendini toparlamis olan sofor, musteriye donup: "haklisiniz, aslinda
sizin kabahatiniz yok" der. Bugun benim ilk taxi soforlugum, 25
senedir cenaze arabasi soforuydum.
 
UCAK
Amerikalilar yeni bir ucak gelistirmisler. Ve bu ucagi denemek icin Arabistan'a gotururler. Bir arap pilotunu ucaga bindirirler ve ucak havalanir. Arap pilotu ucagi kullanirken 4 motordan biri patlar.
Gostergelerde “Don't panic.This is American technology" yazisi gorulur.
Pilot rahatlar. Daha sonra bir motor daha patlar ve gostergede ayni yazi gorulur. Biraz sonra iki motor ayni anda patlar ve hic motor kalmayinca arap pilot panikler. Tam bu esnada gostergelerde "Don't panic. This is American technology" yazisi gorulur ve ucak kendi kendine rahat bir sekilde yere iner.
Araplar sasirir ve kendileride boyle bir ucak yapmaya karar verirler. Yaptiklari ucagi Amerikalilara denetmek icin bir
Amerikan pilotunu ucaga bindirirler. Ucak kalktiktan birkac dakika sonra bir motor patlar.
Gostergelerde "Don't panic.This is Arabic technology" yazisi gorulur. Birkac dakika sonra 2. Motorun patlamasiyla ayni yazi gostergede gorununce pilot "Ulan bizim ucagin aynisini taklit etmisler. Ne taklitci adam yav bunlar" dedikten sonra kalan 2 motorda patlayinca ucagin kendiliginden yere inecegini dusunen pilot gostergede su yaziyi gorur.
"Don't panic.This is Arabic technology. Please repeat after me; Eshedu enla ilahe İllallah, ve eshedu..."
 
Soguk ve karli bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir isadami ve sekreteri
arabalarini terketmek zorunda kalirlar ve uzun bir yuruyusten sonra usumus
ve islanmis durumdayken bir kulube bulurlar.
Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir suru battaniye bulunmaktadir.
Geceyi gecirmeye hazirlanirlar ve isadami bir centilmen olarak, yatagi
sekreterine verir,
"Ben yerde uyku tulumunda uyurum" der. Sekreter yatağına yatar, adam uyku
tulumunun icine girerek fermuari ceker. Bir sure sonra tam uyumak
uzereyken, sekreterinin sesini duyar;
"Efendim, ben cok usuyorum." Adam fermuari acar, uyku tulumundan cikar, bir
battaniye alip kadınin uzerine orter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak
uzereyken yine sekreterinin sesini duyar;
"Efendim, ben hala cok usuyorum." Adam yine fermuari indirir, tulumdan
cikar, bir battaniye daha alip kadınin ustune orter, uyku tulumuna girerek
fermuari ceker. Tam uykuya dalacagi sirada yine duyar;
"Ben yine coooook usuyorum". Adam yattigi yerden;
"Bir fikrim var." der,
"Burasi issiz bir yer. Neler oldugunu kimse goremez, istersen evliymisiz
gibi davranabiliriz." Genc kadın kikirdar;
"Tamam, bana gore hava hos." Adam yattigi yerden avazi ciktigi kadar
bagirir;
"OYLEYSE KALK VE KAHROLASI BATTANIYEYI KENDIN AL!!!!!"
 
Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız der:
1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın
2- Ögleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.
- "Eger bu dediklerimi harfiyyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak" der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar,
- "Ne dedi doktor sana?"
- "... ölecekmişsin.."
 
PATRON
Uçakta hostes, papaza sormus :
- Viski, cin, sarap...Ne emredersiniz?
- Kaç metrede uçuyoruz kızım?
- On bin metredeyiz peder!
- O halde sen bana su getir kızım, patrona çok yakiniz, ayip olur!
 
Kadının biri bir gün golf oynarken topu ormana kaçmış. Topunu aramaya koyulmuş ve tuzağa yakalanmış bir kurbağa görmüş.
Kurbağa ona,
"Beni bu tuzaktan kurtarırsan, sana 3 dilek hakkı tanıyacağım".
Kadın onu kurtarmış, kurbağa da
"Teşekkür ederim, ama sana dileklerinle ilgili bir koşulu söylemeyi unuttum. Ne dilersen dile, kocan 10 kat iyisine veya fazlasına sahip olacak!"
Kadın
"Tamam" demiş.
İlk dilek olarak dünyadaki en güzel kadını olmak istemiş. Kurbağa onu uyarmış, "Bu dilek, senin kocanı da dünyanın en yakışıklı adamı yapacak ve kadınlar onun başına üşüşecek"
Kadın,
"Bu önemli değil, çünkü ben en güzel kadın olacağım, onun gözü benden başkasını görmeyecek".
KAZAM ve dünyadaki en güzel kadın olmuş.
İkinci dilek olarak, dünyadaki en zengin kadın olmak istemiş. Kurbağa da,
"Bu kocanı dünyadaki en zengin adam yapacak, senden de 10 kat zengin olacak"
demiş. Kadın,
"Bu da önemli değil, çünkü benim olan onun, onun olan da benimdir",
KAZAM ve dünyadaki en zengin kadın oluvermiş.
Kurbağa, üçüncü dileğini sorduğunda, kadın
"Hafif bir kalp krizi geçirmek istiyorum" demiş...
Bu hikayeden çıkarılacak ders: Kadınlar akıllıdır. Onlarla uğraşmayın!
 
Savaş

Andrea Doria Hacli donanmasinin bashinda Akdeniz'de seyrediyormush... Gozcu
bagirmish:
-Ufukta Turk gemileri gozuktuuuu!..
Andrea Doria sormush:
-Kac gemi?..
-20 kadar...
Andrea yardimcisina donmush:
-Bana hemen kirmizi gomlegimi getir, demish, carpishirken yaralanirsam
askerlerim anlasin istemiyorum...
Kirmizi gomlek getirilmish, Andrea giymish.. Bir sure sonra gozcu yine
bagirmish:
-Turkler sandigimizdan kalabalik geliyorlaaar...
Andrea Doria sormush:
-Kac gemi?
-60 kadar...
Doria tekrar yardimcisina donmush:
-Hemen kahverengi pantolonumu getir!..
 
Düşman

Temel bir gece eve gelmiş hanımıyla birlikte olmak istiyor. Karısı
karşı
çıkmış ilk etapta "-Bu gece kandil gecesi, gunahtır yapmayalım.. " Ama
temel niyeti bozmuş bir kere demiş ki Fadimeye:

"- Bugun hoca vazetti bize; Bu gece birlikte olanlar 10.000 düşman
askeri öldürmüş gibi sevap alacaklar diye. Niye bu sevaptan mahrum
olalım?,10.000 tane düşman askeri öldürmek varken." "-olur." demiş
Fadime "öldürelim düşmanları."

Neyse uzatmayalım bir defa ilişkiye girmişler. Sonra Fadime demiş ki :
"-yahu 20.000 tane düşman askeri öldürmek varken
niye 10.000 de kalalım hadi bir daha..." Tekrar halletmişler
işlerini...

Fadime yine: "-yahu 30.000 tane düşman askeri öldürmek varken niye
20.000 tane öldürmekle yetinelim.....". 40 50 60 70, derken

Fadime; "-yahu 90.000 düşman askeri öldürmek varken niye
80.000 de kalalım..." deyince Temel dayanamamış artık:

"- Valla Fadime benim uykum var, topta burda,

tüfekte burda, doldur doldur öldür. Ben yatıyorum."
 
gün bi uçakta fransız,ingiliz,alman,rus,iranlı,hollandalı ve türk laylaylom gidiyolarmış.neyse uçak rotasını takip ederek giderken ingilterenin üstünden geçiyo.ingiliz şöyle bi aşşağıları süzüyo ve lafa giriyo:
-arkadaşlar,burası benim memleketim ingiltere bizim diyo biramız acaip meşhurdur şahane biralar üretiriz içmelere doyamazsınız..
neyse ingiltere bitiyo fransa nın üstünden geçiyo ve fransız dalıyo:
-burası da fransa bizim kızlarımız meşhurdur öpmelere kıyamazsın.
derken almanya ya geliyo uçak alman bi iç çekiyo ..
-hey gidi memleket diyo biz diyo bi arablar üretiriz binmelere kıyamazsınız..
sonra efenim geliyo hollanda ya hollandalı bakıyo şööyle bi aşşaa:
burası da hollanda diyo ah o güzel evler diyo bizim evlerimiz meşhurdur...
uçak geçiyo rusyaya sonra (nasıl bi rotaysa artık):
-rus bakıyo aşşaa bizim diyo kgb miz meşhurdur dünya da sinek havalansa haberdardır...
sonra irana dönüyo uçak iranlı bakıyo şöyle bi göz süzerek:
-abiler diyo burası da iran bizim de halımız meşhurdur diyo yumuşacıktır..
geldik türkiye ye.. türk bakıyo abi aşşa düşün düşün nerden başlas***i (o kadar çok meşhur şeyimiz var ki en orjinalini söölemeliyim diye)
hah buldum diye düşünüyo ve başlıyo anlatmaya...
arkadaşlar diyo burası türkiye bizim diyo delikanlımız çok meşhurdur...öyleki alır fransızın kızını içer ingilizin birasını atar almanın arabasına götürür hollandalının evine yatırır iranlının halısına çatır çatır s..r kgb nin de bi şeyden haberi olmaz
 
Günün birinde üc adam ormanda yürürlerken karsilarina büyük ve vahsi bir nehir cikti. Ama nehrin karsi kiyisina mutlaka gecmeleri gerekiyordü. Peki bunu nasil basaracaklardi?
Birinci adam, dizlerinin üstüne coktü ve Tanriya dua etti: "Tanrim, lütfen nehrin karsi kiyisina gecebilmem icin bana güc ver!"
Tanri ona uzun kollar ve güclü bacaklar verdi. Böylece nehrin karsi kiyisina geçebildi. Ancak bunun icin 2 saat boyunca dalgalarla bogustu ve neredeyse 3-4 kez bogulma tehlikesi gecirdi. Ama, basarmisti!!!!
Bunu gören ikinci adam da Tanriya dua etti: "Tanrim lütfen nehrin karsi kiyisina gecebilmem icin bana güc ve gerekli araci ver!"
Tanri ona bir tekne verdi ve o da nehrin karsi kiyisina gecmeyi basardi, ancak birkac kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karsilasti...
Tüm bü olan bitenleri izleyen ücüncü adam, dizlerinin üstüne coktü ve Tanriya yalvardi: "Tanrim, lütfen nehrin karsi kiyisina geçebilmem icin bana güç, arac ve zekayi ver!"
Tanri adami bir kadina dönüstürdü... Kadin haritaya bakti.... Nehrin biraz yukarisina dogru yürüdü ve köprüden karsiya gecti....
 
uygun bulmazsanız hemen silelim

Bizim fransız alman ingiliz ve temel bu sefer trenle yolculuk ediyorlarmış. Tren fransadan geçerken bizim fransız başlamış anlatmaya. Arkadaşlar şimdi ben bir mektup zarfı alıcam üstüne annemin adını soyadını yazıcam ve o mektup anneme gidicek. Arkadaşları hadi leyn demiş öyle şey mi olur hiç, neyse harbiden de mektup annesine ulaşmış. Bu sefer tren almanya dan geçerken alman demiş ki şimdi sen seyret ben sadece üstüne annemin adını yazıcam mektuba ve annemin eline geçicek bu mektup. Harbiden de alman ınkide annesine gitmiş. İngiltere den geçerken de ingiliz ben demiş sadece annemin adının ve soyadının baş harfini yazarım anneme ulaşır. Dediği olmuş bizim ingiliz in herkes hayretle kalmış. Tren Trabzon yolundayken temel hemen atlamış olaya ha bakın şimdi ben bir zarf alıyorum elime ve zarfa tek kelime yazmadan anneme ulaştırıyorum. Herkes Temel le dalga geçmeye başlamış Temel bakın demiş şimdi. Tren çocukların yanından geçerken almış zarfı 2 parmağının arasına bağırmaya başlamış çocuklara bu kime bu kime... Çocuklarda hemen cevap vermiş ANANA ANANA
 
Temel'in kayıt cihazına aldığı notlardan alıntılar



1. gün: Fare uzun süre labirentin içinde dolandı ama peyniri bulamadı .
-- İç güdüleri zayıf.

3. gün: Negatif. Sadece labirenti değil, odanın hemen her yerini aradı; tüm dolapları, çekmeceleri, kavanozları karıştırdı. Hatta bir tablonun arkasına ve ceplerime bile baktı.
-- Bu fare tam bir salak.

7. gün: En ufak bir ilerleme yok.Artık arama isteğini bile kaybetti, telefonla köşedeki büfeden iki karışık tost,bir ayran istemiş.
-- Zekadan böylesine yoksun oluşu deneylerimde yol almamı önlüyor.

18. gün: Zamanla becerilerini geliştirmesi lazımdı,ama sıfır! Bursa'dan aradı, "kaygılanmamamı, peyniri bulacağını" söyledi. Ona gittikçe peynirden uzaklaştığını anlatmaya çalıştım, ama dinlemedi.
-- Ciddi zeka problemi!

74. gün: Umutsuzluğa kapılıyorum; fare, henüz bir zeka belirtisi gösteremedi. En son Tibet'ten aradı, hayatın anlamı gibisinden birşey bulduğunu söyledi. Ama peyniri bulamamış ve artık umrunda da değilmiş.
-- Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye küflü peynirler kaldı.

93.gün: Labirentin içine koymayı unuttuğum içinfarenin peyniri bulamadığını farkettim.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst