Sevdaselin_ce

---> sana

Bazen insan;

Bağırmak istiyor birine,

Bağırdığında kırılmayacak birine,

Ardından çocuk gibi sıkıcasına sarılabilecek,

İki damla yaş düşürebileceği omuzları olan birine...


Eline sağlık duyguseli güzel yürekli arkadaşım :)



[MENTION=154874]leylmira[/MENTION] yüregi güzelim benim daha sık bekleniyosun sayfama duyurayım çok teşekkür ediyorum ayrıca
 
---> sana

Yazili-Gul-Resimleri-40.jpg
 
---> sana


hani gitmesen diyorum......
bırakmasan ellerimi,
kaçırsan o ayrılığa giden tüm otobüsleri.
geceler karanlık üşüyor ellerim,
kalsan diyorum gitmesen.
o ansız vedaların hüznüne salmasan
sevginle tutuşmuş yüreğimi.
gidersen bilirim ki son olur ömrüme gidisin,
bir sinir kasabasında bulurlar
kursuna dizilmiş cesedimi.
geceler karanlık üşüyor ellerim,
üşüyor yüreğim,
yalnız ben değil tüm şehir üşüyor.
hani gitmesen diyorum.......
bırakmasan ellerimi,
gidersen paramparça olur yüreğimde ağıtlar.
ay geceyi deler, güneş dogmadan batar.
ama bilirim ki her şey faydasız,
umutsuz bir aşkın kurbanıyız
ve her kimse o yazan
çoktan yazmış kaderimizi.
lakin isterdim ki,
kadere inat sevseydin beni.
hani gitmesen diyorum......
bırakmasan ellerimi,
karanlık gecelerin koynuna salmasan
her vurguna açık yüreğimi.
hani gitmesen diyorum....
 
---> sana

Sabahın sessizliği, kimseler yok koca dünya ortasında sen kalmışsın ne gidecek yerin var nede duyabilecek birisi. Çaba gostermek istersin olmayacağını bildigi için yorulmak istemezsin düşüncelere kapılırsın saatlerce seni en güzel anlatan saatlerin korkusu sarar bir anda bir kıpırtı hissedersin, hayatın varlığını yasanacakların duygularını getirir sana aynı heycanı bedeninin olmadık yerlerinde hissedersin bu rüzgarın sesidir. Seni bana anlatacak olan bu rüzgar bana yeniden doğmayı, yeniden herseye baslamayı öğretecek olan rüzgardır. Anlatıp geçti seni bana, rüzgarları bılırsın cabuk ve ürkütücüdür etrafına ne bıraktıgını anlamazsın oda oyle gitti, bana bıraktıgı şeylerde aradım seni belki bir ipucu belki yeni bir bekleyiş

Ve sonunda buldum Bana anlatmak istedigi şeyin sırrı senin kalbinin sesiymiş cabuk geçmesine rağmen en önemli yeri atlamadan bana bırakıp gitmiş dinledim saatlerce varlığını hissettim, yaşadım ve gelmeni bekled, kocaman dünyanın sessiz kalan kısmında sende varmışsın sessizliği paylaşırken simdi sensizliği paylasıyorum onunla diyorum bu sefer sesi ile kendisinide getir özlüyorum. Bu zamana kadar getirdiğin sesinde ruhunu hissettim, bir sonraki getirdigin kokusunda bedenini hissettim, bana bu sefer kendini getir kendimin ben olduğunu hissedeyim. Beni birkez daha hayata bağlayacak herseyi ile yeni bir dünya kuracak olan sensin.

Bu kadar sessizlikte sensiz bırakma beni....
 
---> sana

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
 
---> sana

Ey Yar Ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş ; Yüreğimin dibine kadar yolun var..


-İskender Pala
 
---> sana

En az, beni özlemediğin kadar özlersin aşkı.
Çünkü aşk; kıymet bilmeyen kalbe, bir daha dönmezmiş
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol puff
Geri
Üst