Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Kolay Değil Elbette

kolay değil elbette
karşı koymak yüzün küçülürken aynalarda
yaşama karşı, bir avuç gelen yüreğinle..
kolay değil elbette
gece büyürken ayın çevresinde katlanarak
acı da çekeceksin, korku da duyacaksın
ezilecek sesin
herşeye göğüs germesini ögrenip sevgilim
insanları seveceksin! ..

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Kolera


Kaskatı dişilik organıyla dayanmış
kentin bütün girişlerine
küstah, yarısı yanık ******

Terkedilmiş adli tıp binası göz
lerinde tedbiri elden bırakmayan
bir ümidin otopsisi

korteji selamlıyor ölümsüz ****** uzaktan, sinsi sinsi

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Korkuluk

Küçük hayvanları sevdiğimizi
neden gizledik sanki
onca zaman

Çok güçlü patlamalar esnasında
koynumuza aldığımız
sıvı cesetler

şuralardan bir yerden başlıyordu çocukluk

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Köşedendönence

Ters serilmiş bir halının deseni olmasın sakın bütün tarih
tanrının yarıcanlı kalmış tahtından, lunaparktaki
komünist tuvalete doğru uzanan

Bir yaralı sarrafım orada kendine değer biçemeyen
kentin altında sade gazoz-beyaz leblebi var
ve kurasız yuvarlanıyorum tek atın döndüğü atlıkarıncadan

her aşkta dönmedolaptayım ve kesiliyor elektrik ben en tepedeyken

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Kunboz

Büyük bir yer sarsıntısı bizimkisi
fethettiği kente giren
komutanın ayaksesleri var sevişmelerimizde

Sanki ne anladım bugüne kadarki aşklardan
biraz hüzün işte, belki biraz da ıstırap
geriye kalanı, bir gece denize açılıp kaybolan çocuklar:

karıştırılan eski bir kitabın içinden kayıp düşen, o kırık hayal

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Kurabiye

tülay'a

Ani bir atakla gelişti aşk
soğuğa diş geçiren köpeğin güneşi erise
bakışları, çizgileri gün basacak

Evet, ilk ben parçalamıştım atomu
takla atan otomobilden
son ben çıkartıldım ölü olarak

duyuyor musun, ısınacağı bir gerçek arıyor düş

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Kuşburnu

Krupiye köşkünde eski bir minder
yüzüdür nasırlı hatıralarıyla o
nahoş kalender

Elinde tuttuğu mor kadehte
zehirli bir meyva suyudur
çocukluk aşkı küçük İskender

bilakis, papağana doğru kalkar geç oldu diye Bizans

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


küçük İskender'in Aynası


an
ya


Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Küçük İskender’in Özyaşamı

ben içi
boşaltılmış siyah bir hayvan hücresiyim

uçan kuşun
erkeklik organını almışım ağzıma havada

kuruluyum
çevir ruhumu ey hasmım canavar, vaktim yok

camdandım
kırılsam doğa çalınacaktı yeryüzünden

âşık oldum mu
kurt inerdi yüzüme

birden fazlaydı katilim
cesedimi bulamadı sahibim

bir yerime yağmur yağıyordu
ellerimden teki karşı safa geçmişti

bağırsam, ama bir de bağırsam çağırsam ağlasam
şair oldum sanacaklardı

canım, güzel abim!
bağlasana deli gömleğimi!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Küçük Sinek

körelmiş
düzenlenen gözlerdeki aşk ve kırgınlık varyetesi,
saplı duran kurşun, saplı duran bıçak, saplı duran neşter
suya saplı duran balık, göğe saplı duran şimşek
unutmuş, kalbi bir pelerin gibi tutup savuran sesi..

Tabiattan geçen yolcu
düşürmüş içindeki anı.

buğulanmış bir tene
çocuk,
yazarken adını:
arkalarına dönmüş nesneler.

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri


Küflü Prens


Ben jiletin öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler
Puhuların üstünden gece vardiyaları ve rıhtım görülüyor
Üstündeki kan kokusu bütün cesetleri buraya çekecek
Öyle şehvetli ki dudaklarını saran atmosfer
Diplerine kömür çökmüş tırnaklarıyla küçük serseriler
Senin ellerinden kabusun matarasını kapacak ve
İçindeki sessizliği içecekler
Ben hüznün öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler
Son tartışmamız olsun bu yoksa beni öldürecekler
Usulca akan bir gözyaşı gibi sevişelim de biraz, eğer
istersen,
Çok uzun yolları aydınlatan benzin istasyonları gibi
Uykusuzluğumuzu gölgelesin alkolün dövdüğü saatler
Bak, yatakta ikimiz de ağlıyoruz; meselemiz malum, aşk
Üst kattaki komşu yine çocuklara su veriyordur
Haplar da kayboldu, esrar da, bileklerimizdeki kesikler de
Havaya bir kuş at, ben onu yerdeki gözlerimle vuracağım
Dudakların ne ki, olsa olsa şurdan üç beş adım
Ben mezarın öteki yanına yatacağım sana iyi geceler
Aramıza bir hançer bırakacağım, belki küflü bir hançer
Onun küfüyle paslanırken gizli saklı yalnızlığımız
Rüyamıza giren prensler
İçimizdeki mutsuzluğu içecekler

Ben intiharın öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Lila

içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken
patlayan elektriğin itimat ettiği mahluklar
suyun döndürdüğü nehrin vals kıyısında
tığla örülmüş kızlar korosu önünde
küçük çocuklar pişirecekler acıkmış cinlere
ve mevsime sözü geçen dolunay
savurarak rüzgara ölümün ih(ti) mallerini
cesedimi yeryüzüne peşin ödeyecek!

eski caz cinayetinden beri suçsuz tutsağım
kaç şüpheye ikram edilerek üzüldüm üzüldüm
mü ay erir de akardı dünyaya tutunup,
karnı doyan cin artık çocuklara masal olurdu.
karnı doyan cin artık çocuklara engel olurdu.
bir postacı gibi gelirdi gece boş bulunup
kötü haberler yazardı mektuplarda imzasız, ürkütücü
fazlaca bizden ve fazlaca esareten sözeden
keşfettiği toprak kendisinden
daha fazla ilgi çeken
fakir bir kaşiftim o dönmedolap kentinde:
ilk cin, içi hava dolu ağır vücutlar yükselirken
içi sonbahar dolu bir sevgili gibi
karama vururdu!
yüzümü bir kez sır verdiğim ayna ah ayna
yüzümü alıp nehre kaçardı, nehir aynada kururdu!

yalandı küçük çocukları kandırıp benim yediğim
eğer yüzüyorsam yalnızca derilerini
üşüyeceklerse bir vedada
iyi üşüsünler diyedir!
ve eğer
leylakların işine son veriyorsa aşk
taklitlerinden sakının diye!
mesela o limanın canlı hikaye sarrafı
mesela o belli belirsiz himaye
mesela gözlerine kurşun gibi sürülen o bordo
o ikiz kardeşim ölümsüzlük
ve nükseden ormanlarım
ve o nükseden ormanlarımda bir davetsiz bıçakmışçasına
beden denilen kınından çekilip hayatına saplanan ruhum
ve o döne döne, tülleri omzuna çekiştirerek gelen rüzgar
olsun, sonbaharda gözkapaklarım dökülürmüş, ne çıkar!

unutulmuş bir meleğin güncelerinde geçmiş adın ilk kez
sana lila demişler sen lila olmuşsun
lila rengi bir leopar
lila rengi bir cengaver
lila rengi bir enderun kenti olmuşsun
sana ölmeye gelmiş sevenler ve bilgeler
kalpleri kaşık
fikirleri su;
bir bedevi diz çökmüş dip akıntılarında.
sana lila demişler lila diye çağırmışlar
sen lila olmuşsun
bir lir, bir kemanı, gece olunca kıskanırmış yalnızca
tanrı her kış başlangıcında
bir melek kurban edermiş kendine
sen: elleri mücevher olan
sen: bakışları vaaz olan
sen! hep bir başkalarında hep bir başka olan tanım!
seni severek seni daima ben tanımladım!
ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra
ben bir şair olarak taşıdığım bu şerefli adı

bir sana bağışladım!

bir sanan bağışladım ben bir sana tasvirimi
sen o çılgın gibi dörtnala atların sürdüğü faytonla
cehenneme yetişmek zorunda olan!
sen o mahşeri tokatlayan güzel ******!
sen o kalbimin tekrarı çıban!
sen o yatağımda üstünde seviştiğimiz çarşafla boğduğum
zencefil kokan, kekik kokan, pamuk kokan oğlum!

ne samansarısı ne annabel lee ne elsa
ve eğer senin hakikaten bir adın varsa
ve eğer senin bir adın olacaksa bundan sonra da
ben bir şair olarak taşıdığım bu sefil adı

bir sana bağışladım!
bağışla beni çocuğum lila!
bağışla beni!
hiç değilse bugün, bir sen bağışla!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Lucky Luke

bir tür sana yatkın canlı
gibi ilerledim adım adım
buzdolabındaki son tene

alkolün gerdiği ipteki cambaz
düşerken su ile yaralanır ve
sürtündüğü hava ile iyileşirmiş
ya, ben, çağrıldığım her ruh
seansında, bütün sorulara
EVET
dedim. Hatırla! biz hep
reenkarnasyonlarımızda
iki kızkardeştik gerisin geri..

hatta bir keresinde..

ah, unuttum! Sır'dı! Bağışla!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Macun

Canımı yakıyor ağacın gölgesi,
çıkarıp suya atıyorum en eski hücremi ve
acımın eseri teni.

Ağaç, çok gülüyor gecenin çıplak ayaklarına,
sarhoşuz hepimiz tavşan dudaklardan ruhlarımıza kadar
hüznü hoşgör; nasılsa yarın pazar.

ellerimiz uyur, biz bedenlerimizi parka götürürüz azar azar.

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Madridcafe

Parmaklarında aşk bakterileri!
hayatın cüzzamında
kendine yer bulabilmiş biri!

yüzünü bir izci çadırı gibi kurarken
heybetli hayatların önbahçesinde
sanki biraz kestirme yok serserisi

ağzı tabanca.dudakları namlu, sözleri gece mermisi!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Magmanın Aynası

su okur çocuk: ezanıdır bu onun.
kalbe inerken aşk
su ihbar etmez kendini;

içerden yaklaşır gemi: eriyen mum
üzerinde yuvarlanan sıcak damla gibi
ağır yüzüm
çıkıp kayar yerinden. bu parçalanış
kıstırdığı sese heyecandır ta başından beri,
intizardır öyle kalsın
öyle kalsın iniltisi;
ilk tılsım gecesinde
su büyütür çocuk;
ölümden tasarruftur hayatta kalışı.

ölü melekleri arkabahçeye gömme anne!
o ağaçların yapraklarına yürür sonra
tedirginliğin kırk haramisi,

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Manalı Çocuk Sokağı Cinayeti

üstü beyaz örtü örtülü eşyalar gördüm
son piyesimde oynayan kadının göğsünde,
öyle alımlıydı ki bakışlarındaki şahin
bir an yüzümü alsam çevirsem yüzünden
içimdeki filinta rüzgar, o masum hain,
dudaklarındaki mumları bir bir söndürürdü
hiç kuşkusuz buna inandım;
yavaşça kalkıp oturduğum dağdan
hoyrat yaradılışlı adamların dövdüğü
güzel asuların yanından geçerek
ruhumda cemaatsiz kalkan bir cenazenin
ikindi ezanı
ruhumda daha ruh bile olamamış bir telaş
ve nisan gülümsemeli bir ürpertiyle
elleriyle, bir tek elleriyle bana uzattığı
balkonlardan
o hep üstünkörü anılıp unutulmuş balkonlardan
bir kentin en hırçın su kenarlarına indim.

bir söz söylesem, söyleyebilsem, cesaret etsem
yaz sonsuza kadar geri çekilirdi
yaz sonsuza kadar geri çekilirdi ve
yazın bıraktığı boşluğu hiçbir mevsim dolduramazdı
yaza ait ne varsa
yazı yaz yapan kim varsa, ne varsa
apaçık ortada kalırdı
hiç kuşkusuz buna inandım;
hırpalanmışlığımı anlatmak istedim ona
eşkıyaların talan ettiği büyüyü
benden çıkartılıp başkasına taşınan uykuyu
uykuların oğlu rüyayı, rüyalarımı, oğullarımı
beni
beni seslendiren hisleri
beni çizen, rengimi tayin eden ressamları
ve beni kaldırım yapan mimarları anlatmak
ona yalnızca birşeyler anlatıyor olmayı istedim;

oysa o
yorgun ve ormansızdı! oysa onun
bineceği ve uzaklaşacağı atlar hazırdı;
doğaya takılmış bir nazar boncuğuydu bedeni
kıvrak
yeşil
faziletli
hala yanmakta olan, hiç sönmeyecek bir cadı;
suya eğilmiş örümcekti gözleri;
seven insanın gözleri geçit vermezdi;
seven insanın gözler, vakte pusu kurardı;
bir çiçek koparttım avcumdan
yaklaştım
yaklaştım
çiçek beni ona verdi buna kuşkusuz inandım
ve dedim ki, ve diyebildim ki ona:
- ben ölüyorum sevgilim
sen bir el daha oyna!

böyle gülebileceği aklımın ucundan bile geçmezdi
aklımın ucunda çocukluğum duruyordu
hafifçe dokunsam çocukluğuma
aklımın ucundan aşağı düşecekti
tutamayacaktım, hakikaten düşecekti
o orada
tuhaf, büyük kahkahalar atarken
annem sıkı sıkıya kavradı babam kesti bileklerimi
seven insanın gözleri geçit vermezdi;
seven insanın gözleri vakte pusu kurardı;
kan olmuş akıyordum
tüm varlığım kana dönüşmüştü akıyordum
ben şimdi kim bilir nerelerden nerelere akıyordum
kurumayacaktım
kurusam leke olacak hiç çıkmayacaktım
onun alnına sürülmüş kurban kanı olacaktım
parmaklarına kanım kına diye yakılacaktı
bunu istiyordum artık, buna kuşkusuz inandım

patlattığım tokatla savrulup yığılırken yere
çekip aldım göğsündeki eşyaların beyaz örtüsünü
kendi gözlerimle gördüm kendi gözlerimle bunlarla
kadının göğsünde yatan dişi yılanın ölüsünü
yılanla boğdum o kadını sonra
yılanla asıp
yılanla sarkıttım leşini balkonlardan
o hep üstünkörü anılıp unutulmuş balkonlardan
haykırdım!
haykırdım!
haykırdım!
çağrılı olmayan hiç kimse
gelmesin artık açılışıma!
gelmesin bir an olsun bile!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Manti Palas

ters yönden geliyor elinde palaska ve deri pantolonun
altında iphis'ten üzülme bir istridye ah
nohut tuvallerdeki az filiz yukardaki
pırlanta patlatan bahçeyi dipteki ölü ser
aya sürükler - kalçalar garajda trompet ça
lacak) adam gelip dokunup nefesini alıp g
ötürürse
beyoğlu, mahmuzlarını taksim'e vursa
kırbaç elden düşse fiuvv allah muhafaza! .
lastik! lastik! gözlerinden biri takılmış gözbebeği d
önüyor da kirpik iğne takılmış fiuvv fiuvv
ediyor haremağasının nur içi mağarası..
şapkasını çıkartıp öyle giriyor a; atıp bacaklarını o
muzlarına inletiyor tükürüksüz hançer kab
zasında yumruğum kınında yumruğum arka
sından yaklaşıp şehzadenin o kumru tarihinde
n tek tüy tek kıymık tek çubuk tadilattak
i gövdeleriyle ön kesen bodyguard cüceler
ibne!
çekil!
elleme! uyku haplarının arasında ne arard
ı tek taşaklı basastin parmaklarından aka
n hırs cinleri! salta similya! sanırım si
z biriktirilen kana naz yapacaktınız ölüm
fiuvv çekerek geçmeseydi kalbinizin boyay
nasından, geriye doğru dönüldüğünde boynu
zlarından salkım salkım nefret ve aşk top
landığında trompet) nasılsa esrar da içil
ecek zıvana yerine kafamı takacaksınız da
ibneler koleje gitmeyecek, otomobil orada park edecek
fiuvv deri pantolonun kapısında oğlanlarl
a dansederek şarkı söyleyen muallaktaki u
ğraş, sözünüzü unutmayın, kendini ölümler
le özetleyen bir adamın fiuvvuyla gülümse
r özkedibalığıgillerden gelme büyükoğlum!

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Maske

Yaralı ateşlere gelen söz
parçalanmış atların sırtında
ödeşiyor çağının tırmanışıyla

Yırtılıyor yüzün altındaki
büyük kas yığını ve
dantel lif

yabancıyı bu gece herkes tanıyor

Küçük İskender
 
---> Kücük İskender Şiirleri, Kücük İskender'in Tüm Şiirleri

Mastürbasyon

Eylemlerini sürdürecekmiş yalnızlık,
öyle yazıyor
gecenin ilk sayfasında

Acı ile mutluluğun arasında, hıçkırık tutmuş bir virgül
gibi duruyor insan
oradaki kelimelerden ayrı, oradaki manalardan uzak

çöllere yağması beklenen ilk dolu adeta, elimdeki canlı bıçak!

Küçük İskender
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst