FıkraLar. . .

Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim bir delinin oturmuş birşeyler yazdığını gördü: - "Kolay gelsin ne yazıyorsun?" - "Mektup yazıyorum efendim." - "Yaaa..Kime yazıyorsun?" - "Kendime.." - "Peki ne yazılı mektupta?" - "İlahi doktor bey deli misiniz siz.. Mektubu daha almadım ki içinde ne yazdığını bileyim?"
 
Deliler hastanesinde bir deli arkadaşına peygamber olduğunu söyler arkadaşı da ona inanmaz. - "Oğlum" der "kafayı yedik de bu kadar da değil." Daha sonra bir diğer arkadaşının yanına gider ve der ki: - "Hasan peygamber olduğunu iddia ediyor". Bunun üzerine diğer arkadaşı: - "Yalan çünkü ben öyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum."
 
Yeni evlenen bir çift ilk gecelerini geçirmek için bir otele gitmişler. Adam kadına: - "Sen hazırlan ben geliyorum" demiş. Adam banyoya girmiş ve kahkaha atmaya başlamış. Kadın şaşırmış: - "Bu daha ilk gece şimdi sormayayım daha sonra sorarım" demiş. Aradan yıllar geçmiş çift evlilik yıl dönümlerini kutlamak için ilk gecelerini geçirdikleri otele gitmeye karar vermişler. Adam yine banyoya girmiş. Kahkaha atmaya başlamış. Kadın "bu sefer sorucam" demiş. - "Sen ilk gecemizde de böyle gülmüştün ne oluyor içerde?" demiş. Adam: - "Yirmi sene önce gravatıma işemiştim şimdi paçama işedim" demiş
 
Nasreddin Hoca'ya yapılan sataşmalar tükenip bitmez. Akşehirliler bir gün Hoca'ya takılır ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmalı." - "Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!" Hoca: - "Pekala şimdi size bir numara yapalım" der.. Karşısında durmakta olan çınar ağacına; - "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır. Akşehirliler: - "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur dağ yürümezse abdal yürür" der.
 
Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne" demiş. Arkadaşı "ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş.
 
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktor da adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demiş ki: - "Bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel." Adam bir hafta sonra gelince doktor: - "Öksürüğün nasıl oldu?" deyince adam da: - "Cesaret edip de öksüremiyorum ki!"
 
Hastanenin çocuk hastalıkları servisine yeni tayin olan genç hemşireye servis şefi olan doktor sordu: - "Çocuk sever misiniz?" Hemşire yavaş sesle: - "Severim doktor bey. Ama biz yine de önlem alsak daha iyi olur..."
 
Adamın biri bayan bevliye mütehassısına muayene için gider.Bayan doktor hastaya derdini sorar. Hasta adam "VALLA DOKTOR HANIM YAPAMIYORUM "der. Doktor hanım hastayı muayene eder tahliller yapar sonunda reçetesini yazar ve hastayı bir ay sonra tekrar gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta adam tekrar kontrole gelince doktor hanım sorar "NE OLDU TEDAVİM İŞE YARADIMI ? ". Hasta "MAALESEF DOKTOR "der. Doktor "ALLAH ALLAH" der. Tekrar aynı muayene ve tahlilleri yapar hastaya reçeteyi düzenleyip bir ay sonra gelmek üzere gönderir. Bir ay sonra hasta tekrar gelir sonuç aynı. Doktor aynı işlemleri tekrarlar fakat sonuç değişmez. Doktor en son kontrole gelişinde artık yaptığı tedaviden sonuç alamamanın kızgınlığıyla hastaya "GEÇ ODAYA SOYUN "der. Hasta soyunur doktorda soyunur bir güzel işi bitirirler. Doktor sinirlenir ve "HANİ ULAN YAPAMIYORDUN" der. Hasta sırıtarak "BULUNCA YAPIYORUM DOKTOR" der
 
Yaşlı bilge ile ormana yeni gelen tavşan birlikte ormanda tur atarlar.Tavşan meraklı her gördüğünü sorar.biraz sonra önlerine bir katır çıkar.Tavşan -Bilge bu nedir ne ilginç hayvan.diye sorar. -O Katır dır.Eşşek ile Atın karışımıdır evladım der yaşlı bilge. Belirli bir süre sonra bu sefer karşılarına Kurtköpeği çıkar.Tavşan tekrar sorar.-Peki ya bu nedir?? yaşlı bilge cevap verir.-O Kurtköpeği.Kurtla köpeğin birleşimidir evladım.Tavşanın aklında yavaş yavaş birşeyler belirir..Kısa süre sonra karşılarına bir Devekuşu çıkar.Tavşan tekrar sorar.Yaşlı bilge onun adının Devkuşu olduğunu söyler .Tavşan uzun zuzun bakar ve ohaa der.
 
Bir gün iki evli kadın kocalarını evde bırakıp gece dışarı çıkmak istemişler ve çıkmışlarda bir bara gidip içmişler içmişler dozunu kaçırmışlar. Artık bardan çıkıp eve gitme vakti gelmiş.Tam mezarlığın ordan geçerken tuvaletleri gelmiş..

Kadınlar ne yapalım başka çaremiz yok demiş yapacağız buraya tabi işlerini bitirmişler ama neyle silecekler etrafta hiç bir şey yok birisi külodunu çıkarıp silmiş diğeri ben çıkarmam demiş ve arkadaki çelenkten bir kağıt koparmış ve silmiş sonrada eve gitmişler sonra sabah olmuş ve birisinin kocası diğerine telefon etmiş ya arkadaş bizim karılar dün akşam fingirdediler herhalde diğeri sorar:

-Nerden anladın
-Bizimkisi eve donsuz geldi
-Ooohh.. Seninkisi yine iyi bizimkisinin poposunda seni hiç unutmayacağız adlı bir kağıt vardı...
 
Adamın biri bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan başka biri de onu izliyormuş. Namazını bitiren adam daha sonra namazının kabul olması için Allah'a dua etmeye başlamış. - "Allahım sen namazımı kabul et." Ağaçtaki adam: - "Etmem" diye cevap vermiş. Adam şaşırmış. Tekrarlamış: - "Allahım sen kıldığım namazı kabul et." - "Etmem." Adamın şaşkınlığı iyice artmış. Yine: "Allahım sen namazımı kabul et" demiş. Ağaçtaki adam tekrar: - "Etmem" deyince adam sinirlenmiş. "Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım."
 
Adam bakmış küçük oğlu Hz. İsa'nin resmi önünde dua ediyor. - "Tanrım anneme babama büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..." Bir anlam verememiş bu duaya... Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür... Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada: - "Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba..." Ertesi gün büyük baba da ölmüş... Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada: - "Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba..." Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler tahliller kalp elektrosu röntgen çekimleri... Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor. - "Ne oldu hanım?" - "Bizim postacı" demiş hanım. "Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!"
 
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında "şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?" demişler. Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve: - "Buyrun beyler yiyiniz." demişler. Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış öteki araya girmiş: - "Önce kaçanları yiyelim öbürleri nasıl olsa duruyor!"
 
İki deli bir gün deliler hastanesinden kaçmışlar. Kimse bu delileri bulamamış. Doktorlar ümitlerini kestikleri an deliler çika gelmiş. Doktorlar hayretle "niye geldiniz?" demişler.. Deliler: - "Yarın kaçacağız da onun provasını yaptık.
 
Ünlü diş hekimi sam ve eşi 50. evlilik yıldönümlerni kutluyorlardı. Sam birden eşine bir soru sordu: - "Sevgilim bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?" - "O da nerden çıktı?" diye sinirlendi eşi "cevabı öğrenmek istemezsin herhalde" dedi. "İsterim" dedi Sam. "Lütfen anlat." - "Madem öğrenmek istiyorsun evet seni üç kez aldattım" diye cevap verdi eşi. "Kimlerdi bunlar?" diye sordu Sam. "İlki" diye anlatmaya başladı eşi "hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğni kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin..." - "Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım" dedi Sam. "Peki ikincisi?" - "Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya kritik bir by-pass ameliyatı olman gerekıyordu hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi ameliyatını yaptı. Sen hayata döndün" dedi eşi. - "Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin öyle mi? Peki üçüncü aldatışın?" - "Hatırlıyor musun yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti...
 
Günün birinde İstanbul’da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş.

Boğaziçi köprüsünden geçerken arabasını durdurmuş bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken yanına genç ve yakışıklı bir genç gelmiş.

Genç ona acımış ve sarışının ellerini tutup "Bak yasaman için çok neden var.Yarın sabah gemim Amerika'ya gitmek üzere demir alacak. Eğer istersen seni de çaktırmadan gemiye alıp saklayabilirim. Sana hem yemek getiririm hem de sana çok iyi bakarım." demiş.

Sarışın bakmış kaybedecek bir şey yok; belki de Amerika'ya gidip yeni bir başlangıç yaparım umuduyla denizcinin teklifini kabul etmiş. O akşam denizci genç onu gemiye almış ve filikalardan birine saklamış.Her gece sarışına üç sandviç ve bir meyve getiriyormuş sonra da sabaha kadar sevişiyorlarmış.

Bir kaç gün sonra kaptan rutin kontrolleri sırasında sarışına rastlamış.Orada ne aradığını sormuş. Sarışın da "Ben bu gemideki denizcilerden biriyle anlaştım. O bana her gün yemek getiriyor ve Amerika'ya gitmemi sağlıyor. Ben de onun benimle sevişmesine izin veriyorum." demiş.

Kaptan
"Seninle seviştiği kesin küçük hanım da .... Bu Kadıköy-Beşiktaş vapuru".
 
Nasreddin Hoca'ya dert yanıyorlar: - "Yahu Hoca senin karın çok geziyor." Hoca: - "Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrardı."
 
Hocanın bir gün subaşıya işi düşmüş. Adam haraç ve rüşvet yiyen biriymiş. Hoca fakir ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurmuş ve üstüne bal sıvamış. Gitmiş işini görmüş ilamını almış memnun. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş: - "Hoca demiş subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor..." Hoca yutar mı: - "Kusura bakmasın evlat" demiş. "Kusur ilamda değil çömlekteydi
 
Doktorun telefonu geceyarısı deli gibi çalıyor. Doktor gidip açıyor karşısında telaş içinde bir adam: - "DOKTOR! Hemen gelmelisiniz! Eşim duştan çıktı havlusunu yere düşürünce almak için eğildi tam o anda poposundan içeri bir fare girdi!" Doktor: - "Tamam sakin olun. Poposuna doğru bir parça peynir tutun bekleyin ben geliyorum" der ve arabasına atladığı gibi adamın evine gider. İçeri girince ne görsün adam kadının arkasına eğilmiş elinde peynir yerine bir balık! - "Ben size ne dedim?" demiş. "Peynir dedim ama bu balık da nerden çıkıyor?" Adam kan ter içinde: - "Dediğinizi yaptım doktor" demiş. - "Ama fare tam kafasını uzatmıştı ki kedi onu avlamak için atıldı..."
 
Tıp Fakültesi birinci sınıfta profesör öğrencileri kadavranın başında toplamış ve "arkadaşlar" demiş "birinci kural; kadavradan iğrenmeyeceksiniz mideniz bulanmayacak" der ve hemen kadavranın arkasını çevirir parmağını kadavranın kıçına sokar ve sonra da ağzına götürüp yalar tüm öğrenciler de iğrenerek bakarlar ama çare yoktur; hepsi de aynı hareketi tekrarlar. Bütün sınıf aynı işlemi yaptıktan sonra profesör yeniden kadavranın başına geçer ve "arkadaşlar" der; "ikinci ve en önemli kural kesinlikle çok dikkatli olacaksınız asla en küçük bir ayrıntıyı bile atlamayacaksınız... Mesela az önce ben işaret parmağımı kadavranın kıçına sokup orta parmağımı ağzıma götürdüm ama hepiniz bunu atladınız..."
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst