Dev Fıkra Arşivi ! . . .

MARİFET KAVUKTA MI?
Adamın biri kargacık burgacık yazılarla dolu bir
mektup getirir Hoca'ya:
- Hocam der şunu okuyuver Allah aşkına.
Hoca mektuba dikkatle bakar. Yazı o kadar kötü ve karışıktır ki okumak mümkün değil.
- Al der ben bu yazıyı okuyamadım!
Adam birden sinirlenir:
- Yahu der ne biçim hocasın sen! Kocaman kavuğundan bari utan. Bir mektubu bile okuyamadın!
Bu sefer sinirlenmek sırası Hoca'ya gelir. Kavuğunu çıkartıp adamın kafasına geçirerek:
- Haydi der marifet kavuktaysa sen oku da görelim!
 
EV SECDEYE GİDERSE
Uzun bir yolculuğa çıkan Hoca bir akşam üstü
eski bir hana iner. Han o kadar yıkık döküktür ki nereye baksan zangır zangır titriyor. Hoca :
- Yahu hancı efendi der bu nasıl ev böyle. Şunu
doğru dürüst tamir ettirsen olmaz mı? Her köşesinden bir ses geliyor.
Hancı oralı olmaz hiç.
- Aldırma hoca der bizim ev biraz derviş tabiatlıdır. Devamlı Allah'ı zikreder.
Hoca bunları da duyunca artık dayanamaz :
- Hele der ver şu aldığın paramı da çekip gideyim burdan. Ne olur ne olmaz. Belki senin derviş
evinin aklına secdeye kapanmak gelir?
 
SANATIN YARISI
Nasreddin Hoca çocukken onu bir terzinin yanına
çırak olarak vermişler. Aradan altı yedi ay geçmiş.
Bir gün anacağı çocuğu yanına oturtup:
- Anlat bakalım oğlum demiş bu kadar aydır
gidip geliyorsun. Ne öğrendin ustandan?
Küçük Nasreddin kocaman gözlerini anasına
dikip:
- Anam diye cevap vermiş. Dualarının bereketiyle
terzilik sanatınının yarısını öğrendim. Artık dikilmiş
şeyleri güzelce sökebiliyorum. Şimdi iş sökülmüşleri
dikmeye kaldı. Ama sabredip onu da öğreneceğim
hiç merak etme sen...
__________________
 
SESiMiN GiTTiĞi YER
Bir gün Hoca'yı bütün gücüyle koşarak ezan okuyor gören komşuları iyice şaşırmışlar.
Birisi :
- Yahu hocam demiş nasıl iş bu?... Ardından atlı
mı kovalıyor seni!
- Hayır demiş Hoca. Sesimin nereye gittiğini anlamak için koşuyorum...?
 
YALANCI ŞAHiTLE HOCA'NIN EŞEĞi
Hoca şehrin kadısını ziyarete gitmiş. Eşeğini de
mahkeme kapısının önüne bağlamış. Bu sırada yalancı şahitlik suçundan ceza alacak bir adam getirmişler. O devirde böylelerine verilen ceza bir eşeğin sırtına ters oturtulup çarşı pazar dolaştırılmakmış. Kadı Efendi hocadan eşeğini vermesini rica etmiş. Yalancı şahidi Hoca'nın eşeğine
bağlayıp götürmüşler. O gün akşama kadar eşeğini
beklemek zorunda kalmış Hoca.
Bir başka gün yine Kadı Efendiyi ziyarete gelmiş
Hoca. Yine aynı adamı yalancı şahitlik suçundan getirmişler. Hoca dayanamamış:
- Yahu demiş bana baksana sen. Ya yalancı şahitlikten vazgeç ya da kendine bir eşek satın al!.
 
HALEP ORDAYSA ARŞIN BURADA
Palavracının biri başına topladığı üç beş cahile
karşı övünüp duruyormuş:
- İşte ben böyle güçlü ve maharetli bir adamım.
Evet ben Halep'te bulunduğum sıralarda altmış arşın uzağa atlamış bir kimseyim!...
Hoca da bu sırada oradan geçiyormuş. Palavracının yanına yaklaşıp:
- Yaa demiş demek sen altmış arşın atlarsın.
Haydi atla da görelim.
Adam hık mık etmiş. "Ama demiş ben Halep'te
atladım..." Hoca kızmış

- Canım demiş Halep oradaysa arşın burada!?
 
TESTiYi KIRMADAN
Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken
de ensesine bir tokat atıp:
- Testiyi kırma ha! diye öğüt vermiş. Bunu gören
komşulardan biri :
- Yahu Hoca demiş henüz testiyi kırmadan ne diye dövüyorsun yavrucağızı?
Hoca cevap vermiş:
- Testiyi kırdıktan sonra dövmüşüm neye yarar be
birader!.
 
DÜŞÜNEN HiNDi
Küçük bir papağanın on beş altına satıldığını
gören Hoca bir koşuda evine gidip kümesteki hin-
disini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış
bağırmaya.
- Satılık hindii... Satılık hindii... Yirmi altına satılık
hindi!
Şaşırmışlar pazardakiler.
- Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi altın
ettiği nerede görülmüş?
- Ne var yani diye çıkışmış hoca. Demin bir kuşu
on beş altına sattılar.
- Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan gibi
konuşuyor o.
- Olsun demiş Hoca. O konuşursa bu da düşünür!
 
YA TUTARSA?
Kimi insanlar olmayacak hevesler peşinde koşup
durur. Nasreddin Hoca böylelerine bir ders vermek
istemiş bir gün. Elinde koca bir bakraç yoğurt mayasıyla gölün kenarına gelmiş. Başlamış kaşık kaşık dökmeye:
- Ne yapıyorsun hoca? demişler.
- Göle yoğurt mayası çalıyorum demiş kıs kıs gülerek.
- Olur mu demişler göl yoğurt mayası tutar mı hiç?
Hoca cevabı yapıştırmış tabii:
- Ya tutarsa....
 
BUZAĞININ ANASI
Bir buzağı Hoca'nın bostanını harap etmiş. Ne var ne yok tepelemiş yaramaz buzağı. Hoca'nın fena halde canı sıkılmış. Eline bir sopa geçirmiş buzağının anası olan ineği kovalamaya başlamış:
- Yahu demişler bostanını buzağı harap etti. Sen
anasının peşinden koşuyorsun...
- Bilmez gibi konuşmayın demiş hoca. Çocuk ne
öğrenirse anasından babasından öğrenir...
 
iŞTE AYAKLARINIZ
Üç dört çocuk ayaklarını suya sokmuş oynarlarken Nasreddin Hoca'nın yanlarına doğru geldiğini görmüşler. Bir muziplik düşünmüşler hemen:
- Aman hocam diye bağırmış birisi. Ayaklarımız birbirine karıştı. Bir türlü bulamıyoruz.
- Ya demiş Nasreddin Hoca ben şimdi bulurum
onları.
Eline geçirdiği sopa ile başlamış su içindeki ayaklara vurmaya.
Çocuklar zıplayıp kalkmışlar sudan. Hoca gülmüş:
- Tamam mı demiş herkes ayağını buldu mu şimdi
 
HIRSIZIN HiÇ Mi SUÇU YOK
Bir gün Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış.
Birisi :
- Hocam demiş ne diye ahırın kapısına iyi bir kilit
takmadın sanki?
Bir başkası :
- Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor? Anlamadım hoca efendi diye konuşmuş.
Bir diğeri de :
- Hoca demiş kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nereden baksan dökülüyor.
Hoca kızmış:
- Yahu demiş iyi güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?..
 
YE KÜRKÜM YE
Hoca davet edildiği düğün ziyafetine gündelik elbiseleri ile gidince kimse kendine aldırış etmemiş.
Ne buyur diyen var ne otur diyen. Canı sıkılmış
Hoca'nın. Bir koşu evine dönüp bayramlık kürkünü
geçirmiş sırtına. Düğün yerine gelmiş. Onu Kürküyle görünce büyük bir saygı göstermişler. Baş köşeye oturtmuşlar. Önüne tabak tabak yemekler sıralamışlar.
Hoca kürkünün ucundan tutup çorba tasına daldırmış birden.
- Ye kürküm ye... diye bağırmaya başlamış. Şaşırıp sormuşlar:
- Ne yapıyorsun hoca efendi kürk yemek yer mi hiç?
Hoca cevabını vermiş sorunun:
- Madem ki bütün saygı ve ikram kürküme yapılmıştır. Öyleyse yemeği de o yesin!
 
Süpermen

Adamcağız hayli alkollü ve de bitkin üstelik gecenin saat üçünde evine
gelir. Karısı son derece zinde duruma kesinlikle hakim kocasını
sorgulamaya başlar.

- Söyle bakalım Süpermen. Neler yaptın bu akşam?
- Valla karıcım patronla beraber müşterileri yemeğe çıkarttık.
- Eeee sonra ne yaptınız süpermen?
- Oradan striptize gittik. . . Ben sadece seyrettim.
- Yani sen bir şeyler yapmadın değil mi süpermen?
- Ben hiç bir şey yapmadım ama sen niye bana ikide bir süpermen diyorsun?
- Valla ben donunu pantolonunun üstüne giyen bir seni bir de süpermeni
gördüm.
 
Hangisi Evli ?

Öğretmen öğrencilere sormuş :
- Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş
kaldı ?
Birisi 4 kuş kalır deyince başka bir çocuk hemen atılmış :
- Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar ağaçta hiç kuş kalmaz...
Öğretmen bunun üzerine :
- Cevap yanlış ama stilini sevdim demiş. Çocuk:
- Öğretmenim ben de bir soru sormak istiyorum. Ellerinde dondurma olan
3 bayan var. Biri dondurmasını yalıyor öbürü emiyor diğeri de
ısırıyor. Bu bayanlardan hangisi evlidir ?

Öğretmen düşünmüş düşünmüş...
- Emerek yiyen evlidir demiş. Çocuk :
- Hayır öğretmenim parmağında alyansı olan evlidir. Ama ben de sizin
stilinizi sevdim.
 
Doktor Temel

Kadın rahatsızlığı bulunan oğlunu doktora götürmüş:
- Doktor bey oğlum rahatsız.
- Nesi vardur ?
- Bacakları çarpık kolları tutmuyor gözleri iyi görmez ve de pek iyi
işitmez.

Temel bunun üzerine kadına döner:
- Lütfen soyinun sonra da uzanun der.

Kadın şaşkın bir vaziyette
- Doktor bey hasta olan ben değilim oğlum hasta.
- Ula anladum da uşağu tüzeltmek yenisini yapmaktan taha zo
 
KIL
Temel çok acıkmış bir gün yeni açılan bir lokantaya gitmiş. Hemen girer girmez masaya oturmuş ve bir tabak mercimek çorbası istemiş. Aradan 15 dk.
geçtiği halde çorba gelmeyince Temel tekrar istemiş. Fakat hala gelmiyormuş.
Bu sırada Temel' in gözü yan masaya takılmış. Gazete okuyan adamın önünde dolu tabakta çorba bekliyormuş. Temel hemen çaktırmadan çorbayı yürütmüş ve içmiş. En sonuna gelince bir de bakmış ki; dibinde bir kıl. Çorbayı geri tekrar tabağa kusarak boşaltmış. Bu sırada adam kafasını gazeteden kaldırmış ve:
-Ne o birader dibindeki kılı sen de mi gördün demiş.


ıykk ve muha
 
Baba ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz bilgisayar dedin bilgisayar aldık ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik gitar kursu müzik aletleri ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki senin kitaplarını karıştırıyordum birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."
 
soba

Fizikçi matematikçi kimyacı jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."
 
Genç adam yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur.
75 yaşındaki amca karısından bir fincan daha çay isterken:
-'Çiçeğim bir bardak daha verir misin?' der.
Sonra da:
-'Peteğim şekersiz lütfen' diye ekler.
65 yaşındaki tatlı karısının getirdiği tavşan kanı çayı alırken de:
-'Bebeğim sana çok zahmet oldu' diye ekler.
Genç adam yaşlı amcanın karısı için kullanıldığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir: -'Amcacığım kaç yıllık evlisiniz?' diye sorar.
Yaşlı ama dinç adam:
-'40 seneyi geçtik evladım' der.
Genç adam: 'VAllahi maşAllah Allah muhabbetinizi arttırsın. Sürekli çiçeğim peteğim bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba?'
Yanakları pembeleşen teyze:
-'Doğru birkaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor' deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek:
-'Şiiişşşt çaktırma! 2 sene önce adını unuttum hâlâ hatırlayamıyorum
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst