Dev Fıkra Arşivi ! . . .

matematik


Matematikten sürekli zayıf notlar alan çocuğu ailesi bir faydası olur düşüncesiyle Katolik okuluna gönderir.
Bakarlar ki çocuk hep tam not almaya baslar...
Sebebini merak edip sene sonunda çocuğa sorarlar:
"Ne değişti?"
Çocuk cevap verir:
"Okulun ilk gününde artı işaretine çivilenmiş adamı görünce durumun ciddiyetini anladım
 
Basbakan Erdogan dis destek aramak icin
ingiltereye ziyarete
gitmis.
Ziyareti sirasinda Kralice tarafindan cay icmeye davet edilen
Erdogan
Kraliceye kendi liderlik felsefesinin ne oldugunu sormus.
Kralice de "cevremi akilli insanlarla doldurmak" cevabini
vermis.Erdogan bunun uzerine kraliceye cevresindeki insanlarin
akilli olup olmadiklarini nasil ayirt ettigini sormus. Kralice
"onlara dogru sorulari sorarak ayirt ediyorum" diye yanitlamis ve "izin verin
gostereyim" demis. Kralice hemen Tony Blair'i aramis ve: "Sayin Basbakan lutfen bu soruya cevap verin:Annenizin bir cocugu var babanizin bir cocugu var ve bu cocuk sizin ne kiz ne de erkek kardesiniz. Kimdir bu? "diye
sormus. Tony Blair: "Bu benim majesteleri" diye yanitlamis.
Kralice: "Dogru.Tesekkurleriyi calismalar Blair" demis ve
Erdogan'a donerek:"Gordunuz mu sayin Erdogan?" "Evet majesteleri cok
tesekkur ederimbu metodunuzu kesinlikle kullanacagim" diyerek oradan ayrilmis.
Yurda donup hemen Unakitan'i yanina cagiran Erdogan
"Kemal abi sana soracagim bir soruyu cevaplamani istiyorum"
demis. Unakitan : "Tabii efendim nedir?"
Erdogan:"Annenin bir cocugu var babanin bir cocugu var ve bu cocuk senin
ne kiz ne de erkek kardesin. Kimdir bu?"
Unakitan saga bakmis sola bakmis dusunmus tasinmis ve en sonunda:
"Efendim bunu biraz dusunup sonra size cevap versem?" demis.Erdogan kabul
etmis ve Unakitan oradan ayrilmisvakit kaybetmeden
Bakanlar Kurulunu toplantiya cagirmissaatlerce bu soru uzerinde dusunmus ama
kimse bir cevap bulamamis.
En sonunda Kemal Unakitan Kemal Dervis'i aramis ve durumu acikladiktan
sonra:"Annenizin bir cocugu var babanizin bir cocugu var ve bu cocuk
sizin ne kiz ne de erkek kardesiniz. Kimdir bu?"
Dervis: "Bunda bilemeyecek ne var tabii ki benim!" diye
yanitlamis. Cevabi alan Unakitan hemen Tayyip'i arayarak: "Cevabi buldum efendim kim
oldugunu biliyorumSayin Kemal Dervis" demis.
Tayyip buyuk bir hayal kirikligiyla cevap vermis:
"Yanlis cevap Kemal Abi Dogru cevap Tony Blair idi."
 
Of'lular toplanmışlar av tüfekleriyle Rusya'ya doğru ateş ediyolar. Bunu gören hacının biri;

- Ula oflular ne yapaysunuz aburaya.

-Rusyaynan savaş edeyruk haci.

- Ula av tüfeğiynen savaş olurmu hiç.

-Ya ne edcez haci emmi.

- Çekilin ordan bu benim işim.

- Bi gürgen ağacı kesin.
Oflular bi gürgen ağacı keserler.

- İçini oyun.
Oyarlar.

- İçini saçma barutla doldurun.
Doldururlar.

- Fitilini koyun ucuna bide büyük demir.
Oflular hepsini yapar.

Hacı;
- Şimdi fitili ateşleyin.
Fitili bi ateşlerler. Büyük patlama 100 oflu şehit.

Fikri veren hacı;

- Ha burda 100 ölü varısa rusyanın anasını ağlattık.
 
Mehmet ile Handan öğrenci olup aynı evi paylaşmaktadırlar.
Bir gün Handan ve Mehmet Mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet'in annesi akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup olmadığını merak eder. Aklını okumuşcasına Mehmet annesine der ki:
Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız ötesi yok.
Akşam yemeğinden sonra Mehmetin annesi evine döner.
Aradan bir iki gün sonra Handan der ki:
Mehmet annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar:
Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım. Oturur ve yazar:
Anneciğim gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum ama almadın da demiyorum.
Fakat konu şu ki: Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp.
Sevgiler oğlun Mehmet.
Bir hafta sonra Mehmet'in annesinden mektup gelir:
Sevgili oğlum:
Handanla yatıyorsun demiyorum ama yatmıyorsun da demiyorum.
Fakat konu şu ki:
Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu.
Sevgilerle annen...
 
NASRETTİN HOCA
Nasreddin Hoca'nın birbirinden güzel fıkraları bize iyiliğin dürüstlüğün ve hoşgörünün yollarını gösterir. Bilgi görgü ve hikmet dersleri verir. Nasreddin Hoca konuşmaya başladığında herkes susup onu dinler. Fıkraları dünyanın her yerinde duyan herkesi güldürür düşündürür. Gerçekten bu fıkralar sadece güldürmek için değil daha çok düşündürmek ibret vermek için anlatılır. 13. yüzyılda yaşadığı sanılan Nasreddin Hoca
aradan geçen yüzyıllara rağmen hala içimizde yaşamakta ve herkes tarafından sevilmektedir
O bütün kötülüklere düşman bütün iyiliklere dost samimi dindar ve keskin zekalı bir insandır Fıkralarını okuyalım öğrenelim: Az gülelim çok düşünelim.
 
KARNE

Birgün hasan koşarak odaya girdi ve elindeki karneyi babasına uzattı babası karneye şöyle bir göz attı.

--İyi bir iş yapmışsın gibibu karneyi bana göstere biliyorsun. şu karnenin haline bak. beden eğitimi dersinden başka iyi not varmı şunda? dedi.

Hasan cevabı yapıştırdı ;

--Ama babacığım kızma. Bu benim diil. Seninkitaplarının arasında buldum.eski bir karnenmiş.
 
İLKGÜN

Anne sorar:

--Ne haberokulda ilk günün nasıl geçti?

Çocuk cevap verir:

--Ne! İlk gün mü?Yarın da mı gidicem.
 
İMZA

Veli ile babası konuşurlar:

--Babacığımkaranlıkta yazı yazabilir misin?

--Sanırım.Ne yazmamı istersin?

--Karneme adını yazıp imza atarmısın!
 
CİMRİ


Cimri bir adam ölüm döşeyinde son dakikaların yaşıyormuş. Etrafındakilerle arasında şu konuşmalar geçmiş:

--Anneniz burda mı?

--Evet baba.

--Canan buradamı?

--Buradayım baba.

--Küçük kızım sinem.

--Evet baba.

--Büyük oğlum nazmi?

--Burada.

--Küçük oğlum metin?

--Buradayım baba.

Peki dükkanda kimi bıraktınız yahu!
 
BEN DE


Balıkçıyla bir müşterisi konuşurlar:

--Hamsinin fiyatı ne kadar?

--50 kuruş

--Karşıdaki balıkçıda40 kuruş.

--Sende git ordan al.

--Orada kalmamış

--Bende de kalmasa ben 20 kuruşasatarım
 
24 SAATTİR

Doktor ile hastasıarasında şöyle bir telefon konuşması geçer:

--Sana bir kötü birde daha kötü bir haberim var.

--Nedir kötü haber?

--Malesef 1 günlük ömrünüz kaldı

--Delirdinmi doktor bundan kötü haber mi olur!

--Daha kötü haber ise size 24 saattir ulaşmaya çalışıyorum ancak buldum.
 
ASETİLSALİSİLİK ASİT

Eczacı ile bir müşterisi konuşurlar:

--Sizde asetilsalisilik asit varmı?

--Bey efendi şuna aspirin desenize!

--Malesef bir türlü ezberleyemedim şunun adını.
 
MEMLEKETTEN HABERLER


-merhaba komşu ben yokken köyde neler oldu?

-Köye kurtlar çakallar indi sizin çilli horozu yediler.

-çilli horozun başında karabaş yokmuydu?

-eşek dağda karabaşa çifte attı öldü.

-eşek ahırda diilmiydi?

-Babanın tabutunu taşımak için çıkarıldı.

-Babam öldümü?

-****** ölümüne dayanamadı oda öldü.

-Anam damı öldü? desene ocağım söndü!!!

-gelirken sizin evin önünden geçtim ev ile birlikte ocağınızda yanıyodu
 
NEDEN

Yaşlı kadın yaramaz torunu Özcana soraru kibritlerin hiçbiri neden yanmıyor?

Özcan hayretle cevap verir:

--Ama nasıl olur nineciim? az önce ben denedim hepsi yandı.
 
İŞ ARANIYOR

İş baş vurusunda bulunan bir adamla şirketin görevlisi konuşmaktadırlar:

--Neden iş arıyorsunuz?

--İşsiz olduğum için.

--Mesleyiniz nedir? (ne iş yaparsınız)

--Pariste timsah avlarım.

--İyi ama kardeşim pariste timsahbulunmaz ki.

--Ben niye işsizim zannediyosun

yapılan yorumlara göre devamı gelicek. Beyendiyseniz bir teşekkür yeter
 
iŞE YARAR ŞEY
Bir gece yarısı derin bir uykuya dalan Hoca'yı hanımı telaşla uyandırır. Hoca uykulu uykulu sorar:
- Ne var hanım? Ne diye uyandırıyorsun beni?
Hanımı:
- Kalksana efendi der korkulu bir sesle. Aşağı katta tıkırtılar duyuyorum. Eve hırsız girdi galiba.
Hoca hiç aldırış etmez;
- Merak etme hanım der eğer işe yarar bir şey bulursa gidip alırız elinden!.
 
DÜNYANIN DENGESi
Hoca'nın her sorunun altından kalktığını duyan bir adam:
- Benim soruma bir cevap bulamaz diye öğünür.
Günlerden bir gün yolda karşılaşırlar. Adam sorar :
- Hocam der söyler misin sabah olupda insanlar evlerinden çıkınca ne diye hep aynı yöne gitmezler de kimi o yana kimi bu yana gider?
Hoca hemen cevabını verir sorunun:
- Yahu efendi der herkes aynı yöne gidecek olursa dünyanın dengesi bozulurdu!.
 
YEMEĞİN BUGUSU PARANIN SESi
Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçıdır. Öbürü ise boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış:
- Hocam demiş bu adamdan davacıyım ben. Dükkanın önünde kuru fasülye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde bir somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasülye buğusunun ücretini istedim vermedi.

Hoca anlatılanları dikkatle dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar? diye sorar.
- Evet der fakir adam.
- Öyleyse para keseni çıkar bakalım.
Zavallı fakir Kadı efendiye karşı gelemez. İçinde üç beş akçe bulunan kesesini hocaya uzatır.
Hoca bu sefer aşçıyı çağırır yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar. Sonra da :
- Haydi der aldın işte alacağını!
Aşçı: - Nasıl olur? diye şaşkınlığını belli eder. Paramı
vermediniz henüz.
Hoca cevap verir:
- Fazla uzatma der yemeğin buğusunu satan paranın da sesini alır elbet!...
 
PAPAZIN SAKALI
Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Hoca'nın karşısına.
- Bütün dünyayı dolaştım sorularıma cevap
veren kimse çıkmadı. Bir de sana sorayım Hoca
- "Söyler misin kaç tane yıldız var gökyüzünde?"
Hoca cevap verir :
- Bir eşeğin kılları kadar...
- Nasıl cevap bu der papaz eşeğin kılları sayılır mı hiç?
- Peki der hoca gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
Papaz:
-İkinci sorumu bil bakalım. Sakalımda kaç tane kıl
vardır benim?
Hoca yine cevap verir:
- Eşeğin kuyruğunda kaç kıl varsa o kadar.
- Nereden biliyorsun diyecek olur papaz. Hoca şöyle anlatır:
- İnanmazsan otur şuraya. Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir senin sakalından. Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin kuyruğunda hala kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız.
Papaz sus pus olup sıvışır hemen..
 
KIYAMET KOPACAKSA
Hoca'ya bir oyun oynamak isteyen üç beş komşusu:
- Hocam derler duyduk ki yarın kıyamet ko
pacakmış. Gel senin şu kuzuyu kesip yiyelim.
Söyleyene inanmadığı halde:
- Olur der hoca dediğiniz olsun. Bir dere kenarında kızartır yeriz.
Güle oynaya derenin kenarına gelirler. Kuzu kızartılırken Hoca :
- Haydi der ırmağa girip serinleyin biraz. Hava
çok sıcak.
- Hay sağ olasın Hoca derler. Sen hele kuzuyu kızartıver.
Sonra soyunup ırmağa girerler neşeyle.
Onlar yıkanıp eğlenirken hoca hepsinin elbisesini
ateşe atıp bir güzel yakar.
Adamlar dereden çıkıpda olanları anlayınca :
- Yahu hocam derler ne yaptın sen? Şimdi nasıl
döneceğiz köye?
- Bu kadar üzülmeyin canım der hoca gülerek.
Nede olsa yarın kıyamet kopacak. Elbiseye ne gerek
var..
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst