bir arşivde benden inanılmaz fıkralar

Kurt borsacı, genç borsacıyı yanına almış, işin inceliklerini anlatıyor. Bütün önemli konular gibi, bu konu da parkta yürüyüş yaparken konuşuluyor. Yaşlı kurt borsacı anlatıyor :
- Durumu değerlendirirken, kafanda ne kadar risk karşısında ne kazanıyorum hesaplarını iyi yapacaksın... Mesela bak şuraya bir köpek pislemiş, normalde iğrenç ama sana "parmağını değdir ve yala, karşılığında bir milyar veririm" dediğimde bir fırsat şekline dönüşür değil mi?
- Elbette.
- Haydi bakalım, bir milyar veriyorum parmağını değdir ve yala. Genç denileni yapar, ihtiyar borsacının anında saydığı bir milyarı cebe atar, yürüyüş devam eder.
- Peki ben size bir milyarınızı geri almanız için şu köpek pisliğine parmağınızı değdirip yalamanızı söylesem... Yaşlı kurt hemen yapar ve bir milyarı geri alır. Yan yana yürümeye devam ederler... Genç:
- Ceplerimizdeki para aynı, ikimizin de ağzında köpek pisliği tadı var. Ne fark etti? Diye sorunca yaşlı kurt borsacı cevap verir :
- Öyle deme; iki milyarlık işlem hacmi yarattık!
 
Zamanın birinde Erzurum'dan bir grup insan hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van'a gelmişler. Van'ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler. O köyün de imamı yokmuş. Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum'dan çıkıp hacca giden bu topluluktan birini imam yapmaya karar vermişler. Bu insanlar hacca gidiyorlarsa boş insan değillerdir diye düşünmüşler. Nitekim tekliflerini içlerinden birisi kabul etmiş. Her yıl 400 koyun verilecekmiş imama. Adam hacca gidip masraf yapacağıma burada kalıp yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum diyerek işe başlamış. Köylü camide toplanmış namaz kılınacak. Sayın imam başlamış namazı kıldırmaya :
- Erzurum’dan çıktım yola Van'da verdim mola 400 koyun verdiler bana, Allahuekber...
Bu günlerce aynı biçimde devam etmiş. Köylü bu işe biraz şaşırmış ve konuşmuşlar aralarında :
- Daha önceki imam mı yanlış kıldırıyordu, yeni imam mi yanlış kıldırıyor? Bunu gidip Müftüye soralım.
Sayın müftü meşhur Of’lu... Müftüye gelen halk her şeyi anlatmış. Müftü köylüye dönerek :
- Siz şimdi hiç imama çaktırmadan köyünüze dönün ve namaz vakti camide toplanın ben de namaza geleceğim, diye emir verir. Herkes köyüne döner ve namaz vakti cemaat camide toplanır. Tabi ki Sayın müftüde camidedir. İmam namazı kıldırmaya başlar.
Birinci rekat :
- Erzurum’dan çıktım yola, Van’da verdim mola, 400 koyun verdiler bana, Allahuekber... der hoca. Arkadan "öhö.. öhö!..” şeklinde bir ses duyulur. İmam yakalandım herhalde diye korkmaya başlar. İkinci rekatta sözlerinde biraz değişiklik yapar :
- Erzurum’dan çıktım yola, Van'da verdim mola, 400 Koyun verdiler bana, yarısı sana yarısı bana... Allahuekber...
Namaz bitince köylü Müftüye dönerek “İmam efendi namazı doğru mu kıldırıyor? diye sorar. Müftünün cevabı :
- Haçen birinci rekatta biraz şaşirdi ama ikinci rekatta işi düzeltti...
 
Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı lüks spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düsünür ama bulamaz neyse der arabadan inmek için kapıyı açar. Bu sırada yoldan hızla geçen bir kamyon açık kapıyı kopartır atar. Avukat derhal polisi arar.. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasına bile fırsat bırakmadan avukat haykırmaya başlar. Daha dün aldığım süper lüks arabam mahvoldu. Şimdi kaportacı ne kadar ince iş görse de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmeli... Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirir. Polis bıkkın bir şekilde başını sallar ve adamla konuşmaya başlar :
- Siz avukatların bu kadar materyalist olmalarını bir türlü anlayamıyorum. Sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor.
- Nasıl söylersin böyle bir şeyi? Diye bağırır adam polise. Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar.
- Kazada sol kolun dirseğinin altından kopmuş, görmüyor musun? Sen burada durmuş bana kaportacıdan bahsediyorsun. Adam bunu duyar duymaz panikler ve bağırmaya başlar :
- Aman Allah’ım! Rolex'im de gitmiş.
 
FBI eleman alımı için duyuru yapar. Üç kişi başvurur. FBI binasında adayların hepsiyle tek tek görüşmeler yapılmaktadır. İlk adam içeri alınır ve şu konuşmalar geçer :
“Karını seviyor musun?" "Evet, efendim" "Ülkeni seviyor musun?" "Evet , efendim" Konuşmalar biter ve yetkililer adama :
- Pekala , biz karını da getirdik. Şu an yan odada, derler ve masanın üzerine bir tabanca koyarlar.
- Şimdi odaya gir ve karını öldür! Adam silahı alır yan odaya geçer. 5 dakika hiç ses duyulmaz. Adam tekrar ilk odaya geri döner. Kravati gevşemiş, ter içinde kalmıştır. "Yapamayacağım efendim." der ve orayı terk eder.
İkinci adam içeri alınır. Aynı sorular sorulur, aynı yanıtlar alınır ve ona da içeri girip karısını öldürmesi söylenir. Adam yapamayacağını söyler ve ayrılır. Son adam girer. Aynı sorular sorulur aynı cevaplar alınır. Ona da içeri girip karısını öldürmesi söylenir. Adam içeri girer. Beş on saniye sonra içerden silah sesleri gelmeye başlar. FBI elemanları “sonunda
 
Dört samimi arkadaş aynı arabada yolculuk ederken trafik kazasında ölürler. Azrail "Türk cehennemine mi yoksa avrupa cehennemine mi gitmek istersiniz?" diye sorar. Azrail’e "Fark nedir?" diye sorarlar. Azrail "Avrupa cehenneminde her gün bir kepçe Türk cehenneminde ise her gün bir kova tezek yersiniz" der. Üç tanesi "biz Türk doğduk, Türk ölürüz" der. Bir tanesi ise uyanıklık edip Avrupa cehennemini seçer. Ve aradan epey zaman geçer Avrupa cehennemindeki adam artık kepçe kepçe tezek yemekten bıkmıştır, arkadaşlarının durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyarete gider. Arkadaşları şen şakrak gülerek karşılarlar onu. Dayanamaz sorar: "Ben bir kepçesini hazmedemezken siz her gün bir kova tezek yiyip nasıl bu kadar neşeli olursunuz?". Arkadaşları bu soruya cevap verirler :
- Oğlum burası Türk cehennemi, bir gün tezek olur kova olmaz bir gün kova olur tezek olmaz. Anlayacağın 3 aydır bir b.. yediğimiz yok
 
Bir Yahudi, bir Hıristiyan ve bir Müslüman kimin daha çok dindar olduğuna dair tartışıyorlarmış...
- Çölün ortasında devemin üzerinde gidiyordum, aniden, nereden geldiği belli olmayan çok büyük bir kum fırtınası koptu. Devemin yanına uzandım. Deveyle birlikte kumlara daha çok gömüldükçe, gerçekten sonumun geldiğini düşündüm ama, Allah 'a inancımı yitirmedim. Dua ettim, dua ettim... Aniden etrafımdaki on millik alanda fırtına durdu, rahat rahat yolculuğumu tamamladım, demiş Müslüman. Bunun üzerine Hıristiyan başlamış anlatmaya :
- Bir gün okyanusta küçük bir kayıkta balık tutarken, dev bir fırtına koptu. 2 metre boyunda dalgalar! Gerçekten sonumun geldiğini sandım. Tanri 'ya dua ettim, dua ettim... Sonra etrafımdaki on millik alanda fırtına dindi, ben karaya çıkabildim. Yahudi konuşulanları hayretler içinde dinliyormuş. Aniden geçenlerde yaşadığı olay aklına gelmiş ve anlatmaya başlamış :
- New York şehrinin ortasındayım. Yerde siyah bir çanta gördüm. Çantanın içi tıka basa dolar dolu. Biliyorsunuz Cumartesi günü bizim bu kutsal günümüzdür ve paraya el sürmemiz yasaktır. O parayı Cumartesi bulduğum için gerçekten sonumun geldiğini düşündüm. Ama, inancımı yitirmedim. Dua ettim, dua ettim... Aniden, etrafımdaki on millik alanda Salı oldu.
 
Kadın bebeğiyle otobüse binerken otobüs şoförü kendini tutamayıp şöyle demiş: - Aman Allah’ım ne kadar çirkin bir bebek... Kadın sinirle biletini kutuya basmış, en arka tarafta, bir adamın yanındaki boş yere oturmuş. Adam kadına dönmüş ve şöyle demiş
- Özür dilerim. Acaba az önce şoförle aranızda ne geçti?Kadın :
- Terbiyesiz adam hakaret etti. Adam bunun üzerine :
Ben avukatım. Bir kamu görevlisi görev başında hakaret edemez. Suç teşkil eder, dedi. Kadın :
- Doğru. Gideyim de şunun ismini falan alayım. Adam çok kibardır ve şöyle der :
- Merak etmeyin, ben maymununuza göz kulak olurum.
 
İki sarışın, anahtarı içeride unuttukları için arabanın kapısını telle açmaya çalışırlar. Biri digerine :
- Çabuk ol, yağmur başladı, ıslanıyorum" der. Diğeri bunun üzerine :
- Aptal sarışın dedikleri bu olsa gerek... Ne fark eder? İçerde de ıslanacaksın...
- Aaa hakkaten yaa. Bizim arabanın üstü açık...
 
Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş: Güm Güm Güm.. İçeriden seslenmişler:
- Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses:
- Biz İstanbul’u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! Cennet'e hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: Güm Güm Güm... İçeriden sormuşlar:
- Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses:
- Biz İstanbul’u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hemen cevaplamışlar:
- Hadi len! Onlar 40 yıl önce geldi! Dışarıdan yine ses gelmiş:
- Biz mehter takımıyız ancak geldik!
 
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir hastanın oturmuş, birşeyler yazdığını gördü :
-Kolay gelsin, ne yazıyorsun?
-Mektup yazıyorum efendim.
-Yaaa...Kime yazıyorsun?
-Kendime..
. -Peki, ne yazılı mektupta?
-İlahi doktor bey, deli misiniz siz? Mektubu daha almadım ki...İçinde ne yazdığını bileyim.
 
Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca şu cevabı verdi :
-Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!!!
 
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında :
-Şunlara son bir test yapalım da gorelim akılları başlarına gelmiş mi, demişler.Bunun uzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve :
-Buyrun beyler, yiyiniz, demişler. Delirlerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi
- Dur ne yapyosun, önce kaçanları yiyelim, öburleri nasıl olsa duruyor!
 
İki arkadaşın, bir kedisi varmış. Birisi :
-Zavallı kedi çok kirlenmiş ben onu yıkayayım, demiş. Diğer arkadaşı :
-Hayır yıkama yoksa ölür, demiş. Bizimki dinlememiş ve kedi'yi yıkamış ve kedi ölmüş. Arkadaşı :
-Ben sana demedimmi kedi ölür diye, demiş. Cevap şu :
-Ama ben kediyi yıkarken ölmedi, sıkarken öldü.
 
Osmanli Zamaninda Bİr PadİŞahin Çok Çİrkİn Bİr Vezİrİ VarmiŞ.vezİr O Kadar Çİrkİn O Kadar ÇİrkİnmİŞkİ Onun YÜzÜne Bakan Hemen YÜzÜnÜ Gerİ ÇevİrİyormuŞ.bİr GÜn PadİŞah Vezİrİnİ Huzuruna ÇaĞirmiŞ.padİŞah: Ya Vezİr!sen Ne Kadar Çİrkİn Bİr Adamsin BÖyle.doĞrusu Karina Çok Aciyorum Senİn. DemİŞ.. Vezİr Derİn Bİr İÇ Çekerek: Ahhh PadİŞahim Ah.sİz Karimi Bİr GÖrseydİnİz,asil Bana Acirdiniz..demİŞ.
 
Pahalı Papağan
Bir gün bir adam bir papağan almak ister ve bir phet shop'a girer.Gözüne bir papağan kestirir ve bu papağanın fiyatını sorar.
- Afedersiniz, bu papağan kaç para?
Diye sorar. Satıcı..
- 500 Milyon, der. Adam
- Alla alla niye bu kadar pahalı?
- Bu papağan inglizce biliyor efendim.
Diye yanıtlar satıcı.Adamo papağanın yanındaki bir başka papağanın fiyatını sorar.Satıcı..
- 1 Milyar, der
Adam..
- Peki bu niye diğerinden daha pahalı?
Satıcı...
- Bu papağan iki dil biliyor efendim, o yüzden
Adam başka bir papağanın fiyatını sorar. Satıcı..
- Bu papağanda iki milyar, der.
Adam..
- Peki bu niye diğerlerinden daha pahalı?
Satıcı...
- Bu papağan beş dil biliyor ve dört işlem biliyor efendim, der
Adam en köşede duran cılız ve bakımsız papağanın fiyatını sorar. Satıcı..
- Bu papağan beş milyar değerinde.
Der ve adam şaşkınlıkla sorar...
- Peki bu papağanın ne özelliği var?
- Bilmiyorum efendim, ötekileri buna müdürüm diye hitap ediyorlar..
 
Evli bir çift cadılar partisine davetliydi.Dışarıya çıkmak için hazırlanırlarken kadının migreni tuttu, evde kalmak zorundaydı.Kocasına, partiye yalnız gitmesini, onun eğlencesini bozmak istemediğini söyledi.Biraz tartıştıktan sonra adam kostümünü giydi ve partiye gitti kadın da birkaç aspirin alıp yattı. Biraz uyuduktan sonra kendini daha iyi hissederek uyandı ve partiye giderek kocasına sürpriz yapmaya karar verdi. Tam hazırlanırken "acaba ben yanında değilken kocam neler yapıyor" diye düşündü ve kocasının kendisini tanımaması için değişik bir kostüm giyerek partiye gitti. Oraya vardığında bir kenarda onu izlemeye başladı. Kocası arka arkaya değişik kızlarla ve onlarla çok yakınlaşarak dansediyordu, nereye kadar gidebileceğini görmeye karar verdi.Kocasına yaklaştı ,Onunla çok samimi bir şekilde dansetmeye başladı,kulağına dışarıya çıkabileceklerini fısıldadı. Arabalardan birine girerek seviştiler ve gece yarısından önce maskeler çıkarılmadan kadın eve gitti, kocasının dönüşünü beklemeye başladı. Adam sabaha karşı 01.00 sularında döndü ve doğru yatağa gitti. Kadin : "Parti nasıldı kocacığım" diye sordu, Adam da: "Sensiz hiç eğlenemedim tatlım" diye yanıtladı. Kadın, "inanmıyorum" diye cevapladı, "Bahse girerim çok eğlenmişsindir" Adam "Gerçekten hayatım. Partiye gittiğimde bazı arkadaşlarla sıkıldık, alt kata inip bütün gece poker oynadık. Fakat kostümümü ödünç verdiğim o Allah'ın cezası herif bir eğlenmiş, bir eğlenmiş, anlata anlata bitiremedi....
 
Köyün birine genç bir imamın tayini çıkar.Ve bu köyde bir kızla tanışır aşık olur.Durumu cemaateki bir kaç kişiye açar ve ne yapması gerektiğini sorar.Onlarda kızın babası aşırı solcudur.imama asla kız vermez derler.Ama imam dinlemez.alır eline çikolatasını kızın kapısına gider.ve haliyle babası imamı evden kovar.İmamdaçaresiz evine gelir sabah ezan okumak için camiye gider ve derki;
Şimdi bu ezanı sevipte kavuşamayanlar için okuyorum.
 
Temel Ehlİyet Kursuna YazilmiŞ Kurs GÖrevlİsİ Temele Sadece Bİr Soruya DoĞru Cevap Verebİlİrse Ehlİyet AlabİleceĞİnİ SÖylemİŞ. Kurs GÖrevlİsİ:gece Yolda Arabanla Gİdİyorsun. Yol Karanlik KarŞidan Bİr IŞik Gelİyor Bu Nedİr?
Temel:bİr Motorsİklettİr. DemİŞ Ve Ehlİyetİ Almaya Hak KazanmiŞ. Bİr İkİ Ay Sonra Temel Kaza YapmiŞ Ve Hastaneye KaldirilmiŞ. Temelİn Ehlİyetİ BaŞariyla AldiĞina İnanan Kurs GÖrevlİsİ Temele SormuŞ "senden BÖyle Bİrkaza Beklemİyordum Olay Nasil Oldu Anlatirmisin" Temel:gece Yolda Gİdİyordum Yol Karanlikti KarŞidan İkİ Tane Motorsİklet Gelİyordu Bende İkİsİnİn Arasindan GeÇmek İstedİm MeĞer O Gelen İkİ Motorsİklet DeĞİl Bİr ArabaymiŞ
 
Ameliyat
İki sevgili bir ağacın gölgesinde oturuyorlarmış. Kız birden sevgilisine, sana ameliyat olduğum yeri gösteriyim mi der. Adamın ağzından salyalar akarak göster der. Kız :
- Şu karşıki bina...
 
Köyün birinde Ahmet isimli herkes tarafından sevilen biri varmış. Birgün kahvede otururken televizyonda Süleyman Demirel'i görmüş sesli bir şekilde bu eskiden bana abi derdi demiş. Köylüler yapma Ahmet abi onu nerden tanıyorsun demişler. Ahmet abi ispatlamak için hadi o zaman Ankaraya gidelim demiş. Dedikleri gibi Süleyman Demirel Ahmet abiyi görmüş ve eline sarılıp abi hoşgeldin demiş. Köylüler şaşkın bir şekilde köyüne dönmüş aradan bir kaç gün sonra Ecevit'i televizyonda görmüş köylülere her gördügü yerde elimi öper demiş ve köylüler hadi anladık Süleyman'ı da bunu tanıyor olamazsın demişler, girmişler iddaya ve başbakanlığa gitmişler. Herşey Ahmet abinin dedigi gibi olmuş. Köylüler çok şaşırmışlar ve köylerine dönmüşler. Birgün televizyonda Bush'u görmüşler ve Ahmet abi benden çok çekinirdi Bush demiş. Köylüler hadi Ahmet abi onları anladıkta bu Amerikada demişler, olmaz öyle şey... Amerikaya gitmişler Ahmet abi Beyaz Saraya girmiş diğer köylüler dışarda bekliyormuş uzun bi süre Ahmet abi çıkmayınca meraklanmışlar ve yanlarından Micheal Jordan geçiyormuş. Kardeş senin boyun uzun şurdan bi zıplada içerde kimler var diye sormuşlar. Adam sıçramış ve demişki valla biri Ahmet abi, diğerlerini tanımıyorum...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst