bir arşivde benden inanılmaz fıkralar

Bir kel, bir kör, bir de topal yolda yürüyorlarmış. Yanlarından çok hızlı araba geçmiş. Kel :
- Bak şu hayvana, demiş. Topal :
- Ben onu bir koşuda yakalar gelirim, demiş. Körde
- Boşuna koşma ben onun plakasını aldım zaten demiş.
 
Bir gün üç adam namaza gitmiş. Tam namaz esnasında birinin etrafında arı dolaşmaya başlamış. Adam bundan çok rahatsız olmuş ve demiş ki:
- Yahu etrafımda bir arı var, rahatsız ediyor, namazı bozacak diye korkuyorum.
Yandaki :
- İyi de sen konuştun, namanazın zaten bozuldu, bari kov şunuda bizim namazımız bozulmasın.
Üçüncüsüde :
- Neyse ki ben size uyup konuşmadım, yoksa benim namaz da bozulacaktı...
 
Çok şık giyimli adamın biri New York şehrinin en iyi bankalarından birine girer. Sırasını bekledikten sonra, müşteri temsilcisinin önündeki koltuğa oturur ve utangaç bir eda ile ;
- Çok acele 5,000 dolara 3 haftalığına ihtiyacım var, bunu sizden hemen temin edebilir miyim diye sorar ?
Müşteri temsilcisi adamın giyiminden ve konuşmasından çok etkilenmesine rağmen, kendi bankaları ile daha önce hiç çalışıp çalışmadığı veya herhangi bir referansı olup olmadığı gibi beylik sorularını, ezberletildiği şekilde sorar. Adam bunun üzerine kibarca ve ezilerek bunların aslında hepsini kendisine temin edebileceğini, fakat çok acelesinin olduğunu ve müşteri temsilcisinin temkinli yaklaşımını da gayet anlayışla karşıladığını anlatır ve sorar :
- Benim aklıma bir çözüm yolu geliyor; kapınızın önünde 200.000 dolar değerinde Rolls Royce arabam var, bunu size teminat olarak bırakayım, 3 hafta sonra 5.000 doları ve faizini ödedikten sonra arabamı geri alırım, böyle bir çözüm sizce uygun mu?
Müşteri temsilcisi bunu hemen sevinçle kabul eder, adamın Rolls Royce''u bankanın garajına park edilir ve adam arzu ettiği 5.000 doları alıp gider. Adam 3 hafta sonra yine aynı müşteri temsilcisinin önüne gelir, borç aldığı 5.000 doları ve 3 haftalık süre için tahakkuk eden 15 dolar 42 cent faizi öder. Müşteri tam Rolls Royce''u ile bankanın önünden ayrılırken, müşteri temsilcisi biraz utanarak :
- Kusura bakmayın ama, sizin gibi bir beyefendi nasıl olur da, kredi kartı ile çekebileceği 5.000 dolar için 200.000 dolar değerindeki Rolls Royce arabasını rehin bırakıp 5.000 dolar kredi alır ?'' diye sorar. Bunun üzerine müşteri :
- Peki siz New York''da Rolls Royce'umun başına bir şey gelmeyeceğinden bu kadar emin olduğunuz ve 3 haftalık park ücretinin 15 dolar 42 cent tuttuğu başka bir park yeri biliyor musunuz? sorusuyla cevap verir.
 
Şapka satarak geçinen bir adamın yolu birgün ormana düşmüş... Bir süre yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış, bir agacın altına oturmuş. Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya dalmış... Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış... Bir de bakmış ki yanındaki sepet bomboş,
Şapkalar gitmiş!! Bir de kafasını kaldırıp ağaca bakmış ki, ağacın dallarında bi sürü maymun, her birinin kafasında adamın şapkaları... Adam düşünmeye başlamış: "Ben şimdi ne yapıcam, şapkaları bu maymunlardan nasıl alıcam...?"...Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bi bakmış maymunlarda adamın taklidini yapıyolar kafalarını kaşıyolar... Adam ellerini havaya kaldırmış , maymunlar da aynısını yapmışlar... Derken adam ne yapacagını bulmuş... Kendi başındaki şapkasını çıkartıp yere atmış, tabi maymunlar da kafalarındaki şapkaları hemen yere atmışlar... Adam böylece bütün şapkaları toplayıp sepetine koymuş... Aradan 50 yıl geçmiş. Artık adamın bir torunu varmış, o da dedesi gibi şapka satıcısı olmuş. Günlerden birgün onun da yolu aynı ormana düşmüş. Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış. Bir saat sonra uyanmış bir de bakmış sepetin içinde şapkalar yok! Derken tuhaf sesler duymuş bir de kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bi sürü maymun, hepsinin kafasında birer şapka. Adam düşünmüş: "Dedem yıllar önce bana bir hikaye anlatmıştı... Ne yapacağımı çok iyi biliyorum" Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar. Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da ellerini kaldırmış ve adam gülümseyerek kendinden emin bir tavırla başındaki şapkayı çıkarmış yere fırlatmış, o anda aymunlardan biri ağaçtan inmiş, adamın yere attığı şapkayı kapmış, adama da bi tokat atmış ve:
- Sadece senin mi deden var lan !
 
İsa Mesih, bir gün çölde gezinirken, ağlayan bir ihtiyar görmüş ve yanına yaklaşıp, derdini sormuş. İhtiyar:
-Kaybolan oğlumu arıyorum ama artık umudu kesmek üzereyim,
deyince İsa Mesih yaşlı adama acımış ve :
-Oğlunu beraber arayalım, demiş. Ve sonra sormuş :
-Peki, demiş, oğlunu tanıyacağımız bir işaret, bir iz var mı? Mesela doğum lekesi filan...
İhtiyar :
-Evet, oğlumun ellerinde ve ayaklarında çiviler vardı...
-İsa Mesih'in gözleri dolmuş ve haykırmış :
-Baba!!!
İhtiyar da haykırmış :
-Pinokyo!!!
 
Birgün James Bond'la Jann Claude Vann Damme karşılaşmışlar. James:
- Ben Bond, James Bond demiş. Damme ise ;
- Ben de Damme, Vann Damme, Claude Vann Damme, Jann Claude Vann Damme ,demiş..
 
Bir gün kahvede oturanlardan birisi demiş ki :
-Kahvenin önünden ilk önce erkek geçerse kahve, kadın geçerse süt içelim.
Kahvenin önünden Farih ürek geçmiş geçmiş, sütlü kahve içmişler.
 
Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olarak dünyaya dönünce,
Kruçev tarafından kabul edilmişti.Kruçev, hoşbeşten sonra Gagarin'e :
-Sana bir şey soracağım açık açık söyle, dedi.
-Yukarıda onu gördün mü?
-O dediğiniz kim?
-Canım söyletme işte beni! O'nu...Yani, Tanrı'yı gördün mü?
-Evet efendim...Çok yakınımda olduğunu her an hissettim.
Kruçev, eliyle hırsla dizine vurdu :
-Biliyordum zaten olduğunu! Bak Yuri...Bunu kimseye söylemeyeceğine bana yemin et.
Söylersen, bütün politikamız tepetaklak olur!
Aradan bir süre geçti.
Bu sefer Yuri Gagarin Papa tarafından davet edildi.Vatikan'daki görüşmede,
biraz hoş-beşten sonra Papa, Gagarin'e :
-Bak, evladım, dedi.Sana birşey soracağım.Yukarıya çıktığın zaman O'nu gördün mü?
Gagarin, ettiği yemini hatırlayarak :
-Hayır efendim, diye cevap verdi.Hiç birşey görmedim.
Papa hırsla elini dizine vurdu :
-Biliyordum zaten olmadığını! dedi.
Sonra Gagarin'e iyice sokularak kulağına şunları fısıldadı :
-Görmediğini kimseye söylemeyeceğine yemin et! Yoksa bütün politikamız allak bullak olur..
 
Adam arkadaşı ile sinemaya gitmiş. Bir süre sonra biri diğerine :
-Yahu baksana 16. Louis ileride oturuyor.
-Sen delirdin mi, adam öleli yıllar oldu.
-Emin misin?
-Evet eminim.
Aradan biraz zaman geçer ve bizimki yine arkadaşına döner.
-16.Louis'nin öldüğunden eminsin değil mi?
-Elbette.Yıllar önce öldü.
-Ama demin kımıldadı.
 
Clinton, Yeltsin ve Çiller şeytanın huzuruna çıkarlar.
Hepsi şeytana dileklerini söyleyeceklerdir o da onlara ne zaman gerçekleşeceğini söyleyecektir. İlk önce Clinton sorar :
-Amerika ne zaman her yönden tam olarak dünyanın hakimi olacak?, der. Şeytan da :
-50 yıl sonra, der. Clinton ağlamaya baslar :
-Ben göremicem, ben göremicem... Sıra yeltsine gelmiştir. O da sorar :
-Rusya ne zaman eski gücüne kavuşacak?. Şeytan cevap verir :
-100 yıl sonra. Yeltsin de başlar ağlamaya :
-Ben göremicem, ben göremicem... Sıra Çiller'e gelmiştir, O da sorusunu sorar :
-Ne zaman Türkiye'deki enflasyon düşecek?
Bu sefer şeytan ağlamaya başlar :
-Ben göremicem, ben göremicem!..
 
Bir yıldır hiç konuşmadığı karısından ayrılmak isteyen adama hakim sorar :
- Neden bu bir yıl boyunca karına hiçbir şey söylemedin?
Adam, ezik, cevap verir :
- Sözünü kesmek istemedim hakim bey
 
Adamın birisi Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan leopar geliyor, belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "Şimdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar lezzetli bir leoparmış, acaba bundan bir tane daha var mı?" Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakandaki ağaca tırmanmış. "Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leopardan nasıl kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış, leopar çok sinirlenmiş ve maymuna "atla sırtıma gidip şunu yakalayalım" demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla beraber hızla kendine geldiğini fark etmiş, "şimdi ne yapacağım" diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş, bunun yerine arkasını yine leopara dönerek kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş; "bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok”
 
Bir tavsan ormanda koşarken , esrar saran bir zürafa görür. Ona :
- Dostum Zürafa , içme bunu, sağlığına zararlı , koşalım form tutalım, der ve başlar bunlar koşmaya...
Biraz sonra kokain çekmeye hazırlanan bir fil görürler ve “fil arkadaşım, kokaini bırak, gel bizimle koş beraber form tutalım.” diyerek ikna eder.
Biraz koştuktan sonra kendine eroin enjekte etmeye hazırlanan aslanı görürler.
- Sevgili aslan kardeş, batırma kendine bunu , gel bizimle koş , sana da iyi gelir, der ve aslan yaklaşır tavsana ve yumruğunu indirir tavşanın suratına..
Diğerleri şaşkın :
- Niye yaptın bunu, o iyiliğimizi istiyordu.
Aslan cevap verir :
- Bu ***** her extacy aldığında ormanda deli gibi koşturuyor bizi
 
Donald Ramsfeld ölmüş ve cennete gitmiş .. Aziz Pederin karşısında cennetin kapısında dururken arkasında saatlerle dolu çok büyük bir kapı görmüş, ve sormuş :
- Bu saatler ne böyle?
Aziz Peder cevap vermiş :
- Bunlar yalan saatleri. Dünyadaki herkesin bir yalan saati vardır.. Her yalan söyleyişinde saatteki ibre hareket eder..
Ramsfeld :
- OO, peki bu kimin saati?
- Bu Azize Teresa'nın saati.. İbre hiçbir zaman oynamadı, yani hiç yalan söylememiş..
- İnanılmaz, demiş Ramsfeld. Peki bu kimin saati? Aziz Peder cevap vermiş :
- Bu Abraham Lincoln'ün saati. İbre iki kez hareket etti, yani Abe tüm yaşamında sadece iki kez yalan söyledi..
En sonunda Ramsfeld dayanamamış ve sormuş :
- Peki Bush'un saati nerede?
- Bush'un saati İsa'nın ofisinde, İsa onu vantilatör olarak kullanıyor...
 
Florida, Miami modası var ya sanatçılarımızda... Banu Alkan da atlamış gitmiş Miami'ye. Türkiye'de iken demişler ki, "Florida timsah cennetidir. Timsah orda çok ucuzdur." Hemen bir timsah derisi ayakkabı almak için dalmış ilk dükkana Banu... Seçmiş fiyat?.. Ateş pahası.. Tepesi atmış Banu'nun.. Tezgahtara bağırmış... "Şimdi gider, kendime bir timsah avlarım. O zaman daha uygun bir fiyatla timsah ayakkabım olur. "Hemen" demiş tezgahtar... "Hemen gidin.. Bir tane yakalayın ama.."
Banu dalmış, Florida'nın uçsuz bucaksız bataklıklarına... Akşam tezgahtar evine dönerken bir bakmış ki Banu... Elinde bir tüfek... Sulara dalmış.. 5 metre boyunda bir timsah da ona doğru yüzüyor. Kıyıda da 10, 12 timsah, sırtüstü çevrilmiş yan yana yatıyor. Çekmis tetiği Banu. Tam açık ağzından vurmuş hayvanı.. Sürükleyerek kıyıya çekmiş. Bin güçlükle sırtüstü çevirmiş ve öfkeyle bağırmış :
- Hay Allah kahretsin.. Bunun da ayakkabısı yok!..
 
Trafik polisi arabayı durdurmuş ve eğilip “ehliyet ruhsat lütfen” demiş. Şoför “Tabi buyurun” demiş ve ehliyet ve ruhsatını polise uzatmış. Polis bakmış bir problem yok.
- Peki demiş polis, çevre vergisi pulunu sormuş.
- Burada, buyurun demiş adam.
- İlk yardım çantanız var mı? demiş polis.
- Tabi deyip bagajı açmış adam. Polis bakmış içinde eksik yok.
- Yangın söndürücü?
- Burada buyurun.
- Zincir?
- Derhal çıkarayım buyurun.
Polis daha sonra tekrar sormuş :
- Mezdeke kaseti var mı?
Şoför çok şaşırmış.
- Evet var buyurun demiş.
Polis : Tamam siz onu takın teybe, sesini de açın demiş ve başlamış oynamaya.
Şoförün şaşkınlığı daha da artmış ve dayanamamış sormuş.
- Hayrola memur bey?
Polis cevap vermiş :
- Ee eşek değilsin ya artık takarsın bir 20 milyon...
 
Oymak beyi, izci adaylarını karşısına toplamış, onlara izciliğin ilkelerini anlatmaya çalışıyordu:
- Bakın çocuklar, dedi. Bir izci, her gün, hiç olmazsa bir kez birine yardımcı olmalıdır. Hastalara, yaşlılara, muhtaçlara... Her sabah okula geldiğiniz zaman size bir gün önce nasıl bir iyilik yaptığınızı soracağım. Tamam mı ?
Ertesi sabah Oymak beyi çocukları toplayıp sordu:
- Söyleyin bakalım... Dün ne gibi bir iyilik yaptınız ?
Bütün çocuklar, hep bir ağızdan:
- Yaşlı bir kadının karşıdan karşıya geçmesine yardım ettik efendim.
Adamcağız şaşırdı:
- Hepiniz mi?
- Evet efendim, hepimiz birden.
- Neden?
Çocuklardan biri cevap verdi:
- Kadın karşıdan karşıya geçmek istemiyordu, ondan efendim!
 
İki tavuk markete giderler ve yumurtalara bakarlar. Tavuklardan biri konuşmaya başlar :
- Şu 30.000 liralık yumurtaları görüyor musun? İşte onları ben yaptım der ve göğüs kabartır. Marketi dolaşmaya devam ederler. 40.000 liralık yumurtaların yanına gelirler. Bu sefer diğer tavuk konuşur :
- Bu büyük kocaman yumurtaları da ben yapıyorum. Eee tabi ki 10 000 lirası da fazla.
Diğer tavuk kızar ve der ki :
- Kocam dedi ki 10.000 lira için kıçını yırtmaya değmez
 
Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış kapıyı açan bayana,
- Hanımefendi, bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisliği var, demiş ve bu bir kova pisliği evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonra da
- Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu moku yiyeceğim! Demiş. Kadın satıcıya şöyle bir bakmış ve şöyle demiş :
- Beyefendi, üstüne domates sosu da ister misiniz? Elektrikler kesik de!
 
Bir gün şeytan büyük bahçeli koskoca bir malikaneye girmiş. Merdivenleri çıkmış. Bir kuzu görmüş. Kuzunun boynunda bir ip varmış. Şeytan kuzuya acımış ve ipi çıkarmadan biraz gevşetmiş. Kuzu bir ayna görmüş. Şaşırınca bir hamle yapıp aynayı kırmış. Çıkan gürültüye evin hizmetçisi uyanmış. “Sen ne yaptın? Ben şimdi burayı nasıl temizleyeceğim. Evin beyi bunu duyunca kesin beni kovar” demiş ve kuzuya bir tekme atmış. Kuzu merdivenlerden düşünce ip yetmemiş ve kuzunun boynunu kesip onu öldürmüş. Bu sırada evin uşağı gelmiş. Neler olduğunu sormuş. Kadın anlatınca “bunu nasıl yaparsın. Bey şimdi ikimizi de kovacak. O kuzu onun için çok değerliydi” demiş ve hafifçe kadını itmiş. Kadın dengesini kaybetmiş ve merdivenlerden düşüp boynunu kırmış. Sesi duyunca evin hanımı gelmiş. Olanları öğrenince sinirlenmiş. Tam uşağı dövmek için uşağa yaklaşırken uşak lütfen beni bağışlayın ve beni kovmayın diyerek diz çökmüş. Uşağın üstüne hızla gelen kadın ise ona çarpıp merdivenlerden yuvarlanmış ve ölmüş. Evin beyi gelip de olanları dinleyince belinden silah çekip uşağı vurmuş. Sonra kendi kendine “eyvah ben ne yaptım? Bir kuzu, aynanın kırılması ve sevmediğim karım için elimi kana bulamaya, katil olmaya değer miydi?” demiş ve silahı çekip bir kurşunda kendine sıkmış. Bütün bu olanları bir kenardan izleyen şeytansa sırıtarak "Ben hiçbir şey yapmadım ki. Sadece acıyarak kuzunun boynundaki ipi gevşettim, o kadar..." demiş...
__________________
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst