Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
"Ben daha çok seviyorum" kavgamızı hatırlıyormusun? Sanırım ben yine kazandım.
Çok geç mi oldu?
Denesek bir kez daha diyorum içimden;
Yada dışımdan.
Her ne haltsa
İstiyorum işte;
Yeniden denesek diyorum.
Sen ve ben
Eskisi gibi
Birbirimize
Bakıp da gülsek
Mutlu olsak
Sarılsak
Hiç kopmamacasına…
Denesek diyorum bir daha…
Şımara şımara gelsem yanına
Yaralarına tuz bassam;
Senin olsam sadece kolun kanadın…
Yine seni ölesiye sevdiğimi söylesem
Ve sensizliğin adına ‘ölüm’ desem;
Döner misin gelir misin?
Çok geç mi oldu?
Denesek diyorum bir daha!
Bir daha martısı olduğum deniz gözlerinin
Kıyısına konup da düşüversem suyuna...
Kalsam ve taş olsam.
Bir daha çıkmayacak
Çıkarılamayacak ‘batık’ gibi
Derinliklerinde duruversem!
Suyundan kana kana içsem.
Yanına gelip de
Kulaklarına fısıldasam en güzel şarkıları
Sana şiirler okusam
Ve dokunsam dudaklarına…
Denesek diyorum bir daha…
Yanaklarımın üzerinden
Boncuk boncuk süzülen
Ve tenimi ıslatan ‘yağmurdan’ içip bana
‘aşkım’ der misin?
‘Seni özledim’ deyip de
Dolanır mı kolların boynuma?
‘Canım’ diyerek sarılır mısın?
eylül bitti derken
ekim de gitti
sonbahar’ın uzaklaşan ayak sesleri geliyor kulaklarıma
denize baktım
karıştım
arındım sularında
aşk böceğiydi adım
melektim
minik kuştum
vuruldum
etrafa saçılan tüylerimde
kanlı bir ağıttır suskunluğum
kime dokunsam
biraz kırgın
biraz yorgun
biraz ağlamaklı
hep vurgun yemiş tarafından yakaladım aşkı
hep yaralı yanağından öptüm
bilmiyordum
çocuktum
haydi koş gel dediler
gittim ama
yoruldum..
karanlık dolaplara sakladığım
gece elbiselerim var
şimdi kadınlığımı da yıkadım
ütüledim
yanlarına astım
hadi beni kandırın
inanabileceğim bir yalan söyleyin yani
alışkın değilim ama bu defa başka
beni şımartın
abidin dino aslında yapmıştı mutluluğun resmini
sakladı
ya da denize attı
onu bulmaya gidiyorum
aramızda kalsın ama
bu sırrımı saklayın..
bir süre daha anılır belki adım
şerefime bir kaç kez daha kadeh kaldırılır
sevdiğim bir şarkıda
telefonuma düşer bir kaç ses
“nerdesin be hatun?” denilirken
kulaklarımın pası alınır
olur da göç edersem bu diyardan
aşındırdığım bir sokağa değil
bir denize verilsin adım
dalgalar nasıl olsa sarmalar beni
ben denizi sokağım sanırım..
biliyorum
taşlı girit sokaklarında bıraktım çocukluğumu
rembetiko söylerken babama vuruldum
hatırlıyorum da
ekmek arası balık tadındaydı gecelerimiz
ezgiler fırlardı akordiyondan
kanundan
utdan
midilli göz kırpardı her gece karşı kıyıdan
çocuklar parklarda oynar
ninnilerle kandırılırken
beni şarkılar uyuturdu
küçüktümminiciktim
bu yüzden şarkıları annem ve babam bildim
Ah o kömür karasi gözlerin olmasaydı geçerdim belki senden
İç çekmezdim gecelerden sabahlara
Ah o kurşun bakışların akmasaydı içime
Ben bu dertten tükenmezdim….
Ah nazlı bakışlarin olmasaydı keşke
Belki o zaman dalmazdım sığlara bunca derin
O baldan tatlı dudaklarına değmeseydim keşke
Yanmzadım şimdi dimi yar böyle
Ah o ellerine dokunmasaydı keşke ellerim
Titremeseydi yüreğim sen kollarımdayken
Ben benden geçmezdim böyle
Şimdi yoksun sen bende ellerin yok ellerimde
Dudaklarımda sıcaklığın yok
O kurşun bakışlı kömür karası gözlerin
Doğmuyor gecelerime
Ah keşke sen sen olmasaydın
Bende benden geçmeseydim böyle…
Ne geçti eline söyle nereye vardın
Nasıl kirletebildin bu tertemiz sevgiyi
Nasıl bu kadar bencil olabildin
Ve nasıl böyle çirkinleşebildin.
Ne buldunda verdin kendini başka ellere
Düşünmek istemiyorum hayır
İnanasım gelmiyor bu yaptıklarına
Bizi çekemeyenlerin uydurduğu bir yalan olmalı bu
Sen bu kadar basit bu kadar aşağılık değildin.
Ve ben bu ihaneti hiç bir gün haketmemiştim.
Yüzün kızarmadımı hiç söyle
Hangi arada planladın bu çirkin oyunu
Kaç bıçakla yaraladın beni sırtımdan.
Bunları yaparken bana nasıl hissettirmedin?
Ulan bu nebiçim insanlık ne biçim vefa
Bu ne biçim aşk nasıl bir sevda
Senin yaptığını hayvan hayvana yapmazdı
Senin yaptığın aşağılıktanda aşağılık.
Şimdi çekip öldürsem seni
Söyle kaç kurşun temizler ihanetini
Söyle hangi mezar kabul eder o günahkar bedenini.
Ne söylesen az ne kadar yansan boş
Şimdi pişman olmuşsun faydasız.
Git Allah affetsin vicdansız
Git öfkeli yüreğime sataşma
Git bana bir daha bulaşma
Git...
Şarkılar seni söyler
ben yanarım hasretinle
yokluğun pamuktan bir bebek
ağlar içimde
gömülsün sineme
özlemin ateşten bir gömlek
giyerim üstüme kırış kırış ütüsüz bir biçimde
süzülen gözyaşların yüreğime inen yakıcı bir kor
satarım anasını sensizliğin üç kuruşa
o ne kadar benimleyse
ben o kadar seninleyim
sensiz olmak çok zor
Şarkılar seni söyler
şiirler birkaç kelime bahseder
bense seninle uyurum
seninle uyanırım
seninle yürürüm kaldırımlarda
seninle karnım doyar
seninle huzur bulurum
Dedim ya şarkılar seni söyler
her dümbelek vuruşunda senin adın
her uçan kuşun getirdiği selamında
ve esen yelin her debisinde
sen varsın
her can atımımda
kalbimi varlığınla avutansın
Şarkılar seni söyler
ben seni haykırırım
seni düşündükçe
hasretinden hıçkırık olur gözyaşlarım
gözlerimin kıyılarını sel basar
denizlerimde yokluğunu yüzdürürüm
gülümser dudaklarım
ben senin varlığına
şu dünyanın bütün ışıklarını söndürürüm
karanlık olur her yer
ve bir parantezin içinde senin şarkını
taş bir plakta
sabah akşam döndürürüm
yeşil bakışlarım bir şarkıysa bir bahar gününde
bir gitar kırık bir melodiyle söylüyorsa
söz yazarı bensem
bestecisi de sensin sevgilim
Aşklarda konakladığımda oldu benim
Uzak değiller bana hepside yakın
Ne yaşlar sildim buğulanan gözümden
Onunkilere bakmaya kıyamazken..
Yüreğimin en özel odasını açtım
Duvarlarına aşkımın resimlerini astım
Kalbimin atışını onunkiyle yarıştırdım
Durmaksızın heycanların hasını tattım....
Atarken bile yolda adım adım
Karıştıkça adımlarım
Duraklattım onuda
Sonra adımları toparladım...
Saçlarını izliyordum uzaktan kulağının arkasına
düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte.
Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan
başın ve gülen gözlerin vardı ne güzeldiler...
Sen bilmiyordun ben seni seviyordum.
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara
vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu
çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum
herşeyi her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı
oluyordun birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun.
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor
köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların
üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi
gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.
Ben seni seviyordum bilmiyordun.
Sevinçlerim oluyordun arasıra sen hiç bilmiyordun.
Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten
sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları...
Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların
bana inat başın her şeye meydan okuyarak.
İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi.
Değiştik sanıyordum.
Ey felek ! ben aşkı erken yaşta tanıdım
Ve ben her zaman aşkım ile yaşadım.
Sen her zaman yıktın aşklarımı…
Gücenme felek ! ben seni kalleş olarak tanıdım.
Ben erken yaşta başladım sevmeyesevdikçe sevdim
Ve ben her sevgide bin darbe birden yedim.
Ulan felek!sen beni hep acılara ittin
Ve sen beni acılarımla bırakıp gittin.
İlk aşk çağlarımdıgönlüm denizler misali kabarmıştı
Nerden çıktın karşıma ? aldın benden aşkımı…
Nice aşklar yaşadım;elemli kederli veya neşeli
Baktığında hepsi aynı değil mi ?
Yıktın bunların hepsini…
Son aşkıma dokunma felek!
Onunla yaşıyorum bengözleriylesözleriylegülüşüyle…
Ve hatta bu şehirdeki ayak izleriyle.
Onu öyle seviyorum ki!
Ne olur kıskanma felek…
Dünya gözüme toz pembe oluronu gördüğüm her anda.
Onun hayali var karşımdabağlıyım ben ona Kerem’in aşkıyla
Bu büyük aşkımı ne olur yıkma felek !
Onu benden alamazsın
Umutlarımı yıkamazsın
Dünyamı karartamazsın
Karşıma çıkma felek…
Hani
O son günümüzde
ellerimi tutmuştun
Avuçlarımız yapışmıştı avuçlarımıza.
Tutkal gibi..
Hani
Biraz ürkek
Biraz çekingen...
Ve
Apansız
Öpmüştün ya dudaklarımdan
Islak ıslak.
Sımsıcak...
Hani
Hep böyle kalsak
Hiç ayrılmasak derken..
Ellerin gezinmişti ya
Öptüğün dudaklarımda
Okşadığın yanaklarımda...
Ben unutmadım o günü
Hiç unutamadım
Ne ucuz utanmaz sevdalar yaşadım
Ne yüreklere girdim habersiz
Çekinmesiz..
Ne yüreklere girdim
Pervasız sorgusuz-sualsiz.
Sonunda
Ne çok yüreklerden çıktım
Kırgın yorgun darmadağın...
O gün anlamadığım
Bugün anladığım
Yalnız sen kalmışsın bende
Senden öte gidecek yerim yokmuş meğer.
Gecelerin karanlıklarına tiryakiliğim
Gözlerinmiş saçlarınmış.
Sen
Ah benim vazgeçilmezim.
Geç anladım
Senden öte gidecek yerim yokmuş meğer....
O gün-bugündür
Hiç kimse senin gibi öpmedi beni
Yanardağlardaki lav kadar sıcak
Her yanımı saracak kadar.
Hiç kimse bakmadı gözlerime
Gecenin sabaha kavuşması kadar sessiz.
Bir bebeğin gülüşü kadar doğal
Ve tertemiz.
Kimseleri senin yerine koyamadım.
Kimselerin yanında tutunamadım.
Olmadı be Nar Çiçeği yüzlüm
Olmadı işte !!!
Kimseleri sen gibi
İçimde tutamadım.
Yıllar
Silindir gibi ezip geçti de
Anıların üstünden
Ben hiç sensiz kalmadım
Hala
Öylecene kokun duruyor
Kokunhiç gitmedi üstümden.
Bir masa bir sandalye…
Sırtı dönük bir adam…
Aramızda…
Gözlerin bana bakıyordu…
Bakamadım…
Hissederdi yüreğim seninle beraber
Tutuşan bir göldü gönlüm içimde
Bir su damlası sana aktı kalbimde…
Sonsuza dek yitirilmiş birşeyleri
Bulur gibiydi kalbimdeki çöl
Gözlerin bana baktı…
Ben utandım…..
Yüreğim sana aktı…
Kutup yıldızı olsam
Hiç üşümezdim kuzeyde…
Küçük ayı olsam
Büyük ayıdan korkmazdım gökyüzünde….
Gözlerin bana baktı
Utandım…
Misinanım ucuna bir umut bağlandı…
Ben ayakta sen ayakta
O sırtı dönük adam yine aramızda…
Düşmanımız zaman
Çıktım gözlerinin bana baktığı dört duvardan
Arkama bile bakmadan
Seni geride bırakan İstanbul
Düşmanım Korukent’e uzayan yollar……
Misinamın ucuna bağlı umudumu alıp yanıma
Çıktım sen olmadan
Bana bakan gözlerini bırakmadan
Yolu sevgiden geçen birileriyle
Birgün buluşmak umuduyla…..
Derler ki hayat umut ettiğin kadardır
Senin umudun hiç tükenmesin;
Yüreğindeki umut ateşi hiç sönmesin
Ömrün uzun hayatın mutlu yüreğin umutlu olsun …
Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…
Dikenli taşlı yollar; patikalar
Sana bana bize mahsus değildir
Hayat acılar olsa da güzeldir…
Dertler çileler ve özlemler
Sanma ki sadece bize özeldir
Her şeye rağmen hayat yaşamaya değerdir…
Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…
Bir bak en derin aşkların timsali güle
Kaç yüreği kanatmıştır dikenleri
Nasıl da yırtmıştır seven gönülleri…
Oysa onları çeken sadece bir umuttu
Yüreklerindeki yangına düşecek olan
Belki de bir damla mutluluktu
Ve uğruna ömür verdikleri
Bir kırmızı gül pembe gül
Üç günde yapraklarını döktü…
Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…
Hayatı tanımak
Hayattakileri anlamak zor olsa da
İbret bulabiliriz bize sunulan bir bardak suda
Ki hep dolu dolu olmayacaktır bardağımız
Ya da hep boş kalmayacak;
Gün gelecek ki hayat bulacağız bir yudumunda…
Hep boşlar olmasın kısacık ömrümüzde
Hep karalar yer etmesin gözlerimizde
Hayatın başka renklerini de bulacağız…
Koş ey sevgili imkansız deme
Belki küçük dünyamıza büyük gelecek
Gri yağmur bulutları bizi bekliyor
Ve belki de bir gökkuşağı…
Ey sevgili umudunun tükendiği yere beni koy
Sana umut toplayacağım umudunun tükendiği yerde…
Bir sitem vardı
Herşeyiyle benimdi
Benim içindi
Şairane dokunuşlarla yüklü
Azad olamamış
Beyinlerle süslü
Öyleydi ki sitem
Şiir kadar güçlü
Ne kulağımı tırmalayan
Onca kuru gürültü
Ne burulmuş yüreklerdeki matem
Ne de devasa hörgüçlü
Zangoç kılıklılar yüzümü yalayan
Değildi umurumda
Sitem
Varsa yoksa sitem
Söyle sevgili
Söyle ben
Hangi şiddette ki sevgin
Böylesine sen
Böylesine ben gibi sitem?
Hani giremezdim ya
Kavruk yüreğine
Hani bozukdu ya kimya
Varsın olsun
İlle de ben
İlle de sevgin
İlle de sitem..
Aldatır gözlerini ait olmadığın yüzler
Ki sen toza dumana bulanmış
Hüzün kokan saçlarında
Yalnızlığını her gün
Başka renge boyarsın..
Ve İstanbul kalabalık değil senin kadar
Göçlere doyduğunda
Bunu da anlarsın
Ben seni boş anımda sevmedim.
Bir eylül sararıp solmayı unuttu ilk defa
İlk defa bir gece ayyaş bir ayaz buldu kendine
Ne kadar yazılırsa yazılsın hiçbir sevda böylesine şiir olmadı serkeş bir şairin dilinde…
Esmer teninde kızılca kıyametlere düşerken sevdim ben seni…
Henüz hiçbir insanoğlu utanmamıştı insanlığından
Ve hiçbir çiğdemin hiçbir gülden eksiği yoktu seni sevmeden önce.
Yaralarım kabuk tutsun diye sevmedim seni.
Bir bıçak keskinliğini keşfediyordu ilk defa
İlk defa bir ayna arınıyordu tüm sihirlerinden
Ve o beyaz ellerimde kader çizgilerini görürken sevdim ben seni…
Ben seni sevmeden
Kedi ciğerinden habersiz ölüyordu bir yerde
Mor menekşenin açmak için bahanesi de yoktu
Göçü kaçırmış kuşlar şaşkın
Küçük gemiler rıhtıma hasret kalıyordu seni sevmeden önce
İlk defa ıslak bir mendil temizleniyordu tren garından
Ama daha usanmıyordu hiçbir yağmur dolup dolup taşmışlığından
Ve hiçbir yürek kafesi böyle hoyratça hırpanlamıyordu seni sevmeden önce…
Ben seni sevmeden
Buharlaşan gözyaşından bulutlar olmuyordu
Hiçbir toprak kokmuyordu böyle bir sabah güneşinde
Ve çekilmiyordu yeşiller yaprağından
Yollara ayrık gölgeler düşmüyordu seni sevmeden önce…
Seni sevmeden
Hiçbir masal kaçmıyordu esas kızından
Ve aşktan ölmenin lügat da yeri de yoktu…
Ölüyorum yürek yaram. Ben seni boş anımda sevmedim!
(Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez... Hiçbir aşk da....)
Öyle bir gelip geçtin ki hayatımdan
Kurtulmak mümkün olmadı hiç izlerinden
Ne kadar duygu varsa yaşadım sonuna kadar
yaşattın....
Sevdim seni biliyorsun
hem de nasıl!
Gözlerini kattım gözlerime
seninle baktım herşeye
seninle gördüm görülecek ne varsa
görmek adına...
Nefret ettim senden biliyorsun
hem de nasıl!
Sendin nedeni bana göre konulan bütün noktaların
Ölmüştük biz artık
İhanet ettiğimiz sevgimizle sevgilere layık değildik...
Sana göreyse bendim arkasını dönen
çekip giden hayatından
Oysa ben yitirilmişlerimizi görmüştüm çoktan
Onaramayacağımız yıkıntılarımızın farkındaydım sadece
Gittim ama hiç unutulmuşum olmadın sen benim
Senin gözyaşlarınla ağladım hep
Her deniz kıyısında
her köhne balık lokantasında
Taksim Beyoğlu Anadolukavağı'nda
ve içtiğim her yudum rakıda
acıdan öleceğimi sanarak
senin şarkılarını söyledim
Ne büyük aşklar dahil
hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmediğini
ben ilk senden öğrendim...