Aşk Şiirleri

Ben de düşkündüm oyuna,
Ben de kumları avuçlar
Kazardım tırnaklarımla toprağı,
O zaman da çocuklar oynardı,
Ama benzemiyor bütün oyunlarımız,
Gezdirdim ceplerimde şıkır şıkır
Deniz kokulu taşları,
En güzellerini topladım
Midye kabuklarının.
Saldım bahar rüzgârına
Uçurtmaların en süslüsünü.
Ne kurulunca koşan tramvaylarım vardı,
Ne çekince giden develerim.
Balıklarımızı tanırdım,
Adlarını bilirdim kuşların;
Seçerdim düdüğünden
Limanımıza uğrayan vapurları.
Bilirdim yanık yüzlü kaptanlarımı
Denizkızı'nın Selamet'in;
Ben de ayırırdım onlar kadar
Poyrazı karayelden.
Gemiler tanıdım, çift direkli,
Tutmazsa rüzgârı
Açıklarımızda volta vuran gemiler,
Kızardım, limanımızı hiçe sayan
Pake'lere Nemse'lere;
Dalar da silinen dumanlarına
Düşünürdüm uzak limanları,
Uzak limanların çocuklarını.
Senin de var ufak tefek
Kendine göre bildiklerin;
Çeşitli oyuncakların yoksa da
Bir saniye de tren yapacak kadar
Kibrit kutularını,
Tecrüben var benden fazla.
Benden üstünsün kuşkusuz,
Sigaradan top,
Kutusundan tank,
Kâğıtlarından uçak yapmada!
 
Yüce dağlar bana göre değilmiş,
Bir kuru döşeğe yaslandım artık.
Gençliğimi yıllar nasıl da silmiş,
Kör çiviler gibi paslandım artık.

Ne gecemde umut, ne gündüzümde;
Hicranın gölgesi kalmış yüzümde;
Her mutluluk yağmur oldu gözümde,
Tepeden tırnağa ıslandım artık.

Bir fırtına koptu, kayboldu izler;
Yaktı hep ateşler, boğdu denizler…
Gördüm ki her yanı kara dehlizler;
Tövbe ettim aşka, uslandım artık.
 
Saçlarına doğuyor hüznüm
Uzak yürüyoruz kaldırımlarda
Uzak çiziliyoruz gündönümü kısık sesli
Çizgilerimize uzak renkler doğuyor
Sır bu evet seninle doğuyor
Mutluyum artık çok düşüncelisin
İhmal etmiyorum üşümeyi ama göstermem
Günü gününe tutulan bir sırdır

Gülüyorum aslında varım ben de
Bugüne inanırdım aslında bugün nerde

Uçuşuyor kül renginde bulut bulut
Yarın daha yalancı olacağım yarın daha soyut
__________________
 
Sessiz gölgeler altında kalmış benliğim
Hesapsız gecelerde kendimi arıyorum
Yorgun çaresiz ve belirsiz bir anda
Ne olursa olsun işte geldim sana

Örselenmiş onurum sevgime inat
Savaşıyor benle her an her saat
Belki de ayrılığın bu son virajında
Hayalin dahi yetti işte geldim sana

Nedenli büyük bilmem ki sevdan
Kuşatmış beni inan her taraftan
Daha azrail canımı almadan
Bir göreyim dedim işte geldim sana
 
Derdim Olsaydın

Benim olsaydın,
Karanlık sessiz gecelerde
Dizlerine yatıp uyumak
Benim için değerdi bir ömre

Benim olsaydın,
Yokluğun da üşüdüğüm yaz gecelerinde
Keşke ellerini tutabilseydim
Çok şey mi istiyorum sence

Benim olsaydın,
Son gecem de olsa benim
Ölüm o an vız gelirdi
Çünkü bu yürek sadece seni sevdi

Benim olsaydın, be gülüm
Toprağın altında da olsam benim.
Ayda bir kere yanıma uğrasaydın
Ellerin le toprağımı okşasaydın.
Olsaydın da ''derdim olsaydın''
 
Öylesine Sevmiştim Ki

Öylesine sevmiştim ki her şeyden öte
Gizli gizli ağlardım sensiz her gece
Hatıra defterimin sayfaları
Sararmış gözyaşlarıyla doluydu
Ya kurumuş güller onlar zaten kurumuştu

Öylesine sevmiştimki her şeyden öte
Vazgeçmiştim dünyadan;
Sensiz kalmak ekmeksiz susuz kalmak gibiydi
Artık benim için sen dünya dünya sendin

Öylesine sevmiştimki her şeyden öte
Gecenin bir yarısı kavgalar etmiştim kendimle
Berabere kalmıştık
Ne kendimi yenebiliyordum,nede kendim beni

Öylesine sevmiştim ki herşeyden öte
İki ayrı kişi olmuştum benliğimde
Onu çok ama çok seven
Ve elde edemediği için nefret eden

Öylesine sevmiştim ki herşeyden öte
Artık ölüm bile vız gelirdi
Nemi oldu;ayrılık geldi
Benim için ölüm demekti..
 
Yaralarımdan armağan sevdalar bıraktım sana giderken..Uzanıpta tutamayacağın,ulaştığın asla senin olamacayak düşleri adadım aşkına..Ben giderken senide götürdüm içimde...İlk yanlızğımda çaresiz hissettim kendimi...Meğerse geceyi görmekten uyanamamışım sabahlarıma...Seni hiç bitmeyecek yerime koydum ve uyandım kabuslarımdan..Yanındayken güzeldi herşey zannederdim...Yanılmışım..Gerçekten herşeyi güzel yaşatsaydın şimdi yanımda olurdun..Her aşkında kayboluşumda çıkışı yok sanardım derinliğinden...Hapsettiğin kalbimi kurtaramıycam sanardım ellerinden...Yüzümde sakladığım acımı yanında her haykırdığımda umuduma umutsuzluk katardı sözlerin...Anlamını kaybettiğinde adın dudaklarımda ozaman anladım herşeyim olsaydın herşeyimi alıp gitmezdin..

Senin için "özel" olanın artık karşındakine "genel" gelmesidir ayrılık...Fırtınama sebep olacak sözlerin yok artık...Mutluluğuma engel suskunlukların var karşımda...Bütün aşklarımı sayıklayarak vazgeçiyorum aşkından...Kendimi masum saydığım için değil haklı çıkmaya çalışmam..Bedelini ödediğim cezamın yükünü hafifletmek sadece yaptığım..İçim yana yana ağlamak yok artık,bütün gece adını sayıklamak ,her yattığımda sana diye uyanmakta yok...Çekti bedenin bütün ağırlığını üstümden...Sevdamı sen tükettin ama alışkanlığımı ben yok edemedim..Uğruna yaptığım herşeyi helal ederek çıkarıyorum seni kalbimden.Her kavgamızı,her gülüşünü, her öpüşünü unutarak siliyorum geçmişimden...Yabancıdan farksızsın artık...

Rahatım artık en azından düşünmüyorum kimseyi...Zaten geri gelip kapımı çalarsanda bulamıycaksın beni...Bir başka rüzgarda bir toz bulutu olarak savrulucam başka şehirlere...Bir gün yaz günü üşüdüğünde seni ısıtan rüzgarımla geleceğim geri...Ama sen mutlu olacaksın bir başka sahilde bir başkasıyla...Ömrüm boyunca yanında olmak istedmiştim ama aşkımızın ömrü yetmedi...Belki ben yettiremedim...
Gizli tuttuğum hayallerimle saklanıyorum utangaç dünyama.Her gizemini yitirdiğinde dünyam hayat hataya sürükledi hislerimi...Bozuldukça dünyamın huzuru keyfi kaçtı mutluluklarımın...Ruhumun büyüsünü bozacak gerçeklerle karşı karşıya getirdi beni ayrılırken sölediklerin...Birgün senin yokluğuna kolay alıştım diyeceğin aklımın ucundan bile geçmezdi...Ama hayat o ki aklıma gelen değil gelmeyen hep başıma geldi...Hep ummadığım yerden yakaladı...

Ve anladımki sabah kalktığımda herşey aynıydı...Anladımki bugune kadar anladığım herşey aslında hiçbirşeyin toplamıydı...
Anladım geri gelmeceyek giden,geldiğinde yerinde olmayacak seven....
 
Kimbilir hangi rengindesin hayatın?
Aşk değdimi bir kez insanın yüreğine, büyüdükçe büyüyor...
Yağmurlar yağsın diye dua ediyorum. Maviye bezenmiş bir halde, nil yeşilinin sonsuz özleminde bekliyorum dönüşünü...
Yıldızlı gecelerin seyrine dalmış, seni var etmeye çalışıyorum, olmadığını, olmayacağını, olamayacağını bile bile...!
Bir yakın, bir uzak birlikte ola(mama)bilme ihtimallerinde tüketiyoruz zamanı. Gerçek miydik, yoksa bir izdüşümü müydük sadece...
İşte hayat! Çaresizlikleriyle, çıkmazlarıyla, karamsarlıklarıyla, ömür tüketen iç çekişleriyle senden yarım kalanları tamamlamaya çalışıyorum.

Kimbilir şimdi neredesin?

Mutlu olduğunu söyleyeceksin sözüm sana ulaştığında. Belki ben böyleyim diyeceksin. Belki kapatmaya çalışacaksın yüreğindeki gerçekleri kaçamak cevaplarınla... Susacaksın... susturacaksın....susturalacaksın... ve kaç kez daha bahanelere sığınacaksın...
Sancılı bir akşam üstünü, demli bir çayla avuturken sensizliği. Bir yıldız kayıyor gökyüzünden. Hadi durma bir dilek tut. Yürekten olsun. Hadi durma...
Hadi durma. Hiç olmadım say, hiç dokunmadım say gözlerine, hiç düşmedim say cümlelerine... Say sayabildiğin kadar... Farzet, mesela de...

Hadi durma, al yanına beni. Sen olmayınca olmuyor. Sen olmayınca olunmuyor.
Geceleri dizerken sana yazdığım metinleri, bir an sanki ayak sesini duyuyorum, gelişini. Gözlerim kapıya dönüyor... Varla yok arasında bir umut, beklenti...
Önümde arkamda, sağımda solumda, içimde dışımda, saklanmayan sensin ve sobe demeyi bekliyorum ... Sensin bendeki her şey yağmur yüreklim...

“Yok” desem varsın, “var” desem hani neredesin?
Kimseler bilmesin diye, sana nazar değmesin diye, nakış nakış adını işliyorum cümlelerin içerisine...Şehirler değiştiriyorum, kendimi değiştiriyorum.
Yolun sonu...Yolun başı... Bir sensizliği değiştiremiyorum. Düşünüyorum senin üzerine bir hayat nasıl değiştirilir diye. Herşeye cevabı olan ben, bir sensizliği değiştiremiyorum...

Kimbilir neler yapıyorsun?
Zaman ilerledikçe dahada tazeleniyor geçmiş...
Durup bir köşe başında seyretmek isterdim seni, ellerini, saçlarını, içindeki çoçuğun yaramazlıklarını, gözlerindeki o masumane bakışları...

Bıraktığım hiç bir şeyin bıraktığım gibi olmadığını... Anlatmalıyım...
Evet; sana hala aşık olduğumu bilmelisin.
Affına sığınarak aşık olduğumu...
 
Yalnızlık

Bir garip duygu alıp gidiyor içimde...
Sessiz ve derinden.
Ve birgün aniden
Cep telefonumu yalnızca
Çalar saat niyetine kullandığımda
Anladım sırrını
Bu duygu benim yalnızlığımdı...
 
Doğru yerde doğru insan ..... İşte bu gerçekten yüreğini ortaya koymak ve en iyisini dilemek gibi birşey……

Hatamız aynı omuzu aramış olmamız, isteklerimiz, beklentilerimiz, içimizdeki o çocuğu serbest bırakma arzusu ve hayatımızın geri kalan bölümünü kah tek başımıza dik yürüyerek, kah bir başkasından bir omuzluk yardım alarak o yola devam etmek.

işte burada çakıştık....

Ani çıkışlar, alınganlıklar, sabırsızlıklar , ısrarlar ve zaman, zaman tüm çıplaklığı ile önüne konan gerçekleri kabul etmeme direnişi.... kusurlarım , “kusurlarımız”, varsın olsun....

İşte cesaret ister o yüreği gerçekten ortaya koymak , korkmadan , dürüstlük ile, samimiyet ile...

Bir taraf bitirmiştir.... , diğer taraf daha yeni başlıyordur, adını da “zamanlama hatası” koymuşlar , adını geç kalmışlık koymuşlar, keşke ''ah keşke!" demişler..... yarattıkları ve içlerinde yaşattıkları o gizemli duygular diyarında bir masal başlangıcını anımsatan KEŞKE kelimesine yeni hikayeler ekleyerek yazmaya devam etmişler.......

Yazdıkları ve istedikleri neyse ....

Herneyse..
 
Aşk İnadı

Yelken açtım kalbine
Dinmez ki içimde
Sana kopan fırtına

Gitsemde bakmadan geri
Benimlesin görüyorum seni
Sevmesende umrumda değil
Ben seviyorum ya seni

Boynundan assınlar beni
Göğsünde ölmek isterim
Yüreğine göm beni
 
Gidersen

Yarı ölüydüm
Dirilttin gelişinle
Gözlerinde boğulmak
Gamzelerine gömülmek
İsterken
Gidersen?
"Gözüm arkada kalır"
Zayi olur ömrüm
Arkandan gelmem
Tek kalırım
Aşkım üşür
Ölürüm
"Gözüm açık kalır"
 
Özlemek

Sana dair her şey
Yaşıyor anılarda

Gülmeye göz bebeklerimi
Hasret bırakan sen

Yine dört duvardan
İbaret hayat

Kanepeyle barışık
Yatağa küs geçiyor zaman

Tavana çakılı gözlerimi
Acıtan ıslaklıkla
Sensizlik çöküyor
Üstüme her akşam
 
Bitmeyen Gece

Yıldızlardan yoksun
Katran karası gece

Bu sessizliğin
Bir anlamı olmalı
Ama olsun
Ses çıkarma
Gizemi bozulmamalı

Nedir bu bitmezliğin
Sabaha inadınmı var
Yoksa bana kastın mı var
 
unuttuğum sevdanın tadıyla gel
Sen yağmur ol
Belki bir damlası benim payıma düşer

Bu azabı bilerek seçtim
Aydınlanma karşılıksız kara sevdaya benzer
Tökezledim kimi zaman
Takımyıldızlara, galaksilere kaçtım
Beynimde sevda acısı gibi gelgitler

Sen yağmur ol
Bana yakın yerlere yağ yeter
Dörtbir yanım
Islak toprak kokusu

Evrende hiç bir şey kaybolmaz demiş bilginler
Peki karşılıksız sevgiler nereye gider?
Ve gurbet akşamlarında
Türkiye'den yana dönüp
Söylenen türküler

Sen yağmur ol
O ezgileri hatırlat yeter
 
Bir Yılbaşı Gecesi
Niye geldin 47 senesi?
Sanki geçen yıldan memnun muyduk?
Uzak düştük bütün ahbaplardan,
Ne ısındık, Ne doyduk.

Çocuğumun elindeki ekmek
Ben laf söyledikçe azaldı,
Bu yüzden şiirler ceplerimde
Her zaman yarım kaldı.

Gün geçtikçe zayıfladı karım,
Gün geçtikçe işimden soğudum.
Öyle zamanlar oldu ki
Yaşadığımı unuttum.

Hey sokaklar uçup giden sokaklar
Bir zaman bende gezerdim.
Çarşı Pazar kalabalık gördüm mü
Korsan gibi dalıp girerdim.

İnanılmaz genişlikte çayırlar görmüştüm
İnanılmaz mavilikte denizler.
Kızlar vardı diri, pırıl pırıl
Sudan yeni çıkmış balığa benzer.

Öyle kadınlar gördümki koy başını göğsüne
Yaz günlerini yaşa.
Hey hovardalık günlerim benim
Geri gelmez bir daha.

Arkadaşlarım da oldu zaman zaman,
Çoğu hergele çıktı.
Öylesini gördüm ki bazen
Altın gibi çocuktu.

Boş ver filan oğlu filan
Yılbaşı gecelerinde tasalara boşver!
Bilmezmisin rüzgar estikçe
Çiçeklerin kokusu uçar gider.

Bilmez misin ağaçlar sallandıkça
Meyveler dökülür yere,
Gün olur yeniden bahar gelir
Dünyamız yeşerir birden bire.

Hoş geldin yılbaşı gecesi
Geçen yıllardanda memnunduk,
Gelecek günleri düşündük de
Hem ısındık, hem doyduk
 
Cebeci Köprüsü
Cebeci köprüsünün üstü
Karınca yuvasına benziyor,
Hamallar, körler, topallar,
Oturmuş nasibini bekliyor.

Cebeci köprüsü yüksek
Altından tren geçiyor,
Ya benim aklımdan geçenler?
Kimse bilmiyor.

Şu dünya güzelim dünya
Tıkır tıkır işliyor,
İnsanlar insanlar insanlar
Neden böyle çekişir durur
Aklım ermiyor.

Cebeci köprüsünün korkulukları
Kara boyalı,
Daha böyle köprülerden geçersin çok
 
Dost
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.

insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
 
Dostlara Türkü
Dostlar bilin ki burda
Bir fakir Cahit Külebi
Garaja çekilmiş hurda
Paslanmış kamyonlar gibi
Bekler durur Ankara'da.

Ne kadın, ne aşk, ne kumar
Ne çalismak, akşama dek;
Yüz vermez oldu sokaklar
Bir bardak su, biraz ekmek,
Yaşa yaşadığın kadar!

Gel be dünyalık hevesim
Sokul bir parça yanıma!
Toplasalar çıkmaz sesim
Bütün kızları başıma,
Gelmez elimi süresim.

Hasreti yeşerten, ufak
Ufak esen mavi rüzgâr
Nerde rüyalı ve uzak
Bildir gezdiğim tarlalar!
Dul bir kadın kadar sıcak
 
Hikaye
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde
Ceviz agaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkiyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde
Şimal rüzgarları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst