Aşk Şiirleri

Elimden Bir Şey Gelmez

Çaresizliğimin çığlığı bu,
Senelerdir içimde kapalı kalan,
O kül rengi sabahlardan...

Bu acıyı taşıyamazsa kalbim
Korkarım...
Gözlerime rezil olurum
Nilüferlerdir böyle bembeyaz,
Gözyaşları içinde sereserpe açan,
Ve ben seni gözyaşlarımda bulurum...
Çarem yok, ağlamaktan başka,
Kalbini açtığın günden beri
Sevgime direnen aşka...

Bir gün göremeyeceksin beni,
Gözbebeğinden süzülen kristal bakışlarda....
Teselli etmeyecek dökülen gözyaşların
Yine burkulacak yüreğin,
Acı bir çığlık kopacak içinden,
Ve aklına gelecek bana yaptığın hataların...
Pembe şafaklar, karanlık gecelerde gizli,
Ayrılmak istiyorsun biliyorum,
Yağmur bulutundan...
Sakın verme kalbini yeni bir aşka,
Ben katlanırım ayrılığa,
Her gün yeniden ölerek,
Ama elimden bir şey gelmez,
İçten içe ağlayarak,
Susmaktan başka.
 
Eylül Çılgınlığı

Şimdi artık her zaman, her yerde yalnız sen varsın,
Baharın terkettiği bahçelerde yine yalnız sen varsın.

Seni ne kadar çok sevdiğimi anlıyorum, senden uzaklaştıkça
Hayal bahçelerde uçuşan yapraklara baktıkça.

Sen hep böyle gerçekleşmeyen hayallerde kaldın,
Dert ortağımdın, beni yeni dertlere yine sen saldın.
 
Hatırlarıma Dokunma

Artık soru sormayacağım sana,

Dilediğini yapmakta serbestsin.

Yaşa yaşayamadıklarını...

Ama unutma,

Zaman her dakika yalnızlıklar yaratır,

Beni dinleme istersen,

Ama hayat bu, ağlatır.





Artık soru sormayacağım sana,

Anlatmak zorunda değilsin yaptıklarını

Sözlerinden belli,

İçinde çığlıklar sakladığın...

Ve aradığın,

Geride bıraktıklarını...

Ama unutma,

Seni kimse sevmedi benim kadar,

Hatıralarıma dokunma ne olur,

Dokunsan ağlayacaklar...
 
Hoşça kal
Solgun ay ışığında
Kaldırımlarında şehveti taşıyan şehir.

Hoşça kal
Karanlık ve uzak gecelerde
Soğuğun öfkesini soluduğu nehir.

Hoşça kal
Tamamlayıp kendini akmaya çalışan damlam
Bilki, sen kurumadan ben asla kurumam


Hoşça kal
Bir kibrit çakımı mutluluğum
Hoşça kal
Uçması yasaklanmış kuşum.
Hoşça kal
Yanımdayken hasretini duyduğum
Hoşça kal
Gözyaşlarında kaybolduğum.
Hoşça kal rüyalarına dalıpta uyuduğum
Hoşça kal
Soğuk gecelerde camlardaki buğum
Hoşça kal
İçimdeki boşluğum
Hoşça kal
Ayrılığı içine sindiremeyen yüreğim
Sevda dalgınlığım
Kalbimin sahibi
Ve her şeyim
Hoşça kal
Hoşça kal
Kendisine kendimi verdiğim...

Nasıl anlatılır
Kalbinin böylesine çılgınca vuruşu
Sen giderken,
Gelişin gibi...
Kimse yalnızlıklara tutsak edemez seni
Sen dipsiz uçurumlarda bırak beni
Çiçekli dal uçlarında kal...
Sen içinde bir daha duyma
Terkedilmiş yüreklerin çığlığını
Hoşça kal
İlk gözağrım
Sana hoşça kal
 
Hüzün Yağmuru

Bir gün sevdiğini anlayacaksın,

Çığlıklar yükselecek yüreğinden.

Gökyüzü çökecek gözlerine,

Akşam kuşları dağıtacak saçlarını,

Baktığın her yer kapkaranlık olacak,

Bir baş dönmesi gibi hatırlayacaksın hatalarını,

Sadece hasretimi içinde duyacaksın,

Ve yaşayacaksın hatıralarını,

Sonra, beni unutacaksın...
 
Yanılgı

Kendimizden bir adadayız,
Dört yanımız başkalarından.
Aynı önemli kapıdan giriyoruz,
O eski, o beyaz kapıdan.
İlkin yıllar üstünde
Bizi ayıran bir dünya vardı, adımıza kurulu.
Burada yıldaşlarımız soyunup-giyiniyor,
Bilinik kılıyor birbirimizi.
Bir hastalık bulaşıyor anlamlarımıza,
Büyümsümeye vardırıyor yinlerimizi.
Ben sınırlanıyorum göz göre göre,
Kardeşleşmemiz ayrıklaşıyor,
Kopuyor kan.
Sen konuşmadan duruyorsun senelerce karşımda.
Kalımsız bir anıtsın gençlikten, kitapsızlıktan.
Başkalarından bir adadayız,
Dört yanımız biz gibi insandan.
Aynı önemsiz kapıdan çıkıyoruz,
O eski, o kırmızı kapıdan......
 
Saçlarının kokusu

Lotusa benzer saçlarının kokusu
içime çektikçe tüm fenerlerim söner
gözlerin narin bir bakışla
donmuş güneşimin tüm buzlarını çözer
mesut aşıklar yakalanınca tek bir bakışına
aşıklığına kara bir isyan eder

bilinmez gergef gergef ördüğün bu ağa
neden sadece uyanık aşıklar düşer

denizci türkülerinde duyulur saçlarının kokusu
dalgaların kıyıya vurmaları sendendir
sen varken bitmez dağdan dağa rüzgarın kokusu
gökyüzünün avare kusları senin eserindir
tanrının yeryüzüne saldığı sis
seni benden saklamak için midir

rahibeleri anladım isa aşkına
peki sendeki bu tazelik nedendir

solgun denizlere renk veren saçlarının kokusu
gölgesinde saklar, gökkuşağının kayıp rengini
cezirde sana koşar, okyanus sularının buğusu
sana hasetlerindendir
eliflerin yalnız duruşu

gel salalım çılgınca heryere,
saçlarının kokusunu
baharlar hiç eskimesin yeryüzünde.
 
Günyenisi küçük kız

Bir park kanepesinde oturuyorum deniz
kıyısındaki, burnumda tütüyor
günyenisi küçük kız, bir çocuk kadar
suçsuzum onu sevmekle, bunun için
ilgileniyorum kırgın çiçeklerle

Baktıkça resmine gül açılıyor parmak
uçlarımda, ne çok istiyorum onu
gün eskiten gözleri değdikçe günebakanlara
nasıl da yakıştırıyorum günebakanları
gözlerine

Serçelerle, evet serçelerle geçiyorum
ara sokaklardan, oyun oynuyor toz
duman içinde çocuklar, geçiyorum
içimde hüzne benzer bir duyguyla

Şimdi şurdan koşuyorum
kuşlar kalkıyor koştuğum taşlıklardan
bir aldanış mı yaşadığım yoksa
bilmiyorum ne kadar koşabilirim
eskimez yeşil pabuçlarla gelen aşka

Ey serçe gölgeleriyle lekeli ara sokaklar
nasıl da sendeliyor kalbim küçük
bir kız için, yürüyüp gidiyorum yüzümü
bir Akdeniz çiçeğine gömerek

Sevincimi bozuk paralar gibi dağıtıyorum
 
Gizledikçe aşk

Kışın soğuk balıktan günlerini sayıyorum ağımda.
O yaza hiç dönülmeyecek!
O başlatılmamış, o varsayılan ortasında yaşanmış sevda
yakılmamış bir mum gibi aklımda.
Kesik ağzıyla suları iğrilten
boğaza karşı durup da
oraların kuşu yalıçapkınını hecelemiştik
beyaz bir yelkenli gecisiyle sulara.

Kışın vurgusu açık, bağımsız bir ses,
esiyor bize değmeden, bizden almadan
hiç uğramadığımız biryerlerden doğruca.
Uçuyor cinsiyetin kindar ağzıyla.
İbret olsun diye savuruyor
uzaklara bir meddücezir haritasını.
Ne uzanma, ne geri çekiliş;
biz varsayılanın ortasında
iki içine işleyen zaman,
iki uyurgezer nokta.

Şimdi sen bile bu şiir için
çeperleri kapanmış, kendi başına bir ses,
kışın soğuk balıklardan takviminde
sadece kendine dökulen bir yapraksın.

Yalıçapkını yeni bir sözcüğe uçuyordur şimdi
bilmediğimiz bir lugatta.
 
Yürek çağrısı

Acılı yağmurlarla düşmüşüm yere
Tatlı su göllerine akamıyorum
Yüzüm yüreğim deprem dalgası
Bu gül kıyımlarına bakamıyorum
Her sevi bir turkudur bağrımda
Her öfke bir ağıt
Ağıtlar kuşatmış dört yanımı
Kendi türkülerimi haykıramıyorum

Şarkılarla bezeniyor ufuklar
Yüreğim patlıyor dağbaşlarında
Yüreğim
Sancımı duyar mısın yaralarında
Kuş seslerinde yas nağmeleri
Şarkılar sabır ve çile makamında

Mendilimde öfke çıkınımda bilinç
Uykusuz kalır mısın kitaplarıma
Dudaklarımda hüzün
Avucçarımda sevinç
Kulak verir misin çığlıklarıma
Dağları aşarak gelmişim sana
Demir kapıları kırarak
Işık olur musun karanlıklarıma

İsterim ki senden
Yaylalarda otlak olasın
Ovalarda ırmak olasın
Yayılasın göğsümün kırlarına
Sarasın beni sarasın

Dallarını sevdası düşmüş toprağa
Olgun meyvelere hasret gençliğimiz
Zamanın billur cağlayanı
Gürül gürül akarken avuçlarımızda
Bir damla yağmur adına
Yakarmış dağbaşlarında yüreğimiz
Gökyüzünde sanılmış bütün yaşam
Gökyüzüne çivilenmiş ellerimiz

Ateşler yine parlıyor dağlarda
Dolular yine kırıyor çiçekleri
Gecenin karnına inerken şafağın tekmeleri
Bulutları delen ışıklar
Ezik ve kinli
Aydınlık iri
Sanki kocaları işkencede kadın gözleri

Nasıl kapanır bu kanayan yara
Nasıl anlatılır ki sana bu hal
Terimde tuz gözyaşımda bal
Bağdaş kurar mısın soframa
Gözlerimde umut yüreğimde aşk
Ölümleri boşlayıp düşer misin sevdama

İsterim ki senden
İnancıma aşık olasın
Zindanıma ışık olasın
Yürüyesin gönlümün yollarına
Sorasın beni sorasın

İnce kabukları zorlanıyor zamanın
Gelecek damlıyor yorgun havuzlara
Damlalarla yılların gelin yüzü
Suların üstünde koskoca bir cağ
Umutlar sığmaz oluyor alanlara

Baharda gazel dökme bahçelerime
Ben yaşamayı bilmez miyim
Çocuklarım okul yollarında
Okullarım sabah kollarında
Sanki güzellikleri görmez miyim
Papatya beyazlığında ölüm sarısı
Karanfil kıvrımlarında kan
Bu çicekler uğruna ölmez miyim
De gülüm ben seni sevmez miyim

Bahar değil acı yükleniyor dallarıma
Yapraklarımda ayrılık
Meyvelerimde gurbet
Vuslat olup gelir misin kollarıma
Ellerimde kiş saçlarımda kar
Cemre olup düşer misin toprağıma

İsterim ki senden
Yılgınlıkta inanç olasın
Zulme karşı direnç olasın
Gömülesin aşkımın sularına
Göresin beni göresin

Göresin ki destan edesin
Söyleyesin dillerden dillere
Bir türkünün dizelerinde
Bir kavalın nağmelerinde
Alıp başını gidesin
Bağrı yanık yeller üstünde
Güneşin rengiyle düşesin ufuklarıma
Kırasın karanlıklarımı kırasın
 
Aşktan evler



yel savurur-dalga çalar
kumdan evler kurmayalım
yıkılmayan yapı mı var
taştan evler kurmayalım
gel kadınım
aşktan evler kuralım
ufkunda gülüşün açsın her sabah
lacivert gecelerde ay doğsun bakışların
duvarı dünya olsun
tavanı gökyüzü
her an :
patlayan bir tomurcuk aşkın dalında
ne dün- ne yarın...
nerede olursak olalım
yürekten bağlı kalalım
gül diye büyüttükçe yürekte hüznümüzü
hükmü yok ayrılıkların...
 
Neden liman deyince
Hatırıma direkler gelir
Ve açık deniz deyince yelken?

Mart deyince kedi,
Hak deyince işçi
Ve neden ihtiyar değirmenci
Allaha inanır düşünmeden?

Ve rüzgarlı havalarda
Yağmur eğri yağar?
 
Ah Neydi Benim Gençliğim

Nerede böyle hüzünlenmek o zaman;
İçip içip ağlamak,
Uzaklara dalıp şarkı söylemek;
Hafta sekiz ben eğlentide;
Bugün saz, yarın sinema,
Beğenmedin Aile Bahçesi;
Onu da beğenmedin, parka;
Sevdiğim dillere destan;
Sevdiğim,
Meyil verdiğim;
Ben dizinin dibinde elpençe divan,
Samanlık seyran.
Nerde,
Nerde,
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman!
 
Aşk Resmi Geçidi

Birincisi o incecik, o dal gibi kız,
Şimdi galiba bir tüccar karısı.
Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.
Ama yine de görmeyi çok isterim,
Kolay mı? İlk göz ağrısı.

İkincisi Münevver Abla, benden büyük
Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları
Gülmekten katılırdı, okudukça.
Bense bugünmüş gibi utanırım
O mektupları hatırladıkça.

.............. çıkar
.............. dururduk mahallede
......................... halde
............ yan yana yazılırdı duvarlara
................... yangın yerlerinde.

Dördüncüsü azgın bir kadın,
Açık saçık şeyler anlatırdı bana.
Bir gün de önümde soyunuverdi
Yıllar geçti aradan, unutamadım,
Kaç defa rüyama girdi.

Beşinciyi geçip altıncıya geldim.
Onun adı da Nurinnisa.
Ah güzelim
Ah esmerim
Ah
Canımın içi Nurinnisa.

Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın.
Ama ben pek varamadım tadına.
Bütün kibar kadınlar gibi
Küpe fiyatına, kürk fiyatına.

Sekizinci de o bokun soyu.
Elin karısında namus ara,
Kendinde arandı mı küplere bin.
Üstelik .......
Yalanın düzenin bini bir para.

Ayten'di dokuzuncunun adı.
İş başında şunun bunun esiri,
Ama bardan çıktı mı,
Kiminle isterse onunla yatar.

Onuncusu akıllı çıktı
....... gitti .........
Ama haksız da değildi hani.
Sevişmek zenginlerin harcıymış
İşsizlerin harcıymış.
İki gönül bir olunca
Samanlik seyranmış ama,
İki çıplak da, olsa olsa,
Bir hamama yakışırmış.

İşine bağlı bir kadındı on birinci,
Hoş, olmasın da ne yapsın,
Bir zalimin yanında gündelikçi.
.........leksandra
Geceleri odama gelir,
Sabahlara kadar kalır.
Konyak içer sarhoş olur,
Sabahı da işbaşı yapardı şafakla.

Gelelim sonuncuya.
Hiçbirine bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar.
Sade kadın değil, insan.
Ne kibarlık budalası,
Ne malda mülkte gözü var.
Hür olsak der,
Eşit olsak der.
İnsanları sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar.
 
Bu Şehri Bırakmak

Bu şehirde yağmur altında dolaşılır
Limandaki mavnalara bakıp
Şarkılar mırıldanılır geceleri.
Bu şehrin sokakları çoktur,
Binlerce insan gelir gider sokaklarında..
Her akşam çayımı getiren
Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen
Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.

Bu şehirdedir
Valsler, foksrotlar altında
Şuman'dan, Bramsdan
Parçalar çaldığı zaman dönüp
Bana bakan ihtiyar piyanist.

Doğduğum köye müşteri taşıyan
Şirket vapurları bu şehirdedir.
Hatıralarım bu şehirdedir.
Sevdiklerim,
Ölmüşlerimin mezarları.

Bu şehirdedir işim gücüm,
Ekmek param.
Fakat bütün bunlara mukabil
Yine budur başka bir şehirdeki
Bir kadın yüzünden
Bıraktığım şehir.
 
İstemem

Sevinç'e

İstemem dönme bana
Git o yalancı sevdalara
Bir daha anma adımı
Bir gün pişman olacaksın
Belki de yüzümü görmek isteyeceksin
Belkide geçtigimiz yerleri gezeceksin
Mazileri hatırlayarak
Bu sevda yandı bitti
Sen de benim gözümde bittin
Bir değerin yok gözümde
Dönme bana
Dön o yalancı sevdalara
Ve adın gibi yalancı olan sevdalara
Gönül verme bana
Gönül ver o gönülden yoksun aşklara
Keşke pişman olmayasaydın
Keşke bu mısralar düşmeseydi dilimden
Keşke bu şiiri yazacak kişi olmayasaydım
Hadi git gelme asla
Sevsem bile dönmem asla
 
Titreyen dizlerim
Ellerimin çatlakları
Kızaran burnum
Soğuktandır
Gizli saklı mırıldanmalarım
Adımlarımda ki hızın telaşı
Sıçrayan çamur pantolonuma
Ezdiğim çimenler aşkına
Bu gece benim olur musun?

Kırılan kapı kolu
Buğulanan camın ardı perde
Kuşları ürkütecek kadar karanlık
Çukurlaşan ayak izlerimin içinde su
Birikiyor gözlerimde yaşlar
Açmadı kapıyı
Kırıntı şimdi, kuşlara kalsın
Hayallerim
 
Eylül'ü Yitirdim Avuçlarında

Kaç bahar yaşadım, kaç bahar sensiz
Islak gülüşlerde, ruhsuz.. bedensiz..
Bu mevsim de geçti bak yine sensiz
- Eylül'ü yitirdim avuçlarında
- Cansız resimlerde bakışlarında..

Hazan yaprakları tek tek düşerken
Zaman hasretinle akıp geçerken
Kanevçe kanevçe işlemek varken
- Eylül'ü yitirdim avuçlarında
- Söküldüm sevdanın nakışlarında..

Belki de son tango, belki son dansım
Zaten hiç olmadı, hiç yoktu şansım
Boşa umutlanıp gelir sanmışım
- Eylül'ü yitirdim avuçlarında
- Umuda kor olup yakışlarında..

Adı yaşamaksa ben hâla varım
Varlığım yük artık ona yanarım
Çağlamıyor sustu, kuru pınarım
- Eylül'ü yitirdim avuçlarında
- Yaş olup gözümden akışlarında..

Olmasın her ay'ım sevdama konu
Bak, yine bitiyor hüzünlü sonu
YAZGI'm her Eylül'de hatırla onu
- Koluna 'ayrılık' takışlarında
- Koluna 'ayrılık' takışlarında
 
Belkide

Bilmem kaçıncı sigara
kaçıncı kadeh.
Akrebin dinlenme vaktinde,
saçlarının kızıllaşması tel tel...
Serap mıydı siyahın kayboluşu
tan vaktinde.

İlk ayrılık değildi bu başka birşey
Öyle kağıda yazılacak,
İki kadehte bitecek birşey değil bu
Sancılı doğumun habercisi...

Belki intihar akşamının son bestesi
olur bu şiir,
belkide hayallerindeki evin mihenk taşı,

Soğuk bir havada bekleyen olurum
eskisi gibi
belkide pencereden bakan
bir çift göze kurban olurum
İsmail gibi...
gitme demeni beklerim saatlerce...

Kim bilir belkide belkilerin olacak
ayrılığa dair
Bilinmeyeni bilmem ama
Bekleyen olacak siyahlar içinde
 
Tek Tesellim

Ömrümün
Sökülüp giden yollarında
Senin sevginle
Örülmüş, hayalindir
Tek tesellim.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst