Aşk Şiirleri

YANINDAYIM



Yalnızsan
Ve bir arkadaşa ihtiyacın varsa
Sorunların hiç bitecek gibi gelmiyorsa
Sevgi , o karanlık yolu aydınlatır

Çaresizsen
Ve bir yaslanacak omuza ihtiyacın varsa
Unutma ben hep yanında olacağım
Seni , ne olursa ne zaman olursa , yalnız bırakmam

Korkuyorsan
Ve sadece birinin elini tutmak istiyorsan
Çok uzaklarda olsam bile
Senin yanında olmaya çalışacağım

Gözlerin sadece gölgeler görüyorsa
Ve gücün tükenmişse
Bir tek şeyi hatırla
Yalniz değilsin.
Seni seviyorum ve hep seveceğim........
 
SEN

Al benili bir kitap gibisin sen,
Kucuk bir basligi olan,
Bu kucuk basligin icine,
Dunylalari sigdiran...
Okunmadigi halde,
Sadece kapagina bakmakla yetinilen..
Ozlenen,ozlenen,ozlenen
Albenili bir kitap gibisin sen....
 
Uyku

Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Dallarında gezinsin
Kül rengi güvercinler

Konsunlar yastığıma
Uyutmak için beni
Sırtlarında kuş tüyü
Gagalarında ninni

Kaldırıp yatağımı
Uçursunlar göklere
Kendimi yıldızlarda
Bulayım birdenbire

Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Alnıma dokunanlar
Iyileşmiş desinler
 
yalnızım…
hayalin düşmez duvarlarıma…
sen gittin ama…silinmedi ayak izlerin…
sokağımda hala…
isyanım tanrıya…
isyanım dönüp bakmadan ardına…
gittiğin akşama…
 
Seni sevdiğimi göreceksin seni sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de kendine pay alır soğuktan.

Seni sevmekten vazgeçmek için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonusuzlaştıracak
bir yolculuğa başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun
ve hayallerimden çıkartıp sarılırmışçasına
o hüzün dolu belirsiz yarının anahtarısın,
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

Sevgimin iki canı var seni sevmeye,
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni,
ve bu yüzden severken seviyorum seni.
 
Ansızın

Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça
Sen evreninde sana seni aratacağım.
 
Ben Sana Mecburum

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum

ağaclar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski Istanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşamüstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun

belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şileb sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yesilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki korsun kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor

ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.
 
Yeniden
Al götür beni
Adını bile
Bilmediğim yerlere
Hayata yeniden başlayalım
Yalnızlığımda
Acı tatlı günlere
Yeniden başlayalım
al götür beni
Yüce dağlara
enginlere ses verip
Buradayım diye çağırayım
Mutluyum, özgürüm diye
Al çek beni
Yeni sevdalara başlayalım
orda seninle mutluluktan çıldırayyım
Al sev beni
Dizlerinde uyut
Ellerin saçlarımı okşasın
Seninle tat bulayım
Türkü çağırıp
Sevdalın olayım...
 
Aşk

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu.
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir percereden deniz güzel değil
Nicedir ışımıyan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
 
Ayrılık Sevdaya Dahil

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum
Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim dusuyorum
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gulumser
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
Hic bir ani tek basina yasayamazlar
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus butun sahili
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil
Cunku ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor ustumuze
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik coktu denize
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek ASKIMIZ
 
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
 
Ağla Diyorsun Bana

ey yürekli değişen kesinlik
bencil bir kinin erdeminde
boğulan karınca
-ağla diyorsun bana
senin ülkende gözlerim kaldı
inatla suladım yüreğimi
sıradan bekleyişler
ve kederli hıçkırıklar yarattım
sana körpe sevinçler veren
ıslak ve karanlık sokaklardan

-ağla diyorsun bana
gözyaşları aşkın kanıtı mı?
 
sen yanıma gelince
yıldızlar

koğuşur karanlığa

güvercinler
ayaklanır

rüzgar rüzgarla konuşur

büyülü bir gülüş olur zaman

savrulur
yanık ekinlerin tınazına.
 
Ağustosta Yüreğime Kar Düşer
Bu günüme, yarınıma, dünüme
Baktığımda aklıma hep "bir" düşer.
Garibim yol bilmem hemen önüme
Vuslat için bir kılavuz "nur" düşer.

Dosta hasret bir uykusuz pınarım
Sitem etme ben kendimi kınarım.
Zemheride cayır cayır yanarım
Ağustosda yüreğime "kar" düşer.

Hesaplar güngünü geçer kayıda
Ben rahmet beklerim karşı kıyıda.
İbrahim ateşte, Yusuf kuyuda
Bayram eder, hatırına "yâr" düşer

Hakkın boyasıyla boyanamazsam,
Zulmün kapısına dayanamazsam,
Gaflet uykusundan uyanamazsam.
Hem bedenim, hem ruhuma "kir" düşer.

Tuzaklar kurulur yolun üstüne
Sevda borç değil mi kulun üstüne!
Diken arasında gülün üstüne
Seher vakti damla damla "ter" düşer.
 
Akşamlar

Gönlümü yasladım akşamlar size
Sessiz sessiz çökün ovaya
Böceklerin ince sesi karanlıklardan
Ve içime dolsun sepserin orman

Yapraklar essin sallanan dalarında
Öbür yanda karışsın hayvan sesleri
Hüznünü saklayan toprak damlar
Kuşatsın her yanımı akşamlar

Koşuşsun yüreğim ürksün gözlerim
Sular ses versin yanlızlığıma
Uzak tepelerde ise kıştan kalma kar
Ve avuçlarımda kıpkızıl akşamlar
 
Alaca Karanlık

Dayan bakalım,
Dağları delen Ferhat!
Dizboyu çamurdasın.
Bütün gün parkta uyuyan insanların,
Resmini çizen Ömer,
Aslan Ömer!
Haklısın...

Yaprağın yeşili,
Vay anam vay!
İçimi dağlar göğün mavisi.
Dayan bakalım,
Dağları delen Ferhat!
Vakit alacakaranlıktır şimdi.
 
Alevden tomurcuklar

Eğilip öpüyorum alnından
gözlerinde uyuyan nazlı bir sabahı
dudağımı yakıyor o gül ateşin / incecik

bir defne dalında uzuyor kirpiklerin
yüzünün aydınlığına ak güvercinler konuyor
utanıyor saksılarda çiçekler
bir dal kırılıyor / körpeçik

saatler akıp gidiyor
bir ceylan iniyor sızının kıyılarına
bütün ırmakların suyu çekiliyor
ölüm kesiyor yolları / gencecik

okşuyorum incitmeden
yanağından süzülen damlacıkları
utangaç bir mavi düşüyor gözlerinin içine
boynunu büküyor yaşam
yüreği parçalanıyor bakışı güvercin bir kızın
bütün aynaları kırılıyor / sevincin

hafiften bir rüzgar esiyor
apansız ağıtlar düşüyor sesime
korkunç ateşlere düşüyorum, uçurumlara
alevden tomurçuklar patlıyor usumun gergefinde
beyaz kefenlere sarılmış bir kar çölünde
elimde çırılçıplak kalıyor yüreğim

şimdi bir kıtada çocuklar güneşi öpüyor
analar ağıt yakıyor bir başka kıtada
yüzümde çiçekleri solmuş bir bahçenin hüznü
dalıp dalıp uzaklara gidiyorum
ve diyorumki,
yaşamak ancak bu kadar haklı olabilir
ancak bu kadar güzel ey kardeşim
çirkin bir ölüm kervanında kırılsada papatyalar

sen ki, bırakıp bir baharda nazlı özlemlerini
uçup gittin nazlı bir kuş gibi
bir sonsuz maviyi çizip yüreğime

zaman acısını işlerken hayatın güldikenine
 
Alacakaranlıkta

Yine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi ateşe,
sen nice zamandır yıllanmış gecenin şarabı aşkına,
ben ise sabahın hiç sıkılmamış pınarı uğruna.
Körük, güvendiğimiz ustasını beklemekte.

Keder yaydığında sıcaklığını, geliyor cam ustası.
Gidişi ortalık ışımadan, gelişi çağırmadın sen, hem de
yaşlı, aklaşmış kaşlarımızın alacakaranlıı kadar.

Yine kurşun dökmekte göz yaşlarının kazanında,
sana bir kadeh için - kutlamaktır önemli olan yitirilmişi-
bana da isli cam kırıklarım için - ateşe saçılmakta.
Ve sana kadeh kaldırıyorum, gölgeleri çınlatarak.

Anlaşılır şimdi kimin çekindiği,
ve kimin sözünü unuttuğu. Sense
ne bilirsin, ne de istersin tanımayı,
kenardan içersin, serindir diye
ve ayık kalırsın, tıpkı eskisi gibi,
üstelik belli ki, kaşların hala çıkmakta!

Bana gelince, bilincindeim yaşadığım
aşk anının, cam kırıklarım saçılıp ateşe,
yine o eski kurşuna dönüşürken. Duran
benim merminin ardında, hayal gibi,
yalnızca tek gözü açık, hedefinden emin,
ve sıkıyorum onu, sabahın ortasına.
 
Aşk

Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı
Her şey bir anda başladı
Yaşandı
Ve bitti...

Yan yana gidip de bir süre
Ayrı yönlerde uzaklaşan
İki tren gibi...
 
Kar.....................

Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı? kar içindesin!

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni, uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram...
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst