Aşk Şiirleri

Görenler kendini beğenmiş sansın,
Sen böyle havalı pozla güzelsin.
Varsın âşıkların bıksın usansın,
Sen böyle cilveyle, nazla güzelsin...

Göz göze gelince aklım şaşıyor,
Yüreğim koşmaktan yorgun düşüyor,
Sığmıyor gönlüme aşkın taşıyor,
Sen benim haddimden fazla güzelsin...

Vadesi yakına eğleme meyil,
Sen sen ol zamanı zengine eğil,
Ben gibi hüzünlü hazanla değil,
Sen, taze baharla yazla güzelsin...

Aşk hevesle başlar, hasret, gurbetle.
Solmasın gençliğin gamla, kasvetle.
Çünkü sen her zaman sen muhabbetle,
Şiirle, şarkıyla, sazla güzelsin...
 
Gidersem gitme,
Kalırsam da gitme..”
Derken sen,
Gidersen benide götür,
Kalırsan da beni bırakma..
Diyordum ben…
Belli ki iki yürek te titremekte
Üşümekte açan güneşe.
Vuslata sağırdır ayrılıklar
Çekiyor bizi içine karanlıklar…
El ele tutuşmamışken bile
İki yürek nasılda tutuştu
Kapıldılar aşk denen sele…
Aşktan esrikleşmiş bu yürekler
Bir bilseniz nasıl seviştiler
Devindiler devindiler
Hep güzele kürek çektiler….
Kimisi gamzesini aradı
Kimisi arzu-suna uzandı
Suyun tadı tenimde kaldı
Bir bilseniz ah! .. bilseniz
Gecenin karanlığında neler yaşandı
 
Korkum Sevmek Değil; Korkum Sevipte Ayrılmak…
Korkum Kurşun Yemek Değil; Kalleşçe Vurulmak…
Korkum Ölüm Değil; Senin Tarafından Unutulmak…

Alsalarda şu yaşla dolu gözlerimi yerlerinden.
Çalsalarda haberim olmadan seni kalbimden.
Eğer unutacaksa bu can çıkmasın bedenimden.
Ölürsem söyleyin mezarıma gelmesin o sevmeyi bilmeyen.

Sen Hiç Denizin Dibine Baktığında Yeşil Ormanı Gördün mü?
Sakın İmkansız Deme;
Çünkü
Ben Senin Gözlerine Baktığımda
Ölülerin Bile Şahit Olamadığı Cenneti Gördüm
 
ayrı ayrı yerlerine Dünya'nın. Tek tek tozlarımı toplasalar ada köşelerinden, yanardağ diplerinden.
Savrulsam, yüreklerin en derin yerlerine, bulunmak için büyük çaba harcamak gerekse, bulunmasam yine de!... Özgürlüğün bir adının da "yalnız" olmak olduğunu bilseler, bildirseler. Tutunsam bulutlara, beni göğe davet etseler. Kaya dipleri, ağaç gölgeleri evim olsa. Uyumasam geceleri, gündüzleri saklansam. En çok "mor" rengi sevsem kendime yakıştırıp, gri tonlarını içselleştirsem hayatın.
Savrulsam sonbahar yaprakları gibi, düştüğüm yer bir su birinkintisi olsa. Alıp götürse beni içindeki "derin"e. Çekilsem girdapların en derinine. Adımlarım "iz"siz olsa. Geride bırakmak yok hiçbir hatıra. Kimse, ama kimse beni tanımasa gittiğim yerlerde. Özgürlüğün bir adının da "yalnızlık" olduğunu bilseler. Dinlediğim şarkılar güldürse beni, ağlatmasa.
Sustuğumda benimle sussa kainat, konuştuğumda sadece "istesem" isteyeceklerimi. Bir parça ekmeğin ardından ağlasam, bir anlık "saadet uykusu" dilensem Cuma namazlarından sonra. Beyaz mendilim olmasa da alabilsem...
Savrulsam herbir yerine Dünya'nın. Parçalarımı toplamak "imkansız" olsa. Ağlamak yasak olsa benim için, gülmek serbest. Unutulacağım yerlere çağrılsam duman işaretleriyle.
Savrulsam, beni savuracak yel'e doğru, savrulsam ruhumu götürecek sel'e doğru.
__________________
 
Ayışığı olup sen üşüme diye üzerini örterim geceleri
Süzülürüm koynuna haberin olmaz
Sevdamı bilmediğin gibi

Çekip gittin bir akşam
Güneş battı gidişinle yüreğimde
Her saniye yeniden
Tek bir laf etmedim
Bakışlarımdaki kıyamet buluşmaya kıyamadı gözlerinle

Bu sabah beni bulamayacaksın kollarında
Uyandığında seni öpen ben olmayacağım dudağının kıyısından
Sen uyurken seyre dalan ben olmayacağım güzelliğini
Uçmayacak martılar adalara doğru
Vurmayacak kıyılarıma hasret dalgaları
Parçalanan dalgalarda gizli hasretim değil
Yüreğin olacak
Dudaklarının nemi donacak gözyaşlarının ateşinde
Başka bir bedenin sıcaklığı üşütecek seni

Ve ben sürüklenirken çaresizliklerin doruklarına
Dibine kadar battığım sensizlik girdabında
Dolanırken soluksuzluk boğazıma
Sarmalanırken yalnızlık kırbaçlarıyla

Haykıramayacağım
Susacağım
İçime süzülecek gözyaşlarım
Kimse bilmeyecek

Ve ayışığı olup sen üşüme diye üzerini örteceğim geceleri
Süzüleceğim koynuna haberin olmayacak
Sevdamı bilmediğin gibi
 
--------------------------------------------------------------------------------

Günü geceye beraber bağladığımız günlerde
İçimdeki sonsuz gurbet hissettirince kendini.
İstemezdim uyanacağın uykulara dalmanı.
Yorgun başın kucağımdayken gözlerini yummanla
Yaşadığımız ayrılığa dayanamazken.
Hiç açılmayan göz kapaklarının arasından,
İçime akan yeşil ışığı göremiyorum senelerdir ben.

Gümüş renkli gülüşlerini özlüyorum bu nisan akşamlarında.
Gülmüyorsun, ışıldamıyor gecelerim.
Kollarında ki ilkbahar geceleri geldi bu kokularla,

Yüzümü tokatlayan rüzgarın kokusunda sen!
Acısında ayrılığın.
Bahar kokuyor, canım yanıyor.
Gönlüm yeni sevdalardan korkuyor.
Dünya dönüyor, sevdiğim dönmüyor,

Karıncaları uyandıran bu havalarda.
Yokluğun var ya...
Derin uykusundan uyanmayan sana seslendiriyor.
Kalk sevgilim kalk...!! her şeye can geliyor.
İçimde ki, doğada ki kıpırtı canımı yakıyor.

Benim olmayan bir bebeğe beslediğim annelik duygusu gibi,
Ağladığı an kucağımda, hiç sevilmemiş hissediyorum kendimi,
Sevmekten vazgeçmiyorum onu da, senin gibi.

Rüzgarda titreyen erik çiçeğine benzerliği hayatımın,
Eşi önce düşenin acısını hissedebilmek.
Meyveye dönmüş ağaçta tek çiçek kalmak.
Ne acıymış.

Doğa canlanırken,
Toprak yeşerirken.
Topraktan gözlerin fışkırıyor sanıyorum.
Papatyaları koparmıyorum sevmediğimden değil.
Çok sevdiğimden.
Şimdi esen yellerle bir selam gönderiyorum.
Nereye gider bu rüzgar, bu selam bilmiyorum.
Ölüm yolu kaç saat sürer, çıksam yola bu bahar.
Kaç baharımı alır yollar.
Sevda denizinde hiç boğulmadan sana varır mıyım?
Bilmiyorum.
Bu üçüncü sensiz bahar,
Bu baharda yoksun..
Biliyorum bir daha ki baharda olmayacaksın.
Ama hep benim.
Hep baharlarda,
Dünya durana dek hep bahar gözlüm kalacaksın
 
Bir masal kahramanı yaratmıştım kafamda… Öyle bir masaldı ki bu, sonunun mutlu bitip bitmediği bilinmiyordu.

Öyle bir kahramandı ki “o” sürekli hakkında farklı şeyler düşünüyordum.

Evet, bir masal kahramanım vardı… Ve ben onu nasıl sevdiğime karar verememiştim…

Bir masal kahramanı yaratmıştım ellerimle…Bana özel bir kahramandı. Beyaz bir atı yoktu. Onun atı griydi. Mükemmel olsun istemedim ama mükemmeldi işte.Gri bir atı vardı ama bana dolu dizgin gelmiyordu. Hata yapabilsin istedim. Hataları olursa beni daha iyi anlar diye düşünmüştüm. Anlayamadı...

Bir masal kahramanım vardı… Sanmıştım ki beni, benim onu sevdiğimden daha çok sevebilir…

Olabilirdi de belki! Ama olmadı işte, olamadı…

Benim olmayan bir masalın kahramanıydı o…Başka bir yaşama ait, peri kızını arayan bir kahramandı. Ona tamamen ait olacak peri kızını ararken bana rastlamıştı. İlkin “o” sanmıştı , benim onu “o” sandığım gibi.. Sonra anlamıştı “o”olmadığımı ama geç kalmıştı geri dönmekte…

Bir masal kahramanıydı o…Ne yapacağını bilemeyen, duygusal , hassas bir kahraman… Bildik kahramanlar gibi sert bir kalbi, ille de kuvvetli bir ruhu yoktu işte. Onun örselenmiş bir yüreği vardı. İçindeki küçük çocuk güvensizdi insanlara. Ama bana güvenmişti işte. Ya da ben güvendiğim için onun da güvendiğini sanmıştım…

Benim olmayan bir masal kahramanım vardı. Masaldaki gibi öperek uyandırsın istemiyordum! Tam tersi elleriyle gözlerimi kapatsın istiyordum. Gözlerimi kapatsın ve ona yaslanarak uyuyayım. Hem de öyle bir uyku olsun ki bu , sonsuza dek sürsün…Ben uyuyayım. Ama o benim yanımda olsun. Nefesinin sessini duyayım kulaklarımla, kokusunu alayım burnumla, sıcaklığını hissedeyim tüm benliğimle… Ama gözlerim uyusun! Ben uyuyayım ama kahramanım hep uyanık kalsın…

Bir masal kahramanı yaratmıştım… Öyle inanmıştım ki kahramanıma…Hep yanımda , yaşamımda olacağına inandırmıştım kendimi. Öyle abartmıştım ki bunu kahramanım da inanmıştı benden ayrılmayacağına... Ne yazık ki kahramanım çok unutkandı… İstemeden de olsa sözlerini unutabiliyordu. Kendini bile unutan bir kahraman nasıl başkalarını hatırlayabilsin ki? Unutmadığı iki kişi vardı yaşamında: ana kraliçe ve küçük prensesi…

Benim olmayan bir masal demiştim size. Hakikaten benim olmayan bir masaldı bu…Ama ben bu masalın içindeydim. Farklı zaman dilimi olmalıydı. Ben, ben de olmalıydım. Kahramanım ise yine “o” olmalıydı… Beni ejderhalara karşı korumalıydı. Beni sevmeliydi kalbinin küçük bir bölümüyle. Hiçbir yerde unutmamalıydı. Götürmeliydi gittiği her yere veya gidemediği yerlere bile! Gözlerimin içine güvenle bakabilmeliydi. Çekintisiz konuşabilmeliydi…

Ama yapamıyordu işte…

Benim olmayan bir masalın, bana ait olmayan kahramanıylaydım… Ne kadar süreceği belli olmayan bir masalın içindeydim… Ama masal bitmek üzereydi işte…

Benim olmayan bir masal kahramanı yaratmıştım ellerimle… Ve şimdi de gitmesine izin verecektim.

Benim olmayan bu masala, yine ellerimle bir son yazmalıydım! Gitmeliydi kahramanım… Sonsuza kadar…
 
Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!

Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!

Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!

Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.

Ama hiç kimse / kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana ,anlatamam.
Çünkü seninle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!

Sen bana /yalnızca
Ve sadece
***** sensizliği sor
Rezil beklemeyi , özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
 
Özlem
Ayrılığın resmini çizdim dün gece
Bulutlara yazdım adını
Dağlara kazıdım sevdamı
Unutamadığım! seni çizdim dün gece
Loş bir gecenin içinde
Lüzumsuz akan gözyaşlarımla
Ayrılığım! seni çizdim dün gece
Hayallerim ve seninle.
 
Bir özlem var içimde
Yaşayıpda yaşayamadığım
Bir tutki var yüreğimde
Sevipte sevemediğim
Bir özlem var içimde
Seni sensiz yaşarken
Bir tek sen varsın hayalimde
Kalbimden söküp atamadığım
Bir özlem var içimde güzel
Güzel günler yaşayamadığım
Senin için gözyaşlarımı dökemediğim
Yollarını hasretinle bekleyemediğim
Bir özlem var içimde
Seninle koşup eğlenemediğim
Çocuk parkında oynayamadığım
Çiçek bahçesinde çiçekler toplayamadığım
Bir özlem var içimde
Senin için öleceğim
Hasretinle yanıp gideceğim
Sana veda edeceğim
 
Senle doldu mutluluğu lügatından sileli çok olalı bu yürek. Bir anda geldin oturdun hayatımın merkezine ve başladın dünyamı etrafında döndürmeye.
Her şey senle başlıyor, senle devam ediyor artık hayatımda. Kısır döngümü bitirip renklilik, mutluluk getirdin hayatıma.
Hayata, olaylara, mutluluğa bakışım hep senle değişti. Daha öncelerde ulaşılmaz görünen o mutluluk, o heyecan senle tanımaya başladı beni. Şimdilerde varıyorum bunların getirdiği o eşsiz hazza.
Şimdi heyecanın şimdi mutluluğun zamanı. Vakit ne ince hesaplar yapma vakti ne de hüzünlenmenin ZAMANIDIR. Artık vakit o eşsiz diye tabir edilen duyguların elbette ki eşsiz olan kişiyle yaşanmasının zamanıdır.
Dünyanın en anlamlı nesnesi haline gelen gözlerde hayatın her halinden sıyrılıp öylece akıp gitmek, tir tir titreten tenine kalp atışlarının hızının farkında olarak temas etmenin, en güzel şarkının namelerini bile çoktan geride bırakmış o sesle kendinken geçmenin, aşkın sıcaklığıyla kavrulmanın zamanıdır.
Bunca şeyin içinde zaten yıllardır bizlere günümüzü kaçırtan o geleceği düşünmenin de, yıllardır söylemek istediğimiz birçok şeyi söyletmeyen çevreye takmanın da, kendimizi unutmamızın tek sebebi olan o kariyerin de hiç ama hiç önemi yok. Önemli olan tek şey sensin be sevgili. Bana kendimi getiren sen...
 
Aklıma düştün yine gece gece...
Seyrederken kendimi aynalarda. Seyrederken gözlerimde gözlerini aklıma düştün yine ey sevgili. Zaten seni düşünmeden geçen günüm yok ama. Ama bazen öyle bir düşüyorsun ki içime, aklıma, yüreğime. Öyle bir düşüyorsun ki, "cayır cayır" yakıyorsun içimi. Terliyorum seni düşünmenin ağırlığından böyle zamanlarda. Sırıl sıklam oluyorum hem düşünmekten seni, hem de beni yakan aşkından. Yoo hiç fark etmez senin artık benden gitmiş olman. Sen gitmiş olabilirsin ama ben senin sevgini bırakmadım ki benden. Ve hep geceleri oluyor nedense? Nedense siyahın hakimiyeti altına girince tüm dünya, siyaha boyanınca ben, "siyah siyah" olunca duvarlar... Nedense? Aklıma düştün yine gece gece güzelim. Hatırlar mısın ben sana "güzelim" dedikçe, sen utanır, kızarırdın. Hoşuna da giderdi ben fark ederdim ama çaktırmazdım. Bekleyişin içindeyim be güzelim. Öyle belli bir "umut" yok aslında ama ne yapayım? Televizyonda Reha Muhtar haberlerini mi izleyeyim seni düşünmek yerine? Sularda akislerin, rüyalarımda tebessümlerin var. Zaman zaman gece uyanmaları, kabuslar ve anılar.
Seni hatırlatsın diye bir tablo aldım antikacıdan. Bir güvercin resmi yapmış ressam. Farkında olmadan seni yansıtmış tuvaline. Ne de olsa sen de benim güvercinimdin. Bir gün geldi ellerimden uçuverdin.

aklıma düştün yine bu gece
bekleyiş içimdeyim
bekliyorum hala seni
benim beyaz güvercinim.
 
ne kadar önemlidir ki aktığı sürece…ışık ne kadar önemlidir ki yandığı sürece…insan ne kadar önemlidir ki yanındayken… … …

En çok kaybettiği değerler için ağlarmış insan…kıymet bilmek, yanındayken yokluğunu hissetmek, avuçlarının sıcaklığında terlerken ellerin, bir kutup ayazında üşüdüğünü düşünmek veya beraberken oturup bir ayrılıp mektubu yazmak…hangi ilişkide hangisini düşündük ve ne kadar kıymet bildik sahip olduğumuz değerleri yitirmemek adına…

Neleri göze almalı, nelerden caymalı, ne kadar cesaretli olmalı ve ne kadar hiçe saymalı gururu “özlem” duymamak adına…

Sahiplenme duygusu ne kadar bitimsiz bir istekse insan ömründe,özlem duymakta o kadar kaçınılmaz değil mi hayatımızda…

“ölümden değil yaşayamadıklarından kork”*

Yarına keşken kaldıysa, kaderin sana çizdiği bölgede ve bir birliktelikte güzellikleri yaşamak adına tükettiğin zaman dilimlerinin, sende bıraktığı izler ruhunu doyuracak boyutta mı…yoksa yaşayamadıklarına karşı bir hayıflanma mı var kaderine…”özlemek veya özlenmek” bence bu paragrafın başına dönüp tekrar düşünmeliyiz “insan yaşayamadıklarını özler”

Susamanın, acıkmanın ve özlemenin ne yazık ki tam bir kelime karşılığı yok… yalnızca kendi yüreğinde hissedersin bu duyguyu...neyi ne kadar yaşadıysan o kadar onu duyumsarsın ruhunda…

“cismi de yok resmi de”**

İnsana duyulan kısmı yürekte hissedilen en derin boyutu bence…özlenmeyen biri olmaksa anlarda bıraktığın izler adına ne büyük bir kayıp...

Titrek bir mum alevinde, sigarandan soluklandığın her dumanda,duyumsadığın her iyot kokusunda hayal kurup birini özlemek, gelmeyeceğini bile-bile beklemek ve dilemek hem de …yaşananları yinelemek adına ne büyük bir sabırdır…

Her insan hak ettiği yerdedir…düşünce gücün ne kadar olumluysa ve ne kadar hoşgörülüysen yaşama ve insana karşı,bir o kadar alırsın karşılığını “özlemek veya özlenmek” adına…

İnsan her beraberlikte her gün yeni bir şey keşfetmek ve yarına keşke bırakmamak için zorluyorsa kaderini ve her şeyden önce adam gibi sevmesini ve paylaşmasını biliyorsa yüreği yettiğince, özlem onu yıkacak kadar güçlü olmaz hiçbir zaman...bir merdiveni adım-adım çıkıyorsan,ayağının takılma şansı azdır tökezlenme adına…

“özlem…”

Nasıl anlatılır ki! hangi harfi-hangi kelimeyle… , …hangi cümleyi-hangi paragrafla birleştirip anlatmalı… , … kimi zaman çöl gündüzleri kadar sıcak ve gergin, kimi zaman çöl geceleri kadar ıssız ve serin değil mi…


…özlem… ocak beyazı-şubat ayazı… …özlem… mart çamuru-nisan yağmuru… …özlem… mayıs güneşi-haziran ateşi… …özlem… temmuz yangını-ağustos kızgını… …özlem… eylül hüznü-ekim sürgünü… …özlem… kasım soğuğu-aralık buzluğu…

…özlem…özlem…özlem… bazen çok, bazen az ama hep var değil mi…

“özlem…”

Her aya, her haftaya, her güne,her ana yetecek bir özlem yaratabiliriz beynimizin kıvrımlarında…hayal gücünün sınırlarını zorlayacak kadar çok özleme sahip olabiliriz.

Hadi gelin “sahip olduğumuz değerlere sahip olduğumuz anlarda özlem duyarak yaşamayı
 
Beni Unutma
Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma
Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yar
Senin de başında o çılgın rüzgar
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Ben ayağımda çarık, elimde asa
Senin için şu yollara düşmüşüm
Senelerce sonra sana dönüşüm
Bir mahşer gününe de rastlasa
Beni unutma
Hala duruyorsa yeşil elbisen
Onbir gün benim için giy
Saksıdaki pembe karanfilde cığ
Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
Beni unutma
Büyük acılara tutuştuğum gün
Çok uzaklarda da olsan yine gel
Bu ölürcesine sevdiğine gel
Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
Beni unutma
 
Kayan Yildizin Ardindan
Dün gece yine daldim
Yine hasret yandim
Gök yüzünde parlayan yildizlara seni sordum
Tüm yildizlara bakarak düsündüm seni
Hiç aklimdan çikmamacasina
Iste o anda bir yildiz kaydi
Hani derlerya ne istersen olur diye
Iste o zaman yanimda olmani nasil isterdim
Birlikte olmayi...
Ellerim, ellerinde, gözlerim, gözlerinde
Ama olmadi hiç biri
Gerçek olan teksey senin sevdana yanmak
Hasretine aglamak oldu
oO kayan yildizin ardindan...!!
 
ne kadar da aciz kaldık
Bize ait cümleler kurmaktan
Bırak seni seviyorum demeyi,
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize


Tükenen, sevgimiz mi,
Yoksa, yoksa dilimiz mi varmıyor?
Ne sen bana iyi misin diyorsun,
Ne ben sana günaydın
Farkında mısın? ağzımızı bıçak açmıyor


Sebepsiz değil yavan kelimelere baş vurmamız,
Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi.
Benimse içimden gelmiyor tıraş olmak.


Eskiden daha zili çalmadan açardın kapıyı.
Kokunu taa aşağılardan duydum derdin.
Özledim derdin.
Kısar gözlerini, ya sen ya sen derdin.


Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde.
Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum.
Öyle arttı ki son günlerde romatizmalarım.
Adeta kar yağıyor geceleri sol omzuma.
Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum.
Ya cevap vermezsen,
Ya git kendin al dersen.
Korkuyorum işte,
Sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum
 
Hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde,
Bu gece yine için için yanıyorum,
Oturmuş seni düşünüp ağlıyorum,
Seni, gidişini, sevişini, herşeyini...
Unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim,
Yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor...
Seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde...
Simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum,
Onları sana benzetiyorum,
Kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali...
Dedim ya, seni düşünüyorum bu gece,
Beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü,
Ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu,
Büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını
Ve birgün ansızın bırakıp gidişini...
Son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını,
Gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum,
Bir daha çıkamasın diye...
Çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin,
Ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin?
Gittin son bir veda ile gözü yaşlı,
Elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı,
Sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım...
Ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım,
Uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine,
Özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala...
Sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz,
Aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz...
Hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm,
Sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm,
Aradın beni aylarca bir sevgi uğruna,
Ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna,
Kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin,
Beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı,
Yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna,
Yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin...
Bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın,
Yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin...
Sevdiğini en mutlu gününde öldürdün,
Ve ardına bakmadan gittin...
Beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım...
Senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz,
Hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil...
Parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç?
Parça parça edilmiş, yıkık ve virane,
Bir o kadarda vefasız...
Önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım...
Geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm...
Unuttum dedim, unutacağım dedim,
Unutamıyorum dedim, unutmam dedim...
Önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden,
Bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde,
Hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde,
Hatıraların, gözlerin ve sözlerin...
Şiirlerini getirdiler bana,
Beni öldüren şiirlerini...
Vefasız dediğini duydum, yıkıldım,
Düşündüm seni gecelerce daima tek başıma,
Şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi,
Kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım...
3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim...
Sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde...
Belki birgün sesini duyarım umuduyla
Telefon bekledim günlerce,
Telefon gelmeyip sesine hasret kalınca
Ağladım ağladım,
Sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım...
Duydum ki kalbini vermemişsin kimseye,
Olurda içinde görürler beni diye...
Benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye,
Olurda içinde seni görürler diye...
Gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken,
Hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye,
Aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın,
Hep göz kırpardın uzaktan, sessizce,
Bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle...
Bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum,
Seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde...
Düşmüyor adın hiç dilimden,
Öleceğim gülüm bir gün ben,
Senin sevginden, senin derdinden...
Bir gün göreceğim yine belki seni,
Seni, beni unutmuş, benim olmayan seni...
İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım,
Ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım...
Yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye,
Ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi;
Seni unutmam için öldürseler bile,
Karşılık olarak dünyayı verseler bile,
Darağacı kurup idam etseler bile,
Senden başkasını asla sevmeyeceğim...
 
Zaman Geçmiyor,Bekliyorum Geceyi
Boğazıma Takılır,Söyleyemem İki Heceyi
Bulamadım,Çözemedim Bu Bilmeceyi
Sensiz Özledi Yüzüm Gülmeyi

Bir Delilik Yapıp Sevdiğimi Söylesem
Senden Sadece Ufacık Sevgi İstesem
Yeter Ki Gelirim De Ömür Boyu Beklesem
Cesaretim Olsada Şu İki Heceyi Söylesem

Haykırsam Aşkın-ı Tüm Cihana
Yalvarsam Sığınsam Yüce ALLAH'a
Bu Bedenim Birkere Sana Sarılsa
Gözümü Kırpmadan Bıraksam Toprağa
 
Seni düşündüğümde
Hayalini yaşadığımda seni
Deniz gelir aklıma
Sen gelmezsin beklediğimde
Düşündüğümde seni
Dalgalardan kopan
Çarpan kıyısına
Deniz gelir aklıma

Beklerim kenarlarında
Ayaklarım kumsalında
Bazen hissederim ıslaklığını
O an hissederim yalnızlığımı
Seni düşünürüm
Hep seni, yalnız seni
O an
Uzaklaşır benden
Limanı terk eden
Sonsuzluğa giden gemiden
Umut ederim seni

Seni düşündüğümde
Bir buruk olur içim
Sensiz sahilinde denizin
Hayalimle ben
Gelesin isterim sen

Çökmeden denizin üzerine
Güneşin tükenmiş rengi
Gün batımıyla yok olmadan
Umutlarımdaki seni ve beni
 
Hayatım Seninle Değişecekti
SıkıntımDerdim Hep Bitecekti
Acı,Hüzün Bu Bedenden Gidecekti
Götüreni SEN SANDIM

Gülmedi Yüzüm Şu Yalan Dünyada
Hep Bulandı Ömrüm Acı Hüsrana
Sandımki En Sonunda Mutluluğu Bana
Getireni SEN SANDIM

Aşk,Sevgi Neydi Tanıştım Tanışalı
Böyle Güzel Günler Görmedim Yaşadım Yaşayalı
Ömrümdeki Aşk Defterini Açtım Açalı
Kapatacak Kişi SEN SANDIM
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst