ashli
Bayan Üye
---> Aforizmalar // Düşünce Kutsaldır ..
Halil Cibran aforizmaları
· Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır.
· Ey Müzik, İçimizin derinliklerinde yüreklerimizi ve canlarımızı gizleriz. Sensin öğreten bize kulaklarımızla görmeyi ve yüreklerimizle işitmeyi.
· Kuşların cıvıltısı insanoğlunu uykusundan uyandırır ve onu, kuşların cıvıltısını yaratmış olan Sonsuz Zekanın görkemi için söylenen kutsal şarkılara katılmaya çağırır. Bu tür müzik, kendi kendimize kadim kitaplarda yer alan sırların anlamlarını sormaya iter bizi.
· Kuşlar cıvıldadıkça acaba tarlalardaki çiçeklere mi seslenmektedirler? Yoksa ağaçlarla mı konuşmaktadırlar? Yoksa derelerin mırıltısını mı yansıtmaktadırlar? Çünkü insanoğlu kendi anlayışı ile kuşların ne söylediklerini, derelerin ne mırıldandıklarını ve dalgaların kıyıya usul usul çarparken ne demek istediklerini bilemez.
· İnsanoğlu kendi anlayışıyla yağmurun ağacın yapraklarına ya da pencerenin kenarlarına düştüğünde ne dediğini anlayamaz. Bilemez meltemin tarlalardaki çiçeklere ne dediğini. Ama insanoğlunun yüreği kendi duyguları üstünde oynaşan bu seslerin anlamını duyar ve içinde saklar. Sonsuz Zeka, çoğu kez gizemli bir dille konuşur ona. Ruh ve Doğa kendi aralarında bu söyleşiyi sürdürürken insanoğlu dikilip kalmıştır, şaşkın ve suskun, bir kenarda. Ama insanoğlu bu sesleri hiç mi duymamış ya da ağlamamıştır? Onun döktüğü gözyaşları eğer bir anlayış değilse nedir?
· Büyük şarkıcı, sessizliğimizin şarkılarını söyleyendir.
· Eğer ağzın yemekle doluysa, şarkı söyleyemezsin. Ve altınla doluysa elin, kaldıramazsın onu şükür için.
· Derler ki, bülbül aşkının şarkısını söylerken, bir dikenle bağrını delermiş. Hepimiz onun gibiyiz. Başka türlü olsa nasıl şarkı söyleyebilirdik?
· Karnı aç olana şarkı söylersen, seni midesiyle dinler.
· Dahilik, geç gelen baharın başında bir kuşun söylediği şarkılardır.
Halil Cibran aforizmaları
· Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır.
· Ey Müzik, İçimizin derinliklerinde yüreklerimizi ve canlarımızı gizleriz. Sensin öğreten bize kulaklarımızla görmeyi ve yüreklerimizle işitmeyi.
· Kuşların cıvıltısı insanoğlunu uykusundan uyandırır ve onu, kuşların cıvıltısını yaratmış olan Sonsuz Zekanın görkemi için söylenen kutsal şarkılara katılmaya çağırır. Bu tür müzik, kendi kendimize kadim kitaplarda yer alan sırların anlamlarını sormaya iter bizi.
· Kuşlar cıvıldadıkça acaba tarlalardaki çiçeklere mi seslenmektedirler? Yoksa ağaçlarla mı konuşmaktadırlar? Yoksa derelerin mırıltısını mı yansıtmaktadırlar? Çünkü insanoğlu kendi anlayışı ile kuşların ne söylediklerini, derelerin ne mırıldandıklarını ve dalgaların kıyıya usul usul çarparken ne demek istediklerini bilemez.
· İnsanoğlu kendi anlayışıyla yağmurun ağacın yapraklarına ya da pencerenin kenarlarına düştüğünde ne dediğini anlayamaz. Bilemez meltemin tarlalardaki çiçeklere ne dediğini. Ama insanoğlunun yüreği kendi duyguları üstünde oynaşan bu seslerin anlamını duyar ve içinde saklar. Sonsuz Zeka, çoğu kez gizemli bir dille konuşur ona. Ruh ve Doğa kendi aralarında bu söyleşiyi sürdürürken insanoğlu dikilip kalmıştır, şaşkın ve suskun, bir kenarda. Ama insanoğlu bu sesleri hiç mi duymamış ya da ağlamamıştır? Onun döktüğü gözyaşları eğer bir anlayış değilse nedir?
· Büyük şarkıcı, sessizliğimizin şarkılarını söyleyendir.
· Eğer ağzın yemekle doluysa, şarkı söyleyemezsin. Ve altınla doluysa elin, kaldıramazsın onu şükür için.
· Derler ki, bülbül aşkının şarkısını söylerken, bir dikenle bağrını delermiş. Hepimiz onun gibiyiz. Başka türlü olsa nasıl şarkı söyleyebilirdik?
· Karnı aç olana şarkı söylersen, seni midesiyle dinler.
· Dahilik, geç gelen baharın başında bir kuşun söylediği şarkılardır.