Yeni Çıkanlar

BİR BİENAL, BİR BİLANÇO
Hazırlayan: Cavit Mukaddes, Çekirdek Sanat Yayınları, sanat, 151 sayfa
'Bir Bienal, Bir Bilanço', 10. Uluslararası İstanbul Bienali'ni kuramsal açılardan irdeleyen yazılardan oluşuyor. Kitabın hazırlayanı Cavit Mukaddes de içlerinde olmak üzere, Rafet Arslan, Nazan Azeri, Erkan Doğanay, Müfit İşler, Ekrem Kahraman, Özcan Türkmen, Feyyaz Yaman ve Zafer Yalçınpınar, kitapta yazı veya yazıları bulunan isimler. Kitapta yer alan yazılar, son yılların sanat ortamının vazgeçilmezi haline gelen küratoryal sisteme ve sanatın özgün ve bağımsız kimliğini ticaretin egemenliğine sokmaya çalışan odaklara muhalif bir çerçeveden bakmayı amaçlıyor. Kitap, Uluslararası İstanbul Bienali'ne dair eleştiriler ile daha sonraki bienaller için öneriler barındırıyor.
 
HAYATIN ALTIN BİLETİ
Brendon Burchard, çeviren: Özge Özköprülü, GOA Yayınları, roman, 240 sayfa
Brendon Burchard'ın 'Hayatın Altın Bileti' isimli bu romanının otobiyografik bir yönü var. Zira Burchard romanını, geçirdiği bir trafik kazasının ardından kaleme aldı. Yaşadığı bu ağır kazadan sonra, hayatın kendisine yeni bir şans verdiğini düşünen Burchard, bu önemli deneyimini kurgulayarak okurla paylaşmayı amaçlamış. Kurgu, başından böylesi bir olay geçen kahramanının hayatında yaşadığı büyük dönüşümü hikâye ediyor. Çünkü bu kaza anına kadar, hayatında yer eden insanların önemini kavrayamayan, olabildiğince bencil olan kahramanımız, aniden ve mucizevi bir şekilde dönüşecektir. Burchard'ın romanı, hayatın içinde görmezden gelinen ayrıntıları fark ettirmesiyle ilgi çekiyor.
 
A'RAF: BETWIXT
Tara Bray Smith, çeviren: Zeynep Ertan, Profil Yayıncılık, roman, 408 sayfa
Tara Bray Smith'in 'A'raf: Betwixt'i, bir fantastik gerilim romanı. Sabahları uyandığında tırnaklarının arasında kan gören Morgan D'Amici; gözlerinin önünde fantastik, karmaşık ve çok anlamlı tablolar beliren Ondine Mason ve ölmek üzere olan insanların etrafında ışıktan haleler gören lanetli Nix, romanın üç ana karakterini oluşturuyor. Günün birinde, kendilerindeki gariplikleri fark eden bu kahramanlar, gerçekte nereden geldiklerini öğrenecek ve belirsiz kaderlerini, geleceklerini göreceklerdir. Kahramanlarımız, bir ormanın derinliklerinde katıldıkları yaz eğlencesinde, periler, ateş çemberleri ve kanatlı yaratıklardan oluşan fantastik bir dünyayı keşfedeceklerdir.
 
ÇİÇEKLERİN KANI
Anita Amirrezvani, çeviren: Umut Uğur, ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayınları, roman, 471 sayfa
İranlı yazar Anita Amirrezvani'nin 'Çiçeklerin Kanı', özgün bir masal-roman olmasıyla öne çıkıyor. Kurgu, 17. yüzyılın İran'ında, isimsiz bir kızın hikâyesini anlatıyor. On dört yaşındaki bu kız, babasının beklenmedik ölümünden sonra annesiyle, İsfahan'da yaşayan ve Şah için halılar dokuyan üvey amcasının yanına taşınır. Burada yaşadığı zorluklar nedeniyle, gizli bir muta nikâhına, yani para için belli bir süreliğine sözleşme ile yapılan evliliğe evet demek zorunda kalır. Fakat, sarı safran ve nar çiçeklerinin özünden elde edilmiş renklerle muhteşem halılar yapan
genç kız, bu maharetiyle düşsel, masalsı ve mucizevi dünyasını da yaratacaktır.
 
GÜLME BAŞINA GELİR KOMŞUNA
Mine Sota, Carpe Diem Yayınları, mizah, 188 sayfa
'Gülme Başına Gelir Komşuna', isminden de anlaşılacağı gibi, Mine Sota'nın gündelik hayatın ayrıntılarından derlediği güldürü metinlerinden, kısa öykülerden oluşuyor. Sota'nın akla gelebilecek her konuya değindiği yazılarını da, aslında kitabın arka kapağındaki "Hiç bir şey hakkında her şeyin anlatıldığı ve her şey hakkında pek çok şeyin dillendirildiği", sloganı çok iyi özetliyor. Telefon operatörlerinden bezginliğin ürünü olan 'Sinircell'; varlık nedeni, müşteriye yardım etmekten çok, ona zorluk çıkarmak olan 'Müşteri Hezimetleri Servisi' ve reklam yazarlığı yeteneğinden emin olmak için doktorunu kandırmaya çalışan 'Seçim Ufocusu', Sota'nın eğlenceli metinlerinden birkaçı.
 
SEVGİ YOLU
Danielle Steel, çeviren: Şebnem Çorakçı, İnkılap Kitabevi, roman, 414 sayfa
Aşk romanları yazarı Danielle Steel'in 'Sevgi Yolu', ailenin sorumluluklarını, sadakati ve aşkı hikâye eden bir kurgu. Romanın kahramanı, 1930'lu yılların depresyonlu dönemlerinde yaşayan Audrey'dir. Anne babasını bir kaza sonucu kaybeden Audrey, bir yandan şımarık kız kardeşi Annabelle ile büyük babasına bakar, bir yandan da evi idare eder. Fakat günün birinde, Avrupa'ya doğru bir yolculuğa çıkmayı başaran Audrey'in hayatı tamamen değişecektir. Bu yolculukta seyahat yazarı Charles Parker-Scott ile tanışan Audrey, aşık olduğu adamın peşinden Çin'e kadar gider. Kurgunun ikinci aşaması diyebileceğimiz bu bölümlerde, Steel, kahramanlarımızın karşısına zorlu sınavlar çıkarır.
 
BEN BİR HEMŞİREYİM
Burçin Utku, Ozan Yayıncılık, anlatı, 136 sayfa
Alt başlığı 'Melek Değil İnsanım' olan 'Ben Bir Hemşireyim', Burçin Utku'nun hemşireliğe dair düşüncelerinden oluşuyor. "Hemşire kimdir? Ne iş yapar, ne yer, nasıl yaşar bileniniz var mı?" diye soran Utku, insanların sadece ihtiyaçları olduğunda bu kişileri anımsadığını ve mesleklerinin hâlâ hak ettiği saygınlığı kazanamadığını düşünüyor. Böylesi zorlu bir mesleğin, bu mesleği icra eden insanların ruh dünyalarına olumlu ve olumsuz etkileri, hemşirelerin özlük hakları, nöbetler, hastanelerdeki yetersiz imkânlar, Utku'nun kitabında karşımıza çıkan ayrıntılardan birkaçı.
 
GAZİ BANA ÇOK KIZMIŞ..."
Ahmet Hamdi Başar, yayına hazırlayan: Murat Koraltürk, Bilgi Üniversitesi Yayınları, anı, 762 sayfa
"Gazi Bana Çok Kızmış...", Türkiye yakın tarihinin önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Başar'ın anılarının birinci cildini oluşturuyor. Anıların bu cildinde, Başar'ın Meşrutiyet, Cumhuriyet ve tek parti dönemine dair anıları yer alıyor. Türkiye'nin yakın tarihinde, "Limancı Hamdi" veya "İktisatçı Hamdi" diye de bilinen Başar, İkinci Meşrutiyet döneminden 27 Mayıs askeri darbesine uzanan süreçte, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gelişmelerine tanıklık etmiş, hatta yaşanan bazı olayların bizzat içinde yer almış bir fikir ve eylem adamıydı.
 
DİYABETLİLER İÇİN HAYATI KOLAYLAŞTIRMA KILAVUZU
Emel Özer, Hayy Kitap, sağlık, 208 sayfa
Emel Özer, uzman bir diyetisyen. Kendisinin, alt başlığı 'Karbonhidrat Sayımı Yapın, Diyet Stresinden Kurtulun!' olan bu çalışması, kan şekeri ayarını sağlamak ve sağlıklı bir yaşam sürdürmek için beslenmenin çok önemli olduğu bu hastalar için, bu dengeyi sağlayacak, pratik bir diyet sunuyor. Özer'in diyetiyle hasta, öğün planını kendisi yapacak ve karbonhidrat miktarına veya kan şekeri düzeyine göre insülin doz ayarını da yine tek başına yapabilecek. Özer, 'Karbonhidrat Sayımı'nın, diyabet hastaları için sağlıklı beslenmeyi mümkün kılacağını söylüyor.
 
AVRUPA'DA OSMANLI DAMGASI
Iszak Schulhof, çeviren: Elçin Kumru, Timaş Yayınları, anı, 95 sayfa
Iszak Schulhof'un 'Avrupa'da Osmanlı Damgası' isimli bu kitabı, kendisinin 17. yüzyıldaki Budin eyaletine dair anılarını barındırıyor. 1686'da Osmanlı hakimiyeti altında olan, Türk ve Yahudilerin çoğunlukta yaşadığı Budin, Avusturya orduları tarafından işgal edilmişti. Şehrin düşmesinden sonra, Avusturya askerleri, şehirde büyük bir katliama girişmişti. İşte bu katliamı anlatan hatıratın yazarı Schulhof, bir Avusturya subayının eline geçse de, bir şekilde kurtulmayı başarır. Kitap, bunun dışında, Osmanlı ve Avrupa devletlerinin yönetim biçimlerini de anlatıyor.
 
DİŞİL YÖNETİŞİM
Sedat Özkol, Resital Yayınevi, kişisel gelişim, 282 sayfa
Sedat Özkol, 'Dişil Yönetişim'de, kadınların iş, çalışma ve hizmet dünyasında kadın kalarak başarılı olabilmelerinin ipuçlarını sunuyor. Çalışma dünyasında erkek egemenliğinin sonuna gelindiğini savunan kitap, sıranın kadınlara geldiğini, çünkü kadınların yaşadıkları dünyaya karşı, erkekler kadar gaddar olmadığını söylüyor. Kadının dünyada genel olarak maruz kaldığı hak gaspı, kitapta dikkat çeken yönlerden biri.
Özkol, bu ayrımcılığı istatistikler ve kaynaklarla verirken, kadının iş dünyasındaki varlığının, eril anlayışa ne gibi alternatifler sunacağını da sıralıyor.
 
BARIŞ KÜLTÜRÜ
Şefik Asan, Heyamola Yayınları, 2007, 200 sayfa.
Şiddetin, terörün, savaşların, savaş kışkırtıcılığının tozu dumana kattığı bir ortamda, Şefik Asan'ın, Barış Kültürü adlı kitabı ne zamandır yattığımızı anımsamadığım kış uykusundan uyandırıyor bizi. 12 Eylül'ün ünlü Türkiye Barış Derneği Davasını hatırlayanlar var mıdır bilmiyorum. Cunta lideri Kenan Evren ve arkadaşlarının emriyle 1982 Şubatından itibaren toplam 3,5 yıl tutuklu olarak hapis yatan aydınlarımız vardı; büyükelçi Mahmut Dikerdem, Ali Sirmen, Orhan Apaydın, Kemal Anadol, Reha İsvan, Erdal Atabek, Semra Özdamar, Şefik Asan, vd. Söz konusu aydınların tek amacı vardı: "Yurtta Barış, Dünyada Barış". Barış Derneği üyeleri Dünya Barış Konseyi üyeleriydiler ve barış için, neredeyse hayatlarını ortaya koymuşlardı. Ancak 12 Eylül cuntası bu barışsever-yurtseverleri cezalandırmak için hiç tereddüt etmemiş, tarihe geçecek bir ayıbı künyemize kaydetmişti.
Barış Davası sanıklarından eğitimci-yazar Şefik Asan, 1976 yılında katıldığı ve otuz yıldır sürdürdüğü aktif barış hareketi savunuculuğunu, barışa en çok ihtiyacımız olduğu şu günlerde bizimle paylaşıyor. Dünyada adil ve kalıcı barışa ulaşmak için bize bilgiler sunan, yol gösteren, çözümler öneren, bir bakıma barış kışkırtıcılığı yaparak umut veren kapsamlı bir çalışma Barış Kültürü kitabı.
Şefik Asan'ın yirmi bölümden oluşan çalışmanın sadece bir bölümünde Barış Davası'na değinilmiş. Barış kültürü kapsamında; dünyadaki tüm barış hareketleri kronolojik olarak incelenmiş, yanı sıra savaşların kökeni, savaş kültürü, genlerimizde şiddet eğilimlerinin bulunup bulunmadığı, emperyalizmin savaş kışkırtıcılığı ve saldırıları, dünyadaki barış mücadelelerinin tarihi, Türkiye'nin Atatürk dönemindeki barışçı tutumu, soğuk savaş yılları, Bağlantısızlar Hareketi, Dünya Sosyal Forumu, Dünya Kadın Hareketi, Sivil İtaatsizlik, entelektüellerin rolü gibi, her biri barışla bağlantılı yaşamsal konular irdeleniyor kitapta. Sonunda, barış için on beş görev öneren 'Büyük Barış Kültürü Projesi'ne yer veriliyor.
Barış için örgütlenmeyi, atağa geçmeyi savunan ve okullara Barış Kültürü dersinin konulmasını öneren yazar, sonuç olarak; "Savaş kışkırtıcılığına karşı, biz de barış kışkırtıcılığı yapalım" diyor. Bu kışkırtmaya alet olmamak elde mi?
İsmail Reisoğlu
 
Zafer, bozgun, savaş ya da hepsi

VARNA SAVAŞI
Colin Imber, Çeviren: Ayda Arel, Kitap Yayınevi, 2007, 286 sayfa, 30 YTL.
Osmanlı tarihçilerini ya da Osmanlı tarihiyle ilgilenenleri diyelim, ikiye ayırmak mümkün. Bir tarafta Osmanlı'nın 'duraklama-yıkılma' dönemiyle ilgilenenler, diğer tarafta 'kuruluş-gelişme'den sonrasına aldırmayanlar. Birinciler genelde imparatorluğun yıkılış sürecindeki siyasi, sosyal ve askeri çürümeyi bütün bir Osmanlı tarihine hoyratça yayarken, ikinciler genelde altı yüzyıllık tarihin emsali çok az görülmüş Muhteşem Süleymanlarla ve Koca Sinanlarla dolu olduğunu, Osmanoğullarının malubiyet yüzü görmemiş bir istisna olduğunu sanıyor. İki grubun da haklı gerekçeleri bulunabilir; en azından insanların ilgi alanlarına müdehale edecek değiliz.
Diğer taraftan bir de öyle tarihçiler var ki, iki gruba da girmiyor; onlar tarihi ne bir efsaneye ne de Oryantalist denilebilecek kadar aşağılayıcı bir bakış açısına değişiyor. Osmanlı'nın ne ilk döneminin sürekli fetihlerle geçtiğine, ne de son dönemlerinin sürekli yanlış şeylerle dolu olduğuna inanıyorlar; her iki dönemin de içe içe geçtiğinin, imparatorluğun en yüksek dönemlerinde çok kötü mağlubiyetler alındığının, en yoz dönemlerinde ince birer zarafet eseri, en güzel mimari eserlerin yapıldığının fazlasıyla farkındalar. Bu tarihçilere göre 'gelişme' ya da 'gerileme' gibi yüzer yıllık adlandırmalar bile birer yanılsamadan ibaret.
İşte Colin Imber de bu gruptan. Manchester Üniversitesi'nde uzun yıllar hocalık yapan Osmanlı tarihçisi ilk bakışta sadece 'yükselme'yle ilgilenenlerden sanılabilir.
Yazarın Varna Savaşı kitabı bütün bu dediklerimizi bir kere daha doğruluyor. Dilerseniz şöyle bir örneklemeyle devam edelim: 'Türkler Doğu Avrupa'da ilerliyorlardı'; elli sayfa. 'Haçlılar Türklere karşı birleşti'; yüz sayfa. 'Türkler Haçlıları inanılmaz bir bozguna uğrattı'; üç yüz sayfa ve tamamen yanlış bir önerme... Demek istediğim, bildiğimizi sandığımız en basit tarih olayları bile aslında o kadar basit gerçekleşmiş değil. Bizim birer cümlelik 'gerçek'lerimiz aslında onlarca sayfalık açıklamalar gerektirecek kadar karmaşık ve sınıflandırılması zor olaylar. Türklerin Doğu Avrupa'da belki de hiçbir zaman efsanevi tarzda hızlı bir ilerleyişleri olmadığı, Macaristan ve Osmanlı'nın Eflak-Boğdan tahtası üzerindeki satranç oyunu, Kudüs'ün Müslümanların eline geçmesiyle başlayan Haçlı Seferiyle Varna savaşındaki Haçlıların arasındaki benzerliğin kimi zaman taşıdıkları addan öteye gitmediği, savaşın ise 'eşi görülmez bir zafer'den ziyade anlaşılması güç bir stratejiyle kıl payı kazanıldığı ancak Colin Imber gibi bir bilim adamı yaklaşımıyla çözümlenebilir.
Beyazıt H. Akman
 
CESUR YENİ DÜNYA
Aldous Huxley, çeviren: Ender Gürol, Zigana Yayınları, roman, 249 sayfa
Aldous Huxley'in, karşı ütopya türünün en büyük eserlerinden sayılan 'Cesur Yeni Dünya'sı, Londra'da 26. yüzyılda geçiyor. İnsanlarının olabildiğince sağlıklı olduğu, savaşların ve yoksulluğun olmadığı, teknolojinin en üst seviyeye vardığı ve tüm ırkların eşit olduğu bu dünyada, aile, kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat, felsefe ve din yoktur. Bu insanlar, sadece seks ile uyuşturucu kullanmakla mutlu olabilen hedonist varlıklardır. Fakat romanın baş kahramanı psikolog Bernard-Marx, durumdan hiç memnun değildir. Yalnızlığı seven Marx, toplumda yaşanan hedonist aşırılıklardan uzaklaşıp kaçmak ister ve bu istek de, toplumdaki garipliklere hesaplaşmasını getirecektir.
 
SİLKELENEN KERİZ OLMAYIN
Hakan Özerol, Elma Yayınevi, iş dünyası, 153 sayfa
Hakan Özerol, 'Silkelenen Keriz Olmayın' isimli bu çalışmasında, küçük ve büyük ekonomi işletmelerin başarılı olabilmesi için çeşitli tüyolar veriyor. "Keriz silkeleme", bir piyasa terimi. Bu terim, piyasanın büyük oyuncularının parasal güçlerini kullanıp, fiyatları suni olarak yukarı çekmeleri ve ardından oltaya takılarak alıma geçen küçük ve bilgisiz yatırımcılara yüksek fiyattan menkul kıymet satıp kâr etmeleri anlamına geliyor. Özerol çalışmasında, yatırımcıların şanslarını arttırmayı hedefleyen finans piyasalarda tahmin yöntemlerini veriyor. Piyasaların nasıl okunması gerektiği, faiz oranları, döviz kurları ve enflasyonun ne anlama geldiği, kitapta ele alınan birkaç konu.
 
İKTİDARI ANLAMAK, 1. CİLT
Noam Chomsky, çeviren: Sibel Yeşilgöz ve Burcu Şentürk, Aram Yayıncılık, siyaset, 333 sayfa
Noam Chomsky'nin iki cilt olan 'İktidarı Anlamak' isimli çalışmasının bu ilk cildi, özellikle ABD emperyalizminin dünya üzerinde yaratmak istediği ve Yeni Dünya Düzeni olarak tanımlanan iktidarı sorgulamasıyla ilgi çekiyor. Chomsky'nin verdiği örneklerle, ABD'nin kurduğu iktidar ağıyla, yeryüzünün insanlık için ne derece yaşanmaz hale getirildiğini ayrıntılarıyla görmek mümkün. Chomsky'nin hafta sonu tartışmaları olarak düzenlenen toplantılardaki konuşmalarından oluşan kitap, ABD'nin, Türkiye gibi üçüncü dünya ülkelerinde askeri darbeler yaptırarak, bu ülkelerdeki iktidarları nasıl egemenliği altına aldığını ve kullandığını anlatıyor.
 
ÜÇ ÖLÜMSÜZ: TOLSTOY, BAUDELAIRE, CERVANTES
André Suaréz, çeviren: Tahir Yücel, Hece Yayınları, inceleme, 247 sayfa
André Suaréz, 'Üç Ölümsüz: Tolstoy, Baudelaire, Cervantes'te, dünya edebiyatının bu üç önemli yazarının kişiliklerini, yaşadıkları çevreyi, düşüncelerini, kederlerini, inançlarını, yapmak istedikleriyle kaçındıklarını, ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Söz konusu yazarları, sadece kitapları üzerinden değil, aynı zamanda kişilikleri, hissedişleri çerçevesinden de vermesi, kitabın en ilgi çeken yanıdır diyebiliriz. Akıcı ve duru bir dille kaleme alınan kitap, hem edebiyat tutkunlarına, hem de yaşamları ve eserleriyle çoğu insan için ışık olmaya devam eden, Tolstoy, Baudelaire ve Cervantes'e ilgi duyan her kesimden okuyucuya önerilir.
 
İLAÇ KOKULU KİTAP
Faik Çelik, Cinius Yayınları, anlatı, 144 sayfa
Faik Çelik bir tıpçı. Kendisinin 'İlaç Kokulu Kitap'ı ise, edebiyata duyduğu muazzam ilginin bir ürünü. Çelik, kitabının girişinde, "Bir hekim tıp sanatını uygularken, edebiyat başta olmak üzere tüm sanat dallarına zaman ayırmalı, mesleki pratiğine bu sanat eserlerinden katacağı birikimlerle tıp sanatı uygulayıcısı olmanın hakkını vermelidir," diyor. Kitapta, tıbbın sanatla, bazı hastalıkların, ağrıların edebiyatla ilişkisine dair iyi örnekler bulunuyor. Bunun dışında, kitaptaki yazıların
bir kısmı da, yazarın tıbbın verili haline, sağlık sisteminin
eksikliklerine ve Türkiye ile dünyadaki tıp söyleminin eksiklik veya zayıflıklarına dair kaleme aldığı yazılardan oluşuyor.
 
--------------------------------------------------------------------------------

ESKİ TÜFEKLER
Charles McCarry, çeviren: Bilgin Adalı, Artemis Yayınları, roman, 554 sayfa
Casus romanlarının ünlü ismi Charles McCarry'nin 'Eski Tüfekler'i, eski ve çok önemli bir papirüsün peşine düşen kahramanlarının maceralarını anlatıyor. Özellikle 'Da Vinci'nin Şifresi'ni okuyanların ilgisini çekecek bu romanda, kahramanlarımızın peşinde olduğu papirüs, İsa'yı bir ajan olarak resmediyor. Romanın baş kahramanı, eski istihbarat ajanı Paul Christopher, tamamı eski tüfek ajanlardan oluşan ekibiyle, bu papirüse ve onun sahip olduğu sırra ulaşmaya çalışacaktır. Tabi ajanlar bu esnada, birbirinden farklı, egzotik dünyalara da uğrayacaklardır. Çek gangsterler, Çin gizli polisi ve Nazi doktorlar ise, yaşlı ama dinç ekibimizin başlıca düşmanları olacaktır.
 
YEDİ YALAN
James Lasdun, çeviren: Ayşen Anadol, Merkez Kitapçılık, roman, 195 sayfa
James Lasdun'un 'Yedi Yalan'ı, kahramanı Stefan Vogel'in hayatını belirleyen yalanları hikâye ediyor. Doğup büyüdüğü Doğu Almanya'dan Amerika'ya kaçan Vogel, burada anılarını yazmaya karar verir. Fakat anlatacakları, hayatının gerçekleri değil, kendisinin ve sevdiklerinin hayatını sarmalayan, hatta kaderlerini belirleyen yalanları olacaktır. Vogel bu aşamada, daha çocukken söylediği ilk yalandan itibaren, hayatının yalanlardan ve onların korkunç sonuçlarından oluşan bir oyun olduğunu görecektir. Lasdun'un kurgusunun temelinde, hem Doğu Almanya'daki komünist rejimin hem de Amerika'daki kapitalizmin vaat ettiği sözde özgürlüklerin yarattığı hayal kırıklığı var.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst