Yeditepe
Banned
---> Yeditepe Derlemeleri
Bir yolun sonu gibiydi . Bir yokuş ve uçurumun ta kendisi görünüşündeydi . Korku salardı insanın vücuduna . Tepeye ulaştığın vakit o eşsiz manzaranın tadına bakmış olurdun . Eşsiz manzaraya doyabilmek için az da olsa zaman geçirmeliydin. Zamanı koy bir kenara , o eşsiz manzaraya ulaşmak için birazda cesaretli olmalıydın .
Tepeden aşağıya doğru inen bir yol ve yaşanılan hayatların gözlemci ruhu . Bir tarafta manzarayla gözlerin büyülenirken , bir tarafta da gideceğin yeri görememenin endişesini taşırdın .
Kıvrımlı yollarla beraber , zeytin ağaçları eşlik ederdi . Dalında toplanmayı bekleyen zeytinlerin heyecanını anlamamak mümkün değildi. Yaklaşık bir kilometrelik yolculuktan sonra dilinde dolaşan Orada bir köy var uzakta türküsü yerini sessizliğe bırakırdı. İki tarafının zeytin ağaçlarıyla süslü olduğu , aradan küçük bir yolun geçtiği ve sonun küçük bir kasabanın bulunduğu yer. Karanlıktan aydınlığa açılan kapı misali .
Girişinin müstakil iki katlı evlerin oluşturduğu , genellikle evlerin alt katının garaj olarak kullanıldığı yapısı Cumhuriyet Dönemine dayanan ama çevreye göre gelişimi hızlı olan , içinde bir çok kültür bulunan , dostluk-kardeşlik mertebesinde , herkesin tek derdinin Ekmek olduğu bir kasaba .
Bu köye ilk girdiğinizde sokakta oynayan çocukları , kapı önünde oturup muhabbete dalmış insanları göreceksiniz. Siz onları görene kadar , onlar sizi tepeden tırnağa kadar süzmüş olacak ve yüzlerinde ki tebessümün altında Acaba kim yada kime geldi soruları oluşacaktır . Normal değil mi ki bu tür sorgulamalar ? İçimizde bir yerlerde ortada olan yada arkaya gizlenmiş bir merakımız mutlaka vardır. Azlık ve çokluk derecesi ise kişiden kişiye ayırım göstermektedir .
Girişten sonra karşınıza yine iki katlı kullanılmayan eski , boyası düşmüş ,tahtadan yapılı , üzerinde havalandırma mahiyetinde vantilatör tasarımlı kiremit renginde bir motor. Kapısı han kapısına benzer şekilde tasarlanmış iki koluna da kilit vurulmuş eski ve tozlu , Tarihin kokularını buram buram etrafa yayıyor . Burası ne bir ev , ne de bir han. Sadece yağ fabrikası .
Bu fabrikanın sağına ve soluna doğru açılan iki seçenek. Sağ tarafında köyün çıkışına doğru kaleyi andıran , tabiri caizse gözetim kulesi olarakta tanımlanabilen , henüz boyası yapılmamış , sıvasıyla duran sadece ilk iki katı kullanılan dört katlı gri bir apartman . Bu apartmanın hemen ilerisinde Şatoyu andıran ve ismide bu şekilde geçen dört katlı büyük ve göz alıcı köşk . Bu köşkün ilerisi ise Zeytinliklere açılan kapı mahiyetinde .
Yağ fabrikasının sol tarafına doğru açılan yol , köyün içerisine doğru gidiyor. Yanyana iki arabanın rahatlıkta geçebileceği geniş yolun çevresini ise birbirine bitişik buram buram tarih kokan evler oluşturuyor .
Düzlük sona erip hafif rampalaşan yolla beraber , bitişik olan evlerde birbirinden kopuyor. Rampa arttığında ise yorgunluk yerine huzur veriyor insana . Bitişikliğin etrafa yaydığı boğuk hava rampa eşliğinde son buluyor .
Yarım ada misali her üç yada dört ev bir aralığı oluşturuyor . Bu aralıklar genelde kişisel otopark olarak kullanılsa da , gündüzleri çocukların futbol sahası , akşamları ; özellikle de yaz akşamları aralık sakinlerinin mangal sahası oluveriyor .
Hemen her mahallede , sokakta çocukların vermiş olduğu isimde muzurluk çıkaran birisi muhakkak vardır. Bu insan her ne kadar çocukların oyunlarını bozsada , aslında onları ailelerinden sonra seven ve onlara bağlı olan nice insandır.
Köy kültürü her zaman farklılık göstermiştir. Her ne kadar günümüz insanı köy insanını aşağı seviyede görüp , onları küçümsese dahi , aslında köy insanı alçakgönüllü , saygı ve sevgiyi içinde barındıran , hoşgörülü , yardımsever özelliklerini üzerinde taşıyandır .
Bir yolun sonu gibiydi . Bir yokuş ve uçurumun ta kendisi görünüşündeydi . Korku salardı insanın vücuduna . Tepeye ulaştığın vakit o eşsiz manzaranın tadına bakmış olurdun . Eşsiz manzaraya doyabilmek için az da olsa zaman geçirmeliydin. Zamanı koy bir kenara , o eşsiz manzaraya ulaşmak için birazda cesaretli olmalıydın .
Tepeden aşağıya doğru inen bir yol ve yaşanılan hayatların gözlemci ruhu . Bir tarafta manzarayla gözlerin büyülenirken , bir tarafta da gideceğin yeri görememenin endişesini taşırdın .
Kıvrımlı yollarla beraber , zeytin ağaçları eşlik ederdi . Dalında toplanmayı bekleyen zeytinlerin heyecanını anlamamak mümkün değildi. Yaklaşık bir kilometrelik yolculuktan sonra dilinde dolaşan Orada bir köy var uzakta türküsü yerini sessizliğe bırakırdı. İki tarafının zeytin ağaçlarıyla süslü olduğu , aradan küçük bir yolun geçtiği ve sonun küçük bir kasabanın bulunduğu yer. Karanlıktan aydınlığa açılan kapı misali .
Girişinin müstakil iki katlı evlerin oluşturduğu , genellikle evlerin alt katının garaj olarak kullanıldığı yapısı Cumhuriyet Dönemine dayanan ama çevreye göre gelişimi hızlı olan , içinde bir çok kültür bulunan , dostluk-kardeşlik mertebesinde , herkesin tek derdinin Ekmek olduğu bir kasaba .
Bu köye ilk girdiğinizde sokakta oynayan çocukları , kapı önünde oturup muhabbete dalmış insanları göreceksiniz. Siz onları görene kadar , onlar sizi tepeden tırnağa kadar süzmüş olacak ve yüzlerinde ki tebessümün altında Acaba kim yada kime geldi soruları oluşacaktır . Normal değil mi ki bu tür sorgulamalar ? İçimizde bir yerlerde ortada olan yada arkaya gizlenmiş bir merakımız mutlaka vardır. Azlık ve çokluk derecesi ise kişiden kişiye ayırım göstermektedir .
Girişten sonra karşınıza yine iki katlı kullanılmayan eski , boyası düşmüş ,tahtadan yapılı , üzerinde havalandırma mahiyetinde vantilatör tasarımlı kiremit renginde bir motor. Kapısı han kapısına benzer şekilde tasarlanmış iki koluna da kilit vurulmuş eski ve tozlu , Tarihin kokularını buram buram etrafa yayıyor . Burası ne bir ev , ne de bir han. Sadece yağ fabrikası .
Bu fabrikanın sağına ve soluna doğru açılan iki seçenek. Sağ tarafında köyün çıkışına doğru kaleyi andıran , tabiri caizse gözetim kulesi olarakta tanımlanabilen , henüz boyası yapılmamış , sıvasıyla duran sadece ilk iki katı kullanılan dört katlı gri bir apartman . Bu apartmanın hemen ilerisinde Şatoyu andıran ve ismide bu şekilde geçen dört katlı büyük ve göz alıcı köşk . Bu köşkün ilerisi ise Zeytinliklere açılan kapı mahiyetinde .
Yağ fabrikasının sol tarafına doğru açılan yol , köyün içerisine doğru gidiyor. Yanyana iki arabanın rahatlıkta geçebileceği geniş yolun çevresini ise birbirine bitişik buram buram tarih kokan evler oluşturuyor .
Düzlük sona erip hafif rampalaşan yolla beraber , bitişik olan evlerde birbirinden kopuyor. Rampa arttığında ise yorgunluk yerine huzur veriyor insana . Bitişikliğin etrafa yaydığı boğuk hava rampa eşliğinde son buluyor .
Yarım ada misali her üç yada dört ev bir aralığı oluşturuyor . Bu aralıklar genelde kişisel otopark olarak kullanılsa da , gündüzleri çocukların futbol sahası , akşamları ; özellikle de yaz akşamları aralık sakinlerinin mangal sahası oluveriyor .
Hemen her mahallede , sokakta çocukların vermiş olduğu isimde muzurluk çıkaran birisi muhakkak vardır. Bu insan her ne kadar çocukların oyunlarını bozsada , aslında onları ailelerinden sonra seven ve onlara bağlı olan nice insandır.
Köy kültürü her zaman farklılık göstermiştir. Her ne kadar günümüz insanı köy insanını aşağı seviyede görüp , onları küçümsese dahi , aslında köy insanı alçakgönüllü , saygı ve sevgiyi içinde barındıran , hoşgörülü , yardımsever özelliklerini üzerinde taşıyandır .