Toprakkokusu

---> Toprakkokusu

Kar gibi örttüm üstünü, içinde tüm çiçekler
Birer birer titrediler
Uykusuzluğundan belli, kafanda birikintiler
Teker teker döküldüler

Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz!..
Bu su hiç durmaz!..

Yaşamak dopdoluydu akan pınarlar gibi
İnanmayanlar beklediler
Umutlarını borç verdin, cebinde hiç kalmadı
Dostların anlamadılar

Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz
Bu su hiç durmaz

Nar gibi güzelliğin gizliydi vereceklerin fazlaydı
İnsanlar inanmadılar
Sustun sustun konuşmadın, sonra kaçtın arkana bakmadan
İnsanlar şaşırdılar

Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz
Bu su hiç durmaz

Bülent Ortaçgil
 
---> Toprakkokusu

Gömün beni sozlerimle.
Gömün beni Dusuncelerimle.
Gömün beni renklerimle.
Değiştirmeye çalışmayın ama.
Ölümüme de aglamayi,
Düşünce sonsuz,dusler olumsuzdur.
Renklerim ise omursuz...
 
---> Toprakkokusu

babam,

sevdiğim ilk adam, ilk aşkım. gözleri başka hiçbir adama benzemeyen başka türlü insanın taa içine bakan adam.

benden başka her kadından deli gibi kıskandığım. hayatı acelesi var gibi yaşayan, elleimin ucundan kayıp gitmesin diye her gece ağlayarak dualar ettiğim adam.

herkes kadar olan kalbine kocaman sevgiler sığdıran yalandan, riyadan, ihanetten anlamayan, her ne olursa olsun doğrudan vazgeçmeyen bana da vazgeçmememi tembihleyen adam.

kendini her seferinde bir kenara itip başkalarını dert eden, elerini yıkmak için değil yapmak için uzatan adam.

belki de hayatımda vazgeçilmez, unutulmaz, kopulamaz tek adam. ihtiyaç duyduğum anda kolları, göğsü, kalbi her zaman açık olan en güvenli koy olan adam.

her gün hayatı sorgulamadan yaşamamı tembihleyen, anı yaşamamı söyleyen adam. yaşadığım anın içinde olmama ihtimalini düşünüp delirdiğim adam...


adam gibi adam...

şimdi içinde onu günden güne benden alan hergün lanetlerle küfrettiğim koca bir ur taşıyan adam. gözlerinde ‘yarın ne olacağım acaba doğan güneşle uyanabilecek miyim?’ korkusunu gördüğüm adam. hergün biraz daha eriyen biten babam.

dün gece yine senin için melekleri eteğinden yakalayıp dilek tuttum babam. hani sen bizi kuzucuklarım diye seversin ya, senden olanın kuzucuklarını da torun kuzucuklar diye sevmeye ömrün yetsin diye. ilk aşkım benden olanı da sıcacık sarsın diye. o melek elini üstünden çekmesin, seni benden bu kadar erken çalmasın diye. tüm aşklarım gibi ilk aşkım da beni bırakıp gitmesin diye. o bakmaya doyamadığım gözlerin bir daha açılmamak üzere kapanmasın diye.

ilk aşkım, sevdiğim ilk adam, babam...

(alıntı)

*babam ihtiyacım olan zamanlarda yoktun.mutluluğumu,hüznümü,acılarımı görmedin göremedin isyan etmedim bu duruma hep Rabbim sevdiği kullarını once alır yanına dedim ama seni cok özledim ve cok ihtiyacım var sana asık oldugum sevdiğim ilk adam...
 
---> Toprakkokusu

Güne kattığım ilk nefeste, yokluğun var annem…Zamanla küllenir demişti herkes sensizliğin acısı için. Yalanmış annem. Gecenin koyu yalnızlığı gibi düşlerimde, günün ilk tokadı gibi sabahımda yokluğunun keskin sızısını yaşıyorum. Hatta belki günden güne acısı artan, sırtıma saplanmış bir bıçağın kanattığı ve günbegün ince ince kanayan bir yara sensizlik…

Hayatımın fotoğrafını çekiyorum her gün. Şöyle bir bakıyorum. En iyi teknikler kullanılmış, malzemede masraftan kaçınılmamış, dekorun cıvıl cıvıl olduğu bir kare elimdeki. Ama biliyor musun, asla netleşmiyor, hep flu bir fotoğraf bu. Çünkü bir eksik var. Hem de yeri hiçbir şeyle doldurulamayacak bir eksik…Anne sıcaklığının yerini hangi fotoğrafçı doldurabilir ki…

Bazen de bir film haline geliyor hayatım. Ayaklarımı uzatıp, beyazperdenin büyülü dünyasına adım atıyorum. Hem tek seyircisi, hem başrol oyuncusu olduğum bir film bu. Ve seyirci olarak izlerken, baş aktrisin benden başka hiçbir seyircinin okuyamayacağı tanımsız acısının izini okuyorum gözlerinde. Çünkü en neşeli sahnede bile, gülerken gözlerinin ışığı eksik annem. Sen eksik olunca, ışık da eksik. Filmin süresi uzun mu olacak, kısa mı olacak onu kestirmem mümkün değil. Ama eminim, o ışık son sahnede bile geri gelmiş olmayacak o gözlere. Çünkü onlar ait olduğu yerde. Senin özleminde yitirdim annem…

Bazen de en keyifle okuduğum kitap oluyorsun. Bilirsin bir kitabı okurken o dünyanın içine girer, kaybolurum ben. Nasıl büyük bir zevkle okuyorum senin romanını bir bilsen. Sonunu hep merak ederim kitapların. Bu kitabın etmiyorum. Hatta hiç son sayfaları okumayayım diye dua ederken, bir de bakıyorum son sayfaya gelmişim. İsyan duyguları kabarıyor içimde. Ne yazık ki haykıramıyorum dilimin ucunda yapışıp kalan sızımı. Çünkü kitabın yazarı eşsiz bir yazar. Ve hepimizin hayatını o yazıyor. Ne söylesek, ne yapsak da biliyorum ki tüm kitapların sonu aynı. Kitabın ince mi kalın mı olacağına karar vermek yetisi kahramanlarının değil. Yazara saygı duymanın gerekliliği içinde, boynumu eğip, kitabın bittiği gerçeğini kabullenmeye çalışıyorum. Baş kahraman öldü ama, tutunduğu yürekteki yeri sapasağlam.

Sürekli olarak geri dönüşlerle dolu anlar yaşıyorum. Çalışırken, konuşurken, kitap okurken, müzik dinlerken, her an ama her an bir yanım tamamen seninle. Hastanede yaşamdan koptuğun anları yeniden yaşıyorum bazen, bazen de çocukluğumun en sıcak günlerine geri dönüp, eşsiz sıcaklığına sığınıyorum. Seni kızdırdığım ve üzdüğüm günler de dün gibi aklımda, en yakın dostun olup dertleştiğimiz anlarda. Ama biliyor musun annem, sen aslında hiç kimseye kendini tam olarak açmadın gibi geliyor bana. Hayatın içindeki karmaşık bütün sorunları kendi kendine çözmeye çalışan, çok kırılgan, bir zamanlar çok acılar çekmiş kadın olmana rağmen hep kendine sakladın hüzünlerini…O buram buram acı kokan yanını, canın kadar çok sevdiğin babamı bile ortak edip etmediğin konusunda tereddütlerim var. Zorluklarla kendi kendine savaşmaya çalışan yorgun bir savaşçıydın sen. Ne yazık ki artık savaş bitti, savaşçı gitti…Ölüm 1 – 0 galip.

Tatlı annem, mektubumun üstüne pul diye sevgimin şeklini yapıştırdım, zarfın rengi kara belki ama yüreğin değdiği anda şeker pembe olacak şekilde özel olarak ayarlandı. İçine konan mektubu ise o güzelim yeşil gözlerinle değil, anne önsezinle okuyacaksın.Özel ulağımız ise beyaz kanatlı bir melek…Yokluğunun acısı ile boz bulanık olan evlat sevgimle, yaşama doymayan gül yüzünü öpüyorum canım annem…

(alıntı)
 
---> Toprakkokusu

"Her kahve aynı tadı taşımaz... Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir...

Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü, en sevdiğin dostun ağlarken içtiğin kahvenin tadı kederlidir... Kahve telvesine yüreğinin acısı karışır...

Bir pazar öğle sonrası annenin "hadi bir kahve yap da içelim" dediği kahve huzurludur... Köpükler annenin göz bebeklerine yansır... Dudağının kıyısında kalan küçük bir gülümsemedir...

Bir gece vakti zil zurna sarhoş birinin içtiği kahve düşülen kuyudan çıkma çabasıdır... Koyu kıvamlı kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın... Çıktığın an uyuyakalırsın... Ferahlıktır...

Dostlarla içilen kahve neşedir... Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer...

Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır... Acıdır tadı... Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...

Baban için yaptığın kahve sevgi doludur... Çay bardağında, az şekerli... Kahve gibi görünmez sana... Ama sıcaktır, dumanları tüter ve kokusu büyülüdür...

Beklemediğin bir anda sana uzatılan kahve başkadır... İçini ısıtır insanın...

Yorgun olduğunda içtiğin kahve hafifletir seni... Kendine getirir, unutturur günün ağırlığını...

Kahve aynı kahvedir belki... Köpüğüyle, rengiyle, dumanıyla aynı kahvedir... Ama içilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer ve tadları değişir... Her kahve aynı değildir bu yüzden..."
(alıntı)
 
---> Toprakkokusu

1388857_1424530467775443_1677345106_a.jpg
 
Son düzenleme:
---> Toprakkokusu

otellerde halkla ilişkiler birimi var mı ?
yoksa baska iş ünvanı halkla ilişkler mi olmus detay verebilir misiniz.
he birde haziranda başlamak üzere ön büroya eleman ihtiyacınıız var mı xD
 
---> Toprakkokusu

otellerde halkla ilişkiler birimi var mı ?
yoksa baska iş ünvanı halkla ilişkler mi olmus detay verebilir misiniz.
he birde haziranda başlamak üzere ön büroya eleman ihtiyacınıız var mı xD

İnsan kaynakları ve halkla iliskiler olarak geçiyor otellerde çoğunlukla 4 ve5yildizli otellerde bulunuyor bu birim

Ben suan aktif çalışmıyorum ama senin icin Muğla'da eski çalıştığım yerlerde araştırma yapabilirim:)
 
---> Toprakkokusu

inkay tamamda halkla ilişkileri ilk kez duyuyorum otel hiyerarşisinde.

tesekkurler nabız yoklayayım dedim anttalya iyidir :p
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst