Toprakkokusu

---> Toprakkokusu

-Ben 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak kanser hastanesinde başhekimlik yaptığım sırada Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Serap’ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına almış ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini görerek taburcu etmiştim. Ancak Serap’ın da diğer kanserliler gibi ilk beş yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu.

-Ne var ki, bir iş kadını olan Serap 4 yıl kadar sonra bir ihale için İzmir’e gitmek istedi. Kış aylarında olduğu için uçakla gitmesi şartıyla izin verdim. Maalesef bilet bulamamış, benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa bir süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu... Evine gittiğimde güçlükle konuşarak;
-Doktor bey dedi, ben size dargınım, çünkü siz dindar bir insanmışsınız, niçin bana da Allah’ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?
*İnançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklif karşısında oldukça şaşırdım. Onu üzmemeye çalışarak:
- “Doktora ulaşmak kolaydır, parayı verir, istediğin doktora tedavi olursun, ancak iman tedavisi olmak için tek başına doktorun istemesi yetmez, gönülden istek duymak gerek.” dedim. Konuşmaya mecali olmadığından “Ben o isteği duyuyorum” manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra ümitli bir ebedi hayat kazanma tedavisi başlamış ve hızlandırılmış öğretime girmiştik. Anlattığım iman hakikatlerini adeta bütün ruhuyla içiyor, arada sırada sorular da soruyordu. Vefatına bir hafta kala “Ölürken ne söylemeliyim?” diye sordu. “Senin durumun çok özel, dedim, kelime-i şahadet sana uzun gelir. O anı fark edince sadece “Muhammed!” demen dahi sana yeter.” O haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Onu söyleyeceğim demek istiyordu.
Çok ıstırabı olduğu için Serap’a sürekli morfin yapıyor, onu uyutmaya çalışıyordum. Ben bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek, “Serap bir haftadır morfin yaptırmıyor, sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor.” dedi. Hemen evine gittim, iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hatırladıkça hâlâ ürperiyorum:
-Ya morfinin tesiriyle ölüme uykudayken yakalanır da, son nefeste “Muhammed!” diyemezsem?.. diyordu...
Bu arada benden istihare yapmamı, eğer birkaç gün daha ömrü varsa, son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırmamı rica etti.
Ben hiç âdetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece Serap’ın durumunun gösterilmesi dualarıyla istihare niyetiyle yatağıma uzandım ve Serap’ın acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair bir mana kalbime geldi. Ertesi gün ona hiç korkmamasını, iğneyi vurdurabileceğini söyledim. Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da şöyle sordu:
-“Doktor bey, dedi Azrail bana nasıl görünecek?..”
-“Kızım dedim o bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana sevimli bir prenses gibi gelecektir!..”
*Salı günü Serap’ın ağırlaştığı haberini alınca hemen yanına koştum, ancak vefatına yetişememiştim. Aile tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım ayaktaydı. Bu hanım beni görünce yanıma gelerek:
-Doktor bey biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı ve Serap’ın son anlarını şöyle anlattı:
-Serap bir saat kadar önce oksijen cihazını attı, yataktan kalkması imkansız olmasına rağmen kalkıp abdest alarak iki rekat namaz kıldı, bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Sonra kelime-i şahadeti söyleyerek gelip yatağına uzandı. Gözlerini sabit bir noktaya dikerek tebessümle bakarken şöyle dedi:
** -Doktor beye selam söyleyin, Azrail dediğinden de güzelmiş!
(alıntı)
 
---> Toprakkokusu

Bazen ne yapsam da sessizlikten kurtulsam diye düşünürken buluyorum kendimi.
Sonra geçiyor.
Gözlerim aramıyor artık herhangi birini eskisi gibi.
Sevdaya pes etmiş bir gönül belki de bendeki.
Yılgınlık değil, bıkkınlık hiç değil, pes etmişlik bu.
Sonunu görebildiğim sevdalara girmemek yeni bir felsefe olmuş belki de.
Yorgunluk, dinlenince mi geçer üzerine gidince mi?
Ben bilmiyorum.
Gel sen çöz beni...
 
---> Toprakkokusu

Bir adam var.
Var olduğundan emin olduğum.
Var olacak olduğunu hissettiğim.
Var olması gerektiğini bildiğim bir adam.
Orada.
Buradan çok uzakta olmayan, ama çok yakında da değil, orada..
Gelmiyor, gidemiyorum.
Duruyor, bekliyorum.
Bir adam var orada.
Kalbi benimle burada, biliyorum.
Ama aklı bambaşka diyarlarda.
Bir adam var biliyorum.
Teninde başkalarının kokusu, kalbinde ben olduğunu bildiğim bir adam.
Yağmurun altında sadece benim adımı sayıklayan, ama başını başkalarının omuzlarına yaslayan.
Bir adam var o lanet yağmurdan kaçan.
Olması gerektiği yerde asla olmayan.
Canı sıkıldığında dahi, gururundan aramayan.
Sevgisi kalbinde gömülü olan bir adam.
Asla aradığı huzuru bulamayacak olan bir adam.
Güneşe baktığında gözleri kamaşmayan, elini uzattığında beni tutamayan.
Orada.
Biliyorum, tam karşımda durup hep bana bakan bir adam var.
Olması gerektiği zamanı bir türlü tutturamayan.

Ve bir kadın var tam karşısında durup hep o adama bakan.
Gözleriyle gel deyip, kalbiyle ona karşı koyan.
Kalbini dinlemekten yorulmuş, sadece beyniyle konuşan.
Belki de kalbinden korkan.
Korkak bir kadın var adamın tam karşısında.
Adama sürekli lanet yağdıran, ama aslında içten içte tüm suçun kendisinde olduğunu bilen bir kadın.
Adama hep git diyen, gelmediğinde adama kızan.
Seven, adamdan çok seven, ama asla dile getirmeyen, gözle yansıtmayan bir kadın.
Belki de artık taşlaşmış bir kalbe sahip olan bir kadın.
Adamın tam karşısında durup gözlerinin içine bakan, gel diyen ama adım atmayan bir kadın.
Adamın "geliyorum" deyişine "dur" diyen kadın.
O sevdiği adama asla kavuşamayacak olan kadın.

Ve bir adam var tam karşısında kadının.
Olması gerektiği yerde durup sadece işaret bekleyen, ama o işareti bir türlü alamayan.

Bir adam var orada öyle ortalıktan duran ve bir de kadın.
Birbirlerine sonsuzluk gibi uzun bir süre bakıp, asla kavuşamayacak olan bir adam ve bir kadın.
 
---> Toprakkokusu

10727753_306051519588911_1947253759_a.jpg
 
---> Toprakkokusu

Sen ve ben aynı cümlenin içinde iki yabancıyız. Hayat ile ölüm arasında kalan boşluğa sıkışmış iki bahar sabahı.. Biraz yorgun, biraz kırgın.. Ayrılıkla şereflendirilmiş iki esir yürek... Göğsünde söz verilmişliklerin bir bıçak yarası gibi parladığı iki süngüsüz asker.. Oysa bayram sevinçlerimiz vardı yüzümüze “gülüş“ diye taktığımız. Oysa baca dumanlarının bile yüzündeki masumluğunu kirletemediği beyaz düşlerimiz vardı ardında “hayat“ diye koşuşturduğumuz... Hatıralar mısın seninle tanıştığımız günü? Fırtınalı bir zamandı. Yorgun bir gün sonrası akşamın karanlığına gizlenmiş iki yetim yürektik ikimiz. Ürkek bakışlarımız vardı. Saklı cümlelerimiz, yaralı geçmişlerimiz... Sen, mavi sulardan alınıp tozun toprağın içinde yaşatılmaya çalışan bir balık kadar çaresiz ve ben tüm umutları alabora olmuş bir balıkçı kadar ümitsiz... Acılarımız ortaktı, umutlarımız ise yalnızlığa prangalı Ama pes etmedik... Önüne gelen herşeyi gölgesinin önünde diz çöktüren rüzgara bile bel bükmedik biz. Yüreğimizi kalkan bilip sonuna kadar savaştık aşkımıza zaman biçen herşeyle !Bu savaşta yenilmeyi aynı safta ölmeyi bile göze aldık biz. Göğsümüze ayrılığın madalyası takılmaktansa ölümü reva gördük umut fakiri yüreklerimize... Ama belki göz ardı ettiğimiz belki de unutmak istediğimiz bir şeyler vardı sevgili.
Biz bu savaşa bir sıfır geride başlamıştık.. Ayrılığa yakındı saflarımız. Geç kalmışlık kokuyordu nefeslerimiz. Ve göz ardı ettiğimiz teknemiz su alıyordu. Ama pes etmedik. Yanan bir şeyler vardı yavaş yavaş... Yenilmeye hazır iki asker vardı ayaklarımızın ürkek gölgelerinde…Belki de er-geç ayrılmaya mahkum iki kırık yürek vardı kendimizden bile gizlendiğimiz köşelerde. Ama mühürlü kaderimize inat tek bir yürek olmaya çalıştık uçurum kenarlarında.. Sevdamıza biçilen kelebek ömrüne inat biz yaşamaya çabaladık camdan fanuslarda.
 
---> Toprakkokusu

Hep erteleriz kalbini kırdıklarımızı. Öteleriz, aman o da şunu söylemişti bana diyerek, binbir mazeret buluruz. İnsanız elbet her dem nefsimizi cilalarız. Öyle an oluyor ki, sevdiklerimizin acı haberini alınca uyanıyoruz, bu gaflet uykusundan. Nedir ki paylaşamadığımız, üç günlük dünya da birbirimize dar ediyoruz yaşamı. Zamanı var demeyin, hiç bir zaman özrünüzü, yardım elinizi ertelemeyin. Ölüm, kimin ensesinde hiç bir zaman bilemezsiniz. Er olsun geç olmasın, varsın nefsimiz bizim esirimiz olsun...**
 
---> Toprakkokusu

Tek bildiğim gecelerinin masalsı düşü ben değildim.
senin prenses deyip koynuna aldığın,
ellerinle dokunabildiğin gerçekliğindi,
benim uzaktan iç geçirip, sadece seyrettiğim
bana düşen kendi düşlerimi ellerimle söndürmek oldu.
Artık yanlızlık düşlerimi bile görmez oldum nicedir...
Şimdi sadece üşüyorum...!
 
---> Toprakkokusu

yazmayı özledim...*
olan biteni anlatmak için değil!*
içimde kalanı, bana kalanı haykırmak için.
kelimeleri özledim.*
söylenenleri değil, söylenemeyen, yarım kalan, öksüz kalan.
öyle çok önemli değil.*
sıradan da değil... ama merak uyandıracak cinsten bir şey olmadığı kesin.*
korkutucu ya da hayretlere düşürücü de değil.
kahkahalarla gülünecek cinsten hiç değil.

aylar geçti yazmayalı. aylar değişti, hepsi bildik sırası ile gelip geçti.*
yeni bir yıl: 2015*
o da geçip giden yıllardan biri gibi olacak: biraz dağınık, biraz gülümseyen, biraz heyecanlı, biraz üzüntülü, biraz sürprizli ve biraz sıradan...belki biraz daha fazla yol olur bu yıl ne bileyim.*öyle olsun istiyorum. *yolu bol olsun ki, yoldan çıkmak kolay olsun.sebepsiz mutluluklar yaratmak kolay aslında.durup dururken aynanın karşısına geçip gülümse kendine.ben öyle yapıyorum.böylece hayatın bana göz kırptığını*ve "her şey çok daha güzel olacak" dediğini duyuyorum.
belki de sanıyorum.
biraz yaklaşırsan bir şey daha diyeceğim:
galiba yazmayı gerçekten, çok ama çok özledim.*
aramızda kalsın olur mu?
bana bile söyleme.
bi de aşkla kal,
kalıyorsun değil mi?
sana yakışanın aşk olduğunu,
gözlerinin içinin güldüğünü,
biliyorsun değil mi?
bunu da ben söylemiş olayım sana.
hadi bakalım kal aşkla!*
2015, Ocak
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst