siz nasıl anlatırsınız?

---> siz nasıl anlatırsınız?

иαzlı;1918901' Alıntı:
çoğul konuşma.sen kendinin maymundan geldiğine inanabilirsin ama bizim maymundan gelmediğimiz bi gerçek.Valla şahsen bu cümleyi hakaret olarak algılarım.bizim atalarımızın,Peygamberlerimizin geninde maymunluk falan yok

o cümle yerine 'ben maymundan geldiğime inanıyorum' diyebilirsin.


+1

©ﻕΞתς яΞiš;1972106' Alıntı:
Bi ara hayvanat bahçesine git , atalarını ziyaret et o halde.

hahaha
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

bilim adamları ALLAHIN ispatını kabullendiler, KURANDA açıkca her şey yazılıyor, güneşin, dünyanın asıl meydana geldiğini farkına varmamız lazım, nasıl forum sitesini sahibi istediği gibi kurallar içerisinde dilediğini yapabiliyorsa o kişiyi cezalandırabiliyorsa, bu dünyanın, bu evrenin yaratıcısıda ALLAHDIR.
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Allah Yok Diyenlere Bir Sözüm Var! :

Siz Bana Gerçekten "Yok" Olan Bir Şeyi Gösterebilir Misiniz Ki
"Yok" u İspat Edebilesiniz?
Gösterebilecek Olsanız O Şey Zaten "Yok" Değil "Var" Olur, Gösteremeyincede "Yok" Demeye Fırsatınız Kalmaz...
Allah’a "Yok" Diyebilmeniz Ayrıca İspat Ediyor Ki;
O, "Var" ın Ta Kendisidir, "Yok" un Da Yaratıcısı... N.F.K.



ne güzel söylemiş necip fazıl kısakürekk...! :)
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Allah Yok Diyenlere Bir Sözüm Var! :

Siz Bana Gerçekten "Yok" Olan Bir Şeyi Gösterebilir Misiniz Ki
"Yok" u İspat Edebilesiniz?
Gösterebilecek Olsanız O Şey Zaten "Yok" Değil "Var" Olur, Gösteremeyincede "Yok" Demeye Fırsatınız Kalmaz...
Allah’a "Yok" Diyebilmeniz Ayrıca İspat Ediyor Ki;
O, "Var" ın Ta Kendisidir, "Yok" un Da Yaratıcısı... N.F.K.



ne güzel söylemiş necip fazıl kısakürekk...! :)


Necip Fazıl' ın bir sözünü bulmuş Crtl+c crtl+v yapmışın resmen. romanılarını tiyatrolarını bilmezsın.
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Allah'ın;varlıgını yüceligini hikmetligini büyüklügünü nimetlerini inkar eden var olmadıgını idda eden şahıs benim arkadaşım nasıl olabilir..
ona nasıl arkadaşım diyebilirim ki..asla.
kuran-ı kerimde bile muhattap bile olunmazken ben mi muhatap olayıp arkadaşım diyeyim..
Allah'ın yokluguna idda eden şahış benim içinde yok sayılır...
rabbimin dilemesi bir gün karşıma çıkarsa ona diyecegim şu sözler olur..
_"İyi bilki alemlerin rabbi benim dostumdur.Beni yaratan ve bana dogru yolu gösteren odur.Beni yediren içerende odur.Hastalandıgım zaman bana şifa verende odur.Benim canımı alacak,sonra beni diretecekde odur.Ve hasap günü hatalarımı bagışlayacagını umdugumda odur..."
diyerek yanında ayrılırım..bulundugu ortamlardada bulunmamaya çalışırım..
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Bana yalnızca Protein'in tesadüfen nasıl VAR'olduğunu bilimsel olarak anlatabilirse Ateist olurum.DNA'nın Maddeye indirgenişini açıklayabilirse Ateist olurum. Şu zaman diliminde Bir tane ara geçiş Form'u gösterebilirse, bir tane ara geçiş formuna sahip fosil gösterebilirse, Mutasyonun zarar veriyor olma gerçeğini çürütebilirse Ateist olurum....
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

bence nihat hatiboğlu nu dinlesinler kesin imana gelirler.
zaten şeytana tapan adamdan hayırmı gelir. bırak bu dünyadsa felsefe yapsınlar
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

İşte o kapı ve delillerden birkaçı :

İmkân Delili: İmkân, birşeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün derken olabilir de olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olan her varlık bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu an ben varsam, var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise ancak Allahtır.

Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişmedir. Bir varlıkta değişme varsa, bu hareketin bir ilk noktası olacaktır. İşte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yoklukta iken var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir. Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi hadiseler, bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor.

San'at: Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kainatta, ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir:
• Büyük sanat değeri taşır.
• Çok kıymetlidir.
• Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır.
• Çok sayıda olmaktadır.
• Karışık ve çeşit çeşittir.
• Devamlıdır.

Halbuki, kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir. Ancak yapan Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir!..

Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor. Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz. Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor. Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise muhaldir. Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allah’ın varlığını ispat metodudur. Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı, o bir önceki meyveden oldu, o da bir önceki ağaçtan. Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye .

Kur'an yolu devir ve teselsülden çok farklıdır. Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı, doğrudan doğruya, “Allah yarattı” diye cevap verilir. İlim, irade, şefkat, merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan, insanı tanımayan, hikmetten, sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir. Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz.

Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Hâlbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.

Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadına, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, ta havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir.

Temizlik: Kainattaki nezafet ve temizlik, başlı başına bir delil olarak, bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c.c.) anlatmaktadır. Toprağı temizleyen bakteriler, böcekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar, yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; gezegenimizde atmosfer, uzayda kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler, hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir.

Simalar: Herhangi bir insanın siması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine birebir benzememektedir. Bu kaide, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. Bir cihette birbirinin aynı, diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün, milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır.

Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında, fıtratında mevcuttur. Bunlardan birkaç örnek: İnsan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir. Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar. Aksi halde batıl mâbutlara tapar. Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir. Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur. Sergiler, fuarlar bu his ile gerçekleşir. İnsan bu yaratılışının gereği olarak, şu sema yüzünde sergilenen yıldızları, zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri, ağaçları, ormanları dolduran ceylanları, aslanları, denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki İlâhî sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır.

Tarih: Dinler tarihi şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. İnsan fıtratına inanma duygusunu Allah koymuştur ve insan O’na (Allah’a) inanmakla mükelleftir.

Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır. Bunlar, Kur’an ile alakalı İslam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler.

Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi İki Cihan Serveri'nin (a.s.m) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de, yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi, Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir.
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Oturduğunuz yerden şöyle bir etrafınıza bakın. Bulunduğunuz odadaki herşeyin "yapılmış" olduğunu göreceksiniz. Duvarlar, döşemeler, tavan, oturduğunuz sandalye, elinizde tuttuğunuz kitap, masanın üstünde duran bir bardak; sayılamayacak kadar çok detay... Tek bir tanesi dahi kendi başına oluşup odanıza gelmedi. En basit görünen bir halı saçağını bile uğraşıp yapan biri vardır; o saçak oraya kendi kararıyla, tesadüfen gelip yerleşmemiştir.

Eline bir kitap alan insan da, onun bir yazar tarafından belli bir amaç çerçevesinde yazıldığını bilir. Bu kitabın tesadüfen ortaya çıktığı aklının ucundan dahi geçmez. Aynı şekilde, bir heykele bakan insan, onun bir sanatçı tarafından yapıldığından hiçbir şüphe duymaz. Bırakın sayısız sanat eserinin kendi kendine oluştuğunu düşünmek, üst üste duran iki-üç tuğlayı bile mutlaka planlı bir hareketle o şekle getiren biri olduğunu kimse inkar etmez. Dolayısıyla küçük ya da büyük, düzen olan her yerde, mutlaka bu düzenin bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir. Bir gün birisi çıkıp, ham demir ve kömürün tesadüfen çeliği, çeliğin tesadüfen Eyfel Kulesi'ni oluşturduğunu iddia etse, bu kişinin ve ona inananların akıllarından şüphe edilmez mi?

Allah'ı inkar etmenin tek yöntemi olan evrim teorisinin iddiası da bundan daha farklı değildir. Evrime göre inorganik moleküller tesadüfen aminoasitleri, aminoasitler tesadüfen proteinleri, proteinler de yine tesadüfen canlıları oluşturur. Oysa, canlılığın tesadüfen kendiliğinden oluşması ihtimali, Eyfel Kulesi'nin aynı şekilde oluşmasından çok çok daha düşük bir ihtimaldir. Çünkü en basit bir hücre bile insan yapımı herhangi birşeyden çok daha karmaşıktır.

Doğadaki olağanüstü uyum çıplak gözle dahi açıkça görülürken, bu dengenin tesadüfen veya başıboş meydana geldiği nasıl düşünülebilir? Ayrı ayrı her noktasının, Yaratan'ın varlığını delillendirdiği kainatın, kendi kendine var olduğunu söylemek, olabilecek en mantıksız iddiadır.

Bedenimizden başlayıp, akıl almaz büyüklükteki evrenin en uç noktalarına kadar var olan dengenin de bir sahibi olmalıdır. Peki kimdir bu herşeyi ince ince düzenleyip meydana getiren Yaratıcı?

O, evrenin içindeki herhangi bir maddesel varlık olamaz. Çünkü O, tüm evrenden önce var olan ve tüm evreni sonradan yaratmış bir irade olmalıdır. Herşeyin kendisinden varlık bulduğu, ama kendi varlığı ezeli ve ebedi olan Yüce Yaratan....

Varlığını akıl yoluyla bulduğumuz Yaratan'ı bizlere tanıtan dindir. O'nun bize din yoluyla ulaştırdığı bilgiye göre O, gökleri ve yeri yoktan var eden, Rahman ve Rahim olan Allah'tır.

İnsanların çoğu ise bu gerçekten habersiz yaşarlar. Oysa bu gerçeği kavrayabilecek mantığa sahiptirler. Bir manzara resmini gördüklerinde, ilk önce onun kimin tarafından yapıldığını öğrenmek isterler. Daha sonra da, sanatçıyı ortaya çıkardığı eserden dolayı uzun uzun takdir ederler. Fakat başlarını çevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerçeğiyle karşılaştıkları halde, tüm bu güzelliklerin tek sahibi olan Allah'ın varlığını gözardı ederler. Oysa O'nun varlığını anlamak için uzun bir araştırmaya gerek yoktur. Öyle ki, insan doğduğu andan itibaren tek bir odada bile yaşasa, sadece o odada var olan sayısız delil Allah'ın varlığını kavramak için yeterlidir.

İnsanın sahip olduğu beden, ciltler dolusu ansiklopediye bile sığmayacak kadar çok yaratılış delili ile doludur. Vicdan kullanarak sadece birkaç dakika düşünmek bile, Allah'ın varlığını anlamak için yeterlidir. Var olan düzen Allah tarafından korunmakta ve O'nun tarafından devam ettirilmektedir.

Düşünülmesi gereken yalnız insan bedeni değildir. Dünya üzerinde her milimetrekarede, insanın gördüğü veya göremediği bir yaşam hüküm sürmektedir. Tek hücreli organizmalardan bitkilere, böceklerden deniz hayvanlarına, kuşlardan sürüngenlere kadar tüm canlılar, dünya üzerini tamamen kaplamışlardır. Elinize bir avuç toprak alıp incelediğinizde, içinde birbirinden tamamen farklı özelliklere sahip çeşit çeşit canlı olduğunu keşfedebilirsiniz. Aynı şey soluduğunuz hava için de geçerlidir. Hatta derinizin üzerinde belki de ismini hiç duymadığınız canlılar yaşam sürmektedirler. Tüm canlıların bağırsaklarında sindirim yapmalarını sağlayan milyonlarca bakteri veya tek hücreli canlı yaşamaktadır. Aynı şekilde dünyadaki hayvan nüfusu, insan nüfusunun kat kat üzerindedir. Bir de bunlara bitki dünyasını eklersek; anlarız ki dünya üzerinde hayat olmayan boş bir alan yoktur. Milyonlarca kilometrekarelik geniş bir alanı kaplayan bu canlıların her birinin kendilerine ait vücut sistemleri, yaşantıları, yeryüzündeki dengeye katkıları gibi sayısız özellikleri vardır. Tüm bunların sebepsiz, amaçsız ve tesadüfen var olduklarını iddia etmek ise akla aykırı, saçma bir hezeyandan başka bir şey değildir. Zira hiçbir canlı kendi kararıyla ve çabasıyla yeryüzüne gelmemiştir. Hiçbir tesadüf de bu kadar kompleks sistemler oluşturamaz.

Tüm bu delillerin bizi götürdüğü nokta ise evrenin belli bir "bilinç" ile hareket ettiğidir. Peki bu bilincin kaynağı nedir? Elbette evrendeki canlı veya cansız varlıklar değildir; uyumu düzenleyen ve düzeni koruyan onlar olamaz. Allah'ın varlığı ve büyüklüğü kainattaki sayısız delille kendini gösterir. Aslında bu açık gerçeği vicdanen kabul etmeyecek olan tek bir insan bile yoktur. Ancak Kuran'da da bildirildiği gibi, insanların çoğu "vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla" bunu inkar ederler. (Neml Suresi, 14)

İşte bu kitap, bu kişilerin kendi çıkarlarına uygun görmeyerek yüz çevirdikleri gerçeği ortaya koymak ve asılsız iddialarının dayandığı sahtekarlıkları ve akıl dışı mantıkları gözler önüne sermek için yazılmıştır. Birbirinden farklı pek çok konunun ele alınmasının nedeni budur.

Allah'ın varlığı her yeri sarıp kuşatmıştır ve "akıl" bunu bilir.

Her yere hakim olan bu düzeni yaratan da, onu durmaksızın koruyan da O'dur.

Comic yazılardaki kelimeleri yanlış anlamak yerine sadece mantığı düşünmen yeterli olacak.. Chip örneğinde Allah cc nun beşer için yaratmış olduğu besin ihtiyacından bahsetmişsin mesela.. ve önyargısız bakarsan kendin cevabı bulmuşsun..

Çünkü chip'e bu soruyu sorabilecek aklı vermedik bile. Ama eğer biz ürettiğimiz Chip'e böyle bir soru sorma eklentisi veriyorsak ya cevabını da veriyoruzdur ya da bulmasını istiyoruzdur. çok doğru...
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

ateist birisi karşıma çıksaydı eğer, önce onu içinde ışığın aydınlattığı bir odaya sokardım ve eşyaları gösterirdim. sonra o ışığı kapatıp zifir karanlıkta sorardım.
ne görüyorsun ?
doğal olarak hiç bir şey görmüyorum diyecek.
tekrar sorardım bu oda da hangi eşyalar var ?
o da ışık varken gördüğü eşyaları sayıcak.
tekrar sorardım yani görmemen bu oda da eşya olmadığı anlamına gelmez değil mi ?
o da evet diyecek tabiki
tekrar sorardım peki bu oda da eşya olduğunu nerden biliyorsun, hiç bir şey görmüyorsun ?
daha önce gördüm diyecek.
ben de ışık varken gördün değil mi derdim
o da evet derdi.
sonra açıklamaya başlardım. işte senin kalbinde bu karanlık oda gibi, bir şeyi görmemen onun olmadığı anlamına gelmez. sen kalbini ışıkla doldurursan onun varlığını bilirsin. ben sana sadece kapıyı gösteririm ya kapıdan geçip onun nurani ışığı altında kurtarılmışlara erersin ya da bu karanlık oda da kalıp lanetlenmişlerden olursun seçim senin...
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

onceden musluman olupta sonradan din degistirmis yani sonradan ataist olmus biri ile muhattap oldum.
sanirim 5-6 saat bir muhabbetimiz olmustu gece yarisi 3-4 e kadar. konusma sonunda tekrar muslumanliga dondugunu soylemisti ama super zeki bir insandi. ben kanimca gorevimi yaptiktan sonra daha fazla gorusmedim onunla zekasi beni asiyordu ve sanki bir yerlere cekmeye calisiyordu gibi hissettim (kendisi koministligi savunuyordu) yon degistirmeyecek olsamda onun sorularina cevabim cogu zaman olmuyordu...

nekadar samimiydi nekadar dogru soyedi bilemiyorum ama tekrar musluman oldugunu soylemisti... ben ise bukadar cabuk kabullenecegini zannetmiyordum... verdigi cevap sabirla ona anlatmaya calismam ve verdigim orneklerin mantikli oldugunu ikna edici oldugunu soylemisti. insaALLAH gercektende ise yaramissimdir umarim.
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

anlatamazsınız.

ateist düşünce genelde materyalizm ardına sığınmış basit bir düşüncedir.basittir,çünkü materyalizmi çürütmek kolaydır.
tabi bu sizin sonu 'vay be dedi ve müslüman oldu' hikayelerinizle değil ardına sığındıkları bilim gibi tatmin edici somut veriler ile mümkündür.(pskoloji,parapiskoloji,metafizik vb.)
eğer muhattabınız materyalist (ki muhtemelen komünist olucam ben ısrarı ile bu görüşü aklı almasada kabul etmiştir) ise öncelikle bu anlayıştaki
çürüklerden ivmelenebilirsiniz..ama sonrasında benim hep anlamakta güçlük çektiğim o noktaya geliyoruz.tesadüfi bir senaryonun mantıksızlığı savı ve o mükemmel (!) 'dolayısı ile tüm bunlar allah cc'nin eseridir' sonu.
bu şekilde bağladıktan sonra karşıdan gelen reddi,öteki tarafta görüşürüzle pekiştiren de çok.yorumlardan algıladığım kadarı ile zaten bu evreye kadar tahammül edebilecekte pek yok.
sanırım bunun sebebi,genel islam anlayışındaki kalıplaşmış benim dinimden olmayan cehenneme gidecektir gibi bi saçmalıktan kaynaklanıyor.bir ateiste veya herhangi bir aklı salime islamı anlatıcaksanız diğer dinleri de
bilmeniz gerekir.önce kendi inancınızı,kendi dinizi sorgulamanız lazım.boşluklarınızı doldurmanız lazım ki sorgulamadan savunduğunuz bir görüş altında ezilmeyesiniz.bulgura giderken pirinçten olmayasınız.
ha bi de türk halkının karakteristik özelliklerinden birisi de ilim sahibi olmadan fikir sahibi olmaktır zaten..

anlatamazsınız demiştim çünkü soru iki aşamalıdır.birincisi teklik ve tesadüfi var oluşun mantıksızlığı,ikincisi neden islam ?

yukarıda da anlatmak istediğimi tek bi cümleyle özetlersem ; güneş gözlüğü takarak güneşi anlatamazsınız.
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Ben bir ateistim . Hadi anlatın ..
kötü amele sahip insanlar (Allah'a inanmayan insanlarda dahildir sanırım) can verirken azrail'in sureti en dehşet verici korkudur diye bahseder Kur-an'ı Kerim. Canı alma olayı bu insanlar için hiç basit değildir, vücudundaki tüm damarların içinden dikenli tel geçirilmesine benzetilen bir acı sözkonusudur (ayeti tam hatırlamıyorum istenilirse araştırabilirim)

Demem o ki, biz anlatmayalım, azrail'le karşılaştığında o dehşet korku haliyle bunlar aklına gelirse o zaman anlarsın
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

Anlatamazsın. Bazı konularda haklılarda. Şöyleki;
-Kader ile İrade aynı anda nasıl var olur?
-Tanrı var diyelim. Müslümanlığıda hak din olarak kabul edelim. Tanrı madem herkese eşit davranıyo ve bütün kullarına karşı adil. Neden seni diğerlerinden bir adım önde olarak yani müslüman olarak yarattı. Diğerleri (hristiyanlar, yahudiler vs) araştırma yapıp doğru yolu yani hak dini bulup islama geçmeliler. Fakat sen zaten müslüman olarak yaratıldın. Sen araştırma yapmasan dahi eninde sonunda müslüman olduğun için cennete gideceksin. Müslüman olarak yaratıldın çünkü.
-Evrim teorisini saçma bulan mantık, nasıl olurda insan oğlunun bir ''ol'' kelimesi ile olduğunu mantıklı buluyor?
-Kadın ve erkek eşitliğinden bahsediliyor dinlerde. Neden kadın peygamber yok?


Bunun gibi binlerce soru çıkar MANTIKLI bir cevabı bulunamayan.
O yüzden bir ateiste Tanrı nın varlığını kanıtlama gibi bi çabanız olmasın. Başaramazsınız.
 
---> siz nasıl anlatırsınız?

ateist birisi karşıma çıksaydı eğer, önce onu içinde ışığın aydınlattığı bir odaya sokardım ve eşyaları gösterirdim. sonra o ışığı kapatıp zifir karanlıkta sorardım.
ne görüyorsun ?
doğal olarak hiç bir şey görmüyorum diyecek.
tekrar sorardım bu oda da hangi eşyalar var ?
o da ışık varken gördüğü eşyaları sayıcak.
tekrar sorardım yani görmemen bu oda da eşya olmadığı anlamına gelmez değil mi ?
o da evet diyecek tabiki
tekrar sorardım peki bu oda da eşya olduğunu nerden biliyorsun, hiç bir şey görmüyorsun ?
daha önce gördüm diyecek.
ben de ışık varken gördün değil mi derdim
o da evet derdi.
sonra açıklamaya başlardım. işte senin kalbinde bu karanlık oda gibi, bir şeyi görmemen onun olmadığı anlamına gelmez. sen kalbini ışıkla doldurursan onun varlığını bilirsin. ben sana sadece kapıyı gösteririm ya kapıdan geçip onun nurani ışığı altında kurtarılmışlara erersin ya da bu karanlık oda da kalıp lanetlenmişlerden olursun seçim senin...

Mantıklı bi açıklama mı sence bu?
Sen ona ışığı açıp eşyaları göstermişsin sonra tekrar ışığı kapamışsın. Sonuçta o kişi o eşyaları görmüş ve dolayısıyla onların var olduğunu bilecektir.
Sana Tanrı yı gösterdiler sonra dünyaya mı gönderdiler? En azından bir kere gördün mü Tanrı yı?
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst