O'na de ki ;

---> O'na de ki ;

S/andıklarım kandıklarımmış aslında!
En ufak bir sarsıntıda yıkılmasıyla anladım.
Geç kalınmışlığın çaresi yok işte.
Ne zamanı geri alabiliyorum
Ne de yaşananları yaşanmadı sayabiliyorum!
Derin bir sızı kalıyor en içerilerimde
Birde keşkeler...
Sonra en beklenmedik anda isyanlar sarıyor dört bir yanımı
Kaçmaya çalıştıkca kördüğüm oluyorlar bedenimle.
Yavaş yavaş süzülüyorlar ruhuma!
Her hücremde yaşıyorum o acıyı..
Bitmek bilmiyorlar..
Bitirmeden gitmiyorlar!
İşte böyle..
Gidişin sancıların gelişi oldu!
Göz kapaklarımdan tırnak uçlarıma kadar sancıyorum artık!!
B/aşka yolum yok dedi giderken..
Haklıydı da..
Onun aşka yolu yolu yoktu.!!
Yinede;
Gidişi hicran oldu döküldü dudaklarımdan
En acılı şarkı sözlerilar eşlik etti gözyaşlarıma...
Ve sonra;
Cevaplanamayan tek bir soru kaldı ardında;

Hangi gün/ahın bedeliydi tüm bunlar..??
 
---> O'na de ki ;

Yazılmamış Mektuplar

Ben hep seni sevdim öbür yanım, adını öğrenmeden
Sarışın mı, esmer mi, uzun-kısa bilmeden
Görmez mi, duymaz mısın, yoksa yürümez misin
Benden kaç yaş büyüksün kundakta bebek
Belki de doğmadın sen
Düşünen beynin, seven kalbin yetti bana
Seni çağırdı sesim
Soydum giysilerini İNSAN çıktın ya içinden
Gerisini boş ver dedim, gerisi resim, ötesi ten
Seni sevmem için de görmem gerekmiyordu zaten

Seni yazdım tüm kitaplara, düşünce hızımla doldurdum
Yetmedi sayfalar
Kim okudu ki bir satırını, hem okusa da ne anlar
Burada olmasa da ölümsüzlükte, sonsuza dek birlikte
Seninle olmak için Yüce Rabbime sözüm var
Her yeni buluşumda eskiyeni
Her eskide bir yeni
Arkamdan getiremeyeceklerimde kendimi
Tüketmeyeceğim
“Benimle gelecekler”Beni sana iletiyor

Orada bulabileceğim ümidi ve tesellisi
Burada bulamamanın acısını hafifletiyor
Sahi, sen var mısın, nerede diye sormuyorum artık
Biliyorum, sen varsın, burada ya da orada
Mutlaka bir yerde

Her sevgide bir parça buldum senden
Her sevgiden bir parça
Herkesi toplayıp bir adam yapamadım ya
Kardelen Yüreğim paramparça
Bu yüzdendi hep seninle konuştuğum, seninle yaşadığım
Yoksa kendim miydim sende aradığım
Hayır, hayır sen beni de aştın
Bende olmayan bir sürü özellik var sende, istemem, kalsın
Ben, bu halimle bir dost bulamadım
Ya sendekiler de eklenirse? Maazallah
Mutsuz da olsam yaşamayı öğrendim Sanal Dünyalarında
Ne tuhaf şu insanlar, ne tuhaf şu sıradanlar
Kendilerini üzecek, sıkacak ne varsa hepsi kurallarında
Yüce adaleti yargılıyor, eşitlik yok diyorlar
Eşitlik olunca da en çok kendileri rahatsız oluyorlar

Ve “Aranan şartlar tarifesi” diyorlar aşka
Kim benim üstümde kural koyabilir ki Yaradan’dan başka
İnsanlar her yaptığının karşılığını bekliyor
Adına vefasızlık, nankörlük diyorlar
Sonra da aksini iddia ediyorlar
Sen bana kural koymuyor, güveniyor ve özgür bırakıyorsun
Sitem etmeyi bile basit, sıradan buluyorsun
Ben, seni sıradan davranışlardan arındırıldığın için sevdim

Sana yazdığım mektuplar A Tipik bir vakıa
Bir çözmeye kalksalar gör dünyanın halini, ütopya
Yaşamaya değer ne kalır ki. İnsanlar eşit olur, yok olur savaşlar da
Kendileri için dilediklerini başkaları için de dileyecekler
Birbirlerine iftira atmadan sadece gerçekleri söyleyecekler
İşte beni hayatta güldürebilecek iki neden
Bu gerçekten mümkün mü, elle tutulup gözle görülenlerden

Seni göz yaşlarımda sakladım, boğmadan yüzdürdüm
Yazılmamış şiirlerimde, anlatılmamış efsanelerimde gezdirdim
Varlığına inanarak, adını bile öğrenmeden sevdim seni, ya sen
Sen beni bulmuş değilsin henüz
Hem bulsan kaç parçaya böleceksin ki
Hangi yanımı, hangi yanına koyacaksın
Hangi dalımdan kaç yaprak koparacaksın
Bana gerçek masalların ağlayacak
Şu Kardelen Yüreğim de
Senden daha güçlü olduğunu öğrenmekten korkacak
Sevmek; uzaktan güzeldir öbür yanım

Sevmek... Uzaktan güzel
Aramızda ne varsa özel
Böyle kalsın, mektuplarda
Daha doğrusu, yazılmamış mektuplarda
Sen ve Ben
Yaşanmamış zamanlarda
Sen ve Ben
Sadece
Rüyalarda
 
---> O'na de ki ;

Ben,
Tam da şimdi ben..
Burda şuracıkta ben..
Dünyanın en mutlu insanıyım bi görsen !
Sayısı beş parmağı geçmeyen sevinç gözyaşlarıma bir yenisini ekledin sen......
Bilirsin ne özeldir ağlmak sevinçten!
İyi ki varsın sen !
 
---> O'na de ki ;

İtiraz etmeye hakkım yoktu biliyorum
Bozuk mizanlarda verilen adaletlere...

Her masumca düşümün ardında üstü kapatılmış tozlu sandıklarda saklı hayallerim var..
Kimsenin görmesini istemediğim
Gün ışığından uzak hayaller...

Susmayı hiç bilmeyen içimdeki hırçın kız çocuğuna sözüm geçmiyor artık..
Saklı gizli hayyallere kapılıp
Masumluğun arkasına gizlenmiş
O çocuğa...
Ama şimdi apayrı dünyalardayız "o"nunla...
Ve o yine türlü türlü hırçınlıklarda..
Bense sahte oyunlarda..

İşte tam bunu unuttuğumu sandığım her adımda
Kumdan kaleler yapıyorum umutlarımla..
Yıkıp tekrar yapmaktan usanmadan...

Ondan habersizce
Sınırlar koydum özlemlerime..
Unuturum unutamam düşüceleri arasında yılları alıyorum arkama..
Hala yüreğimi meşgul eden bir aşk var başucumda..

Yüzümde geçmişten kalma anılarıın yorgunluğu..
Ve Vakitler dolmuş benden habersiz
Gitmek gerktiğini bilen bir zihniyeti kabullenemiyor yüreğim...

Ama bitirmeli bu yarım kalan oyunu atmalı zarları son defa..
Halbuki söz verdim 'o'na...
Bu kez oyunLaRı "hayatıma kaR$ıLık" oynamayacağıma...
 
---> O'na de ki ;

Bütün yaralarımı kapattım
Ellerimle diktim hançerinin bütün izlerini

Gece bazen yüzüne çökerde kapkaranlık olursun ya
Gecenin ortasından bir yol arayıp bir ışık arayıp şehre doğru gidersin ya
Ve bazen kılıcınla değil de sözlerinle dokunursun ya kalbime
İşte öyle bir geceydi

Artık savaştan dönen yenilmiş bir er gibiyim
Şimdi bana baksalar sadece hüzün görürler.
Gecenin ortasında yapayalnız bir ağustos böceği gibiyim ışıksız
Kendine bile mecali olmayan yaralı bir kuş gibiyim
Hayatı bölüşmek istedin ya benimle
İstersen ve dayanabilirsen hüznümü ve acılarımı bölüşebilirim seninle
Ama bir ekmek gibi böldüğümde kendimi
Dayanamayıp gidersen ardın sıra hiç türkü bekleme benden

Yaralarımı kendim sardım yaralarımı kendim diktim ellerimle canlı canlı
Beni acıyla imtihan edemezsin
Gidebilirsin yüreğini alıp gidebilirsin
Ama yüzümdeki gözlerim deki siluetini silemezsin
Yapabileceğin şeyleri yap
Bütün acıları ver bütün intikamını al

Ama bil ki ben seni içimden göndermezsem hiçbir zaman gidemezsin

Ahmet Selim
 
---> O'na de ki ;

Mutluluk Nedir

Gözyaşlarımla akarken nehir gibi hayata damla damla
Boğulabileceğimi düşünemedim
Hislerimin kederle gamla
Mutluluk nedir nerde aramalıyım onu hangi makamda
Aşk makamındadır belki ama kim yaşarki bu adamla

Huşu içinde yaşamayı öğretin bana deneyin
Dengesizleşmesin duygular beni isyan ettirmeyin
Mutluluk nedir insan oğlu bana söyleyin
Yaşama amacıysa eğer neden yaşanmaz bir deyin


Semih DEMİRHAN
 
---> O'na de ki ;

Gün bitmeden gecenin karanlığından korktun
Gözümün yaşına, yüreğimin sıcağına bakmadın
Tadılmamış mutluluklar yaşamak varken
Unutulmuycak bir acı yaşattın..
Şimdi bize ait herşeyi
UNUTMAK zorundayız!!!
 
---> O'na de ki ;

Bir kâğıda sığar mı bir yürek?
Ya da bir yürek kadar büyük olabilir mi bir kâğıt?
Daha sana yaralarımı göstermedim.
Kaldı ki ben
Senden önce kendime tehlikeyim.

Üşüme diye çıkartmıyorum ceketimi.
Astarında paylaşmıştık ortak bir aydınlığı.
Gitmeseydin gözlerimin içinden okuyabilirdin adını.

Biriktirme unutacaklarını!
Oyuncak tabancalar kadar yalan
Hüzündür yakama iğnelediğim yamam.
Hangi çığlığıma anahtar olabilirdin?
Beni bir gülle bıçakladığın zaman…

Gitmişsin işte çekiştirip durma adımı.
Tülden bekleyişler kımıldanıyor ardın sıra bil!
Ey gözlerimin arka bahçesi!
Bu dağa tırmananlar düşer
Seyredenler değil.

Yitik bir aşkta uyuyakalmış
Kırıp kırıp büyüttüğün yüreğim.
Meğer aşkı yazıp yazıp satırlara sıkıştırmışım.
Öyle durulup durulup.
Oysa ölmek ve düşmek ne güzeldi
Yârin gözleriyle vurulup…

Bir rüzgâr esse senden geçmişim üşüyor.
Sesin kulağımdan düşüyor.
Ben sadece
Gidişine dayanabilecek kadar ayaktayım.
Daha fazlasını verme!

Ey yar
Böyle çok çorak bekledim.
Kolayıma gelmedin
Zoruma gittin...

Kahraman Tazeoğlu
 
---> O'na de ki ;

Suskunum Sana..

Hangi şiire başlasam suskunum sana
Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
Güneşte kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarım oluyor her gece
Yağmura suskun yaşamaya suskun
Haykırabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kuraklığın bütün izleri
Upuzun çöller vadileşebilir içimde

Hangi güzelliği özlesem suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Koşuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum

Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum

Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası yeter
Hangi kavgayı özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu al artık
Al ki
Bütün gürültüler kahrolsun ...!

"Alıntı..."
 
---> O'na de ki ;

Aşk...incitir sebebi(m) sensin...
Yok yoksen değilsin acıtanbizzat benim.
Kendi halim bir başımalığım ve ben
yalnızca ben...
Sevmem zamansızdı.Acımaktam da zamanını buldu...
Gülüşlerim öksüz yetim...kimsesiz işte. herşeyim(miy)din
Oysa kendime yeterdim ben eskiden.
Tek başıma yapardım kahvaltım ıçıkardım dışarı gez-dolaş...
Yalnız uyurdum geceleriyatak dar bile gelirdi...
Hep tektim hep bendim. Ya şimdi...?
Tammışım gibi...eksikmişim nerden bileyim...
Biletsiz yolcuydun içimdeki seferde ve ben sevmezdim eksiği olanları
eksiği bi bilet dahi olsa...
İşte herşey aşk kitabına uyuyordu...Zamansızdı bir andaydı eksiği-fazlası önemsizdi
tek gereken sevgiydi...
 
---> O'na de ki ;

Ne Giysek Yakışmıyor, Hüzünden Başka.!


Yüzümüzü sulara bıraktık
Ne Giysek Yakışmıyor Hüzünden Başka hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi sonra mıydı
kar mıydı?
yağmur muydu?
bilemedik?
üşüdükçe içimize çöktü sis...


 
---> O'na de ki ;

Hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden başka
eğilip bakmaya korktuğumuz
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...

Kalbimizi bir vefasız
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
 
---> O'na de ki ;

kime ne verebiliriz ki
gönül mü?
ömür mü?
can mı?
mal mı?
yok yok yüreğimizden başka servetimiz

Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can
yüreğimizden başka
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde
kahretsin...
 
---> O'na de ki ;

Çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim bir ruh nemli gözlerle
her gece sarılıp bir hayale
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...



kırgındık mevsimlerin koynunda yaralıydık
acılarla yattık acılarla kalktık
bir ömür acılara acılar kattık
 
---> O'na de ki ;

kurudu gözpınarlarımız
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık.

Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı
ardında el açıp aşka ve acıya ağladık...

Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi
gözlerimizde yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk...
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...
 
---> O'na de ki ;

Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız yüreğimizle ağladık.

Yaralı bir ülkeyiz şimdi terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh! Can
 
---> O'na de ki ;

Gurbet ki kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız
kimimiz var ki
lime lime yüreğimiz
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan başka…

Hasret ki göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi....
 
---> O'na de ki ;

zaman vedayı kuşanırken suyun çığlığını dinle!
sözü düğümle diline acının kanayan sesiyle
çıldıran keşişleme körüklesin hafızandaki alevi
meydan oku içindeki ateş silsilesine!



eprimiş şiirleri kelepçele gecenin kanayan bileğine
düşerken üzerine hayatın ışıksız dilimi
sularda çürüyen yüreğini bırak kentin en ıssız
en kuytu yerine…


isyanın kısır döngüsü susuşun havuzuna birikirken
suyun kabaran gururunu okşa soğuk imlerle
bırak sonsuzluğa aksın ürperen söz dizimi
sabrın perçemi pencerende kalsın öylece
öyle sessizce…


-nasılsa iki sözcük arası hüzün
her sevda ardı tufan değil mi-


sorma sakın!
kenti istila eden bu yağmur neyin nesi?
gecenin kallavi nefesi söndürürken ümidin kandilini
acının kapısını aralayan aşkı karşılayan çan sesini dinle!
nar içinde yürek izi kalırken
kapanır hayat perdesi!
 
---> O'na de ki ;

Ruhum bi karanlıkta..
Amansız bi boşukta..
Kalbim ağrıyor!!...
Anılar sırtımda bir yük...
Sensin hala kahreden beni!!...
Ah bir çıksan benliğimden..ahh kovabilsem seni yüreğimden!!..
...
Umutla attığım her adımda karşımda çıkmaz duvarımsın..
Neden? neden hala rüyalarımdasın!!!!?
..
Zorlanıyorum severken... sen hala yüreğimdeyken...
Git lütfen...
..
 
---> O'na de ki ;

-bütün yalanlar…kısık seslidir-
çıngıraklı yılanlar…üniformalarını çıkartsın´
bana aynaları göster!

ve sen…
körkütük sis…başıma çöken



bilmez misin…?
cahilin aklına düşmüş…
talihsiz düşünceyi…ne kalem ne de mürekkep yazmak ister
ve
nasır tutmuş beyinler…rüyasız gecelere benzer






-umut kokan…
söylenememiş her söz…dilde yara-




ve sen…
zorba çığlık…gölgede serinlemek yasaktır diyen




bilmez misin´
ayazda kalmış…
yavru kuş gibi hisseder kendini…
ressam tuvaline girememiş her boya
ve
kekeme bir udun hüznünü taşır
şarkılardan kovulmuş her nota


-yalnızdır…
yankısını bulamamış her ses-
ha alevler içine düşmüş kar tanesi…
ha sararan yapraktaki yeşilin çırpınışları
/bir yangından bir yangına göçüştür/ son nefes





bilirim! ´
-gülümsemez her masal…
ve her zaman gül sunmaz namlusundan hayat-
kızıldır öfkenin rengi…
ölümün yarısıdır böyle yaşamak



ve sen…
rap rap vicdanımı çiğneyen



çek tetiği…
vur güneşi sol yanından…çürümüş dünyaya inat





bilirsin! …
-ölümü yenmek/tir…şiir -
sakın ağlama! …
güneş üşür…
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst