Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Ölümdür yaşanan tek başına aşk iki kişiliktir. En güzel şiirler
Gidiyor musun diye sorma bana! Gönderen sensin...
Ne terk etmeyi istedim seni
Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi... Senin kadar öfkeliyim ben de... Senin kadar endişeli... Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana... Ama inandıramadım seni... Sen
sorgularken beni kafanda
Ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla... Bir tek sözün bağlardı beni sana... Oysa sen hep susmaların koynunda... Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku
Teslim alır bedenleri de... Sütten çıkmış ak kaşık değildim
Ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza... O dünya ki bazen minicik bir odada
Bazen kentin ortasında şekillendi... Nasıl da güzeldi... Zaten varsın diye her şey güzeldi... Ama
sen buna inanmadın...
Ah bu sorular... Yaşamak varken sevdayı delice
niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben
aşk dedikçe sen
dur dedin... Ben
seninleyim dedikçe
Sen hayır dedin... Zaten az konuşan sen
Olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya... Bense hiç bir şey diyemedim... Ne kadar zarar vermişim sana meğer... Nasıl değiştirmişim seni... Oysa hiç böyle düşünmemiştim...
Kimseye zarar vermek istemem ben... Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem... Ama öyle oldu işte... Demek ki; gitmelerin zamanı şimdi... Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı... Ne sevişmelerimiz kalır aklında
Ne sevda sözlerimiz... Rahat değilim diyordun ya
rahat ol artık... Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı... Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan... Biliyor musun bir tanem! Gidişim yürekten değil
zorunluluktan... Sanma ki
bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım... Sanma ki
benden sakladığın gülüşleri Yalancı yüzlerde ararım... Seni de götürürüm yüreğimde... Her zaman yokluğunu taşırım... Bulup
bulup kaybettim seni bebeğim... Ne yazık ki
toz duman edemedim kuşkularını... Ne yazık ki
kalamadın bana... Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde...
Kokladıkça Bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık
kuşların yasını tuttuk... Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm
hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili... Sevinerek
severek
sevilerek
düşünerek... Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın...
sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk mutsuzluklar
bu karalar yaşamada yoktu sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler nicedir bir pencereden deniz güzel değil nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden sen gel bizi yeni vakitlere çıkar
Yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi Dağıt kalbini saran hasret bulutlarını Damlasın gözlerine sonsuzluk usaresi Dalgınlık evlerinin en güzel melikesi Sevemem; tozlu raflar arasına girmeden Çöllerim kandır benim Sevemem; karanlığı bir daha devirmeden Aşkım isyandır benim
Bir umutla cıkarsın yola önüne engeller çıkar …şarkılar dinlersin şiirler yazarsın ama nafile hiç biri başlayamamış bir sevginin avuntusu olamaz ? sonra düşünürsün neden olmadı neden? Hep ben mi dersin oysaki etrafına baktıgında senin gibi bir çok insan wardır. Bitti artık buraya kadar artık dersin onu görmek bile istemiyorum dersin ama buda kendine söz werdigin bi yalandır. Ne zaman ki bir odada yalnız kalsan hemen aklına o gelir ve oturur düşünürsün acaba olsaydı nasıl olcaktı?.
Gece olunca rüyanda onu görürsün sabah onunla uyanırsın ve bir kere daha hayata lanet edersin senin olmadıgı için ! ama ne zaman ki sokaktan gecse ne zaman ki onu görsen yada geldigini fark etsen elin ayagına dolaşır çünkü sevmişsindir bi kere ne kadarda olmasada baslamasada onu görünce kalp atışlarının hızlanmasına ne sen engel olabilirsin ne de baska biri?
Sonra kendini teselli etmek için başka birini bulmaya calışırsın beklide bulursun ama O hep wardır senin hayatında? başka biri hiçbir zaman onun yerini tutamaz yalnızca geçici bir boşlugu doldurmaktır görevi! Teselliye devam edersin iyikide olmadı felan türünden laflar edersin ama bunlarda içini acıtmaktan başka bi işe yaramaz.
İşte böyledir karşılıksız sevmek gecen gündüzünle birleşir uyumak sana uzak bir kavram olur.Sen atmışsındır ilk adımı ama o elini uzatmamıştır sana. eger ki halen seviyorsan beklemekten baska bi çaren yoktur? Beklide bir ömür boyu o elin sana uzanmasını bekleyeceksin…yıkılmış hayallerin tükenmiş umutlarınla…
ßir turLu sonu geLmeyen hayaLLerdeydim
yuregime dusen goLgeydi ayrıLık seni gokyuzunun gorunmedigi geceLerde sevdim guzun yaprak doktugu ßahceLerde
sessizce koL gezerken gozLerimde yaLnızLık...
hic umudu kaLmayan insanLar gibi kendimden gecerek
herseyi goze aLarak sevdim iste o zaman anLadım tutusmus yurekLerin acısını o zaman hissettim gonuLLerde hic sonmeyen yangının dinmeyen yasını... oysa bir gokkusagı guzeLLigindeydi yasamak bastan cIkarIyordu ßirdenßire geri geLmeyecegini biLe biLe gidenLerin bekLemek bir oLumdu ve tutsak oLmak sabırsız ßekLeyisLere...
ßir turlu sonu geLmeyen hayaLLerdeydim ßir gun nasIL oLsa yaLnız kaLacaktım nasıL oLsa geceLer boyu agLayacaktım ßiLİyordum ßir cıg gibi dusecekti yuregime ama oLsun
bir sigara daha yakıyorum... gene sensizliğin şerefine... gidişini yakıyorum... gidişini görmemek için duman altı yapıyorum hayatımı... sensizlik içimde... bakışlarım anlamsız
kilitli hala gidişine... yüzümde hüznü gizli sensizliğin... bakıyorum... bir nokta oluyorsun hayalimde... bir nefes daha çekiyorum... sensiz yapamıyorum... günden güne ölüyorum...
gecenin ıssızlığında.Yine izin verdim beni büyülemene
hiç kıpırdamadan öylece durup dinledim sakince.Gideceği yere kadar gitmesine izin verdim.Sonra herşey silindi birtek sen kaldın .Gerçekti
gerçektin diyemeyeceğim
ben de bilmiyorum gerçeğin tanımını
hiç yaşamadım.Tek bildiğim birtek sen kaldın...Ben mi
ben yoktum.Sana dönüşmüştüm çünkü. Bir an damarlarında akan kanın debisini hissettim
parmak uçlarıma iğneler battı.Senin gözlerinle sana baktım.Hangimiz hangimizin düşüncesindeydi anlamadım.
Sonra gölgeler geçti gözlerinden
gözlerimizden.Bağlantı koptu aniden
tam hatırlamak üzere idim
tam dilimin ucundaydı ismin
cismin tanışlığın
yoldaşlığın.....Yine ikiye bölündük
sen orda ben burada
yine hayal oldun uzaklarda
rüylarımın bile seninle ilgili kısımları mühürlü...Yasaklıydın madem düşüncelerime girmeye
neden gerçeğin kör çukuruna benzeyen bu bir çift göze göründün.
Yaratıcılığım ve başıma her zaman bela olan hayal gücüm konu sen olunca tükeniyor.Dedim ya yasaklısın yedi dağ ardına sürgün edildik.
Hani burası benim oyun bahçemdi hani ben yazacaktım piyesi ...Yok yalan valla ...Anladım artık bir gölge oyunu bu...Biz sadece gölgeyiz..Ölü mektuplar yazıyoruz en fazlası....Umut mu
Bazen aşk gider. Günler geçer ardından. Ve aylar. Bazan de yıllar…Bebekler büyür. İnsanlar yaşlanır. İnsanlar ölür. Eşyalar eskir. Evler yıkılır. Kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. Sevilen unutulur. Seven yanar.
Bazen aşk gider. Ve hayat da gider onun peşinden. Sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. Bir sabah uyanırsınki
gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. Aynada tek parça görünen bedenin
aslında içinde lime limedir. Nefes diye içine çektiğin
ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. Her sabah ölmeyip
yeterki aşık olmasın… İçinde durmaksızın çığlık atar dualar. Ama bazen aşk gider ve çağresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden.
Sonra sabah olur. Güneş doğar. Aşkın gelmez bir türlü. Bir gecede değişir ömrün. O bir türlü inanmak istemediğin kader
sanki alay eder gibidir. Ömrünü adadığın yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede bir başka hayata karışmıştır işte…Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. İnanamazsın.
Bazen aşk gider. Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten
valizler dolusu anılarla kendi yanlızlığına taşınırsın. Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları.Valizleri kapı önüne yığıp
yüzün sırılsıklam
son bir sigara için koltuğa yığılırsın. Gidiyorsundur işte. Aşkını kendi ellerinle başka aşka teslim edip…Ömrünü onun ömrüne
hayallerini onun hayallerine
sevdanı onun sevdasına ekleyip…
Bazen aşk gider. Ve adresi değişir evinin. Sesinin tonu değişir. yüzünün rengi… Yediğin yemeğin tadı…Uykuların değişir.Ve rüyaların…Her akşam açıp girdiğin kapıdan başka sevda giriyordur artık. Her gün oturduğun koltukta
o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında başka sevda oturuyordur şimdi. Yıllardır evinde ağırladığın
masalarına konuk olduğun
hayatlarını paylaştığın dostlarının kahkahaları bir başka ses karışıyor artık. Senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu. Aşkının o tek ceneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın rüyaları…Bazen aşk gider.Ve anılarda gider peşinden
Aslında bilirsiniz nereye gittiğini. Onu çağıran o eksik
yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. Onu çağıran
hani o gözlerinde görüp de belki ona en çok bu yüzden vuruldunuz
ertelenmiş çocukluğun o mavi bahçesidir. Dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçesnde
onu eksik severek yaralanmış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belkide. Yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp
gözyaşlarına boğulmuştur.
Belki de onu bu yüzden affedersiniz. Belki de bu yüzden bir başka sevda için karşınızda gözyaşlarına boğulduğunda onunla beraber ağlayıp
git ve aramaya devam et
unut beni
dersiniz. Çünkü bilirsinizki aşk çocukluğun arka bahçelerinde dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu kaybettiğiniz
kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. Bir gün ansızın o oyunda yanıvermiş
hak etmediğiniz halde bahçeden kovulmuşsunuzdur. Anlayamazsınız neden kovulduğunuzu
nerede hata yaptığınızı
neden unutulduğunuzu…Yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp
hayatı dışınızda bıraktığınız için
bir gün aşk gider ve siz evinizin yolunu bir türlü bulamazsınız.
Sonra zaman geçer o karanlık bahçe aydınlanır. Ve anlarsınızki sevda denen o büyülü oyunda herkezin kuralları birbirinden farklıdır. Siz aynı bahçede aynı oyunu oynadığınızı sanırsınız belki
ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. Kendi bahçenizle onun bahçesini
kendi oyununuzla onun oyununu
kendi kurallarınızla onun kurallarını kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. Belki de bunu anladığınız için
kendi bahçenizden onun bahçesini
kendi çocukluğunuzdan onun çocukluğunu
kendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için
bir gün aşk gider ve siz onun gerçek aşk olduğunu anlayıp
unutamazsınız.
Belki de bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız
çocukluğun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktığı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duyamazsınız.
Ve belkide bu yüzden
aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında
ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.
Bazen aşk gider. Günler geçer ardından. Ve aylar.Bazende yıllar…Bebekler büyür. İnsanlar yaşlanır. İnsanlar ölür.Eşyalar eskir.Evler yıkılır. Kurur ağaçlar. Sokakların adı değişir. Anılar belleğinin acımasızlığına teslim olur. Sevilen unutulur. Seven yanar. Bazen aşk gider…Ya da siz gittiğini sanırsınız.
kimbilir nerelerde dolaştın ben sensizken..hangi dağın ardına ulaştın..neler aradın da bulamadın..bilmiyorum..bilmek istemiyorum...
bahaneler
sudan sebepler ya da gerçek nedenler umrumda değil..varsın ya
sadece varlığın umrumda..
öyle berrak bir nehirmişim ki sen yanımdayken..gittiğinde kuduran denizler gördüm gözlerimde..kendini asan limanlar gördüm..gemilerinin dönüşüne izin vermeyen...
ama ben yapmadım..babil in asma bahçelerinde kendimi asmadım!çünkü kızardın
çünkü kıyamazdın
çünkü döndüğünde bulamazdın..döndüğünde "beni bul.." diye sana bağışladım canımı...
yokluğun o denli canımı yakarken öyle bir inanmışım ki döneceğine
yoluğunla varlığın aşık olmuş birbirine..
bak yanılmadım..tüm rüzgarlarınla yanımdasın yine..
aslında biraz kızıyorum içime
gittiğini düşündü diye..gitmemişsin oysa
susmuşsun sadece...karanlıkta hissettiğim nefes gerçekten seninkiymiş
yanılmamışım...
dağınıklığımın orta yerinde hiç şikayetlenmeden yaşayabilmeni öyle çok seviyorum ki...iyi ki varsın can dostum...
hadi girdiysen kapat kapılarımızı...içeri rüzgarlar girmesin bizimkilerden başka..fırtına çıkar sonra...
Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben
akasyaları kışın yaşatmaya
çalışmakla hata etmiştim... belki böylesi daha iyi
oldu. . .
"kal" deseydin kalırdım...
hem de seve seve kalırdım.
Martılarla kalırdım
Yakamozlarla kalırdım
Demedin
Bilir misin
Kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken...
Bilir misin
Nasıl bir cana hasretti yüreğim
yolumdan
döndürecek...
Bilir misin
Nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek...
"KAL" desen kalacaktım...
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki! Bir kadını sardığında kolların
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki! Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına. Ama hiç kimse / kavuşmayı
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana
anlatamam.
Çünkü seninle ben
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki! Sen bana /yalnızca
Ve sadece
Kahpe sensizliği sor
Rezil beklemeyi
özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım
Yaşıyor ama uzaktaysam senden
Bil ki seni hiç unutmadım
Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş
hata yapmışsız
Senden ya da benden ne farkeder
Şeytana uymuş aşkı yakmışız
Adımı söylemezdin bana seslenirken
Aşk derdin
aşkım derdin
Her aşk dediğinde
Beni kendinde daha da aşık ederdin
Buluştuğumuz anları hatırlıyorum
Güller açardı gönlümde sen gelirken
Üç-beş saat bile ayrılsak
Yapraklarım dökülürdü sen giderken
Yanyana duran iki yıldızdık sana göre
En parlak
en güzel olanı bendim
Gökyüzünde ki tek yıldızındım senin
Fırtınalarda saklanıp korunduğun
Liman olduğumu söylerdin
Ömrünün sonuna kadar beni seveceğini
Kalbini kalbime kelepçeleyip
Anahtarını okyanusa attığını söylerdin
Benim için kıyamet seni kaybettiğim gün demekti
Ruhumda sakladığım en değerli hazinemdin
Sonsuza kadarda saklayacağım
Yokluğumda sen nasıl olursun hayal ettiğimde
Seni mutlu
çok mutlu görüyorum
Çünkü hep öyle ol istedim
Her şeyin güzeli senin olmalı
Aynı şeyi isteme benden
Yerine kimseyi koyamam ki
Ben kimseyi ama kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim ki
Sen bana aşk dedin
bizi kirletemem ki.
Bazı şarkılar vardı birlikte sevdiğimiz
Senin bana
benim sana söylediğim
Onlardan biri yada benzerini duyarsan
Beni anımsar gülümsersin
Ben mi? Ben hiç unutmayacağım ki
Okyanusa attığın anahtarı biri bulurda
Bizi bizden çözer diye
Daha iyisini yaptım seni kalbime kazıdım
Her atışında hatırlamak için
Yaşıyor ama uzaktaysak birbirimizden
Bil ki seni hiç unutmadım
Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş hata yapmışız
Eğer ölümse bu ayrılığın sebebi
Ve bensem önce giden bu alemden
Kederlenme çok
Tıpkı benden istediğin gibi
Kendine sahip çık
Bensem kalan geride
Zaten sen hep göreceksin
Ben kimseyi ama kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim ki
Sen bana aşk dedin
bizi kirletemem ki.
Küs olduk
ayrı düştük duramadık ki
Savaşları sevemedik ki barış olduk biz
Hüzünlendik dilden kaçan bazen iki lafla
Sevişmeye sebep ettik ayrılıkları
Niyet ettik
söz verdik en büyük aşka
Başkasının sevdasına imrenmedik biz
Neysek oyduk
öyle kaldık aynı inançla
Kimsenin öyküsünden kopya çekmedik
Ne acıdan
ne kayıptan
Korkmadık ki hiç biz
Ne kavgalar atlattık ta
Yılmadık ki bir gün
Üstüne gittik sevdanın
Yenilmedik ki
Kimsenin duygusundan
Çalmadık biz
Başkasının oyununu bozmadık biz
Bu dünyanın uyumunu bozmadık biz
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık. Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine. Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu. Şerefin
faziletin
iyiliğin
güzelliğin. Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara. Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın. Duyarsın
Ta derinden acısını
çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin. Niçin yaratıldığını. Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini. Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini. Boşuna geçip giden günlerine yanarsın. Dolar gözlerin
için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların. Sevilen gözlerin erişilmezliğini. O hiç beklenmeyen saat geldi mi? Düşer saçların önüne
ama bembeyaz. Uzanır
gökyüzüne ellerin. Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin. Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın. Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler
acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın hayal kurmayı; Beklemeyi
ümit etmeyi. Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi. Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
Hayatın her anı bir hesaplaşma
Öyle değil mi dostum
Bazen bir ayrılık arifesinde sevdiğinle
Ayrılık ertesi kendinle ve yalnız kaldığın saatlerle
Yardım elleri geldiğinde
Fotoğraftaki düşmüş halinle
Ve bir kadeh şarapta Tanrı’nla
Hepsi bir hesaplaşma nefes almaaların
Anlatılanların hepsi birer soru aslında
Suçlayıcı sualler aslında “benim…” diye başlayan hikâyeler
Kimse hesabı ödeme yanlısı değil
Ve kimse itiraz etmiyor kesilmiş adisyonlara
Hemen ayrı faturalar çıkarılıyor eski defterlerden
Amaç ne alacak cıksın ne verecek
Hemen kalkıp terk etmek
Bütün yaşananların artıklarını bırakıp pis bir tabağın kenarında
Cesaret eden yok yarım kalmış aşklarını
Paketletip gtürmeye
Ya “millet ne der sonra” diye bir beyin kurdu alınır çıkışta
Ya da “ben asla yapmam
bana ne” denilen bir okla
Ruh bedenden fırlatılır duvardaki dart tahtasına
Her atış ve her kurt ikramdır yemekten sonra
İşte şimdi dur deme zamanı
Geri dönüp toplama zamanı aşktan kalan kirli parçalarla
Tabakta ne kaldıysa
Hatta bir peçeteyle cebine masadaki kırıntıları dökme zamanı
Tutma zamanı seni üzen ve haksız olan sevgilinin ellerini
Kendine çekip sıkıca sarılma zamanı bırakmamacasına
Sonra hiçbir şey yokmuş gibi onu karşılama zamanı
Anlatırsa susarak
Ağlarsa silerek gözyaşlarını
Düşerse aynı noktaya kendini de bırakıp
Sonra kaldırıp birbirinize destek olarak
Bekleme zamanı
Hakkınız olan sevdayı
Başka kollara itmeden
Ve infaz edip yargılamadan
Aşkın bütün zaferlerinde yenilgilerini gülerek karşılama zamanı
Hangi gün çabalarının boşa gittiğini görür ve kahrolursan
Geri çekilmek yerine adım at emek katmadan ileriye doğru
Bozulduğunun farkına varmazsa tahterevallideki dengenin
İşte o zaman gizli gözyaşlarını serbest bırak
özgür kalsınlar
Yavaş
yavaş tınısı kulaklarında vururken yanaklarına
Sus ve dinle
Aşkın bittiği zaman şimdi
Ölümün tadını çıkart…