Nurullah Genç Şiirleri

Nurullah Genç - Unutursun Deyişine

unutmak, yıldızların ciğerine saplanan
bir lâle yaprağına gömmektir sevgiliyi
unutmak, bir kaktüsün küllerinde ansızın
alevli bir tapınak eylemektir sevgiyi
unutmak, semendere zehir sunmaktır, gülüm
taş dolu yüreklerin lügatinde bulursun
unutmak, sessizliğe yine kanmaktır, gülüm
unutulursa şair, sen de unutulursun

bir dağın bir kuyuya tohum ektiği yerde
balığın yüzgecinden irin döktüğü yerde
kralın, kölelerin emrinde yürüdüğü
geminin bir köpükte okyanus aradığı
ay�n arzı terkedip gökte durduğu ânda
serseri bir kurşunun ay� vurduğu ânda
başını ellerinin arasına al ve dur
işte o lahza gülüm, bu can seni unutur

unutmak, bir saatin kırılan camlarında
zamanı çürüterek öldürmektir sevgiyi
unutmak, bayramlığı giydirilen çocuğun
aldatılan göğsünde vurmaktır sevgiliyi
unutmak, bir ülkenin tozlu kaldırımlarında
taşlara boğdurmaktır yağız atlı yiğidi
unutmak, susturmaktır yolların ayrımında
şairlere can veren muhteşem bir ağıdı
unutmak, koparmaktır çiçekleri dalından
sisli bir yalnızlığın ekseninde bulursun
unutmak, ayırmaktır arıları balından
unutulursa şair, sen de unutulursun
 
Nurullah Genç - Yalnızsın

Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü
Bir akşam bulutların seyre döküldüğünü

Görürsün hasretiyle sabah ezgilerinin
Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin

Kuşlar öter, uçuşur yeşil dallara konar
Umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar

Son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan
İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan

Rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini
Gecenin kolları sessizce yakalar seni

Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
Anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını
 
Nurullah Genç - Yürüyelim Seninle İstanbul'da

Kırmızıyı sevdiğini bilseydim
hayallerim kıpkırmızı olurdu

İstanbul hala güneşin ardında
ufuklarında birkaç kara leke
birkaç kan pıhtısı dudaklarında
İstanbul hala sevimli mi sevimli
ve hala bir tomucuk tadında
yürüyelim seninle İstanbul'da

korkusuz bir rüyadır
bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da
birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü
yenilgisiz bir muamma gibidir
arar buluşmayan ellerimizi
deli rüzgar yine sarhoş, hovarda

tam orada, Çamlıca yokuşunda
birkaç bulut çekelim gökyüzünden
damarlarımızdan geçirelim ve birden
bırakalım suların üzerine
sen bir defa konuş, sen bir defa gül
kumlu ebrular yapalım seninle
serpmeli ebrular, bülbülyuvası
hercaimenekşe, gonca ve sümbül

yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında
yürüyelim seninle İstanbul'da
boğaziçi mağrur türkülerini
gözlerine baka baka söyleyin
martılar üşüyünce
denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi

anlayabilir misin
neden çıban gibi büyür bağrımda
büyür de kelebek olur bu sızı
kırmızıyı sevdiğini söyledin
bu yüzden mi günlerdir
İstanbul'da gül kokusu yayılan
tepeler kırmızı, sular kırmızı

İstanbul bilmeli ki, sahillerine
mehtabı taşıyan senin bakışlarındır
İstanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler
önce senin yüreğine açılır
uzaklarda bir yerde
toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın
parmaklarında hüzün
sana doğru akan nehrin
ağlayan suretidir

bir elimizde umut
bir elimizde sevda
yürüyelim seninle İstanbul'da
musiki kesilsin, tükensin yazı
çaresiz kalınca mızrap ve şiir
ozan bir kenara bıraksın sazı
ressam fırçasına neden mi kızgın
tuvalde çizgiler, renkler kırmızı
kırmızıyı sevdiğini bilince
çekilir mi artık güllerin nazı

Anadolukavağı'nda her akşam
burcu burcu bir rüyadır hayalin
karanlık, hüznünü düşürür dağa
kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar
endamın her sabah iner toprağa

hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz
ayrılık acıyla süzülür kandan
nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda
dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler
öylesine yorgun, mahzun ve candan

İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda
uykusundan uyanınca fırtına
dalgalar türkümüze aşina olur
yüzümüze bakınca deniz fenerleri
sahibini arayan gemilerin
çığlığıyla vurulur

tarih heyelandır hainlerin ardında
İstanbul tarihin soylu anası
biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız
sevdayı kız kulesi'nden
yalıların burukluğu altında
geçiyoruz sokaklardan delice

anlayabilir misin
beyoğlu'nda gezinen
hayal kırıklığının benden türediğini
anlayabilir misin
kırmızı neden böyle
doldurur aynalara inleyen yüreğimi

sana giden yolların kavşağında
bir adam direniyor izini bulmak için
siliyor tanyerine akan alın terini
ufkunda sapsarı umudun rengi
mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah
arıyor sessizce kaybolan günlerini

Gülhane'de simit satan çocuklar
nasıl anlasınlar ellerimizin
neden böyle çekingen olduğunu
Ayasofya önünde tramvay bekleyenler
gökyüzüne dokunurken bu acı
kimdir diye sorsunlar içlerinden
birlikte yürüyen iki yabancı

biz gitsek de, İstanbul'da yine de
yıllar yılı gezinmeli bu sızı
benden bir yaralı şiir kalmalı
senden bir tebessüm, bir de kırmızı
 
Nurullah Genç - Yine Kendisine

aldırma, kaldığıma tenhâda böyle sessiz
derdime vâkıf olan simurg bile çâresiz
asırlar taşıyacak alnında mühür gibi
yurdunda en karanlık zindan bile hür gibi
mağmada yeşerecek sevdayı bulan tohum
güneşin filizidir toprak altında ruhum
bulutları sükûna kavuşturan bu iklim
ölüleri umutla buluşturan bu iklim
üç mevsimi alacak acılar beldesinden
mavi kuşlar uçacak zamanın ötesinden
esrik bir mezarlıktan geçince yollarınız
kemiklerin diline düşecek halleriniz
üç boyutlu bir yağmur yağacak üstünüze
tabutlar ağlayacak sizin de bahtınıza
kâinat bu ebedî destanı konuşunca
her kurşun bir yürekte lâleye dönüşünce
rengini kalbimin renginden alacak gülüm
bu sevda kitabında sultan olacak gülüm
beni anlamasalar, deseler de: Masalcı!
yiğitlerin rüyası yetim kalır mı, Balcı
gülüme kavuşmadan ölsemde kuytularda
biliyorum, bu rüya büyüyecek sularda
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst