Nasrettin hoca fıkraları

Dilenci: "Hocam Allah rızası için az bir sadaka verir misin ?" Hoca: "Az vermek şanımdan değildir."
Dilenci: "O halde çok verin."
Hoca: "O da senin şanından değildir."
 
9 mu 10 mu ?
Hoca bir gün köyden eşekleri almış şehre satmaya gidiyormuş.Eşeğin birisine binen hoca ikide bir eşekler kaybolmasın diye sayarmış.Yine sayacağı zaman altındaki eşeği saymayarak 9 eşek olduğunu görmüş.İnmiş eşekten yine saymış bu sefer 10muş.Hoca şaşırmış ve ;
-9 mu 10 mu kara verin artık ! demiş
 
Hoca, bir gün kirlardan topladigi çali çirpiyi esegine yükleyip evine götürürken :

-Acaba, yaş çirpi da kurusu gibi yanar mi? diye düsünür ve seytana uyarak çakmagini çakar ve alevi çali çirpiya dokundurur. Aralarinda kurulari da bulunan çali çirpi hemen alev alir.Esekte bir korku, bir telas, huzursuzluktur baslar. Anira anira, çifte ata ata dört nala kosmaga baslar. Hoca da arkasindan olanca gücüyle bagirir :

-Aklin varsa göle koş!
 
Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü **** görünce koşa koşa karısına gitmiş:
- Hanım, hanım! diye bağırmış.
Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu **** buldum..
 
Bir kesis dünyanin en akilli adamini bulmak için diyar diyar geziyormus sira nasreddin hocanin köyüne gelmis ve köylülere sormus.
- sizin köyün en akilli adami kim?
demis. Köylülerde:
- nasreddin hoca demis.
bunun üzerine kesis köy meydaninda hoca ile görüsmeye baslamis ve eline bir çomak almis yere bir daire çizmis nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüs kesis bir dogru daha çizerek daireyi dörde bölmüs hocada dörde bölünmüs dairenin üç dilimine çarpi isareti koymus kesis elleriyle asagidan yukariya dogru hareket yapmis hocada yukaridan asagiya yapmis ve kesis
büyük bir hayranlikla hocayi tebrik etmis.

Olup bitenden bir sey anlamayan halk kesise ne oldugunu sormus kesisde :
- Bu adam gerçekten dünyanin en akilli adami yere dünya çizdim
o ortadan ekvator geçer dediben dünyayi dörde böldüm o da dört de üçü sudur dedi ben yerden buharlasma sonucunda ne olur dedim o da yagmur yagar dedi.

Bu sefer hocaya neler oldugunu sorar halk hoca da:
- Bu adam oburun biri yere bir tepsi baklava çizdi ben de yarisi benim dedim daha sonra tepsiyi dörde böldü o zaman dört de üçü benim dedim o da tepsi altindan atesi hafif hafif almali dedi ben de üstüne findik fistik ekelersek daha iyi olur dedim.
 
Nasreddin Hoca İstanbula gitmiş. Orada eşeğini kaybetmiş , aramış aramış bulamamış. Bir otele yerleşmiş. Çarşaflar okadar temizmişki yatamamış yatağın altına girmiş. Oraya karı koca yerleşmiş.Adam karısına:

-Gözlerinde bütün İstanbulu görüyorum. demiş. Hoca ordan kafasını çıkarıp:

-Benim eşşeğide görüyon mu demiş.
 
Nasrettin Hoca, birgün yemek yerken biri sorar:
"Neden 5 parmağınla yiyorsun".
Hoca da:
"6 parmağım olmadığı için.".
 
Bir Ramazan günü Nasreddin Hocanin gözleri susuzluktan afallamis. dayanamayip bir çesmeye çaktirmadan yanasir. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüs hocayi :
- Aman hoca, günah degil midir bu yaptigin !
- Yikil karsimdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem ! ne günahi ..
 
Bir gun Timur, Hocayla hosbes ederken, "Buradan attim kilici, varip Halepde oynadi bir ucu!" kabilinden, sozu uzattikca uzatarak, buyuttukce buyuterek, pireyi deve yapar.. Hoca canindan bezer. O da tutar, Allahin devesini, dev yapili bir mahluk haline kor:

-Dogrusu elimden nice develer gelip gecti ama, boylesini gormedim. Uc desem, kanatlaniyor; yuru desem, ayaklaniyor. Ne care ki, benim comez misali okumasi var, yazmasi yok! kabilinden satar, savurur.

Timur buna, parmagini isirir:

-Aman su mahluku bir goreyim! der.

Hoca hic istifini bozmadan:

-Devletlim, der; bugunlerde, namaz baslarini ogretiyorum. Allah izin verirse, seneye yine geldigimde, onunuze diz coksun!" der

Timur seneyi iple ceker.

O gun gelince, Hoca:

-Sormayin efendim, Kurani okumaya baslayinca, oyle bir aska geldi ki, simdi de, "Hafiz olacagim!" diye tutturdu. Allah ecelden aman verirse, bir daha ki seneye getireyim de hifzini dinleteyim! deyip Timurun otagindan ayrilir.

Timur, gene seneyi iple cekmeye baslar, Hocanin esi dostu;

-Bre Hoca, sen kaninla mi oynuyorsun? Kacin kurdu Timur; boyle mavallari yutar mi? diye cekip cekistirince, Hoca;

-Yahu, ne telas ediyorsunuz, seneye kadar cok zaman var. O zamana kadar Ya deve olur, ya ben ya da Timur!
 
Bir gun Hoca, yol ustu bir hana inmis. Nuh Nebiden mi kalmis, Kaalubeladan mi? Her ne ise.. Her tarafi delik desik olmus; adeta cokmeye bir basi kalmis. Hocanin yuregine bir korkudur dusmus ama, ne desin? Nihayet bir soz arasinda:

"Yahu, bu senin tavan da ne kadar gicirdiyor be, besik mi mubarek!" diyecek olmus ama, hanci baba hic orali olmamis; sozu sakaya bogarak;

"Agzini hayra ac Hoca, bu gicirti besik gicirtisi degil; tavan tahtalari Hakka tesbih cekiyor!" demis.

Hocanin kozu kullenirmi? Gozlerini hancinin gozune dikerek;

"Peki ama, demis; ya bu tavan boyle tesbih ceke ceke aska gelip de secdeye kapanirsa, bizim halimiz nice olacak!"
 
Hoca, çocukken bir sabah annesi, onu yanına çağırmış...
Hoca, çocukken bir sabah annesi, onu yanına çağırmış :
“Oğlum, biz komşularla göl kıyısında çamaşır yıkayacağız. Bugünlerde hırsızlar çoğaldı. Sen burada kal da eve kapıya sahip ol, aman evladım, göreyim seni!” demiş.
Annesi gittikten bir süre sonra komşulardan biri gelerek :
“Annene söyle, akşama size geleceğiz.” demiş.
Küçük Nasreddin, ne etsin de bu haberi annesine ulaştırsın?.. Düşünmüş, taşınmış, sonra kapıyı yerinden söktüğü gibi sırtlanmış ve göl kenarına varmış. Annesi bu hali görünce şaşırakalmış...
“Ne oluyoruz, yaptığın nedir senin?” diye bağırmış.
O da şu cevabı vermiş.
“Sen bana ‘Kapıya sahip ol!’ demedin mi? Ben de oldum işte! Hem senin isteğini yerine getirdim, hem de komşunun!..”
 
Bir gun Hoca sallana sallana yolda yururken, biri arkadan ensesine kuvvetli bir tokat atar. Hoca neredeyse yere dusecek. Hoca hiddetle,

-Ne curetle vuruyorsun!

Genc adam, biraz ukala bir tavirla, kisaca ozur diler. Kucuk bir hata yaptigini, Hocayi bir arkadasina benzettigini soyler. Ayrica, Hocanin kucuk bir tepeyi dag haline getirdigini belirtir.

Bunun uzerine, Hocayi mahkemeye gitmekten baska hicbir sey tatmin etmez. Hoca israrlidir ve genc adamin kabul etmekten baska caresi yoktur. Kadiya giderler.

Kadi her iki tarafida dinler. Ancak kadi genc adamin arkadasi oldugundan, onu muskul durumdan kurtarmanin caresine bakarken, Hocayi da yumusatmaya calisir.

-Hoca, hislerini anliyorum. Herkes ayni seyleri hissederdi bu durumda. Simdi ne dersin, bu genc adam kendine bir tokat atsa kabul edermisin.

Hoca bununla tatmin olmaz, israr eder mahkeme yapilsin der.

Bunun uzerine kadi, genc adama 5 kurus ceza verir ve gidip getirmesini soyleyip kursuden iner.

Hoca, genc adamin donmesini bekler. Bir saat gecer, iki saat gecer fakat genc adamdan ses seda yoktur. Mahkeme kapisinin kapanmasina az kalmisken, Hoca kadinin, en mesgul bir aninda ensesine okkali bir tokat atar ve ekler,

-Kusura bakma kadi efendi, daha fazla bekleyemecegim.

Gelirse soyle one, 5 kurusu senden alsin !.
 
Nasreddin Hoca, münasebetsiz komsusunun hemen her gün olur olmaz seyler istemesinden bıkmış. Komsu bir gün camasir ipi isteyince:

-"Veremem ipe un serdim."

-"Aman Hoca, ipe un serilirmi?"

-"Adamin vermeye niyeti olmazsa ipe un serer!"
 
Kaybolan dolunayları merak eden biri sorar:
-Hoca! Eski dolunayları ne yaparlar?
-Kırpıp Kırpıp yıldız yaparlar
 
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :
- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler.
- Bekledim sabaha kadar demiş.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!...
 
Birgün komşulardan birisi hocanın evine gelir borç para ister.Hocada

- "şu halının kenarını kaldır oradaki parayı alıver" der,adamda parayı alır gider.Aradan aylar geçer komşu birtürlü payayı getirmez,hocada utanır parayı istemez.Komşusu yine paraya şıkışır,tek care hocadan para istemeye kalır.Komşu utana ,sıkıla hocanın evine gider borc para ister.hocada gayet sakin bir şekilde yine halıyı gösterir

- "halının altından alabilirsin" der,adam sevinçle halının kenarını kaldırır.

- "Hocam burada para yokki" der.Hocada

- "bire komşu aldığını koymadınki olsun."
 
Hocanın Ölçüsü (Nasreddin Hoca)

Nasreddin Hoca vaaz vermek istediği salona girmiş. Salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda düşünen hoca sonunda seyise sormuş:

-Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mı, yoksa konusmamalımıyım?

Seyis cevap vermiş:
-Hoca ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.

Bu sözlere hak veren Nasreddin Hoca vaaza başlamış. İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş. Dua da ettikten sonra kendini mutlu hissetmiş ve dinleyicisinin de vaazın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:

-Vaazımı nasıl buldun?

Seyis cevap vermiş:
-Sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim.Gene de eğer ahıra gelip biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim dedim ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım!
 
Nasreddin Hoca ile arkadaşları Konya'da bir eve akşam yemeğine davet edilmişler. Ev eski ve ahşap, bastıkça tahtalar gıcırdıyor, hoca laf atmış :
-Evin tahtaları ses veriyor!
Adam ukala ya :
-Bizim ev pek sofudur, ara sıra zikreder!
Hoca laf altında kalır mı :
-Ya aşka gelip secdeye varırsa?
 
adamın biri nasrettin hocayla anlasarak ondan sığır satın almak istemiş
ama adam demiş ki
hocam bulacağınız hayvan sarı olmasın saiyah olmasın lacivert olmasın şu olmasın bu olmasın demiş bütün renkleri saymış ve hoca bulacağını söylemiş

aradan iki gün geçmiş ve hoca adama haber göndermiş
aradığın sığırı buldum ama
almak için pazartesi gelme salı gelme çarşamba gelme perşembe gelme cuma gelme cumartesi gelme pazar gelmede ne zaman gelirsen gel demiş
 
Nasreddin Hoca, kirda sesinin yettigince bagirarak ezan okuyor ve olanca
hiziyla kosuyormus.
Bu durumu gören birkaç kisi, Hoca ya birsey oldugunu düsünerek yanina
yaklasip sormuslar :
Ne oldu sana, Hoca efendi? Bu ne istir?
Hoca, kosmasini sürdürerek :
- Sesimin nerelere kadar gittigini merak ettim de... demis. Onun için
arkasindan kosuyorum... ::
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst