' Lahuti #

---> ' Lahuti #

18744.jpg



Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme,
Gönlüm; duygularını anlatamadığı için kızarken dilime..
Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme...


Hz.Mevlana
 
---> ' Lahuti #

19118.jpg


Ben sana hep üşüyordum, çünkü kıştım..
Nakıştım, bakıştım.. inkar etmiyorum da bunu..
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım..
Ve lütfen inkar etme;
-Sana en çok ben yakıştım..
 
---> ' Lahuti #

9670.jpg


Ötede
Islak mavi bir sabahtı. Gökyüzü
Bembeyaz karanfiller, pencere
Kahveniz, masanız, kahvaltınız
Bir yankı
Ve bütün çay fincanları: durmadan yalnızsınız
Durmadan yalnızsınız.
***
Gün bitti. Saat kaç. Bitecek mi bir gün savaşımız
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de
Dönüp dönüp arkamıza baktığımız
Bir dünya kalıntısı üstünde
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de.
***
Daha bir sürü böyle
Silahlar eleştirecek sizi belki de
İşte siz
Toplayıp susacaksınız içinizdeki ölüleri
Bakmadan geçeceksiniz o duvar diplerine
Gözleriniz olacak, yüzünüz, elleriniz
Ne korku, ne kin, ne de yenilme
Ve asıl günleriniz olacak, günleriniz
Duyup da bilmediğiniz, bilip de tatmadığınız
Dünyanın tekdüzenli renginde.

Edip Cansever
 
---> ' Lahuti #

9751.jpg


Anlıyorsun ki bir kadının acılara tahammül çizgisini
hayal bile etmek pek mümkün değil.

Anlıyorsunuz ki yeryüzünün bütün acıları bir tek kadının vücudunda,
ruhunda, gözlerinde toplanabilir.
 
---> ' Lahuti #

9875.jpg



Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bi noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme !
Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.




// Mevlana //
 
---> ' Lahuti #

..Günlerden Salı..


Gözlerime değen en güzel göz
Sesime karışan en güzel ses



Bana bir gün söyle
Günlerden salı olsun



Gözlerinde taşı gel denizi
İçinde senin mavin olsun



Bana bir gün söyle sevdiğim
Günlerden salı olsun



Sesinde sakla gel sözleri
İçinde aşk olsun..




Aydan Kalpakcı
 
---> ' Lahuti #

Bir gün düşlüyorum

Sana geç kalmadığım, bana geç kalmadığın bir gün

Çiçeklerle bezeli bir yolda yürüyorsun

Yüzünde bahar tazeliği, gözlerinde gül kokusu

Zehir renkli acılar bırakmadan dününde

Ölümden önce senin geldiğin bir gün



Bir gün düşlüyorum

Gözlerinde kaybolduğum bir gün

Bakışlarından siyahın izi silinmiş

Bir ben varım gözlerinde, bir sen varsın gözlerimde

Gökyüzü en tatlı tonunda mavinin

Siyah bulutlarından arınmış bir gün



Bir gün düşlüyorum

Sabahında sen olan, seherinde sen kokan bir gün

Gün yerine, gözlerime yüzünün doğduğu bir gün

O gün gün, yüzün olsun

Doğan gün sen ol, yükselen günde

Batan günde seni gördüğüm bir gün



Bir gün düşlüyorum

Avuçlarımda ellerin

Ellerinden merhamet içiyorum, ellerinden şefkat içiyorum

Biliyorsun ben en çok şefkatine susuyorum

Öksüz bir çocuğun anne şefkatine susadığı gibi

Merhametinin üzerime yağmur gibi yağdığı bir gün



Bir gün düşlüyorum

Zayıfım, güçsüzüm, maskesizim

Biliyorsun ben bir sende maskesizim

Ben bir tek sende olduğum gibiyim

Kanatlarının altındayım

Dertlerin ışığı sızmıyor içeri

Lekesiz beyaz bir örtüyü üzerime örttüğün bir gün



Bir gün düşlüyorum

Gecesine doğduğun bir gün

Gece artık siyah değil

Gözlerin artık hüzün renginde değil

Yarınsızlık korkusu esir almamış hayallerimizi

Artık ayrılık korkusu yakmıyor ciğerlerimizi

Yarım kalmışlıklarımızı tamamladığımız bir gün



Bir gün düşlüyorum

Gecesi var sabahı yok

Uykuya esir düşerken yüzün var gözlerimde, yüzüm var gözlerinde

Birde vuslatın sarhoşluğu var gözlerimizde

Yılların acısına merhem olacak bir gün



Bir gün düşlüyorum

Sabahında ölüme uyandığımız bir gün


[Süleyman TOPCU]
 
---> ' Lahuti #

10965.jpg



Ah kalbim ben senden çok çektim​


10992.jpg


Söyle nedir bu halin valla sen delisin​

11014.jpg


Olmaz ki böyle çarpılmaz ki
Çıldırmışsın sanki valla sen delisin


11016.jpg


Ne olmuş birden gördüysen onu
Ömründe ilk gördüğün erkek omu



11021.jpg




Ama sus sus duymasınlar sesini
Göğsümden koparıp atarım seni
 
---> ' Lahuti #

Sen aşkı ne sandın?

Çaresiz kalmıştı Leyla’da…
Kavuşmak imkansızdı…
•••
İhtiyar, tatlı-sert yol gösterdi.
-Gir şu odaya… Çağır Leyla’yı…
Aklı almadı önce…
Pek de inanmamıştı…
Ama yapacak da başka bir şey yoktu…
Çaresiz adam, çaresiz girdi odaya…
Sayıkladı günler boyu, geceler boyu…
Çıkmadan o odadan, çağırdı Leyla’yı…
Kırk asırdır yandığı aşkı, daha kırk vakit dolmadan…
İşte geliyordu…
İşte görüyordu; Leyla kendisini çağıranı ararcasına geliyordu…
•••
Korktu genç adam…
Anladı genç adam…
Unuttu genç adam…
•••
Gidip sarıldı ihtiyarın eline…
“İstersem olduğuna göre…
Çağırırsam geldiğine göre…
Bana aşkı öğret…”
Dedi ki ihtiyar:
-Bu kainat…

Aşkına yaratıldı sevgilinin…
Sen aşkı ne sandın?
•••
Aşk…
Öyle bir istemek ki…
Kavuşmak mecbur kalsın…
 
---> ' Lahuti #

14708.jpg


Gözlerini eksik yaşanmış bir bahar gibi kullan
gülüşünü as intihar koğuşlarına
çelimsiz ruhlarda erken yağmurlar biriktir

Nasılsa taşra hep hazırdır aşka
 
---> ' Lahuti #

Merhabalar.

Forum içerisine flood yapmak post kasmak yasaktır. Kişisel sayfanız da özgürce paylaşımlar yapabilirsiniz fakat aralıklı paylaşmak yerine sık sık periyotlarla alıntı sözleri paylaştığınız için bu flood ve post kasmaya giriyor. Kişisel sözlerinizi şahsi konularınızı yayınlayabilirsiniz elbette burası sizin sayfanız neticede fakat ; 151000 kişilik forumumuzda herkes alıntı sözleri paylaşırsa bunun önüne geçemeyiz . Anlayışlı olacağınızı düşünerekten tekrarlamamanızı öneriyorum. Aksi taktirde uyarı alabilirsiniz. Sayfanız çok hoş gerçekten.
 
---> ' Lahuti #

Merhabalar.

Forum içerisine flood yapmak post kasmak yasaktır. Kişisel sayfanız da özgürce paylaşımlar yapabilirsiniz fakat aralıklı paylaşmak yerine sık sık periyotlarla alıntı sözleri paylaştığınız için bu flood ve post kasmaya giriyor. Kişisel sözlerinizi şahsi konularınızı yayınlayabilirsiniz elbette burası sizin sayfanız neticede fakat ; 151000 kişilik forumumuzda herkes alıntı sözleri paylaşırsa bunun önüne geçemeyiz . Anlayışlı olacağınızı düşünerekten tekrarlamamanızı öneriyorum. Aksi taktirde uyarı alabilirsiniz. Sayfanız çok hoş gerçekten.

Merhaba :)

Dikkate alıcam,teşekkür ederim :)
 
---> ' Lahuti #

Küçük, renkli kelebeklerim vardı benim. Üzerlerinde renkli benekleriyle süslerlerdi hayatımı. Belki de tek renkli şeydi onlar, kim bilir? Benimle birlikte nefes alır, seninle birlikte var olurlardı… Çünkü bir tek seni gördüklerinde ortaya çıkarlardı. Göğsümün biraz altındaydılar. Karnımda… Demiştim ya, seni gördüklerinde ortaya çıkarlardı ve ancak o zaman kanat çırpmaya başlarlardı. Aslında beni değil, seni seviyorlardı biliyordum. Çünkü sen yoksan, onlarda yoktu. Kokunla var olup yokluğunla yok olurlardı. Bazen öylesine hızlı kanat çırparlardı ki, korkardım sana zarar vermelerinden. Korkardım seni üzmekten… İşte, benim kelebeklerimi var eden sendin. Ama onları benden almaya hakkın yoktu ki, değil mi? Onları yok etmeye, kendini bende yok etmeye hakkın yoktu… Seni sevmememi isteyemezdin benden. Kelebeklerimi öldürmek isteyemezdin. Başaramazdın da zaten… Sen göremezdin onları, ancak ben hissedebilirdim kanatlarını. Beni nasıl uçurduklarını…

Karıncalarım vardı birde. Ama sen onları da göremezdin. Merak etme, bende göremiyordum zaten. Tarafımca hissedilebilirlerdi ama belki de umurunda olmazdı senin… Ne tesadüftür ki, onlarda kelebeklerim gibi sadece seni görünce ortaya çıkarlardı. Kollarımı, ellerimi, vücudumu sarar ve yanındayken titrememi sağlarlardı. Ayaklarımı yerden keserlerdi bazen. Zaten bu yaramaz şeyler hep senin yanına gelince ortaya çıkıyorlardı…

İsim lazımdı onlara artık… Çünkü onlarda bana, bize dahil olmuşlardı sadece benim cephemden. Sende hiçbiri yoktu ve yanıma gelince de ortaya çıkmıyordu biliyordum. Hiçbiri kanat çırpmıyor, hiçbiri vücudunu sarmıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu işte, kabullenmekti en büyük erdem… Ben onları kabulleneli çok olmuştu zaten. Yanlışlık, sana da kabul ettirmeye çalışmaktaydı. Olmayan bir şeyi nasıl kabul edebilirdin ki sen? … Günler geçtikçe çoğaldılar içimde. Tek tek isim koyamazdım onlara artık. Hatta öyle çok olmuşlardı ki, gözlerime bakınca sende görebiliyordun onları, biliyordum. Dedim ki hepsine tek bir isim koyayım gitsin, yanına gelince ne hissettiğimi bilsin… İki isim taktım onlara. İkisi de sana yabancı gelmeyecek, merak etme sevgilim. Şimdi öyle iyi dinle ki beni, hiç unutma sözlerimi. İlk isimleri; “Sen” oldu kelebeklerimin. Ve ikinci isimleri; “Aşk” oldu hepsinin…
 
---> ' Lahuti #

Hep böyle midir ayrılık ?

İçinde mevsimlerin sonbahara körelmesi gibi
Gözlerinde asla büyüme fırsatı bulamamış mutluluk ceninlerini ıslatmak gibi..

Kaç mesafelik olduğunu bilemediğin kaçışlar yaşayarak içinde
Ama tek adımda dönerek kendine..

Sonsuzluk mudur ayrılık böylesine ?
Bir bekleyişe muhtaçlık..

...

Artık yönümü bulmakta zorlanıyorum..
Çok kaçtım, çok yakalandım,
Çok öldüm ve hep dirildim bir öksüzlük acısı yokluğuna..

Şimdi, dön desem, boş.
Dönme desem, boşluk..

Önüm ardıma yenik.

Gözlerim hep ağlamaya çok yakın ama gözyaşlarına cesaretsiz..
Bazen sadece uyumak istiyorum sen dönene kadar
Ama insan bedenim buna aciz..

Kurtarsın biri beni saplandığım kalışlarımdan..
İçimdeki yıkıntıların yerine yeşil umutlar diksin..
Unuttursun onu ve beni bana..

Ya da herşey bitsin.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol puff
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst