İslâmi Şiirler

---> İslâmi Şiirler

Dökülür bedede cümle günahlar
Namaz işin abdst aldığın zaman
îkim melek iki yanında durur
Sabah namazım kıldığın zaman

Dahi namazım terketme sakın
îsterisen ola imanın bütün
Hak kulum der sana Rasül ümetim
Öğle namazım kaldığın zaman

Gökten yere iner bütün melekler
Meleklere müştak olur felekler
Kabul olur anda bütün dilekler
ikindi namazın kıldığın zaman

Cennet bahçesin! Hak kendi bezer
Şad olur müminler içinde gezer
Kiramen Katibin sevabın yazar
Akşam namazım kıldığın zaman

Bu namazdır müminlerin burağı
Hak teala yakın eder ırağı
Cenneti ala olur anın durağı
Yatsı namazım kıldığın zaman

Ecel yastiğına koyunca başın
Dökülür gözünden kan ile yaşın
İman Kur'an olur senin yoldaşın
Azraile canın verdiğin zaman

Alinti
 
---> İslâmi Şiirler

Gönlüm gözüm Sen’in ile açılır,

Geçilmezler Sen’in ile geçilir,

Adın anılınca nurlar saçılır;

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!

Hak aşkına kulun yalnız bırakma!

Ben bir kapıkulu, Sen de Sultansın,

Yolda kalmışlara Haktan emansın,

Ben bir cesed isem, Sen onda cansın;

Doğ ruhuma beni hasretle yakma!

Dost aşkına kulun yalnız bırakma!

Âşıklar ararlar Sen’i her yerde,

Dudağın şerbeti dermandır derde..

Ben bir dertli isem dermanım nerde?

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!

Hak aşkına kulun yalnız bırakma!

Bir yüzü karayım pek çok vebâlim,

Düşe-kalka, kalmadı hiç mecâlim..

Bilmem ki ötede ne olur hâlim..?

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!

Hak aşkına kulun yalnız bırakma!

Bir zaman mevsimler bütün bahardı,

Korkarım o günler bir bir karardı..

Merhamet! Yollarım bir sarpa sardı..

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!

Dost aşkına kulun yalnız bırakma!

M.F.Gülen..
 
---> İslâmi Şiirler

Ben dervişim diyene, bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine, varıp yetesim gelir

Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir

Altında gayya vardır, içi nar ile pürdür
Varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir

Oda gölgedir deyu, ta'n eylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun, biraz yanasım gelir

Ben günahımca yanam, rahmet suyunda yunam
İki kanat takınam, biraz uçasım gelir

Andan Cennete varam, Cennette huriler görem
Huri gılmanı, bir bir koşasım gelir

Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla kasım gelir

Yunus Emre
 
---> İslâmi Şiirler

Kim ruhunda bir sıkıntı duyuyorsa; Vahye koşsun..Kim çözülmez bir problemin karşısında kalmışsa;
Vahye başvursun..
Kim yol arıyorsa; Vahye doğrulsun..
Kim yücelmesini bir yerde durdurmamışsa,
daha da ilerlemek istiyorsa;
Vahyin çağrısına uysun..
Kim kurtulmak istiyorsa; Vahyin gitsin..
Kim “kurtarma eri” olmak istiyorsa;
Vahiy okulunda okusun;
Çünkü; Vahyin okulu her yerde açık:
Dağlarda, köylerde, kasabalarda, şehirlerde..
İnsanlığın hocası Kur’an’dır..
Önderi de O’dur, koruyucusu da..
Kim geri çevrilmez bir ölümle karşılaşmışsa;
Tesellisini Kur’an’da bulsun..
Kim hayatına ebediliğin soluğunu yerleştirmek istiyorsa;
Kur’an ahlâkıyla ahlaklanmaya çalışsın..
Kim inançta, düşüncede ve davranışta sağlam bir ölçü arıyorsa;
Kur’an’a yapışsın..
Kur’an, öyle bir merhemdir ki:
Sesi ayrı derde, sözü ayrı derde,
Anlamı ayrı derde, te’vili ayrı derde,
Hikmeti ayrı derde, hükmü ayrı derde,
Kıssası ayrı derde çaredir..
Kur’an’dır bütün dertlere çare olan..


Sezai Karakoç
 
---> İslâmi Şiirler

Sana geldim Mevlâna...
Düştüm yollara Fatiha'larla
Önümde yemyeşil ışıktan bir iz
Yıkanmış yaprak gibi tertemiz

Sana geldim Mevlâna...
Herşey öylesine mağrur, sessiz, tertemiz
Geçmiş asırlardan beri tertemiz
Bir el dokundurursam sandukalara
Uyanır Horasan erleri

Sana geldim Mevlâna...
Divan durdum önünde, duygulu, sessiz
İçimde ne hasret, ne gül,ne bülbül
Şimdi ezan nur alem,nur Konya
İşte sabır,işte aşk,işte tevekkül
Sen bilirsin Mevlâna...

Sana geldim Mevlâna...
Ayet ayet İslam, nakış nakış Türk
Bir türbe içinde ne güzel mana
Serin bir rüzgârla çok uzaklardan
Sana geldim Mevlâna...



Yavuz Bülent BÂKİLER
 
---> İslâmi Şiirler

AĞLAR


Sözün bilmez bazı nadan elinden
Edep ağlar erkan ağlar yol ağlar
Bülbülün feryadı gonca gülünden
Gülşen ağlar bülbül ağlar gül ağlar

Eyiye hizmet et olasın eyi
Öter defler gibi sinemin neyi
Bu çarhın elinden el'aman deyi
Geda ağlar sultan ağlar kul ağlar

Her kaçan cuşedip çağlasa seller
Açılır laleler sümbüller güller
Davulbaz çalınır çalkanır göller
Şahin ağlar turna ağlar tel ağlar

Kamil olanların bellidir yeri
Yoluna koyarlar can ile seri
Hakkın didarını görelden beri
Gökler ağlar derya ağlar sel ağlar

Gevheri der sazın hem sözün üstüne
Armağan eyle gel canını dosta
Kimi abdal olmuş girmiştir posta
Aba ağlar hırka ağlar çul ağlar


Gevheri
 
---> İslâmi Şiirler

Arş’ın kubbelerine adı nurla yazılan
İsmi semâda “Ahmed”, yerde “Muhammed” olan
Yedi katlı göklerde Hak cemâlini bulan
Evvel-ahir yolcusu yâ Hazreti Muhammed

Sağnak nur yağmurları inerken yedi kattan
O gece sendin gelen, ezel kadar uzaktan
Melekler her zerreye müjde verirken Hak’tan
O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed

Güneşler, o gecenin nuruna secdederken
Yıldızlar meşk içinde, kâinat vecdederken
Bütün hamd ü senalar Yüce Rabb’e giderken
O gece, sendin gelen, yâ Hazret-i Muhammed

Kâbe’de şirk taşları, putlar yere dönerken
Cehâlet bayrakları, birer birer inerken
Bin yıllık küfr ateşi, ebediyyen sönerken
O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed

O gece Save gölü, mu’cizeyle kururken,
Kisra saraylarında, sütunlar savrulurken
Arz’dan arş’a âlemler rahmetini bulurken
O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed

Sen ki; doğum kundağı, ak bulutla örülen
Doğar doğmaz, “Allah’a secde” emri verilen
Doğudan ve Batıdan, her mahlûkça görülen
Kainat efendisi, yâ Hazreti Muhammed

Sen ki; asâletine, ezelden hükmedilen,
Tertemiz rahimlerle, lekesiz soydan gelen,
Beşerî şüpheleri, Kur’ân ilmiyle silen,
Seçilen sevgilisin, yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; büyük yargıda, şefaat müjdecisi,
Bunca âciz beşerin, mahşer günü bekçisi,
Sen ki; Kur’ân şahidi, Allah’ın son elçisi,
Kurtuluş habercisi, yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; Âdem neslini, uçurumdan döndüren,
Zulüm sancılarını, şefkatiyle dindiren,
İnkâr yangınlarını, irfânıyla söndüren,
Âlimlerin sultanı, yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki güzel huyların, ahlâkın meş’alesi
Sabır doruklarında beşerin en yücesi
Senin cennet mekanın, fakirlerin hanesi
Gönüller hazinesi yâ Hazreti Muhammed

Sana şâhit sonsuzlar, ezelden beri her an
Sana şahit ayetler her zerre ve her mekan
Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ki can
Sen, her canda cânânsın yâ Hazreti Muhammed

Mi’raç gecesi bir bir açılıyorken gökler
Seni selamlıyorken her katta peygamberler
Öyle bir an geldi ki; durdu bütün melekler
Hak’ka yalnız yürüdün yâ Hazreti Muhammed

Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin
Dünyada dönmeyen dil mahşerde ne söylesin
Mevla, bütün beşeri ümmetinden eylesin
Sancağının altında yâ Hazreti Muhammed

Hak ile kul vuslatı o ilâhî düğünde
Hiç kimseden kimseye fayda olmayan günde
Hasatları, has tartan o terazi önünde
Noksanları bağışlat yâ Hazreti Muhammed

Biliriz ki; hükmü yok bu dünya nimetinin
Gönüldür sermayesi ahiret servetinin
Sana salat ve selam gönderen ümmetinin
Cennetler şahidi ol yâ Hazreti Muhammed
SÖZ: CENGİZ NUMANOĞLU (1941)
 
---> İslâmi Şiirler

Sana Geliyorum


Görmeden, doğduğum gecenin seherini,
Ellerim değmeden anama
Ve günah izi yokken dudaklarımda,
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırılçıplak...

Bir garip ağaç oldum aşk ülkesinde,
Köklerim sığmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak.
SANA geliyorum SANA
Dal-budak...

Ne bir dürüm ekmek var heybemde,
Ne içecek suyum kana kana...
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazen yürüyerek, bazen koşarak,
SANA geliyorum SANA
Yalın ayak...

Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana.
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinden ıpıl ıpıl yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak...

Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş mânâ.
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek için ağlayarak,
SANA geliyorun SANA
Ya HAKK...
 
---> İslâmi Şiirler

Rahman


Suyu temizliyor ayakların /gerçek mi gerçek/

savaş pilotu exupéry’nin

parmaklarının suya dokunuşudur

çoğalan ibrahimlerle

bir gelecek vakit habercisi

yeniden çizdi kenti

—buruşmuş çocuk balonları

gibi kaldırıldı

kentin

putları

ve

eski fotoğrafları—

bir şölen

kelimelerde


inanınca duanın gücü artar

tutsaklık eridi

bir akımdır geçen yüreğimden

en uzaktaki müslümanın yüreğine

/varoluş sevmenin ekonomisi/

baktığın yerlerde gölge

rahman rahim

bir kutsal bölge

vakur dinç

bir devrimden

iyi anlarım

—benim işim

devrim

yapmak

bir güzel geyik gibi

özü tarihin

anlamı yaşamının -her savaşçının-

bir muştu büyütüyorum yüreğimde

bileklerimizin gücüne doğru işleyen

bir asya direnci

afrika siyah inci

en çok şimdi anlıyoruz ömer’i ali’yi hasan’ı ve osman’ı

/keskin nişancı

olarak

ilerliyoruz/


ey öbürsü günleri bekleyen çocuklar

—işçi asker

kutsal


/alınteri kitabımın ilk cümlesi/
burjuva ayağa kalk
güneyde kuzeyde doğuda batıda
yargılıyorum seni
şan soluyan şan alan genç yürekler
ey kardeşler
gören gözlere ortalık ışımıştır
 
---> İslâmi Şiirler

Rabbim, Nihayet Sana


Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz...
Artik ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,
Belki her sabah vakti, belki gece yarısı,
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz...
Ben artık korkmuyorum, herşeyde bir hikmet var
Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar.
Belki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar,
Birer ağaç altında sevgilimiz, annemiz.
Gece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz,
En güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz
Ümitler içindeyim, çok sükür öleceğiz...
 
---> İslâmi Şiirler

Rüveyda


fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
Rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından

hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime Rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa Rüveyda
baştan başa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğrildiğim yerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynaklarıyla anılarımı

sular köpürmemeliydi Rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar nefret eder avare duruşumdan
kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkilap bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme Rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir ane gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
 
---> İslâmi Şiirler

Rabbül Alemin



Demir
parmaklıklardan kuş uçar, ben uçamam,
Kilitli kapıları zorlasam
da açamam.
Hak uğrunda zindana girmem mukadder imiş,

Takdir-i İlahiden gafil gibi kaçamam!

Değil mi ki
müminim, baş eğemem zalime,
Zalimin zulmü vardır, Hak yolunda
aleme
Zindanda olsam dahi görünür bana Cennet,
Şeref duyun
kardeşler, acımayın halime!

Üzerime vurulsa kat kat iri
kilitler,
Çekilse duvarlara cereyanlı telden çitler,

Hapsedemezler asla bendeki gür imanı.
İsterse öldürsünler...
Ölmezler ki şehitler!

İlk İslam şehidesi Hazret-i
Sümeyye nin
İzinden gideceğim o kahraman ninemin,
Ebu Cehil
birdi dün, bu günse binlercedir,
Hepsiyle savaşım var, zafere
ettim yemin!

Demirler kara burada, ama alnım ak paktır,

"Zalime Hakk ı ihtar, hükümdar olsa haktır!"
Firavun a,
Nemrut a kalmamış fani dünya,
Sorarım size hangi zalime
kalacaktır?

Bir gün elbette Hakk ın divanı kurulacak.
O
yüce mahkemede hesaplar görülecek,
Zalim bilinen mazlum, mazlum
görülen zalim
Kimmiş hakkıyla o zaman bilinecek!

Hakk ın
gazabı şedid, azabı çetin lakin,
Her hakimden adildir zira o
yüce Hakim
Bir kırmızı koyundan, bir ak koyunun öcü
Alınacak o
günde elbette sakin sakin...

Hapishane denilen şu dört duvar
arası
Alnı kara olana olmakta yüz karası.
Vicdanı ak, alnı
pak olan müminler için
Hapis bir ceza değil, bir şeref madalyası!


Sözde mani oldular dıştaki hizmetime,
Bilseler ki
kavuştum burada hürriyetime.
Nura muhtaçlar varken olamam dilsiz
zira
Hizmet aşkı işlemiş kanıma ve etime!

Kadınlar
koğuşunda huri oldu kadınlar,
Aydınlığa kayboldu kapkaranlık
yarınlar.
Elemler dindi artık, ıstıraplar duruldu.
Secde-i
Rahman dadır şimdi bütün alınlar!

Dışarıda bulunup da
"mahkûm hür" olmaktansa,
"Hür mahkûm" olmak evla, kahırdan
solmaktansa
Bir can borcum var Hakk a işitin ey zalimler:

Feda ettim yoluna davamdan dönmektense!

Din ve ahlak
yolanda çalınan mazlumları
Mahkum eden zihniyet yüklenir
günahları,
Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah ı var,

Zalimde kalmaz asla mazlumların ahları!

Dinle ey genç
kardeşim, ninem, dedem dinle bak;
İnanandır zafer milletçe
uyanırsak.
Dinsiz tepene bindi, sen neden uykudasın?
Silkin
biraz Hak için, artık sen de durma kalk!

Ey Şule! Yeter
artık, coştu yine kalemin,
Hak yerini bulacak, dinsin artık
elemin.
Her gecenin ardından aydınlık bir gün doğar,
Zafer
vadediyor bak bize Rabbül Alemin!...
 
---> İslâmi Şiirler

Rahmetine Muhtacım







Benim ruhum yine ezik;
Benliğime ettim yazık!
İmdat ey Hekim-i Hazık!
Rahmetine muhtacım ben…

Hem susuz, hem acım bir bak
Hem perişan çırılçıplak…
Sonum bilmem ne olacak;
Rahmetine muhtacım ben…

Yaralıyım can evimden,
Kan gidiyor yüreğimden…
Ümidi kesmedim senden;
Rahmetine muhtacım ben…

Ağlarım da görmez kimse,
Ölsem bile bilmez kimse…
İmdadıma gelmez kimse;
Rahmetine muhtacım ben…

Herkes beni iyi sanır,
İyilik benden usanır…
Ruhum da bundan utanır;
Rahmetine muhtacım ben…

Biraz hayâ lütfet bana,
Minnettar olurum sana.
Yalvarırım yana yana;
Rahmetine muhtacım ben…

Ne edep ne hayâ kaldı,
Nefsim eğlenceye daldı…
Kurtuluşum sana kaldı;
Rahmetine muhtacım ben…

Usandım ben ağlamaktan,
Yüreğimi dağlamaktan…
Esbaba bel bağlamaktan;
Rahmetine muhtacım ben…
 
---> İslâmi Şiirler

Başörtüsü

Ne demekmiş

“Yasak! ”

İşiniz mi kalmadı

Yapacak?



Ne diye karışırsınız

Saçımıza-başımıza,

Bizi oyuncağınız mı sandınız

Bakıp yaşımıza?



Sebebini anlatamayacağınız

Çocukça bir devrin hevesinden

Karşınızdaki en güzel portreleri

Mahrum ettiniz çerçevesinden!



Kim demiş, ki:

“Başörtüsüydü o! ”

Başımızın -renk renk-

Süsüydü o!



Altında saçlarımız,

Arkadan, ne hoş sarkardı;

Kimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır...

Kimimizde, su olup akardı!







Şu, bu nâmına “Yasak! ” demiş

Bulundunuz, tezelden;

Ne olurdu, anlasaydınız biraz da,

Güzellikten, güzelden!





Siz, bizden değilsiniz,

Tanımıyoruz hiç birinizi,

Çekin başımızdan

Ellerinizi!


Bir gericilik tutturmuşsunuz;

Gericilik değil, Türk ün köy modasıdır bu...

Üstelik, ninemizin başımızda

Taşıdığımız hatırasıdır bu!



Dediniz: “Çıkacak başınızdan

Başörtünüz! ”

Alın -öyleyse- onunla

Yüzünüzü örtünüz!
 
---> İslâmi Şiirler

Ben Kulunum İlahi


Menzil verdin yolum, izim, yönüm var;

Aşkın ile oda yanan günüm var!..

Bulut bulut yağan içli yanım var;

Gafûr sensin, ben kulunum İlâhî!.



Bedenime bir ruh veren sen oldun;

Has bahçeme, güller seren sen oldun!..

Aşk derdini duyan, saran sen oldun;

Kebîr sensin, ben kulunum İlâhî!..



Gören gönül yol eridir bir kula;

İdrâk verdin delil ola, dil ola!..

Kerem eyle bu kör nefsim yol bula;

Gaffâr sensin, ben kulunum İlâhî!..



Sana bağlı, her nefesin her izi;

Elif elif nûr yüklenir can özü!..

Mârifetle bal eyledin bu sözü;

Cebbâr sensin, ben kulunum İlâhî!..



Ne kudrettir bunca denge, bu düzen?

Ne hikmettir her bir şekil, her desen?..

Hesabımı ölçen, tartan, gören sen;

Settâr sensin, ben kulunum İlâhî!..



Sana akan bir umut var içimde;

Nedâmetin çarkı döner suçumda!..

Aşktan gayri ne var ağır göçümde?..

Kadîr sensin, ben kulunum İlâhi!..
 
---> İslâmi Şiirler

*Ölümün Sıcak Yüzü de Vardır*



Ölüm bilmez ölümsüzlüğü,
Her kayıp bir ölümdür de
Farkına varmaz ölümsüzlük..
Her yakarışın arkasında
Sığınılan duaların gizinde saklı
Ölümün kendi sıcaklığı..
Ölüm ömür durağında
Çaresiz yolcudur kendince
Kayıplarsa herkesin derdince!
Durup koklamak arzusunda
İnsanoğlu yaşamak denen
Gidiş gelişlerde ömrünün..
Bedenin sıcaklığı tutsaklıktır
Bir anda kesilen nefeslerde
Belki de kurtuluş saklıdır..
Ölümün bu yüzden
Sıcak yüzü de vardır..
Diğer alemde yaşar ölüm ölümü;
Çözülür birden kaderin kördüğümü..
Alemler arasında var oluşlara
Tutunabilmektir ölüm!
Tutunabilecek yürekler
Ölümden korkmazlar..
Çünkü onlar damlaları
Ateşlerinde yakmazlar..
Ölüm yanar, ölüm ağlar
Ayrılıkların ardından;
Yeni bir yaşamdır
Gidenlerden kalanlar..
Ölümün sıcak yüzü de vardır!
Bedenini arındır iksirlerinden
Çünkü bir ses gel diyor sana
Taa derinlerinden..
Bekletme ölümü!
Ölüm de tanısın kendini..
Sende görsün ölüm ölmeyi..
 
---> İslâmi Şiirler

ÖLÜM

Ölüm! ...
Dünyadaki her fani elbet ölecektir,
Canlı dünyasının değişmez kaderidir,
Allah Kur’an’ın’da da ölümü bildirir,
Şu dünya denen alemden göçüştür ÖLÜM...

Ölüm! ...
Sağlam kaleler içinde saklansak bile,
En güzel gıdaları alıp yesek bile,
Tıp dünyasını emrimize alsak bile,
Çare yok, her canlıya gelecek ÖLÜM...

Ölüm! ...
Ölümü unutan kalp, paslanmış sayılır,
Dünya benim, ben ölmem diyen yanılmıştır,
Her canlı mutlaka ölüme yakalanmıştır,
İnsan için son değil başlangıçtır ÖLÜM...

Ölüm! ...
Yarın ölecekmiş gibi eceli bekle,
Sen bunu yaparken de dünyadan el çekme,
Dünya için ahiretini de yok etme,
Ahiret dünyasının kapısıdır ÖLÜM...

Ölüm! ...
Ölümü unutan dünyada mutlu olamaz,
Ruhu urba olan beden buna dayanmaz,
Anatomik yapın ki, gün gelir kaldırmaz,
Varlığın kıymetini bilmektir ÖLÜM...

Ölüm! ...
En akıllı kul, ölümü fazla düşünür,
En güçlü kul ölüme hazırlık görür,
Muhammed işte ümmete böyle duyurur,
Son değil bir başlangıç sayılmıştır ÖLÜM...

Ölüm! ...
Ölmek ki; insan için felaket değildir,
Sonra olacağı bilmemek felakettir,
Bunca mezar, bunca mevta da yol gösterir,
Yeni dünyaya geçiş kapısıdır ÖLÜM...

Ölüm! ...
Ölümün bir adına da “Ecel” denilmiş,
Ecelde; tayin edilmiş zaman bilinmiş,
Her canlının sonunu da Allah bilirmiş,
Allah’tan gayrisinin sonu denir ÖLÜM...

Ölüm! ...
Ölüm meleği, ne has kullar canı aldı,
Bu ünlü, bu ünsüz, bu zengin aldırmadı,
Görevi nedeniyle asla suçlanmadı,
Sebeple bilinen dünya sonudur ÖLÜM...

Ölüm! ...
Yaşlı, genç, güzel, çirkin, zengin, fakir demez,
Hakk’ın listesinde kim yazılı bilinmez,
Ecel ki; torpille, rüşvetle engellenmez,
Sala ile ilan edilmektedir ÖLÜM...

Ölüm! ...
Dünyaya gönül bağlayan sevmez ölümü,
Ne çabuk unutur, az önce gördüğünü,
Hakk yolda olanın o gün olur düğünü,
Alimin de, cahilin de yoludur ÖLÜM...

Ölüm! ...
Ölüm için Yunus’um ne güzel demiş,
“Ölenler ruh değil, ten ise hayvan imiş,”
Ruhlar ki; dünyaya imtihan için gelmiş,
Yok oluş değil başlangıç denilir ÖLÜM...

Ölüm! ...
Nasihatler istersen eğer ölüm yeter,
Dünyaya gelen her canlı mutlaka gider,
Akleden kul, Allah’ın sevdiğini sever,
Okunası en güzel kitap denir ÖLÜM...

Ölüm! ...
Cansız bedeni görmedin mi musallada,
O ölmeyecek gibi bakardı dünyada,
Şimdi cansız, hareketsiz yatar orada,
Liste olup sıra beklemeyendir ÖLÜM...

Ölüm! ...
Toprak kabulde arlı-arsız, kirli-kirsiz,
Bağrına basmış hırlı-hırsız, denli-densiz,
Hesaba kimse çıkamayacak deftersiz,
Büyük yere geçiş kapısıdır ÖLÜM...

Kabire azıksız girmek, sığmaz akıla,
Hakk’a asi hayat sürmek yakışmaz kula,
Her canlı doğdu ki, ölecektir Mutlaka,
Aklı selim hayat yaşamalı yiğidim...

Toprağa düşen her tohum yeşermedi mi?
Topraktan gelen tekrar ona dönmedi mi?
Sana mahşerde, dirilme var denmedi mi?
Ölümü son görme başlangıçtır yiğidim...

Her adım, her nefes, idrak edilmeli ki;
Rahatça analiz et gelmişi, geçmişi,
Ölüm alıp gitti, bilemezi bilmişi,
Allah senin ameline bakar yiğidim...

Allah; kulun ibadetine muhtaç değil,
Her ibadet kurtuluş için bunu bil,
Hem Allah, hem de şu kullar içinde sevil,
Bu dünya bir imtihan yeridir yiğidim...

Ölüm son dersen, iyi düşün, iyi bakın,
Bilinmez ölüm, kime uzak kime yakın,
Seninde birden duruverir hayat çarkın,
Anın kıymetini bilmek gerek yiğidim...

Çocuk yaşta ölene de bir yer olmalı,
Yaşam denilen kutsalını yaşamalı,
Erken ölene yoksa, güzel mükafatı,
Bu dünyadan güzel yer olmalı yiğidim...

Tevekkülü mevt ile hazırla kendini,
Tez yapıver Allah’a kulluk görevini,
Seni senden başkası bilmez, bil kendini,
Allah’ın Peygamberi’ de ölmüş yiğidim...

Ölüm var diye, sakın dünyayı terk etme,
Dünya azık yeridir, kimseye zulmetme,
Adın yaşasın yükselsin ilim ve de fende,
Dünya ahiretin tarlasıdır yiğidim...
 
---> İslâmi Şiirler

Günah dolu kalbimden göğe çıkar ahlarım,

Beni senden ayırma, çok fazladır günahım.

Derya gibi günahla huzuruna kapanıp,

Tevbe etsem kabul et, hem rahimsin ilâhım.

Günah yüklü elimi utanarak açarken,

Rahmetini beklerim, ey benim kurtarıcım.

Yolcuyum gidiyorum, bozuk taşlı bir yoldan,

Doğru yol hangisidir, göster bana ey şahım.

Rahmetine güvenip, kapandım huzuruna,

Beni geri çevirme, affet beni Allahım.

Bak günahkar bir kulun işte geldi tevbeye,

Kabul et hem bağışla, dursun artık ahlarım.

Sensin bana büyük yâr, sensin sensin Allahım,

Affet...
 
---> İslâmi Şiirler

Yaşamak bir sokak lambası gibi
Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
Tek bir damla tek bir ses gibi
Aklıma düşüyor

Artık delirir koşar şimşeklerim
Yaşamak bu nadir ve gevşek
Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum
Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan
Kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum

Ve bazı bey alıkların dediği gibi
Sadece yürek arılığını arı bulmuyorum

Düşünün
Tohumlar ekilir
Yağmurlar başlar
O zaman filizler bir karış boyu yükselmiştir
Köylü davarlarını alır götürür sürer üstüne
Başak dediğimiz rahmet ondan sonra fışkırır
Esas ondan sonra gövdelenir

Görmezik/ gördürürler
Davarın yedim doydum sandığı
Bir dalgınlık

çünkü benden bir kahramanlık kalacak
çünkü besmeleyle başlandı
çünkü desturla tuttuk ne tuttuksa
çünkü imanla çok şeylere çağrıldık gözümüz
dağlarda kaldı eşya geride kaldı
dünya arkada bırakıldı
bir diş gibi ayrıldık çenemizden
dil çağı kapandı göz bağı koptu
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci değil
çünkü bütün o zamanlar toptan kullanılmış oldu

içinde zalimlerin asılma sahneleri
içinde kan akıtanların kanlarının seli
içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri
çünkü tövbe edildi izin verildi besmeleyle başlandı

sevgilinin elinden dertler hoş
beline/ çamur çamur olarak
tekme tekme olarak
on gündür ve kırk gündür daha
aç acına ayakta
durmak
elli gün ayakta durmak olarak kaydedildi
sevilinin elinden bağış ve kefaret olarak
bilindi
kabul edildi
razı olundu
ağlanmadı
peki ekmek istenmedi mi istendi
Sadece bir parça ekmek istendi tapınmaya bedensel güç olarak
Yalvarılmadı HİÇKİMSEYE
ağlanmadı
razı olundu kabul edildi öpüp başa kondu
ve çünkü tövbe edildi
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci devrildi
bir isyan kazanı devrilmedi
itiraz isyan akmadı
bir tövbe sancağı açıldı
çünkü bütün zamanlar toptan kullanıldı
içinde zalimlerin asılma sahneleri
içinde kan akıtanların kanlarının seli
içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri
çünkü tövbe edildi tövbe edildi

ağıt güzel vakitlerindendir
estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak
kalbim aç
etim yanık
Dünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz
dizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç
dört beş altı yedi soldan bir iki üç
dört beş altı yedi
bir sana bir sana bir sana... avucunu aç avucunu kapa
dilini tut aklını kravatın gibi çöz at
şimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut

İsteyerek

Karşı dağdan meleyen canım
Günler nasıl homurdanıyor başımızda
Elini uzatıp baktın mı yas var komşular ülkesinde
Bülbül neden kenetlenmiş Sorman oldu mu hiç
İskeleti havlar mı bir insanın. Gördüm
Karşı dağdan meleyen canım

Evin görünmeyen elleri
Yağmur yanaklarında gözyaşı taneleri
Art arda gidenler can pareleri erkek kardeşleri
Evde kızlar kimsenin görmediği kızlar
Ateş gibi ülfetleri
Dağlamış serin taslar bakraçları

Anaları bilinmez bir köşede
Bir nağra gibi. Hayatın başında
Tozut koyun yünlerini hallaçla zamanı hallaçla
Bir kapalı ağzın var. Sanki susar çağın ünlü marşlarını

Yüklükten bana bir yorgan çıkardılar
Üstü mavi papatyalar
Bir dehlizden geçirip zirveye döşek attılar
Taradılar uykumun saatlerce uzun saçlarını

Şimdi sırtım sağlam
Karşımda hamle yatakları. Bir elimde kılınç bir elimde zafer duaları
 
---> İslâmi Şiirler

Selam sana YA RESULULLAH
Selam olsun o gözlere..
Nasıl da isterim seni görmeyi...
YOLUNA KURBAN OLAYIM YA RESULULLAH...

Gözlerimden süzülen yaşlar senin için
Vuslatı bekliyorum seni görmek için
Sana kavuştugum günün gelmesi için
ÇOK ÇALIŞİYORUM İNAN YA RESULULLAH...

Sen olmasaydın alemleri yaratmazdı YARADAN
Evrenin tek sebebi,güleryüzlü MUHAMMED
Bütün güller feda olsun yoluna
GÜLLERİN EFENDİSİ YA RESULULLAH...

Seni bekliyorum rüyalarımda
Seni aniyorum her animda
Sana giden kapı arıyorum her duamda
ŞEFAAT EYLE BİZE YA RESULULLAH....
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst