İslâmi Şiirler

ChaKMa_$eiTaN

Bayan Üye
Ya Resûlallah özledik seni…
Seni çok özledik Ya Resûlallah.
Şu kötülüklerle bezenmiş kirletilmiş dünyaya,

Sırtımı dönüp, gözlerimi kapatıp, seni arıyorum
kaybolan yerlerde…
Seni her geçen gün daha çok kaybeden bu ümmetin,
O hâle geldi ki, kâfiri dost bilip İslâm'ı önlerine serdi.
Maksadım şikâyet değil; hüznündeyim Sevgili,
Yokluğunun hüznünde…


Ayaklandı kâfirler…
Gel ey Sultanım…
Sen varken dil uzatamazlardı ne Rabbimize ne de
dinimiz İslâm'a.
Şimdi kudurdular, beter oldular.
Rabbimizi inkâr ediyorlar.
Hâlâ İslâm'a çamur atıyorlar.
Ve biliyor musun ey Allah'ın Rasulü, elbette görüyorsundur:
Şimdi de sana hakaret ediyorlar…
Bunların sonu ne olacak?
Cehenneme sığar mı bunlar?
Yeter mi cehennem ateşi onlara?
Yetmez ya Resûlallah!
Ben onları Rabbime havale ediyorum.
Tıpkı Senin gibi…
Taif'te taşlandığın gün gibi…


Kâbe'de namaz kılarken mübarek başına saçılan pislikleri,
o gün biricik kızın temizlemişti.
Şimdi yok Fatımalar ya Resûlallah…
Sana yapılan çirkinlikleri temizleyecek:
Fatımalar yok…
Hamzalar yok…
Ebû Bekirler yok…
Sessiz kaldı ümmetin.
Sesini duyuramadı…
Ve sana sahip çıkamadı ya Resûlallah.
Ey Sevgili, önceden kız çocuklarını gömerlerdi ya
diri diri toprağa…
Onlar masumdu ve ben onları hatırladıkça ağlıyorum.
Yine gömüyorlar kız çocuklarını diri diri toprağa…
Ve şimdi anneler, masum olarak değil; günahkâr olarak
gömüyorlar çocuklarını toprağa.
Anneler Seni anlatmıyorlar çocuklarına.
Rabbimizi anlatmıyorlar.
İslâm'ı anlatmıyorlar…
Kur'an okumayı öğretmiyor çocuklarına anneler…
İçim sızlıyor ya Resûlallah.
Sen varken gözünü kırpmadan canını feda ediyordu dostların:
Anambabam sana feda olsun diyerek gözünü kırpmadan ölüme koşuyordu yiğitlerin.
Senin uğruna, Rabbimin uğruna ve İslâm'ın uğruna şimdi kimse yaşamıyor.
Böyle dedim de hepten ümitsiz olmayayım.
Senin ümmetine yakışmaz ümitsizlik…
Ülkemde olmasa da uzaklarda, Rabbi için, senin uğruna
ölenler var ya Resûlallah!
Garip kaldık ya Resûlallah!
Ne olur ümmetinin hakkı için Rabbime yalvar da acısın,
merhamet etsin bize.
O seni geri çevirmez
Biliyorum Yüce Rabbim bizi de geri çevirmez ama;
Bizim istemeye yüzümüz kalmadı.
Çünkü biz hakikatten çok uzak kaldık ya Resûlallah!
Biz hangi cezaları hak etmedik ki…
Moda dediler, kız kardeşlerimize pantolon giydirdiler.
Erkekler henüz etek giymedi ama;
Onlar da kız kardeşlerine özenip saçlarını uzattılar.
Kına kokan eller türlü boyalarla süslendi.
Kadınlarımız evinin hanımı olup, yavrusuna annelik
etmek yerine;
İş, ekmek parası dedi, yuvalar yıkıldı.
En kötüsü başörtümüze de el uzattılar ya Resûlallah
Ve ehemmiyeti kalmadı tesettürün…
Amacım şikâyet değil sana ey Sevgili!
Acım büyük…
Yokluğunun hüznündeyim.
Çare değil hiç bir şey.
Çünkü anlatamıyorum, dinlemiyorlar beni ya Resûlallah!
Onlar Rabbimin de dediği gibi hem kör, hem sağır,
hem de kalpleri katılaşmış…
Yazık oldu bu ümmete.
Sen sahip çık bize.
Şefaatini esirgeme ya Resûlallah.
Yüce Rabbim: "Habibim!" dedi sana.
Senin aşkına yarattı on sekiz bin âlemi…
Sen olmasaydın yaratmazdım dedi.
Âlemlere rahmetsin sen…
Hatem'ül Enbiyasın.
Gönüllerin sultanısın.
Rabbisinin Sevgilisi.
Bize de merhamet dile Rabbimden.


Biz göremedik seni ya Resûlallah!
Yine de tebessüm eden, daima gülen yüzün geliyor aklıma,
Seni hatırladıkça…
Ve doyamıyorum ya Resûlallah!
"Ümmetim!.." "Ümmetim!..." diyen o tatlı sözlerine.

Sen Muhammedü'lEmin'din…
Mü'minler de, müşrikler de, münafıklar da,
Tüm herkes aynı derecede güvenirdi sana.
Sen bu vesileyle almıştın bu güzel ismini:
"Muhammedü'lEmin!"
Güvenilenlerin en güvenlisi.
Oysa bizler ümmetin olarak, hiç güvenemez olduk bir birimize.
İçimizdeki güveni sarstılar.
Bizi bize yalancı çıkardılar.
Aslımızdan, kendi özümüzden uzaklaştırdılar ya Resûlallah!
Neden ki ya Resûlallah!
Tüm bunlar bize reva mı, cefa mı?

Sen edep ve hayâ abidesi idin ey Resûlallah!
Sen kimseye kötü söz söylemezdin.
İncitmezdin seni incitenleri bile.
Kimsenin sözünü kesmezdin, sükût ile dinlerdin.
Sen konuşunca rüzgâr bile susardı.
Tüm kâinat seni dinlerdi.
Çok mütevazı bir yaşantın vardı,
Bir hurma yeterdi seni doyurmaya.
Yırtık olmasa da eski bir aban
Üzerine yattığında bedenine izi çıkan eski bir hasırdan yatağın,
İçimi yaralıyor ya Resûlallah!
Seni bu hâlde gören Hazreti Ömer omuzları sarsıla sarsıla ağladığında sormuştun:
"Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?"
Ve demişti ki Hazreti Ömer:
"Ey Allah'ın Resûlü! İranlılar imparatorlarını sarayda yaşatırken,
Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken,
Sen ki Allah'ın Resûlüsün…
İzin versen de, biz de seni…"
Anlamıştın sana söylemek istediğini.
Hüzünlü bir tebessüm ile:
"İstemez misin ey Ömer, dünya onların olsun,
âhiret de bizim…"
Tüm insanların dostuydun ve severdin herkesi
En çok da çocukları severdin.
Demiştin ki:
"Büyüklerimize hürmet etmeyen,
Küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir."
Oysa şimdi küçükler büyüklerine ne hürmet ediyor ne de saygı gösteriyor.
Büyükler de küçüklerine sevgi ve merhametten yoksun ya Resûlallah!
Sen çok cömerttin ya Resûlallah!
Evindeki tek hurmayı misafirine ikram edecek kadar.
Senden bir şey istenildiğinde "Hayır!" demezdin.
"Uhud dağı altın olsa ve benim olsa,
Üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım" dediğin geliyor aklıma.
Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdın sen ey Sevgili.
Bizler bugün annemize, babamıza, eşimize, dostumuza dönüp,
Herkesi suçlar, ayıplar, yadırgar olduk.
Sen hem anasız hem babasız büyüdün.
Yetimliğin acısını onlara özlem duyarak yaşadın.
Şimdi ise ne anaya saygı kaldı ne de babaya…
Diyorum ya, her bir şey aslından iyice uzaklaştı ya Resûlallah!
Babasız çocuklar dünyaya geliyor.
Anneler çocukları kapı önüne bırakıyor.
Daha da ileri gidip onların katili oluyorlar.
Bir sabah uyandığımda kıyamet kopmuş olacak,
Korkuyorum…
Ne Rabbimin ne de Senin huzuruna çıkmaya yüzümüz var.
Biz çok değiştik ya Resûlallah!
Seni seven senin gibi olmalı: Senin gibi Allah'a kul olmalı.
Ümmetin için gözyaşı döktüğün zamanlar geliyor aklıma,
Oysa biz lâyık olabildik mi şimdi sana?


Güler TİRYAKİ.
 
---> İslâmi Şiirler

Sen Hüseyni Makamında

İnsanlık bir kareye sığmaz
Sanıyordum
Sığıyormuş demek ki
Sen olunca.
Binlerce tebessüm her bakışında
İnsan çiçekleri saf tutmuş yanı başında
Bir imame gibi duruyorsun
İnsanlık halkasında
Ve yürekler
Sevda türküleri söyler
Sen Hüseyni makamında

Ben bu fotoğrafta
Dicle ve Fırat arasında
Bir Kerbalayım
Hasrete, çileye, ateşe, vuslata kenetlenmiş
Bir derviş
Hem de hasından

Gidişine dur diyemedim
Ayak izlerin gözyaşım olsa da
Kim bilir
Benden daha çok sevdalın vardır
Gittiğin yerde yüreğimi de götürdün
Bilmem, farkında mısın?
Yürek denilen bu sevda karesinde
Sana da bir yer ayırdım
Sonsuza kadar
Hem de Hüseyni makamında

 
---> İslâmi Şiirler

En çok senin duanı beklerim, musallada
Sen kıldır namazımı, ağlasan da...
O, dönülmez ayrılığın başlangıcında
Ellerini, sıdk ile açık Mevlaya..
Sen kıldır namazımı, ağlasan da...
En çok sevenleri uğurlar yolcusunu,
Maziyi temaşe ede ede...
Gönül gözlerini açıp maveraya,
Sen kıldır namazımı,ağlasan da...
Dua...Dua...Dua...

İçten mi İçten...
Günahlarımı affettirinceye kadar Mevla'ya...

Ahmet Günbay Yıldız
 
---> İslâmi Şiirler

Bu alemde Hakk'tan korkup ağlayıp inlesem
Ahirette ruhum rahat bulur mu ki?
Erenlerin bastığı izini göze sürsem
Pir-i kâmil beni yola salar mı ki?
Başımı verip belimi bağlayıp kılsam ihlas
Nefs-şeytan çengelinden kurtulsam
Can verirken yardım etse Hızır-İlyas
Gavslar gavsı "Yasin hatmi" kılar mı ki?
Dağ ve çöller günahımdan eylemez tâkat
Hergün yüzbin günah, isyan bana adet
Bu iş ile ahirette var mı rahat
Tevbe eylesem adetlerim kalır mı ki?
Dergâhına başımı koyup ağlasam
Garib-yetim başını okşayıp dua alsam
Hakk'tan korkup dünya işini arkaya koysam
Hocam benim gönlümün halini sorar mı ki?
Adem Safi sünnetlerini dile alsam
"Yâ Rabbenâ zalemnâ" deyip feryad etsem
Kırlarda göz yaşımı akıtsam
Bir ve Var'ım beni yola salar mı ki?
Seherlerde feryad edip ağlasam ben
Can verirken belimi sıkı bağlasam ben
Şevki ile yürek bağrımı dağlasam ben
Hakk ışığı kabrim içinde yanar mı ki?
Başımı, bedenimi toprak eyleyip yok olsam
Cemal dileyerek hasretinde tamam olsam
Ehl-i âyâl ev-barkımdan ayrı düşsem
Dostlar Hocam bana rahmet eyler mi ki?
Lanetli şeytan yoldan çıkardı halim perişan
Ağlamayayım mı nefsim beni eyledi heva
Alem halkı çiğneyip geçse beni layık
Kafir nefsim şeytandan ayrılır mı ki?
Garip canımı Hak yolunda adak eylesem
Şah Hasan gibi Kerbela'da susayıp ölsem
Hakk şarabını içerim deyip hevesli gitsem
Orada varsam sussuzluğum kanar mı ki?
Sahabe gibi din için savaşıp başımı versem
Şehr-ibanu imamlar gibi ağlayıp yürüsem
Allah için kafirlere esir olsam
Rahman Melik'im sana makbul olur mu ki?
Dertliyim, mahcubum elimden tut
Yoldan sapmış dertliyim yola sal
Allah diyerek yok oldum rahmet eyle
Asilere feyz-fetih verir mi ki?
Ey asiler tevbe eyleyin Hakk işitsin
Feryadınızdan yer ve gökler feryad eylesin
Melekler Hakk'tan dileyip pay versin
Pay alan kulun gamı olur mu ki?
Aklım şaşkın, gözüm yaşlı, evim viran
Hakk yolunu bilemiyorum özüm cahil
Ey talipler güçsüzüm nerde sevgili
Sevgilimden hiç kimse haber bilir mi ki?
Sevgiliyi bulayım desen seherlerde kalk
Aşıkların meclisine özünü vur
Hakk'ı arayıp ağlayıp yürüyüp yas tut
Yas tutmadan tarikata girer mi ki?
Hakk'ın vuslatına ereyim desen ağla
Zikrin deyip erenlere yarı ver
Cefa çekip erenlerden pay al
Pay almadan cemalini görer mi ki?
Kul Hoca Ahmed her ne dersen heveskarsın
Hakk'tan korkup ahirete gam çekmezsin
Başın ile geceler donup "Hu" demezsin
Heveskarı Hocam kabul kılar mı ki?

Hoca Ahmet Yesevi
 
---> İslâmi Şiirler

Ey Gül, ey Gonca-i Nûr, meftun yaprak, hâr sana.
Sensin gönüller Mâhı, bu yaz, bu bahar Sana!
Mûcize saltanatın taşları ayna yapar,
Her ırmak ve her deniz, her leyl-ü nehar Sana!...
Senin Zâti Akdesin âlemlere rahmettir,
Cibrîl vefalı yoldaş, Yüce Allah Yâr Sana!...
Bu nice iştiyaktır, ey en güzel Sevgili?
Asırlardır koşuyor, genç ve ihtiyar Sana!...
Nazarın kalbe şifâ, sözün hikmet incisi,
Hangi dertli kavuşsa, olur bahtiyar sana!
Misk kervanı kapında karar kılmıştır Senin,
Nebîlerin diliyle, hep övgüler var Sana!...
Ay, güneş, zühre, ülker, nûruna pervanedir.
Âlemde olmak ister, âşıklar civar Sana!...
Senin yolun hep açık, gidişin Allah'adır,
Dağlar ateş kesilse olamaz duvar Sana!
Güzelliğin âlemde misli bulunmaz inci,
Ey Gül, hasret çekmede Cennet, o bulvar Sana!
Dedin ki: "Şükreden kul olmak istemem mi ben?"
Rabbin ihsan buyurdu: Hurma, üzüm, nar Sana!
Her mûcizen parmakla gösterilmede Senin,
Çağlatmak öyle kolay, çöllerde pınar Sana!
Hicranın bir kütüğü dertle bîkarar etti,
Hep özlem duymadadır, selvi ve çınar Sana!
Cennetin çiçekleri Senin kokunu taşır,
Benzemeye çalışır, beyazlıkta kar Sana!
Güneş güzel yüzünden parlaklık aldı ey Gül,
Acep hayran olmadan, hangi göz bakar Sana?
Aşkının esiridir, ne çöl, ne de dağ tanır;
Bu sevdalı gönüller, su gibi akar Sana!
Varlık bahçesi Senin nurundan yaratıldı,
Hep medyun, hep minnettar, her can, her nigâr Sana!
Tebessümün ayların; zührenin sevincidir,
Nice hasret çekmede, bu bülbül-i zâr Sana!
Güllerin efendisi olmak kolay değildir,
Gıpta etmede ey Gül, binlerce gül-zâr Sana!
Yusuf, Senin dalında çiy tanesidir sanki,
Dîvâne kesilir göz etse, bir nazar Sana!
Fazlının eteğine akıllar erişemez,
Eli kalem tutanlar övgüler yazar Sana!
Hâk-i pâyine sürsem bir kerecik yüzümü,
Bende olan sermaye; hasret, intizâr Sana!

Mustafa Necati Bursalı
 
---> İslâmi Şiirler

Yüreğim, ah yüreğim.
Yüreğime kor düştü.
Ferhat'lara Şirinler,
Bana herşey zor düştü'
Alemde çiçeklere,
Yeşil, sarı, mor düştü!
Allah'ın düşmanları,
Hakir düştü, hor düştü!
Hak dosta güzel gülşen,
Münafığa bor düştü!
Ey eli kutlu hızır,
Kimine Doktor düştü!
Yüreğim, ah yüreğim;
Yüreğime kor düştü!

Mustafa Necati Bursalı
 
---> İslâmi Şiirler

Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef'alini
Ol bildi sıfatını
Onda buldu zatını
Sen seni bil sen seni

Görünen sıfatındadır
Anı gören zatındadır
Gayrı ne havetindedir
Sen seni bil sen seni

Kim ki hayrete daldı
Nura müstağrak oldu
Tevhid-i zatı buldu
Sen seni bil sen seni

Hacı Bayram Veli

Kaynak: Türk Tasavvuf Şiir Antolojisi
Sayfa 115
 
---> İslâmi Şiirler

Sensin kâinatın kalbine insanı koyan.
Sensin insanın kalbine aşkı koyan.
Zerrenin kalbindeki cezbe Senin aşkından.
Yıldızlar arasındaki çekimler Senin aşkınla.
Senin aşkının ateşiyle döner felekler.
Senin aşkının nefesiyle ateşlenir yıldızlar.
Sende vuslata erer bütün aşklar.
Senin lûtfunla buluşur bütün aşıklar.
Sana doğrudur bütün aşklar.
Sana firar eyler bütün aşıklar.
Senin aşkını ödünç almıştır mâşuklar.
Senin hatırına sevilir sevgililer.

Senden başkası kalbimize uzak ve yabancı durur.
Senin aşkınla bana dağlar ve taşlar sevimli olur.
Senden başkası kalbimizi kanatıp diken olur.
Senin aşkınla dikenler gül ile gülistan olur.
Senin nazarına değmek için can da cânân da perişan olur.
Senin nazarın değdiği için inci mercan taçlara layık olur.
Senin aşkınla şarkılar söyler bülbül dilleri güllerin bahçesinde.
***
Cemâlini kalbimize aşina eyle.
Kalbimizi aşkına giriftar eyle.
Aşkının ateşiyle yandır gölgemizi.
Aşkının nefesiyle uyandır nefsimizi.
Aşkının gülşeninde bülbül eyle dillerimizi.
Aşkının bakışına sürme eyle kalplerimizi.
Aşkına âşina eyle nazarımızı.
Aşkınla âşina eyle canânımızı.

Senai Demirci
 
---> İslâmi Şiirler

ÜMMETI ÜMMETI diyerek dogdu alemlerin peygamberi,
o nûru ugruna yaratti mevla bu alemi...

Biz senin yolunda ilerleyerek sünnetlerinle,
aglayip gözyasi dökerek gecenin bir vaktinde,
düsünerek hâlimizi kiyamet gününde,
hasretini ekleyerek mahsul ibâdetimize,
sefâat edermisin bize, peygamberlerin peygamberi?!

Cebrâil aleyhisselam vahiy getirmeyip,
Mikâil al. mevsimlere karismayinca,
Azrâil al. her an baska tarafta, insanlar can verip,
Isrâfil al. sûrunu üfledigi zaman hûû nidasiyla,
artik dünya yikilip ahiret kaldiginda,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULALLAH?!

O gün ki herkes birbirinden kacacak,
baba evladi tanimayip,
evlad ana, babadan hesap soracak,
kimse birbirine bakmayacak, hak arayip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULALLAH?!

Mevlâmin önünde hesaba cekildigimde,
o inanilmasi güc sicaklikla eridigimde,
günahlarim bana gösterildiginde,
o benim ümmetimden deyip,
benide ümmetin kabul edermisin ya RASULALLAH
 
---> İslâmi Şiirler

MEDİNE'NİN GÜLÜ



Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi,
Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi;
Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi..
Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi.

Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam,
Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam;
Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam..
Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam.

Anladım vaslına ermek için artık çok geç,
Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek;
İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek..
Anladım vaslına ermek için artık çok geç...

Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından,
Ne olur Sana ulaşmam için kanadından;
Bana bir tüy ver pervaz edeyim hep ardından..
Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından.

Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül;
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül!
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül!.
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül!

Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım,
Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım;
Sensiz geçen bu acı rüyadan uyanayım..
Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım..

Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta,
Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta;
Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta..
Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta...

Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun,
Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun;
Her yanda tamburlar çalınsın; neyler duyulsun..
Ne olur hiç olmazsa gurûbum tulû olsun..!

Fetullah GÜLEN

*** *** *** ***

KIRK YAŞINDASIN

R ahmetini umarak
Günahkar bir dille;
Allah Azze ve celle

Ya Rasulallah,
Alemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.

İşte
Bir yaşındasın,
Beni Sa’d yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar,
Bu yüzden dargın bulutlar,
Bir damla yağmur indirmiyor.
Kıtlık hüküm sürüyor beni sa’d yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık...
Ayrılmıyor başucundan
Ve insanlar yağmur duasında...
Hz. Halime kucağına alıyor seni,
Yüzünde bir gölgelik... Seni güneşten korumak için.
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli...
Ve dua eden rahibin kucağındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahib.
Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da.
Ama sen unutmuyorsun
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun.
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına,
Büyüyor, büyüyor
Sonra nazlı nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
Çoğusu bilmiyor seni.

Altı yaşındasın
Medine-i Münevvere yolundasın.
Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen...
Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında
Sonra yolda, Ebva’da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke’ye annesiz giriyorsun
Abdülmuttalip bir başka seviyor seni,
Ebu talip bir başka seviyor.
Ya Rasulallah!
Mekke çocukları, annelerine seslenirler miydi senin yanında?
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın?
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva’ya?
Kaç gece anne diye hıçkırdın.
Efendim,
Vallahi senin yerine de anne dedik annemize!
Ama hiçbir öksüzün
Hiçbir yetimin yanında
Ne anne dedik ne de baba!

Yirmi beş yaşındasın...
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk değil.
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen Muhammed-ül Emin’sin.

Ey Medine minberinde
“Ümmetî Ümmetî” diye hüznü giyen sevgili!
Ey Mekke mihrâbında
Âlemler hesabına “ALLAH!” diyen sevgili!
Bize lütf-u ilâhi bahşedilen kapına
Diz çöktük beyat ettik;
Rabbinden bize ne getirdiysen “amenna!”
Duyduk, itaat ettik!

İşte
Kırk yaşındasın
Hira Nur Dağındasın
Cibril iniyor göklerden
Ve nokta nokta her yerden
Salat, selam yükseliyor.
Sen,
Kainatın yüreğinden hasretle kopan ahsın
Karanlık gecelerimize sabahsın.
Sen Nebiyyullahsın!
Sen Habibullahsın!
Sen Rasulullahsın!

Esselamu aleyke ya Nebiyyallah!
Esselamu aleyke Ya Habiballah
Esselamü aleyke Ya Rasulallah!

Niye incittiler ki seni sultanım?
Niye işkence yaptılar ki sana?
Ebu talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar.
Himayesiz kaldın diye mi
Kabedeki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne,
“Amca, yokluğunu ne çabuk hissettirdin” diyişin...
Harem’de Namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor.
Bin baş feda o mübarek başına...
Nasipsizler sana bakıp nasılda gülüyorlar?
Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru,
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş arş-ı âlâ
“Bu koşan kimdir?” diye bir soru dolaşıyor boşlukta.
Ve cevap veriyor biri:
“Muhammed’in kızı Fatıma’tüz Zehra!
Velîlerin Anası.
Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen,
Gülmesi sen, ağlaması sen!
“ağlama kızım”diyişin geliyor aklımıza

Niye çıkardılar ki yurdundan seni?
Himayesiz kaldın diye mi?
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni!
Seni yetim bulup barındıranı!
Seni âlemlere Rahmet kılanı!
Onlar deli diyorlardı sana,
Sen susuyordun.
Mecnun diyorlardı
Şair diyorlardı
Sen susuyordun
“Seni bizim elimizden kim kurtaracak!” diyorlardı
Sen
Sen “ALLAH!” diyordun
ALLAH! Azze ve Celle.
Semayı haşyet kaplıyordu
Sen “ALLAH!” diyordun
Arş-ı ala titriyordu.
Bedirde “Allah!” diyordun
Üçbin melek iniyordu alaca atlarla
O gün aslanların adı Hamzaydı, Ömerdi, Aliydi.
Yüz yirmi beş bin sahabi
“anam babam sana feda olsun ya rasulallah!” diyordu


Ya Rasulalah
Medine-i münevvere sokaklarında yürüyordun hani,
Neccar oğullarının küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
“Beni seviyor musunuz?” diye sormuştun onlara
“Seni çok seviyoruz Ya Habiballah!” demişlerdi.
Sen de;
“Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum!” demiştin.
Bu gün yaşayan gençler var!
Neccar oğullarının kızları değil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Göz yaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar.
Senden başka kimseleri yok.
Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun.


Atmış üç yaşındasın...
Refîk-i âlâ duasındasın
Senin için
Siyah yünden cizgili bir cübbe dokunmuştu
Kenarları beyazdı.
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın.
Ve mübarek ellerini dizine vurarak:
“Görüyor musunuz ne kadar güzel” demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti:
“Anam babam sana feda olsun Ya Rasulallah, onu bana ver”
Niye istemişti ki senden!sevdiğini bile bile
İstendiğinde katiyyen hayır demediğini bile bile!
“Peki” dedin o zâta.
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin.
Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine diktiler
Ama giyinmek nasip olmadı.

Bir gün peşpeşe yedi defa bir muştuyu haber vermiştin;
“Beni görüp de bana iman edenlere ne mutlu;
Beni görmeyip de bana iman edenlere ne mutlu.”

Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre’nin diliyle:
“Benden sonra öyle kimseler gelecek ki
“Keşke Peygamber’i görseydik de ne malımız ne de evladımız olsaydı’ Diyecekler.”
Ve Hz. Enes’le paylaşmıştın özlemini:
“Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi
Görmeyi çok isterdim.”buyurmuşsun.
Sultanım,
Gözlerinin beyazında kırmızılık olan sultanım!
Biz gördük kardeşlerini
Gözlerine bakınca seni hatırlatıyor,
Senin hasretinle kan canağına dönüyor gözleri
Sessizliği nakış nakış süslüyor hıçkırıkları.

Ey Medine minberinde
“Ümmetî Ümmetî” diye hüznü giyen sevgili!
Ey Mekke mihrâbında
Âlemler hesabına “ALLAH!” diyen sevgili!
Bize lütf-u ilâhi bahşedilen kapına
diz çöktük beyat ettik;
Rabbinden bize ne getirdiysen “amenna!”
Duyduk, itaat ettik!

Ya Rasûlallah
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın

Dursun Ali ERZİNCANLI
 
---> İslâmi Şiirler

Affet isyanım Benim

Affet isyanım benim
Halim yaman Allah'ım
Ref et isyanım benim
Medet aman Allah'ım
Halim yaman Sultanım

Defterim dolu siyah
Amelim tekmil günah
Sensin kuluna penah
Medet aman Allah'ım
Halim yaman Sultanım

Ümmet habibine
Gönüller tabibine
Rehmeyle garibine
Medet aman Allah'ım
Halim yaman Sultanım

Aşki'yi azad eyle
Cemalinle şad eyle
Kulum diye yad eyle
Medet aman Allah'ım
Halim yaman Sultanım
***
Alma Tenden Canımı

Alma tenden canımı
Aman Allah'ım aman
Görmeden cananımı
Aman Allah'ım aman

Aşıkım Muhammed'e
Ol Resüli emcede
Koyma bizi firkate
Aman Allah'ım aman

Bir kez yüzün göreyim
Payine yüz süreyim
Canım anda vereyim
Aman Allah'ım aman

Zareyleme işimi,
Zehreyleme aşımı
Dökme kanlı yaşımı
Aman Allah'ım aman
***
Bülbüller Nazda

Bülbüller nazda, güller niyazda
Söyler namazda, Elhamdülillah

Koşuşur herkes, duyulur bir ses
Der ki her nefes, Elhamdülillah

Dilimde Kur’an, virdim her zaman
Tesbihim her an, Elhamdülillah

Yatma seherde, uğrarsın derde
Söyle her yerde, Elhamdülillah

Oldum halveti, buldum devleti
Geçtim zulmeti, Elhamdülillah

Kalbimde iman, gönlümde sultan
Elimde ferman, Elhamdülillah
***
Medineye Varamadım

Medineye varamadım
Gül kokusun alamadım
Muhammede doyamadım
Yaralıyam yaralıyam

Kabenin örtüsü kara
Açtı yüreğimde yara
Bulunmadı derdime çare
Yaralıyam yaralıyam

Hacerül esvedin taşı
Akıttı gözümden yaşı
Bulunmaz Resülün eşi
Yaralıyam yaralıyam
***
Şol Cennetin Irmakları

Şol Cennetin ırmakları
Akar Allah deyu deyu.
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyu deyu.

Salınır tuba dalları
Kur'an okur hem dilleri
Cennet bağının gülleri
Kokar Allah deyu deyu.

Hep nurdandır direkleri
Gümüştendir yaprakları
Uzadıkça budakları
Biter Allah deyu deyu.

Aydan aydındır yüzleri
Şekerden tatlı gözleri
Cennette Huri kızları
Gezer Allah deyu deyu.

Kimler yiyip kimler içer
Hep melekler rahmet saçar
İdris nebi hulle biçer
Diker Allah deyu deyu.

Hakka aşık olan kişi
Akar gözlerinin yaşı
Pürnur olur içi dışı
Söyler Allah deyu deyu.

Yunus Emre'm var yarına
Koma bugünü yarına
Yarın Hak'kın divanına
Varam Allah deyu deyu.
***
Taştı Rahmet Deryası

Taştı rahmet deryası
Gark oldu cümle asi,
Dört kitabın manası:
La ilahe illallah.

Budur manasının hası
Siler kalbinden pası
İsm-i a'zam duası
La ilahe illallah.

Gönül burcundan doğar,
Aleme rahmet yağar
Hakk'ın birliği öğer
La ilahe illallah.

Kitaplarda yazılıdır,
Gönüllerde gizlidir.
Söylenecek söz budur;
La ilahe illallah.

Cennetten çıktı Adem,
Dünyaya bastı kadem,
Bunu der idi müdam:
La ilahe illlallah.

Erenlerin burağı,
Yakın eder ırağı,
Arşın kürsün direği
La ilahe illallah.

Gönüllere yol eyler.
Dağı taşı kül eyler,
Sultanları kul eyler,
La ilahe illallah.
 
---> İslâmi Şiirler

Aşkına Muhammed'in

Yaratıldı mevcudat, Fahr-i Alem aşkına
Hak yarattı her şeyi, aşkına Muhammed'in

Ermedi hiç bir Nebi, Kabe kavseyn sırrına
Lütfeyledi Zat-ı Hak, aşkına Muhammed'in

Ebu Bekir ve Ömer, Osman ile hem Ali
Etti ashab hep iman, aşkına Muhammed'in

Medh eyle gel ey Naci, över Kur'an ayetleri
Eyle daim salavat, aşkına Muhammed'in

Sıddık Naci Eren Balıkesiri
İlahiler ve Kasideler s.79


EFENDİM

Selâm sana Efendim,
Selâm sana Sultanım,
Ben ıssız çöllerde aşkınla yanan mecnun!
Sen o çölde yanan yüreğime su serpen yârsın.
Ben akşamın alacakaranlığında kaybolan biçare,
Sen karanlığı dağıtıp etrafı aydınlatan aysın.
Ve ben gül bahçesinin en nadidesini arayan biçare,
Sen o bahçenin en nadide gülüsün.

Efendim!
Yine bir gece vakti ismin geldi aklıma,
Seni göremeyen gözüm ve hasretini tadamayan gönlüm…

Ahu figan eder çölde kaybolmuş misali bu kalp,
Ama ne çare ki en büyük hasreti seni yanına alarak tattırdı Hak.
Sen dosta kavuştun hasret, çile, dert bizimdir Efendim,
Dostun dosta sunduğu en güzel gülsün Efendim.

Sen yoksun Efendim
Şimdi gözler yaşlı, gönüllerde ahu figan
Şimdi diller tutulmuş, lehçe yetersiz, geçmez günler.
Bekler Seni kalpler belki rüyada gelirsin diye her an.
Yüzü yok fakirin, bunun için dolar gözleri, boğazına takılır kelimeler,
“Hiç olmazsa Rabbim Bekâ’da beraber olayım” der.

Her zaman merak etti bu gönül şefkatini, gülümsemeni,
O nurdan gözlerinde kaybolup nazarınla ruhunda dirilmeyi.
Özleminle hıçkırıklara boğulup “Ne olur Efendim” demeyi,
Bir kez tatsa bu gönül Vallahi yeter Efendim,
Rabbimin katında nadide gülsün Efendim.

Murat GELEGEN
 
---> İslâmi Şiirler

NAAT

Gönül hun oldu şevkinden boyandım Ya Resulallah

Nasıl bilmem bu nirana dayandım Ya Resulallah

Ezel bezminde bir dinmez figandım Ya Resulallah

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen

Muazzam bir sehasın sen, dilersen reh-nümasın sen

Habib-i Kibriysın sen, Muhammed Mustafa'sın sen

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Gül açmaz, çağlayan akmaz, İlahi nurun olmazsa

Söner alem, nefes kalmaz, felek manzurun olmazsa

Firak ağlar, visal ağlar, ezel mesturun olmazsa

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Erir canlar o gül-büy-ı revan-bahşın hevasından

Güneş titrer, yanar didarının bak ihtirasından

Perişan bir niyaz inler hayatın müntehasından

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Susuz kalsam, yanan çöllerde can versem elem duymam

Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam

Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Ne devlettir yumup aşkınla göz, rahında can vermek

Nasib olmaz mı Sultanım haremgahında can vermek

Sönerken gözlerim asan olur ahında can vermek

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Boyun büktüm, perişanım, bu derdin sende tedbiri

Lebim kavruldu ateşden döner payinde tezkiri

Ne dem gönlüm murad eylerse taltif eyle Kıtmir'i

Cemalinle ferah-nak et ki yandım Ya Resulallah

Yaman Dede
 
---> İslâmi Şiirler

NAAT-I ŞERÎF
(Arş’ın kubbelerine)


Arş’ın kubbelerine adı nurla yazılan
İsmi semâda “Ahmed”, yerde “Muhammed” olan
Yedi katlı göklerde Hak cemâlini bulan
Evvel-ahir yolcusu yâ Hazreti Muhammed

Sağnak nur yağmurları inerken yedi kattan
O gece sendin gelen, ezel kadar uzaktan
Melekler her zerreye müjde verirken Hak’tan
O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed

Güneşler, o gecenin nuruna secdederken
Yıldızlar meşk içinde, kâinat vecdederken
Bütün hamd ü senalar Yüce Rabb’e giderken
O gece, sendin gelen, yâ Hazret-i Muhammed

Kâbe’de şirk taşları, putlar yere dönerken
Cehâlet bayrakları, birer birer inerken
Bin yıllık küfr ateşi, ebediyyen sönerken
O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed

O gece Save gölü, mu’cizeyle kururken,
Kisra saraylarında, sütunlar savrulurken
Arz’dan arş’a âlemler rahmetini bulurken
O gece sendin gelen yâ Hazreti Muhammed

Sen ki; doğum kundağı, ak bulutla örülen
Doğar doğmaz, “Allah’a secde” emri verilen
Doğudan ve Batıdan, her mahlûkça görülen
Kainat efendisi, yâ Hazreti Muhammed

Sen ki; asâletine, ezelden hükmedilen,
Tertemiz rahimlerle, lekesiz soydan gelen,
Beşerî şüpheleri, Kur’ân ilmiyle silen,
Seçilen sevgilisin, yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; büyük yargıda, şefaat müjdecisi,
Bunca âciz beşerin, mahşer günü bekçisi,
Sen ki; Kur’ân şahidi, Allah’ın son elçisi,
Kurtuluş habercisi, yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; Âdem neslini, uçurumdan döndüren,
Zulüm sancılarını, şefkatiyle dindiren,
İnkâr yangınlarını, irfânıyla söndüren,
Âlimlerin sultanı, yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki güzel huyların, ahlâkın meş’alesi
Sabır doruklarında beşerin en yücesi
Senin cennet mekanın, fakirlerin hanesi
Gönüller hazinesi yâ Hazreti Muhammed

Sana şâhit sonsuzlar, ezelden beri her an
Sana şahit ayetler her zerre ve her mekan
Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ki can
Sen, her canda cânânsın yâ Hazreti Muhammed

Mi’raç gecesi bir bir açılıyorken gökler
Seni selamlıyorken her katta peygamberler
Öyle bir an geldi ki; durdu bütün melekler
Hak’ka yalnız yürüdün yâ Hazreti Muhammed

Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin
Dünyada dönmeyen dil mahşerde ne söylesin
Mevla, bütün beşeri ümmetinden eylesin
Sancağının altında yâ Hazreti Muhammed

Hak ile kul vuslatı o ilâhî düğünde
Hiç kimseden kimseye fayda olmayan günde
Hasatları, has tartan o terazi önünde
Noksanları bağışlat yâ Hazreti Muhammed

Biliriz ki; hükmü yok bu dünya nimetinin
Gönüldür sermayesi ahiret servetinin
Sana salat ve selam gönderen ümmetinin
Cennetler şahidi ol yâ Hazreti Muhammed


Semâ: Gökyüzü
Cemâl: güzellik, yüz güzelliği
Ezel: Başlangıcı olmayan, her zaman var olan
Secde: Allah’ın huzurunda yere kapanış
Meşk: Aşk
Vecd: İlahi aşkla kendinden geçme
Hamd: Medih, övmek
Senâ: Övmek
Mucize: İnsanların yapmaktan âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasip olan hârika hâdise
Mahlûk: Yaratılmış
Asâlet: Temiz soyluluk
Beşerî: İnsani
Şefaat: Araya girme, ricâcı olma. Âhirette Peygamberimizin bazı müminler için ricâcı olması
Mahşer: Kıyametten sonra ölülerin dirilip toplanacakları yer
İrfân: Bilmek, anlayış
Meş’ale: Aydınlatma aleti
Beşer: İnsan
Hane: Ev
Vuslat: Kavuşma
Hasat: Ekin biçmek
 
---> İslâmi Şiirler

İşte geldim iki büküm
üstümdedir davul yüküm
A benim ağalarım
selamun aleykum

Besmeleyle çıktım yola
selam verdim sağa sola
A benim ağalarım
namazınız mubarek ola.

Akşamdan pilavı pişirdim
gene karnımı şişirdim
ben çok mani bilecektim ama
defteri yolda düşürdüm

Eski cami direk ister
söylemeye yürek ister
benim karnım tok ama
arkadaşımın canı börek ister

Ahmet ağa uyursun uyursun
uykularda ne bulursun
kalk al abdest, kıl namaz
sabahleyin cenneti bulursun

Arnavut'musun Tatar'mısın
ekşili çorba yaparmısın
ben sana davul çalıyorum amma
acaba sen oruç tutarmısın

Davulumun ipi kaytan,
Kalmadı sırtıma mintan,
Virin ağlaar bahşişim,
Alayım sırtıma mintan

Hayalıklar halayıklar
Ocak başında uyuklar
Davulumun sesini duyunca
Pirincin daşını ayıklar.

Kaynak: Anonim
 
---> İslâmi Şiirler

AKINCI TÜRKÜSÜ

Atlasdan cepkenli yiğit akıncı!
Dönmedin geriye bunca yıl oldu.
Gözlerim yollarda ruhumda sancı,
Elimde güllerim buruşup soldu.
Gezdiğim yerlerde hep seni sordum;
Şimdi gelir diye hayâller kurdum.
Günler geçti ben: “Yarın!” deyip durdum,
Bin hafakan sînem boşalıp doldu...
Ger dizgini artık, şahlansın atın!
Ger ki, va’dedilen günler pek yakın!
Ufukta bahar var, unutma sakın!
Zulmet silindi her yöre nûr oldu.
M.Fethullah Gülen
 
---> İslâmi Şiirler

BENİM RABB’İM

Benim Rabb’im benim Rabb’im;
Sen’den başka yoktur Rabb’im!
Dostluğunda vefa gördüm;
Sen’in vefan çoktur Rabb’im!
Kapında bendeler Sen’in,
Muradı Sen’sin cümlenin,
Aradan kaldır hicabı,
Görsünler cemâlin Rabb’im.
Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın,
Herşeyi kaplamış tahtın;
Görenler görmüştür Sen’i,
Gözsüzlere pinhân Rabb’im!
Bildim diyenler aldandı,
Bilmeyenler nâra yandı;
Gönlümde kenzen bilindin;
Âşıklara sübhân Rabb’im!
Ruhlara ışıktır adın,
Meclislere huzûr yâdın,
Ariflerin son durağı,
Dertlilere derman Rabb’im!
Cürmüm pek çok yok tâatim,
Belki yaklaştı saatim,
Etmezsen inâyet eğer
Kimden ola gufran Rabb’im!

M.Fethullah Gülen
 
---> İslâmi Şiirler

EY NEBÎ - 1

Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın?
Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın?
Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var..!
Lûtfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?
Dostlara ülfet yağdı, bize iltifat yok mu?
Kebab oldu sînem âhıma itimat yok mu?
Yüz sürüp izine bekledim ilk günden beri,
Yoksa bende Sen’in sevgine istidat yok mu..?

M.Fethullah Gülen
 
---> İslâmi Şiirler

Yâ Rabbenâ!
Murad ettin
Şekillendirdin bir “ol” emrinle
İsteğince donattın
Değer verdin
Özellikler vererek kendinden
Sevdin sevgiyle
En şereflisi kıldın, mahlukâtın
Her şeyi benim için,
beni ise kendin için yarattın!

Göremedim… körlüğümden
Câhilliğimden… bilemedim
Anlayamadım gafletimden
Ne varsa her şey seninken
Şeytana eş oldum
Ne kadar değer verildiğinden,
Haberim olmadı ne çok sevildiğimden.

Âcizim, bilmem âcizliğimi.
Görmem isyankârlığımı, isyankarım!
Hor bakarım tertemiz yoluna…
Bile bile, göre göre işlerim; günahkarım!
Mâlumun; ne bencil,
Ne kadar nankör olduğum.
Ne olur lûtfet, mağfiret et!
Bu kendin bilmez, haddin bilmez îman yoksuluna.



Koru; kalbimi nifaktan,
Hıyanetten gözlerimi…
Amel ettir riyâsız
Temizle gösterişten amellerimi.

Gözlerimi haramdan uzak et
Yalandan sözlerimi.
Tutsak edeceksen yalnız sana tutsak et!

Şüphesiz bilirsin:
kalplerden geçenleri…
Gözlerin hâinliklerini…
Ne, düşünülen; gizlenen ne?
Söyleneni, hangi niyetle.

Yâ Rabbenâ!
Merhametinle yolumu yoluna çevir
Nefsime bende etme beni
Yoksa unutur, hatırlamam, ânmam seni.
Kapıldığım gizli, açık putları devir!

Seni bilen, tanıyan
Yalnız seni sevenlerden eyle!
Ve hep hamt edenlerden.
Sürekli meşgul et,
yapılmasını emrettiklerinle.
Lûtfunla olayım, ne olur!..
Sırat-ı müstâkim üzere gidenlerden.


Yâ Rabbena!
Rızkımı ölçülü ver.
Düşürme az verip, isyana.
Çok verip, azanlardan eyleme!
Yakıt olmama izin verme, cehenneme.

Ahlâkımı düzeltmeme,
fırsat tanı
İşlerimi rızâna yöneltmeme.
Şükredebilmem,
Tâât edebilmem için
Ömür ver!
sıhhat ver!
Koy içime insaflı bir vicdanı.

Günah işlememi engelle!
İşlemişsem, pişmanlık duymamı sağla!
Huzuruna varırken ört suçlarımı
Yaşarken bana tebelleş şeytanları bağla.

Yâ Rabbenâ!
Temin et:
Alın teriyle kazanmamı,
Temiz, helal işlere, yerlere harcamamı
Nasip et!
Uzak tut her âzamdan haramı.

Sevdiklerini
Yakın et
Sevdiklerine
Düşüncelerime ferâset ver,
Görüşüme, anlayışıma bâsiret.
Olmayayım;
Ne sana uzak, ne rızana hasret.

Dünyaya meylettirme
Gereğinden fazla.
Hevâ-i nefsime aldatma
Uyandır aşırı gittiğim zamanlar, îkazla.

Dalıp karanlıklara kör olmayayım:
Aydınlığın değerini,
Şükretmeyi bileyim, verdiklerine.
Nankör olmayayım!

Huzuruna geldiğim gün
sevindir beni!
Bedbaht, mahzun bırakma
Miracında Burak’a bindir beni!

Sen ki…
Kimsesizler kimsesisin!
Gariblerin sığınağı…
Mazlumların sesisin!
Dermanısın dertlilerin,
Mâşukusun sevenlerin
Sahipsizlerin dayanağı
Alemlerin Efendisisin!

Sen ki…
Zayıfların kuvvetisin!
Mağdurların,
Haksızlığa uğrayanların adâleti…

Yoksulların hazinesisin!
Mâsumların tek şikayet mercii!..
Bahşet bana, ne olur!
İki cihan saadeti.

Yâ Rabbena!
“Habibim” dediğin:
ezel ebet övdüğün,
sevdâsı hürmetine
âlemleri yarattığın;
sevdiğin, sevdirdiğin
İki cihan peygamberi,
Âşıklar sevgilisi Muhammed’e
Sâdık ümmet eyle!
Şefkat ve sevgi ocağından
Ayırma bir ân bile
Livâ-ül hamd sancağından.

Koru…Görünen, görünmeyen
Bilinen bilinmeyen her türlü musibet,
Her türlü belâdan.
Mâni ol:
Senden, sevdiklerinden uzaklaştıracak aldatıcı, yanıltıcı her şeye.
Affeyle!
Yalvardığımda gözyaşlarıyla geldiğimde!





Yâ Rabbenâ!
Boş ve anlamsız işlerle uğraştırma!
Kendin bilmezlere, haddin bilmezlere
Sapkınlara beni bulaştırma!

Tek ve değişmez cevherim ol!
Değersizlerin peşinde
Sıkıntılarda, sapkınlıklarda dolaştırma!
Siperim ol
İşime hile, yalan karıştırma.
Rehberim ol!

İyiliklerle….
Güzelliklerle doldur içimi
Kötülere eş etme!
Kahpe, kalleş etme!
Meylettirme kötülüğe,
İrâdenle muhasara et irâdemi.

Kimsenin kimseyi tanıyamayacağı
Ananın yavrusuna yardım edemeyeceği
Mahşer gününde
Utandırma,
Kızarmasın yüzüm
Herkesin önünde,
Yalnız muhabbetinle gönensin özüm.

Verme istersen Cennet’ini
Râzı ol yeter!
İsraf ettirme âhir ziynetini.
Dilimle, kalbimle
severek, sürekli yaptır methini.
Budur tek ve değişmez dileğim senden
Ne olur ey Rahman, Rahim Allah’ım!
Kimse râzı olmasa bile
Sen !.. evet sen râzı ol benden…
Uzak durma bana
Uzak etme sevginden!

Yâ Rabbenâ!
Kusurluyum, hem de çok hatâlıyım
Utanmazım, biliyorsun!
Bile bile sonunda sana geleceğimi,
verdiğin her şeyin biteceğini göre göre
Yaptım bir çok inanılmaz hatâ.
Herkes gibi gelmek zorunda kaldığımdan,
Olmadığından gidecek başka kapı,
Geldim müjdeler ve mükâfatlar kapına.

Ne olur acı!
Tövbe eden, af dileyenlere sözün var
Son defâ aç merhâmet hazinelerini
Mağfiret et!
Bu mücrim bu sapkın
bu şaşkın kuluna.

Kadir KARAMAN
 
---> İslâmi Şiirler

İner şol yeryüzüne Cibril aleyhisselam
Dağıtır beratları Kadir Gecesi
Ol kadrin ihyası siler gönülden pası
Sabaha dek uyuma Kadir gecesi

Semadaki melekler afv ister bu ümmete
Cümlesi dua eder Kadir gecesi
Ara on günden sonra tek gecede yedide
Mevla nasip eylesin Kadir gecesi


Sıddık Naci Eren Balıkesiri
Mübarek Gecelerin ve Üç Ayların Fazileti s.174.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst