Fıkra Arşivi 2 ! . . .

bir gün istanbula seyehat amaçlı gelen bir alman otelin birine gider ve boş oda varmı der otelin resepsiyonuda var ama biraz sorunlu bir oda tek var isterseniz onu size kiralayabiliriz diyo adam da tamam diyo ve odasına çıkıyo adam içeri girince bide ne görsün odayı karıncalar basmış odayı adam korkudan kendini camdan aşağı atıyoöbür günde bir ingiliz gelip aynı şekilde odayı tutmaya kalkıyo ve resepsiyonda aynı şekilde ingilize de odanın sorunlu olduğunu söylüyo ve ingilizde kalmayı kabul ediyo ve o da aynı şekilde odaya çıkıyo ve o da karıncaları görünce korkudan kendini camdan aşağı atıyo ve öbürgünde nasreddin hoca geliyo bir oda tutmaya otel resepsiyonu nasreddin hocaya da aynı şekilde oda sorunlu diye söylüyo ve nasreddin hoca da kabul ediyo kalmayı odada ve nasreddin hoca odaya çıkıyo o gece bir sorun çıkmıyo ve resepsiyonda gercekten şaşırıyo ve sabah nasreddin hoca otelden çıkarken odanın anahtarını teslim ederken resepsiyon merakla soruyo ya dün gece karıncalı odada nasıl kalabildiniz sizden önce iki kişi kalamadı diye nasreddin hocada diyoki karıncalardan birini öldürdüm öbürleride cenazesine gitti ve bende rahat rahat uyudum.
 
Bir gun Hoca yol ustu bir hana inmis. Nuh Nebi'den mi kalmis Kaalubela'dan mi? Her ne ise.. Her tarafi delik desik olmus; adeta cokmeye bir basi kalmis. Hoca'nin yuregine bir korkudur dusmus ama ne desin? Nihayet bir soz arasinda:
"Yahu bu senin tavan da ne kadar gicirdiyor be besik mi mubarek!" diyecek olmus ama hanci baba hic orali olmamis; sozu sakaya bogarak;
"Agzini hayra ac Hoca bu gicirti besik gicirtisi degil; tavan tahtalari Hak'ka tesbih cekiyor!" demis.
Hoca'nin kozu kullenirmi? Gozlerini hancinin gozune dikerek;
"Peki ama demis; ya bu tavan boyle tesbih ceke ceke aska gelip de secdeye kapanirsa bizim halimiz nice olacak!"
 
Aksak Timur Nasreddin Hocanın köyüne uğrar.Köylü padişahı layıkıyla ağırlar.
Padişah da giderken bu konukseverliğe karşılık; "Köyünüze bir fil hediyem olsun" der ve gider.Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder.Köylü ne yapsın çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz.Hocaya:
-Hocam perişan olduk bizi kurtar.Biz bu file bişey yapsak padişah kellemizi alır derler.Hoca:
-Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim der.Köylüyü arkasına alır huzura çıkar.Timur:
-Hoca niye geldin? Filim nasıl? diye sorar.Hoca:
-Padişahım bu filiniz derken bi bakar korkudan arkasında kimse kalmamış herkes kaçmış.Padişah:
-Eeeee ne olmuş file? Hoca:
-Padişahım hediyeniz olan filden çok memnun kaldık.Yalnız kalıyor bir tane daha istiyoruz
 
Arkadaşlarından biri Hocaya sorar:
-Hoca Dünya kaç metre?
Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek:
-Ona sor! Bak ölçmüş biçmiş gidiyor!..
 
Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar :
- Yahu Hoca Efendi hem eşeğin üzerindesin hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ?
Hoca cevabı yetiştirmiş hemen :
- Zavallı hayvan demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor yüklerimi taşıyor değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.
 
Timurlenk Akşehir'de karargah kurulunca şehir halkı adına Nasrettin Hoca ile eşraftan iki zat hatır sormaya gittiler. Kahveler içilip sohbet edildikten sonra Timur sormuş :
- Karargahımı nasıl buldunuz?
Beylerden biri cevap vermiş :
- Çok güzel ama fena bir koku var!
Timur fena halde kızmış yanındakilere " Alın şu adamı boynunu vurun" demiş ve öteki beye dönmüş :
- Koku var mı?
Adam korkusundan :
- Ne münasebet efendimiz misk-ü amber kokuyor deyince Timur gene kızmış :
- Neresi misk kokuyor dalkavuk herif! Alın şununda boynunu vurun!
Sonra aynı soruyu Hoca'ya sormuş. Hoca bakmış pabuç pahalı yapıştırmış cevabını :
- Vallahi hükümdarım ne diyeyim nezleyim burnum koku almıyor.
 
Nasreddin Hoca vaaz vermek istediği salona girmiş.Salon ön sırada oturan seyis dışıda boşmuş.Konuşup konuşmama konusunda düşünen hoca sonunda seyise sormuş:
-Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mı yoksa konusmamalımıyım? Seyis cevap vermis:
-Hoca ben basit bir insanim bu konulardan anlamam.Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim yine de onu beslerdim.
Bu sözlere hak veren Nasreddin Hoca vaaza başlamış iki saatin üzerinde konuşmuş durmuş.Dua da ettikten sonra kendini mutlu hissetmiş ve dinleyicisinin de vaazın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
-Vaazımı nasıl buldun? Seyis cevap vermiş:
-Sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim.Gene de eğer ahıra gelip biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim onu beslerdim dedim ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım.
 
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında sabaha kadar tir tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :
- Tamam demiş. İddiayı kazandım.
- Ne oldu ne yaptın demişler.
- Bekledim sabaha kadar demiş.
- Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
- Ne yapıyorsun? demişler. Kıs kıs gülerek cevap vermiş :
- Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam bu kazandaki yemek de öyle pişecek!...
 
Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana girer.Bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek birşeyler isterler.Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir.Bunun üzerine Hoca:
-Ben balığın sadece başını yiyeceğim der.Hancı bunun nedenini sorar.Hoca da:
-Balık başı zekayı artırır.Balık başı yiyen insan akıllı olur der.Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve Hoca'ya :
-Balık başını niye sen yiyeceksin? Ben yemek istiyorum der.Hocada itiraz etmez.Balığın koca gövdesini Hoca yer ve bir güzel karnını doyurur.Diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve Hoca'ya seslenir:
-Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun.Ben sadece kafayı yedim aç kaldım der.Hoca da bunun üzerine şöyleder:
-Bak nasıl akıllandın!
 
Bir suçlu yurt çapinda araniyormus. Bütün emniyet müdürlüklerine suçlunun bir
adet cepheden ve iki adet profilden resmi dagitilmis. Iki gün sonra Trabzon
Emniyet Müdürlügü nden bir fax gelmis :
- Suçlulardan ikisini yakaladik. Üçüncüsünün yakalanmasi an meselesi...
 
Temel in oglu yüzünde üzgün bir ifade ile okuldan gelmis. Temel durumu
görünce sormus :
- Ne oldu ?
- Matematik dersinden zayif aldim.
- Niye ?
- Ögretmen 2 kere 2 kaç eder dedi bende 6 dedim.
- E oglum 2 kere 2 dört ederhadi bilemedin 5 eder. 6 nerden çikti?
 
Temel trene binmis kondüktör gelmis biletinin Istanbul a oldugunu trenin ise
Ankara ya gittigini söylemis. Temel kendinden emin :
- Peçi maçinist yanlis istikamete cittigini piliy mi?.
 
Temel ilk kez baleye gitmis. Parmaklarinin uçlarinda dans eden kizlara bakmis ve
aciyarak :
- Taha uzun poylu kizlaru seçselermis keske... Yazik kizlar uzun poylu görüncez
diye perisan oluyo...
 
Hoca yolculuk sırasında mola verip bir hana gireer bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek birşeyler isterler. Fakat hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve bunu paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine Hoca :
- Ben balığın sadece başını yiyeceğim der.
Hancı bunun nedenini sorar. Hoca da :
- Balık başı zekayı artırır balık başı yiyen insan akıllı olur der.
Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve Hoca'ya :
- Balık başını niye sen yiyeceksin ben yemek istiyorumder.
Hocada itiraz etmez. Balığın koca gövdesini Hoca yer ve bir güzel karnını doyurur. Diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve Hoca'ya seslenir :
- Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun ; ben sadece kafayı yedim aç kaldım der.Hoca da bunun üzerine şunu der :
- Bak nasıl akıllandın!
 
Temel 'in babası vefat eder. İdris cenazede Temel 'e
- Temel başın sağolsun. Rahmetli nasıl vefat etti? Diye sorar. Bunun üzerine Temel 'le konuşmaya başlarlar:
- 12. Kattan düşti.
- Demek rahmetli düştide oldi.
- Yok uşağum düşmekten ölmedi. Düşerken çamaşır ipine takildi. Ordan karşı binanın balkonuna uçtu. Sonra ordanda sekti binanın terasına. Ordanda düştü bu seferde bizim bakkalın güneşliğinden sekti...
- Ula uşağum bu adam nasıl öldü?
- Bakdık durmuyo vurduk.
 
Hidayet ölünce cennetin kapısında kuyruğa girer. Hemen önünde bekleyen adam Peder dir. Kapıda bir melek beklemektedir. Melek Peder e sorar:
- Hiç günahın var mı Peder ?
- Aziz melek ben rahiptim. Tüm hayatım boyunca hep tanrıma dua ettim. Karıma ve çocuklarıma sadık kaldım. İnsanlara ve hayvanlara hep yardım ettim.
- Melek : Çok iyi bunları biliyorduk zaten al sana cennetin gümüş anahtarı der ve sonra Hidayet'e döner. Senin hiç günahın var mı Hidayet?
- Hidayet : Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım. Tanrıya dua etmedim açıkçası inancım da zayıftı ve bir günahım vardı. Çok sert ve hızlı otobüs kullanırdım.
- Melek Hidayet'e döner ve bunu da biliyoruz. Çok iyi al sana cennetin altın anahtarı...
- Peder bu olaya sinirlenir. Ben hayatımı tanrıya adadım siz de gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz haksızlık değil mi ?
- Melek gülerek.. "Oğlum sen vaaz verirken herkes uyuyordu ama Hidayet otobüs kullanırken herkes dua ediyordu...
 
Bir gün çocuk eve gelir ve babasına
- Bize politika nedir diye ¤¤¤¤ veriler der. Baba yanıt verir:
- Bak oğlum ben kapitalizm hizmetçimiz işçi sınıfı annen devlet sen halk kardeşin ise gelecek.
Gece oluyor ve kardeşi ağlıyor. Bakıyor ki kardeşi altına doldurmuş. Babasının odasına gidiyor babası hizmetçiyle yatıyor annesinin odasına gidiyor ve annesi uyuyor. Çocuk gidip yatıyor sabah kalkıyor ve babasına diyor ki; baba ben politikanın ne olduğunu öğrendim. Kapitalizm işçi sınıfını kullanıyor devlet uyuyor halk kimsenin umrunda değil ve gelecek bok içinde...
 
Temel'in Arabası
Temel Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu: 'Bir gün otostop yapiyordum ki önümde bu arabayla mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip dudaklarini ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi ben de arabasini aldim. Dursun : İyi etmişsin Temel zaten mini etek sana hiç yakismazdi
 
100 Hamsi
Dursun Temel'e sormus : Uşagum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun? Temel : 100 tane yerim valla... Dursun : Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin... Bu espri Temel in acaip hoşuna gitmis.Yolda Cemal i görmüs ve hemen sormus: Usagum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun? Cemal : 50 tane yerim ben... Temel : Tüh be usagim 100 deseydun sana müthis bir espiri yapacaktum...
 
HAVAALANI
Genç is adami uçaga binmek üzere havaalanina gelir ve bilet kontrolü yapilan masaya giderek elindeki valizleri teslim eder.
Görevli; "Biletinizi alabilir miyim?" der.
Adam biletini verir ve ekler; "Biletimden göreceginiz gibi New York'a gidiyorum. Ancak verdigim yesil valizin Londra'ya mavi olanin da Paris'e gitmesini istiyorum."
Görevli kiz saskinlikla ; "Özür dilerim ancak bunu yapmam mümkün degil".
Bunun üzerine genç adam; "Bunu duyduguma çok sevindim. Geçen sene yapmistinizda!"
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst