Dün gece

---> Dün gece

ISLAK GÜL
Seninle paylaşmak uykularda en büyük günahlarıSeninle uyanmak nice çılgın gecelerden sonra
Alır götürür beni kokun uzaklara en uzaklaraAğzın dudaklarımda ıslak bir güldür sabahları
Tenin çekiyor beni tenin tutmuş saclarımdanAfrikalı kölenim senin, esirinim, mecburunumGözlerin değmese gözlerime kahrolurumOlurum çekersen ellerini avuçlarımdanDonsun başım tutuşsun damarlarımda kanım
Gel otur yanı başıma erişilmez kadınım
Yum iri gözlerini, devir kirpiklerini
Ser önüme bir hazine gibi güzelliklerini Sana en muhtaç olduğum su anda gel Yasamak olsan da gel, olum olsan da gel.
 
---> Dün gece

Sen Benİm HİÇbİr Şeyİmsİn

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarki gibi yarim
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesinle ağlayarak
Sen benim hiçbir şeyimsin

Attila ILHAN
 
---> Dün gece

AYRILIK SEVDAYA DAHİL

Acilmiş sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara surmuş yıldızları
Mor kıvılcımlar gediyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiç bir ani tek basına yasayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız midir
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çoktu denize
Yanlızlık çakmak tası gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan olmadı mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek basına özgürlük ne ise yarayacak
Bir turlu çözemedikleri bu olu bir gezegenin soğuk tenhalığına
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir
sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir
zemberek ASKIMIZ
 
---> Dün gece

YEİS

Akşam üstleri geliyor
Tam insanlar işten çıkarken,
Salkım salkım tramvaylardan
Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor
Namussuz, akşam üstleri geliyor.

Neremden yakalıyor, bilmiyorum
Ben tam sevmeye hazırlanırken
On altı yaşındaki sevgilimi,
Elini elimle tutmak
Yirmi dört saatte bir
Sıcak bir laf dinlemek isterken...
Rezil... Tam o saatlerde geliyor!
 
---> Dün gece

EN ESKİ YALNIZLIĞIMDIR AŞK BENİM

En eski yalnızlığımdır aşk benim
Gitgide büyüyen karanlıklarla
Ne zaman sevdiysem kavruldu tenim
Bir ateşin açtığı yanıklarla
Sabahı olmazdı çok gecelerin
Alır, götürürlerdi beni onlar
Öptüğüm elleriyle, korkunç derin
Bir uçurumun kenarına kadar.
Sonra bırakır giderlerdi, üzgün
Bakardım sessizce arkalarından
Sonra umutsuzluk, gözyaşı ve kan.
Bütün umutlarım biterdi bir gün
Bir gecenin ortasında kalırdım
Tek başıma ben, ben ve yalnızlığım.
 
---> Dün gece

BİTANEM

birtanem sabahı bekledim saatlerce
ama ya sonra
sen yoksun ya şimdi
korktum belki sabah olmaz diye
olsa da sen yoksun diye.

Sevdam İstanbul, kırık hayallerin şehri.
Uzaklara prangasın...
Masum çocuğun hüzünleri sarar yoksan beni.
Yakacağım...
Yoksun sen...
Geçtiğin her yeri...
Huzun ve sevda

Şimdi bir gündönümündeyiz artık
Ve elveda demenin zamanıdır hüzne
Çok zor bir aşk aratıyorsun,
Gözlerine her bakışımda beni ağlatıyorsun.

Birtanem bu aşkı benim bedenimde parçalıyorsun.
Acımıyorsun söylerken,
Ama sana şunu belirteyim hayatım:
Ben aşkı seninle yüceltip,seninle alçattım.
***** dünyamda,bana gerçeğinde oyun olduğunu anlattın.

En tatlı rüyalarımdan birini görüyorum;
Sıcak bir kumsalda,
Ay ve yıldızlar şahidimdirki ben seni çok seviyorum
 
---> Dün gece

…Sessiz Direniş…
şaşırtmasın
bunca velveleye karşın
kesiklerimizden fışkıran umut

hüznün kalemi kırık
elimizde ilkyazdan bir duruşma
ömür ayaz
ömür tipi

direnmekteyiz!

zamanın gölgesinde
yeniden dokunuyor deli tutku
biliyoruz
gerçeğin ilânıdır vazgeçmek
soyunmak benciliğinden

ve fakat
fırtına uğrağında kaldı
gıyabımızda tescillenen kimlik
köhnemeye yüz tutmuş
surlarda sökülüyor rütbelerimiz

anla ki bir suçumuz yok bizim

yazgısıyla yüzleşmemiş tarihin kanadında
geceyi bir nehre kırparak direnmekteyiz

gitme ve kalma sebebidir bu!
 
---> Dün gece

sen ve ben
imlası unutulmuş
savruk cümleler gibiydik
kara darbelerle boyanmış
yalnızlığın resmi gibi
suskun, ürkektik..

sen ve ben
uzak bakışların biriktiği kıyı sahilleri
teselliye hasret gurbet treni
yalnızlığa hapsolmuş lirik bir şiir
köprüleri yıkılmış gibi,
her nefeste mesafeleri uzamış
bir şiirin iki kahramanıydık..

sen ve ben
dibi gözükmez bir şiirdik
anlaşılamayan,
anlaşıldıkça körleşen
körleşirken bedenleşen
iki ayrı elmas
iki ayrı inciydik..

sen ve ben
akreple yelkovan misali
Leyla ile Mecnun timsali
kavuşması ömür, ayrılığı ölüm olan
iki roman kahramanıydık
ben sana geç kalırdım
sense hep bana erken gelirdin..

sen ve ben
yan yana yazılamayan, aralarında virgül engeller
soru işaretleri arasında boğulan
ünlemsiz kalmış, anlamları yitirilmiş
üç bilemedin beş satırlık
ah idik, koğuşturulamayan..

sen ve ben
iki ayrı bahardık
birbirimize hasret, birbirimize susardık
ikimiz de birer ülkeydik
sen mutluluklar ütopyası
bense tundra iklimi
soğuk yüzüyle kuraklığı
caddeleri yenilgi, sokakları hezeyan..

sen ve ben
uzanmaya yeltenirken uzaklaşan
nefes alışverişleri zorlaşan
birimiz güneştik öbürümüz buzul dağları..
sen ve ben
iki ayrı yolcuyduk
hasret otellerinde konaklar
yeni yeni aşklar biriktirir
yeni yeni aşklardan dönerdik
her nefes alışverişimizde..

sen ve ben
kutuplaşmış milletler gibi
birbirinin tıpkı
birbirinden farklı
araya savaşlar girdi, kasırgalar
medeniyet çatışmaları yaşanırdı
gözlerimizin birbirine her değişinde..
uzak ırak ülkelerin insanları gibiydik
elleri, gözleri, bedenleri aynı
susuşu gülüşü gitmeleri farklı..

sen ve ben
bir kartpostalda
biri gönderen, diğeri alıcı..
yüklenemedi aramızdaki boşluğu
ne posta kuryesi, ne zarflar,
ne de sabırla dizilen yaşanmışlıklar olgusu
tutmayan dilekler
ve fallar hep ayrılığa çıkar..

sen ve ben
şimdi iki bedeni özürlü gibi
sustuk, konuşmayı beceremedik
gülemedik gülmelere inat
yürüyüşlerimiz ise koltuk değnekli
protezleşmiş duygularımız
bakışmalarımız görmez gibi şimdi aramızdaki mihengi..

sen ve ben
şimdi iki ayrı tutsak gibi
görüşlerimiz açık,
konuşmalara kapalı
birimiz müebbet cezalı
öbürümüz idam sanığı..

sen ve ben
üzerine yazılacak, konuşulacak çok şeyi olanız
özenle yazılmış ‘sen ve ben’ de buna değeriz
romanlarda bulunmuş,
şiirlerin isimlerine kondurulmuşuz
ömürlerdir yazılmış, anlatılmış, bitirilememişiz..

şimdi
sen gidensin
ağır aksak savrulan gitmeler diyarına
şimdi sen gidensin
yarınları sırtlanıp götüren
şimdi sen
sessiz bir yelkenliyle
ufuksuzluğa açılansın
bana düşense
şerefle ardından el sallamak
hoşça kal sevdiğim
hoşça kal…


Sen sakın kapatma gözlerini kapatırsan eğer; Maviler hayata küser..
 
---> Dün gece

O Giderken...
Faili belirli
Mağduru meçhul
Lirik bir ağıttı yaşadığımız...
Bir destan değil….


Şimdi kim sever böyle kim bekler yollarımda
Böyle terkedip gitmek kolay mı sanıyorsun
Kim koklar saçlarını kim uyur kollarımda
Beni kahredip gitmek kolay mı sanıyorsun

Nereye gider şimdi terkedilmiş öpüşler
Kimlere rüya olur yarım kalan bu düşler
Yüreğimi yırtıp ta delerken son gülüşler
Maziyi silip gitmek kolay mı sanıyorsun

Sonra kimler öpecek yaş dolu gözlerini
Söyle kim dinleyecek aşk dolu sözlerini
Yüreğimden söküp te mazinin izlerini
Beni mahfedip gitmek kolay mı sanıyorsun

Ardından matem tutmak
Hasrete hasret katmak
Anıları unutmak
Kolay mı sanıyorsun

Yolunu gözlemeyi
Kokunu özlemeyi
Bitti artık demeyi
Kolay mı sanıyorsun
 
---> Dün gece

Bir sabah sen uyurken, bir çığlık kopacak
Bu çığlık seni ve herkesi uyandıracak:
Kalkıp nereden geliyor diye bakacaksın
Baktığında bizim evden geldiğini anlayacaksın
Sen daha şaşkınlığını atamadığın bir anda
Bir sela sesi çınlayacak bu şehrin sokaklarında
Tüm insanlar toplanacak birden oraya
Benim öldüğümü söyleyecekler sana
İnanmak istemeyeceksin onlara
Sonra koşup geleceksin bizim eve
Sarmışlar beni beyaz bir çarşafa Bir hoca,
dua edecek baş ucumda Derken tabuta koymak isteyecekler beni Vermemek için tutacaksın beyaz kefenimi
Yalvaran gözle bakacaksın onlara Dokunmayın diyeceksin ne olur dokunmayın ona: Ben koyarım onu tabutuna
Ellerin varmayacak beni tabuta koymaya Mecbur olduğunu anlayacaksın bir anda Koyacaksın beni o uzun sandığa
Ve dönüp onlara beni sevdiğini söyleyeceksin Sonra dönüp bana İnan bu sözüm yalan değil diyeceksin Sarılıp tabutuma bir off... çekeceksin İşte o an benim aylarca çektiğimi Sen bir anda çekeceksin Geçte olsa hatanı anlayacaksın Bir an yaşlı gözlerle bana bakacaksın Bak sana döndüm diye yalvaracaksın...
Mecburen seni seveni.. Beyaz kefeninde bırakacaksın
Ve o günden sonra insanların dilinde
Geç dönen sevgili olarak anılacaksın !!
 
---> Dün gece

Benim öykümü uyanınca yazarlar,
Nerede kalmıştım, or'dan yazarlar.
Özdemir Asaf
 
---> Dün gece

Arayın doğruyu görün
Araştırmacı yazarlar
Şeytanlara kul olmayın
Araştırmacı yazarlar

Yalan yanlış söz atmayın
Şeytana kulluk etmeyin
Hak yarattı unutmayın
Araştırmacı yazarlar

Senin iki oğlun varsa
Bir şey demen suçsuzlarsa
Ceza verin söz tutmazsa
Araştırmacı yazarlar

Ben kara cahil insanım
Adam değil, Adem benim
Maymundan gelmedi soyum
Araştırmacı yazarlar

Şeytan gibi yoldan sapman
İnsana kötülük yapman
Araştırıyorum derken
sakın ha yoldan da çıkman
Araştırmacı yazarlar

Dünya ahiret tarlası
İnsandır mahlukun hası
Araştır dini dinsizi
Araştırmacı yazarlar

Bura geçici vatanım
Sözüm anlayana benim
Dünyada ben de sultanım
Araştırmacı yazarlar

Nolur beni aldatmayın
Yanınız sıra yakmayın
Şeytan gibi geri çıkmayın
Araştırmacı yazarlar

Ördek değil örnek olun
Bu hayattan ibret alın
Doğru bilgileri salın
Araştırmacı yazarlar

Zaman firavunu olman
Bana yanlış bilgi salman
İşinize geleni alman
Araştırmacı yazarlar

Kusto nasıl müslüman oldu
Arayı arayı buldu
O Kuranı ibret aldı
Araştırmacı yazarlar

Hüseyin der üzülüyom
Yanlış konuşan görüyom
Ondan uyarı veriyom
Araştırmacı yazarlar
 
---> Dün gece

Aceb bu derdümün dermânı yok mı
Ya bu sabr itmegün oranı yok mı

Yanaram mûmlayın başdan ayağa
Nedür bu yanmağun pâyânı yok mı

Güler düşmen benüm ağladığıma
Aceb şol kâfirün îmânı yok mı

Delübdür ciğerümi gamzen okı
Ara yürekde gör peykânı yok mı

Gözi hançerlerin boynuma çaldı
Aceb ol zâlimün imânı yok mı

Su gibi kanumı toprağa kardun
Ne sanursın garîbün kanı yok mı

Cemâl-i hüsnüne mağrûr olursın
Kemâl-i hüsnünün noksânı yok mı

Begüm Dehhânîye ölmezdin öndin
Tapuna irmeğe imkânı yok mı
 
---> Dün gece

Bu olacak iş değildi,
Kurulacak düş değildi,
Gidişi gidiş değildi,
Olan oldu, oldu bitti;
Dönmez artık giden gitti.

Gökten kayan bir yıldızdı,
Karanlığa doğru sızdı,
belirli ki bir vefasızdı,
Olan oldu, oldu bitti;
Dönmez artık giden gitti.

Yaşananlar mazi oldu,
Kumsalda bir yazı oldu,
Sonucuna razı oldu,
Olan oldu, oldu bitti;
Dönmez artık giden gitti.

Bütün köprüler yıkıldı,
Enkazı bile yakıldı,
Birkaç anı bırakıldı,
Olan oldu, oldu bitti;
Dönmez artık giden gitti.

Yinede var bir acaba,
Bunca sevgi olmaz heba..
Merhaba hüzün merhaba,
Olan oldu, oldu bitti,
Dönmez artık giden gitti!

Sen yeter ki bir yola çık,
Yürüyene yol kısacık,
Gelenlere kapım açık,
Olan oldu, oldu bitti;
Dönmez artık giden gitti.

Sensiz mutlu olunmuyor,
Bu yerlerde kalınmıyor,
Nefes bile alınmıyor..
Olan oldu, oldu bitti;
Bu gönül sana aitti.
 
---> Dün gece

Bir gün ezan sesiyle uyanirsan eger,
Bilki ogün benim öldügüm gündür.
Biliyorum Allah korusun diyorsun şimdi,
Olmaz olamaz öyle bir şey diyip dua ediyorsun.
Ama bir rüyanın içinde başka bir rüya da
Görüp yıkılıp gidiyorsun işte

Gelirsen cenaze törenime eger
Bir elham okuman yeter be gülüm.
Ağlama, buz kes, konuşma
Sadece dua et benim için,ogün
Üzülme, ben kiminki diye düsün
Ama baş ucumda otur ve beni dinle

Sessizliktir yalnızlığımın tek tanığı
O sana sevgimi, bir ömür boyu rüzgarlar
Eşliginde kulağına hep fısıldar durur.
Gerçeği ve dogruyu ben ölsemde sevgim
Evet sevgim rüzgarlarla konuşacak kulağına
O zaman bileceksin sevgimi
Ama ben çoktan toprak olacam bile
 
---> Dün gece

SİSLER BULVARI
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
**********************
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
*************************
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarıda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
**********************
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
**************************
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarabda kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
**************************
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarını hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır
simsiyah bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapur uğuldayacak
*************************
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
**********************
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlayamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
**********************
sisler bulvarı'ndan geçmediğim gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
 
---> Dün gece

on yolculuk...
Kalbimin durduğu andır
Ay'ın yere düştüğü an
Böylesine bir gidişi ömrüme nasıl sığdırırım
Her acıya yeni bir şiir hediye etsem de
Yine isimsiz, yine bomboş dizelerim
Gözlerimde hep bir yangın,
Sevgiliden yoksun,
Ölümün acıya yenik düştüğü yerdeyim
Son nefes de, son dileğin tutulduğu,
Umutların aşktan eksik olduğu dertteyim

Sevdanın sustuğu andır
Güneşin ışıklarını aldığı an
Böylesine bir ayrılığı kalbime nasıl kazırım
Göz yaşlarım kan ter içinde
Akıyor damla damla yüreğim
Çırpınışlarımın hiç birinde sen yoksun
Karanlığın en uçuk noktasında,
Siyahın en koyusundayım
Ölümün acıya yenik düştüğü yerdeyim
Gözlerimin öylesine baktığı yerde

Her başlangıca bir ayrılık yazmış kader
Söyle şimdi,
Sana gelmenin mantığı nerde
Herşeyimi kaybettim
Ben, gidişlerin ölüme oynadığı yerdeyim
Aşkın önümde eğildiği yerde...
 
---> Dün gece

Son Satır
Gidiyorum gülüm, gülümse üzme kendini

Canım, canında gizle beni

Gözlerine son bir defa bakmadan

Yüreğine bir buse bırakmadan, sıcacık

Bu sokağın sonunda kaybolacak gülüşüm

Bir günün içinde ömür solacak

Sana yine doğacak gün, bana senden kalırsa

Bilmiyorum nasıl dayanacağım yokluğuna

Bilmeden gidiyorum

Soğuk sokaklarda rüzgara karşı

Sevdanı kalbime giymeden gidiyorum

Yüzümün son gülünü bıraktım kapına

Bir parça şebnem gözlerimde hatıra

Adını yaza yaza gidiyorum bu şehirden

Kalbimdeki son satıra….
 
---> Dün gece

Baştan Sona…
….ilk ağlayışımdın

Ömrümce ıslandığım

ve

Aldığım ilk nefesimdin sen benim...



Ömrümce düşleyeceğim

Gençliğimde hayalim

Gözlerimle okşadığım

İlk ve tek kadınımsın sen benim



Koynumda sakladığım

Ahirimde koklayacağım

Hazanımda açan ilk çiçeğimsin sen benim …



Üstünde yaşadığım

İçine kök saldığım

Sevgisinden beslendiğim

Ve öldüğümde

Mahşere dek

Üstüme örteceğim toprağımsın sen benim…
 
---> Dün gece

(G)ózlerin ve bakislarina nelerimi degismezdim gúzelim eger
(Ó)lúm gelecekse senin elinden gelsin sen benim herseyimsin bu
(Z)amansiz gidisin beni benligimden etti
(D)uygularim yarali be gúzelim nasil olurda beni caresizce birakip cekip gidersin
(E)llerim soguk simdi úsúyorum tutulacak dalim bile kalmadi ózledim be sevgilim òzledim seni
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst